Ülkü Ocağı, kuruluşundan kısa bir süre sonra CİA'nın gözetimine girmişti. Ülkü Ocakları kendilerini azınlık olarak gören, Ermeni, Çerkez, Kürt kesiminin eline geçti. Biz bütün olup bitenleri burada anlatarak ulusumuzu aydınlatıyoruz.
Dün gece Halk Tv de çok ilginç bir gelişme oldu. Can Coşkun Ermeni, Türk karşıtı, Batı’nın köstebeği (beşinci kol) olan Ermeni Taraf gazetesi yazarı Sezin Öney’i ağırladı. Konu kimlerin Ermeni oldukları değil, kimlerin dış güçlerin içimizdeki köstebekleri olduklarıdır. Bu bayan Türk ordusu, polisi karşıtı bütün oyunların içinde olmuştur.
Can Coşkun bütün Türkler’in salak olduğunu düşünerek, Ermeni Sezin Öney’in gazeteciliğini gizleyerek, onu siyaset bilimci olarak tanıttı.
Halk tv’de Ermeni köstebeklerin beşinci kol köstebeklerinin boy göstermesi kimsenin gözünden kaçmadı.
Oldu olacak, Ermeni Nagehan Alçıyı’da konuk yapın. Uyanın eyy CHP liler.
Bu ne biçim bir yolların kesişmesidir anlayamadıyurttaşlarımız. Bahçeli şimdide bir Ermeni yurttaşı dar durumundan kurtardı . Bundan öncede Ermeni yurttaşımız Nagehan Alçı yı arayıp ona bir iyilik etmiş idi. Geçmişte Istanbul Ülkü Ocağı Başkanı olan yine Ermeni kökenli bir kişi olan Ahmet Yıldırım’ı, Ülkü Ocakları Genel Başkanı yaparak, içimizdeki gizli Ermenileri korumayı, onlara Alan açmayı sürdürmektedir.
Geçmişte kim kimdir bilinmezdi, o günlerde bu yaptıkları pek göze çarpmaz idi, ancak günümüzde bilgi yayılma olayı çabuklaştı, gizlilikler de korunamamaktadır, bu nedenle Devlet Fettahoğlu’nun yaptıkları eskiden olduğu üzere iyiye yorumlanmamaktadır. Ancak Devlet Fettahoğlu gerçekten toplumun gerisinde kaldığından, yanında bulunan çoğu kürt yada gizli Ermeniler’den aktarılan bilgilerle gelişmeleri anlamaya çalışmaktadır.
Yaptığı açıklamalarda artık ilgi çekmez oldu.
Bence kendisi başkanlığı bırakıp, evine çekilmek istemektedir, ancak Erdoğan ile mit, kendisinin bu ortamda çekilmesinin AKP’nin yönetimden düşmesine neden olabilecegi için kendisini ayakta tutmaya çalışmaktadırlar.
Yaptığı yararlı bir iş olmamakla birlikte, Ermeniler’e olan ilgisini de gizleyememektedir.
Mümtaz’er Türkön’e bunun yeni bir kanıtıdır.
Bahçeli’nin ‘yeniden yargılansın’ dediği Mümtaz’er Türköne tahliye edildi
FETÖ davasında 10 yıl 6 ay hapis cezası alan ve cezaevinde bulunan FETÖ’nün kapatılan yayın organı Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne tahliye edildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türköne’nin yeniden yargılanmasını istemişti.
24 Eylül 2020 Perşembe,
Abone Ol
Zaman gazetesinin eski çalışanlarına ve yöneticilerine yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 5 Ağustos 2016’da tutuklanan Mümtaz’er Türköne, 2018 yılında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Türköne, bugün tahliye edildi.
‘ÖĞRENCİLİK YILLARINDAN İTİBAREN TANIRIM’
Bahçeli, 23 Haziran 2020’de abisi ülkücü diye Türköne’nin yeniden yargılanmasını talep ederek, “Mümtaz’er Türköne’yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım. Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtazer Türköne’nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtazer Türköne’nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır. Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir” demişti.
Bahçeli, 21 Temmuz 2020’de de, “Bahçeli, Türköne de geçmişte aramızda bulundu. Türköne’nin hukuki durumunda bir haksızlık varsa düzeltilmesiyle ilgili temennimi paylaştım. Suçlu veya suçsuz demedim. Buna karar verecek Türk adaletidir. CHP ülkücü kökenli birisine tahammülsüzlüğünü bir kez daha göstermiştir. Asıl sahip çıktıkları sicilli FETÖ’cülere baksınlar” ifadelerini kullanmıştı.
