BİZ TÜRK AYDINLARINI NEDEN ÖLDÜRDÜK?

Aşağıda adı belirtilen öldürülmüş aydınlar üzerine açıklama:

Türkiye’de uzun yıllarca süren bu aydın öldürülmeleri ara sıra dursada, bir süre sonra yeniden başlamaktadır. İyi incelenirse gerekliliğine göre bazan bir bazan üç bazanda 5-10 kişi 1-10 yıl arasında öldürülüyörler.  Bu işin sözde uzmanları bu süreleri iyi incelemedikleri için, olayın tanısını iyi yapamıyorlar, böylece sanıklarında bağlı oldukları örgütü belirleyemiyörler.

Abdi İpekçi
Abdi İpekçi

Onu öldüren Mehmet Ali Ağca, bu günlerde iyi müslümanlığa soyundu. Hasan Mezarcı çizgisine girdi. Onun yalnızlığa itilmişliğini  gören bazı kurumlar, onu kullanmayı deniyörler. Olayın arkasında yalnızca Milliyet gazetesi’nin sattırılmaması yatıyordu. O günlerde Abdi İpekçi, Türkeş’i eleştirip, onu ülkücüleri sokak eylemlerine, öldürme olaylarına yönlendirdigini yazmıştı.

Ağca 1979 Maltepe TSK tutuklular evinde gülümsiyerek “Başbuğun buyruğunu yerine getirdim” demişti.

Mehmet Ali Ağca
Mehmet Ali Ağca

Önemli olan bir bilgi budur, bu olaylarda sanıkları mit biliyor, ancak bilmiyor oyunu oynuyor. 

Bir ip ucu vereyim. 1980 öncesi sağ sol çatışmaları, tek tük ölümlerle sonuç alamadığı için toplu öldürmelere geçildi. Halk öylesine bezdirilmeliydi, artık halk, ordunun yönetime el koymasını istemeliydi.  SONUÇTA BÖYLEDE OLDU. 

yılma durak
yılma durak
şefkat çetin
şefkat çetin

O dönemdeki olaylarda Ankara’da Şefkat Çetin, Muhsin Yazıcıoğlu, ile başka bazıları (ilerde adları verilecek) Istanbul’da Yılma Durak, Ahmet Orhan Sar, Mustafa Polat öldürme olaylarını örgütleyen kişilerdi.

mustafa polat
mustafa polat

Şimdi, bakmayın yıllar sonra onların toplumu kucaklar konuşmalarına. Olayların olduğu yıllarda mit ile işbirliği içinde, kendilerini birer şeyh / reis olarak görüyörlerdi. Bilinen bir başka gerçekte Türkiye’de üst tabakadan olupta öldürülen solcu, aydın, yazar çizerlerin tümünde Alparslan Türkeş’in onayı vardı. Bunu Ankara’da Muhsin Başkan la olan görüşmede, kendisine yöneltilmiş olan “siz bu işi yaptırmamalıydınız” dendiğinde, o “Basbuğ’un onayı olmadan yapılmadı” Siz başbuğ’dan iyi mi bileceksiniz demişti.

muhsin yazıcıoğlu
muhsin yazıcıoğlu

Çok ilginçtir, Istanbul’da bazı öldürme olaylarına karşı çıkıldığında Mustafa Polat; “Başbuğ onun kalemini kırdı” dedi. Bu konuşmadan bir yıl iki ay geçtikten sonra Mustafa Polat’ın git bu … kişiyi öldür, dediği ülküdaş, Istanbul Küllük’te bana “sence o adam öldürülmeli mi?” diye sorunca donup kaldım. Neden öldürülmeli dir dediğimde “Mustafa Polat reis, o iş bitmelidir dedi” dedi. Bende: “Biz artık önümüze geleni solcu diye öldürecek miyiz?” dedim. Oda bana:  amma reis, o önemliymiş, Mustafa Polat reis bana “Başbuğ onunda kalemini kırdı” dedi.

ahmet orhan sar
ahmet orhan sar

Bundan da açığı, Beyazıt ile Aksaray ortasındakı Camlı kahvede oturuyorduk. Karşımızda Mehmet Gül ile Celal Adan oturuyorlardı. Orası çok kalabalıktı. Birden bire büyük bir patlama sesi geldi. Arkasından silah sesleri geldi. Ortalık çığlık çığlığa idi. Çok ilginçtir. Mehmet Gül ayağa kalkıp sağa sola yürüyüp bakmak, görmek isteyenlere döndü, “Arkadaşlar önemli bir şey yok bir patlama olmuş, ölenler varmış, polisin dikkatini çekmeyelim, yerlerimize oturalım” dedi. 

