KORAY AYDIN NEREYE ? Veli Küçük, Koray Aydın işbirliği

Veli Küçük, Koray Aydın işbirliği

Veli Küçük, Koray Aydın işbirliği

AVRUPA TÜRKLERİ, KORAY AYDIN’A YOLLADIKLARI DEPREM YARDIMI PARALARINI SORUYORLAR.

Avrupa Türkleri

Koray Aydın'a deprem yardımı yollayanlar
Koray Aydın’a deprem yardımı yollayanlar

Koray Aydın deprem için yollanan paraların hesabını veremiyor.

Koray Aydın deprem için yollanan paraların hesabını veremiyor.
Koray Aydın deprem için yollanan paraların hesabını veremiyor.

KORAY AYDIN İŞBİRLİKÇİDİR.

O işbirlikçidir de onu desteklemiş olanlar işbirlikçi değiller mi? Burası çok ilginç, bu gün MHP’yi AKP karşısında küçültmeye çalışanlar, Koray Aydınıda desteklemişlerdi. İlginç değil mi? İki yakayada kaynak MİT’ten, AKP’den. Düşün ülküdaş düşün.

Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.
Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.
Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.
Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.
Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.
Koray Aydın, ümmetçi ülkücülerden oy aldı.

Koray Aydın Nereye Koşuyor?

Koray Aydın Nereye Koşuyor?

Koray Aydın'a Veli Küçük "ergenekon" çetesinden destek yağıyor.
Koray Aydın’a Veli Küçük “ergenekon” çetesinden destek yağıyor.
Koray Aydın’a Veli Küçük “ergenekon” çetesinden destek yağıyor.
Koray Aydın, Fethullah Gülen'e baş eğdi. ABD elçisi Riccairdone'nin elini sıktı, önünde eğildi.
Koray Aydın, Fethullah Gülen’e baş eğdi. ABD elçisi Riccairdone’nin elini sıktı, önünde eğildi.
ABD'nin Türkiye Büyükelçisi, Riccairdone Koray Aydın'ın adaylıgını seviçle karşıladı.
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi, Riccairdone Koray Aydın’ın adaylıgını seviçle karşıladı.

 

 Emre Çakır'da, Koray Aydın gibi Fethullah Gülenci oldu.
Emre Çakır’da, Koray Aydın gibi Fethullah Gülenci oldu.

Değerli okuyucu,

İçinde bulunduğumuz günlerde, Türkiye’de alışılmadık biçimlerde gelişmeler olmaktadır.

Bazan bizden olanlarla bizden olmayanlar yer değiştirerek, bizi yanıltabiliyorlar.

Bazanda bizim adımıza, bir düşmanımızı başımıza dikerek, içimizden birisi gibi konuşturmaktadırlar.

Bizi “ilahiler”, “marşlar” çalarak, kendimizden geçiriyorlar. Biz “milliyetçi” isek, başımıza bir sözde “milliyetçi” getiriyorlar. Biz illede “islam” dersek, başımıza sözde bir “müslüman” getiriyorlar.

Bizim doğrularımızı söyleyenlerin illede bizden olamayacağını bir türlü anlayamadık.

Birde, geçmişte bizden olan bazı arkadaşlarımızın, yeri geldiğinde düşmanlarımızla iş birliği yapabileceğini bir türlü düşünemiyoruz.

KORAY AYDIN FETHULLAH GÜLENCILER İLE BİRLİKTE ZAMAN'IN AÇILIŞINDA
KORAY AYDIN FETHULLAH GÜLENCILER İLE BİRLİKTE ZAMAN’IN AÇILIŞINDA

Kişioğlu yaradılışı gereği, kırmızıyı görünce kırmızıyı düşünüyor. Bu kırmızı gerçek kırmızı mı? İçi, dışı birbirine uyuyor mu diye bakmıyor.

Durum böyle olunca bizde yanımızda, yenimizde dolaşan, bizim adımıza tepelere tırmananlara iyi bakmalıyız.

Geçmişte Türkeş’ten çok Türkeşçilerin bugün nerelerde olduklarına bir bakınız.

Bir dönemde Türkeş’in eli-ayağı sayılan Yaşar Okuyan’ın ANAP’a geçerek, sayın Türkeş’e selam bile vermediğini biliyor musunuz?

Geçmişte ülkücü eylemlerle adını duyurmuş olan Hasan Yeşildağ’ın sonradan Recep Tayyip Erdogan’in korumacılığına soyunmasına ne denir?

Ramiz Ongun’un AKP ile birlikte MHP’yi etkisizleştirme anlaşmasına ne denir? Ramiz Ongun’un AKP’den aday olmaması ortaklıklarının öldügünü göstermez. AKP Ramiz Ongun’a olan borcunu başka yollarla ödüyor.

MHP’den koparılmış olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun, bütün camileri ile derneklerinin F-tipi yapılanmanın karakolu yapıldığını bileniniz, yada içine sindireniniz var mı?

türkislamülkücüleri: işbirlikçilerin yeni adıdır.
türkislamülkücüleri: işbirlikçilerin yeni adıdır.

BBP’nin Mustafa Desdici önderliginde bugünde AKP’nin arka bahçesi olmuş olmasına sizde sıcak bakabiliyor musunuz?

Koray Aydın nereye koşuyor?

Mustafa Destici’de AKP’ye Koşuyor. BBP bir Amerikan projesiydi. Büyük Ülkü Derneği belgeledi. Destici=korkuluk: Türk islam ülkücüsü

Bugün sevelim yada sevmeyelim, ancak ABD ile AB’nin ele geçiremedigi tek kale MHP kalmıştır. MHP’nin ülkücüleri sokaga çekmesi bir ABD ön görüşüdür. Geçmişte sokaklara dökülen ülkücülerin anaları babalarına bir sorun bakalım. Oğullarının sokaklarda savaşmalarını istiyorlar mı?

