Ülkü Ocağı, kuruluşundan kısa bir süre sonra CİA'nın gözetimine girmişti. Ülkü Ocakları kendilerini azınlık olarak gören, Ermeni, Çerkez, Kürt kesiminin eline geçti. Biz bütün olup bitenleri burada anlatarak ulusumuzu aydınlatıyoruz.
Türkiye, cumhuriyet döneminin en ağır en korkunç bir kalkışmasını yaşadı. Bu olağanüstü olarak görülen olay işin gerçeğinde beklenen bir gelişme idi. Olmazsa olmazdı. Onun içinde oldu.
Bir tek gerekli soru varsa, oda; neden başarılı olamadı biçiminde olabilir. Neden? Çünkü iyi bir örgütlenme, iyi bir ağızbirliği yoktu.
Üstelik toplumun algılama biçiminide yanlış görmüşler.
Sen kalkıp köprülerde yuttaşın önünü kesmeye çalışıyorsun. Bu iş sonuç alamazdı.
Sen kalkıp üst görevli generalleri görev dışı yapıyorsun. Ancak ortada bir kan kokusu yok. Ölenlerin bir kısmı yurttaş, bir kısmı da alt görevlerdeki subaylar yada çeriler.
Sen ilk anda sallandırsaydın tepeden ikisini onuda görüntülü olarak verseydin, sonuç alabilirdiniz.
Yoksa, sizlere katılmamış olan subaylar yerlerini size neden kaptırsınlar?
Bu iş bir azcıkta 1960’teki yönetime el koymaya benzemiş. Ancak 1960’ta Hüseyin Feyzullah (Türkeş) bildiriyi okusada işin arkasında tepedekilerde vardı.
Bu başkaldıranlarda olan bir başka eksiklikte bu günkü toplumla, 1960’takı toplumun arasındakı değişik yapıyı görememek olmuştur.
Ordu kuruluşunda Fethullahçı bir assubay, generalden yüksek durumda ise, o ordu ne iş yapabilir?
Bu ilginç kalkışma, ilginç olarakta bitti. Bitiren güçte devletin tepesi olamadı. Yalnızca kalkışanların Fethullahçı olduğundan bu kurumu onlara vermeme duygusu ile yurtseverlik yaklaşımı bu kalkışmayı önlemiştir.
Şimdi gelelim bu işin ülkücülerle ilgili yanlarına.
Öncelikle belirtelim; bu Milli Görüş, bu yönetimi ele geçirmede 2001 yılı öncesi ülkücülerden çok yararlanmıştır.
O gün, bu günde AKP’nin eli ülkülerin cebinden çıkmamıştır.
Buna ek olarak bir önemli belirginlikte; MHP’nin 1969’da Cia’nın isteğiyle başlalttığı islamlaşma çalışmaları ile, yine CIA’nın AKP eliyle Türkiye’yi islamlaştırma çalışmaları sonucunda bu iki akımın ülkü birliği oluşmuştur. Bu nedenlede iyi islamlaşan ülkücüler bir bir AKP ye kayarak, AKP’nin güçlenmesine katkı sağlamışlardır. Özellikle en büyük katılım 2001 yılında AKP’nin ilk döneminde gerçekleşmiştir.
Buna birde MİT’in MHP içinde bulundurduğu kesimi ekleyince, ortada cılız bir MHP kalmaktadır.
Gelelim FETÖ örgütünün MHP ile AKP içindeki konumuna; Bu örgüt doğrudan CIA ca yönetildiğinden, MHP, AKP ile diğer bütün kurumlara en iyi sızmayı gerçekleştirmiştir. AKP’nin dışa açılımı ile yasadışı işlerini FETÖ’cüler yaptığından Erdoğan’ın bütün açıklarını biliyorlardı. Bu kesim, gerçekten bir çete, bir yasadışı örgüt biçiminde örgütlendiği için, üstelikte CIA’ca yönlendirildiklerinden elle tutulur, gözle görülür yaman işleri bulunamazdı. Ancak Türk devleti’nin iyi örgütlü olamayışı nedeniyle bu kanlı örgüt son kalkışmaya (15.07.2016) deyin kendisini gizlemeyi başarmıştır.
Bu örgütü koruyan neden islamdı. Bunlar toplumu ‘Allah” diyerek, “peygamber” diyerek, “kuran” diyerek kizdirdiler. Bu genelde müslümanın savunması olmuştur.
Biz “Siz CIA ya çalışıyorsunuz deyince, onlarda bize “sen islam karşıtısın” dediler. AKP’de bunu yapıyordu. Çalıyor-çırpiyor, sonra islama sığınıyordu.
MHP’nin içindeki Ermeni müslümanlara bir dokun bakalım, sana dönüp; “sen islam karşıtısın” diyeceklerdir.
Sonuç: FETÖ bu gün için Türkiye’de artık gizli yüzü ortaya çıkarılmış, kendilerine karşı toplum uyandırılmış, başı ezilmeye çalışılmaktadır. Bunlarla birlikte olupta bu gün tokat yiyen ülkücü, solcu, müslüman, atatürkçü kim olursa olsun, acımamak gerekir. Bu gün bu yılanın başı ezilirken, ona-buna acırsan, sonunda acınacak duruma düşersin eey Türk oğlu, eey Türk kızı…
Ajaru: İş işten geçtikten sonra bu günlerde geçmişte FETÖ’ye karşı olduğunu öne sürenlere kulak asmayınız.
Ülkü Ocakları’na sızmaların kökeni çok eskidir. 1980 öncesine dayanır. Ancak NURCUlar (FETÖ) Kürt kökenli olan Alişan Satılmış ile ondan sonra başkan olan Ermeni kökenli Harun Öztürk döneminde istedikleri çalışmaları yapıyorlardı.
Son yıllarda Türkiye’nin gündeminden düşmeyen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), ilginç bir ihbar mektubu ile çalkalanıyor. MİT’in Ankara Bölge Başkanlığı’nda görevli M.Y. isimli çalışan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bir ihbar mektubu gönderdi. M.Y. mektupta, teşkilatta mobbing yaşandığını bildirdi. M.Y. şubeden son 2 yılda yaşanan istifa ve emekliliklerin mobbing kaynaklı olduğunu iddia etti.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Alican Uludağ’ın haberine göre, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) Ankara Bölge Başkanlığı’na bağlı telefon dinleme servisinde çalışan M.Y adlı personel, teşkilat içindeki baskıları Hakan Fidan’a yazdığı bir mektupla anlattı, çarpıcı iddialarda bulundu. Ankara Bölge Başkanlığı İlke 3 Şubesi’nde yaşananları tek tek anlatan M.Y, bir örneğini de gazetemizle paylaştığı mektubunda şunları kaydetti:
Suruç intihar saldırısı ve Ankara Garı intihar saldırılarının sorumluluğunu üstlenen İŞİD militanlarının Arapça konuştukları düşünüldüğünde takdir ederseniz ki bu dilin önemi yadsınamaz. Ancak şubemizdeki Arapça monitörler (Telefon dinleyen kişi A.U.) (2) yönetime yakınlığını kullanarak Arapça görüşmelerin neredeyse tamanını İDY (İstihbarat Değeri Yoktur) yapmakta, yönetim de bu duruma göz yummaktadır. Böyle hassas günlerde on binlerce Arapça görüşmenin İDY yapılması karşısında dehşete kapılmaktayım.”
‘İnanılmaz mobbing var’
“Şubemizde inanılmaz bir mobbing olayı cereyan etmektedir” denilen mektupta, bunları şöyle sıraladı:
* Konuşulan her şeyin, yapılan her yorumun müdire ve başkan tarafından bilinmesi, müdirenin personele “Sen kalk şuraya otur, sen kalk buraya otur” diyerek kendisine yakın kişileri istediği yerlere yerleştirerek jurnal yoluyla haber aldığı şüpheleri doğurmakta, ayrıca her fırsatta müdirenin “Şöyle söylemişsin“, başkanın “Sizin aldığınız nefesten bile haberim var” bu durumu doğrulaması.
* İş ile ilgili olabilecek en basit hataların bile müdirenin odasına çağırılarak rencide edici ve aşağılayıcı dil kullanılarak uyarılması..
* İdarenin işleyiş ile ilgili bütün önerilere kapalı olması ve “buranın kuralları böyle” veya “benim emrim” diye kestirip atması.
‘Günaydın’ işkencesi
* 50 kişilik personelin her sabah müdirenin odasına gidip “günaydın’”, her akşam “iyi akşamlar” demeye mecbur tutulması.
* Son 1-2 yılda istifa(ların) ve emekli olanların şubedeki mobbing kaynaklı olduğu..