O bizimle idi nereden biliyordu Beyazıtta patlama olacağını? Demekki birilerinin yine kalemi kırılmıştı. Oda bir başkan olarak olayı önceden biliyordu. 

Ondan sonra nemi oldu? 

6,7 dakka sonra içeri korkunç şaşkın biçimde Sıddık Polat girdi, Mehmet Gül’e dönüp, “başkanım o iş bitti” dedi. Mehmet Gül ona git buralardan dedi elini tersi ile….. Oda ters yöne doğru kalabalığa karışıp gitti. 

Buraya eklenebilecek çok bilgiler var, sonradan eklenecektir. 

Sonuçta biz ülkücüler o olaylarla Devletimizi ABD yanlılarına, Kenan Evren, Fethullah Gülen, Turgut Özal çetelerine verdik.

Gelelim 1990 lardan 2000 lere deyin yapılan öldürme olaylarına 

Artık ABD, Türkiye’nin ABD yanlılarınca yönetilmesiyle yetinmi yordu. Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet yıkılmalıydı. Artık ilahi şeriat düzeni adı altında  imamlar Türkiye’yi yönetmeliydiler. Bunun içinde bunun önünde duran bağımsızlıkcı aydınlar yok edilmeliler, Cumhuriyeti sevenler yapılacak öldürme olayları ile korkutulmalıydılar. Örgütlü aydınların güçleri kırılmalıydı. Toplumu uyaracak bilgililer yok edilmeliydiler. 

İyide artık ülkücüler susturulmuş, dağıtılmışlardı. Bu aydınları kim öldürmeliydi?

Atatürkçüler
Atatürkçüler

Onlar kimlerdi? Buyurun: 1990’ların acıları, 31 Ocak 1990’da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy’un evinin önünde kurşunlanarak öldürülmesiyle başladı. 

Bunu 7 Mart 1990’da Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yazar Çetin Emeç izledi. Ardından 4 Eylül 1990’da dini konulardaki araştırmalarıyla bilinen Turan Dursun katledildi. 6 Ekim 1990’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi, Cumhuriyet devrimlerini bilimsel olarak da özümsemiş Doç. Dr. Bahriye Üçok katledildi.

24 Ocak 1993’te ise hedef halkın kalpaksız kuvvacı adını verdiği, “araştırmacı gazeteci” kimliğinin yaratıcısı, Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu idi. 

Bundan sonrasında Türkeş ölünce, sayın Devlet Bahçeli sorumlu olmuştur.

Duyarlı toplum bu cinayetlerin aydınlatılması için yıllarca haykırırken 21 Ekim 1999’da ADD Genel Başkan Yardımcısı, Kemalizmin anlatımı deyince ilk akla gelen isim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı aracının ön camına konan bomba ile öldürüldü.

ABD ile Türkiye’de ABD için çalışan gizli güçler, 1980 öncesi birikimlerinden yararlanarak, eskiden ülkücü olupta, ABD’nin yeşil kuşak atılımı ile şeriatçi akımlara kaymış olanlar vardı, bu kerede onlar devreye sokulmalıydılar, öylede oldu. 

Hizbullah, Nurcu, Nakşibendi, tarikatlarla iç içe olan BBP (alperenler) ile başka akımlara gidenlerle iş bitirilecekti. Bu aydınların öldürülmeleride göz göre göre oldu. 

Yine çoğunluğu ileri geri ülkü ocaklarına girip çıkmışlar, ancak sonradan gerçek HAK yolunu bulmuşlar, bu işe sokuldular. O dönemde CİA, Mit, Avrupa’nin gizli devlet örgütleri birlikte çalışıyorlardı. 

