Levent Gültekin

Ülkücüler kudurdu, kuduruncada kendi ayaklarına kurşun sıkmaya başladılar. Bugün Levent Gültekin’e yapılan saldırı pek derin bir yara açmamıştı, ancak bundan üç yıl önce Istanbul Ülkü Ocağında başka bir ülkücü gencin götüne şişe sokulmuştu. Bundan bir iki yıl öncede 10 -15 genç ülkücü 3 yaşlı ülkücüye saldırmışlardı. Bu yeni bir olay değildir.

Gazeteci Levent Gültekin’e kalabalık bir grup saldırdı 

Kurultay: Gazeteci Levent Gültekin’e kalabalık bir grup saldırdı

https://www.siyasetcafe.com/gazeteci-levent-gultekine-kalabalik-bir-grup-saldirdi-5233v.htm?fbclid=IwAR0w5v7lpy7IGn2ul152d3tMXx0c6hK8u6kPZgxf_5Dr2E-sWQVQMM2dYV4

Şimdi bu Ahmet Yiğit Yıldırım, geleceğe alçakça  bir iz bırakmak için elinden geleni yapmaktadır.

Bu olaylarda Sayın Devlet Bahçeli başta olmak üzere Ülkü Ocağı Başkanı Ahmet Yigit Yıldırım sorumlulardır.

Bu durumu aydınlatarak bu olaylardan bu gün MHP içinde yer alan ülküdaşlarımız ne sonuç çıkarmalıdır? Onu açıklayalım.

Ülküdeşlerim, başınızda olan Ermeni kökenli müslümanları dinleyip, yasaları çiğnemeyin, bu gün olmasada gelecekte bunun bedelini ödersiniz. Sizden önceki ülkücüler kullanıldıkları için çok acılar çektiler.

Ancak, sizler biz vururuz, kırarız derseniz, buyurun vurup, kırınız. Gelecekte çok utanırsınız.

MHP’nin ülkücüleri kullanarak yol alması gerçek ülkücüleri utandıracak bir durumdur. 

Bu halk AKP ile MHP’ye oy vermişse şimdide acısını çekecektir.Sözün bittiği yere geldik.

Ülkücülerin düşledikleri müslüman Türkiye’nin öbür yüzü!

Amerika, Avrupa, Arab topraklarında yaşayan göçmen Türkiye kimliği taşıyanların yüzde kaçı erkek-erkege yada bayan bayana ilişki içinde yaşıyorlar? Biliyor musunuz?

erkek erkeğe ilişkiler
erkek erkeğe ilişkiler

Müslüman Türkiye’nin öbür yüzü!

erkek erkeğe ilişkiler
erkek erkeğe ilişkiler

Zeynep Oral

Derin devlet – derin aile

19 Temmuz 2018 Perşembe

Derin devlet sözünü görüp, faili meçhul cinayetlerden ya da şu sıralar fazlasıyla popüler olan Adnan Hoca’cılarla FETÖ’cüler karşılaştırmaları yapacağımı sanmayın… Hayır. Konumuz, her yeni açıklamayla hop oturup hop kalktığımız, “Türkiye’nin utancı” diye haykırıp, bir süre sonra unuttuğumuz; yeni bir açıklamayla, “çocuk anneler vahşeti” ortaya çıktığında yeniden ayaklandığımız sonra yine unuttuğumuz “ensest”
Türkiye’de son 6 yılda, 18 yaşından küçük 119.046, yaklaşık 120 bin kız çocuğun anne olduğunu açıkladı CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi birkaç gün önce. 15 yaşından küçük çocuklar tarafından dünyaya getirilen bebek sayısı 2 bin 215.
Kaybolan kız çocukları, taciz saldırısına uğrayan çocuklar, yılda 400-500 çocuk hamilenin getirildiği hastaneler; bunları kayıtlara geçirmeyen görevliler; soruşturmayı engelleyen başhekimler; ihbar edeni sürgüne yollamalar… Medyaya düştüğü an kıyameti koparıyor sonra unutuveriyoruz. 14 yaşındaki kız çocuk doğumda “Hem dayım, hem abim tecavüz etti” diyor; yine veryansın ediyoruz sonra yine unutuyoruz… Ve hiçbir şey değişmiyor.
Bizler unutsak da bunlar var. Ve bunlar toplumun güncel yaşamının bir parçası… Peki değişmeyeni nasıl değiştireceğiz!?

