MHP ile MHP’yi BÖLENLER!

  1. MHP ile MHP’yi BÖLENLER!
Meral Akşener: Baba tarafım koyu CHP'lidir.
Meral Akşener: Baba tarafım koyu CHP’lidir.

Bu gelişmeler, ülkücü kesimi titretti üstelikte, kendisine getirdi. Neden?

MHP içinde yeyiciler, yalancılar, talancılar, köstebekler birden bire bir dumanlı günde ülkücülerin yüreklerine ellerindeki kamalarla dürtmek istediler.

Cemal Enginyurt: (Yılma Durak"a) "Sen Fethullahçısın" dedi. Yılma Durak: (Cemal Enginyurt'a) "Sen bunu bana diyemezsin. Senin yedi ceddini temizlettiririm" dedi.
Cemal Enginyurt: (Yılma Durak”a) “Sen Fethullahçısın” dedi. Yılma Durak: (Cemal Enginyurt’a) “Sen bunu bana diyemezsin. Senin yedi ceddini temizlettiririm” dedi.

Yalan, yalan, yalan …. Yok bu yönetim son seçimde az oy almış, yok Devlet Bahçeli AKP’ye gizli, açık arka çıkmış, yok yok diğer partilerle ortak yönetimi (CHP+HDP+MHP) oluşturmadınız. Yok MHP’nin bazı kuralları “demokrasi” ye uygun değilmiş.

 

Bunların tümüde uydurma nedenlerdir.

Bir tek nedenle ülkücülügün ocağına ot (ateş) yaktılar. O nedende! Bu gün Genel Başkan adayı olanları, Sayın Devlet Bahçeli (millet velkili adayı göstermemiştir. Şimdi bu seçilemeyenler, birleşip Sayın Devlet Bahçeli’yi al asağı edip, kendi önlerini açmayı düşündüler. Arkalarınada MHP’de başarılı olamayan, umduğunu bulamayan birde ayrıca MHP’nin yönetime gelmesiyle gün göreceğini düşünen çapsız-mapsız kesimlerde onların arkasına düştüler. Bunların bir kısmı bulunduğu bölgede işi aşı olmayan, aldığı borçları ödeyemeyen, yada parasını pulunu orospulara yedirmiş olan sözde ülkücülerdir.

MHP’de yasalar iyi değildide iki dönem seçmişler seni, gıgın çıkmamış, aday yapılmayınca yeri göğü inletiyorsun. Ancak gözden kaçanda bir başka gerçek var! Oda MİT 15 yıldır bütün Anadolu’da Devlet Bahçeli gitsin MHP “iktidar” olacak görüşünü islemişti. Buda bu çıkarı için kazan kaldıranlara bir güzel ortam yaratmıştı.

Bu arada talancılar, yalancılar, vurguncular, işbirlikçiler MHP’nin yakasından düşmemişlerdi, düşürülememişlerdi. Şimdi bunlar şaşırdılar, kendilerini ortaya atarak, en azından bilinir duruma geldiler.

Bundan sonrası bunlar “Fethullah Gülen”ci olarak yüreklere kazınmışlardır. Artık onlar MHP’de yada başka yerdede olsalar, kendilerini gizleyemeyeceklerdir.

gulen_mhp

MHP yönetimide bundan böyle kimi nereye başkan seçmesi gerektiğini iyi anlamış durumdadır diye düşünmekteyiz. Bu olmazsa basın yayın artık bu yıllardır MHP’ye sızmış olan Fethullahçıları unutmayacaktır.

meralaksener_bitti

Bu gelişmeleri ülkücü taban neden iyi anlayamıyor derseniz, onunda açıklaması böyledir; Sayın Devlet Bey’in yakınlarında bulunanlar, ondan önceki dönemde MHP’ye sizmiş olanlardır. O kesim MHP’de büyük yanılgıların olmasını sağlamışlardır.

Ülkücü tabanı uyaracak, gizli kuruluşlar ile MİT’e bağlı kişilerin oyunlarını bilecek, yorum yapacak kişiler bulunmuyordu. Üstelik olanlarda ortam bulamıyorlardı. Biz bunu yapabildik, çünkü biz bu içteki satılmışlara karşı dayanıklı idik.

Bu yazı buraya deyin yürekleri hoplatmadı, hoplatacak sözler geliyor…

Çok yakında MHP’deki gelişmelerin ortamını 2000’lerden beri oluşturmuş olan derin MİT’çiyi gerek görüldüğü üzere açıklayacağız.

 

MHP’de bugünkü olanların temelleri çok yıllar öncesinden atılmıştı. Müslüman Ermeni-Çerkez işbirliği islam söylemleri altında MHP’de bu günkü ortamı yarattı. Sizin allandıra pullandıra alkışladığınız, MHP’nin başına getirmek istediğiniz bazılarının ugunu / ırkını bilince kan tükürebilirsiniz!

meral_kemalettin_sevisme

ÇERKEZ-ERMENİ ÇATIŞMASI

Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.

Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı

Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.

Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?

Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.

Şimdi gelelelim konumuza,

konu: Çezkezler le-Ermeniler’in itişmeleri.

* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.

ABDİ İPEKÇİ İÇİN  ELİNİ KANA BULAMIŞTI...
ABDİ İPEKÇİ İÇİN
ELİNİ KANA
BULAMIŞTI…

Çerkez yakasında Aydın Doğan, Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.

ÇERKEZCİ- ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU ÇERKEZCİ
ÇERKEZCİ- 
ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU

Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.

Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan ERMENİ yurttaşımız            RASİM OZAN KÜTAHYALI
Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan
ERMENİ yurttaşımız
RASİM OZAN
KÜTAHYALI

Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.

  1. Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.

Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:

“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”

ÇERKEZ Aydın Doğan:


“Bu Rasim’in karısı Nagehan Alçı’yı Milliyet’e aldık. Bunun anlamı ekmek yediği kaba sıçıyor Rasim Ozan Kütahyalı.”

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez

Önemli bir gizzem var? Bunların içinde kimler CIA’ya çalışmaktadır?

Yakında onuda açıklayacağız.

ÇERKEZCİ-CIA’NIN ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU
ÇERKEZCİ-ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU 

 

 

 

Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Seriatın MHP'de yayılmasını sağlayanlardandır.
Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Şeriatın MHP’de yayılmasını sağlayanlardandır.

Vartanyan, Manukyan, Halıcıyan, Berberyan, Makaryan, Dikran, BabaCAN (cıyan)

Okuyucu için artık yazı yazamıyorum. Yazamıyorum, çünkü yazılacakları olduğu gibi yazsam, karşıma çıkacak olan soru, buda böyle ise, biz kime güveneceğiz diyeceksiniz. Olayları kıvırarak yazsam, yazı ilgi çekici olmayacak. Öyleyse sonucu ne olursa olsun, gerçeği dal ortasından yazayım. Türkiye’de günlük olaylarla uğraşıp duruyoruz. Çoğumuz Erdoğan’ı ne yapsak düşürürüz diyoruz. Yada Muhsin başkan ölmeseydi, yada Türkeş ölmeseydi diyoruz. Bazılarımızda eski yöneticileri özlüyorlar. Yada ah bu yurtta birde bizim ülkücülerimiz yönetime gelse diyorlar. İşin gerçeği gizli… Onu anlayabilmek için belkide özel eğitimden geçmek bile gerekebilir.

