Vartanyan, Manukyan, Halıcıyan, Berberyan, Makaryan, Dikran, BabaCAN (cıyan)

Okuyucu için artık yazı yazamıyorum. Yazamıyorum, çünkü yazılacakları olduğu gibi yazsam, karşıma çıkacak olan soru, buda böyle ise, biz kime güveneceğiz diyeceksiniz. Olayları kıvırarak yazsam, yazı ilgi çekici olmayacak. Öyleyse sonucu ne olursa olsun, gerçeği dal ortasından yazayım. Türkiye’de günlük olaylarla uğraşıp duruyoruz. Çoğumuz Erdoğan’ı ne yapsak düşürürüz diyoruz. Yada Muhsin başkan ölmeseydi, yada Türkeş ölmeseydi diyoruz. Bazılarımızda eski yöneticileri özlüyorlar. Yada ah bu yurtta birde bizim ülkücülerimiz yönetime gelse diyorlar. İşin gerçeği gizli… Onu anlayabilmek için belkide özel eğitimden geçmek bile gerekebilir.

Vartanyan idi Murat oldu.
Vartanyan idi Murat oldu.
Alis idi, Sezen oldu. Aramızda geziyor.
Alis idi, Sezen oldu. Aramızda geziyor.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler'in paskalya baramlarını kutladı.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler’in paskalya baramlarını kutladı. Fethullah Gülen’in Ermeni olduğunu bile bile bir ülkücü Fethullah gülen’i neden destekler?
Dedesi Kevorkyan idi, torunlarından birisi adını Abdulhamit, diğeride Mücahit koydular. Mücahit'te Abdulhamit'te birer gazete yazarı, CIA'nında işbirlikçileri oldular.
Dedesi Kevorkyan idi, torunlarından birisi adını Abdulhamit, diğeride Mücahit koydular. Mücahit’te Abdulhamit’te birer gazete yazarı, CIA’nında işbirlikçileri oldular.

 

Ben şimdi sizlere, bu gerçeği öylesine sunacağım. Türkiye’de yönetime kim gelirse gelsin, sonuç çok degişemez. MHP gelsede değişmez. MHP, bu gün böylesi güç kullanmaya belende değil. Neden? MHP içindeki geniş bir kesimin özlemleri AKP özlemleri ile üst üste çakışıyorda ondan. CHP gelsede, CHP içinde geniş bir kesimde AKP’nin yaptıklarını başka biçimde yapacak, derin değişiklik yapamayacaktır. Yönetim yine belli ellerde kalacaktır. Ancak söylemler, değişecektir. Bu ne demektir? Açıklamak çok güç, ağır bir iş. Bunu, başkaca anlatayım. Bu gün Erdogan gitse, Kemal Kılıçtaroğlu gelse ne değişecektir? Tepedekiler değişmeyecek, ancak göstermelik, gürültülü biçimde orta tabakadan bazıları görevlerinden uzaklaştırılacaktır. Ya Bahçeli gelse? Bahçeli gelse, değiştirmek isteyecek diye düşünüyorum. Ancak CHP, AKP içinde yerleştirilmiş olan köstebekler, MHP içinde de yerleştirilmiş durumdadırlar, bunlar baş ağrıtacak, gerekirse içerde, yine bölünme bile yaratabileceklerdir. Bu ne demektir ? Büyük bir güç müdür? Bu Erdoğan’ıda başımızda tutabilen güçtür. Atatürk ölür ölmez eyleme geçen, kılık değiştiren bir bağarsak kurdudur. Bu ne demektir? Atatürk öncesi kim kimdir belli idi. Türkler yada Türk birliğini isteyenler, korku yaratanların, bizi bölmek isteyenlerin, işbirlikçilerin üstüne giderek yok edilebiliyordu. Atatürk’ten sonra bu bağarsak kurtlarının biçimi, rengi, duruşu değişti. Bize benzediler. Cami cemaati oldular, hacca gittiler, oruç tutup, şeyhlerinin ellerini öpüyorlar. Bu OLAY gizli kaldı tartışılamadı. Bunun anlamı nedir? Türkiye’de Türk karşıtı azınlıklar, artık, Türk’ün karşısına geçmeyi bırakarak, Türk, üstelikte müslüman kimliğiyle yaşamaya başlamışlardı. Onlar, artık bizim karşımıza Vartanyan, Manukyan, Halıcıyan, Berberyan, Makaryan, Dikran olarak değil, Muhammed, Mahmut, Ömer, Ali, Süleyman olarak çıkıyorlar. Camide imamda oldular, ocaklarda başkanda oldular. Bu az bile Din-ayet işleri Başkanı olanı bile var.

