Ülkücülerin düşünürü Levon Panos Dabağyan

Ülkücülerin düşünürü Levon Panos Dabağyan!!!

Üç hilâlin fikir babası hayatını kaybetti

07.05.2017 22:48

Üç hilâlin fikir babası hayatını kaybetti

Bir dönem MHP’den de milletvekili adayı olan Türkiye Ermenisi yazar Levon Panos Dabağyan hayatını kaybetti.

Osmanlı tarihi ve Türk Ermeni ilişkileri üzerine birçok kitabı bulunan 84 yaşındaki Dabağyan, MHP’nin sembolü olan üç hilâlli bayrağın da fikir babalarından biri olarak biliniyordu.

Kendini ‘Osmanlı Ermenisi’ olarak tanımlayan ve MHP camiasında ‘Levon Amca’ olarak da bilinen Dabağyan 2013 yılındaki bir röportajında şunları söylemişti:

“1969 yılında, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 1969 yılında Adana’da büyük kongresini topladı. Bu kongre partinin adının Milliyetçi Hareket Partisi olduğu ve genel başkanlığa Alparslan Türkeş’in getirildiği kongredir. O dönemde Alparslan Türkeş’in yakın çevresinde bulunuyordum kongrede yerimi aldım. Parti Atsızcılar ile Türkeşçilerin çekiştiği bir virajdaydı. Partinin ambleminin ne olacağı gündeme gelince, Atsızcı kanat ‘kurt’un amblem olarak seçilmesini önerdi, fakat ben ‘Biz Osmanlıyız! Bize üç hilal yakışır!’ diyerek bağırdım. Bu çağrım alkışlarla desteklendi ve partinin amblemi olarak üç hilal seçildi. Böylece üç hilal MHP, kurt ise Ülkü Ocakları amblemi oldu.”

Alparslan Türkeş'in gerçek yüzü budur.
Alparslan Türkeş’in gerçek yüzü budur.

Ülkü Ocakları nereye?

Ülkü Ocakları nereye?

Sözü uzatmadan konunun özüne gireyim. Son günlerde sayın Olcay Kılavuz ile ile ilgili olumsuz görüşler belirtmeye başladık.

Önce bunun açık nedenlerinide ortaya koyayım.

Olcay Kılavuz’un özel yaşamında yaptığı çok yanlışları var. Onun özel yaşamı diye eleştirmedik. Dernek için yaptıklarına bir bakın.

Ülkü Ocakları’nda yaptığı bir tek yararlı iş yoktu, ancak açık-açıkta (şeriat)çılık etmiyordu. Üstü kapalı biçimde (tarikat)çılık yapmayı sürdürdü. Bizde yamanın (kötü) iyisi diye kendisini savunuyorduk. Ancak Olcay Kılavuz, son dönemde yeni bir kılık (davranış) gösterdi. Bu ne demektir?

  1. Sözde Rusya’ya karşı sokaklara döküldü.
  2. Deniz Baykal’a karşı savaş açtı.
  3. (Mezar)lara gidip dua ederek, görünümü yayınlıyor.
  4. Yaptığı tek işi (mevlüt) okutmak oldu.
  5. (Silah)lı olarak basın-yayına göndermeler yapıyor.

Ülkü Ocakları’nın son geldiği yer burasıdır.

Sözü uzatmayalım, Ülkü Ocakları’nın başkanı Olcay Kılavuz, bilimden, bilgiden, uygarlıktan uzak, islamcı bir çizgiye getirilmiş durumdadır.

Yine Olcay Kılavuz’a soruyoruz, sizi bu duruma kimler getirdiler? Sizin sıkıntınız nedir?

Sizin elinize bu (silah)ı tutuşturanlar kimlerdir?

Gel etme tutma Türkler’e karşı kendini kullandırma! Kullandırırsan kimsenin yüzüne bakamaz duruma geleceksin.

Olcay Kılavuz: Öldürme eylemlerini üstüne aldı.

Öncelikle bu aşırı islamcı çalışmalarının nedenlerini iyi anlamalıyız. Bunun nedeni, kendisi iyi bir müslümansa sorun yok. Ancak kendisi Türk olmadığı için kendisinden öncekiler gibi Türk olmayışının üstünü islamcılıkla kapatmak istiyorsa yanıldığını ona anlatacağız. Bizi Tanrı korusun ancak, bu iyi bir müslümana benzemiyor. Kökü kökeni üzerine bir bilgimizde yok. Bir bilen varsa bize öğretsin. Ancak bunun kılığı Türk kılığı değildir.