Artık sözü uzatmayayalım, şimdilik iki örnek vererek sonra gerisini yazmak üzere sözlerimi bitireyim. 1. Ugur Mumcu’yu öldürenler Polisce bilerek bırakıldılar. En sonunda Kayseri li Oğuz’u polis gördü, izledi yakalamadı. Oda anladığıma göre Avrupa’ya kaçıp gitmiş. Gittiği yerde ona doğrudan oturma izni verildi, kendiside gözlerden uzak bir yeşillik köye yerleştirildi. Onu karşılayanlar, Hizbullahçilardı, ancak Oğuz kendisi eski bir ülkücü idi.  

Gelelim Hablamitoğlu’nun ölümune, onun ölümüne giden yolda dinayetin desteklediği bir kişi bilgileri CİA’ya aktardı. Alman, ABD, Türkiye istihbaratlarından bazılarıyla birlikte öldürdüler. Ölmeden 40 gün önce kendisini uyardık, üstelik, kendisi ile ilgili bilgileri kimin toplayıp verdiğini belirttik. Ancak o kendisine çok güveniyor, ayrıca Din ayet arcılığı ile Cia ya çalışana da çok güveniyordu. Sözlerimize kulakda asmadı. Neden mi? Kendisi öyle yönlendirilmişti. Yazılar yazıyor, herkes onu alkışlıyordu. Oda birden bire tanınmışlığının kulu oldu. Bütün bunlar olurkan Mehmet Eymür’e karşıda savaş açmıştı. İyi bir Atatürkçü idi, ancak iyi bir SENGÜN (komando) değildi. Yine en büyük yanlısı yazdığı kitabın basılmaması önerisi ile FETÖ cülerle masaya oturmuş olmasıydı. 2

Temmuz 1993 Sivas katliamından 5 Temmuz 1993 Başbağlar katliamına, “halkı kazanmadan terörle mücadeleyi kazanamazsınız” diyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993’te öldürülmesinden 24 Mayıs 1993’te Bingöl’de 33 erin kurşuna dizilmesine kadar alçakça planlanmış olayları yaşadık. 

Sivas’ta öldürme olaylarına karışmış olan kendisini iyi bir müslüman olarak tanıtan Ahmet Turan Kılıç’a, Erdoğan’ca özgürlük verildi.

Ahmet Turan Kılıç
Ahmet Turan Kılıç

Sonuçta biz eski ülkücüler o olaylarla Devletimizi bu kerede tarikatlar; FETÖ + Milli Görüş ortaklığı adı altında sözde şeriat kuracağız diyen ABD yanlılarına kaptırdık,

Türkiye yönetimi olağanüstü değişmesi yaşandı.

İzin verinde gerisini sonra yazayım. Bu yazı  gelecek günlerde düzeltilip, eklemeler yapılacaktır. 

Kazan Bey

Aşağıdakı yazıda adı geçen öldürülenle ilgili bir alıntı yazıdır.

  

Türkiye’nin tarihini on yıllara bölseniz, her döneminden ayrı anlatımlar çıkar. 1990’lı yıllar ise hâlâ en karanlık süreçlerden biri olarak duruyor.

1990’ların acıları, 31 Ocak 1990’da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy’un evinin önünde kurşunlanarak öldürülmesiyle başladı. 

Bunu 7 Mart 1990’da Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yazar Çetin Emeç izledi. Ardından 4 Eylül 1990’da dini konulardaki araştırmalarıyla bilinen Turan Dursun katledildi. 6 Ekim 1990’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi, Cumhuriyet devrimlerini bilimsel olarak da özümsemiş Doç. Dr. Bahriye Üçok katledildi.

24 Ocak 1993’te ise hedef halkın kalpaksız kuvvacı adını verdiği, “araştırmacı gazeteci” kimliğinin yaratıcısı, Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu idi. 

Duyarlı toplum bu cinayetlerin aydınlatılması için yıllarca haykırırken 21 Ekim 1999’da ADD Genel Başkan Yardımcısı, Kemalizmin anlatımı deyince ilk akla gelen isim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı aracının ön camına konan bomba ile öldürüldü.

Bu ölümsüz kahramanların kimlikleriyle karşılaştıklarını yan yana koyunca hedefin ne olduğu, Türkiye’nin hangi alanlardan vurulmak istendiği açıkça ortaya çıkıyor.

***

1990’lı yılların aydın kıyımları, acıların bir boyutu…

2 Temmuz 1993 Sivas katliamından 5 Temmuz 1993 Başbağlar katliamına, “halkı kazanmadan terörle mücadeleyi kazanamazsınız” diyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993’te öldürülmesinden 24 Mayıs 1993’te Bingöl’de 33 erin kurşuna dizilmesine kadar alçakça planlanmış olayları yaşadık.