Bu bağlamda ABD’nin F-Tipi yapılanma ile MHP içindeki bazı seçilmişlerle ilişkiye geçtiği, MHP’yi içerden vurmak istediğini bilmeyen yok, ancak siz bilmeyebilirsiniz.

Koray Aydin: Fethullah Gülen'e baglılık bildirdi. (Zaman)
Koray Aydin: Fethullah Gülen’e baglılık bildirdi. (Zaman)

Son yıllarda Fethullah Gülen yapılanması, özellikle Koray Aydın la yakın ilişkiye girmişti.

Bunun yanısıra MiT ile bağlantılı olarak çalışan Bagımsız ülkücüler, Alparslan Türkeş’in askerleri, Haber Erk, Yusufiyeliler, GÇÖ, GKÖ, başkaları aşırı biçimde MHP ile ülkücü kuruluşlara saldırıya geçirildiler.

naci memiş_ismail turk: Fethullah Gülen'in MHP içindeki köstebekleriydiler.
naci memiş_ismail turk: Fethullah Gülen’in MHP içindeki köstebekleriydiler.

MHP’de geçmişte görev alıpta, bırakmaları gerekince bırakamayanlar, yukarıda adı geçen kesime katılıyorlar.

Sonuçta bu oluşumları tepeden GHA Örgütü yönetmektedir. Öyle olunca sorunun çözümü ya ver kurtul, yada yen kurtula gelip dayandı.

Koray Aydın’ın ortaya atılması yeni bir olay değildir.

Yargılanıp, anlaşmalı olarak Tansu ile Yılmaz gibi aklandıktan sonra Okyanus ötesinden düğmeye basıldı.

Koray Aydın, Fethullah Gülen, ABD işbirliği gerçekleşti.
Koray Aydın, Fethullah Gülen, ABD işbirliği gerçekleşti.

O günden beri topluma iyi bir aday olduğu duyuruldu. O artık önemli toplantılara katılmaya başladı.

Koray Aydın Fethullah Gülen işbirliği gerçekleşti.
Koray Aydın Fethullah Gülen işbirliği gerçekleşti.

Sorun Koray Aydın’ın aday olmasında değil, sorun onun MHP dışından, MHP karşıtlarından destek beklemesidir.

Koray Aydın’ı kim seçecek?

MHP delegeleri.

Koray Aydın’ın arkasına aldığı kuruluşların oy verme yetkileri var mı?

Yok.

Okyanus ötesinin gazetesi MHP’yi onunla birlikte ülkücüleri aşağılar iken Koray Aydın’ın Zaman’ı övmesi, neyin nesidir?

Koray Aydın bir CIA eylemidir. Okyanus ötesinin bastonudur.

İşlevi: MHP’yi AKP’nin arka bahçesi yapmaktır.

Bu arada kemikleri kırılmazsa…

Koray Aydın’ın afet cinliği

Hürriyet

Bu yazı bir alıntıdır.Görsel

MHP’li Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’ın 17 Ağustos depreminden önce, hemen hemen tamamı MHP’de bulunan 232 belediyeyi, afet bölgesinde bulunan 105 belediyeye eklediği ve bu belediyelere sanki felaket yaşanmış gibi 13 trilyon lira para gönderdiği ortaya çıktı. Anap lideri Mesut Yılmaz’ın, Aydın’ın bu girişimini, diğer koalisyon liderlerine şikayet ettiği öğrenildi.

BAYINDIRLIK Bakanı Koray Aydın’ın, 17 Ağustos depreminden önce, hemen hemen tamamı Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) bulunan 232 belediyeyi, afet bölgesinde bulunan 105 belediyeye eklediği ve bu belediyelere sanki deprem felaketi yaşanmış gibi 13 trilyon lira para gönderdiği ortaya çıktı.

Aydın, bu tasarruffu için, 56. Hükümet döneminde Erzincan ve Ceyhan depremleriyle, Karadeniz sel felaketlerini gözönünde bulundurarak 105 belediyenin afet bölgesi içinde ilan edilmesiyle ilgili kararnameyi esas aldı.

1 Ocak 1999 tarihinde yürürlüğe giren bu kararla, 105 belediyeye yapılan İller Bankası yardımı artırıldı. Ancak Aydın, 6 Ağustos’da Resmi Gazete’de yayınlanan, 25 Haziran 1999 tarihli ‘Tabi Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelere Yapılacak Yardımlara Dair’ karardaki 105 olan belediye sayısını 337’ye çıkardı ve bu belediyelere felaket yaşanmış gibi 13 trilyon lira para gönderdi.

FELAKET YAŞANMIŞ GİBİ

Aydın, 64 belediye başkanlığı bulunan kendi seçim bölgesi Trabzon’da, 56. Hükümet döneminde 20 olarak tesbit edilen afet bölgesi yardımı alacak belediye sayısını da 56’ya yükseltti.

Aydın’ın bu kararnamesini inceleyen Avşar Belediyesinin ANAP’lı Başkanı Ali Coşar, Danıştay’a müracat ederek uygulamanın iptalini istedi. Coşar, müracatında yardım miktarı artırılan hemen hemen tüm belediyelerin MHP’de bulunduğunu da kaydederek, Ankara’dan şu örnekleri verdi:

Ankara’nın 60 belediyesinden 12’si afet yardım listesine alındı. Bunların tümü de MHP’li başkanların yönetiminde. Şereflikoçhisar’ın 5, Bala’nın 4 belediye başkanlığından sadece MHP’li olan ikişer tanesi bu yardımlara hak kazandı.

YILMAZ ŞİKAYET ETTİ

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın da bu rakamlardan rahatsızlık duyduğu ve bu nedenle Koray Aydın’ı daha önceki liderler zirvesinde ortaklarına şikayet ettiği öğrenildi. Yılmaz’ın, Koray Aydın’ı deprem bölgesindeki belediyelere yardımda aynı hızlılıkta davranmamakla suçladığı da belirtildi.

