Cemil Çiçek’in suçu ne?

ALINTI: Türkiye’de olup bitenleri en iyi biçimde gündeme taşıyan yazarlardan biriside
Barış Terkoğlu’dur.
Ülküdaş, bizim ülkücü yazar dediklerimiz, yoldan çıkmış olan Devlet Bahçeli’yi övmekten başka bir bok yememektedirler. O nedenle gerçekleri kim yazarsa onu okumak gerekir.

Barış Terkoğlu:

Cemil Çiçek’in suçu ne?

29 Nisan 2019, Pazartesi

Kırmızı Başlıklı Kız, ormanı aşıp büyükannesinin Bank Asya kredisiyle aldığı kulübeye girdi.
Seslendi: “Senin tırnakların neden böyle uzun?”
Yanıt geldi: “Ekrem İmamoğlu stadyuma gitmesin diye.”
Tekrar sordu: “Senin kolların neden bu kadar uzun?”
Biraz kalınlaşan ses: “Ekrem İmamoğlu Maltepe’de miting yapmasın diye.”
Hâlâ durumu anlamayan kızcağız son soruyu sordu: “Dişlerin neden sivri peki?”
Bu saflığa dayanamayan İçişleri Bakanı yataktan fırladığı gibi Kırmızı Başlıklı Kız’ı yutuverdi.
“Masal böyle değil” mi diyorsunuz? Aslında böyle. Habertürk’ün FETÖ’nün ucuz kredisi ile ev alan yazarı günlerce Ekrem İmamoğlu’na “yapılmayacaklar listesi” hazırladı. O maça gitme, şu mitingi yapma, böyle konuşma. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, cuma gecesi televizyona çıktı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a “İmamoğlu derbiye gelmesin” dediğini kabul etti. Böylece resim tamamlandı. Biz gazeteci konuşuyor sanıyorduk, meğer ses Soylu’dan çıkıyormuş. Kalemin mürekkebini Soylu akıtıyormuş.
Üstelik bununla sınırlı değil. Şu ara “bazı yandaşlar” aynı şeyi yazıyor, söylüyor: “Aman Cumhurbaşkanım Süleyman Soylu’dan vazgeçmeyin.” Belli ki kabine değişikliği ihtimali onları korkutuyor. 31 Mart yenilgisinin Soylu ile bağlantılı olmadığını anlatıyorlar.
Tabii ki Soylu’nun Pelikancılar gibi A Haber’i ya da Sabah gazetesi yok. Haliyle Gökçek’in kanalında kimi programcılara ya da TGRT’deki partnerlerine iş düşüyor. Gözünüzü kapatın sanki Soylu’ya playback yapıyorlar.

Cemil Çiçek nasıl gönderildi?
Onlar gitsin ya da gitmesin…
Peki çoktan gitmiş olanlara ne oldu?
28 Mart’ta bu köşede Süleyman Soylu’nun 2010 referandumundan sonra Samanyolu TV’de yaptığı programı okumuştunuz. FETÖ’nün kritik ismi Önder Aytaç ve Gültekin Avcı ile birlikte örgütün kanalında anlattıklarına yer vermiştim.
Yazının çıktığı gün eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le konuşma fırsatım oldu, okumuştu. Süleyman Soylu, Samanyolu TV’den bakanlığa giden tramvaya binerken, Çiçek’in siyasetin dışında kaldığını biliyorduk.
Peki neden?
Bana Barış Pehlivan’la birlikte yazdığımız Sızıntı kitabında kendisi hakkındaki kısımları hatırlattı. Siyasetin dışına düşmesinin şifreleri belki de oradaydı.
Kitapta, ABD gizli belgelerinde aksi yönde bilgiler olmasına rağmen Cemil Çiçek ile FETÖ arasında kavga olduğunu söylemiştik. Çiçek, 2003 yılında Adalet Bakanlığı görevindeyken terör örgütlerini “silahlı” ve “silahsız” diye ikiye ayırmak istemişti. Silahsız da terör örgütü olabileceğini kabul eden düzenlemenin kendisi aleyhine olacağını düşünen FETÖ, Çiçek’e cephe almıştı. AKP içinde Çiçek’e karşı yürüttüğü lobi çalışması sayesinde söz konusu değişiklik tasarısının önüne geçti.
Kavga orada bitmedi.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 2 Nisan 2007’de ismini vermediği bir bakanın FETÖ’ye dair görüşlerini yayımladı. O AKP’li bakan, “Cemaatçi polisler ve savcılardan”, “Fethullah Gülen’in istihbarat merakından”, “soruşturmalarda Cemaat’in parmağından” bahsetmişti. Hakan’ın adını vermediği o bakan Cemil Çiçek’ti. 3 gün sonra, yani 5 Nisan 2007 tarihinde ise Ahmet Hakan’ın köşesinin başlığı, “Cemaat Diyor ki: O Bakan Bize Düşman” şeklindeydi. FETÖ, Ahmet Hakan’ın ismini vermediği bakanın kim olduğunu gayet iyi biliyordu. Ahmet Hakan’a FETÖ adına açıklama yapan meçhul kişi bu durumu şöyle açıklıyordu: “Bakanın yaptığı bir yasa çalışmasına karşı çıktık. Hem hükümet hem AKP bizim haklı olduğumuza kanaat getirdi. Yasa tasarısı değişti. Bakan gururunun kırıldığını düşündü ve bu olayı kişisel husumete dönüştürdü. Uzun bir süredir hakkımızda tezvirat yapıyor.”