1990’lı yılların Balkanlar, Kafkaslar ve Irak’ta iç savaş zamanları olduğu dikkate alınırsa kurgu iyi anlaşılacaktır.

Yukarıda sıraladığımız olayların tümüyle aydınlatılmış olması bir nebze yüreklere su serper, bu tür planlar yapanların ipliğini pazara çıkarabilirdi.

Ne yazık ki öyle olmadı. Kimi olayların faillerinin yakalandığı açıklandı, ama planı kimin yaptığı, hangi alçak yapılanmanın bu işe giriştiği ortaya çıkmadı.

Örneğin Uğur Mumcu soruşturmasında daha ilk günlerde, bombayı koyan ve gözcülük yapan “yakalandı”. Kısa bir süre sonra ortaya şu çıktı:

Olayın faili olarak yakalananlar 24 Ocak 1993 günü İstanbul’da gözaltında görünüyor. Kayıtlar öyle!

“Sehven” dendi ama böyle sehven mi olur?

Sanki “şeklen” bir soruşturma olmuş!

***

1990’lar karanlığına 18 Aralık 2002’de katledilen Necip Hablemitoğlu’nu da eklemek gerekir. Her ne kadar cinayet 2002’de işlenmiş olsa da Hablemitoğlu’nun kimliği, ülkenin 1990’lı yıllarda kıyılan aydınlarıyla örtüşüyor.

İktidara bir çağrımız var:

Gelin, 1990’lı yıllar karanlığının perdesine dokunun.

Gelin, Türkiye’nin 21. yüzyılını tamamen karartmayı hedefleyen bu olaylar bütününü açığa çıkarın!

Ergenekon kumpasının hedeflerinden biri, yakın tarihin tüm karanlık olaylarını cumhuriyetçilere yıkıp üstüne beton dökmekti.

Kumpasın en azından bu bölümü açığa çıktı.

Gelin, Türkiye’nin geleceği için 1990’ların soruşturmasını bir arpa boyundan biraz daha ileri götürün!

Bu çağrımız ne yazık ki bir beklentiden kaynaklanmıyor… Halk adına iktidarın sorumluluğunu anımsatıyoruz.

Uğur Mumcu’yu katledilişinin 27. yılında bitmeyen bir özlemle anmaya hazırlanırken bir kez daha onun söylemiyle haykırıyoruz:

Korkak bin kez, cesur bir kez ölür!

FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinden Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı yakalandı

Yusuf Pekmezci FETÖ için çok önemli bir kişidir. Yakalanmıştır. Türk ulusunun gözü aydın.

20 Ocak 2020 Pazartesi,

FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinden Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı yakalandı

İzmir TEM Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in en yakınları arasında yer aldığı belirtilen Yusuf Bekmezci’yi ve “Karşıyaka eyalet imamı” Akif Sarı, İzmir’de saklandıkları evde yakalandı.

 

Terör örgütü lideri Fetullah Gülen’in en yakınındaki isimlerden biri olan Yusuf Bekmezci ve “Karşıyaka eyalet imamlığı” yapan Akif Sarı, İzmir TEM Şube Müdürlüğü ve istihbarat birimlerince saklandıkları evde yakalandı.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Bekmezci ve Sarı hakkında 2016 yılında yakalama kararı çıkarılmıştı.

Bekmezci’nin örgüt yapılanmasında “il, bölge, ülke imamları”nın da üzerinde “manevi konum”da bulunduğu ifade ediliyor.

FETÖ elebaşının Bekmezci için “Bekmezci’yi üzen, beni üzmüş kadar olur” dediği belirtildi.

Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı’nın saklandığı adrese yapılan baskında 41 bin 466 dolar ve 66 bin 625 Türk lirası ele geçirildi.

GÜLEN’İN ÜZERİNE NASIL ATLADIĞINI ANLATMIŞTI

Yusuf Bekmezci, FETÖ’nün Irmak TV kanalında söyledikleri gündeme gelmişti. FETÖ’nün kanalı Irmak TV’ye konuşan Yusuf Bekmezci, FETÖ lideri Fetullah Gülen’i görünce üzerine nasıl atladığını ve Gülen’le neler yaşadıklarını anlatmıştı.