Mesut Yılmaz liderlere, ‘‘Bu belediyelere Marmara’da yaşanan deprem felaketine rağmen, 13 trilyon lira gönderilirken, deprem bölgesindeki belediyelere yapılan yardım miktarı sadece 5 trilyon lirada kalmış ve bu belediyeler depremden 57 gün sonra kararname kapsamına alınmış’’ diye yakındı.

Koray Aydın’a ülkücü bakış.

Bu yazı bir alıntıdır.

Mete KILIÇ

05 Eylül 2012 – 15:52

Koray Aydın’ın Cevabını Veremeyeceği Zor Sorular…

Öncelikle yazımıza son dönemde çok ciddi boyutlara ulaşan terör olaylarında şehit düşen güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Ayrıca bu terör olaylarında gazi olan güvenlik güçlerimize de acil şifalar diliyorum.

“Güzel şeyler olacak” diye başlatılan ve “Analar ağlamayacak” diye sloganlaştırılan bir açılım süreci sonunda bu hallere gelmiş bulunuyoruz.

Evet, aslında birileri için güzel şeyler oluyor ama Türk milleti için değil teröristler için güzel şeyler oluyor. Habur’da davulla zurnayla karşılanan, BDP’li vekillerin sınırlarımız içinde kucaklaşarak poz verdiği, AKP’li vekilin “canımız ciğerimiz” dediği teröristler ülkemizin dört bir yanında ellerini kollarını sallayarak gezen teröristler yaptıkları canice eylemlerde birçok insanımızı şehit etti.

AKP hükümeti “Analar ağlamayacak” dediğinde kimi kastettiklerini anlamamıştım ama görülüyor ki ağlamayacak olan terörist analarıymış.

Çünkü, bize hergün şehit geliyor, hergün şehit anaları ağlıyor, hergün Türk milleti ağlıyor.

Artık Türk milleti bu terör olaylarında kimin sorumluluğu olduğunu görmeli ve bu teröristleri cesaretlendiren, savunan, tedbir almayan ve alınmasını engelleyen, PKK taleplerini demokratik hak gibi sunmaya çalışan bütün siyasilere seçim sandığında gereken dersi vermelidir.

Şimdi gelelim Koray Aydın’a…

Bir demokratik mücadele gereği elbette aday olmak bir haktır. Tartışılması gereken aday olan kişinin aday olduğu makama uygunluğu ve o makamın gerektirdiği şartları taşıyıp taşımadığıdır. Hele hele aday olunan makam ülkücü hareketin liderliği ise bu şartlar çok daha zorlaşmaktadır.

Ülkücü harekette görev yapan ve yapmaya aday olan insanlar dürüst olmalıdır. Ancak bugün genel başkanlığa aday olan Koray Aydın daha kısa zaman önce kendisine sahip çıkan, partiye davet eden ve milletvekili yapan Bahçeli’ye karşı aday olmayacağını ve bundan sonra partiye nefer olarak hizmet edeceğini bugün kendisinin taraftarlığını yapan Yeniçağ Gazetesi’nde söylememiş miydi? Neden bunu hiçbir Koray Aydın taraftarı ya da medya mensupları kendisine sormazlar?

Ülkücü harekette görev yapan ve yapmaya aday olan insanlar şaibesiz bir temizliğe sahip olmalıdır. Peki ya Koray Aydın? Cevabını ben vermeyeceğim, okuyucularımız Türkiye’nin neresindeyseler bulundukları sokakta berberine, bakkalına, manavına, taksicisine, işsizine ya da önlerine her kim denk geldiyse sorsunlar cevabını alsınlar.

Geçenlerde karşılaştığım bir ülkücü arkadaş Koray Aydın’ın adaylığını ciddiye almadığını belirterek alenen dalga geçmiş ve aynen şu cümleleri kullanmıştı: “Biz 30 yıl hiç alakası olmadığı halde Başbuğumuzun Adnan Menderes’in idamıyla alakası olmadığını anlatmaya çalıştık ama anlatamadık. Allah göstermesin Koray Aydın’dan genel başkan olsa bir ömür boyu da onun yolsuzluk yapmadığını mı anlatmaya çalışacağız. Neyse ki seçilme gibi bir ihtimali yok çünkü ülkücüler kendisini tanıyor.”

Görsel

Bugün Koray Aydın’ın yanında olan insanlar ya da medya mensupları bunu neden sormazlar kendisine?

Ülkücü harekette görev yapan ve yapmaya aday olan insanlarda ahde vefa olmalıdır.

Bakıyoruz bu özellik Koray Aydın’da var mı? Maalesef yok…

Bahsedeceğimiz ilk vefasızlığı MHP Liderine karşı yapmaktadır.

Devlet Bahçeli Genel Başkan olduğu ilk kongrede Koray Aydın’ı MYK listesine yazmış ve partinin Genel Sekreterliği görevini vermiştir.

18 Nisan seçimlerinde Trabzon’dan birinci sıra adayı olarak göstermiş ve kurulan 57. Hükümette de Bayındırlık Bakanlığı görevini vermiştir.

Görüldüğü üzere Koray Aydın bugün kullandığı sıfatları MHP Lideri Devlet Bahçeli sayesinde elde etmiştir.

Ancak Koray Aydın, bakanlığı döneminde “yolsuzluk suçlamasına” maruz kalmıştır. Bakanlık görevinden ayrılan Aydın’a MHP yine sahip çıkmış ve kendisini MHP TBMM Grubu Başkanvekili yapmıştır.

Bütün bunların sonrasında yapılan 2002 seçimlerinde vatandaş üzerinde Koray Aydın isminin yaptığı “negatif sinerjinin” büyük etkisiyle MHP baraj altında kalmıştır. Maalesef ki yapılan ilk kongrede Koray Aydın kendisine milletvekilliği, Bakanlık veren ve üstüne üstlük suçlandığında da sahip çıkan MHP Liderine karşı bayrak açtı. Elbette ki, ülkücüler Koray Aydın’a tevessül etmediler.