‘Derin devletin adamı’ dediler
Çiçek bugün halen olduğu yerdeydi…
O günkü kavgayı şimdi şöyle anlatıyordu: “Bizde terör denildiği zaman akla cebir ve şiddet gelir. Ben o tarih itibariyle de bugün itibariyle de silahsız terör örgütü olabileceğine inananlardanım. Nihayetinde bunların o gün itibariyle evlerinde silah, tabanca ya da patlayıcı yoktu. Ama devletin imkânlarını kullanarak yasadışı işler yapıyorlardı.”
Söylediğine göre parti içerisinde de sistematik olarak hedef alınmıştı: “Bunlar benim için ‘derin devletin adamı’ dediler. ‘AK Parti daha özgürlükçü olacak ama derin Cemil Çiçek ortalığı karıştırıyor’ dediler. Adımı ‘301 Cemil’e çıkardılar.”
Anlatmasa bilmiyordum, Cemil Çiçek’in adı, 2011 yılındaki bir fişleme belgesine de girmiş. O belge Pensilvanya’daki toplantılardan çıkmıştı:
“Isparta’da savcılık FETÖ ile ilgili bir soruşturma yapıyor. O soruşturmada sık sık Pensilvanya’ya giden şüphelinin notları ele geçiriliyor. 2011 yılının temmuz ayında Fethullah Gülen’in huzurunda Türkiye’de olan bitenin değerlendirilmesi yapılmış. Mesela Aydın Doğan’ın kızlarının arasındaki çekişmeyi yazıyor ya da Doğan Grubu’nun neden kendilerine karşı olduğunun izahları var. Ben de o dönem Meclis Başkanı olmuşum. Benim hakkımda el yazısıyla ‘O derin devletin adamıdır. Bundan sonra bizim Meclis’teki kanunlarımız zor geçer’ notu alınmış.”
Kırgın mıydı? Bana sorarsanız öyle: “Bugün herkes (FETÖ’ye karşı) dümdüz gidiyor. O gün böyle işler olduğunda suçlanan benim. Şimdi yazanlar o zaman beni suçluyorlardı.”
Gerçekten de o gün öngördüğü şekilde, silahsız görünen yapı terör örgütüne dönüşmüştü: “Cebir şiddet kullanmadan da terör örgütüne dönüşebiliyor bir örgüt. İşte buyurun dönüştü. 2003’te benim gördüğümü 2016’da anladık biz. Kim nerede durmuş, kim saf değiştirmiş bunların değerlendirilmesi lazım.”
Çiçek, kendisine haksızlık yapıldığını, üstelik bunun da açıkça söylenmediğini anlatıyordu: “Tavır değiştirenler içinde ‘biz bu adama haksızlık yaptık’ diyen bir faziletli adama da rastlamadım. İnsanlar fikirlerinde yanılabilir. Ben de 30 sene evvelki ya da 15 sene evvelki Cemil Çiçek değilim. Hatam varsa kabul ederim. Bu kadar suçlandık, bu kadar töhmet altında kaldık. ‘Haksızlık yaptık bu adama’ diyen bir ifadeye de rastlamadım.”
Şimdilerde başka gırtlaklardan kabine yolcularını tartışıyoruz da…
Sizce de gidişlerinden önce Kırmızı Başlıklı Kız’ı yiyen kurdun o sahipsiz kalan kulübeye nasıl girdiğini konuşmak gerekmiyor mu?
Belki de asıl sır gidişte değil geliştedir.

TümüBarış Terkoğlu – Son yazıları

Cemil Çiçek’in suçu ne? 29 Nisan 2019 Pzt
Sabri Uzun gözaltısının altındaki bit yeniği 25 Nisan 2019 Per
Bu dincilerin ahlakı mahlakı yok 22 Nisan 2019 Pzt

Devlet Bahçeli’nin gözlerden düşüşünün başlıca nedeni Ermeni kökenli oluşu değil

Devlet Bahçeli’nin gözlerden düşüşünün başlıca nedeni

Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli
Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli

, sinsice Ermeniler’in çıkarlarını korumasıdır.