* Daha pek çok mustarip olunan konulardan dolayı ben dahil şubemizde pek çok kişinin psikoloğa gitmesi, antidepresan ve uyku ilaçları kullanması…
Kısaca arz etmeye çalışığı konularla ilgili olarak bütün cesaretini toplayın konuyu Bölge Başkanı’na anlatmaya çalıştığında kendisini dinlemediğini, gerekli araştırmayı yapmadığını belirten M.Y, mektubunu şöyle bitirdi:
‘Lütfen istatistik çıkarınız’
“Hiçbir cümlemi tam olarak bitiremediğim gibi işitmediğim azar da kalmadı. Bütün bunların kendi emri olduğunu bağırdı. Benimli ilgili araştırma yapıp en ağır şekilde cezalandırılacağımı söyledi. Ben de kendisine Müsteşarlık Makamına başvuracağımı söyledim. Sayın Müsteşarım sizden istirhamım lütfen yapılmayan Arapça görüşmelerin istatiğini çıkartınız ve şubenin içinde bulunduğu ağır mobbing konusunda personelin dinlenmesi için gerekli araştırmayı yaptırınız.”
‘Müfettiş de gönderilmedi’
Yaşadıklarını gazetemize de anlatan M.Y. çalıştığı bölümdeki yanlışları söylediği için görev yerinin değiştirildiğini ve lojmandan çıkarıldığını savundu. Sıkıntılarını sıralı tüm amirlerine anlatmasına karşın kimsenin dinlemediğini, çözüm bulmadığını, ocak ayından beri talep ettiği müfettişlerin de gönderilmediğini belirten MİT’çi, defalarca Hakan Fidan’a ulaşmak istediğini, ancak kapıların kendisine kapatıldığını iddia etti. “Cumhuriyetin bir kurumu böyle olamaz” diyen M.Y. her şeyi göze aldığını söyledi.
MİT’in MHP içinde en çok etkileyebildiği NUR yolcusu ülkücüler!
Yasadışı kurultayda yeterli anda (delege) bulunamamıştı. 900 anda beklentisi olan Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Ogan, Koray Aydın şok yaşamaktaydılar. Agızlarından tek söz çıktı: “kimse duymasın.”
Pazar günü yapılan MHP’nin korsan kurultayına katılan 656 kişilik delege adları ortaya çıktı.MHP’de Devlet Bahçeli’ye karşı çıkan kanadın, çoğunluk sağlanamadan Çağrı Heyeti’nin denetiminde 19 Haziran’da (tüzük) kurultayına katılan “noter” ce onaylandığı öne sürülen 656 kişinin tamamı il il şöyle:
Adana:Hüseyin Yakar, Ahmet Yavaş, Abdullah Açıkgöz, Hüseyin Güngör, Ali Kandemir, Yunus Uzunlular, Birol Büyüköztürk, Ahmet Kara, Yusuf Yaplıcan, Ali Uzel, Halim Söylemez, Veysel Koçakya, Ahmet Sel, HamitYılmaz, Yılmaz Öztürk, Mehmet Metanet Çulhaoğlu, Mustafa Çay, Türkeş Filik, Mustafa Şahin Gökçe, Üzeyir Ateş, Musa Öztürk, Mustafa Demirci, Murat Cevheribucak
ADIYAMAN:Mehmet Ali Ede, Mahmut Can
AFYONKARAHİSAR:Ulvi Yaman, Bekir Yıldırım, Mehmet Tuğrul, Ceylan Morca, Mehmet Turan, Osman Kutlu, Alper Yağcı, Tahir Genç, Ender Şener Çicek, Saffet Acar, HurşitÇetin
AMASYA:Ahmet Köse, İbrahim Mermer, Mustafa Kenan Kaplan
Ankara:Enver Demirel, Fazıl Köremezli, Gürsel Bilgiç, Coşkun Ünal, Bircan Akyıldız, Baha Cankut Sarıtaş, Mustafa Ulusoy, Mürsel Yıldızkaya, Hüseyin Temiz, Ahmet Uzunoğlu, Birol Duman, Hamit Yavuz, Yener Samur, Birol Ataseven, Uğur Tekin, YahyaYüzüak, İbrahim Kartal, Hasan İncekara, Hikmet Durgut, İlhami Özdemir, Mithat Keskin, Orhan Artuç, Muhtar Can, Rıfat Songür, Selahattin Sezer, Mustafa Şahin, Necati Deli, Selami Ünür, Mahmut Aksoy, Taner Aktaş, Seyit Sarp, Mikail Tunç, Tevfik Yalçın,SinanEkinci, Şemsi Erdem, Tuncay Tekay
Antalya: Cengiz Ismık, Hasan Gökçe, Mustafa Gül, Ahmet Kaçar, Halil Kuşçu, HüseyinOktay, Mustafa Kurt, Ahmet Aydın, Hilmi Er, İsmail Şah Yılmaz, Muhammet Ateş, Süleyman Yıldız, Şevket Özkan, Ali Adnan Kaya, Mesut Yılmaz, Türker Babalık, Hüseyin Yılmaz, Yetkiner Bilgi, Yücel Apaydın, Mahmut Akar, Süleyman Şahin, Zihni Asiltürk, Ali Atabey, Mustafa Küçükmacar, Cafer Uyar, Recep Bal, Mehmet Yüksel, Cemile Er, Musa Ertugan, Mehmet Ali Palabıyık, Ömer Özdemir, Özcan Şahin, Mehmet Cüneyt Güzel, Mehmet Duran Atalay
ARTVİN: Nedim Özel, Seyfettin Albay
AYDIN: Birol Özsoy, Mehmet Yavuz, Ömer Gürhan Kılınç, Gürşat Kale, Menderes Aksoy, Ömür Kadem, Muhammet Ali Künkçü, Haldun Haluk Alıcı, Yusuf Vural, Mustafa Döngel, Hasan Nargiz, Mustafa Gökçe, Mustafa Seven, Hasan Hüseyin Erel, Hayri Güleç, SaimUlutaş, Yakup Türker
BALIKESİR:Hakan Güzel, Hüseyin Özel, Abdullah Ceylan, Gülgün Duman, AdemDemiraslan, Adnan Tugsal, Erol Aldemir, Sefer Özen, Yüksel Efe, Hüseyin Uysal, İsmail Sönmez, Mehmet Emin Karabulut, Murat Çolak, İsmail Yenal,Erol Temel, Nevzat Uğurlu, Ömer Öztürk
BİLECİK: Ender Metin, Halit Aydoğdu, Ahmet Gürses, Ali İslah, Metin Şirin, MustafaAydemir
BOLU: Çetin Yardemir, Mansur Şen, Mehmet Aydın, Hüseyin Tekin, Şükrü Gülez
BURDUR: Menderes Torun, Ömer Atasoy, Atilla Yeşilgöz, Aydın Kaplan, Ümit Alagöz, İbrahim Sakızcı
Bursa: Celal Kosova, İsmail Şeker, Mehmet Aslan, Mehmet Bilgiç, Ahmet Türkmen, Cemalettin Sağlam, Ahmet Koç, Erhan Şahin, Mehmet Kalpan, Mehmet Yumak, Metin Yıldıran, Erkan Subaşı, Günal Şahin, Atilla Satır, Yüksel Albayrak, Zalkıf Akdemir, Orhan Galata, Zekeriya Day, Zekeriya Zaralı, Osman Uçar, Baki Öz, Hayri Tekcan, Hilmi Dükkancı, Nihat Doğan, Nusret Türkmen, Behlül Erkin, Hasan İnce, Yavuz Bülbül, Hasan Toktaş, İhsan Keçeci, İsmail Asa, Muhammet Hanifi Kantar, Müfit Besler, Nazım Lükel, Özcan Üncül, Recep Sarıbaş, Recep Yüksel Kesen, Yusuf Güney
ÇANAKKALE: Hüseyin Doğan, İsmet Bakan, Ali İhsan İşcen, Necdet Önel, Recai Ertan, Ali Tevfik Aytimurel, Hikmet Dağlı, Ünal Çetin, Zeki Yılmaz
ÇANKIRI: Arif Çayır, Ömer Bezci, Yüksel Esel, Çetin Kapdan, Mustafa Yazıharman
DENİZLİ: Halit Çekiç, Hasan Akgün, Ali Semerci, Hüsamettin Aşkın, Bayram Gümüş, Hüseyin Bağ, Fatih Coşkun, Osman Karakuzu, Özer Küçükçal, Fethi Akcan, Sezgin Arıkan, Halil İbrahim Çerçi, Hüseyin Ülgen, İbrahim Ekiz, Mehmet Tuğrul, Süleyman İsen, Temel Başbuğ, Yasin Öztürk
EDİRNE: Ayhan Yeni, Yakup Turunç, Gürsel Şimşek, Murat Bayraktar
Erzurum: Hamdi Akın, İbrahim Dumlu, Aziz Keleş, Kadir Kılıç, Zekai Kaya, FethullahYapan, Gökhan Yılmaz
ESKİŞEHİR: Kadir Çalışıcı, Kadir Diker, Ahmet Boztepe, Mehmet Emin Yeşil, Mustafa Göllü, Ertan Özdemir, Hasan Gürbüz, Nizayi İrfan Ünver, Oğuz Sever, Recep Kılıçarslan,Serdar Ulucan, Tahir Doğan, Yaşar Gürel,Yunus Aygüzel
GAZİANTEP:Mehmet Tiryaki, Mehmet Söylemez, Ahmet Kucur, Mustafa Barış Çoban, Oğuz Çoban, Durdu Ergin, Gökhan Yılmaz