MHP’den kopmalar sürüyor

İl Genel Meclisi Üyesi Karamçimşit ile birlikte Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li üyesi de istifasını verdi.

Elazığ’da Cumhur İttifakı’nı hedef alan söylemleri nedeniyle partisi tarafından kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilen MHP Palu İl Genel Meclis Üyesi Haşim Karaçimşit ve Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li meclis üyesi partilerinden istifa ettiğini açıkladılar.

Elazığ’da İl Genel Meclisi toplantısında Sosyal Yardımlaşma Vakfı Fonu üyeliği için yapılan seçimlerde, vakıf üyeliğine iki AKP’li ismin seçilmesine tepki göstererek Cumhur İttifakı’nı hedef alan söylemlerde bulunan MHP Palu İl Genel Meclis Üyesi Haşim Karacimşit, partisi tarafından sevk edildiği disiplin sürecinin tamamlanmasını beklemeden istifa etti.

İl Genel Meclisi Üyesi Karamçimşit ile birlikte Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li üyesi de istifasını verdi.

manset-7152.jpg

 

Elazığ Günışığı gazetesinde yer alan habere göre Karaçimşit yaptığı açıklamada şunları söyledi; “31 Mart Yerel seçimlerinde MHP’nin kazandığı bir seçimde pozisyon alamadığımız için Palu Belediyesini de AKP’ye kaptırmıştık. O gün teşkilat olarak seçim sonuçlarını hakkıyla takip edip üzerinde durmuş olsaydık bugün Palu Belediyesi siyaseten bizim olacaktı. Dolayısıyla sıkıntıları haklı olarak meclis kürsüsünden dile getirdiğimiz için medyada kesin ihraç talebiyle disipline verildiğimiz haberini aldık.

Böyle bir olayın olmadığını kendi partimin hakkını savunup Mütevelli heyetinde Milliyetçi Hareket Partilili birinin bulunmasını istemeyenlerden hesap sormak gerekirken kendi meclis üyelerini ihraç etmek isteyen bir partide disiplin kurulunun kararını beklemek her şeyden önce bize oy veren seçmenlere saygısızlık olduğu için Milliyetçi Hareket partisinden istifa ederek, İl Genel Meclisinde bağımsız üye olarak devam edeceğimi basınımız aracılığıyla kamuoyuna saygıyla arz ediyor, bugüne kadar bize verdikleri destek ve duydukları güvenden dolayı da değerli halkımıza şükranlarımı sunuyorum.”

Kaynak: KURULTAY

Devlet (Bahçeli) Fettahoğlu

Bu utançta Devlet Fettahoğlu’na yeter.

Devlet Bahceli (Fettahoğlu)
Devlet Bahceli (Fettahoğlu) Ermeni

Bir Ermeni yuttaşı olan Bahçeli, ülkücüleri bu duruma getirdi.

MHP’nin de MHP’lilerinde düştükleri duruma bir bakın sayın Devlet Fettahoğlu’nun uyguladığı dernekçilik sonucunda (Kendisi milliyetçi söylemlerle öne çıkacak, alttakılar istediği biçimde şeriatçı olabilecekler) çatlak sesler çıkmaya başladı. Birol Şahin’in çıkışı, Devlet Fettahoğlu’nun bir gizli Ermeni olarak MHP’yi ülkücüleri ne duruma getirdiğinin bir kanıtıdır. 21. yüz yılda ülkücülere MİT’in yazı verdiği sözde ülkücü yemini ettirende Devlet Fetttahoğludur.

Baykuş (Devlet) Fettahoğlu (Bahçeli)
Devlet Bahceli (Fettahoğlu) Ermeni

Ancak Devlet Fettahoğlu’da bilimi düşük ülkücüler üzerinden istediklerini yapabilmektedir.

Kaç ocak yöneticisi uyuşturu kullanıyor, kaç ülkücü yönetici MİT’in eli ile tarihi eser kaçırıyor, kaç ülkücü çek senet işi yapıyor? Bunları Devlet Fettahoğlu’da duyup biliyor, ancak önlem almıyor. Neden mi? Türk toplumunu içerden çökertebilmek için.

Bu utançta Devlet Fettahoğluna yeter.