Vartanyan idi Murat oldu.
Vartanyan idi Murat oldu.
Alis idi, Sezen oldu. Aramızda geziyor.
Alis idi, Sezen oldu. Aramızda geziyor.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler'in paskalya baramlarını kutladı.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler’in paskalya baramlarını kutladı. Fethullah Gülen’in Ermeni olduğunu bile bile bir ülkücü Fethullah gülen’i neden destekler?
Dedesi Kevorkyan idi, torunlarından birisi adını Abdulhamit, diğeride Mücahit koydular. Mücahit'te Abdulhamit'te birer gazete yazarı, CIA'nında işbirlikçileri oldular.
Dedesi Kevorkyan idi, torunlarından birisi adını Abdulhamit, diğeride Mücahit koydular. Mücahit’te Abdulhamit’te birer gazete yazarı, CIA’nında işbirlikçileri oldular.

 

Ben şimdi sizlere, bu gerçeği öylesine sunacağım. Türkiye’de yönetime kim gelirse gelsin, sonuç çok degişemez. MHP gelsede değişmez. MHP, bu gün böylesi güç kullanmaya belende değil. Neden? MHP içindeki geniş bir kesimin özlemleri AKP özlemleri ile üst üste çakışıyorda ondan. CHP gelsede, CHP içinde geniş bir kesimde AKP’nin yaptıklarını başka biçimde yapacak, derin değişiklik yapamayacaktır. Yönetim yine belli ellerde kalacaktır. Ancak söylemler, değişecektir. Bu ne demektir? Açıklamak çok güç, ağır bir iş. Bunu, başkaca anlatayım. Bu gün Erdogan gitse, Kemal Kılıçtaroğlu gelse ne değişecektir? Tepedekiler değişmeyecek, ancak göstermelik, gürültülü biçimde orta tabakadan bazıları görevlerinden uzaklaştırılacaktır. Ya Bahçeli gelse? Bahçeli gelse, değiştirmek isteyecek diye düşünüyorum. Ancak CHP, AKP içinde yerleştirilmiş olan köstebekler, MHP içinde de yerleştirilmiş durumdadırlar, bunlar baş ağrıtacak, gerekirse içerde, yine bölünme bile yaratabileceklerdir. Bu ne demektir ? Büyük bir güç müdür? Bu Erdoğan’ıda başımızda tutabilen güçtür. Atatürk ölür ölmez eyleme geçen, kılık değiştiren bir bağarsak kurdudur. Bu ne demektir? Atatürk öncesi kim kimdir belli idi. Türkler yada Türk birliğini isteyenler, korku yaratanların, bizi bölmek isteyenlerin, işbirlikçilerin üstüne giderek yok edilebiliyordu. Atatürk’ten sonra bu bağarsak kurtlarının biçimi, rengi, duruşu değişti. Bize benzediler. Cami cemaati oldular, hacca gittiler, oruç tutup, şeyhlerinin ellerini öpüyorlar. Bu OLAY gizli kaldı tartışılamadı. Bunun anlamı nedir? Türkiye’de Türk karşıtı azınlıklar, artık, Türk’ün karşısına geçmeyi bırakarak, Türk, üstelikte müslüman kimliğiyle yaşamaya başlamışlardı. Onlar, artık bizim karşımıza Vartanyan, Manukyan, Halıcıyan, Berberyan, Makaryan, Dikran olarak değil, Muhammed, Mahmut, Ömer, Ali, Süleyman olarak çıkıyorlar. Camide imamda oldular, ocaklarda başkanda oldular. Bu az bile Din-ayet işleri Başkanı olanı bile var.

Bunların Türkçe’deki yeri dönmelerdir. Dönmeler, dönerek bize benzediler. O günlerden başlamak üzere bütün partilerin içine sızdılar. Kimisi solcu, kimisi sağcı kimisi aşırı müslüman, kimiside türkçü oluverdiler. Bunun içinde yönetime kim gelirse gelsin, bütün kuruluşların tepelerine sızmış olan dönmeler, etken olacaklardır. Bu ne demektir? Bu gün Arap’tan çok müslümanlık yapan, Türk’ten çok türkçülük yapan, özgürlükçülerden çok özgürlük savunucusu olanlar camilere, okullara, güvenlik güçlerinin içlerine, ayrıca derneklere iyice sızmış durumdalar. Buna birde Çerkez yada Kürt ülkücülerin bu dönmelerle evli olanlarını ekleyin… Bunun anlamı ne ola? Bunun anlamı bu güç (dönmeler) odağındakılar artık, çok donanımlı durumdalar, oyunu belirleyici etkenliktedirler. Bu nedenle başa MHP gelebilsede bu güç (dönmeler) MHP içinde acılar yaratacak, dönmelere karşı önlemler alınmasını engeleyeceklerdir. Bu engellenebilir mi? Engellenebilir, eğer ülkücüler, bilinçli olurlarda, ülkülerine duygularla değil, bilinçle bağlanırlarsa, camide namaz kılar iken bile yanında namaza duranın kim olduğunu bilirse, bu oyun bozulabilir. Yoksa işimiz çok korkuç olacak. ajarı: (ALINTIDIR) Kıl kurdu (Enterobius vermicularis; eskiden: Oxyuris vermicularis), Yuvarlak solucanlar (Nematoda) şubesinden, dünya çapında  yaygın bağırsak paraziti olan bir türdür. Ermeniler Kıl kurduna benzedikleri içinde onlara sağlıkçılık dilinde Kıl kurdu denmektedir. 

ERMENİ – MÜSLÜMAN İŞBİRLİĞİ

HIRISTİYAN+MÜSLÜMAN+YAHUDİ İŞBİRLİĞİNİN ADI: FETHULLAHGÜLEN YAPILANMASI

 

 

Resim

Resim

 

 

Resim

Resim

 

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

Resim

 

 

 

AKP kendi karşıtlarınıda esir aldı. MHP ile CHP içinde MIT’in etkisi görüldü.

AKP kendi karşıtlarınıda esir aldı. MHP ile CHP içinde MIT’in etkisi görüldü.

Hüseyin Feyzullah (Türkeş), kendisi gibi CIA’ya çalışan, üstelikte Ermeni olan Fethullah Gülen’i savunuyor.

Hüseyin Feyzullah (Türkeş), kendisi gibi CIA’ya çalışan, üstelikte Ermeni olan Fettah Şahin’i (Fethullah Gülen) savunuyor.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN (GÜRCÜ)-FETHULLAH GÜLEN (ERMENİ), ABDULLAH GÜL (ERMENİ) KARŞI KARŞIYALAR.

AKP ile Fethullah Gülen örgütü arasındakı kavga gün geçtikçe derinleşmektedir.

Görsel

Türkiye doğrusu bu kavgayı beklemiyordu. Ancak, yandaşların birbirinden beklentileri geçen 10 yılda bir türlü gerçekleşmeyince, yandaşlar birbirlerini, karşı yakaya tuzak kurmakla suçlamaya başladılar. Bu gün iki yaka anlaşmış gibi bir ortam yarattı. Ancak bu yıkımı azaltabilmek için bir dinlenme aralığıdır. Çuvallarda bekleyen belgelerin ortalığa yayılması geciktirilmek isteniyor. Sürekli bir barış artık olanaksız durumdadır.

Ermeni kökenli Gül Ermeni kökenli Eyüp Can Türkiye'de sevenleri çok olan tanınmış kişiler.
Ermeni kökenli Gül Ermeni kökenli Eyüp Can Türkiye’de sevenleri çok olan tanınmış kişiler.