Ailenin karanlık yüzü
Önümde müthiş bir kitap var: “Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest.” (Metis Yayınları) Yeni çıktı üç bilim insanı, akademisyen Alanur Çavlin, Filiz Kardam, Hanife Aliefendioğlu tarafından 18 uzmanın araştırma, uygulama ve gözleme dayanan birikimleriyle hazırlandı. Türkiye’deki durumu ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Durumu saptıyor; ayrıntılarıyla koşulları örnekleri irdeliyor ve asıl önemlisi önerilerde bulunuyor, yol gösteriyor, yapılması gerekenin altını çiziyor…
Birkaç satırbaşıyla bu kitabın vurguladığı noktaları özetliyorum:
– Ensest toplumsal bir sorundur. Ağır ceza gerektiren insan hakkı suçudur.
– Her çocuğun kendini güvende hissedeceği onu anonim kötülüklerden koruyacağına inanılan aile ortamında gerçekleşir.
– Ailenin mahremiyetini arkasına alarak gizlenir ve sürdürülür. Elbet bu ataerkil iktidarların kanatları altında sağlanır…
– Çocuğun kendisini olayın suçlusu olarak görmesi olayın ortaya çıkmasını önler. (Anımsayın: “Ben imamım benim sözüme mi yoksa sana mı inanırlar” laflarını duyduk tecavüzcü imamlardan…)
– Devleti ailenin babası; aileyi toplumun mikrokozmosu olarak gören cinsiyetci tutum, hukuktan, ders kitaplarından medayaya, televizyon dizilerine her alana egemendir…

Annenin rolü
Kitabın birkaç önemli yanı var: Mağdur olan çocuğun tarafını tutarak yazılmış olması… Ayrıntılı bilgiye ve derinlemesine incelemeye yer vermesi… Ailedeki rolleri sorgulaması… Çözüm önerileri getirirken de olayın çok yönlülüğüne dikkati çekmesi.
Zihniyet değişikliği kaçınılmaz: Kadını da çocuğu da bir birey olarak ele almadığımız, kabul etmediğimiz sürece bu rezilliği geriletmek çok zor. Ancak ve ancak kadını ve çocuğu birey olarak kabul ederek ve ettirerek çözüm yolları arayabiliriz.
Kadını siz sadece aile içindeki rolüne hapsederseniz; ensest olayı karşısında onu da “suç ortağı” olarak kabul edersiniz… Oysa yanlış! Bu kitapta kadınların konumunun, erkeklerle eşitsizliğinin, onun çocuğunu koruyamamasına yol açması; yaşanan travmadan nasıl etkilendiği de ortaya konuyor.

Tüm rehber öğretmenler okumalı
Kitabı hazırlayanlardan Filiz Kardam, “Türkiye, altına imza attığı çocuk haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri yerine getirmeli. Bu sözleşmelere uygun program yapılanmasını gerçekleştirmeli. Ancak o zaman bu sorunu ciddiye aldığını ortaya koyar” diyor… Görüyorsunuz çok şey değil, öncelikle verdiğimiz sözü yerine getirmeyi istiyoruz!
Kitabın tüm yazarları vurguluyor: Aile bireyleri, akrabalar, öğretmenler, sağlık personeli, avukatlar, hâkimler, güvenlik güçleri, medya çalışanları, sivil toplum kuruluşları ama en çok en çok kamu otoritesinin yükümlülükleri var ensest olayından.
Benim diyeceğim ise şu: Bu yol gösterici kitabı eğitim sistemi içindeki herkes okumalı. Tüm rehber öğretmenler, Eğitim Bakanı… Mümkünse tüm bakanlar… Zor ama yine de söyleyeyim: Meclis’teki herkes… Yeni rejimde Meclis görevlerinin çoğu Cumhurbaşkanı’na devredildiğine göre, devletin başı da okumalı.

MHP’de 1969’dan 2007’ye deyin KANLI OLAYLAR-2

MHP’de 1969’dan 2007’ye deyin KANLI OLAYLAR

En sonunda Dündar Taşer kaza süsü verilerek öldürüldü. Muzaffer Özdağ ise yaşamını öldürülme korkusu ile sürdürdü. Komando Mustafa Ok‘u öldüremediler, ancak oda ölene deyin, tuzaga düşmemek uğaşı verdi. Oda yüreginde acıları ile yaşamını yitirdi. Onun öldürülememeside bir kazanım sayılır. Hüseyin Feyzullah‘ın gücü ona yetmemişti…

AĞLA ÜLKÜDAŞ AĞLA!!!

 

Birde kan akıtılmadan yapılan baskılar, saldırılar, korkutmalar vardı. Şimdi sıkı durun kimdi o Hüseyin Feyzullah’ın unutulamayacak kazığını yiyen yigit?

Kim mi?

Necdet Sevinç’ti.