En sonunda Dündar Taşer kaza süsü verilerek öldürüldü. Muzaffer Özdağ ise yaşamını öldürülme korkusu ile sürdürdü. Komando Mustafa Ok‘u öldüremediler, ancak oda ölene deyin, tuzaga düşmemek uğaşı verdi. Oda yüreginde acıları ile yaşamını yitirdi. Onun öldürülememeside bir kazanım sayılır. Hüseyin Feyzullah‘ın gücü ona yetmemişti…
AĞLA ÜLKÜDAŞ AĞLA!!!
Birde kan akıtılmadan yapılan baskılar, saldırılar, korkutmalar vardı. Şimdi sıkı durun kimdi o Hüseyin Feyzullah’ın unutulamayacak kazığını yiyen yigit?
Kim mi?
Necdet Sevinç’ti.
Çok kısaca bilgilendirip, olayın derinlikleri bir başka yazımızda dile getireceğiz.
Necdet sevinç: Necdet Sevinç Türk ülkücülüğünün öğreticisi, eğitimcisi, örgütcüsü idi.
O bir dik duruşun kendisi idi.
Korku nedir bilmezdi. Yazdığı yazılar gençliği uyarıyor, onları Türk ülküsüne kazandırıyordu. Bunlar, anlatmakla bitmez. O senin kalıplı sandığın, dönme ülkücüler, onun eline su bile dökemezlerdi.
Ne olduda bu ülkü erine ülkücü kuruluşlarda gereken yer verilmemişti? Ne olduda bu kendisini TÜRKLÜK savunmasına vermiş olan yazar, eğitimci, düşünür kuruluşunu ülkücülüğe adamış derneklerde ancak çok kısıtlı bir yer edinebilmiş idi?
Neden MHP’nin yönetim yıllarında ondan yararlanılmamıştı?
MHP’nin yada ülkücü kuruluşların basın yayın işleri neden dönmelere, devşirmelere verilmişti, Necdet Sevinç var iken?
Şimdi bazı salaklar çıkmış, Necdet Sevinç’e övgüler yakıyorlar! Ulan salaklar, onun sağlığında neden gerekenleri yapmadınız?
Necdet Sevinç’i Hüseyin Feyzullah balyoz ile balta ile ezdi geçti.
Bu bir kere değil bu ezme işi, birkaç kere oldu. İşin gerçeği yasaklanan Necdet Sevinç’in kendisi değil, onun türkçülük düşünceleriydi.
Çok ilginç ortada bir ülkücü oluşum var, temellerini türklüğe dayamış, ancak Türk’ten yana olanlara kapılarını kapatıyor. Bu olabilir mi?
Çok acı ancak oldu.
Yıl 1975, 1. MC Hükümeti kurulmuş, MHP’de en az iki Devlet Bakanlığı almıştı. Bunun yanısıra diğer bazı bakanlıklarda da değişik yetkiler (Genel Müdürlükler) MHP’lilere verilmişti. Bunlardan biriside Toprak Tarım Reform Genel Yönetimi idi.
Ondan sonra Necdet Sevinç’in başına gelmeyen kalmadı.
Necdet Sevinç’in başına gelmedik kalmadı, çünkü o bağrı yanık Türkler’den yana olmayı elinden bırakamıyordu.
Döneklik (ihanet) en tepeden Hüseyin Feyzullah’tan da gelse, benimseyemiyordu.
Önce Necdet Sevinç, Toprak Tarım Bakanlığı’na müfettiş olarak atandı. Amaç ? O günlerde ortaya attığımız köy kentlerini Türkiye’nin Doğu illerinde uygulayıp, halkın yüzünü güldürüp, ağalığı kaldıracaktık.
Ancak, Necdet Sevinç, görevli olarak Doğu’ya gidince ne görür dersiniz?
MHP’nin oraya atadığı sözde bozkurtlar, dönme olduklarından, orada ağalarla işbirliği içinde günlerini geçiriyorlar. Necdet Sevinç, bunları uyarır, ülkücülügün gereklerini anlatır, onlarında Toprak Tarım Reform’u için adım atmalarını ister. Ancak bizim dönme ülkücü kesim, oradaki ağaları MHP’li yaptıklarını söyleyerek, Toprak Tarım Reform’u uygulanmasını istemediklerini dile getirirler.