Bunların Türkçe’deki yeri dönmelerdir. Dönmeler, dönerek bize benzediler. O günlerden başlamak üzere bütün partilerin içine sızdılar. Kimisi solcu, kimisi sağcı kimisi aşırı müslüman, kimiside türkçü oluverdiler. Bunun içinde yönetime kim gelirse gelsin, bütün kuruluşların tepelerine sızmış olan dönmeler, etken olacaklardır. Bu ne demektir? Bu gün Arap’tan çok müslümanlık yapan, Türk’ten çok türkçülük yapan, özgürlükçülerden çok özgürlük savunucusu olanlar camilere, okullara, güvenlik güçlerinin içlerine, ayrıca derneklere iyice sızmış durumdalar. Buna birde Çerkez yada Kürt ülkücülerin bu dönmelerle evli olanlarını ekleyin… Bunun anlamı ne ola? Bunun anlamı bu güç (dönmeler) odağındakılar artık, çok donanımlı durumdalar, oyunu belirleyici etkenliktedirler. Bu nedenle başa MHP gelebilsede bu güç (dönmeler) MHP içinde acılar yaratacak, dönmelere karşı önlemler alınmasını engeleyeceklerdir. Bu engellenebilir mi? Engellenebilir, eğer ülkücüler, bilinçli olurlarda, ülkülerine duygularla değil, bilinçle bağlanırlarsa, camide namaz kılar iken bile yanında namaza duranın kim olduğunu bilirse, bu oyun bozulabilir. Yoksa işimiz çok korkuç olacak. ajarı: (ALINTIDIR) Kıl kurdu (Enterobius vermicularis; eskiden: Oxyuris vermicularis), Yuvarlak solucanlar (Nematoda) şubesinden, dünya çapında  yaygın bağırsak paraziti olan bir türdür. Ermeniler Kıl kurduna benzedikleri içinde onlara sağlıkçılık dilinde Kıl kurdu denmektedir. 

ISTANBUL ÜLKÜ OCAĞI, YAHUDİ, HIRISTİYAN İŞBİRLİĞİ GERÇEKLEŞTİ

Kutlu Doğum Haftası neyin nesidir?

“Paskalya”

Resim

 

Bu konuyu iyi anlatabilmek için devletin gizli belgeleri ile bilgilerini ortaya yaymak gerektiğinden, konuyu açmaya gönlüm olumlu bakmadı, ancak bu son günlerde başta Istanbul Ülkü ocakları ile bazı diğer ocakların bu kutlamalara katılmaları karşısında susamadım.

 

Sözü uzatmadan, olayı açıklayayım.

Türkiye’de böyle (Kutlu Doğum Haftası) diye bir gelenek yoktu. Üstelik böylesi bir kutlamanın günlerinin Hz. Peygamber Muhammed Mustafa ile bir ilişkisi yoktur.

Açıkcası Hz. Muhammed’in doğumu (17 Haziran) iken, Paskalya (İsa’nın dirildiği gün (15. Nisan)la başlamaktadır 7 gün sürmektedir.

 

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğum günü kesin olarak bilinmemektedir. İslam alimlerinin ekseriyetinin katılımı ile 571 yılında Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi (17 Haziran 569) doğduğu doğru veya doğruya en yakın tarih olarak kabul edildi. Kuran’da Kadir Gecesi dışında vurgulanan bir gece yoktur.

 

Öyleyse bu gönlünü Pensilvanya’ya kaptırmış olan ülkücüler kimin kutlu doğum haftasını kutlamaktadırlar?

 

Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler'in paskalya baramlarını kutladı.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler’in paskalya baramlarını kutladı.

Diğer gelişmemiş il ile ilçelerdeki ülkücülerin kutlamalarını bir yana koyun, ya koskoca Istanbul Ülkü Ocakları’nda inandıkları Peygamber’in Doğum gününü bilen yok mu?

 

Ahmet Yigit Yıldırım'ın maskesi düşürüldü.
Ahmet Yigit Yıldırım’ın maskesi düşürüldü.

Ben şimdi oturup düşünüyorum. Bu ocakların yöneticileri bunca bilgisiz, görgüsüz kişiler mi? Yoksa onları bu işe itekleyen, ablaları abileri mi var?