 

Necdet Sevinç: MHP içindeki Ermeni ile Çerkezler'in bitmeyen saldırılarına uğrayan Türk.
Necdet Sevinç: MHP içindeki Ermeni ile Çerkezler’in bitmeyen saldırılarına uğrayan Türk.

Çok kısaca bilgilendirip, olayın derinlikleri bir başka yazımızda dile getireceğiz.

Necdet sevinç: Necdet Sevinç Türk ülkücülüğünün öğreticisi, eğitimcisi, örgütcüsü idi.

O bir dik duruşun kendisi idi.

Korku nedir bilmezdi. Yazdığı yazılar gençliği uyarıyor, onları Türk ülküsüne kazandırıyordu. Bunlar, anlatmakla bitmez. O senin kalıplı sandığın, dönme ülkücüler, onun eline su bile dökemezlerdi.

Ne olduda bu ülkü erine ülkücü kuruluşlarda gereken yer verilmemişti? Ne olduda bu kendisini TÜRKLÜK savunmasına vermiş olan yazar, eğitimci, düşünür kuruluşunu ülkücülüğe adamış derneklerde ancak çok kısıtlı bir yer edinebilmiş idi?

Neden MHP’nin yönetim yıllarında ondan yararlanılmamıştı?

MHP’nin yada ülkücü kuruluşların basın yayın işleri neden dönmelere, devşirmelere verilmişti, Necdet Sevinç var iken?

Şimdi bazı salaklar çıkmış, Necdet Sevinç’e övgüler yakıyorlar! Ulan salaklar, onun sağlığında neden gerekenleri yapmadınız?

 

Necdet Sevinç’i Hüseyin Feyzullah balyoz ile balta ile ezdi geçti.

Bu bir kere değil bu ezme işi, birkaç kere oldu. İşin gerçeği yasaklanan Necdet Sevinç’in kendisi değil, onun türkçülük düşünceleriydi.

Çok ilginç ortada bir ülkücü oluşum var, temellerini türklüğe dayamış, ancak Türk’ten yana olanlara kapılarını kapatıyor. Bu olabilir mi?

Çok acı ancak oldu.

Yıl 1975, 1. MC Hükümeti kurulmuş, MHP’de en az iki Devlet Bakanlığı almıştı. Bunun yanısıra diğer bazı bakanlıklarda da değişik yetkiler (Genel Müdürlükler) MHP’lilere verilmişti. Bunlardan biriside Toprak Tarım Reform Genel Yönetimi idi.

Ondan sonra Necdet Sevinç’in başına gelmeyen kalmadı.

Necdet Sevinç’in başına gelmedik kalmadı, çünkü o bağrı yanık Türkler’den yana olmayı elinden bırakamıyordu.

Döneklik (ihanet) en tepeden Hüseyin Feyzullah’tan da gelse, benimseyemiyordu.

Önce Necdet Sevinç, Toprak Tarım Bakanlığı’na müfettiş olarak atandı. Amaç ? O günlerde ortaya attığımız köy kentlerini Türkiye’nin Doğu illerinde uygulayıp, halkın yüzünü güldürüp, ağalığı kaldıracaktık.

Ancak, Necdet Sevinç, görevli olarak Doğu’ya gidince ne görür dersiniz?

MHP’nin oraya atadığı sözde bozkurtlar, dönme olduklarından, orada ağalarla işbirliği içinde günlerini geçiriyorlar. Necdet Sevinç, bunları uyarır, ülkücülügün gereklerini anlatır, onlarında Toprak Tarım Reform’u için adım atmalarını ister. Ancak bizim dönme ülkücü kesim, oradaki ağaları MHP’li yaptıklarını söyleyerek, Toprak Tarım Reform’u uygulanmasını istemediklerini dile getirirler.

Sonuçta Necdet Sevinç, önce Ankara’ya gider Hüseyin Feyzullah’a durumu anlatır. Hüseyin Feyzullah, oraya atadığı arkadaşlarla konuşup, kendisine gerekli desteğin verileceğini söyler. Necdet Sevinç Istanbul’a döner, döndükten sonra bu konuda bir süre susar. Ancak sonunda Hüseyin Feyzullah’tan beklenen girişim yapılmayınca, durumu ülkücü kamu oyuna aktarmak ister. O günlerdi, bizleri bulunduğumuz yurtlarda bilgilendirdi. Sonra olayı bilgilendirme toplantılarıyla duyurmaya başladı. Tamda o günlerde MHP genel merkezinden, biz ülkücülere Necdet Sevinç’in konuşmalarına (konferans) katılmamamız gerektiği duyuruldu. Ayrıca Ülkü Ocakları’na da bir buyruk verilerek, Necdet Sevinç’in ülkücüleri bilgilendirmesi önlendi.