GİRESUN: Veysel Cengiz, Fatih Emecen, Hamit Hanoğlu, Hüseyin İsmailoğlu, OrhanErzurum
GÜMÜŞHANE: Ali Ateş, Güven Kapucu, Nurgül Özener
HATAY:Ahmet Çelik, Mehmet Gürhan Açıkgöz, Metin Önde, Ali Ok, Cemil Yılmazlar, Mehmet Ali Yıldırım, Orhan Çiter, Süleyman Turan Çirkin
ISPARTA: Muhammet Ekinci, Adnan Soylu, Nurettin Akgül, Erol Civelekoğlu, Halil Hilmi Tütüncü, Ramazan Pala, Vedat Yılmaz
MERSİN: Abdulkadir Arsoy, Çetin Yalçın, Durmuş Ali Çerekçi, Emre Aksay, Nebi Yılmaz,Ahmet Günel, Ahmet Polat, Erdal Bulut, İlhan Çokgün, Kerim Tufan, Kudret Özdemir, İlkerYıldırım, İrfan Şahin, Mehmet Ballı, Mehmet Türe,İsmail Tepebağlı, Mehmet Sabırlı, Mehmet Özgür Sanal, Sinan Köken, Şükrü Kılınç, Nebi Ulupınar, Osman Oğuz, Ö.BarbarosBoyer, Turhan Tuna, Zeki Öztürk
İstanbul:Cengiz Yenigün, Dursun Çolak, Adem Hanedar, Halil Feyizoğul, Hüseyin Özgür, Emin Erdoğan, Fatih Bulut, Adil Erkoç, Murat Doğan, Mustafa Karaman, Ahmet Kaya, Fazıl Özen, Güven Adıgüzel, Habip Yalçın, Hakkı Özyurt, Ali Dinçer Çolak, İbrahim Cingi, İbrahim İlhan, Alparslan Alparslan, Mustafa Aykal, Mustafa Coşkun, Seyfullah Yılmaz, Tuncay Buruşuk, Uğur Fora, Müjdat Öztürk, Yaşar Özkan, Ayşe Melda Tokyay, Umur Arıkan, Ümit Beyaz, İbrahim Sungur, İhsan Zomp, Akif Taşdemir, Ali Yıldırım, İlyas Kumbasar, İsmet Koçak, Vedat Bayram, Kamil Gülketin Öztürk, Ali Derindağ, Berat Yılmazel, Celalettin Akyol, Yakup Fındak, Yaman Özdemir, Kemal Bayrak, Mehmet Aslan, Recep Karaot, Mert Kar, Mesut Dursun, Oğuz Sarul, Ömer İbrahim Sayın, Rıfat Çeker, Sabri Şenel, Serdar Okay
İZMİR: Ersen Altınkeser, Hakan Ürün, Mustafa Karakuş, Naci Düz, Alaattin Topçu, Hasan Hüseyin Akgül, Rıza Dönmez, Salih Atakan Duran, İbrahim Soğancıoğu, İbrahim Yayla, Ali Karakuş, Levent Görür, Mehmet Koyukan, Alpay Gökmen, Cumhur Tüzemen, Sertaç Teknecioğlu, Turan Çetinarslan, Ülkü Doğan, Murat Koçyiğit, Murat Taşer, Mustafa Kandil, Selim Demirel, Yurdadoş Mutlu, Serkan Acar, Volkan Evci
KARS:Süleymen Karayazı, Atanur Adıgüzel, Nevzat Yıldız
KASTAMONU:Erkan Yıldız, Orhan İshakbeyoşlu, Sami Savukçan, Hakan Çetin, Ali Osman Kurtçu, Bayram Sarımeğe, İsmail Berber, Nurullah Kayıran, Dursun Ergin
KAYSERİ:Halit Demir, Nuri Mihmat, Abdulkadir Yalçın, Orhan Köksal, Ömer Semerci, Abdullah Yılmaz, Adnan Köksel, Ahmet Eraslan, Dursun Atağ, Fatih Keleğ, Fehmi Çolak, Mustafa Köse
KIRŞEHİR: Erhan Talu, Ali Şahin, Ali Rıza Budak, Abdullah Doğan
KOCAELİ: İskender Turan, Kaan Dilmen, Mehmet Emin Şimşek, Murat Öge, Fatih Kartal, Fatih Kürşat Demir, Hüseyin Çıldır, Hüseyin Avni Aslan , Orhan Kılınçsoy, Türkkan Özkan
KONYA:Galip Karaca, Hacı Mustafa Bozkurt, Ali Delikanlı, Murat Atçı, Mustafa Taşkın, Alparslan Gündoğdu, Burak Parlak, Abdullah Söğüt, Zihni Fırat, Zinnur Sarıkaya, Hafız Ali Mercan, Halit Atasoy, Abdullah Koç, İbrahim Koyuncu, Mehmet Hanifi Korkmaz, Mevlüt Pekşen, Abdülkadir Çat, Nurişen Koçak, Osman Fedai, Süleyman Şenol
KÜTAHYA:Osman Ünal, Şeref Zeyrek, Halil İbrahim Kazcıoğlu, Mehmet Akbunar, Yüksel Ünal, Mustafa Demir
MALATYA:Gökhan Şahin, Hasan Şentürk, Muzaffer Çelebi
MANİSA: Cemal Kutlar, Cengiz Ergün, Tanju Balatlı, Uygar Yabaş, Vedat Terdi, Abdullah Aktuna, Gökhan Karaçoban, Mustafa Güvenç, Necati Selçuk, Onur Baylan, Hüseyin Tosun, Ahmet Kırkaya, Ahmet Köktopçu, Ali Çakır, İbrahim Kilimci, Mesut Kızıltuğ, Mustafa Enöz
KAHMARAMANMARAŞ: Nevzat Taner, Ramazan Yüce, Ahmet Nazım Engizek, Ali Çatalbaş, Ali Uyan, Galip Bal, Halis Koca, Mehmet Karnas, Mehmet Şeker
MUĞLA: Mehmet Tosun, Mehmet Çayırlı, Sadık Gün, Abdulah Küçükbozbaş, Salim Tokalaş, Asım Başaran, Süleyman Taşkın, Telat Topçuoğlu, Ümit Alper, Hüseyin Nizamoğlu, Keramettin Tülerli, Servet Göka
NEVŞEHİR: Burak Kalfaoğlu, Eyyüp Öz, Göksel Taşçı, Abdullah Ergen, Arif Aytekin, Bekir Mesut Ünal
NİĞDE: Yunus Yıldız, Bilal Uğur, Hikmet Bekil, Mustafa Balcan
ORDU:Nedim Can, Serdar Ateş, Şinasi Keskin, Hayati Yılmaz, Mehmet Demirci, Mevlüt Demirbaş
SAMSUN:Cihat Unat, Ersin Kıcır, Ömer Süslü, Süleyman Akdemir, Zafer Civelek, Hakan Gümü, Ahmet Toprak, Bülent Şener, Mehmet Aydın, Mehmet Akyüz, Osman Süzen, Cemal Ceyhun Karaca , Hasan Aksoy, Hüseyin Acar, İlhan Tarım
SİNOP:Halil Dilek Özcan, Hasan Aslan
SİVAS:Yusuf Yıldırım, Murat Taşçı, Nami Çiftçi, Osman Er, Ragıp Özkan, Yaşar Aşkın
TEKİRDAĞ: Enes Kaplan, Hakan Özgül, İmdat Altıntaş, Ahmet Hisal, Alaattin Özgül, Musa Sarıaydın, Mustafa Aydın, Gencan Pakalpakçı, Yusuf Çetin, Muzaffer Destereci, Sertaç Alkaya, Aslan Dallı
TOKAT:Ahmet Yenihan, Levent Aslan, Mehmet Vergili, Ahmet Turan Ünverdi, Alparslan Özcan, Fatih Demirkol, Mustafa Özcan, Namık Ateşli
Trabzon: Şükrü Kuleyin, Refik Kurukız, Salih Dilaveroğlu, Mustafa Sağlam, Mustafa Yılmaz Odabaş, Oktay Kaplan, Abdülaziz Saykı, Metin Gedikli, Muammer Demeli, Abdülbaki Malkoçoğlu, Burhan Bekar, Erhan Akbulut, Halil Kul, İbrahim Türk
ŞANLIURFA: Musa Kazım Deniz
UŞAK:Şevket Gök, Ahmet Özkan, Ramazan Alaybeyoğlu, Ali Kuru, Ali Kurt
KIRIKKALE: Serkan Tunçbilek, Şevket Özsoy, Yavuz Kuzucu
BARTIN:Sezai Bilgin
ARDAHAN:Taşkın Polat
IĞDIR:Hakan Şıktaş, Kasım Birge, Özcan Günsoy
KARABÜK:Burhanettin Arslan, Mustafa Dursun
KİLİS:Arif Amoca, Halil Özdemir
OSMANİYE:Mustafa Boysal, Mustafa Nuri Nuhoğlu, Ahmet Şişman, Doğan Öztürk, Hamza Büyüköztürk, Muhammet Kaya
DÜZCE: Mehmet Okan Yanmaz, Mete Taşören, Taner Çetinkaya, Dursun Can, Hülya Ersoy, Hüseyin Turna
KURUCULAR KURULU: Mehmet Nihat Erşekerci, Abdülmuttalip Polat, Ali Sağır, Hayrettin Başeğmez, Mehmet Gümüştaş, Mehmet Küçükince, Mevlit Dedeoğlu, Niyazi Akıska, Selahattin Güntay, Tahsin Ünlü
MERKEZ YÖNETİM KURULU:Ahmet Turgut, Aybüke Topcubaşı Ekici, Bünyamin Polat, Celal Dağgez, Mehmet Kılıç, Mustafa Erdem, Osman Cem Kazmaz, Ömer Demirel, Özcan Pehlivanoğlu
MİLLETVEKİLLERİ: İsmail Ok, Nuri Okutan, Seyfettin Yılmaz, Yusuf Halaçoğlu, Ümit Özdağ
Bizi müslümanlaştırarak soydular. Bu soygunlar genelde Milli Görüş ile diğer islamcı akımların eliyle yürütülsede ülkücülerin içinden bir kesimde bu soygunlara katıldılar. Onlar namaz kılarlardı. Oruç tutarlardı, Allah’ın adınıda ağızlarından düşürmezlerdi.
