“İSLAMCI İHANETİ”

Türk İslam Ülkücüleri’nin gözlerinden kaçan bir gerçek var, oda bilerek yada bilmeyerek bölücülüge ortak oldukları gerçegidir.

Görsel

Benim görüşüme göre, çoğunluk bilinçli biçimde bölücüğe ortak olmaktadır. Bir azınlık kesim ise sözde kendilerini Allah yolunda görerek, olanları, {yurt bölünmenin eşiğine gelsede}, yandaşlarının yaptıklarını sessizce izlemekte yetinmektedirler. Bir anlamda bölücülere karşı sessiz kalarak, bölücülüğe ortak olmaktadırlar.

Allah rızası” için Türk değerlerine karşı çıkıyorlar. Din açısından bu doğrudur. Çünkü “ahiret” kapısında onlara Türklük sorulmayacaktır. Amaç “cennet”e girmekse Türklük neye gerekli dir? “takva” değil mi? Senden beklenen?

Ancak, görev açısından bir yanlışın “ihanet”in içindeler. Havasını çekip, suyunu içtikleri, üzerinde yaşadıkları yurdu bölmek isteyenlere ortak oluyorlar. Allah adına Türklüğe, andımıza, üstelik bayrağımıza karşı çıkmaktadırlar. Türk bayrağı yerine kara çaput bağlanmış “hizbullah” bayrağını dalgalandırıyorlar.

Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse; Hizbullah, Elkayda, Milli Görüş, Fethullahçı yapılanma, Nizam-i Alemciler, kendisini ülkücü sanan örümcek başlılar (islamcı ülkücüler)

Büyük yanılgılar: Bir dönemde kendilerini ülkücülerin arasında bulmuş olmak, kendisini bir ülkücüymüş gibi görmüş olmak, yıllar sonrasında bu kişilerin eskisi gibi ülkücü olarak kaldıklarını göstermez. Bu bir solcu içinde, dinci içinde geçerlidir. Geçmişte solcu olanlardanda bugün “şeriatçı” kesime arka çıkanlar var.

Eskiden değil ülkücü olmak, ülkücüleri yönetmiş olanlarında bugün yine “ihanet”in tepesinde olanlar var. Muhsin Yazıcıoğlu’nun yoldaşları topluca bilerek, isteyerek, başımızdaki Yahudi müslümanlarını desteklemektedirler. Eski Ülkü Ocakları Başkanları’nın çoğunluğu gizli yada açık olarak R. T. Erdoğan la, yada danışmanları ile yada MİT ile, oda olmazsa Emine Erdoğan ile  doğrudan görüşerek kendi yetiştikleri ülkücü derneklerin Amerikan çizgisine çekilmesine, MHP’nin ilerlememesi, Erdoğan’a oyların kayması için çaba göstermektedirler.

Yine bu kişiler, bir camide namaz kılıp, fotograflarını yayınlıyorlar, cezaevlerindeki günlerini gündeme getirip, İstanbul’u “fethet”miş gibi, yada topluma bir değer kazandırmış gibi ballandıra ballandıra anlatarak, toplumun kendilerine özel saygısını bekliyorlar. Bildikleri iki dua, bir besmele olsada din satışları yerinde. Olayın bir başka yönüde MİT’in istediği doğrultuda vatana hizmet olmuş oluyor.

Bunların içinde yıllarını ülkücülüğe vermiş olanlarda var, başkanlık yapanlarda var, yıllarca danışmanlık yapanlarda var, adları ülkü devine çıkanlarda var, yusuf yüzlü olanlarda, taş medreseli olanlarda var. Varda var. İhanet sınır tanımıyor. Hele birde işin içine “Allah rızası” için “ihanet” girince…

Öyleyse kimse çıkıpta bana, heeeyt lan, ben Ocak Başkanı’yım yada Ocak Başkanı’ydım diye çalım atmasın.

Atarsa altında kalır.

Soruyorum… Dava “yeşil kuşak müslüman”lığı mı idi? Dava Kara çarşaflar altındaihanet”e destek vermek mi idi?