Çünkü, AKP Gülen’in gerek Cumhurbaşkanlığı, yerel ile genel seçimlerinde yan çizeceğini bilmektedir. Bunun yanısırada, anlaşmak gerekirse Gülen’in beklentisi çok yükseklerdedir.

Amerika’dakı sığınmacı Fethullah Gülen’in kırmızı çizgileri:

Emekli, sığınmacı Fethullah Gülen, ya Cumhurbaşkanlığına Gül oturacak, yada başbakan o olacak demektedir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kırmızı çizgileri:

Recep Tayyip Erdoğan, kendisi Cumhurbaskanı olmak, başbakanlığada kendine bağlı birisini koymak istemektedir.

MİT’in (Fidan) kırmızı çizgileri:

MİT, Fethullah gülenciler’in ABD ile Batı devletlerine bilgi aktardıklarını belgeliyor.

Ayrıca MİT’teki Fethullahçılar, gizli belgeleri yıllardır Gülen’in gizli sandığına yolluyorlar. Buda yine MİT’in bilgisi doğrultusunda, başbakan ile bakanlara duyurulan gelişmelerden.

Bundan da önemlisi iki yakada birbirlerini fişlemekteler, (film, fotograf, yazılı belge) olarak.

“Dersane/ters-hane” gerçek tartışma konusu değildir.

“Dersaneler” gülen için akça yönü ile önemli değildir. Yalnızca “Micro Soft” kuruluşunun bir yıllığına 30 milyar verdiğini düşünün… Ancak oralar (dersane) aracılığı ile tarikat örgüte “militan” kazanmaktadır.

Bakalım, bundan sonra gizliye dönüştürülen çatışmada kim kazanak?

Görsel

Bir gerçek var, oda bu: İki yakanın elindede bakanlarla bile ilgili belden aşağı vuracak belgeler var, ayrıca iki yakanın elinde karşısındakını “vatan haini” yapacak belgelerde var.

Bu arada gerek AKP, gerekse Gülen örgütü, ülkücüler ile ilgili çalışmalarına, özellikle bölebilme yada yanlarına çekebilme yarışına giriyorlar.

Ülkücüler, oyun kuracak, bilgileri, becerileri, olanakları olmadığından, şimdilik kendilerini koruyabilme durumu gösterebileceklerdir.

Tayyip Erdoğan Rum, Hüseyin Çelik Kürt, Abdullah Gül Ermeni

Hayko Bağdat GOMALAK 25.10.2013
Hayko Bağdat
R.

Tayyip Erdoğan Rum, Hüseyin Çelik Kürt, Abdullah Gül Ermeni

 
Siyaset arenasında rakiplerinin kökenine atıfta bulunmak uzun süredir moda oldu.
Erdoğan
’a, Kılıçdaroğlu’na, Gül’e ve daha pek çok siyasiye bu anlayış ile vekillerden yazarlara varana kadar değişik kesimlerden “itham”larda bulunuldu, haklarında kitaplar yazıldı.Fakat MHP lideri Bahçeli’nin son grup toplantısı konuşmasında ifade ettiği kadar ağır bir ırkçılığa ilk kez rastlıyoruz.Şöyle ki:“Göroymak’a NorşinAydınlar’a TilloTunceli’ye Dersim isimlerini vermenin arifesinde olan Başbakan ve etrafındaki bazı zevat, acaba kendi isimlerini de değiştirerek asıllarına rücu edecekler midir?
Yedi yaşında Türkçe öğrendiğini her fırsatta ifade eden, ama Türk Dili ve Edebiyatı alanında doçent unvanı alarak bugünkü seviyesine ulaşan AKP’nin kapı gıcırtısı ve akordu bozuk sözcüsü acaba ismini değiştirmek için neyi beklemektedir?

Türk milletine şükran duyması gerekirken etnik tetikçiliğe soyunan, Ali Suavi’den hiçbir şey anlamadığı da net olarak anlaşılan bu zat, mesela HadoHazo ya da Hander ismini almayı düşünmekte midir?
(….)
Bunun yanında, Başbakan Erdoğan’ın gündeminde kendi ilçesi olan Güneysu’nun adını Potamya olarak değiştirmek var mıdır?

Eğer olursa bizim nüfuz cüzdanlarımızda yazacak aidiyetimiz ve kökümüz hamdolsun bellidir ve bilinmektedir.


Karanlıktan aydınlığı taşa tutan namertler, sanal korkuluklara kafa tutmayı maharet gören ahmaklar, siz kendinizi ne olarak tasvir edecek, ne olarak sunacaksınız?


Acaba Başbakan muhtemel yeni nüfus cüzdanlarına kendisini ne diye kaydettirecek, kimliğini ve kökenini ne şekilde ifade edecektir?

Tercüme edelim.

Bu ülke Türklerindir.

Türkler buraları fethettikten sonra geçmişe dair tüm izleri silmekle, yok etmekle mükelleftir.

Bu topraklarda yaşayan halkların çocuklarına kendi kültürlerinden isimler vermesi, yaşadıkları coğrafyaları kendi dilleriyle adlandırması bildiğin bölücülüktür.

Geleneksel devlet politikalarının dışında davranan herkese potansiyel hain olduğunu hatırlatmak için Kürtlük, Ermenilik, Yahudilik ithamında bulunmak normaldir.

Çünkü bu ülkede Türk kimliğine itaat etmeyerek kendi kültürünü yaşatmak isteyen herkes hedeftedir.

Cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat anneniz Müslümanlaşmış bir Ermeni ise dikkatli olmanızda fayda var.

Bakan olabilirsiniz fakat adınız HadoHazo ya da Hander olamaz.

CHP’ye genel başkan olabilirsiniz ama Dersim’li Alevi iseniz ve annenizin adı Yemuş ise içimiz pek rahat etmez.

Şimdi oturup bu zihniyetin fenalığını anlatacak değilim.

Sadece ortalama akıl ile bazı sorular soracağım.


Abdullah Gül
’ün annesi gerçekten Müslümanlaşmış bir Ermeni ise ne olacak?

Cumhurbaşkanı istifa mı etmeli?

Gül’ün annesi tebliğ yoluyla mı Müslüman oldu?

Türkiye’de bu durumda kaç insan var?

Eğer bu hâl gerçekse tüm akrabalarının katledilerek zorla Müslümanlaştırılmış olan o annenin önünde diz çökerek özür dilememizi gerektiren bir hayat yaşamadı mı?


Yemuş
 Anne Ermeni ise Dersim’de bu kamufle kimlikle yaşayan kaç Alevi anne var?

Babalar, amcalar, dayılar nerede, niye hep anneler, anneanneler Ermeni?

Bu ülkede şüphe ile kökeninde Ermenilik, Rumluk olduğunu düşündüğümüz insanlar suçlanırken şüpheye mahal bırakmayacak şekilde, öz kimliğiyle Ermeni, Rum, Yahudi olarak yaşayanlar ne hissetmeli?

Benden bakan olma ihtimali var mı?

Sorular çok ama yer bitti.

Madem hâl böyle bari ben de “beddua” edeyim.

Zamanında Bahçeli için de “Ermenilik suçlaması”nda bulunulduğunu iyi anımsıyorum.

Bugünlerde tek dileğim bu iddianın gerçek çıkması.

Hiç olmazsa kızgınlığımız biraz eğlenceye dönüşür.