Bakınız Birol Şahin, hırsızın eli kesilsin diyemi yor. Burası bir ip ucudur. Olay yine MİT kaynaklıdır.

MİT
MİT
Image may contain: 1 person, suit
Image may contain: text that says 'Birol Şahin 12 Oca, 23:08 Allah'u Teala'nın, Örtünün vücut hatlariniz belli olmasın emrine karşı cikarak, AÇILIP SAÇILAKSİN, kendini TEŞHİR edeceksin.!!! Sonrada Tokyo' ya gidiyoruz diye sevineceksin.!! Dünya şampiyonu olsan ne yazar.!!! Müslüman kadın EDEP ve HAYA sahibidir, yaptığı her işte Allah'ın gözetir... Dinimize gire kadınlar kendi aralarında Spor yapabilirler. Erkeklerin huzurunda açık saçık olarak değil.. 193 49 Yorum Beğen Paylaşım Yorum Yap Paylaş'
  • Hüseyin Durhan Adamsın başkanım ALLAH razı olsun
    Hide or report this

Oğuzhan Cengiz

Konumuz: Oğuzhan Cengiz

Kendisini militan sanan şeytan

Neden Oğuzhan Cengiz?

“üç beş kadınla yada cariye ile evlenebilirsin” diye yazılmış bir kitap yayınlayıp, satışını yapmaya çalışarak, toplum ahlakını bozmaya çalıştı. Kimdir bu sahte kahraman? Okuyucuları bu şişirilmiş,  sahte kahramanlara karşı uyarmak istedik. Artık bu çömezinde mumunu ülküdaşlarımızın şikayeti üzerine söndürüyoruz.

Bir kere FETÖ’cüdür. Fetöcüler, ona oda Fetöcülere destek vermektedir.

Son aylarda okuyucularımız bu konuda çok sorular sormaya başlayınca bizlerde, kendilerinden, ellerindeki bilgi belgeleri bize bildirmelerini istedik. Bunun üzerine kendileri açık kaynaklardan topladıkları bilgileri bize yollamışlar. Birde bu kısa açıklamayı eklemişler.

Oğuzhan Cengiz
Oğuzhan Cengiz

Şimdi biz olaya bize yollanmış olan birinci belgeden başlayalım.

Bir kitap tanıtımı kitapta yazarın Kuran’dan  çevirdigine göre Nisa 3. Evlilik üzerine “üçer dörder evlenebilirsiniz” diye yazmış. “Cariye ile evlen” deniyor. Sonuçta amaç kitap yazmak, satmak, akça kazanmaktır. İyi, bir yayıncıda bu amaçla kitap basıp satmak, akça kazanmak ister, buraya değin bir sorun yok.

Veli Tahir Erdoğan
Veli Tahir Erdoğan

Bu yazar islami sikiş kitabınında yazarıdır. Kitap satışı elden yapılmaktadır.

Şimdi sorular bunlar, 1. Türkiye’de cariyelik var mı ? 2. Türkiye’de üç, dört, beş kadın alabilme, bakabilme ortamı var mı?

Türkiye’de bu gün Türkiye’yi yönetmekte olan bir mutlu azınlık dışında kimse öyle üç beş kadınla evlenecek durumda değildir.

Üstelik bu konuları yazan binlerce kitap var. Son yıllarda yurttaşlar bu gibi kitapları çöpe atıyorlar.  Ancak Oğuzhan Cengiz’de basıp satmayı deniyor.

Şimdi, bu durum işin görünen yanı, bizide görünmeyen yanı ilgilendiriyor.

Sözü uzatmayalım, 1980 öncesi Amerikan yeşil kuşak atılımı ile Orta Dogu’da toplumları müslümanlaştırdı. Buna çok büyük ölçüde Türkiye’de “din – iman” deyenlerle “vatan – millet” diyenleri bu oyunun içine çekebildiler.

Bizim bir ülkümüz vardı, onun adını “dava” yaptırdılar. Anlamı “dava” üstü örtülü amaç demektir. “Dava” deyincede “yapmak istediğiniz işin yasa dışı olması nedeni ile adını anmak istemediğiniz için, adına “dava” dersiniz. Allah, kuran, vatan ,millet diyenler bu sözün arkasında örgütlendiler. Bizim ülkümüz sapıkların eliyle “dava” yapıldı. Bu Oğuzhan Cengiz’de onların çömezliğini yaparak bu günlere geldi.