Dava çek senet işleri mi idi?

Dava ABD istedi diye müslümanlar arası savaş çıkarmak mı idi?

Dava Ülkü Ocakları’nın paraları ile iş adamı olmak mıdır?

İşin öbür yanı bundan da acı…

Ülkücülük altında Çerkez-cilik ile Kürt-çülük  “ihanet”i ile karşılaşırsınız?

Bu gün Türkiye’yi ABD’nin bir vilayeti yapanlara bu sözde ülkücü götü boklu Türk İslam Ülkücüleri’nin söyleyecekleri bir tek söz yok mu?

 

Türk İslam Ülkücüleri’nin gözlerinden kaçan bir gerçek var, oda bilerek yada bilmeyerek bölücülüge ortak oldukları gerçegidir.

Ülkü Ocakları

Ülkü Ocakları‘nın doğuşu

Geçmişi,

Ülkü Ocakları’nın temelleri, anlatıldığı üzere Hüseyin Feyzullah (Türkeş)’çe atılmamıştı.

1945 ten sonrası, yurtseverler, Yeni görüşlerini Orhun, Kopuz, Hareket,  “şeriat”cilarda Büyük Doğu, Millet, gibi yayınlarla, Türk Gençlik Teşkilatı, Kıbrıs Türk Kültür Derneği gibi örgütler aracılığıyla kitlelere yaymaya çalışıyorlardı.

27 Mayıs 1960 ortaya çıkan özgürlüklerden yalnızca solcular yararlanmadılar. Türkçüler “milliyetçiler” ile dinciler de yararlandılar. Bütün kesimler, çok çabuk örgütlenmeye başlamışlardı.

1961’de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) ile öncülügünü Necip Fazıl Kısakürek’in yaptığı Anadolu Kulübü kuruldu.

1962’de kurulan Aydınlar Kulübü ile Türkçüler Derneği,

1964’te yerlerini Türkiye Milliyetçiler Derneği’ne bıraktılar.

Türkiye’de sol akımlar, güzel örgütlenmişlerdi. Yaptıkları eylemler ses getiriyordu. Buna karşılık sağ kesim yeterli, göz doldurucu eylemler yapamıyordu. Sağ kesim geçmişte sol kesimin yönetiminde bulunan bir öğrenci derneği olan MTTB’ne ilgisini artırdı. Dernek türkçü kesimin, Mustafa Ok başta olmak üzere,  büyük çabaları ile önce sol kesimden kurtarıldı. Sonraki yıllarda, özellikle dernek  içindeki sağ kesimden olan azınlıkların, öncelikle Çerkez ile Kürtler’in “şeriat”çılarla işbirlikleri sonucunda, dernek içindeki türkçü, ülkücü yada “milliyetçi” olarak adlandırılan kesimler yönetimden dışlandılar. Buda cia’nin MİT’in eliyle Türkiyedeki “milliyetçi” oluşumu boğmasıydı. (1969)

Bu olaydan sonra başta Komando Mustafa Ok olmak üzere, Nihat Çetinkaya, (Mehmet Kocabaş?), Mustafa Rusen, Oğuz Şaban Duman, Mehmet Kozluçay başta olmak üzere yurtsever kişiler yeni bir gençlik örgütü kurmak için kollarını sıvadılar. Buna Atsız bey’de arka çıkmakta idi.

Görsel

Ülkücü Gençlik Doğuyor.

Bütün uygulamaların Türk için, Türk’e göre, Türk eliyle yapılmasını isteyen, köklerini, Atilla’ya, Bilge Kağan’a Cengiz Kağan’a dayandıran, Atatürk’ün kurucusu olduğu Cumhuriyet’ten yana ağırlık koyan bir düşünce çizgisinde bir örgütlenmeyi amaç edinmişlerdi.

Bu çalışmalara yüzbaşı Atilla’da arka çıkıyordu. Ancak bu oluşum içinden gözü yumulu biçimde ordu yanlısı bir uygulma yada söylem gelmiyordu.