“İhlas cıların” akçaları lüks yatlara gitti
27 Mayıs 2016
BDDK tarafından 2001 yılında faaliyetlerine son verilen İhlas Holding’e ait İhlas Finans’ın, mudilerine yönelik ödemeler yılan hikayesine döndü. Son olarak 2009 yılında küresel krizi bahane eden grup, ödemeleri 2016 yılına kadar ertelenmesini sağlamıştı. Holding şimdide, içinde bulunduğu mali krizi gerekçe göstererek, mudilere ödeme yapmaya yanaşmıyor. El koyma işleminin üzerinden geçen 15 yıllık dönemde büyük kısmı vefat eden mudiler ise, haklarını aramak için bir dernek kurdu. Sık sık sosyal medya aracılığı ile AKP Hükümeti’ne seslenen mudiler, “İhlas Holding’e kayyum niye atanmıyor” diye sordular.
İhlascıların acı geçmişleri şöyle:
HAÇ VE UMRE PARALARI BATTI
Türkiye’nin ilk özel finans kurumları arasında yer alan İhlas Grubu’na ait İhlas Finans Kurumu, grup şirketlerine örtülü kaynak aktarımı nedeniyle 2000’li yıllarda battı. BDDK da, mali açıdan yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelen İhlas Finans’ın faaliyetlerini 2001 yılında durdurdu. Bu dönemde murakıplar tarafından hazırlanan raporda, İhlas Finans’ın kaynakları ile grubun sahibi olduğu TGRT ve Türkiye Gazetesi’nin fonlandığı kaydedildi. Yine aynı raporlarda, 2001’de 222 bin 298 mudiye, 676 milyon dolar ve 245 milyon Euro borcu olduğu bilgisi yer aldı. O dönemde özel finans kurumları garanti kapsamında olmadığı için, mudilerin alacaklarını devlet üstlenmedi. İhlas Holding ise, 222 bin mudinin alacağını kademeli olarak ödeneceğini duyurdu. Bu dönemde, mudilerin alacaklarının bir kısmı, gayrimenkul veya mal olarak ödendi. 2009 yılına gelindiğinde ise 68 bin hesap sahibinin 398 milyon dolarlık alacağı kaldı.
KÜRESEL KRİZİ GEREKÇE GÖSTERDİLER
İhlas Holding, 2009 yılında küresel krizi gerekçe göstererek, yaklaşık 70 bin mudinin alacağını beş yıl ötelenmesini istedi. Devlette holdingin bu talebini olumlu bularak, mudilerin tüm alacaklarının ödenmesi için 2016 yılına kadar süre verdi. 2016 yılına gelindiğinde ise holding yine mudilerin alacaklarının tamamını ödemedi. Şimdi de holdingin içinde bulunduğu mali darboğaz gerekçe gösterilerek, mudilerin alacaklarının yeniden ötelenmesi planlanıyor. Bunun içinde bazı lobi çalışmaları yürütülüyor.
CAMİYE KAYYUM VAR İHLAS’A YOK
İhlas Holding, binlerce aileyi mağdur etti. Aradan geçen 15 yıllık süre içinde, paraları İhlas Finans’ta batan bir çok vatandaş hayatını kaybetti. Geriye kalanlar ise bir dernek çatısı altında birleşerek, haklarını aramayı sürdürüyor. Sosyal medya aracılığı ile seslerini duyurmaya çalışan İhlas mağdurları, sosyal medya üzerinden paylaştıkları mesajlarda, son dönemde camilere yaşatma derneklerine dahi kayyum atanmasını hatırlatarak, “İhlas Holding’e kayyum niye atanmıyor” diye sordular.
ÖREN’İN LÜKS YAŞANTISI TEPKİ TOPLADI
İhlas mağdurları 15 yıldır alacaklarını tahsil etmenin yolunu ararken Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören’in şatafatlı yaşantısı büyük tepki topladı. Mücahit Ören’in, son dönemde satın aldığı milyon dolarlık yat ve villaların fotoğraflarını sosyal medya üzerinden paylaşan İhlaszedeler, adeta isyan etti. Enver Ören’in vefatının ardından holdingin başına geçen Mücahit Ören, yakın çevresinde lüks yaşantısı ile tanınıyor. Ören’in şatafatlı hayatı, cemaat içinde rahatsızlığa yol açtı.
Bu gelişmeler, ülkücü kesimi titretti üstelikte, kendisine getirdi. Neden?
MHP içinde yeyiciler, yalancılar, talancılar, köstebekler birden bire bir dumanlı günde ülkücülerin yüreklerine ellerindeki kamalarla dürtmek istediler.
Cemal Enginyurt: (Yılma Durak”a) “Sen Fethullahçısın” dedi. Yılma Durak: (Cemal Enginyurt’a) “Sen bunu bana diyemezsin. Senin yedi ceddini temizlettiririm” dedi.
Yalan, yalan, yalan …. Yok bu yönetim son seçimde az oy almış, yok Devlet Bahçeli AKP’ye gizli, açık arka çıkmış, yok yok diğer partilerle ortak yönetimi (CHP+HDP+MHP) oluşturmadınız. Yok MHP’nin bazı kuralları “demokrasi” ye uygun değilmiş.
Bunların tümüde uydurma nedenlerdir.
Bir tek nedenle ülkücülügün ocağına ot (ateş) yaktılar. O nedende! Bu gün Genel Başkan adayı olanları, Sayın Devlet Bahçeli (millet velkili adayı göstermemiştir. Şimdi bu seçilemeyenler, birleşip Sayın Devlet Bahçeli’yi al asağı edip, kendi önlerini açmayı düşündüler. Arkalarınada MHP’de başarılı olamayan, umduğunu bulamayan birde ayrıca MHP’nin yönetime gelmesiyle gün göreceğini düşünen çapsız-mapsız kesimlerde onların arkasına düştüler. Bunların bir kısmı bulunduğu bölgede işi aşı olmayan, aldığı borçları ödeyemeyen, yada parasını pulunu orospulara yedirmiş olan sözde ülkücülerdir.
MHP’de yasalar iyi değildide iki dönem seçmişler seni, gıgın çıkmamış, aday yapılmayınca yeri göğü inletiyorsun. Ancak gözden kaçanda bir başka gerçek var! Oda MİT 15 yıldır bütün Anadolu’da Devlet Bahçeli gitsin MHP “iktidar” olacak görüşünü islemişti. Buda bu çıkarı için kazan kaldıranlara bir güzel ortam yaratmıştı.
Bu arada talancılar, yalancılar, vurguncular, işbirlikçiler MHP’nin yakasından düşmemişlerdi, düşürülememişlerdi. Şimdi bunlar şaşırdılar, kendilerini ortaya atarak, en azından bilinir duruma geldiler.
Bundan sonrası bunlar “Fethullah Gülen”ci olarak yüreklere kazınmışlardır. Artık onlar MHP’de yada başka yerdede olsalar, kendilerini gizleyemeyeceklerdir.
MHP yönetimide bundan böyle kimi nereye başkan seçmesi gerektiğini iyi anlamış durumdadır diye düşünmekteyiz. Bu olmazsa basın yayın artık bu yıllardır MHP’ye sızmış olan Fethullahçıları unutmayacaktır.
Bu gelişmeleri ülkücü taban neden iyi anlayamıyor derseniz, onunda açıklaması böyledir; Sayın Devlet Bey’in yakınlarında bulunanlar, ondan önceki dönemde MHP’ye sizmiş olanlardır. O kesim MHP’de büyük yanılgıların olmasını sağlamışlardır.