 

Ben olayı çırılçıblak biçimde ortaya koyayım. MIT’in elindeki belgeye göre, bu hırıstiyan kutlama günlerinin Din-Ayet’e geçmesi böyle olmuş:

 

15 Nisan’dan başlamak üzere Hıristiyanlar, Hz İsa’yı anıyorlardı Özellikle Avrupa’da bulunan Din Ayet İşleri’nin yöneticileri ile Fethullah Gülen örgütü ilk olarak bu kutlamaları başlattılar. Onlar başlatırken bu günlerin Hz. İsa için önemli olduğunu biliyorlardı. Hz. Muhammed’inde doğum dönemi ile uyuşmuyordu. Ancak buna onay veren kişiler, Türkiye’de doğup büyüselerde, günde beş kere namazlarını kılsalarda, gönülleri Hz. İsa’yı, Hz. Muhammed adı altında anmayı, andırmayı istiyordu.

Şimdi sıkı durun. neden?

Çünkü bu olaya onay veren ilk kişiler, Fethullah Gülen gibi Erzurumlular’dı, birisi o günlerde Hollanda’da Din Ayet’in başında, ötekide bir caminin başında idi. Üstelik Din Ayet’te yönetici idi.

Onlar geldikleri köyde kendi cevrelerinde gevur Hamdi ile Gevur Hasan diye anılırlardı. Çünkü onlar, Müslüman Anadolu yurttaşlarının evlerinde büyütülmüş birer Ermeni yurttaşlardı.

Hollanda’nın karanlık güçleri, CIA’nın yönlendirmesi ile bunlara böyle bir ortak kutlamayı önerdiler. Bunun içinde yeterli ölçüde parada verilecekti. Bu yetkililer Fethullah Gülen Hocaefendi’den fetva alarak bu işi yapmayı benimsediler.

İlk kutlamada Hollanda’nın en büyük bir sipor alanında yapıldı. Bütün dünyadan önemli kişiler çağrıldı. Yedirildi içirildi. O günde bazı önemli hiristiyanlarda bu kutlamaya katılmışlardı.

O gün bu gün Hristiyan desteginde bu iş sürüp gitmişti. Sonrakı yıllarda AKP ile birlikte yaygınlaştırıldı.

İyide ülkücü geçinenler bu işin neresindeler?

Onlarda müslüman ocaklarına dağıtılmış Ermeniler mi? Yoksa işbirlikçiler mi?

 

Bu yazıya katkısı olacağını düşünerek iki ayrı yazıyı ekleyerek sizlere sunuyoruz.

 

ISTANBUL ÜLKÜ OCAKLARINA SIZMIŞ OLAN FETHULLAH GÜLNCİLER
ISTANBUL ÜLKÜ OCAKLARINA SIZMIŞ OLAN FETHULLAH GÜLNCİLER

 

 

Kutlu Doğum, Paskalya bayramını kutlayanlar..
Kutlu Doğum, Paskalya bayramını kutlayanlar..

Türkçülükle ilgili bilgilere ilgi duyuyor musuz? Bakın KÖSTEBEK TÜRKÇÜLER

 

BİRİNCİ EK YAZI: ALINTI

 

Paskalya buluşması

21 Nisan 2014 Pazartesi 00:05 | DHA

İSA Peygamber’in diriliş günü olarak kutlanan Paskalya için, başta Yunanistan olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden Ortodokslar İstanbul’da kiliselerde biraraya geldi

İsa Peygamber’in çarmıha gerilişi ve dirilişini anlatan Paskalya Bayramı nedeniyle Türkiye’nin çeşitli illerinde ayinler düzenlendi. İstanbul Fener Rum Patrikhanesi bahçesinde bulunan Aya Yorgi Klisesi’nde gerçekleştirilen ayin saat 10.00 sıralarında başladı. Ayin için gelenler önce kilise girişinde bulunan alanda mum yakıp dua etti. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un yönetimindeki törende dualar edildi ve ilahiler okundu. Paskalya Bayramı, Hatay’da Ortodoks Kilisesi’nde düzenlenen ayinle kutlandı.  Antakya Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Fadi Hurigil şunları söyledi: “Paskalya Bayramı’nın anlamı şudur, İsa Mesih çarmıha gerildikten sonra 3’üncü günkü dirilişidir. Yaklaşık 7 haftalık oruç süreci var. Bugün orucumuzu yumurtayla açarız. Yumurtanın anlamı yeni hayattır. Nasıl ki inanışımıza göre İsa Mesih mezardan kalktı ve dirildi, biz de her yumurta tokuşturduğu-muzda o mezar kapısının bir daha açıldığını ve dirilişi anımsıyoruz.” Bayram, Diyarbakır’daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi ve Meryem Ana Kadim Kilisesi’nde kutlandı. Kutlamalara Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı da katıldı.