Olcay Kılavuz görevinden alınacaktır, belkide bunun için saldırgan oldu.

Götü boklu Olcay Kılavuz sözde peygamberi koruyor!

olcaykilavuzpeygamberkopie

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz

Biz: “Ürmesini bilmeyen it,

Sürüye getirir kurt!” diyörüz.

Son günlerde ortaya çıkan gelişmeleri değerlendirebilmek için, olayların başlangıç yerine gitmek gerektiğinden, bizde Ülkü Ocakları’nın son dönemdeki eylemlerini, açıklamalarının kaynaklarına iniyoruz.

Olcay Kılavuz’un en son açıklaması, “………peygamberlere dil uzatmayınız. ………..Ülkücünün karşısında hiç bir güç duramaz” oldu.

Burada biz konuyu Peygamber yanlısı yada karşıtı olarak ele almıyoruz. Konumuz Ülkü Ocakları’nın bu açıklamayı yapmakla üslendigi görevin, kendilerine kimlerce verildiği, bu görevinde yasal bir kuruluşun yapısına uygun olup olmadığıdır.

Bu açıklama “peygamber sevgisi ile peygamberleri korumakla ilgili olamaz.” Çünkü bu Türkiye’de bir kişi Kur’an’a peygambere karşı bir aşağılayıcı söz ederse, bunu çözecek kurumlar, kişiler bulunmaktadır. Durum bu iken, Olcay Kılavuz neden böyle yasalar üstü açıklama yapabılıyor?

Önce bunun bir dine, islama bağlılıktan kaynaklanmadığını belirtelim.

Ülkü Ocakları’nın iç yüzünü bilenler 1969’dan bu yana Ülkü Ocakları, artık Türkiye’de kuruluşunda benimdediği Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri”ne bağlı olmayı bıraktı. Artık içine Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçtiler başta olmak üzere Kılınç Artıkları’na kapısını açmıştı.

Biz bu gelişmeleri yıllarca Türkeş’in islamcı oyları alabılmak için yaptığını sandık. Ancak kazın ayağı öyle değilmiş. Olay doğrudan doğruya CIA’nın isteği ile biz ülkücüler, ıslamlaştırma dönemine Türkeş’in eliyle sokulmuşuz. Milli Görüş, FETÖcüler’de sokulmuşlardı. Ancak onlar bizden önce girmişlerdi. Biz neden ıslamcı çarkın içine sokulduk ? derseniz. Bunun nedenide “Apdi İpekçi, , Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy……öldürülmelerinde yatmaktadır. Bu adı geçenleri bize Allah rizası, peygamber aşkı, cihad ayetleri için öldürttüler. (öldürtende: o kurum: Olcay’a cihad açtıran kurum) Öldürülen bütün bilimcileri öldüren ülküdaşlarımız “biz bu işi allah rizası için yaptık.” diyörlerdi. O günlerdede Komunistler okullara “Mühemmed’in piçleri giremez” diye yazıyorlardı, dediler. Bu tam tamına uydurma bir bilgi idi. Bunun amacıda halkı arkamıza alabılmaya yönelik idi. Sen kalk {o kurum istediği için} solcu diye birisini öldür, sonrada tut, o dinsizdi de. Bu ne biçim bir ülkücüktür diye başımızı ellerimizin arasına aldık, günlerce düşündük.

O günlerden bu günlere bir sürü ülkücü, yakalandı, yattı, çıktı. Tümüde o günden bu güne “biz bu işi Allah’a, peygamberimize karşı çıktıkları için yaptık” dediler.

Sağ olsun şimdi yıl 2017’ye gelindiğinde şimdiki Ülkü Ocakları başkanı olcay Kılavuz, geçmişte yapılan eylemleri bu yayınladığı bildiri ile üstüne almış oluyor. (Gerekirse silahlara sarılırız) diyor. Bizde kendisine (sarılmazsan şerefsizsin) diyörüz.

Ne mutlu mertçe öldürme olaylarını üstlenmiş.

Biz olayın bir başka yönü ile ilgileniyoruz. Olcay Kılavuz’u bu olayı üstlenmeye iten kurum, kişi kimlerdir? (O kurum)

Bizim tek konumuz budur. Yoksa onun peygamberler için CİHAD yapması bizi sıkıntıya sokmuyor.