 

Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı olmasının dışında kendisi ile yakınları konusunda pek bilgi vermeyen birisi idi. Türkiye bir çalkantılar eli (ülkesi) olduğu için bu konuyu kimsede iyice kurcalayamamıştı. Ancak son yıllarda MHP içinde gücendirilmiş olan ülkücüler ile sayıları çok az olan bir iki açık toplum yanlısı yazarlar bu işi deşelemeye başlamışlardı.

Devlet Bahçeli'nin gölge oyunu
Devlet Bahçeli’nin gölge oyunu

Bizimde geçmişte, “ülkücü kesimi olaylardan uzak tutması, ülkücü kesimde gizli süren iç tartışma sonucunda çıkan öldürme olaylarına sıcak bakmadı” diyerek arka çıktığımız sayın Devlet Bahçeli, “ben yaptım oldu” uygulaması nedeni ile gerek ülkücü, gerekse Türk toplumuna ters düşecek uygulamaları, kendisine bile ters düşerek yaptıda yaptı.

Sayın Devlet Bahçeli’nin ülkücülerin birer kara koyun olarak yetişmesini, göz önüne alarak, yalnızca kendi geleceğini sağlama alabilmek adına MHP’nin iplerini MİT’e vermesi, bizi bile çileden çıkardı.

 

Bakınız, Devlet Bahçeli’nin Ermeni anadan olmasını benim ülküdaşlarım ortalığa süreli nerede ise 10 yıl olmuştu, ancak bizler “Sayın Bahçeli görevini iyi yapıyorsa, onun anasının Ermeni olmasının bir anlamı yok” dedik.

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

Ancak bu süreç içinde, Sayın Bahçeli, Ermeni kökenli Abdullah Gül’ü başkan seçtirip, onun Ermeni eline gitmesini sağladı. Yine bu süreç içinde bir Ermeni kökenli kişiyi kurultay (meclis) başkanı seçtirdi.

Devlet Bey’in Ermenicilik sabıkası bununlada bitmiyor. Toplum önünde sürekli PKK’ya saldırıyor, ancak teke tek oluncada PKK’cı dedikleri ile el sıkışıp, senli-benli olabılıyor. Bunun sayısız örnekleri var.

Dediğimiz budur, Sayın Bahçeli’yi Ermeni oluşu ile vurmak istemiyoruz. Gizli ermenicilikyaptığı için kendisine karşı çıkıyoruz.

 

Bir tek yeteneği olmayan, elinden bir tek iş gelmeyen çok gizli Ermeniler’i il, ilçe başkanı yaptı, kurultaya (meclis) seçtirdi, yönetime aldı.

hakan fidan
hakan fidan

Bundan bir ay öncesi, Ankara’da MİT’e çağrıldım. Benimle görüşen MİTçi, beni yaptığım eleştirilerin, başka kişilerin özel yaşamlarını incittiğini söyledi. Ben, “yasadışı bir durum varsa, yargıya yollayın deyince, MİTçi “abi, siz MHP’ninde ilkelerini bozuyorsunuz” Ben sizi, sizin partinizi iyi bilen, taa Devlet Bey’e deyin ulaşabilen birisiyim, istersen beni genel merkezinize sorun” dedi.

Bu partide işler, devletin istediği biçimde yürür” diyede ekledi.

Ben “ben yasalari aşmıyorum, bildiğim doğruları yazıyorum” dedim. MİTçi “nice doğru yazanlar içeriye tıkıldı, bunuda unutma” dedi.

Bu gerçekler, yıllarını bu ülküye adamışlarda çok derin yaralar açar.

 

Böylece MHP yönetim kesiminin MİT’in eline düşmüş durumda olduğunu anlıyoruz.

 

Sayın Devlet Bey, yok böyle bir durum derse, buyursun desin. Bizde yavaş yavaş derneklerde tepelerde görevli Ermeni kökenli ülküdaşlarımızı açıklayalım.

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

 

 

 

 

 

 

 

 

Yoldan Çıkmak

Yoldan Çıkmak

Yoldan Çıkmak

T.C Devletinin, binlerce yıllık birikimden kaynaklanan ve nesilden nesile aktarılan yazılı-sözlü gelenekleri vardır. Bu nimet başka hiçbir millete nasip olmamıştır.Kıymetini biliyor muyuz? İşte orası tartışmalı bir konudur.

Bazen “Kendisini Devlet Adamı” zanneden cahil kişiler demokrasinin bir cilvesi olarak devlet yönetimine gelirler. Bunlar ne devlet adabı, ne devlet tecrübesi, ne de geçmişimiz hakkında hiçbir şey bilmediklerinden, devletin düzenine uymak istemezler. “Sadece ben bilirim” kompleksine kapılıp, yoldan çıkarlar.