Fener Rum Patrikhanesi’ndeki Aya Yorgi Kilisesi’nde düzenlenen ayine  birçok Avrupa ülkesinden İstanbul’a gelen Hıristiyanlar da katıldı.

 

İKİNCİ EK YAZI: ALINTI

KUTLU DOGUMMU,VATIKAN ENTRIKASIMI????OKUYUN

MUSEVİLERİN HAMURSUZ BAYRAMI, MUHAMMEDİLERİN KUTLU DOĞUM HAFTASI ETKİNLİKLERİ, İSEVİLERİN DİRİLİŞ GÜNÜ BAYRAMI

Kutlu doğum haftası etkinlikleri sosyo-kültürel ve siyasi açılardan bir bütün olarak incelendiğinde büyük resim ancak görülebilir. Kutlu doğum haftası kutlamalarına, Musevilerin (Yahudilerin her Musevi Yahudi değildir.) Hamursuz bayramı ile İsevilerin (Hristiyanların) Diriliş günü bayramıyla aynı günlere denk getirilmesi gayretine farklı bir bakış açısı getirerek dikkat çekmek isteğindeyim.

 

 

 

 

Kutlu doğum haftası kutlamaları, Nur cemaatinin teklifi üzerine 1989 yılında Diyanet Vakfı tarafından başlatıldı. Diyanet İşleri Başkanlığınca da desteklenen kutlamalar, 1989 yılında her yıl hicri takvime göre hesaplanan Mevlit Kandilinin akabinde yalnızca 1 gün olarak kutlandı. 1994 yılından itibaren, miladi takvime sabitlenen kutlamalar 15 Nisan’dan itibaren 7 gün süresince devam ettirildi. AKP iktidarı ise yayınladığı genelgeler ile kutlamalar için ülke çapında geniş çaplı etkinlikler düzenlenmesini ve devlet kurumlarının düzenlenen etkinliklere katılımını zorunlu hale getirdi.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İslam alimlerinin ekseriyetinin katılımı ile 571 yılında Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi (17 Haziran 569) doğduğu doğru veya doğruya en yakın tarih olarak kabul edildi. Kuran’da Kadir Gecesi dışında vurgulanan bir gece yoktur. Osmanlı İmparatoru Sultan II. Selim, İslam Halifesi sıfatıyla, Peygamberimizin doğduğu kutlu gece hürmetine Mevlit Kandili uygulamasını başlatmıştır. Kandil kutlamaları Osmanlı Sultanları tarafından başlatılan gelenekselleşmiş uygulamalardır. Mevlit kandili her yıl hicri takvime göre hesaplanan gün ve gecede kutlanmaya devam etmektedir.

Görülüyor ki Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının tarihi olan 15 Nisan Peygamberimizin doğum tarihi ile örtüşmemektedir.

Yahudilerin en önemli bayramlarından olan Hamursuz Bayramı, Gregoryen takviminin Mart ya da Nisanına denk gelen, 14 Nisan akşamından başlatılıp 15 Nisan gününden itibaren 7 gün boyunca kutlanır. İsrail’de bayram süresince resmi tatil ilan edilir.

Hamursuz bayramının anlamı; Allah’ın, Yahudileri Mısırda görülen onuncu musibetten koruyarak köleliklerinden kurtulmalarını ve göçlerini sağladığı gündür. Bu güne Hamursuz günü denir Museviler Hamursuz Bayramını nesiller boyunca, devam ettirmeleri gerektiğine inanırlar. Bayram süresince temsili olarak Mısır’dan kaçarken aceleyle pişirdikleri mayasız ekmekten yerler.

