Ülkü Ocağı, kuruluşundan kısa bir süre sonra CİA'nın gözetimine girmişti. Ülkü Ocakları kendilerini azınlık olarak gören, Ermeni, Çerkez, Kürt kesiminin eline geçti. Biz bütün olup bitenleri burada anlatarak ulusumuzu aydınlatıyoruz.
Ermeniler le Kürtler’in birazda Çerkezler’in Türkiye’nin bu duruma gelmesinde katkıları nedir ?
AKP kurulduğu yıllarda (2001-2002), azınlıkları diline dolayıp başta Kürtler ile Ermeniler’i yaptığı açıklamalar la kollayıp durmakta idi.
Sürekli Türkler’in damarına basarak, yanında Kürt, Ermeni, yada Çerkez azınlıkları toplamakta idi.
Recep Tayyip Erdoğan: “Türkiye’de Kürtler vardır, Ermeniler, Çerkezler, Araplar vardır. Biz Osmanlı’dan Kürt varlığını öğrenmiştik.” Demiş, azınlıkları körüklemişti.
Türk seçmen salaktı, başı boşdu, yediği aşağılanmaya karşılık yıne oylarını Erdoğan’a verdide verdi. İlginçtir, Ermeni, Kürtler Çerkezler Anadolu’dan bir parça koparma düşüncesi ile Erdoğan’a AKP’ye oy verirler iken, Türkler’de genelde AKP’nin dağıttığı kömür, şeker, unlara karşılık oyunu vermekte idi.
Erdoğan AKP’si, Türkiye’de ne var ne yok satmakta, gelen akçalarıda kendisini « halife » gören Erdoğan’a aktarmakta idi. Erdoğan’da köpege kemik atarcasına halkada azıcık koklatmakta idi. Halk bilinçsiz idi. Halk ver gelsin, sende soy ye dercesine Erdoğan’ı alkışlamakta idi.
Türkçülük kazandı. Neden?
İyi düşünün. Erdoğan Türkiye’de Türkler’i aşagıladıkça, Türkiye’deki PKK kuruluşları, değişik kuruluşlarda müslüman olarak yer almış olan Ermeniler’de Erdoğan yönetimine sonsuzca arka çıkmakta idiler. Açıkcası bu PKK cı Kürt kesimi ile Ermeniler, Erdoğan’a Türk elini bölecek diye arka çıkmaktalardı. O günlerde Erdoğan “türklügu ayaklar altına aldım.” deyerek, Türk karşıtlarını yanına aldıkça alıyordu. Ileri gelen Ermeni, PKK yanlısı yazarlar, R.T. Erdoğan’ı övdükçe övü yorlerdı.
Günler geldi, geçti, Erdoğan ne versede PKKcılar, Ermeniler doymayıp, Erdoğan’ı eleştirmeye başladılar. Erdoğan o eleştirilere dayanamayıp, onları uyarmakta idi.
Olmadı.
Gerek, PKK – kürtler’i gerek Ermeniler, eleştirilerini artırınca, Erdoğan’da Türkiye’yi tam ele geçirdiğini düşünerek, kendilerine karşı çıkanlara sert karşılık vererek, onları ezmeye girişti.
Tartışma büyüdü, PKK‘nın tepesi ile Ermeniler, kendi verdikleri güçle güçlenen Erdoğan’ın karşısına çıkıp. Onu yıka bileceklerini düşünüp, Erdoğan’a karşı savaş açtılar, bu itişmeleri bu güne deyin sürmektedir.
Bu gün o kişilerin bazılarının duruşları değişti, egemenlik (cumhuriyet) yanlısı oldular.
Sonuç, Erdoğan’ın Türk karşıtlığı uygulamalarında ona en çok arka çıkanlar, Batılılar la Ermeniler olmuştu.
Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.
Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ
Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.
Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?
Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.
* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çerkez yakasında Aydın Doğan,Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.
Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.
Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.
Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.
Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:
“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”
Ülkü Ocakları’nın içine sızdırılmış müslüman Ermeniler’in, ortaya çıkıp, açıkca AKP’ye arka çıkmalarının nedenleri.