Anladık Deniz Baykal bir yanlış yapmış, yada yanlış anlaşılmıştır. Öyle olunca Olcay Kılavuz kim neci olarak, onu “haddini bilmekle” korkutuyor? (O kurum)

Bakın şimdi, Olcay Kılavuz kimdir? Sayın Olcay Kılavuz o oturduğu koltuğa atanarak geldi. Onun atanmasında bir tek ülkücünün onayı yada oyu yoktur. Sayın Devlet Bahçeli istedi o atandı. Ondan öncekide bir sözle görevinden alındı.

Öyleyse eey Olcay Kılavuz sen kim oluyorsunda CİHAD çağrısı yapıyorsun? (O kurum yaptırıyor)

Ülkücüleri sen arkanda gelen kulların olarak mı görüyörsün?

Deyelim, birisi peygamberlerle ilgili olumsuz bir söz söyledi. Sen bir ülkücüye onu öldürtebilirsin. Senden öncekilerde bunu yaptılar. Ancak yargı önüne gelince onlar: “valla ben camide namaz kılıyordum, ben öldürmedim” dediler. Kimisi yattı çıktı, kimisi yatmadan kurtuldu. Onların acılarını ancak onların kendi ana, ataları çektiler. Şimdi sen ınançsızları vurdur, sonrada yakalanların acıları anaları babaları yaşasın.

Sen ezeriz, vurururuz, kırarız demeyi sürdür!!! Bunun bedelini halk Devlet Bahçeli’den soracaktır.

Şimdi devlet Bey, size orada tutarsa oda bu saldırılara ortak demektir.

Sen görevde kalamazsın. Cebinide doldurdun, ocakların yakasından düş sonra gizli işbirliği yaptığın Naksibendi’lerle bol bol hatme yap, zikir çek.

O kurumun işçisi mi?
O kurumun işçisi mi?

Olcay’ın çesitli illerde yöneticilik yapan çok yakın arkadaşları Koray Aydın ile Meral Akşener, Ümit Özdağ ile toplantılara katılıp, onlara destek vermişlerdir. Olcay, onlara ne tepkisi gösterebilmiştir. Kendisi bu toplantılara katılmış mıdır?

Ülkücü derneklere son dönemde atanan kişiler kimlerdir? Bunlar neden Nakşibendi olan kesimlerden seçilmişlerdir?

Olcay yönetime geldikten sonra Fethullah Gülenci olarak bilinen kişileri neden korumuştur?

Yakın geçmişte TC kurumlardan kaldırılır iken, andımız okullardan kaldırılır iken neden gereken direnişi göstermemiştir?

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz it dalaşına başladı

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz’dan şimdide Tuğrul Türkeş’e saldırı

Ülkü Ocaklarından Tuğrul Türkeş’e tokat gibi cevap Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz’un İstanbul’da bir toplantıda “Bu millet dardaysa, memleketimizin bize ihtiyacı varsa biz elimize silahımızı alırız, gerekirse de savaşırız” demişti. 06 Nisan 2017 Perşembe 13:15 1.4B Okunma Ülkü Ocaklarından Tuğrul Türkeş’e tokat gibi cevap 111 Kılavuz’un bu sözlerini Ahmet Hakan’ın sunduğu, “Tarafsız Bölge” programında değerlendiren Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Olcay Kılavuz’a hitaben “boyun uzun aklı kısa” gibi alaycı bir üslup kullanmış ve Klavuz’u şu sözlerle eleştirmişti: “Bir çocuk geçende çıkmış. Benim tabancam var filan. Aslanım hangi ülkenin malını beline taktın bilmem ama o tabancayla olmuyor. Çocuğun yani senin boyun moyun uzun ama demek ki aklın yok o kadar. Çirkin bunlar bir makam tutan adam ‘ben silahlanırım filan… Ayıp ayıp…” Tuğrul Türkeş’in Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz hakkındaki sözlerine Ülkü Ocakları twitterde yaptıkları gündem çalışması ile çok ağır cevap verdi. Paylaşılan tasarımlar arasında “ Başbuğum rahat uyu, milyonlarca OCAKLI evladın Tuğrul’dan daha TÜRKEŞ… “ ve “Biz Vatanımızın Bekası İçin Kalem Tutmayıda Silah Alıp Savaşmayıda Başbuğ Türkeşten Öğrendik, sen davayı satmayı kimden öğrendin “ yazıları dikkat çekti. “KocamanBir HiçsinTuğrul” tagı ile Tuğrul Türkeş’e cevap veren Ülkü Ocakları sosyal medya ekibi mensubu gençler, Tuğrul Türkeş’e sosyal medyadan ağır cevaplar verdi.