Biz, yoksul, Türk halkının sorunlarını gündeme getirmeye çalışır iken, içimizden bazıları “ya allah bismillah allahuekber” diye yırtınmaya başladılar. İşte bu Oğuzhan da bu Amerika’nın etkisi altında kalan, çoğu Çerkez, Kürt, Ermeni olan dava adamlarının arkasına takılıvermişti.

Günler geldi geçti, toplum degişti, ancak bu Oğuzhan bir türlü değişmedi. Çünkü o onun yandaşları, gereken toplum bilgisi, yada yüksek eğitim almadılar. Onları iyi tanıyan bir abemiz, “Onlar MHP’nin ileri gelenlerine, yada eski ocak yöneticilerine fedailik yapıyorlardı.” ayrıca “Oğuzhan Cengiz partililerin çantasını taşıyan birisi idi” diyor, A. E.,

Bütün bunları neden anlatıyoruz? Çünkü bir başka üst düzey MHP’lide Yaşar Okuyan’da bunları kullandı diyor. Bunlar birer örnektirler.

Oğuzhan Cengiz, onun bunun elinde oyuncak olup okuyamadı, burası kendi işi, ancak Fetöcüler le de yakın ilişkisi olduğu kendi yayınlarından anlaşılıyor, buna ne demeliyiz?

Kendisinin verdiği bilgilerden bir bölüm: “. Üniversite yıllarında, 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi, siyasî mücâdelelerde aktif olarak yer aldı; İstanbul Ülkü Ocakları Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.”

Görüldüğü üzere ‘üniversite yılları” diyor. Ne üniversitesi okumuş? YALAN

Bilinen işi, ocak yöneticilerinin ayak işlerini yapmaktı. Acı bir durum, kendisinin genç iken yaptığı bir işi, bir başarısı olmamış. O yıllarda da Oğuzhan Cengiz adı Ülkü Ocağı yönetim kurulunda geçmiyor. YALAN

Bu eziklik genelde bizim ülküdaşlarda görülen bir durumdur. Ezkliğini giderebilmek için kendilerinide, başkan bildiklerinide yüceltirler.

Bütün bunları neden inceleyip, gündeme getiriyoruz? Bir kişinin kıçının kılı ağarmışsa, artık, halkı yanıltma yolunu bırakması beklenir. Ancak, kitap diye ayetlere kırmızı renkle ossuruktan yorum ekleyerek saf müslümanları aldatmanın adı nedir?

Çok ilginçtir, geçmişini, bu gününü inceleyince sözde uyanık, ancak gerçektende bilgisiz, ilkesiz biri ile karşılaşıyorsunuz.

Önce yakın arkadaşlarına bir bakalım:

En önemliside Fettullah Gülen’in ekmeğine yağ sürmüş olmasıdır. Kendi açıklamalarından yola çıkarak, Yusuf Ziya Arpacık yakın arkadaşı imiş, Oda Baseğmediler kitabının 134 üncü yapragında “Hocaefendiyi ziyarete gittim….Hayır duasını aldım” demiş.

Buda belgesi:

Yusuf Ziya Arpacık
Yusuf Ziya Arpacık

Bir başka yakını Yavuz Bülent Bakiler olmuş, oda Fetö’yü öve öve bitirememiş. Oda açıklamalarında “Hocaefendi bizi dünyanın dört bucağına tanıttı” demiş.

Yavuz Bülent Bakiler
Yavuz Bülent Bakiler

Yaşar Bozkurt Türk “Hocaefendi yerli ve millidir” demiş. (yakında foto konacak)

Şimdi iyide, bir kişinin yakın arkadaşları böyle ise, gerisini siz düşünün!

Şimdi gelelim en derin çatlağa. Kendisi ile içerde yatan bir arkadaşı: “Cezaevinde namaz kılıyordu. İyi bir müslümandı, kendisini samimi müslüman olarak gösterirdi, şimdilerde ne namaz ne de ibadet var.” Sonra “Ama bu kişi bir hizbullah çizgisinden olan birisinin ayetleri anlatan “üç dört kadınla evlenebilirsiniz” diye yazılı kitabını ülkücülere kakılamaya çalışıyor.”

Gerisi gelecek…

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile onun ötesi..