Aynı Koray Aydın, 2009’da MHP’nin kayyuma devredilmesini sağlayacak bir çalışma içine girerek delegelerden imza toplamıştı.

Bugün ekranlarda ülkücülere sahip çıkılmadığını söyleyen Koray Aydın, Yüce Divanda yargılandığı dönemde bile MHP Liderinin kendisine nasıl sahip çıktığını görememekte midir? Hatta kendisine sahip çıkıldığını görülmesi için MHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı yapmasına izin verildiğini unutmuş mudur?

Bütün bunların üzerine Koray Aydın, Yüce Divan’da sonuç açıklanıp ceza almadığının belli olduğu ilk günün akşamında Gölbaşı’nda düzenlediği bir toplantıda MHP’ye yine muhalefet bayrağı açmıştı.

Bütün bunlara rağmen MHP Lideri, Koray Aydın’ı yine de affetmiş ve 12 Haziran seçimleri öncesi “Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği” çağrısıyla tüm Türk milleti gibi Koray Aydın’ı da partiye davet ederek Trabzon’da milletvekilliği sıralamasında birinci sıraya koyarak milletvekili seçilmesini sağlamıştı. Ve bugün Koray Aydın yine MHP Liderine karşı aday oluyor…

Sizce bu yaptıkları vefasızlığın en büyüğü değil midir? Aynı vefasızlık size yapılsaydı Türk insanının bu tip olaylar sonrası kullandığı deyimleri kullanmaz mıydınız? Böyle birine bırakın herhangi bir görevi selam dahi verir miydiniz? Takdir sizin…

Ancak, Koray Aydın’ın yanındaki kişilerde ve medya mensuplarında birazcık hakkaniyet varsa bu konuyu kendisine sorarlar…

Peki, Koray Aydın’ın vefasızlığı sadece MHP ve Liderine karşı mı? Hayır.

Az önce söylediğimiz gibi Koray Aydın 2002’den bu yana muhalefet yapmakta ve yanında dönem dönem bazı insanlar yer almıştır. Maalesef birçoğu Koray Aydın’ın yanında olduklarından dolayı siyasi hayatlarını karartmışlardır.

Bu insanların en bariz örneği de yukarıda belirttiğimiz 2009 yılında Koray Aydın için MHP’yi kayyuma devrettirecek imzaları veren kişilerdir. Bu kişiler Koray Aydın’ın yanında oldukları için ve MHP’yi kayyuma devrettirme girişiminde bulundukları için ülkücü hareketten dışlandılar, ülkücü harekette siyasi geleceklerini yok ettiler.

Peki, 12 Haziran seçimleri öncesi MHP tarafından partiye davet edilen ve milletvekili yapılan Koray Aydın, kendisi için her şeyini feda eden bu insanların adını bir kere

ağzına almış mıdır?

Bir kere bile bu kişiler benim için imza toplamıştı, beni affettiniz onları da affedin demiş midir? Yoksa hiç umurunda olmamış mıdır?

Bugün Koray Aydın’ın yanında olanlar her şeyi bir yana bırakın sırf kendi siyasi gelecekleri açısından bunu neden kendisine sormazlar ya da düşünmezler…

Koray Aydın 4 Kasım’dan sonra bir daha ki seçimlere kadar milletvekilliğine devam edecek, peki ya Koray Aydın’ın yanında ki insanlar onlar ne olacak? Onlar Koray Aydın’ın yanında oldukları için hep kaybetmeye mahkûm mu olacaklar?

Şimdi okuyucularımızdan bazıları “eğer bu adam böyleydi de neden yeniden MHP’ye alınıp milletvekili yapıldı” diyebilir.

Cevabı çok basit… Hemen bir örnek üzerinden cevabını vereyim. Aranızda evladı olanlar daha iyi anlayacaktır. Bir aile içerisinde evlatlardan bazıları yanlış işler yapabilir, kötü yollara sapabilir ama ebeveynler çocuklarına her defasında sahip çıkarlar, kucaklarlar ve gittiği kötü ve yanlış yoldan ayrılmasını sağlamaya çalışırlar. Evlat anaya-babaya ihanet etse de ana-baba evlatlarını sürekli sahiplenir, kucaklar.

MHP Lideri tüm ülkücüleri evladı gibi görüp ne kadar yanlış yapsalar da kucaklamaktadır, kol kanat germektedir. Koray Aydın’ın “Millet ve Devlet Bekası İçin Güç Birliği” çağrısı çerçevesinde yeniden partiye alınması da sırf bu sebeptendir. Sizce babanın evladını kucaklaması yanlış mıdır?

Anlatacağım ya da merak ettiğim son konu ise Koray Aydın’ın Zaman Gazetesi ve AKP-cemaat yandaşı medya ile olan ilişkisidir.

Hepimizin bildiği gibi, AKP iktidarı ile birlikte siyasette, bürokraside ve gündelik yaşamda ülkücüler büyük bir iftira, hakaret ve linç kampanyasına maruz bırakılmışlardır. Bu linç kampanyasının önderliğini ise malum cemaatin mensupları ve yayın organları yapmıştır. Bilindiği üzere cemaatin yayın organlarının ilk ismi de Zaman Gazetesi’dir.

MHP Liderinin ülkücüler üzerinde yapılan oyunlara ve linç kampanyalarına yönelik açıklamaları halen MHP internet sitesinde durmaktadır. İsteyen açıp okur.

Ancak, hepimizin takip ettiği gibi, Zaman Gazetesi’nin 25. yıl kutlamasına katılan Koray Aydın “25 yıl dile kolay. Zaman’ın bu hale gelmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bundan sonraki dönemde de kendilerine başarılar diliyorum” sözlerini sarf etmişti.