Diriliş Bayramı (Paskalya), İsevilerin en büyük bayramı olarak kabul edilir ve tüm Hristiyanlar tarafından kutlanır. Diriliş Günü her yıl değişmekle birlikte genellikle, Nisan ayının ikinci pazarı olarak kabul edilir. 325 yılındaki İznik Konsülü kararında dolunayın görülmesinden sonraki ilk pazar günü olarak belirtilmiştir. Diriliş günü (Paskalya) bayramının kutlanması konusunda belirli bir gün olmamasına rağmen her yılın Mart ayı sonundan Nisan ayının sonuna kadar olan dönemi kapsar. Doğu ve Batı kiliseleri arasında Diriliş günü hakkında farklılıklar mevcuttur. Anadolu’daki Hristiyanlar İsa Peygamberin çarmıha gerildiği günü 14 Nisan , Diriliş gününü’de 16 Nisan olarak kabul ederler. Batı Kiliselerinde Yahudi 14 Nisan’ından sonraki ilk Pazar günü Diriliş Günü olarak kabul edilir. Ortodoks Kiliseleri Jülyen Takvimi’ni esas alırlar ve Nisan ayı içerisinde Protestan ve Katolik kiliselerinden sonra kutlarlar. Doğu ve batı kiliselerinde Diriliş gününün Musevilerin Hamursuz Bayramı ile aynı güne denk gelmemesine özellikle dikkat edilir.

Diriliş Günü bayramının anlamı, İseviler Hz İsa Peygamberin çarmıha gerilişinin 3 üncü günü yeniden dirildiğine inanırlar. Ve o günü “Diriliş Günü” olarak adlandırır, bayram olarak kutlarlar.

Dikkatinizi çektiği üzere Musevilerin Hamursuz Bayramı 14 Nisan, Muhammedilerin Kutlu Doğum Haftası 15 Nisan, İsevilerin Diriliş günü 16 Nisan. Peygamberimizin doğumu şerefine asırlardır yad edilen Mevlit Kandili, Kutlu doğum haftası adı altında Türk ve Müslüman Dünyasına sunulamayacak, unutturulamayacaktır. Küresel boyuttaki projeye devletin sınırsız kaynakları kullanılarak hizmet edilmek istense de sonuç hüsrandır. Kısa süre içerisinde yitip gitmeye mahkumdur.

Peygamber efendimiz, Müslümanların namaz vaktinin geldiğini duyurmak için yapılan çağrının nasıl olması hakkındaki sahabe önerilerine; çan çalmak ” İsevilerin (Hristiyanların) adetidir”, boru çalmak ” Musevilerin (Yahudilerin) adetidir”, ateş yakmak ” Mecusilerin (Zerdüştlerin) adetidir. Olmaz.” diyerek karşı çıkmıştır. Yüce Allah: “…Sizden kim onları dost edinirse, oda onlardandır…” (Maide: 5/51) Rasulullah (s.a.v.) :”Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır.” buyurmuşlar.

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNİN ILIMLI İSLAM PRATİĞİNİN TÜRKİYE İZDÜŞÜMÜ

Gelelim konunun siyasi bakış acısıyla incelenmesine. Bilindiği üzere Yeşil Kuşak projesi Zbigniev Brzezinski (siyaset bilimci, stratejist, ABD eski başkanı Carter’ın yardımcısı) tarafından, 1977’de Sovyetlerin ilerleyişini durdurmak ve körfez ülkeleri dahil enerji hattındaki etkisini azaltmak amacıyla ortaya atılmıştır. Komünizme karşı İslam kalkan olarak kullanılmıştır. Usame Bin Ladin’de projenin maşasıdır.

 

Soğuk savaş döneminin sona ermesiyle Francis Fukuyama ( ABD’li siyaset bilimcisi ve iktisatçı) ABD’nin yeni stratejisi Ilımlı İslam projesini ortaya koymuştur.”İslam reform geçirmeli, liberalleşmeli” diyerek yola çıkan Fukuyama; Tarihin Sonu kitabında Yeşil Kuşak projesinin radikal İslam’ı yerini “ılımlı İslam” ı öneriyordu. Soğuk Savaş döneminde, komünizme karşı batının kalkanı rolünü üstlenen Türkiye, sonrasında “Ilımlı İslamcı-laik ülke” etiketi altında “model ülke” olarak Türk ve İslam coğrafyasına sunulmuştur.

“ABD, küresel egemenliğini süresiz kılmak amacıyla Büyük Ortadoğu coğrafyasına hâkim olma ve kendisine rakip olabilecek güçleri engelleme stratejisi izlemektedir. Türkiye’ye “model” adı altında çeşitli roller veren ABD–Türkiye ilişkileri “stratejik müttefik” etiketi altında, ABD’nin stratejileri doğrultusunda sürmektedir.”