Böylece başta büyük illerde olmak üzere, üniversitelerde, öğrenci yurtlarında, öğrencilerin buluştukları çayevlerinde bu yolda yapılacak işler anlatılıyor, katılmak isteyen kişilerle buluşma evlerinde görüşmeler yapılıyordu. İkinci adım olarak, katılanların eğitimleri sağlanacaktı. Bunun içinde toplantılar düzenleniyor, eğitim çalışmaları yapılıyordu. Bunun yanısıra sengün (komando) eğitimide başlatılmıştı.

Bu gelişmeler olurken, sengün / sangun (komando) eğitimlerini duyan Hüseyin Feyzullah (türkeş), CKMP içinde yerini genişletirken, türkçü-turancı oluşumdakı gençlerle ilişki kurdu. Onlarla işbirliği edeceğini, kendi partisinde onlara yer vereceğine söz verdi. Böylece ortak çalışmalar başlatıldı. Eğitimlerle Hüseyin Feyzullah’ta (Türkeş) ilgilenmeye başladı.

Kendi partisindende katılımlar oldu. Dündar Taşer’de bu eğitimlerde görev almıştı.

Bu durum 1969 yılına deyin sürdü. Adana kurultayında Hüseyin Feyzullah’ta (Türkeş) verdiği sözleri bozarak, partisinde “şeriatçı” kesime yer verdi. Türkçü-turancı kesimi dışladı. MİT’in oyunlarıyla azınlıkların birleştirildiği Çerkezler ile Kürtler‘in öne çıkartıldığı bir kurultayda yine Türkler dışlanmıştı.Görsel

Artık türkçülerin temelini attığı ülkücü kuruluşta yön değişikliği yaşandı. İslamcılık temel alındı. MTTB birliği çizgisine dönüldü.

  • Günden güne islamcı söylemler artıtıldı. Türklük bir ırkçılık gibi algılanmaya başlandı.
  • Atatürk’ün resimleri ülkücü derneklerden indirildi. Yerine Osmanlıyı andıran resimler yerleştirildi. Ondan sonrasıda ABD’nin yeşil kuşak uygulaması % 100 uygulandı.
  • İslamın gölgesinde gelişebilecek bir türklük benimsendi.

Başta Atsız Beğ, olmak üzere sengün/komando Mustafa Ok, Oğuz Şaban Duman, Mustafa Ruşen, (Mehmet Kocabaş?), Doğan Yıldırım la birlikte kendilerini gerçek ülkücü olarak görenler, Araplaştırma ile yeşil kuşak oluşumlarına karşı çıktılar.

komandolar ümmetçiler le dövüştüler, mit ümmetçileri korudu...

komandolar ümmetçiler le dövüştüler, mit ümmetçileri korudu…

Birde bu olayları ülkücü düşünür Necdet Sevinç’ten okuyalım.

Necdet SEVİNÇ
Necdet SEVİNÇ

MHP Atatürk’le yeniden buluşup, islâmcıları dışlayıp yeniden üniversite hareketi haline gelebilirse tekrar Türk milletinin umudu olacaktır.

Necdet SEVİNÇ

ülkücü harekete en sinsi ve ağır darbeyi kerâmeti kendilerinden menkul olan bazı şeyhlerin mûritleri vurdular. Bir Türk müsün, Müslüman mısın, bir Allah mı Tanrı mı tartışması başladı ki, hâla sürüp gidiyor.

BEKLENEN İTİRAF

Bugünkü 3 Hilâlin parti, hilâlli bozkurtun da gençlik kollarının sembolü olarak kabul edildigi 1969 kurultayı sert tartismalara, hatta salon dışında gençlerin çatışmalarına sebep olmuştu. Bu yara sarılmadan beklenen itiraf zuhur ediverir. Ve hareketin fikir temellerini atan Atsız’la, hareketin siyasi lideri olan Türkeş’in arası açılır. Bu bir bakıma beklenen akıbettir. Çünki fikir taviz vermez!! Siyaset ise taviz esası üzerine kurulmuştur. Atsız da, Türkeş de siyasi hareketle fikir hareketini yanyana yürütemezler. Bu belki de mümkün değildir.