Şunu merak ediyorum; Koray Aydın ülkücülere her türlü iftira, linç kampanyasının yapıldığı bir cemaat gazetesinin kutlamasına neden gitme ihtiyacı hissetti? Zaman Gazetesi’nin başarılarının devamını dilerken iftiraya uğrayan, linç edilen ülkücüleri hiç düşünmemiş midir? O gazetede MHP’ye karşı yapılan haberleri nasıl bir başarı olarak görmüştür? Başarılarının devamını dilerken, MHP’ye ve ülkücülere yapılan linç kampanyalarının mı devamını istemiştir? Eğer öyle ise Koray Aydın’ın kendisi bu kampanyaların neresindedir? Zaman Gazetesini överek kime ya da kimlere mesaj göndermiştir? Ve son olarak her ülkücüye karşı alerjisi olan bu medya grubunun adaylığı sürecinde Koray Aydın’a yoğun desteğinin anlamı nedir?

Ben MHP’nin ve Ülkücü Hareketin geleceği açısından samimice bu sorgulamaları yaptım. Ne bir hakaret ettim ne de bir iftira attım. Sizlerde her cümlemdeki ifadeleri kendi vicdanınızda sorgulayın. Vicdanını akıl ve şuurla besleyen herkes MHP’yi koruyacak doğruları elbette görecek ve ona göre adım atacaktır. İşte önünüzde bir aday profili… Karar sizin…

Türk Federasyonu Hollanda

Hollanda’da Ülkücü derneklerin camilere, tarikatlara, tekkelere dönüşmesi:

Camiler birer kazanç yerine dönüştü. Dönerde satılır, saçta kesilir, işde ayarlanır, bilardoda oynanır, horonda tepilir. Bakkalıda vardır, ustasıda vardır… Bu gelişmeler, Milli Görüş ile Ülkücüler için bir çıkış yolu oldu. Önce Araplarla iyi ilişkide olan Erbakan, Milli Görüş, kuruluşlarını Avrupa’da cami açmaya yöneltti. Bunu gören Alparslan Türkeş’te önce dernekleşmiş olan ülkücüleri, camileşmeye yöneltti. Alparslan Türkeş’in vurguncu camilerinden   Necmeddin Erbakan’ın Milli Görüş camilerinden “cihad” için, ülkücülerde “türk-islam cihadı” için para toplamaya başladılar.

Kırk haramiler
mescid-i aksa camisi

Baktılarki, Türkiye göçmeni “ALLAH”, “CİHAD”, “İSLAM” dedikçe para veriyordu, gerek ülkücü kesim, gerekse milli görüş camileri bir gelir kapısı gördüler. Ayrıca Arap yöneticileride cami açmak isteyenlere paralar yağdırıyorlardı. Bunun için Milli Görüş ile Ülkücüler arasında bir müslümanlık yarışı başladı. Sonradan buna Din-ayet, Süleymencılar, Nakşibendiler ile bütün islamcı kesimler de katıldılar. Avrupalılar, müslüman kuruluşları paraya boğdular. Böylece islam Avrupalılar’ın eliyle yükselişe geçiyor, Türkiye dışarıdan kuşatılıyordu. Alpaslan Türkeş nereye koşuyor? Yeşil Holdingler Doğuyor alpaslan türkeş nereye koşuyor? Yozgatlı Yimpaş: Haşim Bayram; Ülkücü derneklere gelip-giderdi. İlk toplantılarını, tanıtımını o günlerde Türk Federasyonu’na bağlı olan Amsterdam Türk Kültür Merkezi’nde yapmıştı. Sonraki yıllarda büyük ölçekte paraları topladıktan sonra milli Görüş’e yakın durdu. Ancak o günlerde çok ülkücü paralarını, yeşil holdinglere yatırmışlardı. Türk Federasyonu’da geniş ölçüde bu islamcı yeşil holding soygunlarına katıldı. Haşim Bayram: “Allah, din, kuran” derdi. “Gerçek ülkücü Allahını bilen, dinini yaşayan, Allah yolunda yürüyendir, Allah dostlarının arkasından gidendir” diyordu. Haşim Bayram, Kombasan Holding’inde arkasında da duran kişi idi.