BIYIKSIZLAR HABER

Bu konuda görüşüne basvurduğumuz Türkeş: “ısıracak köpek dişini göstermez.” dedi.

CIA’NIN gizli çekim çetesi

CIA’NIN gizli çekim çetesi

http://www.fetullahgulen.org/gulen.turkce/index.2.html

14 Kasım 2016
FETÖcü röntgen çetesi

Türkiye’de 2008 – 2012 yılları arasında telefon dinlemesi yaparak, insanların ev ve işyerlerine gizli kameralar yerleştirip kumpas kuran çeteyle ilgili soruşturma tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cem Necip İşçimen ve Ankara Cumhuriyet Savcısı Alpaslan Karabay’ın koordinesinde, Kaçakçılık Daire Başkanlığınca yapılan ve 1 yıl süren soruşturmada 22 olay aydınlatıldı, 29 kişinin mağdur olduğu belirlendi. 23 kişi şikâyetçi oldu. 89’u İstihbaratçı polis 99 şüphelinin dinleme, izleme, yatak odalarına gizli kamera kurma ve bu görüntüleri internetten yayma olaylarında aktif gorev aldıkları ortaya çıktı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı dinleme, izleme, yatak odalarına gizli kamera kurulması, bu görüntülerin internetten yayılmasıyla ilgili 11 Aralık 2015’te başladığı soruşturmayı tamamladı. 22 olay aydınlatıldı. 29 kişinin mağdur olduğu saptandı. Dosyada 89’u polis 99 şüpheli var. Şüpheli polislerden 36’sı firar etti, 53’ü yakalandı. Firar edenlerin 15’i emniyet müdürü, 5’i emniyet amiri, 14’ü komiser, başkomiser, 2’si ise polis memuruydu.

Hazırlanan dosyaya göre; İstihbarat içindeki ‘gizli kamera çetesi’nin hedefe koyduğu kişilerin başında bazı siyasetçiler geliyordu. Yatak odalarını izleyerek, telefonları dinleyerek elde ettikleri görüntü ve ses kayıtlarını ağırlıklı olarak siyaseti dizayn etmek için kullandılar. İşte o çete, 1 yıldır sürdürülen soruşturma sonunda açığa çıktı. Önce kumpasçı polislerin kullandığı çilingirler tespit edildi. Konuşan çilingirler, kurulan kumpasların kilitlerini açtı.

FETÖcü röntgen çetesi

SAAT SAAT BELİRLENDİ

Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cem Necip İşçimen ve Alpaslan Karabay koordinesindeki Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ekipleri, titizlikle çalışarak delilleri ortaya koydu. ‘Yatak odası röntgencilerinin’ evlere yerleştirdikleri kameraların izleri bulundu. Telefonlarının HTS kayıtlarından, hedefe koydukları evlere giriş, çıkışları saat saat belirlendi. FETÖ’cü polislerin gerçekleştirdiği 22 olay aydınlatıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, eski MHP milletvekilleri, eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay, eski Ege Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, bazı bürokrat ve bankacıların da aralarında bulunduğu 29 kişinin çete tarafından izlendiği, dinlendiği ve görüntülendiği tespit edildi. 23 kişi müşteki oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Ankara ve İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden 89 polisin bu izleme ve görüntüleme olaylarında aktif olarak yer aldığı ortaya çıktı.

FETÖcü röntgen çetesi

ÖNCE TELEFON SONRA EV

Yıllar içinde İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstihbarat Şube Müdürlükleri’nde örgütlenen FETÖ mensubu polisler 2008’den itibaren harekete geçti. Belirlenen kişilerin önce takma adlar ile terör örgütü üyesi suçlamaları ile telefonları dinlendi. Soruşturmada, belirlenenlerin telefonlarının 1 ile 3 yıl arasında dinlendiği saptandı. Amaç, hedefe koyulan kişilerin özel hayatlarını, mahremlerini, bağlantılarını mercek altına almaktı. Telefonlarını yasadışı dinledikleri kişilerin evde olmadıkları zamanları tespit ettiler. Evlerine çilingirler vasıtasıyla girdiler. Gizli kameraları ve ses kayıt cihazlarını kimi zaman duvardaki elektrik buatlarına kimi zaman televizyonun içine yerleştirdiler. İstedikleri görüntüyü aldıklarını tespit ettiklerinde, yine çilingirler vasıtasıyla o evlere girip yerleştirdikleri kameraları söküp aldılar.