Ülkücü tabanı uyaracak, gizli kuruluşlar ile MİT’e bağlı kişilerin oyunlarını bilecek, yorum yapacak kişiler bulunmuyordu. Üstelik olanlarda ortam bulamıyorlardı. Biz bunu yapabildik, çünkü biz bu içteki satılmışlara karşı dayanıklı idik.
Bu yazı buraya deyin yürekleri hoplatmadı, hoplatacak sözler geliyor…
Çok yakında MHP’deki gelişmelerin ortamını 2000’lerden beri oluşturmuş olan derin MİT’çiyi gerek görüldüğü üzere açıklayacağız.
MHP’de bugünkü olanların temelleri çok yıllar öncesinden atılmıştı. Müslüman Ermeni-Çerkez işbirliği islam söylemleri altında MHP’de bu günkü ortamı yarattı. Sizin allandıra pullandıra alkışladığınız, MHP’nin başına getirmek istediğiniz bazılarının ugunu / ırkını bilince kan tükürebilirsiniz!
AKP, uzun bir yönetme döneminden sonra duraklama dönemine girmiştir. Bu gelişme bundan üç dört yıl öncesi beklensede, açık duraklama kendisini etken olarak göstermemiştir.
Bunun nedenleri toplumun, iç yapısı, birde yönetimdeki gücün AKP, karşısındakı kesimleri (CHP, MHP, BBP, başkaları) içeriden vurarak, halka AKP’yi bir tek kurtuluş yolu olarak göstermesine bağlı olmuştur.
Buna başka nedenlerde ekleyebilirsiniz.
Şimdi ise, AKP, kullanma günü geçmis bir yiyecek durumuna düşmüştür. Bozulma belirtileri başlamıştır.
Bunu nereden anlayabiliyoruz? AKP, kendisini oluşturan, geliştiren, yükselten ortaklarını bir bir yittirmiştir.
Önce iç ortaklarını yitirmiştir. Bunlar kimlerdi?, yada kimlerin olusumlarıydı? Derseniz.
En etken kesim FETÖ idi. FETÖ ile AKP sağ kanadını koparttırdı. Seçimlerde pek etkisi görülmesede, FETÖ’süz, AKP’nin kendisini yasa dışı, yasa içi alanlarda eskisi gibi iyi gösterememektedir.
Tek başına çalmayı bile başaramamış, ağzına yüzüne bulaştırmıştır.
FETÖ gidince yurttaşın başarısız çocuklarına sınavlarda başarı yolu tıkanmıştır. Onun bunun yerine sınavlara başkalarını sokarak, iş kazandırma düzeni bozulmuştur.
Devlet mallarıda satıla satıla, dağıta dağıta tükenince tünelin sonu görünmüştür.
Bu gün AKP’nin bölünmesi kendisini sorgulaması gecikmişse burada MİT’in Erdoğan’ın elinde oyuncak bir kuruluşa dönderilmesindendir. Buda doğaldır. Hakan Fidan, sonradan bir indirme olarak kuruma sokulmuştur. Onun içinde oda, yönetim değişirse kendisinin yasalarla yüzleşmesinde korktuğundan, titreye titreye yasaları çizerek bu yönetimin görevde kalması için çalışmaktadır.
Bir düşünün, bu gün günde 4-5 kişi PKK ya karşı savaşta kara toprağa düşerken kimseden AKP ye karşı ses yükselmiyor. Ya birde bir başkası ortak olsaydı? CHP yada MHP, ne olacaktı?
Söz de yaygarada böyle olacaktı. “Ne yapalım AKP dönemi iyiydi, ancak halkımız bize ortak kazandırdı. Olaylar başladı, ölüler geliyor. Gelecek seçimde AKP ye oy verin kan dursun.” Diyeceklerdi.
Böyle pişkinlerle karşı karşıya bu toplum.
Bu gün gelinen yer neresidir?
AKP çok büyük bir korkuya kapılmış durumdadır. Kendi aralarında konuştukları tek konu: “Ya Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, yada aramı.dan ayrılan bunca kişiler (Salih Tuğ, Nevzat Yalçıntaş, Bülent Arınç,Hayati Yazıcı,Abdullah gül, Hüseyin Çelik, Nihat Ergün), yaptığımız yasadışılıkları dışarıya çıkarırsa ne olacağız?” biçimindedir.
Gündem>Bu kez Hüseyin Çelik yazdı, Arınç retweet etti: Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz
Bu kez Hüseyin Çelik yazdı, Arınç retweet etti: Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz
08 Şubat 2016 – 16:54:00
Eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik, kendi internet sitesinde kaleme aldığı yazıda, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın son açıklamalarının AK Parti içinde yarattığı tartışmalara değindi. “Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz” diyen Çelik, “Eleştiri hak, hakâret acizliktir” ifadesini kullandı. İşte o yazının öne çıkan bölümleri:
– Büyüklerimiz “müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar” demişlerdir. Yani: fikirlerin çatışmasından gerçek denen şimşek doğar. Allah insanları farklı farklı yaratmıştır. Yaradılışın özü, çeşitlilik ve çoğulluktur.
– Emevilerle beraber, istişare, tartışma ve eleştiri rafa kalktı. İslam tarihinde ne yazık ki Cumhurî uygulama, yerini saltanata bıraktı. Saltanat, ortak ve aykırı görüş kabul etmez.
– Oldum olası Batı demokrasilerinde de istişare, tartışma, hatta rahatsız edecek derecede aykırı düşme ve eleştiri olmazsa olmaz kabul edilmektedir.
– Yanlış anlaşılmasın istişare, önceden biri veya birileri tarafından kararlaştırılan konuların bir heyete tasdik ettirilmesi değildir. İstişare, her türlü peşin kabulden arınmış bir tartışmayı ve fikir alışverişini gerektirir. Yani miş gibi yapmak istişare olmaz.
– Genç kardeşlerimize hatırlatmakta belki fayda vardır. Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değil aslî unsurlarıyız: Ben, DYP’den ayrılıp Ak Parti’nin kurucuları arasında yer alırken, bugün büyüklerimizin iltifatlarına mazhar olan, uçaklarından ve heyetlerinden hiç eksik olmayan, kapılarını bolca aşındıran birçok kimse, Milli Görüşçü damgası yiyip, 28 Şubatçıların hışmına uğramamak için selamlarını bile esirgiyorlardı.
– Sayın Arınç’ın, benim veya başka bir arkadaşımızın söyledikleri, yazdıkları bazı Ak Partili arkadaşların, bazı kapıkulu gazetecilerinin veya sosyal medya kullanıcısı sözümona troll ve troliçelerin hoşuna gitmeyebilir. Bizi bundan dolayı eleştirmek de en tabii haklarıdır. Ancak tuvaletlerin kapısının arkasına bile yazılamayacak ifadelerle bize saldırılmasının akıl tutulmasından başka izahı yoktur.
– Ben Ak Partilileri ve Ak Parti gençliğini bundan tenzih ederim. Çünkü Ak Parti gençliğinin böyle bir seviyesizliğe alet olmayacağına inanıyorum. Eleştirmekle hakaret etmek, haysiyet cellatlığı yapmak, işi şahsiyata dökmek, insanların aile fertlerine saldırmak, onları paralelci ilan etmek ve nihayet bütün bunları fikrini söyleyen, itirazını medeni bir şekilde dillendiren kişiye karşı bir linç kampanyasına dönüştürmek demokrasiyle de insanlıkla da, islamlıkla da bağdaşmaz.
– Hele ki bu kimseler, yıllarca bu Parti’nin taşıyıcı kolonları olarak vazife almışlarsa…Hele ki bu insanlar, çileli günlerin baş eğmeyen neferleri İse…Hele ki bunlar, en zor gün ve anlarda sizinle beraber hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi veren gazetecilerse…
– Özgüven patlaması ve güç zehirlenmesi, sitem eden, kırgın olan veya zarar vermemek adına kenarda duran herkese ” sanki kunduramdan bir çivi düşmüş” muamelesi yaparsa gün gelir yalın ayak kalmak mukadder olur. Bizden söylemesi.
TARTIŞMA NASIL BAŞLADI?
1) Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 30 Ocak’ta CNN Türk’te Taha Akyol’un programında konuştu.
2) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arınç’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili sözlerine tepki gösterdi, “Benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi dürüst bir hareket değildir” dedi.
Arınç, gelen eleştirilere Twitter’da yazılı açıklamayla yanıt verdi, ”Söylediğim her sözün sonuna kadar arkasındayım” dedi. Arınç’ın 6 sayfalık açıklamasını Çelik kendi hesabından retweetledi.
Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.
Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı
Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.
Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?
Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.
* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.
ABDİ İPEKÇİ İÇİN ELİNİ KANA BULAMIŞTI…
Çerkez yakasında Aydın Doğan,Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.
ÇERKEZCİ- ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU
Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.
Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan ERMENİ yurttaşımız RASİM OZAN KÜTAHYALI
Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.
Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.
Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:
“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”
VAN GÖÇMENLERİ İLE ÇERKEZ İŞBİRLİKÇİLERİNİN CIA’YA BAĞLILIKLARI, TÜRKLER’İ ŞAŞKINA ÇEVİRDİ.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yurtdışında Gülen cemaatinin Türk okullarının kapatılmasına yönelik girişimlerine, değişik partiler le kuruluşlara yerleştirilmiş CIA köstebeklerince (ajan) karşı çıkıldı.
Hükümet ile Gülen cemaati arasındaki gerginlik tırmanırken Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türk okullarının kapatılmasına ilişkin girişimlerde bulunması korku ile tepkilere yol açtı. Telekeyin çeşitli yerlerinde sayıları 160’ı bulan okulların bir anlamda Türkiye’nin kültür elçiliğini yaptığıone suruldu. Çoğunluğu Van göçmeni ile Çerkezler’den oluşan çeşitli köstebekler, bu yönüyle bakılmasını Türk okulları konusunun iktidar-cemaat kavgası dışında tutulması gerektiğini vurguladılar.
Türk Ocakları eski Başkanı Nuri Gürgür: Başbakan’ın girişimi yanlış, dedi. Gürgür kendiside Van göçmeni
Nuri Gürgür ile Fethullah Gülen, cia’nın elemanları
Ülke içerisindeki tartışmaların ve tartışmaların bu tür konulara bulaşmasının yanlış olduğunu belirten Türk Ocakları eski Başkanı Nuri Gürgür, “Çünkü bu okullar sonuç itibariyle belli bir camianın değil doğrudan doğruya bizim Anadolu insanının ortaya çıkardığı kurumlardır” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Özellikle Türk dünyasında bu okullardan bazılarını benim görme fırsatım oldu. O bölgelerde bunların son derece yararlı olduklarını bizzat müşahede ettim. Çünkü Türk dünyası ile ilişkilerimiz 20 yıldan beri belli bir seviyenin üzerine çıkmadı. Türkiye’nin devlet olarak Türk dünyasında yaptığı fazla bir hizmet yok. Şu anda da zaten devlet olarak yapılan hizmetlerin büyük bir bölümü Gazze’ye, Somali’ye ve benzeri İslam ülkelerine doğru yöneltiliyor.
Gülen, cia’nın imamı
Dolayısıyla Türk dünyasında bu okulların varlığı Türkiye açısından her bakımdan yararlıdır. Başbakan’ın bu noktada olayı tamamen Cia karşıtı değerlendirmesini yanlış bulurum. ”
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri: derin köstebeklerden Çerkez, Türk kültürüne darbe, dedi.
Özcan Yeniçeri, yolunu şaşırdı.
Hükümetin öfke, hırs ve öç duygusu ile hareket etmesinin Türkiye Cumhuriyetine çok büyük zararlar verdiğinin altını çizen MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri şöyle konuştu:
Fethullah Gülen okullarının açılışında Türk çocukarı amerikan bayrağı önünde oyunlar oynuyorlar
“Kurulmuş kurumları onlarca sıkıntı ile onlarca maliyete katlanarak meydana gelmiş kurumları gidip yabancı devletler nezdinde kötülemek, onların kapatılmasını istemek ve bunların kapatılmasına sebep olmak Türk kültürünün yayılmasına, Türkçenin gelişmesine ve Türkiye’nin dünya üzerindeki etkinliğine yönelik bir darbedir. AKP ve Başbakan’ın intikam duygusu gözünü perdelemektedir. Türkiye’nin menfaatlerinin nerede olduğu konusunda kafaları karışıktır. Okulları kapatmaya kalkmak bir anlamda Türkiye’nin oradaki yumuşak gücünü de ortadan kaldırma anlamına gelmektedir. Yalnız bunlar mı dışarıda amacına uygun faaliyet göstermiyor? TİKA ne yapıyor? TİKA’nın yurtdışındaki faaliyetleri acaba gösterilen amaçlar doğrultusunda mı oluyor? Onlarla ilgili de bir takım iddialar, ithamlar var. O zaman TİKA’yı, Yunus Emre Enstitüsü’nü veya benzeri bir takım orada söylenen yanlış işler oluyor diye bunları da mı kapatmak gerekiyor. Bir devlet uzun vadeli meselelere bakar. Toplumsal çıkarı esas alır. Tarihten gelen ve mevcut hali ileriye taşıyacak stratejiler üzerinde durur. Onun için intikam ve nefretle alınan kararların Türkiye’ye ve bu kararı alanlara hayır getirmeyeceği açıktır. Bu çok büyük bir yanlış olur. ”
Bakın şimdi bi TIKA neyin nesi? Cia‘nın örtülü bir karakoludur. İyide bu okullarda birer cia’nın karakolları iken Özcan Yeniçeri ne istiyor?
Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek: derin köstebek, Çerkez, Akıl işi değil, dedi.
Uçkuru düşük CIA elemanı Namık Kemal Zeybek
Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki yaklaşımını son derece tutarsız bulduğunu söyleyen Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek Türk okulları hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Bu camianın dışarıda açtığı okullar, hizmet dedikleri şeyin en iyi tarafıdır. Bugün dünyanın birçok yerinde okullar açıyorlar. Bu okullarda belli ölçüde Türkçe öğretiyorlar. Bunun dışında bunu bilerek söylüyorum çok yüksek bir eğitim düzeyi ortaya koyuyorlar. Bu yüzden de bulundukları her ülkede de adına Türk Okulları dendiği için ya da bazı yerlerde Türk Kolejleri dendiği için Türklüğün ve Türkiye’nin itibarına da olumlu katkılar sağlıyorlar. Bu bir gerçek. Ben Türk Cumhuriyetlerindeki okullarını biliyorum orada gerçekten Türkçe öğretiyorlar. Tabii ki eğitimin İngilizce yapılmış olmasına itirazım var. Ama o itiraza karşılık da, İngilizce olmasa bu kadar itibar görmez diye karşılık veriyorlar. Netice itibariyle baktığınız zaman bu okullara vicdanlı bir Türk’ün ve Türkiye vatandaşının karşı çıkması aklın alacağı bir şey değildir. Eleştirenler dahi bu gerçeği görmelidirler. Bu okullar Türkiye için de faydalı, o ülkeler için de faydalı. Bir hizmet yapıyorlar. Başbakan daha önce bunları yere göğe sığdıramıyordu. Demek ki mesele kendi nefsine dokunmalarıymış. Şahsına dokunan bir iş olunca birden bire iş bu hale geliyor. Ben meseleye böyle bakıyorum. Başbakan’ın bu sözleri ne kadar yerine gelir onu da bilmiyorum. Şimdi başka bir yana bu okullar girdikleri toplumların içine nüfuz ettiler. Bugün o yerlerdeki birçok bakanın, başbakanın çocukları buralarda okuyor. Bu okulları bitirenler toplum içinde belli yerlere geldiler. Artık okullar sadece okul olarak kalmadı, okullar çevresinde bir işadamları camiası var, dernekleri var. Öyle başbakanın sözüyle olacak işler değil. ”
Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın: köstebek, Van göçmeni, Kültürümüz zarar görür, dedi.
CIA ajanı Haluk Akalın
Türk okullarının Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri olduğunu belirten Türk Dil Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, okulların kapatılmasına yönelik girişimleri doğru bulmadığını söyledi.
CIA ajanı Haluk Akalın
Okullar kapatılırsa kültürümüzün zarar göreceğine dikkat çeken Prof. Dr. Akalın, “Türk okullarında; kültürümüz, edebiyatımız, geleneklerimiz de öğretiliyor. Gelecekte bu okul mezunlarından devlet başkanları olacak. Şu an bu okullarda yetişen birçok milletvekili var” diye konuştu.
Gazeteci yazar Yavuz Bülent Bakiler: köstebek, Van göçmeni, Alkı selimle hareket edilmeli, dedi.
Van göçmenleri görüşmesi
Okulların siyasi çekişmelerden uzak tutulması ve aklı selimin hakim olması gerektiğini ifade eden gazeteci yazar Yavuz Bülent Bakiler de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dünyanın bir çok ülkesinde açılan Türk okullarına bizzat gittim. Oradaki insanlarla tanışma fırsatı buldum. Dünya milletleri önünde yüzümüzü ağartan, göğsümüzü kabartan, marşımızı söyleten, bayrağımızı dalgalandıran bu kültür kuruluşları devletin yapamadığını yapmıştır. Başkalarının adını dahi bilmediği ülkelerde bayrağımızı dalgalandırmış, dilimizi öğretmişlerdir.”
Nevzat Yalcintas, CIA-Arabistan ortasında akça kasası idi.
Hizmet sözü: bir sifredir. Karşılığı: köstebeklik (hizmet)
“OKULLARA ÖNCÜLÜK YAPANLARA DEVLET MADALYA VERMELİ: 20. asrın sonunda ve bu asrın başında kültürümüz; dolayısıyla dilimiz, tarihimiz ve Türkiye’nin tanıtılması konusunda en büyük hizmet, yurtdışında 160 ülkedeki Türk okullarımızın açılması olmuştur. Bu okullara öncülük yapan ve bu büyük projeyi gerçekleştiren kişilere devlet madalya vermelidir. Yani onların yaptıkları bu büyük hizmetten dolayı mükafatlandırmalıdır.”