Devlet kurumlarından, “parti”lerden, ordudan, “polis”ten dışlanıyorlarda dışlanıyorlar. Olayı çok geniş alacak olursam, anlaşılması güç olacak. Bu belirttiğim kurum yada kuruluşlardan dışlanmayı anlayabildimde, Türkler’in MHP ile Ülkü Ocakları’ndan dışlanmasını gençlik yllarımda bir türlü anlayamamıştım.
Ben en yakınımızdan başlayayım. MHP ile Ülkü Ocakları’ndan, bu kuruluşların az çok iç yapısını ele alarak, yanlışlıkları dile getirmiştik. Ancak işin özünü bir yana atmıştık. Çünkü okuyucu buna alışık değildi. Tepede Van göçmeni Hüseyin Feyzullah (Türkeş), onun yanındakıların çoğunluğu üstelik ellerinde yetki taşıyanlar yine Türkiye’nin değişik yerlerinden olmak üzere, bir kısmı, Van Göçmenleri idiler.
Bunu uzun yıllar, karakollarda “polis”te, yada tutuklu olarak kaldığımızda iyice anlayabildik.
Düşünün, bir “parti” var, adı “milliyet”çi, söylemleri “milliyetçi” ancak, gel gelelim, içerde Türklükten dem vuranı ırkçı sayıyor, Hizbullah’a taş çıkartırcasına “İlahi Kelimetullah” yolundayız, diyor. Ancak bu “parti” ayakları yere basana deyin “Çankaya yolundayız balam, Asya’nın bozkurtları Gönüllerde aynı ülkü, Tanrı korusun Türk’ü,Çankaya yolundayız…” deniyordu. Çankaya yollarında Türk kökenlilerden destek artınca işi “Mekke”, “Medine” yoluna çevirdiler. O günleri böyle gözümün önüne getirince, tepede (Türkeş) Van göçmeni, danışmanları Van göçmenleri, en yakınındakılar Van göçmenleri, geriye kalanlar Çerkez bir ikide Pamak, Sırp göçmeni vardı. Bakın bugün, bu partinin eski danışmanları Van göçmenleri, Mümtazer Türköne, Vedat Bilgin, bu “parti”de uzun yıllar danışman değiller miydi? Cia’nın ap-pak ülkücüeri Çerkez Namık Kemal Zeybek, Çerkez Taha Akyol, Çerkez Muhsin Yazıcıoğlu yıllarca Türklük adı altında Türklügün altını oyup, sonrada açıkça ABD’den yana olmadıar mı? Öldürülen demokrat kişilerin, öldürülmelerinde belirleyici olan bu kişiler, şimdi birer demokrat, aydın olarak karşımızda değiller mi? Eskiden öldürüleceklerin adlarını yazanlar şimdi birer gazete yazarı oldular…
Bütün bunlar iyide, ya Ülkü Ocakları’ nın başkanları kimlerdi bunların içinde kaçı Türk demiyorum, çünkü Türk’ü o yere gelmeden öldürüyorlardı. Kaçı Türk’ten yana idi? 1975-1980 arasında ocaklardan, “parti” den Atatürk’ün resimleri bir-bir neden kaldırılmıştı? Çevrede cami yok gibi Ülkü Ocakları’nı camiye, tekkeye çevirenler kimlerdi? Nerelilerdi? Andımızı, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım, yasam” diye okur iken, bize hizbullah’ın ettiği “yemin”i kimler direttiler? İçimizdeki (Van göçmenleri), içimizdeki Çerkezler, içimizdeki, dönmeler, bir büyük ülküyü, tarikatlara, teklelere değiştiler.
Hüseyin Feyzullah (Türkeş) yaşlı değilken, onun yerine sulananlarında nerede ise tümü bu kesimlerdendi.