kombasan
  • Binlerce ülkücüyü Allah dostu geçinen, Allah yolunda giden ülkücülerin eliyle Allah, Allah diyerek soyan bir kişidir. O günlerde yine Alparslan Türkeş’in Anadolu Haber Merkezi’ne yaptığı açıklamada: “Ülkücüler Allah’ın ipine sarılın” dediği günlerdi. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) nereye koşuyor? Haşim Bayram, neden yeşil_holding işlerine bir ülkücü olarak başladı, milli görüşçü olarak bitirdi? Ülkücülerden toplanabilecek paraları ayarlamış, kendisine verilen görevi yapmış idi. Artık Milli Görüş Holdingleri ile birlikte büyümek, kendi güvenligini artırmak içinde Milli Görüş ile birlikte oldu. Anlaşıldığına göre Türkiye’de Batı’nın, ABD’nin onayını almış yeni bir yönetim oluşturulacaktı. Bunun için bir alt yapı gerekirdi. Bunuda uluslararası güçler, “Yeşil Holdingler”i kullanarak yaptılar. Avrupa’da Türk işçilerinden toplanan para: 49,5 milyar ürodur. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) nereye koşuyor? Bu yeşil Holdinglerin yaptıkları işler, çalışma biçimleri yasalara ters idi, paraların Türkiye’ye akıtılma yoluda yasalara uymuyordu. Avrupa’nın önemli yerleşim yerlerinde bu oluşumla ilgili derin bilgiler polise, Gizli Bilgi Toplama Kuruluşları’na (istihbarat) birimlerine bildirilsede bir işlem yapılmadı. Soygunlara göz yumuldu. Çoğunlukta ülkücü ile milli görüş yanlıları başta olmak üzere Türkler, “islam dini” kullanılarak soyuldular. İmamlar, müftüler, sözde müslüman aydınların elleri ile milyarlar Milli Görüş’e aktarıldı. Ülkücüler içindeki ikinci bir soygunda Ser Madencilik Girişimi yolu ile oldu. Mehmet Kesim: Prof. Ömer Aksu (Konfederasyon başkanı-1996) Eski Hollanda Türk Federasyon Başkanı Hikmet Yıldızeli’nin ortaklaşa yaptıkları bir girişimdi. Türk-islam sentezi, türk-islam ülküsü derken, milyoner oldu. Türk Federasyon (eski) Başkanı Hikmet Yıldızeli, Federasyon Yönetimide içinde olmak üzere, bütün ülkücülerden toplanan paralara el konuldu, paralar tepedekilerin (ülkücüler) ceplerine girdi. O günlerde Dernekleşmeden sorumlu olan kişi (Dernekleşmelerden Sorumlu Genel Başkan yardımcısı) Şefkat Çetin, olayı soruşturuyoruz diyerek geçiştirdi. Ülkücüler, genel merkezden destek almış olan soyguncu ülkücüleri kime duyuracaklarını şaşırdılar. Sonunda acılarını yüreklerine gömdüler. Olayın Düşünce Kaynağı: Amerika/Pentagon: Ortadoğuda petrol yataklarını koruyabilmek, oralara sağlam bir bekçi bulmak için, oralarda yeni yönetimleri islama dayanan yönetimlerden oluşturmak istedi. Bunun içinde bütün tarikatları yeniden canlandırmayı düşündü. Bu nedenle, bütün Ortadoğu’da bulunan Arap, Fars, Türk (varsa) kökenli tarikatları ele aldı. Bunları yeniden örgütledi. Onlara Amerika ile Avrupa’da tarikat dergahları açtırdılar, üniversitelerin kapılarını açtılar, giderlerini karşıladılar.Onların çor çocuklarını Amerika ile Avrupa’da eğitti. Sonrada Ortadoğu’ya yeniden geri gönderdi. Tarikata açık olan gençleride ABD’de konuk edip, çaşıtlık (istihbaratçılık) öğrettiler, onlarıda yine geri göndererek, kendileri ile çalışmayan yetkililere oyunlar oynadılar. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş), Pentagon’a direnmedi, kendisini tarikatların kucağına salıverdi. O günlerde Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e yakın olan Şefkat Çetin aracılığı ile Türkeş’in onayıda alınarak, Ülkücüler’den paralar toplanacak, böylece büyük bir girişimcilik başlatılacaktı. Bunun içinde dini bütün olarak bilinen, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in Avrupa’ya ülkücü derneklere yol göstermesi için yolladığı kişi Türk-islam ülkücüsü Ömer Aksu, görevlendirildi. Sözde (iş adamı) olarak Mehmet Kesim öne çıkarıldı. Mehmet Kesim, “Allah, din, iman” diyen birisidir. Altın yaldızlı Kuran-ı Kerim dağıtarak ülkücülere ev satımını deneyende odur. Kendisi kadın düşkünü, genç kızları, öğrencileri evlenme sözü ile kandıran, onları Avrupalar’a gezdirip, ülkücülerin paraları ile en iyi (luks) otellerde yatıp kalkan (seks) yapan birisidir.

Hollanda Federasyon Başkanı Hikmet Yıldızeli’de onu görmeye otellere gidip, onunla birlikte ülkücülerden paraların toplanma biçimini konuşurlardı.

hikmet yıldizeli

SER MADENCİLİK Amaç: “Altın arama, altın işleme, altın alıp satma yolu ile büyük paralar kazanmak” Ser Madencilik adında bir girişim başlatıldı. Türk Federasyonuna üye olanlardan bu girişime katılması istendi. İsteyenler, 5 vakit namazlı, abdestli kişilerdi. En büyük Türkeşçi Federasyon Genel başkanı Hikmet Yıldızeli’de kefil olmuştu. Başta Federasyon yöneticileri olmak üzere bütün ülkücüler, güvenerek paralarını verdiler. Bu duruma karşı çıkan bir Hollanda Türk Federasyonu yöneticisi durumu yazılı olarak Genel Merkeze bildirsede, Türk Federayonu 2. Başkanı Suat Başaran, bu olanlara göz yummuştur.

Marklar dolarlar gök yüzünde üşüşüyordu.

Hüseyin Feyzullah (türkeş)  dolarları, Allah'ın ipine sarılarak  buldu.
Hüseyin Feyzullah (türkeş) dolarları, Allah’ın ipine sarılarak buldu.

Katılımlar hisse senedi alarak yapılıyordu. Bir hisse senedi 5.000 gulden idi. Çok ülkücüler 2-3-4-5 hisse aldılar. Çoğunlukta ülkücüler en az 20.000 gulden (10.000 üro) vererek Ser Madencilik işine katıldılar. Milyonlar toplandı. O Allah, din, peygamber diyerek paraları toplayan ülküdaşlar, paraların üstüne yattılar.