Fikirden taviz vermeyen Atsız’ın sert ve kararlı neşriyatından dolayı MHP Genel İdare Kurulu 1973 yılında Atsızca  yayınlanan Ötüken dergisinin okunmasını yasaklar. Oysa 9 Işık bile Atsız’ın Şubat 1962’de Orkun dergisinde yayınlanan Türk milletine çağrısından esinlenerek hazırlanmıştır. Atsız’in 9 maddelik millî kalkınma programı şöyledir:

1. Türkçüyüz

2. Arınmış Türkçeciyiz

3. Yasacıyız

4. Toplumcuyuz

5. Millî gelenekçiyiz

6. Bilinçli demokrasiden yanayız

7. Ahlakçıyız

8. Bilimciyiz

9. Teknikçiyiz

(Orkun Dergisi, Şubat 1962)

Bu arada 1970 Ocak ayında kurulan ve 1971 muhtırasında kapatıldıktan sonra yeniden faaliyete geçirilen MSP ile MHP arasında bir islâmcılık yarışı başlar. Artık MHP bin kere tövbesini bozanın içeri daldığı, Mevlânâ’nın dergâhı gibidir. Farklı davaların temsilcileri arasındaki bu anlamsız yarış MHP’yi kendi kulvarının dışına itmiştir. Bir süre sonra Atsız’ın eksikligi “Milliyetçiliğin kabuk olduğunu iddia edenler” tarafından doldurulur.

Ve bir de bakarlar ki, seçkin kurmay subayların yönettiği bir üniversite hareketi olan MHP hareketi, bir köylü hareketine dönüşüvermiş!!

Bu gerçek görülür de, MHP Atatürk’le yeniden buluşup, islâmcıları dışlayıp yeniden üniversite hareketi haline gelebilirse tekrar Türk milletinin umudu olacaktır.

Necdet Sevinç

Necdet Sevinç bunları yazdı, bundan başka MHP içindeki tarikatçılık, tekkecilik, şeyhlerin yandaşlığı konularını dile getirdi. Bununlada yetinmedi, parti içindeki gizlice büyüyen Türk karşıtlığını ağzına aldı. Yıl 1975 lere gelindiğinde MHP’nin içten çürütüldüğünü dile getirdi. Çünkü Milliyetçi Cephe Hükümetinde yer alan MHP, kendisine verilen bakanlıklarda yenilikler yapamamıştı. Necdet sevinç, bunları yapar yapmaz, onun Ülkü Ocakları’na gelerek konuşmalar yapması, kitaplarının alınması, okunması yasaklandı.

Sonraki yıllarda Necdet Sevinç, yeniden MHP ile yakınlaşmıştır. Ancak Hüseyin Feyzullah onu sürekli olarak göz altında tutup, ona yetki verilmesini önlüyordu.

Ülkücülük, “Nizam-I Alem davası”na dönüştürülüp, ülkücüler, solculara karşı savaşan bir gönüllüler ordusuna dönüştürülmüştü.

Bu nedenlede eski Ülkü Ocakları Başkanları’nın çoğunluğu ile bugün yönetimde bulunan bazı il, ilçe dernek başkanları başımızdakı ihanet hükümetini desteklemektedirler. Üstelikte Allah Allah diyerek AKP’yi destekliyorlar. Çünkü Ülkü Ocakları MTTB gibi yeşil kuşak çizgisine çekilmiş idi. Artık bazı ülkücüler ülkü deyince TEVHİD anlıyorlar. Bunuda anlamak gerekirki, ABD düzgün bir türkçülüğe yol vermezdi.

Çok acı ancak, Komunistlere  karşı verilen vuruşmaların sonunda MHP‘nin yönetimine Çerkezler ile Kürtler getirildiler. Çerkezler, kendileri islamcı olmasalarda kendi kimliklerini islam gölgesi altında korumak istemektedirler. Bu nedenlede “Türk İslam Sentezi“, “Türk islam Ülkücülügü” akımlarına kucak açmışlardır.