Graham Fuller (Amerikan Rand Cooperation isimli düşünce kuruluşunun Rusya ve Orta Doğu çalışmaları ile ünlü daimi politik danışmanı, CIA eski yardımcı başkanı, diplomat): ” Amerikan dış politikasının liberal bir İslami reformu teşvik etmek olduğunu, Türkiye’nin model ülke olabileceğini, Nur cemaatinin özellikle de Fethullah Gülen hareketinin desteklenmesi gerektiğini belirterek ” Türkiye sadece kendisi için değil, çağdaş İslam dünyası için de çok önemli olan iki dinamik İslami hareket üretmiştir; Bunlardan ilki siyasi alanda AK Parti, öteki ise çok daha büyük ve apolitik bir toplumsal hareket olarak Gülen Hareketi’dir.” demektedir. Fethullah Gülen’in ve AKP’nin BOP’un kapsama alanında etkili olabilecek liberal bir İslamcı hareket ve parti olduğunu ifade etmektedir.

RAND tarafından Bush yönetimine sunulan raporda İslam coğrafyasının nasıl denetim altına alınacağına ilişkin önerilerde Fethullah Gülen, Ilımlı İslam’ın en önde gelen liderlerinden biri olarak gösteriliyordu. Raporda Ilımlı İslamcıların en büyük eksikliklerinden birinin “ekonomik güç” olduğu vurgulanıyordu. Türkiye’deki iktidarın da desteklenmesi özellikle tavsiye ediliyordu.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİ KAN AĞLIYOR

Soğuk savaş dönemi sonrasından bu güne batı bloku ile doğu bloku arasında ciddi hiç bir çatışma yaşanmamıştır. Ki bu süre zarfında Balkanlar’da, özellikle de Yugoslavya’da kanlı etnik çatışmalar yaşanmıştır. Nihayetinde ABD bu coğrafya’ya üsleriyle birlikte kalıcı olarak yerleşmiştir. Karşılığında Rusya’da Gürcistan’a, Kırım’a ellerini kollarını sallaya sallaya tek kurşun atmadan gelip yerleşmiştir. Halen Batı blokundan (ABD ve AB) ciddi hiç bir muhalefet ve yaptırım uygulanmamaktadır. Rusya Ukrayna’nın doğu ve güney doğu bölgelerini topraklarına katma yolunda icraatlarını sürdürmektedir.

İç karışıklıklar ve çatışmalar batı ve doğu bloku dışında kalan Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşanmaktadır. Karadeniz’in kuzeyi Ukrayna ve Kırım, Kafkaslar, Orta Doğu üçüncü dünya ülkeleri olarak sınıflandırılmaktadır. Tüm bu savaşlara ve ülkelerin sınırlarının değiştirilmesine rağmen Atlantik ittifakı ile Rusya arasında ciddi hiçbir çatışma görülmemektedir. Ortak paylaşım sahası olarak gördükleri Üçüncü Dünya ülkelerindeki menfaatlerini azamiye çıkarma dışında uzlaştıkları kanaati oluşmaktadır.

Kafkaslar, Ukrayna ve Kırım Neo-Kafkas Seddi Projesi olarak “Büyük Ermenistan” ve “Büyük Kürdistan”ı gerçekleştirmek amaçlı ABD’nin BOP projesinde “istikrarsız bölge” olarak nitelendirilmektedir. ” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’da BOP projesinin eş başkanı olduğunu defaatle söylemiştir. Görüleceği üzere Türkiye tam bir küresel tehdit ve kuşatma altında. Kafkas Seddi Politikası, İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerinin; Kafkaslar, Karadeniz’in kuzeyi Ukrayna ve Kırım, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ı da kapsayan enerji hattının kontrolü projesidir. Bugün Türk-Sovyet ilişkileri açısından Boğazlar ve Montrö özel önem arz etmektedir.

Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen Abant Platformu toplantılarında; “.. insanların demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi ortak değerler etrafında diyalog ve uzlaşma geliştirmesi önemli bir zemin oluşturabilir. İslam ülkelerinde demokratikleşme gereklidir. Türkiye gibi İslam ülkeleri bu demokratikleşmeye geçmelidir… ” şeklinde kararlar almışlardır.

Dinler Arası Diyalog, Kutlu Doğum Haftası ve Abant Platformu gibi faaliyetler, Ilımlı İslam projesinin Fethullah Gülen ve cemaati eliyle yürüttüğü pratiklerdendir.

Sevginaz HAMEVİOĞLU, 
Kırım Türkleri Derneği Eski Genel Başkan Yardımcısı

http://www.fikirdebirlik.org/yazi.asp?yazi=201401011