Dur! Bu iş burada bitmedi. Sonra onun kitapları ülkücü kuruluşlarda satılamaz oldu. Buda bitmedi, onun kitapları yasaklanır oldu.

O günlerde MHP’nin içine sızmış olan Çerkezler ile Van göçmenleri (Ermeniler), Hüseyin Feyzullah’ı peygamberleştiririyorlar, onu alkışa, övgüye boğuyorlar, kaşla göz arasındada ülkücü derneklerin gerek partide, gerekse ocaklarda “Ya Alllah Bismillah Alllahuekber” diyerek, uydurdukları sözde ülkücü yeminleri ettirerek, yönetimlerini ellerine geçiriyordı.

Ülkücüleri belli bir yöne, belli bir çizgiye getirecek olan, basın yayın işleride, MHP’de derneklerdeki yöneticilere uygun olarak, Çerkezler ile Ermenilere bırakılmıştı. Istanbulda Petrosyanlar’ın torunları olan, Ahmet B. Karabacak (MHP) , Hamdi, Hasip Mengi’lere (Büyük Ülkü Derneği), Ankarada Çerkez Ethem’in  torunları olan Alper Aksoylar’a bırakılmıştı. Bizler ölürken, öldürülürken, demir parmaklıkların arkasında tutulurken, birileride ceplerini doldururuyorlardı. Onlar, Türkler adına, asıp kesiyorlardı. Türklüğün önünü kapatacak biçimde çalışmalar yapıyorlardı.

Alper Aksoy: gizli Çerkezler'in "gizli imamı" Alper hoca (yeyici hoca) Ülkücüleri "şeriatçi" yayılarla aldatan albastı (şeytan)
Alper Aksoy: gizli Çerkezler’in “gizli imamı” Alper hoca (yeyici hoca)
Ülkücüleri “şeriatçı” yayınlarla aldatan albastı (şeytan)

Burada durup düşünelim… Çerkezler le Ermeniler’in MHP’deki gizli örgütlenmeleri, işbirlikleri kimsenin gözünede batmıyordu. Bir günde 10, 20 30 gencin öldürüldüğü ortamda bu oluşumu görmekte düşünülemezdi !

Oldu, oldu… Yıllardan sonra Necdet Sevinç’in iç çatışma olmaması için sessiz kalmasıyla olay kapandı, bir süre sonra yeniden yasaklar azıcık kaldırıldı. Ancak, Necdet Sevinç ile Ankara’dakı Hüseyin Feyzullah’ın kulluğuna soyunmuş olan dönme ülkücülerin arası eskisi gibi iyi olamadı.

Hüseyin Feyzullah, Necdet Sevinç’in Türkler’den yana açık ağırlık koymasını, türklüğe ağırlık vermesini içine sindiremiyordu.

Öyle oluncada ülkücü kuruluşların basın yayın işleride dönmelere bırakılmış idi.

Bu gün AKP’nin temel aldığı görüşleri, devlet Hüseyin Feyzullah’ın eliyle bütün Türkiye’ye yaymıştı. AKP’yi bu duruma getirmiş olan Türk Ocakları, Aydınlar Ocakları, bazı ülkücü kuruluşlardır.

Bütün eski Ülkü Ocakları Başkanları’nın topluca AKP’yi desteklemekte oldukları sıradan bir olay değildir.

 Mümtazer Türköne, bu gün MHP karşıtlığı ile Türk düşmanlığı yaparak yaşamını sürdürüyor…Yıllarca sonra Van göçmeni olduğu ortaya çıktı. Şimdi Fethullah Gülen’in gizli basın baş danışmanıdır.

Çok yakın geçmişe deyin MHP’de danışman olan MİT’ci Vedat Bilgin, şimdi AKP’nin başında bulunan, başbakanın baş danışmanıdır.Yıllarca sonra Van göçmeni olduğu ortaya çıktı.

ÜLKÜDAŞ UYAN!!!

Necdet sevinç ölmeden önce görevini yaparak, MHP’nin ilk kuruluş yıllarında olan duruşuna, geri dönmesi gerektiğini açıkladı.

AĞLA ÜLKÜDAŞ AĞLA!!!

Gerisi gelecek…

Ermeni Hüseyin Feyzullah'ın eserlerini okumayı ülkücülere yasak ettiği yiğit Necdet Sevinç.
Ermeni Hüseyin Feyzullah’ın eserlerini okumayı ülkücülere yasak ettiği yiğit Necdet Sevinç.