FETÖcü röntgen çetesi

AMAÇ YENİ BIR DÜZEN KURMAK

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın özel hayatına ilişkin görüntüler, Mayıs 2010’da bu kirli çetenin medyadaki uzantıları aracılığı ile internet sitelerine servis edildi. MHP milletvekili adayları da 12 Haziran 2011seçimlerine günler kala çetenin hedefi oldu. Görüntüleri yayınlanan Deniz Baykal CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti. MHP’lilerin kasetleri çıktığında 12 Haziran 2011 seçime yaklaşık 3 hafta vardı. Bu yöntemle 15 kişilik MHP Başkanlık Divanı’nın çoğu genel başkan yardımcısı konumunda olan 9 üyesi MHP’deki görevlerinden istifa ettiler. Bu 9 kişinin hepsi seçilebilecek yerlerden aday gösterilmişti. Tümü adaylıktan çekilmek zorunda kaldı. Böylelikle Bahçeli’nin kurmayları büyük ölçüde seçim öncesinde tasfiye oldu.

1 yıl süren soruşturma sonunda Türk siyasetinin en karanlık kumpası çözüldü. Kirli çetenin yöntemleri tespit edildi, deliller teker teker ortaya koyuldu.

KİLİDİ ÇİLİNGİRLER AÇTI

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ekipleri önce ‘çilingiri’ bularak soruşturmaya başladı. KOM ekipleri bu çilingirlere ulaştı. Çilingirlerden biri ‘Kılıç’ kod adı ile gizli tanık, Ömer Elvan ise tanık oldu. Çilingirler Hasan Polat, Abdülvahap Polat, Ayhan Aktaş ve Bahattin Özbek bilgi sahibi olarak ifade verdi.

Polislerin girmek için kendilerini kullandıkları evleri tek tek gösterdiler. Bu evlere mahkeme kararı ile giren polisler, elektrik buatlarına ve televizyonlarının hoparlörlerine gizlenen gizli kameraların izlerini tespit etti. Çilingirlerin ifadeleri doğrultusunda şüphelilerin kimlikleri ve evlere girilen dönemler ortaya koyuldu. Şüphelilerin telefonlarının HTS kayıtlarından alınan baz sinyal verileri ise en önemli delillerden biri oldu. Şüpheli polisler gizli kamera yerleştirdikleri kişilerin evlerinde çalıştıkları sırada hepsinin telefonları aynı bazda (hedef kişilerin evinde) sinyal veriyordu. İşleri bittiğinde ise hepsi aynı zaman dilimi içinde kamera yerleştirilen evden ayrılıyordu.

Soruşturma sonunda bu ekipteki polislerin İstihbarat birimleri içerisinde yapılandığı ve tespit edilen evlerde örgüt toplantıları yaptıkları belirlendi. Bu toplantılarda polislerin kimisi hoca sıfatıyla, kimisi abi sıfatıyla diğerlerine önderlik ediyordu.

POLİSLERİN ÖDÜLÜ YÜKSELMEK

‘Gizli kamera’ ekibinde yer alan polislerin ödüllendirildiği de tespit edildi. Bu kanunsuz izlemelere katılan polis memurları Osman Karakuzu, İsmail Mehdi Temiz, Ahmet Kabaağaç, Türkay Aydın, Okan Aytekin, Selim Yasdıbaş, Mehmet Koçak, Şerif Yiğit, İzzet Yılmaz, Şaban Albayrak, Ömer Demir, Selçuk Küçükaslan, Şemsettin Dündar, Erhan Sazil, Bekir Tezol, Sinan Altıparmak ve Abdül Köksal ödüllendirilerek komiser yapıldı.

Şüphelilerden komiser Enes Çığci ODTÜ Elektrik – Elektronik Mühendisliği mezunuydu. Dineleme cihazları, elektrik devreleri ve yerleştirilmesi konusunda uzmandı. Örtülü ödenekten, terör örgütleri ile mücadele kullanılması ön görülen dinleme cihazlarını Danimarka’daki bir şirketten alıp getiren de Enes Çiğci’ydi. Dosyada, bu niteliklere sahip bir kişinin polis olmasının örgütsel bir emirle gerçekleştiği ve özellikle bu tip yasa dışı izleme ve dinleme olaylarında kullanıldığı vurgulandı.