Sonuçta bu kişiler, 5-10-20 sene iktidar olup, Türk Devletine ve Türk Milletine zarar verirler.
Bilmedikleri şudur; Bu yıllar, bu zaman dilimleri, insan ömrü için uzun sayılabilir amma devlet hayatında, okyanusta bir damla gibidir. Türk Devletine ve Türk Milletine, şahsi çıkarları için veya ayıplarını gizlemek uğruna kötülük edenler, unutulur giderler. Ne adları kalır, ne izleri! Unutulup yok olur giderler.

Örnek verelim;
Sağlık Bakanlığı makamında çalışırken, Başbakanlıktan bir kurye geldiğini söylediler. Kurye, büyükçe biz zarf verdi ve beklemeye başladı. Zarfı açtım, içinde Müsteşar değişikliği ile ilgili 3’lü kararname vardı. Başbakan imzalamış, bana da kurye ile imzalamam için göndermişti!
Kararnameyi yırttım, attım. Kuryeyi de gönderdim. 5 dakika sonra Başbakan aradı;“Sayın Bakan, gönderdiğim kararnameyi yırtmışsınız” diye bir soru!
Kendisine nerede olduğunu sordum ve gittim. Gitmeden de istifamı yazdım.

Başbakan ile şöyle bir görüşmemiz oldu;
“Sayın Başbakan! Türk Devletinin bir düzeni var. Başbakan olarak siz bunu bozamazsınız.Üçlü kararname şöyle düzenlenir. Bakan olarak ben, Müsteşar Bey’i değiştirmek istersem, kararnameyi düzenler ve size arz ederim. Siz uygun bulursanız Sayın Cumhurbaşkanına arz edersiniz.O da uygun bulur ve imzalarsa, kararname Resmi Gazetede yayınlanır ve yürürlüğe girer.”

Çiller; “Ama ben sizi Bakan yaptım, benim gönderdiğim kararnameyi yırtamazsınız” dedi.
Bunun üzerine istifamı masaya bırakıp dışarı çıktım. Bakanlığın makam aracını bakanlığa gönderdim. Bir taksiye binip meclisteki odama döndüm.
Bir daha da o bakanlığa gitmedim.
Arkadaşlarımın bazıları, benim davranışımı onaylamamışlardı.

Aradan 26 sene geçti! Tansu Hanım’ın siyasette ismi okunmuyor, sokağa tek başına çıkamıyor,
AKP mitinglerinden ve Saray’dan başka bir yere gidemiyor!
Bu ülkede Başbakanlık yapmış birinin son 17 yıldır, siyasi içerikli olumlu-olumsuz tek beyanat vermemesi sizce garip değil mi?

AKP iktidarı da yıllardır yoldan çıkmış, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor.
AKP, demokrasinin altın kuralı olan kuvvetler ayrılığını yerle bir etti.
Yargıyı önce FETÖ’ye, sonra da Saraya bağladı.
Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanını “terör örgütü yöneticisi” diye hapsetti.
TBMM’yi devre dışı bıraktı. Yasa ile yapılması gereken düzenlemeleri KHK ile yapmaya başladı.
Tüm devlet yönetimi tek adama, devlet hazinesi damada bırakıldı.
AKP iktidarı yoldan çıkarak, Türk Devletini ve Türk Milletini sıkıntıya soktu.

Önce AKP’yi “Kürtçülük Kuyusuna” attılar. Girmeyin bu kuyuya dedik, dinlemediler.
Sonra Eşbaşkanlık oyununa geldiler. Tüm İslam aleminin nefretini kazandılar.
AKP önderliği, ALTI yıldır Gazze’ye gidemiyor. Libya ile-Mısır’la-Suriye ile-Irak’la diplomatik ilişkilerimiz sıfır. Burnumuzun dibinde Barzani Başkanlığında “Kürdistan Devletinin” birinci parçası kuruldu. İkinci parça da ABD desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde kuruldu! Sıra bizde ve İran’da!

Türkiye’yi içine düşürüldüğü bu durumdan demokratik yoldan çıkarmak için Çoban Ateşi Hareketini başlattık. Önümüzdeki günlerde neler olacağını birlikte göreceğiz…

Yakında bu devir bitecek. Taşlar yeniden yerine oturacak.
Parlamenter Demokratik sisteme yeniden dönülecek.
Yargı yeniden bağımsız hale gelecek ve yanlış yapanlar Türk Devletine mutlaka hesap verecek.
Sultan Süleyman’a kalmayan iktidar gücü, AKP’ye mi kalacak?

Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Nisan 2019
Rifat Serdaroğlu

Kaynak:https://rifatserdaroglu.com/2019/04/25/yoldan-cikmak/

Ekrem İmamoğlu

Son dakika: Görevi devraldıktan sonra Ekrem İmamoğlu belediye önünden halka seslendi! | İstanbul’da son durum

31 Mart Mahalli İdareler seçiminde İstanbul’u kazanan CHP’li Ekrem İmamoğlu seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından mazbatasını aldı. İmamoğlu daha sonra devir teslim töreni için Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediye binasına geldi. Görevi devraldıktan sonra belediye binası önünden halka seslenen İmamoğlu, “Bu şehrin nimetlerini ganimet yapmak yok, paylaşmak var. Görevlerimizi yerine oturtalım bir kez daha Anıtkabir’e gideceğiz” dedi.

18:00 –

 

İstanbul’un yeni büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, yoğun bir izdiham içinde 17 gün sonra görev yeri olan Saraçhane’deki İBB binasına geldi.

Mazbatasını alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Saraçhane’de bulunan büyükşehir belediye binasında mahşeri bir kalabalık karşıladı.

İBB binası önünde toplanan yüzlerce kişi İmamoğlu’nu İzmir Marşı’nı söyleyerek ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları ile bekledi.

Sevgi gösterileri ile karşılanan İmamoğlu’nun İBB binasına girişi sırasında izdiham yaşandı. Yoğun izdiham nedeniyle başkanlık binasına güçlükle giren İmamoğlu’na yoğunluk nedeniyle resmi bir karşılama töreni yapılamadı. Başkanlık binasındaki kokteyl salonunda kısa bir konuşma yapan İmamoğlu daha sonra devir teslim töreni için makam odasına çıktı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mührü Mevlüt Uysal’dan devraldı

İmamoğlu burada da makam odasına tek başına girdi kapıda bir karşılama protokolü olmadı. 18.15 gibi makam odasına giren İmamoğlu ve Uysal arasında gerçekleşen devir teslim törenine basın mensupları alınmadı. Tören CHP’li milletvekillerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Uysal içeride yaklaşık 5 dakika kaldı ve 18.20 gibi yaklaşık 1.5 yıl görev yaptığı makam odasında ayrılarak otopark çıkışından binayı terk etti.

HAFTA SONU SARAÇHANE’YE

Devir teslim töreni öncesinde başkanlık binasındaki kokteyl salonunda CHP’lilere hitap eden İmamoğlu, “Biz vatandaşlarımızla, halkımızla, inşallah bu hafta sonu cumartesi ya da pazar günü bütün İstanbul halkını davet ederek, süreci anlatacağımız bir buluşmayı da sizlerle paylaşacağız. Bu paylaşımımız en geç yarın olacak” dedi. İmamoğlu, şöyle devam etti:

“Bugün mazbatamızı İstanbul İl Seçim Kurulu’ndan teslim aldık. Çok onur duyuyorum, mutluyum, öncelikle şunu ifade edeyim. Ben bu mazbatayı 16 milyon insanımız adına devraldım. Hiç kimsenin birbirinden farkı olmaksızın, hiç kimsenin birbirinden üstünlüğü olmaksızın tüm hemşehrilerim adına devralmanın onurunu ve gururunu yaşıyorum. Asla vazgeçmediğimiz değerlerimiz var. Asla vazgeçmedik. Haktan, hukuktan ve adaletten asla vazgeçmedik. Asla vazgeçmedik. Toplumun demokrasiye olan inancından ve buna dönük mücadelesinden asla vazgeçmedik. Çok net ifade ediyorum. Bu şehirde yaşayan insanların sevgisiyle, saygısıyla oluşturduğu birlik ve beraberlik duygusundan asla vazgeçmedik.”

“SORUMLULUĞUMUZUN BİLİNCİNDEYİZ”

İmamoğlu, kimsenin hakkını yemediklerini ve asla bu şehirde yaşayan 16 milyonun da hakkını yedirtmeyeceklerini vurguladı. İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

“Günün sonunda İl Seçim Kurulunun birleştirme tutanağıyla beraber mazbatamızı aldık. Sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bu kentin ihtiyaçlarını biliyoruz. Bu şehirde yaşayan herkesin taleplerini biliyoruz ve hizmet etmeye hemen hızlıca başlayacağız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tüm alanları, şeffaf bir şekilde halkına, insanına bugün itibarıyla açılmıştır, açılacaktır. Bu şehrin yönetimini yürüten bu güzel kentin belediyesinin koridorları, makamları ve bu belediyede çalışan herkes bir kişiye, bir gruba ya da bir partiye ve diğerlerine hizmete değil 16 milyon insana hizmet etmeye bugün itibariyle başlamıştır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.”

“BİZİM KAFAMIZ NET”

“Elbette ki şehrimizde yaşayanlarımızın huzuru ve mutluluğu için bir an önce bu süreçlerle ilgili net ifadelerini ilgili kurullardan elbette ki bekliyoruz. Bizim kafamız net. Bizim zihnimiz, bizim vicdanımız çok net. 16 milyon hemşehrimizin de aynı şekilde çok net. Bunu biliyoruz. Dolayısıyla bu sürecin de netleşmesiyle 17 gündür devam eden ve bugün sona eren belirsizliğin daha sonraki günlerde tartışma noktalarının da bertaraf edilmesi adına elbette ilgili kurulları en hassas ve en hızlı bir şekilde süreci tamamlamalarını da diliyorum.”