Konuyu Federasyon yöneticilerinden birisi: B.K. böyle anlatıyor. “O günlerde Hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e bir arkadaşımız baş vurdu. Hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) arkadaşımıza sormuş. Şimdi ne istiyorsunuz? Arkadaşımız A.T : paralarımızı geri istiyoruz deyince, hacı: parasını seven ülkücü olamaz deyip, kovmuş.” (Bir yönetim kurulu üyesi olan B.K. anlatıyor.) Bir başka soygun… Sonuçta ülküdaşlık söz konusu idi. Ülkücü ülkücüyü aldatamazdı. Başta “başbuğ” üstelik dini bütün hacı Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) vardı. Bir soygun girişimide müslümanlıkları, imanları tartışılamaz Türk Federasyonları’na bağlı Mescid-I Aksa Camisi |Johannes Poststraat 30 1063 TK Amsterdam|yönetimi öncülügünde 10 milyon üroya kuru yiyecek toptan satış deposu açıldı. Toptancılık girişimi yapıldı. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in mafiyaya yataklık eden, para toplama merkezi durumundadır. Amaç: “Türkiye’den kuru yiyecek getirmek, Amsterdam’da bir depoya doldurarak, toptan satışlar yaparak büyük gelir elde etmek.” Bu günkü Amsterdam Haarlemmeer istasyonu yakınında uçsuz bucaksız bir depo kiralandı. Ortakları Cami başkanı Mükremin Karaman, muhasip Emrullah Yıldırım, caminin imamı Akif  Yücel hoca, caminin müezzini Hayati Sivri, yönetim kurulu üyeleriydiler. O günlerdede büyük şeyh Ahmet Dogruyol ülkücülerin eğitimi ile uğraşıyordu. ABD’nin yeşil kuşak uygulamasının Hollanda+Avrupa sorumlusu, Hacı Türkeş’in güvendiği emekli assubay olan birisi idi. O bu ülkücülerin “milli görüş”ün yönetime gelmesi için yapılan “yeşil holding” girişimlerine karşı çıkmamıştı. “türk-islam” ne içindi? “Yeşil Kuşak” için öyleyse gerekirse müslümanlarda soyulabilmeli idi. Ahmet Doğruyol, bütün yaşamını Türkler’in devşirilmesi için vermiştir. Avrupa’da bulunan Türk gençleri, artık iki yüzlü edilmiş, bilime olan sevgileri kırılmış, birer hizbullahçı edilmişlerdir. (geniş bilgi yakında) Bugün ülkücülerin içinde bazıları Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e çok bağlılık bildirmektedirler, bunu anlayabilmek gerekir. Yaşamında bir gün bile işe gitmemiş, çok sözde ülkücüler, sözde “dava” için topladıkları paralarla iş yerleri kurdular, arabalar, evler, villalar aldılar. Derneklerin gölgesinde uyuşturucu kaçırdılar. Vurgunlar vurdular. Bu kesim, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e yürekten bağlı olacaktır. Çünkü Türkeş’in gününde bütün bu vurgunlara göz yumulmuştur. Siz o günlerde Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e seçim çalışması altında torba dolusu paraları vermişseniz, sizin derneklerde yeriniz sağlamdı. Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’e verilen dollarlar. Burada binlerce ülkücü kaçakçının, vurguncunun, çakallık edenlerin, bundanda öte vurulan ülküdaşının cebinden parasını alıp yok olanların, soyguncuların adlarını bir bir yayınlamamız, büyük bir üzüntüye neden olacaktır. Ancak azar-azar, elimizden geldigince bütün yapmacık (sahte) ülkücüleri ortaya koyacagız. Bu girişim bir başlangıçtır. (geniş bilgi yakında) Değerli ülkücü, bu yazılar seni üzmesin, darıltmasın, seni ülküne küstürmesin. Yapılmak istenen dönekleri, satkınları, çıkarcıları, çaşıtları ayıklamaktır. Senin elindede gerçeklere dayanan bilgiler varsa, sende bize bilgileri ilet yayınlayalım. Bize gerçek adını vermen gerekmez, verdiğin bilgilerin doğruluğunu kanıtla yeter. Konya/ Kombasan: Milli Görüş çizgisinde görünen Kombasancılar, Milli Görüş derneklerine gelip giderdi. Ülkücü camilerde oldugu gibi Milli Görüş camilerindede yeşil holdingler için milyarlar toplandı. Buradada aracılar, sıradan kişiler değillerdi. Milli Görüş yöneticileri, imamları bu yeşil holdinglere öncülük ediyorlardı. (geniş bilgi yakında) Toplanan milyonların mutlu sonu: Bakınız: Camilerde toplanan paralar Önce Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) öldü, toplanan “türk-islam cihadı” paraları, Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’in çocuklarına kaldı.

Alparslan Türkeş, dernekleri tarikatlara teslim ederken...
Alparslan Türkeş, dernekleri tarikatlara teslim ederken…

Türkeş’ten çocuklarına kalan paraları çocukları bölüşemediler. Birbirlerini yargıya verdiler. Yargılar sürüyor. Bakınız: Camilerde toplanan paralara ne oldu? Sonra Erbakan öldü toplanan “Cihad” paraları çocuklarına kaldı. Erbakan’ın çocuklarına kalan paraları çocukları bölüşemediler. Birbirlerini yargıya verdiler. Yargılar sürüyor. Bu konuda geniş bilgiler yakında burada yayınlanacaktır. Bizi izleyin… Bilgisiz kalmaktan korkunuz… Bu yazıyı iyi okursanız, ülkücüleri yıllarca yönetenleri yakından tanıyabilirsiniz. Bildirim: Bu yazıyı izinsiz, başka bir yerde yayınlamak yasaktır.

Arslan Tekin nereye koşuyor?

Kahrolsun ABD karşıtları: Yeniçağ (küçük ergenekoncular)

Görsel

Türkiye ABD ile AB çizgisinde kör topal ilerler iken, bu günlerde ayağına çalı dolanmış görünüyor.

ABD için Suriye’yi değiştirmeye kalkmanın bedeli ile karşı karşıya kaldı. Erdoğan devleti, İçte de dışta da sıkıntılı duruma düştü. Çuvalcılar, istenen kurtarma eylemine girmediler.

Bu gelişmelerin bir yanı, içinde bulundugumuz durumun. Bir başka yanıda “Kahrolsun Amerika, ABD için Suriye yönetimine karşı olmamalıyız” diyen sözde Türkçü geçinen kesimin, yine ABD’nin “yeşil kuşak” öngörüsüne göre Türkçülüğü saptırma çalışmalarının artmasıdır.

Bu kesimin işi gücü, Turan’ı, Türkçülüğü, ABD’nin gölgesinde islama bağlamaktır.

Bağlasınki, gerçek Turancılık yapılamasın, bağlasınki gerçek Türkçülük yapılamasın.