CIA’NIN TÜRKİYE’DEKİ ÖNEMLİ KÖSTEBEKLERİ

FETÖcü röntgen çetesi

TANIDIK KÖSTEBEKLER

Peki kimdi bu polisler? Soruşturma dosyasına göre hepsinin ortak özelliği İstihbaratçı ve Fetullah Gülen örgütüne mensup olmaları. Şüpheli polislerden 36’sı firar etti, 53’ü yakalandı. Firar edenlerin 15’i emniyet müdürü, 5’i emniyet amiri, 14’ü komiser, başkomiser, 2’si ise polis memuruydu. Şüpheli polisler Ankara, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlükleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nda çalışıyorlardı. Devletin terör örgütleri ile mücadele için ödenek sağladığı dinleme ve izleme cihazlarını amaçları dışında, bu kirli örgütün hedefe koyduğu insanların özel hayatlarına odakladılar. Şüpheli polisler içinde kamuoyunun çok yakından tanıdığı isimler var: Eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer (Hrant Dink cinayeti, yasadışı dinleme, sahte suikast kumpası ve FETÖ üyeliğinden tutuklu), yine eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan (tutuklu), eski İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak (tutuklu), eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek (tutuklu), eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Ayhan Falakalı (firari), eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Recep Güven (firari), eski Ankara İstihbarat Şube Müdürü Muammer Durmaz (firari), eski İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Yunus Yazar (firari), eski Ankara İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Zeki Güven (firari), eski İzmir İstihbarat Şube Müdürü Ramazan Karakayalı (firari), eski İstihbarat bölüm Başkan Yardımcısı Çoşkun Çakar (firari), eski İstihbarat Daire Başkanılığı Teknik Şube Müdürü  Ali Özdoğan (firari).

FETÖcü röntgen çetesi

KÖSTEBEKLER (CIA)

SORUŞTURMANIN en dikkat çeken 4 ismi ise eski İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, eski İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdür Yardımcısı Sedat Zavar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı L4 Büro Amiri komiseri Enes Çiğci ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı L11 Bürosu polislerinden İlker Usta’ydı. Bu 4 isim, kaset kumpaslarının en aktif isimleriydi. Bir özellikleri daha vardı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Keçiören’deki ve Çankaya’daki konutuna böcek tabir edilen dinleme cihazlarını da yerleştiren aynı isimlerdi.  Enes Çiğci ve Sedat Zavar geçen yıl Romanya’da yakalandı. Türkiye bu 2 kritik ismin iadesi için girişimlere başladı. Emniyet Müdürü Ali Özdoğan ve İlker Usta ise halen firarda.

ATİLLA KAYA’NIN KÜRT-ERMENİ İLİŞKİLERİ

ATİLLA KAYA’NIN FETÖ CU OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI.

Atilla Kaya, FETÖ cü arkadaşını savundu. Köstebek ortaya çıktı.
Atilla Kaya, FETÖ cü arkadaşını savundu. Köstebek ortaya çıktı.

 

isagemberkopie

Ermeni Kürt kökenli Haydar aliyev’in işbirlikçisi Kürt kökenli İsa Gamber ile MHP’nin Kürt kökenli Milletvekili Atilla Kaya’nın işbirlikleri ortaya çıktı.

Ermeni Kürt kökenli Haydar aliyev'in işbirlikçisi Kürt kökenli İsa Gamber ile MHP'nin Kürt kökenli Milletvekili Atilla Kaya'nın işbirlikleri ortaya çıktı.
Ermeni Kürt kökenli Haydar aliyev’in işbirlikçisi Kürt kökenli İsa Gamber ile MHP’nin Kürt kökenli Milletvekili Atilla Kaya’nın işbirlikleri ortaya çıktı.

 

Utanmaz, yurt içinde Türk karşıtları ile yurt dışındada Türk karşıtlarıyla ele ele veren köstebek ATİLLA KAYA!!!
Utanmaz, yurt içinde Türk karşıtları ile yurt dışındada Türk karşıtlarıyla ele ele veren köstebek ATİLLA KAYA!!!

İrfan Sönmez

FETÖ’yü anlatıyor.