“HERKESTEN ALLAH RAZI OLSUN”

“Şehre dünden bugüne emeği geçenlere, İstanbul’a iyi şeyler yapan ve şehri koruyan herkesi minnet ve şükran duygularıyla anıyorum. Herkesten Allah razı olsun. Sıra bundan sonra bizde. Kentin binlerce yıllık tarihine, maneviyatına, bu şehrin doğasına, insanına saygıyı bu kenti özeni ana prensip edinerek yol haritamıza tüm evrensel doğrularla devam edeceğiz.”

“25 YILLIK HASRET BİTİYOR, İMAMOĞLU GELİYOR”

Öte yandan içeride devir teslim töreni yapılırken dışarıdaki kalabalık da çalınan müziklerle halay çekip, horona durdu. İmamoğlu, ”25 yıllık hasret bitiyor. İmamoğlu geliyor” anonsuyla mikrofona davet edildi. İmamoğlu’nun anons edilmesiyle alandaki coşku doruğa çıktı. İzdiham nedeniyle zorlukla konuşma yapacağı platforma çıkabilen İmamoğlu, Saraçhane’deki İBB binası önünde konuşlandırılan seçim otobüsü üzerinden İstanbullular’a seslendi. İmamoğlu, ”Ekrem Başkan” ve ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tezahüratı eşliğinde konuşmasına başladı. İmamoğlu’nun tarihi konuşmasının satır başları şunlar oldu:

İzdiham nedeniyle belediyenin ana giriş kapısı giriş ve çıkışlara kapatıldı

”HOŞ GELDİN İSTANBUL”

– Bu güzel şehrin çocukları, gençleri, bebekleri kadınları, yaşayanları… Hangi mezhepten, ırktan, inançtan olursa olsun… (Bu sırada, ”İstanbul seninle gurur duyuyor” sloganı atıldı.) Az laf çok iş, ”Sen konuşma, biz konuşalım” diyorsunuz. İyi ki varsınız. Bu şehre, bu güzel insanlara barış, sevgi, saygıyı getiriyoruz. Bu şehrin yaşayanlarını selamlıyorum. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i selamlıyorum. Sünnilerini, Alevilerini, Hristiyanlarını, Yahudilerini selamlıyorum. Hoş geldin İstanbul. Asla vazgeçmedik haktan, hukuktan ve adaletten, asla vazgeçmedik. (”Hak, hukuk, adalet” sloganları.) Bu şehri vicdanından, ahlak duygularından, adalet duygusundan asla vazgeçmedik. Demokrasiden vazgeçmedik. Güzel hemşehrilerim, bu şehrin ve ülkenin kurucu değerlerinden vazgeçmedik. Cumhuriyet’ten vazgeçmedik. Bu millete olan inancımızdan vazgeçmedik. Mustafa Kemal Atatürk’ten vazgeçmedik. (”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı.)

İzdiham nedeniyle başkanlık binasının kapısı hasar gördü

”ALLAH’IMA ŞÜKREDİYORUM”

– Bakın ben, Allah’ıma şükrediyorum. Bana dünyanın en güzel şehrini, insanlarıyla beraber yönetme hakkını tanıdı. Ben, kendimi bu şehrin bebeklerine, gençlerine, kadınlarına, insanlarına adayacağım. Sokaklarda, meydanlarda hep anlattık. Birbirimize gülümseyip, selam vereceğiz. Artık kıyıda köşede kalanı, kaymak tabakası, varoşu yok. Bu şehrin nimetlerini ganimet yapmak yok. Nimetleri, güzellikleri paylaşmak var. Bu şehrin mazlumu, ezilmişi olmayacak. Görevim süresince, kimsenin hakkını yemedim, kimsenin de hakkını yemeyeceğim.

CHP’den meclis üyesi seçilen oyuncu Levent Üzümcü de İBB’deydi.