Türk İslam Sentezi’ni ülkücüler için yazıveren Taha Akyol bir Çerkezdi.

Taha Akyol, Ülkücüler'in Araplaştırılmasında etken oldu.  Amerika'nın YEŞİL KUŞAK uygulamasının öğreticilerindendir.
Taha Akyol, Ülkücüler’in Araplaştırılmasında etken oldu. Amerika’nın YEŞİL KUŞAK uygulamasının öğreticilerindendir.

Ülkücülerin Araplaştırılmasında Turan ülküsünün yozlaştırılmasında görev alanlardan biriside Namık Kemal Zeybek’ti. Oda bir Çezkez idi.

Namik Kemal Zeybek, Ülkücüler'in Araplaştırılmasında etken oldu.  Amerika'nın YEŞİL KUŞAK uygulamasının öğreticilerindendir.
Namik Kemal Zeybek, Ülkücüler’in Araplaştırılmasında etken oldu. Amerika’nın YEŞİL KUŞAK uygulamasının öğreticilerindendir.

Türk İslam Ülküsü’nü ülkücüler için yazıveren Seyit Ahmet Arvasi bir Arap‘dı.

Seyit Ahmet Arvasi, Cia’nın ona verdiği  görev: Ülküc¨leri islam -laştırmak, cihada  çağırmaktı.
Seyit Ahmet Arvasi, Cia’nın ona verdiği
görev: Ülküc¨leri islam
-laştırmak, cihada
çağırmaktı.

Gelelim MTTB‘ne: 1969’da MHP, Arusi Hüseyin Feyzullah (Türkeş)’in eliyle  yeşil kuşak çizgisine çekilirken, yine bu yılda Türkler’in önü MTTB‘dede kesiliyordu.

Burhanettin Kayhan, Çerkez beyi, Türk düşmanı

Burhaneddin Kayhan (Çerkez Beyi), İsmail Kahraman‘dan sonraki 49. dönemde (1969MTTB‘ye yine MİT‘in oyunlarıyla azınlıkların birleştirildiği bir kurultayda Komando Mustafa’yı (Ok) Kayseri ve İstanbul’da yendi, genel başkan oldu. İslamcı, ÇerkezKürt işbirliği kurultay’da su yüzüne çıktı. MTTB, artık dış güçlerin Türkiye’de geleceğin işbirlikçilerini yetiştirecekleri bu duruma getirilmişti.

İşbirlikçiler bu kez namazlı abdestli kişilerden oluşacaktı.

  • Günden güne islamcı söylemler artıtıldı. Türklük bir ırkçılık gibi algılanmaya başlandı.
  • Atatürk’ün resimleri MTTB derneklerden indirildi. Yerine Osmanlıyı andıran resimler yerleştirildi. Ondan sonrasıda ABD’nin yeşil kuşak uygulaması % 100 uygulandı.
  • İslamın gölgesinde gelişebilecek bir türklük benimsendi.

Yine bu çizgideki “milli görüş” olaylara sokulmadı. Çünkü geleceğin yönetimi onlara verilecekti. Onların çocuklarınada ABD’de eğitim verilerek, uyumlu duruma getirilmişlerdi.

Böylece MTTB derneği, sonrakı yıllarda kendisini Milli Görüş olarak adlandıracak olan örgütlenmenin ilk yuvası olacaktı. “milli selamet”, milli nizam, Fazilet, ANAP, AKP, DYP, bazı MHP’liler başta olmak üzere Türkiye’yi Amerika’nın kucagına % 100 oturtacak çalışmalar yapan yöneticilerin tümüde buradan yetişmiş olacaktı.

MİT araya giriyor, yurtseverlerin ellerindeki derneği Çerkezler ile Kürt kökenlileri kullanarak, yönetimin “seriatçi” kesimin eline geçmesini sağlıyor.

  • MTTB, 18 Mart 1965 tarihinde yapılan Genel Kurul’da Genel Başkanlığa Rasim Cinisli seçildi.
Rasim Cinisli, Çerkez beyi
Rasim Cinisli, Çerkez beyi

Rasim Cinisli ile birlikte bir anlamda yeniden doğuş yaşanmıştır. Bu kuruluş içindeki sol eyilimli kişilerin kuruluş içindeki etkenlikleri azaltılmıştı. Bu dönem; Türkiye’nin sorunlarına el atıldığı bir dönemdir.