Rahatlarız.

haykobagdat@yahoo.com

Yukarıda üstü çizili yazıları ortalığa süren Adana’lı tavuk hırsızlığından içerde yatmış olan Türk İslam ülkücüsü Cengiz‘dir. Bu [Bahçeli Ermenidir] görüşünü ortaya atan kişide tarikatlarla gizli ilişkide olan Alper Aksoy’dur. Alper Aksoy’a [Bahçeli Ermenidir] öngörüsünü ortalığa yayın diyende bir MİT çidir.

Yeşil Kuşak Ülkücüsü Alper Aksoy
Yeşil Kuşak Ülkücüsü Alper Aksoy

Alper Aksoy, AKP’nin önünü açabilmek için MHP’ye karşı savaşını kimlerle yürütmektedir?

Alper Aksoy, Tarikatçı ülkücülerle MHP'yi yıpratmanın yollarını arıyor
Alper Aksoy, Tarikatçı ülkücülerle MHP’yi yıpratmanın yollarını arıyor

Oğuz Hocaoğlu, Mehmet Fatih Doğrucan, Nusret Anar, Metin Ergun, İsmail Türk, İsmail Oskay, Asri Karaaslan Uzun, Şenol Uğurlu, Feyzi Akkuzu, İbrahim Dilmaç, Alper Aksoy ve Mehmet Saral

MİT+Türk İslam Ülkücüleri+Ermeni yazarlar üçgeni

“İSLAMCI İHANETİ”

Türk İslam Ülkücüleri’nin gözlerinden kaçan bir gerçek var, oda bilerek yada bilmeyerek bölücülüge ortak oldukları gerçegidir.

Görsel

Benim görüşüme göre, çoğunluk bilinçli biçimde bölücüğe ortak olmaktadır. Bir azınlık kesim ise sözde kendilerini Allah yolunda görerek, olanları, {yurt bölünmenin eşiğine gelsede}, yandaşlarının yaptıklarını sessizce izlemekte yetinmektedirler. Bir anlamda bölücülere karşı sessiz kalarak, bölücülüğe ortak olmaktadırlar.

Allah rızası” için Türk değerlerine karşı çıkıyorlar. Din açısından bu doğrudur. Çünkü “ahiret” kapısında onlara Türklük sorulmayacaktır. Amaç “cennet”e girmekse Türklük neye gerekli dir? “takva” değil mi? Senden beklenen?

Ancak, görev açısından bir yanlışın “ihanet”in içindeler. Havasını çekip, suyunu içtikleri, üzerinde yaşadıkları yurdu bölmek isteyenlere ortak oluyorlar. Allah adına Türklüğe, andımıza, üstelik bayrağımıza karşı çıkmaktadırlar. Türk bayrağı yerine kara çaput bağlanmış “hizbullah” bayrağını dalgalandırıyorlar.

Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse; Hizbullah, Elkayda, Milli Görüş, Fethullahçı yapılanma, Nizam-i Alemciler, kendisini ülkücü sanan örümcek başlılar (islamcı ülkücüler)

Büyük yanılgılar: Bir dönemde kendilerini ülkücülerin arasında bulmuş olmak, kendisini bir ülkücüymüş gibi görmüş olmak, yıllar sonrasında bu kişilerin eskisi gibi ülkücü olarak kaldıklarını göstermez. Bu bir solcu içinde, dinci içinde geçerlidir. Geçmişte solcu olanlardanda bugün “şeriatçı” kesime arka çıkanlar var.

Eskiden değil ülkücü olmak, ülkücüleri yönetmiş olanlarında bugün yine “ihanet”in tepesinde olanlar var. Muhsin Yazıcıoğlu’nun yoldaşları topluca bilerek, isteyerek, başımızdaki Yahudi müslümanlarını desteklemektedirler. Eski Ülkü Ocakları Başkanları’nın çoğunluğu gizli yada açık olarak R. T. Erdoğan la, yada danışmanları ile yada MİT ile, oda olmazsa Emine Erdoğan ile  doğrudan görüşerek kendi yetiştikleri ülkücü derneklerin Amerikan çizgisine çekilmesine, MHP’nin ilerlememesi, Erdoğan’a oyların kayması için çaba göstermektedirler.

Yine bu kişiler, bir camide namaz kılıp, fotograflarını yayınlıyorlar, cezaevlerindeki günlerini gündeme getirip, İstanbul’u “fethet”miş gibi, yada topluma bir değer kazandırmış gibi ballandıra ballandıra anlatarak, toplumun kendilerine özel saygısını bekliyorlar. Bildikleri iki dua, bir besmele olsada din satışları yerinde. Olayın bir başka yönüde MİT’in istediği doğrultuda vatana hizmet olmuş oluyor.

Bunların içinde yıllarını ülkücülüğe vermiş olanlarda var, başkanlık yapanlarda var, yıllarca danışmanlık yapanlarda var, adları ülkü devine çıkanlarda var, yusuf yüzlü olanlarda, taş medreseli olanlarda var. Varda var. İhanet sınır tanımıyor. Hele birde işin içine “Allah rızası” için “ihanet” girince…

Öyleyse kimse çıkıpta bana, heeeyt lan, ben Ocak Başkanı’yım yada Ocak Başkanı’ydım diye çalım atmasın.

Atarsa altında kalır.

Soruyorum… Dava “yeşil kuşak müslüman”lığı mı idi? Dava Kara çarşaflar altındaihanet”e destek vermek mi idi?

Dava çek senet işleri mi idi?

Dava ABD istedi diye müslümanlar arası savaş çıkarmak mı idi?

Dava Ülkü Ocakları’nın paraları ile iş adamı olmak mıdır?

İşin öbür yanı bundan da acı…

Ülkücülük altında Çerkez-cilik ile Kürt-çülük  “ihanet”i ile karşılaşırsınız?

Bu gün Türkiye’yi ABD’nin bir vilayeti yapanlara bu sözde ülkücü götü boklu Türk İslam Ülkücüleri’nin söyleyecekleri bir tek söz yok mu?

 

Türk İslam Ülkücüleri’nin gözlerinden kaçan bir gerçek var, oda bilerek yada bilmeyerek bölücülüge ortak oldukları gerçegidir.

YENİ AKİT

YENİ AKİT MİT’E TUTUNDU

yeniakit
yeniakit

UYAN ÜLKÜDAŞ UYAN

ÖZGÜRLÜK GİDİYOR.

Akit Gazetesi
Akit Gazetesi

 

Türk Federasyonu Hollanda

Hollanda’da Ülkücü derneklerin camilere, tarikatlara, tekkelere dönüşmesi:

Camiler birer kazanç yerine dönüştü. Dönerde satılır, saçta kesilir, işde ayarlanır, bilardoda oynanır, horonda tepilir. Bakkalıda vardır, ustasıda vardır… Bu gelişmeler, Milli Görüş ile Ülkücüler için bir çıkış yolu oldu. Önce Araplarla iyi ilişkide olan Erbakan, Milli Görüş, kuruluşlarını Avrupa’da cami açmaya yöneltti. Bunu gören Alparslan Türkeş’te önce dernekleşmiş olan ülkücüleri, camileşmeye yöneltti. Alparslan Türkeş’in vurguncu camilerinden   Necmeddin Erbakan’ın Milli Görüş camilerinden “cihad” için, ülkücülerde “türk-islam cihadı” için para toplamaya başladılar.