Kendisini Doğu’nun Başbuğu olarak görmüş olan Yılma Durak
1980 öncesi Marmara Bölgesi başkanı idi. Bu bölgede yeşil kuşak adına yapılmış öldürme olaylarında buyruğu veren kişidir. Kendi sözü: “Başbuğ onun ipini çekti, o kişi vurulacak.” derdi. Ülkücü kesimdeki Türkler’in de komunistler gibi ülkücülerce öldürülmelerinde Marmara bölgesinde buyruğu veren bu kişidir. {Buyruk: Türkeş-Yılma Durak-Mustafa Polat (Kayserili; Van Göçmeni)- yada bir başka bölge başkanı, sonrasıda tetikçiye uzanırdı.} O günlerde parti içinde, Ülkü Ocakları’nda bu öldürme olaylarına karşı çıkan ülkücü ağalarımızın tümünüde ölümle korkutan Yılma Durak olmuştur. Yılma Durak CIA’nın çizgisinde Marmara Bölgesi’nde yapılacak bütün eylemleri yerine getirmiş, Ülkü Ocakları’nda Türklüğün ikinci sıraya konmasına karşı çıkanları, ya öldürtmüş, yada “işkence” ettirmiştir. (Bir süre sonra cinayet silahlarının nerede saklandığınıda buradan okuyabileceksiniz.)
Bir yandan cinayetleri yönetirken öbür yandada gizli demir ticareti yaparken, yine CIA’nın elemanları 12 Eylül’den sonra kendisini tutuklayıp, kendisinin yüzüne kendisinin bir maşa olduğunu anlattıktan sonra;
Erzurum’un Yılma Duragı’da, Sivas’ın Muhsin Yazıcıoğlu’suda Türklüğe Çerkez olarak, Arap bakışı ile baktılar. Ali Batman, Musa Serdar Çelebi, Alaaddin Aldemir, Lütfü Şehsuvaroğlu, Recep Öztürk (Istanbul) Türklüge Van göçmeni olarak baktılar.
Alaaddin Aldemir
Bu güne deyin Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış kişilerin çoğu, basına çıkıp “PKK’nın başıyla görüşmek istiyoruz.” diyorlar, onun (Abdullah Öcalan)’ın gönlünü almak istiyorlar?
Sizce bunca Ülkü Ocakları Başkanları’nın, KÜRTÇÜLÜK olayına destek vermeleri, ucundan kıyısından tarikat, tekke, ABD işbirliğiyle başımıza getirilmiş, Türk karşıtı yönetimi desteklemeleri doğal mıdır? Burada adını yazdıklarımın, tümününde gelirleri ortalamanın üstünde, üstelik bazıları “milyon“lara akça demiyorlar. Yurt içinde de yurt dışındada Fethullah Gülen gibi kiliselerin gizli güçlerince korunuyorlar. Bir dönemde Ülkü Ocakları başkanı olmuş olan bu kişiler şimdi “milyoner“ler. Buna uyumlu olarak PKK içinde yöneticilik yapmış olan Van göçmenleride “milyoner” oldular. Bunlar doğal durumlar değil, ancak bu iş gizli bir oyunun, son bölümüdür. Bunlar, bu eski ocak başkanlarının PKK, bazılarınında ERMENİ Taşnakçılar la el altından (Hüseyin Feyzullah’in Paris’te Taşnakçılarla görüştüğü gibi)
görüşmeleri, Türklüğü, Türkiye’yi, Türkler’i içeriden vurmanın son adımlarıdır. Uyan ülküdaş, biz dış güçlere karşı savaşırkan, içimize müslüman Van göçmenleri ile Çerkezler’i doldurarak, bizi içeriden vurmuşlar.
Siz sanmayınkı Türkiye’de Türkçüyüz diye cirit atanlar, ellleri yüzleri yunmuş diye. Onların içlerinede bu düzen sürekli olarak, çaşıtlarını sokmuştur, sokuyor, sokacakta…
Van göçmeni: Müslümanlaşmış Ermeniler
Açıklama: Sorun bunların Kürt, Ermeni, Çerkez olmalarında değil, sorun gizli olarak bölücülük etmeleridir.