Çok acı ancak, Komunistlere  karşı verilen vuruşmaların sonunda MTTB yönetimine Çerkezler getirildiler. Çerkezler ise kendileri islamcı olmasalarda kendi kimliklerini islam gölgesi altında korumak istemektedirler.

Rasim Cinisli, bir Çerkez olarak, kendi başkanlık döneminden sonra yönetime gelebilecek, islamcı, milli görüşcüleri korudu. Onlarla işbirliği etti.

Bu kavgasını o AP, DP içindede verdi.

Bunun anlamı ne idi?

Artık MTTB içinde Türk karşıtları islam adı altında birleşmişlerdi.

İsmail Kahraman’la MTTB’nin düşünce çizgisi “şeriat”çı, “mukaddesat”çı yola kaydırıldı.

İsmail Kahraman, Türk düşmanı
İsmail Kahraman, Türk düşmanı

53. Dönem Genel Başkanı Rüştü Ecevit‘in döneminde göze çarpan çalışma MTTB’nin ambleminin değiştirilmesi olmuştur. Kurulduğu yıldan beri MTTB’yi temsil eden “Bozkurt” resmi, çok büyük alkışlarla kaldırılıp çöpe atıldı. Yerine yine alkışlarla  ”kitap” resmi getirilmiştir. Kitap ile kuran anlatılmak istenmiştir.

Rüstü Ecevit, Türk Düşmanı
Rüstü Ecevit, Türk Düşmanı

Bu değişiklik aslında MTTB’ de İslamcıların dört yönüyle ağır bastığının bir kanıtı olmuştu.

1965 –1980 yılları arasında MTTB’nin Genel Başkanları sırası ile; Rasim Cinisli, İsmail Kahraman, Burhaneddin Kayhan, Ömer Öztürk, Raşit Ürper, Abid Özmen, Rüştü Ecevit, Cemalettin Tayla, Kasım Yapıcı, Haşmet Oğuzalp, Vehbi Ecevit‘tir.

Devşirmelerin ocağı mttb
Devşirmelerin ocağı mttb

12 Eylül 1980 askeri darbesi ile MTTB’nin IV. “cihat”cı ve “mukaddesat”çı dönemi de sona ermiş oldu.

1970’lerde Amerika’nın gizli desteği ile geleceğin yeşil kuşak islamı yayma işini yapacak silahsız Milli Türk Talebe Birliği, Yeniden Milli Mücadele Derneği, Kültür Ocakları, Milli Gençlik Vakfı ile silahlandırılmış Ülkü Ocakları gibi örgütler, Türk-İslam Sentezcisi öğrencilerin bir araya geldikleri çatıları oluşturdu. Bu dönemde Ülkü Ocakları içinde kalarak türkçü-turancı çalışmaları sürdürenler, 1980 yılına deyin türk-islam ülkücüleri ile birlikte uğraşlarını sürdürdüler. Bazı dönemlerde ülkücüler içinde sık sık iç çatışmalar yaşandı. İç savaş kendilerini bozkurt olarak tanımlayanlarla hilalci olarak tanımlayanlar arasında oluyordu.

Milli Türk Talebe Birliği üyeleri

mttb, Recep Tayyip Erdogan, Türk düşmanlarının toplandığı yerde
mttb, Recep Tayyip Erdogan, Türk düşmanlarının toplandığı yerde

Milli Türk Talebe Birliğine üye olup da Türkiye’nin yönetiminde öne çıkan kişiler olmuştur. Bunların arasında; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kültür Eski Bakanı İsmail Kahraman, İçişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu, Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik ve Bahattin Yıldız gibi birçok isim bulunmaktadır.

İş bununla kalmadı. Mit, gerçek türkçüleri bir avladı, onların yerinede köstebek türkçüleri ortaya koydu.