Kırk haramiler
mescid-i aksa camisi

Baktılarki, Türkiye göçmeni “ALLAH”, “CİHAD”, “İSLAM” dedikçe para veriyordu, gerek ülkücü kesim, gerekse milli görüş camileri bir gelir kapısı gördüler. Ayrıca Arap yöneticileride cami açmak isteyenlere paralar yağdırıyorlardı. Bunun için Milli Görüş ile Ülkücüler arasında bir müslümanlık yarışı başladı. Sonradan buna Din-ayet, Süleymencılar, Nakşibendiler ile bütün islamcı kesimler de katıldılar. Avrupalılar, müslüman kuruluşları paraya boğdular. Böylece islam Avrupalılar’ın eliyle yükselişe geçiyor, Türkiye dışarıdan kuşatılıyordu. Alpaslan Türkeş nereye koşuyor? Yeşil Holdingler Doğuyor alpaslan türkeş nereye koşuyor? Yozgatlı Yimpaş: Haşim Bayram; Ülkücü derneklere gelip-giderdi. İlk toplantılarını, tanıtımını o günlerde Türk Federasyonu’na bağlı olan Amsterdam Türk Kültür Merkezi’nde yapmıştı. Sonraki yıllarda büyük ölçekte paraları topladıktan sonra milli Görüş’e yakın durdu. Ancak o günlerde çok ülkücü paralarını, yeşil holdinglere yatırmışlardı. Türk Federasyonu’da geniş ölçüde bu islamcı yeşil holding soygunlarına katıldı. Haşim Bayram: “Allah, din, kuran” derdi. “Gerçek ülkücü Allahını bilen, dinini yaşayan, Allah yolunda yürüyendir, Allah dostlarının arkasından gidendir” diyordu. Haşim Bayram, Kombasan Holding’inde arkasında da duran kişi idi.

kombasan
  • Binlerce ülkücüyü Allah dostu geçinen, Allah yolunda giden ülkücülerin eliyle Allah, Allah diyerek soyan bir kişidir. O günlerde yine Alparslan Türkeş’in Anadolu Haber Merkezi’ne yaptığı açıklamada: “Ülkücüler Allah’ın ipine sarılın” dediği günlerdi. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) nereye koşuyor? Haşim Bayram, neden yeşil_holding işlerine bir ülkücü olarak başladı, milli görüşçü olarak bitirdi? Ülkücülerden toplanabilecek paraları ayarlamış, kendisine verilen görevi yapmış idi. Artık Milli Görüş Holdingleri ile birlikte büyümek, kendi güvenligini artırmak içinde Milli Görüş ile birlikte oldu. Anlaşıldığına göre Türkiye’de Batı’nın, ABD’nin onayını almış yeni bir yönetim oluşturulacaktı. Bunun için bir alt yapı gerekirdi. Bunuda uluslararası güçler, “Yeşil Holdingler”i kullanarak yaptılar. Avrupa’da Türk işçilerinden toplanan para: 49,5 milyar ürodur. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) nereye koşuyor? Bu yeşil Holdinglerin yaptıkları işler, çalışma biçimleri yasalara ters idi, paraların Türkiye’ye akıtılma yoluda yasalara uymuyordu. Avrupa’nın önemli yerleşim yerlerinde bu oluşumla ilgili derin bilgiler polise, Gizli Bilgi Toplama Kuruluşları’na (istihbarat) birimlerine bildirilsede bir işlem yapılmadı. Soygunlara göz yumuldu. Çoğunlukta ülkücü ile milli görüş yanlıları başta olmak üzere Türkler, “islam dini” kullanılarak soyuldular. İmamlar, müftüler, sözde müslüman aydınların elleri ile milyarlar Milli Görüş’e aktarıldı. Ülkücüler içindeki ikinci bir soygunda Ser Madencilik Girişimi yolu ile oldu. Mehmet Kesim: Prof. Ömer Aksu (Konfederasyon başkanı-1996) Eski Hollanda Türk Federasyon Başkanı Hikmet Yıldızeli’nin ortaklaşa yaptıkları bir girişimdi. Türk-islam sentezi, türk-islam ülküsü derken, milyoner oldu. Türk Federasyon (eski) Başkanı Hikmet Yıldızeli, Federasyon Yönetimide içinde olmak üzere, bütün ülkücülerden toplanan paralara el konuldu, paralar tepedekilerin (ülkücüler) ceplerine girdi. O günlerde Dernekleşmeden sorumlu olan kişi (Dernekleşmelerden Sorumlu Genel Başkan yardımcısı) Şefkat Çetin, olayı soruşturuyoruz diyerek geçiştirdi. Ülkücüler, genel merkezden destek almış olan soyguncu ülkücüleri kime duyuracaklarını şaşırdılar. Sonunda acılarını yüreklerine gömdüler. Olayın Düşünce Kaynağı: Amerika/Pentagon: Ortadoğuda petrol yataklarını koruyabilmek, oralara sağlam bir bekçi bulmak için, oralarda yeni yönetimleri islama dayanan yönetimlerden oluşturmak istedi. Bunun içinde bütün tarikatları yeniden canlandırmayı düşündü. Bu nedenle, bütün Ortadoğu’da bulunan Arap, Fars, Türk (varsa) kökenli tarikatları ele aldı. Bunları yeniden örgütledi. Onlara Amerika ile Avrupa’da tarikat dergahları açtırdılar, üniversitelerin kapılarını açtılar, giderlerini karşıladılar.Onların çor çocuklarını Amerika ile Avrupa’da eğitti. Sonrada Ortadoğu’ya yeniden geri gönderdi. Tarikata açık olan gençleride ABD’de konuk edip, çaşıtlık (istihbaratçılık) öğrettiler, onlarıda yine geri göndererek, kendileri ile çalışmayan yetkililere oyunlar oynadılar. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş), Pentagon’a direnmedi, kendisini tarikatların kucağına salıverdi. O günlerde Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e yakın olan Şefkat Çetin aracılığı ile Türkeş’in onayıda alınarak, Ülkücüler’den paralar toplanacak, böylece büyük bir girişimcilik başlatılacaktı. Bunun içinde dini bütün olarak bilinen, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in Avrupa’ya ülkücü derneklere yol göstermesi için yolladığı kişi Türk-islam ülkücüsü Ömer Aksu, görevlendirildi. Sözde (iş adamı) olarak Mehmet Kesim öne çıkarıldı. Mehmet Kesim, “Allah, din, iman” diyen birisidir. Altın yaldızlı Kuran-ı Kerim dağıtarak ülkücülere ev satımını deneyende odur. Kendisi kadın düşkünü, genç kızları, öğrencileri evlenme sözü ile kandıran, onları Avrupalar’a gezdirip, ülkücülerin paraları ile en iyi (luks) otellerde yatıp kalkan (seks) yapan birisidir.

Hollanda Federasyon Başkanı Hikmet Yıldızeli’de onu görmeye otellere gidip, onunla birlikte ülkücülerden paraların toplanma biçimini konuşurlardı.

hikmet yıldizeli

SER MADENCİLİK Amaç: “Altın arama, altın işleme, altın alıp satma yolu ile büyük paralar kazanmak” Ser Madencilik adında bir girişim başlatıldı. Türk Federasyonuna üye olanlardan bu girişime katılması istendi. İsteyenler, 5 vakit namazlı, abdestli kişilerdi. En büyük Türkeşçi Federasyon Genel başkanı Hikmet Yıldızeli’de kefil olmuştu. Başta Federasyon yöneticileri olmak üzere bütün ülkücüler, güvenerek paralarını verdiler. Bu duruma karşı çıkan bir Hollanda Türk Federasyonu yöneticisi durumu yazılı olarak Genel Merkeze bildirsede, Türk Federayonu 2. Başkanı Suat Başaran, bu olanlara göz yummuştur.