Sonuçta Necdet Sevinç, önce Ankara’ya gider Hüseyin Feyzullah’a durumu anlatır. Hüseyin Feyzullah, oraya atadığı arkadaşlarla konuşup, kendisine gerekli desteğin verileceğini söyler. Necdet Sevinç Istanbul’a döner, döndükten sonra bu konuda bir süre susar. Ancak sonunda Hüseyin Feyzullah’tan beklenen girişim yapılmayınca, durumu ülkücü kamu oyuna aktarmak ister. O günlerdi, bizleri bulunduğumuz yurtlarda bilgilendirdi. Sonra olayı bilgilendirme toplantılarıyla duyurmaya başladı. Tamda o günlerde MHP genel merkezinden, biz ülkücülere Necdet Sevinç’in konuşmalarına (konferans) katılmamamız gerektiği duyuruldu. Ayrıca Ülkü Ocakları’na da bir buyruk verilerek, Necdet Sevinç’in ülkücüleri bilgilendirmesi önlendi.
Dur! Bu iş burada bitmedi. Sonra onun kitapları ülkücü kuruluşlarda satılamaz oldu. Buda bitmedi, onun kitapları yasaklanır oldu.
O günlerde MHP’nin içine sızmış olan Çerkezler ile Van göçmenleri (Ermeniler), Hüseyin Feyzullah’ı peygamberleştiririyorlar, onu alkışa, övgüye boğuyorlar, kaşla göz arasındada ülkücü derneklerin gerek partide, gerekse ocaklarda “Ya Alllah Bismillah Alllahuekber” diyerek, uydurdukları sözde ülkücü yeminleri ettirerek, yönetimlerini ellerine geçiriyordı.
Ülkücüleri belli bir yöne, belli bir çizgiye getirecek olan, basın yayın işleride, MHP’de derneklerdeki yöneticilere uygun olarak, Çerkezler ile Ermenilere bırakılmıştı. Istanbulda Petrosyanlar’ın torunları olan, Ahmet B. Karabacak (MHP) , Hamdi, Hasip Mengi’lere (Büyük Ülkü Derneği), Ankarada Çerkez Ethem’in torunları olan Alper Aksoylar’a bırakılmıştı. Bizler ölürken, öldürülürken, demir parmaklıkların arkasında tutulurken, birileride ceplerini doldururuyorlardı. Onlar, Türkler adına, asıp kesiyorlardı. Türklüğün önünü kapatacak biçimde çalışmalar yapıyorlardı.
Burada durup düşünelim… Çerkezler le Ermeniler’in MHP’deki gizli örgütlenmeleri, işbirlikleri kimsenin gözünede batmıyordu. Bir günde 10, 20 30 gencin öldürüldüğü ortamda bu oluşumu görmekte düşünülemezdi !
Oldu, oldu… Yıllardan sonra Necdet Sevinç’in iç çatışma olmaması için sessiz kalmasıyla olay kapandı, bir süre sonra yeniden yasaklar azıcık kaldırıldı. Ancak, Necdet Sevinç ile Ankara’dakı Hüseyin Feyzullah’ın kulluğuna soyunmuş olan dönme ülkücülerin arası eskisi gibi iyi olamadı.
Hüseyin Feyzullah, Necdet Sevinç’in Türkler’den yana açık ağırlık koymasını, türklüğe ağırlık vermesini içine sindiremiyordu.
Öyle oluncada ülkücü kuruluşların basın yayın işleride dönmelere bırakılmış idi.
Bu gün AKP’nin temel aldığı görüşleri, devlet Hüseyin Feyzullah’ın eliyle bütün Türkiye’ye yaymıştı. AKP’yi bu duruma getirmiş olan Türk Ocakları, Aydınlar Ocakları, bazı ülkücü kuruluşlardır.
Bütün eski Ülkü Ocakları Başkanları’nın topluca AKP’yi desteklemekte oldukları sıradan bir olay değildir.
Mümtazer Türköne, bu gün MHP karşıtlığı ile Türk düşmanlığı yaparak yaşamını sürdürüyor…Yıllarca sonra Van göçmeni olduğu ortaya çıktı. Şimdi Fethullah Gülen’in gizli basın baş danışmanıdır.
Çok yakın geçmişe deyin MHP’de danışman olan MİT’ci Vedat Bilgin, şimdi AKP’nin başında bulunan, başbakanın baş danışmanıdır.Yıllarca sonra Van göçmeni olduğu ortaya çıktı.
ÜLKÜDAŞ UYAN!!!
Necdet sevinç ölmeden önce görevini yaparak, MHP’nin ilk kuruluş yıllarında olan duruşuna, geri dönmesi gerektiğini açıkladı.
Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.
Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ
Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.
Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?
Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.
* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çerkez yakasında Aydın Doğan,Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.
Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.
Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.
Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.
Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:
“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”