”ESAS OLAN BU MİLLETE VE DÜNYAYA HİZMET”

– Değerlerimiz, inancımız, ahlakımız, vicdanımız var. Bunlardan hiç ayrılmayacağım. Her şeyinizi bir kenara koyun. İyi düşünce, pozitif bir anlayışla, bu şehrin insanlarını kucaklayalım… Kimsenin aç kalmasına fırsat tanımayalım. Esas olan bu millete ve dünyaya hizmet. Biz, kişilere, gruplara hizmet etmeyi reddediyoruz. Ben, herkese hizmet edeceğim. Tüm insanlara, her partiye oy verenlere hizmet edeceğim. CHP’liye, İYİ Partili’ye, AK Partili’ye, MHP’liye, HDP’liye, Saadet Partili’ye hizmet edeceğim. Bu ülke ve şehir için herkes teminat olacak. Hiçbir insanımı, hemşehrimi birbirinden ayırt etmeyeceğim. Bu şehrin çocukları, benim çocuklarım. Çocuklarımın sadece birisi burada, ikisi gelemedi. Çocuklarımın huzurunda söz veriyorum. Bu şehrin çocukları benim çocuklarım. Bu şehrin gençleri benim gençlerim, ben onların Ekrem Ağabeyi, arkadaşı olmaya geliyorum. Bu şehrin kadınlarına, hepinizin huzurunda söz veriyorum. Bu şehir, kadın dostu bir şehir olacak. Emeğiyle, hayata katılmasıyla kadın dostu bir şehir olacak. Çok çalışacağımız günler başlıyor. Ben, bu şehrin her insanın yol arkadaşlığına talibim. Benim elim, sizin elinizde olacak her zaman.

“DEMOKRASİ NÖBETÇİLERİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

– Ben, bir gün olabilir, hata yapabilirim. Eksiğim olabilir, tabiri caizse ayağım tökezleyip düşebilirim. Benim elimden tutup, beni 16 milyon insan olarak ayağa kaldırmaya var mısınız? İşte ben sizin yol arkadaşınız olmaya geldim. Bu süreçte, 17 günde, özellikle sürecin sağduyulu bir şekilde teminat altında olması için çaba gösteren herkese teşekkür ediyorum. Özellikle o çuvalların başında bekleyen demokrasi nöbetçilerine teşekkür ediyorum. Genel Başkanvekillerime, milletvekillerime teşekkür ediyorum. Beni bu şekilde sizlerle buluşturan partime, CHP’ye teşekkür ediyorum. Yanımda sımsıkı duran Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu’na da çok teşekkür ediyorum. Bizden desteğini esirgemeyen, yanımda dimdik duran İYİ Parti’ye ve çok kıymetli Genel Başkanı Meral Akşener’e çok teşekkür ediyorum. CHP ve İYİ Parti’nin İstanbul İl Başkanları Canan Hanım ve Buğra Bey’e teşekkür ediyorum. İstanbul Gönüllüleri’ne ve adını sayamadığım tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum.

O GENCİ YANINA ÇAĞIRDI

– Çok işimiz var. Bu şehrin akılla, bilimle, sanatla, üretimle buluşturacağız. Boş işlerle sizi uğraştırmayız. Herkesin birikimine, tecrübesine ihtiyacımız var. Size, dünyanın en demokrat belediye başkanlığını vadediyorum. Bugün görevi teslim aldık. Görev, 16 milyon insan tarafından verildi. Yine onlar tarafından alınır. Görevi layıkıyla teslim etmek isteriz layıkıyla. Benden önce, bu şehre katkı sunmuş, emek vermiş, kendini adamış kim varsa, tüm belediye başkanlarına şükranlarımı sunuyorum. Hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum. Buradan başka vazifelerimiz için ayrılacağım. İstanbul’a yeni bir başlangıç geldi. (”İstanbul seninle gurur duyuyor” sloganı.) 14-15 yaşında bana yumruğunu sıkıp dedi ya, ”Ekrem Abi her şey çok güzel olacak”. O adam burada. Buraya gelsin o. Yardımcı olun ona. Sizlerle burada yine buluşacağız. Bu hafta sonu buluşacağız. Günü ve saatini size bildireceğim. Bütün İstanbul’a duyurun. Bu hafta sonu buluşmamıza, herkes bir komşusunu alacak. Kadın, erkek, çoluk, çocuk hep beraber şarkılar söylemeye hazır mıyız. Herkes, herkesi davet edecek. Sözümde durdum mu? Bunlar işte bizim ümitlerimiz, geleceğimiz. ”Tanıdıkça çok sevecekler” demiştim. Galiba sözümde durdum. Belediye başkanlığı yaparken, öyle bir çalışacağım ki beni daha çok seveceksiniz.

“ANITKABİR’E GİDECEĞİZ”

İmamoğlu son olarak, “Allahım; beni bayrağıma, milletime ve Atatürk’e mahcup etme. Görevimizi yerine oturtalım, süreci netleştirelim ondan sonra bir kez daha hep birlikte Anıtkabir’e gideceğiz” dedi.

 

BAHÇELİ’NİN BÜYÜK ANNESİ TECAVÜZE UĞRAMIŞ BİR ERMENİDİR

Biz bu yazıyı seçimi etkilememek için beklettik. Seçim bitti, yollar açıldı. Türkler’inde doğru bilgilere ulaşma yetkileri vardır.