Marklar dolarlar gök yüzünde üşüşüyordu.

Hüseyin Feyzullah (türkeş)  dolarları, Allah'ın ipine sarılarak  buldu.
Hüseyin Feyzullah (türkeş) dolarları, Allah’ın ipine sarılarak buldu.

Katılımlar hisse senedi alarak yapılıyordu. Bir hisse senedi 5.000 gulden idi. Çok ülkücüler 2-3-4-5 hisse aldılar. Çoğunlukta ülkücüler en az 20.000 gulden (10.000 üro) vererek Ser Madencilik işine katıldılar. Milyonlar toplandı. O Allah, din, peygamber diyerek paraları toplayan ülküdaşlar, paraların üstüne yattılar.

Konuyu Federasyon yöneticilerinden birisi: B.K. böyle anlatıyor. “O günlerde Hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e bir arkadaşımız baş vurdu. Hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) arkadaşımıza sormuş. Şimdi ne istiyorsunuz? Arkadaşımız A.T : paralarımızı geri istiyoruz deyince, hacı: parasını seven ülkücü olamaz deyip, kovmuş.” (Bir yönetim kurulu üyesi olan B.K. anlatıyor.) Bir başka soygun… Sonuçta ülküdaşlık söz konusu idi. Ülkücü ülkücüyü aldatamazdı. Başta “başbuğ” üstelik dini bütün hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) vardı. Bir soygun girişimide müslümanlıkları, imanları tartışılamaz Türk Federasyonları’na bağlı Mescid-I Aksa Camisi |Johannes Poststraat 30 1063 TK Amsterdam|yönetimi öncülügünde 10 milyon üroya kuru yiyecek toptan satış deposu açıldı. Toptancılık girişimi yapıldı. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in mafiyaya yataklık eden, para toplama merkezi durumundadır. Amaç: “Türkiye’den kuru yiyecek getirmek, Amsterdam’da bir depoya doldurarak, toptan satışlar yaparak büyük gelir elde etmek.” Bu günkü Amsterdam Haarlemmeer istasyonu yakınında uçsuz bucaksız bir depo kiralandı. Ortakları Cami başkanı Mükremin Karaman, muhasip Emrullah Yıldırım, caminin imamı Akif  Yücel hoca, caminin müezzini Hayati Sivri, yönetim kurulu üyeleriydiler. O günlerdede büyük şeyh Ahmet Dogruyol ülkücülerin eğitimi ile uğraşıyordu. ABD’nin yeşil kuşak uygulamasının Hollanda+Avrupa sorumlusu, Hacı Türkeş’in güvendiği emekli assubay olan birisi idi. O bu ülkücülerin “milli görüş”ün yönetime gelmesi için yapılan “yeşil holding” girişimlerine karşı çıkmamıştı. “türk-islam” ne içindi? “Yeşil Kuşak” için öyleyse gerekirse müslümanlarda soyulabilmeli idi. Ahmet Doğruyol, bütün yaşamını Türkler’in devşirilmesi için vermiştir. Avrupa’da bulunan Türk gençleri, artık iki yüzlü edilmiş, bilime olan sevgileri kırılmış, birer hizbullahçı edilmişlerdir. (geniş bilgi yakında) Bugün ülkücülerin içinde bazıları Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e çok bağlılık bildirmektedirler, bunu anlayabilmek gerekir. Yaşamında bir gün bile işe gitmemiş, çok sözde ülkücüler, sözde “dava” için topladıkları paralarla iş yerleri kurdular, arabalar, evler, villalar aldılar. Derneklerin gölgesinde uyuşturucu kaçırdılar. Vurgunlar vurdular. Bu kesim, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e yürekten bağlı olacaktır. Çünkü Türkeş’in gününde bütün bu vurgunlara göz yumulmuştur. Siz o günlerde Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e seçim çalışması altında torba dolusu paraları vermişseniz, sizin derneklerde yeriniz sağlamdı. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e verilen dollarlar. Burada binlerce ülkücü kaçakçının, vurguncunun, çakallık edenlerin, bundanda öte vurulan ülküdaşının cebinden parasını alıp yok olanların, soyguncuların adlarını bir bir yayınlamamız, büyük bir üzüntüye neden olacaktır. Ancak azar-azar, elimizden geldigince bütün yapmacık (sahte) ülkücüleri ortaya koyacagız. Bu girişim bir başlangıçtır. (geniş bilgi yakında) Değerli ülkücü, bu yazılar seni üzmesin, darıltmasın, seni ülküne küstürmesin. Yapılmak istenen dönekleri, satkınları, çıkarcıları, çaşıtları ayıklamaktır. Senin elindede gerçeklere dayanan bilgiler varsa, sende bize bilgileri ilet yayınlayalım. Bize gerçek adını vermen gerekmez, verdiğin bilgilerin doğruluğunu kanıtla yeter. Konya/ Kombasan: Milli Görüş çizgisinde görünen Kombasancılar, Milli Görüş derneklerine gelip giderdi. Ülkücü camilerde oldugu gibi Milli Görüş camilerindede yeşil holdingler için milyarlar toplandı. Buradada aracılar, sıradan kişiler değillerdi. Milli Görüş yöneticileri, imamları bu yeşil holdinglere öncülük ediyorlardı. (geniş bilgi yakında) Toplanan milyonların mutlu sonu: Bakınız: Camilerde toplanan paralar Önce Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) öldü, toplanan “türk-islam cihadı” paraları, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in çocuklarına kaldı.

Alparslan Türkeş, dernekleri tarikatlara teslim ederken...
Alparslan Türkeş, dernekleri tarikatlara teslim ederken…

Türkeş’ten çocuklarına kalan paraları çocukları bölüşemediler. Birbirlerini yargıya verdiler. Yargılar sürüyor. Bakınız: Camilerde toplanan paralara ne oldu? Sonra Erbakan öldü toplanan “Cihad” paraları çocuklarına kaldı. Erbakan’ın çocuklarına kalan paraları çocukları bölüşemediler. Birbirlerini yargıya verdiler. Yargılar sürüyor. Bu konuda geniş bilgiler yakında burada yayınlanacaktır. Bizi izleyin… Bilgisiz kalmaktan korkunuz… Bu yazıyı iyi okursanız, ülkücüleri yıllarca yönetenleri yakından tanıyabilirsiniz. Bildirim: Bu yazıyı izinsiz, başka bir yerde yayınlamak yasaktır.

Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) uyuşturucu ilişkisi_1

{Akyazılılar vakfı, türkeş belgeleri)

Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)

Sarı Avni için Türk ya da Kürt milliyetçisi, Türk ya da Bulgar solcusuyla ortaklık fark etmezdi. ‘Narko dolar’ın ‘petro dolar’a egemenliği arttıkça yaşananlar kâbusa dönüşecekti. Türkiye, duyduklarına inanmayan insanların ülkesi haline gelecekti

Görsel

Görsel

Türkiye siyasetine egemen olan serbest piyasa ekonomisinin mantığıyla ‘Benim mafyam, senin mafyandan daha iyidir’ dönemi başlıyordu. Artık hiçbir şey daha çok kazanmaktan, daha çok harcamaktan önemli değildi. 
Son model bir Jaguar’ı başbakanın kızına düğün armağanı veren işadamının Oflu 
İsmail’le (Hacısüleymanoğlu) iş ilişkisi de Milano’da 10 kilo esrarla yakalananların üstünden hangi ilin emniyet müdürünün adresi çıktığı da önemsenmeyecekti. 
Sarı Avni ve Behçet Cantürk’le olan dostluğu fotoğraflarla belgelenen (8 Temmuz 1980) albay Ali İhsan Cesur’un ilişkileri onun İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda cumhurbaşkanı danışmanı olarak çalışmasına engel değildi. 
Sarı Avni için Türk ya da Kürt milliyetçisi, Türk ya da Bulgar solcusu, asker-sivil, polis-ajan, savcı-yargıç hiç fark etmiyordu. Örneğin o İsviçreli kaçakçı Paul Waridel’in de, Behçet Cantürk’ün de ortağı olabiliyordu. 
İnanması güçtü ama onun sivil-asker her düzeyde dostları vardı. 
Bağrından dünyanın en zengin hava kuvvetleri komutanını çıkaran Türkiye, bu komutanın yeraltıyla ilişkisinin üstünü başarıyla örtüyordu. TBMM, orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında sessiz kalınca, Şahinkaya için hazırlanan dosya Genelkurmay Başkanı’nın masasının üstünde tozlanmaya mahkûm ediliyordu. İddialar dudak uçuklatıcı boyuttaydı. Son darbenin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın Sarı Avni ile, Emniyet Genel Müdürü’nün ise Behçet Cantürk’le konuştuğu söyleniyordu. (Selahattin Delidere’nin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’na 1603-1-1581 sayıyla gönderilen ses bandı.) 
Narko doların petro dolara egemenliği arttıkça yaşananlar kâbusa dönüşecekti. Türkiye duyduklarına inanmayan insanların ülkesi olacaktı. Artık hiçbir şey önemli değildi. 
Dolder toplantısına katılan işadamı Mustafa Kefeli’nin Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olması savı da, Alaattin Çakıcı’yla birlikte Türk Ticaret Bankası skandalının aktörleri arasında yer alması da unutulacaktı. Her gün yeni bir olay ortaya çıkıyor, her yeni olay bir öncekinin üstünü örtüp eskiyi unutturuyordu. 
Mersin’de ele geçen 22 ton esrar ve 638 kilo baz morfin nedeniyle tutuklanan Örfi Çetinkaya‘nın ilişkileri insanın düş gücünün sınırlarını zorluyordu. Türkiye içinde kendini ‘hayır işlerine’ adayan Çetinkaya Makedonya, Bosna ve Arnavutluk’ta da okullar yaptırıyordu. Alparslan Türkeş, Rahşan ve Bülent Ecevit’in öve öve bitiremediği bu okulları ABD’de CIA koruması altında yaşayan Fethullah Gülen’in cemaatine verdiği söyleniyordu. (Saygı Öztürk, 12 Haziran 2000.) Biz unutsak da polis unutmuyor, kim bilir belki de bu savları da araştırıyordu.

Türk Okulları’nın dayandığı iki dayanak vardı. CIA ile eroin kacakçıları.

‘Polis yol verir’ 
Belleklerini kiralamayanlar MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici’nin yaklaşık bir yıl önce “Eroine polis yol verir” dediğini de, “Türkiye’de çok büyük dükkânlar kurulduğunu” söylediğini de elbette anımsıyor. 
Söylenmeyen, bu güvenli yoldan yürüyerek siyasette etkinlik kazananların kimler olduğuydu. Söylenmeyen bu büyük dükkânların büyük ortaklarının siyasal kimlikleriydi. 
Sevgili Neşe Düzel’in Yahnici’yle yaptığı çarpıcı söyleşi (Radikal, 12 Haziran 2000) beklenen etkiyi uyandırmadı. Uyandırmadı çünkü, Abdi İpekçi’nin katili MHP’li ülkücü Mehmet Ali Ağca -büyük bir rastlantı söyleşinin yayımından bir gün sonra Türkiye’deydi. 
Kim anımsar bilinmez ama Ağca, karanlık işlere uyuşturucu ve silah kaçakçılığı dünyasından transfer edilen bir ülkücüydü. Abuzer Uğurlu’nun İstanbul Aksaray bölgesindeki yamağının Ağca olduğunu en başta Yahnici’nin anımsaması gerekirdi. Ağca, Türkeş, mafianın yolları, tarikatta birleşecekti.

Eymür mektubu 
Mehmet Eymür 1985 yılında MİT Müsteşarı Burhanettin Bigalı’ya yazdığı ‘ünlü mektubu’nda bu kirli ilişkileri açıklayacak ipuçları vardı: 
”Bildiğim kadarıyla Abuzer Uğurlu ile resmi ilişkinin kesilmesinden sonra da bazı kişisel temaslar devam etmiştir. Duyduğuma göre Mataracı davasıyla ilgili gözaltına alınan Abuzer Uğurlu’yu, kaçakçılık konularına bakan bir mensubumuz yanında 
İstanbul eski Ülkü Ocakları Başkanı Komando Mustafa olduğu halde, Beşiktaş’ta Abuzer’in Mersedes otomobiliyle, Sadettin Tantan’a teslim etmiş ve ona iyi davranılmasını istemiştir.” 
Abuzer Uğurlu’nun Türkiye’nin kan gölüne çevrildiği 1974-1979 yıllarında Yıldırım takma adıyla kullanıldığını bilmeyen yoktu. 
Ne yaptığı, kimin hesabına çalıştığı artık çok iyi bilinen Bekir Çelenk de aynı yolun yolcusuydu. 
Yahnici’nin Bekir Çelenk-Mehmet Ali Ağca ilişkilerini unutmaması gerekirdi. Uğurlu da, Çelenk de bir eli uyuşturucuda bir eli silahta vakti zamanın iki sıkı ülkücüsüydü. Unutmak/ unutturmak özgürlüğü varsa, anımsamak/anımsatmak özgürlüğü de vardı. 
Uyuşturucu-siyaset ilişkisinin yazılı olmayan tarihinde ‘polisten yol isteyenlerin’ ya da ‘kurulan büyük dükkânların’ özneleri arasında onların her zaman önemli yeri vardı.

Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş): Derneklerde Türklük ile ilgili egilimler yavaş yavaş yok edilirken, islamcı çalışmalar artırılıyordu. İslamcı (tarikatçı, tekkeci, azınlıkçı) anlayış ile birlikte YEŞİL ORDU KURULUYORDU. Artık, Türkeş’in cebine milyarlar doluyor, gencecik Anadolu çocukları sağ sol çatışmalarında ölüyorlardı.