Ermeni olduklarını gizlemeyen iki yazar’da Gülen okullarını istiyor.
Gazeteci-Yazar Mehmet Altan:
Mehmet Altan, Cia’nın olmazsa olmazı
“Türk okulları gibi Türkiye’nin medar-ı iftiharı, Türkiye’nin en büyük kazançlarından, ulusal bir değeri olan kurumları ortadan kaldırmak için Azerbaycan’dı, şuarasıydı kapı kapı dolaşıyor. İnanılır gibi değil. Adama sorarlar ‘Bu okullar ne güçlüklerle ne zorluklarla yapıldı?’ diye.
Gazeteci-Yazar Hayko Bağdat:
Hayko Bagdat, Gülen’in yamağı
“Resmi ideolojilerin belli inanç grupları üzerinden tahakküm oluşturmasının nasıl vahim sonuçlar doğurduğunu bilen bir tarihçeden, bir inanç grubundan geliyorum. Üstelik bunu sadece Türkiye’de değil dünyanın başka ülkelerinde uygulatmaya çalışmak oldukça komik duruma düşmektir. Hangi çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla ben bunu çok sağlıksız bir durum olarak görüyorum. Tamamen inat ve intikam duygusu taşıyor.”
Eski İçişleri Bakanı, Fethullah Gülen’in MHP içindeki köstebeği, Meral Akşener, Ergenekon ve Balyoz soruşturmasında yeniden yargılama tartışmalarına karşı çıktı.
Çünkü Türk subaylarına tuzak kurulmasında kendisininde büyük emekleri var. O günlerde, cia görevlileri ile sık sık görüşerek, Fethullah Gülen yapılanmasının subayları çökertmesine ön ayak olan Meral Akşener’i bu günlerde derin bir korku salmış durumda.
Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ sözü, herkes için ibret vesikasıdır.” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeşil ışık yaktığı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması konusunda Meclis’te hazırlıklar sürüyor. Buna göre Başbakan’ın talimatıyla Adalet Bakanlığı ve Türikiye Barolar Birliği ortak bir çalışma yapacak. CHP’nin ise sanıkların yeniden yargılanmasına imkan sağlayacak kanun teklifini bugün TBMM’ye sunması bekleniyor.
Kendisinin TBMM Başkanvekili olmasını da kötüye kullanarak Zaman gazetesine acıklamalar yapan Meral Akşener, sözde konuyu (twitter) değerlendirdi. Hükümeti üzerinden Türk subaylarına yeniden yargılanma yolunun kapalı kalmasını istemektedir.
Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ herkes için ibret vesikasıdır. Fethullah Gülen’in yargıdakı köstebeklerini böyle savunuyor.
“Zamanın ruhuna göre tutum alanlar, ülkemizde yargının taraflı olduğunu keşfettiler. Muktedir fikir değiştirirse, ne yapacakları merak konusu. Yargı tartışmaları için önerim, kanuna ‘BB’nın istediği kişiler yargılanamaz, soruşturulamaz’ maddesi eklensin. Tüm problemler çözülsün.” dedi.
Olayın Fethullah Gülen yapılanmasını savunmak olduğunun üstünü örtebilmek için bir iki sözde yolsuzluklar üzerine etti. Meral Akşener’in 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk soruşturması konusunda bunları söyledi: “Bu arada yolsuzluk soruşturmasının akıbeti, ayakkabı kutusundan çıkan paralar ne oldu? Yargı tartışmasının tarafları ‘cambaza’ baktırıyorlar.
Başbakan, Ergenekon soruşturmasının savcısı olduğunu söylemişti. 17 Aralık sonrası aynı mahkemenin avukatı oldu. Başbakan hangi sanıkları savunacak? Yalçın Akdoğan, ‘milli ordumuza kumpas kurdular’ diyor. Başbakan, ‘muhalefet katılmasa da bu meseleyi çözeceğiz’ Avukat işbaşında. Rastgele.” dedi.
İyide düyün değil, bayram değil, sana ne oluyor ey kadın?
Ülkücüler, yazılandan anlayamayacağına göre biz konuyu sorulu-yanıtlı yapalımda tam anlaşılsın.
Bu gördüğünüz kişiler neden çok mutluydular ?
Çünkü Asya Finans açılacaktı. Asya inans aracılığı ile Türkiye’de belli kesimlere akçalar aktarılacak, islamcı diriliş sağlanacaktı. Anadolu Aslanları adı altında işadamları yaratılacak, onlar adına islamlaşmaya akça aktarılacaktı.
Bu banka o günden bügüne gizli olan Fethullah Gülen örgütüne işlemektedir.
Bu banka niçin o günlerde Türkiye’de açıldı?
Çünkü Türkiye’de büyük bir devrim yapılacacaktı. Bu devrim, bu kere sivillere bırakılacaktı. Bu sivil devrim de tarikat-tekkelerin öncülügünde olacaktı. (1997 yılında cia+AB bilgi toplama kuruluşları+tarikat-tekkelerin anlaşmaları olmuştu)
Bu gördünüz kişiler yolları başka olsada (Gülen-Milli
Görüş-DYP) neden bir araya gelmişler di?
Çünkü, CIA bunlara birleşin dedi. Üstelik ortada dönen deli-deli akçalar vardı. Üstelik, Çiller açıkça ABD yuttaşıdır. Gülen CIA’ya geçmiş, diplomat olmuştu. Gül’ün de ABD ile çok derin ilişkileri vardı. Üstelik Batı’lılarda onu çok seviyorlardı.
Erdoğan, o içinde bulunduğu Allah için imanla yükselebilmek duygusu ile bu Gülen, Çiller, Gül çetesinin içine girmişi. Verilecek yüksek görevleri almayı uluslar arası güçlerle birlikte, islamcı söylemler arasında Türkiye’yi değiştirmeyi, Ortadoğu’dakı değişiklere eş başkanlık etmeyi, Türkiye’yi Doğusu’ndan bölmeyi onaylamıştı.
Öyle mi? Öyle.
Bu olaylarda DYP ne yaptı ?
DYP, seçimlere girmedi AKP oylarını bölmedi, Çiller bilerek kıyıya çekildi. Meral Aksener’de MHP içine köstebek olarak sokuldu.
Bu çete olmasa idi. Meral Aksener, o günlerde ABD için Gülen’i kaçıramayacaktı. Türk Ordusu içinden dağıtılamayacaktı.
Bu gördüğümüz kişiler önemli kişiler mi?
Eee, Erdoğan 11 yıl Başbakan yapıldı. Gül Cumhurbaşkanı, Gülen uluslararası gücü olan örgütün başına getirildiler. Çiller, Çiller’in Türkiye’dede ABD’ dede mal varlığı olağanüstüdür.
Bu kişileri birleştiren yalnızca akça kokusu mudur?
Yok, bak;
GülErmeni, Fethullah GülenErmeni, Erdoğan’ın bir yanı Gürcü bir başka yanı ?, Çiller’de dönme bir torunudur.
AKP ile Fethullah Gülen örgütü arasındakı kavga gün geçtikçe derinleşmektedir.
Türkiye doğrusu bu kavgayı beklemiyordu. Ancak, yandaşların birbirinden beklentileri geçen 10 yılda bir türlü gerçekleşmeyince, yandaşlar birbirlerini, karşı yakaya tuzak kurmakla suçlamaya başladılar. Bu gün iki yaka anlaşmış gibi bir ortam yarattı. Ancak bu yıkımı azaltabilmek için bir dinlenme aralığıdır. Çuvallarda bekleyen belgelerin ortalığa yayılması geciktirilmek isteniyor. Sürekli bir barış artık olanaksız durumdadır.
Ermeni kökenli Gül Ermeni kökenli Eyüp Can Türkiye’de sevenleri çok olan tanınmış kişiler.
Çünkü, AKP Gülen’in gerek Cumhurbaşkanlığı, yerel ile genel seçimlerinde yan çizeceğini bilmektedir. Bunun yanısırada, anlaşmak gerekirse Gülen’in beklentisi çok yükseklerdedir.
Amerika’dakı sığınmacı Fethullah Gülen’in kırmızı çizgileri:
Emekli, sığınmacı Fethullah Gülen, ya Cumhurbaşkanlığına Gül oturacak, yada başbakan o olacak demektedir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın kırmızı çizgileri:
Recep Tayyip Erdoğan, kendisi Cumhurbaskanı olmak, başbakanlığada kendine bağlı birisini koymak istemektedir.
MİT’in (Fidan) kırmızı çizgileri:
MİT, Fethullah gülenciler’in ABD ile Batı devletlerine bilgi aktardıklarını belgeliyor.
Ayrıca MİT’teki Fethullahçılar, gizli belgeleri yıllardır Gülen’in gizli sandığına yolluyorlar. Buda yine MİT’in bilgisi doğrultusunda, başbakan ile bakanlara duyurulan gelişmelerden.