Biz Ermeni karşıtı değiliz, Ermeniler’i Türkiye’nin birer yurttaşı olarak görüyoruz. Biz Devlet Bahçeli Bey’i bir Ermeni olarakta çok seviyoruz. Burada anlatılmak istenilen, Devlet Bahçeli Bey’in gizli ilişkileridir.

 

Sayın dr. Devlet Bahçeli’ye bu sorularımızı soruyoruz.

 

Sayın Bahçeli size soruyoruz, adınızı neden degiştirdiniz?

MHP’nin iplerini neden MİTçilere barakmak durumunda kaldınız?

Sayın Bahçeli Ülkü Ocakları’nı neden tarikatlara bıraktınız?

Sayın Bahçeli Ahmet Sarı Bey ile ilişkilerinizin alanı nedir?

 

Bahçeli’nin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni

24.08.2009 18:09

Bahçelinin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni

Kurultay’ın haberine MHP on yıldır tepkisiz..

Susurluk skandalının kilit isimlerinden olan ve Ergenekon zanlısı olarak cezaevinde bulunan eski özel harekatçı İbrahim Şahin’in ajandasından ırkçı fişleme çıktı

ERMENİLERE KARŞI KURULAN
İLK ÖRGÜTÜN BAŞKANIYIM
Ergenekon bünyesinde muvazzaf teğmen ve Özel Harekâtçı polislerden oluşan S-1 adlı yasadışı bir örgütlenme kurduğu ve suikast hazırlığı yaptığı iddiasıyla tutuklanan eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in ‘bordo ajandası’ndan Ermeni ve Kürt düşmanlığı çıktı. İddianameye giren bir telefon kaydında, S-1’i kastederek “Ben Ermenilere karşı kurulan ilk örgütün başkanıyım” diyen Şahin, ajandasında şu notları tutmuş:

BAHÇELİ’NİN BÜYÜK ANNESİ
TECAVÜZE UĞRAMIŞ BİR ERMENİ

“DTP içinde 580 Ermeni, Süryani ve Yezidi var”, “Hikmet Çetin’in babası PKK’nın ve ASALA’nın para kaynağıdır”, “Devlet Bahçeli’nin büyük annesi tecavüze uğramış bir Ermeni yetimidir”, “Mehmet Şahdır, Yozgatlıyım diye övünür, Ermeni’dir”, “Ahmet Türk’ün dedesi tehcirde din değiştirmiş…”

BORDO AJANDANIN YALNIZKURT’U
Şahin’in Ergenekon soruşturması çerçevesinde geçen 7 Ocak’ta Ankara’daki evine yapılan operasyonda ele geçirilen kanıtlardan biri de, S-1 listesinin yanı sıra bordo ajandaydı. Ajandanın ilk sayfasında, kendisi için ‘Yalnızkurt’ ifadesini kullanan Şahin, bir de Arapça “Uyan” anlamındaki “İntebih” sözcüğünü yazmış.

HİKMET ÇETİN’İN BABASI PKK’NIN PARA KAYNAĞI
Ajandada dikkat çeken notlar şöyle:
“(…) Suriye gizli servis sorumlusu Garo Palancıyan, Behcet Cantürk’ün teyzesinin kocasıdır. Suriye Kamışlı Asala sorumlusu Ohannes Palancıyan ise Cantürk’ün teyzesi ŞATO’nun oğludur. Bugün İngiltere’de ve bir çok ülkede E.K.Ö.B (Ermeni Kürt Öğrenci Birliği) kurulmuştur ve faaliyeti devam etmektedir. B.Cantürk. Annesi Liceli Hatun Deminciyan isimli bir Ermenidir.” “Hikmet Çetin’in babası PKK ve Asala’nın para kaynağıdır. 2003’de patrikaneden belgeli olarak isim ve din değiştirmiştir.”

BAHÇELİ’NİN BÜYÜK ANNESİ SAADET
“Ermeni Soysuzlar. Yatağımdaki Düşman Filmi. MHP. Ermeni yetimlere her yıl 200 altın tahsisat bağlanmasını sağlayan Adana Valisi Cemal Paşa’nın kardeşine 12 yaşında bir kız çocuğu verirler. Ama o evlatlığa tecavüz eder, kız hamile kalınca onu karısı yapar Kızın adı Saadet’tir Ve bu saadet MHP lideri Devlet Bahçeli’nin büyük annesidir.”

AHMET TÜRK’ÜN DEDESİ DİN DEĞİŞTİRDİ
“DTP-HAKOP’UN AKRABALARI. Ahmet Türk 1925’de Türk soyadını almış bu Ermeni. Dedesi tehcirde din değiştirmiş. Tunceli, Elazığ, Erzincan, Sason. Hangi partiden olursa olsun. Ermeni. Mehmet Eymür. Siirtlidir-Ermenidir”

(KURULTAY)

Asağıda bulunan yazı bir alıntıdır.