Görsel   Görsel

İki kaçakçı vekil 
O yıllarda MHP Niğde Senatörü Kudret Bayhan, Fransa’da, MSP Diyarbakır Milletvekili Halit Kahraman Almanya’da uyuşturucu taşırken yakalanıyordu. Siyaset kulislerinde MSP’li Kahraman’ın MHP’yle ilişkisi konuşuluyordu. MSP’li Oğuzhan Asiltürk uyuşturucu işinde MSP’nin değil, MHP’nin izleri olduğunu savlıyordu: 
”Halit Kahraman’ın Diyarbakır’da bir türlü örgütlenemeyen MHP’nin il örgütünü kurmak için çalıştığını, bu sebeple Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’le temasta olduğunu, hatta Türkeş’le yemek yerken çektirdikleri bir fotoğrafın kendilerinde olduğunu, Halit Kahraman’da yakalanan eroinlerin MHP’lilerle ilgili olabileceğini, bilindiği gibi CKMP’nin MHP olarak değiştiğini, CKMP Manisa Milletvekili Sami Binicioğlu‘nun eroin kaçakçılığından on yıl ağır hapse mahkûm edildiğini, aynı şekilde Senatör Kudret Bayhan’ın Fransa’da eroinle yakalanıp on beş yıla mahkûm olduğunu, Halit Kahraman’ın bunlarla irtibatlı olabileceğini anlatıyordu” (Mustafa Yiğit, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İnterpol Avrupa İcra Kurulu üyesi.) 
1978’lere gelindiğinde CHP’li İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e bildiklerin anlatan MHP’nin Avrupa örgütlenmesinden sorumlu olan Lokman Kondakçı‘ya göre İstanbul’da bir ilçe başkanı uyuşturucu işi yapıyordu: 
”Bu eroin meselesini biz düşündük. MHP Bakırköy İlçe Başkanı var. O bu işi yapar. Ben Federasyon başkanıyken bana şunu söyledi: ‘Berlin’de bir adam var, esrar kaçırdı. Bu işi parti için yaptı. Kendisine yardımcı olmamız lazım‘ dedi. Bu intikal etti bize. Yani eroinle ilgili bazı şeyler vardı. “Bizim camiada yaklaşan iç savaş için silah temin etmek amacıyla para bulma arzusu her dönemde vardı. Parayı en kolay bulmanın yolu eroindi.” 
Alpaslan Türkeş’in ölümünden sonra İngiliz The Guardian gazetesinde ilginç bir haber vardı: 
”Aradan geçen 20 yıl süresince kanıtlar gösteriyor ki, Bozkurtların yarı resmi silahlı çeteleri tetikçi olarak eylem yapmaya başladılar. Bunların finansmanı uyuşturucu ticaretinden karşılanıyordu. Ayrıca uyuşturucu ticaretiyle ilgili bir kısım bilgilerden bir kısım politikacının haberi vardı.” (10 Nisan 1997) 
***

Darbeci komutanın Sarı Avni’si 
Bağrından dünyanın en zengin hava kuvvetleri komutanını çıkaran Türkiye, bu komutanın yeraltıyla ilişkisinin üstünü başarıyla örtüyordu. TBMM, Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında sessiz kaldı. İddialar dudak uçuklatıcı boyuttaydı. Son darbenin havacı komutanının kaçakçı Sarı Avni ile konuştuğu söyleniyordu 
***

’12 Mart’ta haşhaş vardı’ 
1960’lı yılların sonunda Amerikan gençliğinin düştüğü uyuşturucu bataklığı dünya jandarmasını harekete geçirdi. ABD yönetimi, içinde Türkiye’ nin de bulunduğu bazı ülkelerden haşhaş ekimini yasaklanmasını 
istedi. ABD’nin Ankara Büyükelçisi William 
J. Handley, Başbakan Süleyman Demirel’le haşhaş ekim yasağı konusunda ‘sert ve tehditkâr’ bir üslupla konuşunca kendini ‘kapının dışında’ bulacaktı. 
12 Mart yönetiminin Başbakanı Nihat Erim, ABD’nin istemi doğrultusunda haşhaş ekimini tüm yurtta yasakladı. Demirel hükümetlerinin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in yıllar sonra “12 Mart’ta CIA vardı, haşhaş vardı” açıklaması uyuşturucu-siyaset ilişkilerinde bir dönüm noktası olmalıydı. Olmadı. 
12 Mart rejiminin yarattığı toplumsal muhalefet rüzgârlarıyla iktidara gelen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, yasağı sınırlı olarak deldi ve dört ilde yürürlükte olan haşhaş ekimi yasağını kaldırdı. (1 Temmuz 1974) 
MHP lideri Alpaslan Türkeş’in görüşlerine göre ise ‘haşhaş ekimine yeniden izin vermek nümayişkâr bir biçimde ele alınmış, Amerika’ya karşı bir meydan okuma şekline çevrilmişti.” 
Haşhaş ekimi konusunda ABD’ye kafa tutmak yanlıştı. Türkeş’e göre ilk yapılacak işhaşhaş konusu başta olmak üzere Amerika ile acele müzakerelere girişmek ve aramızdaki eski dostane samimiyet ve yakın işbirliğini kurmak‘ olmalıydı. (17 Temmuz 1974)

Türkeş (Hüseyin Feyzullah) uyuşturucu ilişkisi.

Türkeş (Hüseyin Feyzullah) uyuşturucu ilişkisi.GörselAlparslan Türkeş’in bir başka yüzüne bakınca, karşımıza, ilk adımda “milliyetçilik”, ikinci adımda “tarikatlar”, “gizli yürütülen bir şeriatçı yeşil ordu(yesil kuşak ülkücülüğü)” üçüncü adımda da “uyuşturucu” çıkıyor.

Bu yazımızda konu: “Türkeş (Hüseyin Feyzullah) uyuşturucu ilişkisi.Görsel

Biz bu durumu içerde bulunan (Türkeş döneminde Ülkü Ocakları’nda, MHP’de görev almış) kişiler olarak biliyorduk, ancak bir kişi bütün bildiklerini, yüzde yüz bilsede belgeleyemez. Çünkü, bilmek belgelemek değildir.

UYUŞTURUCU-ÜLKÜCÜ

Türkiye’de yaşadığımız için bunu çok açıklıkla gözlemleyemiyoruz. Yurtdışında yaşayan ülküdaşlarımız, bunu çok açık biçimde görebiliyorlar, olayla içiçe yaşıyorlar. Biz Türkiye’de yaşayanlar, ancak, yargı belgeleri, gazeteye sıçrayan haberlerden durumu anlayabiliyoruz.

Bir ülkücü bunu duymak istemez, ancak Türkiye’de (Türkeş’e) Hüseyin Feyzullah yakın bazı ülkücüler ile yurtdışında yaşayan, Türk Federasyonları ile yakın ilişkide olan yada o günlerde yönetici olan pek çok ülkücü bu uyuşturucu ağının içinde idiler, şimdide içindedirler. Belli süreler içinde yer, ad vererek bunları dile getirecegiz. Bunun için soluklarınızı sıkı tutunuz, bizi izlemeyi sürdürünüz. Ülküdaş, gerçeklerden kaçamazsın…

Bizim amacımız ölmüş bir kişinin kemiklerini sızlatmak değil, ölen ülkücülerin eşlerinin, çocuklarının günleri kararır, bugün sakat kalıpta çalışamayan ülkücüler aç susuz yaşar iken, Türkeş’in çocuklarının ülkücülerin milyarlarını utanmadan yargı yolu ile bölüşmeye kalkmalarına karşı ses vermektir. Ses ver ülküdaş, bu Türkeşler’in yağmacılığına karşı çık.

Sözde ülkücü, Türkeşçi geçinen gazetelerden, bu konuda ım dım yok. Çünkü onlar okyanus ötesiyle işbirliği içindedirler. Onlar yağmacılığın sürmesini istiyorlar.

Çok yakında (Türkeş) Hüseyin Feyzullah-uyuşturucu ilişkisi yayına sunulacak. 

Kutalmış Türkeş, Hüseyin Feyzullah (Türkeş)ten kalan paralari yerken
Kutalmış Türkeş, Hüseyin Feyzullah (Türkeş)ten kalan paraları yerken