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile onun ötesi..

süleymani
süleymani

Olay anlatılanların, tartışılanlarin çok ötesinde bir gereklilği anlatıyor.

Dün CIA eski başkanı, John Brennan (CIA officer 2013-2017) açıklama yaptı:

“Süleymani bir kere Al-Kaida of Al Qaeda (القاعدة  başkanlarından Osama bin Laden, Ayman al-Zawahiri yada ondan etkin olanlarından çok önemli, çokta etken idi. O cok aşırı etkili birisi idi. Ödürülmesi gerekirdi” dedi.

Bu terrör işleri ile ilgilenenler iyi bilirler, Süleymani son 12-15 yıl içinde Avrupa topraklarında bütün İran karşıtlarını bir bir öldürttü. Ancak Avrupalı yetkili kuruluşlar, Süleymani’nin kendisini, arkada iz bırakmadıkları için yargılayamıyorlardı. Çok sıkça Avrupa’dakı öldürme olaylarından sonra adı anılsada bir türlü yargılamak için bir belge bırakmıyordu.

Yine son 15 yıl içinde Türkiye’de öldürülen yada kaçırılan İran yönetimi karşıtların sorumlusu Süleymani idi ancak, Türk MİT’i onun adını gündeme bile getiremiyordu. Böylesi bir kişinin uzun yaşaması söz konusu değildi. Neden ? Çünkü bütün Orta Doğu’da sayısız öldürme olayları onun omuzlarında idi. Bunca kişilerin kanına girmişti. İranlı, Türk, Arap demeden İran İslam Cumhuriyeti yasalarına uymayanlar öldürüluyordu. Bunca ölülerin arkasında bıraktıkları yakınları, sevenleri, Süleymani’nin büyük güçlerce öldürülmesini istiyörlerdi.

Güney Azerbaycan (İran) da yaşayan Türk kökenli olupta Türk’ten yana olanlarada kan kusturan birisi olduğunuda biliyoruz.

Kendisini ŞİA’ığa dayayanlar için durum baska. Onlar yas tutuyorlar.

Erdoğan yönetimide Süleymani ile yakından ilgilidir. Ancak Erdoğan bile Süleymani’den korkar. Çünkü o .ir CANAVARdı.

Erdoğan’a güvenende yok. ABD bu olayı Erdoğan’dan gizlediklerini, Erdoğan’ın bilgi sızdıracağını düşündüklerini açıkça söylüyörler.

Bir Türk için, Süleymani’nin öldürülmesi bir bayramdır.

Bu yayında: Süleymani’nin, Qarabağ’ın Ermeniler’ce ele geçirilmesini istediğinin belgesidir.

 

 

Həmin ekspertin Qarabağı Ermənistanın adına çıxması da xüsusən diqqət çəkib.

Süleymani: “Türkler’in Azerbaycan üzerinden diğer Türk yurtlarına geçerek güçleneceklerini görerek, Azerbaycan topraklarının bir kısmının Ermeniler’in ellerinde olması gerekir”  diyor.

https://www.gunaz.tv/az/xeberler/dunyaveiran-6/iran-televiziyasinda-aciq-etiraf-qasim-suleymani-qarabagin-ermenistan-terefinden-isgal-edilmesine-destek-gosterdi-video-123710

 

Bu sözde general sonuçta: Türkçe, Türk, Turan, türkçülük karşıtıdır. Onun için açıkça Ermeniler’e arka çıkmak gerektiğini açıkça söylüyor.

Gerisi gelecek..

 

MHP’de toplu istifa!

image.png

Denizli’nin Tavas ilçesinde, MHP ilçe yönetimi istifa etti.

 

MHP Tavas İlçe Başkanı Ahmet Talancıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, istifa etti.

Parti binasında açıklama yapan Talancıoğlu, görevi bırakma kararı aldıklarını belirterek, istifa dilekçesini MHP Genel Merkezi’ne gönderdiklerini ifade etti. Talancıoğlu, “Hizmet etmekte bulunduğumuz Tavas MHP yönetim kurulu başkanlığım ve yönetimim olarak, lüzumlu hallerden dolayı yönetim kurulu başkanlığından istifa ediyorum.

Dilekçemde ismi yazılı olan 11 arkadaşım olarak Tavas MHP ilçe yönetimi görevimizden istifa ediyoruz” dedi.