Bundan da önemlisi iki yakada birbirlerini fişlemekteler, (film, fotograf, yazılı belge) olarak.
“Dersane/ters-hane” gerçek tartışma konusu değildir.
“Dersaneler” gülen için akça yönü ile önemli değildir. Yalnızca “Micro Soft” kuruluşunun bir yıllığına 30 milyar verdiğini düşünün… Ancak oralar (dersane) aracılığı ile tarikat örgüte “militan” kazanmaktadır.
Bakalım, bundan sonra gizliye dönüştürülen çatışmada kim kazanak?
Bir gerçek var, oda bu: İki yakanın elindede bakanlarla bile ilgili belden aşağı vuracak belgeler var, ayrıca iki yakanın elinde karşısındakını “vatan haini” yapacak belgelerde var.
Bu arada gerek AKP, gerekse Gülen örgütü, ülkücüler ile ilgili çalışmalarına, özellikle bölebilme yada yanlarına çekebilme yarışına giriyorlar.
Ülkücüler, oyun kuracak, bilgileri, becerileri, olanakları olmadığından, şimdilik kendilerini koruyabilme durumu gösterebileceklerdir.
Reis: “Taş taş üstünde, baş, baş üstünde kalmayacak.”
Billiyor musunuz, bil miyormusunuz, orasını bilemem. Ancak öyle günler olmuştu, Malatya’da doğmuş, sonrada üniversite okumak için geldiği Istanbul’da bir ülkücü (türk-islam ülkücüsü) olarak, Türkiye’de doğruluğu ile, “cumhuriyet”e saygısı ile bilinen Apdi İpekçi’yi vurmuştu.
O günlerde Aydın Doğan’a yakın olan kimler vardı MHP içinde ?
Mehmet Ali Ağca içerden kaçınca Ankara’da MHP yönetiminden kimlerle görüşmüştü?
Muhsin Yazıcıoğlu, onunla İran’a gidişine deyin neden ilgilendi?
Namık Kemal Zeybek o günlerde MHP’de önemli bir görevde idi.
Namık Kemal Zeybek’in MHP içindeki görevi neydi?
Aydn Doğan, MHP içindeki köstebeklerini kullanarak, İpekçi’yi aradan çıkardı.
Vurdu, sonrada içerde yatar iken başladı “Ben büyük iş yapacağım. Uluslar arası alanda adı sanı olan Paus Johannes Paulus ll
(Pope 11. John Paul)’u öldüreceğim”, diye sayıklamaya.
Sonra Ağca içerden çıktı, yanına aldığı bilindik kişilerle birlikte Avrupa’ya gitti. Avrupa’da yine bilindik kişilerle birlikte İtalya’ya giderek Papa 2. Jean Paul’u vurdu.
Ancak öldüremedi. Çünkü yanında bulunan kişi, iki nedenle görevini yapmayınca, Ağca, Papa’yı öldüremedi. Üstelik kaçamadıda. Yanında bulunan kişi, elindeki kara “çanta” ile birlikte kaçtı.
Aradan yıllar geçti, bu olayları yapanlar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar? Kimlerle işbirliği ediyorlar diye soran olmuyor.
Ancak bizler, sizler için konuyu ele alarak, Türk toplumunu bilgilendirmek istedik.
Abdullah Çatlı, Musa Serdar Çelebi, Muhsin yazıcıoğlu, Ahmet Malkan, Yalçın Özbey, Nihat Akgün, Yaşar Bozkurt, Ali Batman, Namık Kemal Zeybek, Fethullah Gülen, Veli Küçük, Mehmet Eymür, Aydın Doğan, Paul B. Henze (cia’nın Türkiye sorumlusu [1960-1980]) başta olmak üzere bu işin içinde olupta gölgede kalanlarıda ara sıra gündeme taşıyacağız.
Çok kısa süre de bu konunun gizli kalan yönlerini ele alarak Türkiye’de kim kimdir sorusunu aydınlatacağız.
Paul. B. Henze, sağcı-solcu-şeriatçilari yönetebildi.
Bizi izleyin, bilgisiz kalmaktan korkun. Bunu edenler bizden, yada bizden değil deme! Bu bizden dediğin bazılarının, uluslararası güçlerin alt basamaklardaki birer maşası olduğunu görün.
Bizi izleyin bilgilenin, en iyi bilgide gerçek ülkücülerde olur.
Meral Akşener, durduk yerde bir MHP milletvekili olarak, birden bire Fethullah gülen yapılanmasına arka çıktı. Çok ilginçtirki, kendisine yakın bir milletvekilide ona benzer bir çıkış yapmıştı. Ancak, Meral Aksener’in arka çıkması bambaşka
idi. Onun amacı yalnızca kapatılacak olan “dersaneler” değil, AKP içindeki-dışındaki Fethullah gülen örgütü yandaşlarının oluşturacakları olası bir oluşumda bir öncü olarak yer alabilmektir.
Çünkü o artık biliyorki, MHP içinde yeri sınırlı kalacaktır.
Bu arada o çok sevdigi “ZAMAN” çalışanına (muhbir) Recep Tayyip Erdogan’ın görüşünü degiştirmeyeceği konusunda gerekli yerlere, gerekli bilgileri verdiğini belirtiyor. Ayrıca birde özel olarak kendisine bakım yaptırarak, fotografını çektiriyor. Buradan anlaşılan “Meral Akşener’in Gülen örgütü ile olağan üstü iliskişi vardır.
Sonra utanmadan MHP’nin oylarını değilde “Fethullah gülen”in oylarının Erdoğan’ın yanında değerinin olmadığını açıklıyor. Buda kendisinin MHP’nin degilde “F-Tipi” yapılanmasının milletvekili olduğunu gösteriyor. Halkın gözünde o artık, MHP’nin kuyruklu yıldızıdır.
Cumhurbaşkanlığı için “dersane”ler kapatılıyor diyor.
Meral Aksener, MHP içinde verimli bir çalışma yapmamış, sürekli olarak F-tipi yapılanma ile gizlice ilgilenmiştir.
Ortalıkta dolaşan bilgilere göre, MHP içinde kendisini destekleyen bazi milletvekillerinin bulunduğudur. Meral Akşener’i böyle atılgan eden başka bir gerekçe de, bu yıl içinde Mekke’ye gittiğinde orada Türkiye’de etken olan bazı güçlerle yaptığı bazı anlaşmalardır. Sonuç olarak, Meral Akşener’e MHP donu dar gelmiştir. O kendisine “ŞALVAR” izlemektedir.
Çok yakında Meral Akşener’in ABD-Şikago’dan aldığı desteği, onun Türkiye’deki sivil devrimi desteklemesi için bakan seçildiğini buradan okuyacaksınız.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür A Haber’de yayınlanan programda canlı yayına katıldı. Eymür Gezi olaylarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür “Burada yetişmiş İsrail’de askerlik yapmış insanlar ‘Gezi’de görev aldı. Mossad ajanıydılar” diye konuştu.
Önce Mehmet Eymur kimdir? Ona bir bakalım.
– Kendisi, kendisinin ülkücü olduğunu söylemektedir. (atin.org)
– Veli Küçük ile tutuklandığı güne deyin yakından görüşmeleri olan birisidir.
– Bazı eski MHP yöneticileri ile görüşmeleri sürmektedir.
– ABD yurttaşıdır.
– 1996-1997 yılında Batılılar’ın gizlice ortaya koydukları, Türkiye’de 2002 yılında başlatılmış olan sivil devrimin öncülerindendir.
– Türk kökenli değildir.
– Eşi bir yabancıdır.
– MİT içinde Türk kökenlilere karşı düzenli olarak, sinsice karşı olmuş birisidir.
– ABD’nin bazı gizli kuruluşlarına Türkiye ile gizli bilgileri aktarmaktadır.
Bak arkadaş, uyan, uyan, uyan!!!
Taha Akyol’u bilir misin?
Namık Kemal Zeybek’i bilir misin?
Mehmet Pamak’ı bilir misin?
Musa Serdar Celebi’yi bilir misin?
Ali Batman’ı bilir misin?
Seyit ahmet Arvasi’yi bilir misin?
……..
Bunlar sonraki yıllarda neredeler? Kimlere çalışıyorlar, yada çalıştılar?
Bunlar saymakla bitmez…
Bunlar MHP içindeki ABD’nin istanyon şefleri idiler.
Bir dönemde ülkücüleri yönetmek demek, illede kişinin ülkücü olması anlamına gelmez.
Eski ülkücü başkanlar içinde Mehmet Eymürle birlikte MİT’e çalışanlarda var, diskotek çalıştıranda, kumarcıda, imamda var.
Bak, bügün el altından Türkiye ile en iyi işlerini yürüten devletler, ABD ile İsrail’dir ancak bu istihbaratçılar, sanki ABD, İsrail ile Türkiye’nin arasını açık gibi göstererek, halkın gazını alırlar.
Bu son sözlerimi bir düşün!
Mehmet Eymur de halkı şaşırtmak için, “Gezi de İsrail parmağı var” diyor.
Böylece milyonlarca genci sözde suçlu duruma düşürecek.