Burada amacımız Türkçülük yada Turancılık degildir. Batırılmakta olan Türkçülügü, Turancılıgı kurtarmakta değildir. Parmak basmak istedigimiz yara: Cia yöneticileri, Orta Asya’ya, Orta Doğu’ya yayılma işlerinde bölgedeki ABD yanlısı görünen kuruluşlarla işbirligi yaptıkları gibi, kendilerine karşı olarak  görünen kuruluşlarla da işbirliği yapmaktadırlar. Bunu bir yere yazın…(yeniçağ)

Bunun yanısıra, Artık bugün ortaya koyucusunun, ABD’nin derin kuruluşu CİA olduğu açık olan “Türk İslam Ülkücülüğü”nü Türk Ülküsü gibi gösterme çabalarınıda görmezden mi gelecegiz?

Sözde ABD karşıtları, CİA’nın isteği doğrultusunda Türkleri açıkça dolandırmaya kalkıyorlar.

Şu firavunun (yeniçağ)da

yaptığı işe bak, Türk’ten çok türkçülük, müslümandan çok müslümacılık yapıyor.

CIA, işte böyle yapıyor, Türkleri en çok sevgi ile bağlı oldukları türklüğü ile, müslümanlarıda en sevdikleri islamla vuruyor.

Vurur ikende, sözde ABD karşıtlarını kullanıyor.

Cia’nın istediğini, Arslan Tekin yazdı:

Genç Türk milliyetçileri başlangıçta ne okumalı?

– Kur’ân-ı Kerîm’i okumalı

Türkler’de Arslan Tekin’e böyle sesleniyor;

Ulan aptal adama sormazlar mı?

Sen kuran’ı yeni mi keşfettin diye?

Bütün Türkler müslüman olacak diye bir kural da yoooook…

Buna, Cemil ile Tolga üzerinden türklüğe vurmak denir. 

 

ARSLAN TEKİN’İN yazısında “YESIL KUSAK”ın izleri…

 

Cemile ile Tolga…

İkisine de BengüTürk’te rastladım. Programın adı “Türkçe Bakış” … Cemile ile Tolga karşılıklı oturmuşlar, önlerine kitaplarını koymuşlar… Türkçülüğün esasları mihverinde bir sohbet…
Geçen cumartesi akşam, BengüTürk’te altta “Türkçe bakış” yazısını görünce duraladım. Programın başındalarmış. İkili tempoyu düşürmeden sonuna kadar götürdü.
Cemile Kınacı doktora, Tolga Arslan yüksek lisans öğrencisiymiş. Her ikisi de Gazi Üniversitesinden… Muhtemelen Yeni Türk Edebiyatı dalındalar. 
Ana tema: Genç Türk milliyetçileri başlangıçta ne okumalı? Tolga çok güzel söyledi: “Oku”, “Dinle”, ve “Korkma” … “Oku!” Kur’ân’ın emri… “Dinle” , cihanşümûl fikrin zirvesi Mevlâna’nın sözü… “Korkma!” İstiklâl Marşımızın ilk cümlesi ve ihtarı!
Tolga şu sözü hatırlattı: Bütün okumalar Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak için demişler... (Doğru yazdım mı Tolga?!) “İslâmcılık” denenen netameli akım, Kur’ân’ı anlamadan “Kur’ân” adına hareketin adıdır, ki zındıklığa kadar varır… (Kelle kesmekten, halkın ortasında bomba patlatmaktan, her şeye yasak getirmekten, kadınları köleleştirmekten başka bir yolları olmayan “İslâmcı” Tâlibân’ı, “İslâmcı” El-Kaidecileri, nasıl izah edeceksiniz ey İslâmcılarımız! Çok belirgindir: Türkiye’de “İslâmcılar” münhasıran “Türk düşmanlığı” güderler. Dikkat edin: “İslâmcılar” ın, Taşnakçılarla da, PKK’lılarla da, sol liberallerle de kol kola olmalarının esası “Türk düşmanlığı” dır!) 
Öze dönelim: Kur’ân’ı anlamak için okumak ise “İslâmî duruş”tur. Mesele derinliklidir ve derin düşünmek gerekir. 

***

Cemile ile Tolga Türk milliyetçilerinin okuyacakları temel kitaplardan bahsederlerken Kur’ân’ın yanında mutlaka bir lügat olması gerektiğini söylediler, Cemil Meriç’in “Kâmus namustur.” sözünü hatırlattılar. Dil milletin hafızasıdır. Güdük uyduruk dil değil; zengin, ihatalı dil…
Başbakan Recep T. Erdoğan, uzun zamandır söylemiyordu, gerçeğin farkına varmıştır, diye düşündüm… Bayram içindeydi galiba, yine bir yerde, “Türk” ü de dâhil ederek Türkiye’deki etnik grupları saymaya başladı. Konuyu kardeşliğe de getirse, Türkiye’de yaşayan halkın bir adı vardır, o da Türk’tür. (Hatırlatma: R. T. Erdoğan’ın etnik sıralaması, mevcut anayasaya göre suçtur! İleride birileri bunu önüne koyabilirler!) Burada ilk izah edilmesi gereken “Türk” tür. “Türk” nedir ve kime denir? Ben de “Türk’ün Adını Silme Planı” üzerinde çalışırken, önce “Türk kime denir?” diye sormuş ve Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Hocamızdan uzun bir görüş almıştım.
Divanu Lügati’t-Türk (DLT) üzerinde durdular ve eserin adının doğru yazılması gerektiği belirttiler. Keşke DLT’nin ön sözünü okusalardı… Kaşgarlı üstadımız “Türk”ün “mahiyet”ini açıkça ortaya koymuştur. Kırgızistan’da DLT üzerine bir sempozyuma katılmıştım. Tebliğlerde çok kişinin farklı yazdıklarını görmüş ve ben de çıkıp önce yazılışta mutabık kalalım, demiştim. Önemli bir husus: “Divan”ın manası? O da “Edebiyatımlızda Terimler” kitabımda. (5. bs., 2012, Boğaziçi Yay.) Cemile ve Tolga! Devam… Başlangıç çok güzel!