 

İşte Akşener’in kefil olduğu ‘cü avukatın şok konuşması

‘in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup yazarak ‘cü olmadığını iddia ettiği MHP’deki kendisini destekleyen isimlerden avukat İrfan Sönmez’in teröristbaşını İmam-ı Rabbani’ye benzeterek “Allah dostu” ilan ettiği ortaya çıktı.

İrfan Sönmez’in tutuklu iken Fethullah Gülen örgütünden yüklü akçalar aldığı biliniyor. MeralAkşener’ede başkaları aracılığı ile akça aktarıldığı biliniyor.

İşte Akşener’in kefil olduğu FETÖcü avukatın şok konuşması

MHP’den ihraç edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazarak “beni destekleyen bu isimler ‘cü değil Ülkücü” demişti. Bu isimlerden biri olan Ülkücü avukat ‘in FETÖ’nün fanatik bir müridi olduğu ve teröristbaşını “Allah dostu” ilan ettiği ortaya çıktı.

AKŞENER, ERDOĞAN’A MEKTUP YAZIP KEFİL OLDU!
15 Temmuz FETÖ darbe girişimininden sonra bazı MHP’li isimler de gözaltına alınmıştı. Bu gözaltına alınan isimlerin ortak özelliği Meral Akşener’e yakın olmalarıydı. Meral Akşener Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazarak baştaA vukat İrfan Sönmez olmak üzere bu MHP’li isimlere kefil olduğunu ve kesinlikle FETÖ ile ilgilerinin olmadığını söylemişti.

MHP’Lİ AVUKAT TERÖRİSTBAŞINA ÖVGÜLER YAĞDIRDI
Ancak arşivler Meral Akşener’i yalanıyor. Geçtiğimiz yıl Bugün TV’de firari FETÖ’cü Erkan Akkuş’un programına çıkan MHP’li Avukat İrfan Sönmez teröristbaşı Fetullah Gülen’e övgüler yağdırıyor. Hızını alamayan Sönmez, teröristbaşı Gülen’in İmam-ı Rabbani gibi bir Allah dostu olduğunu iddia ediyor. Sönmez’in hezeyanları bunlarla sınırlı değil.

FETÖ’nün müridlerinin “tertemiz ve nur gibi” insanlar olduğunu iddia eden Sönmez, bu insanlara terörist diyenleri de tehdit etmekten çekinmiyor. İşte Meral Akşener’in kefil olduğu MHP’li Avukat İrfan Sönmez’in teröristbaşı ve müridleri hakkındaki şok açıklamaları!

..

FETÖCÜ ÜLKÜCÜLER

FETÖCÜ ÜLKÜCÜLER

 

Muhsin Yazıcıoğlu: ŞEYH-ÜL İSLAM ANKARA
Muhsin Yazıcıoğlu: ŞEYH-ÜL İSLAM ANKARA

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Alişan Satılmış, yalakalarıyla kabadayılık yolunda. Cek-senet, başörtüsü çatışması onun geleneğidir.
Alişan Satılmış, yalakalarıyla kabadayılık yolunda. Cek-senet, başörtüsü çatışması onun geleneğidir.

 

1977’den beri ülkücülerin kaldıkları bazı yurtlar, Fethullah Gülen hocaefendinin gençlere dinlerini öğretmesine, nurculuğu aşılamasına açılmış idi. Bunun yanısıra tutukevlerindede din eğitimi verilmesi, nurculuk öğretilmesi konusunda “tarikat”lara yol açılmıştı.

Yalnız bunlar mı? Yok, Değişik illerden ülkücüler, otobüslerle akın akın hocaefendinin vaazlarını dinlemek için İzmir’e taşınıyorlardı. Bu durum çok ülkücünün nurculuğa geçişini sağlamıştı.

Yine çok ülkücü artık “biz doğru yolu bulduk, biz geçmişteki yaşantımızdan, söylediklerimizden utanıyoruz” dediler. Ülkücü oldukları dönemin boşa geçtiğini, şimdi doğrulara ulaştıklarını söyleyip duruyorlardı.

O günlerde gerek ülkücü yurtlarda gerek tutukevlerinde namaz kılmayan ülkücülere büyük baskılar yapılmakta idi.

En önemli ülkücü yurtlarda “zikir” yapılmayada başlanmıştı.

Böyle başlayan ülkücüleri “tarikat ehli” etme çalışmaları, ileriki yıllarda özellikle büyük yerleşim yerlerinde Ocak başkanlarınında nurcu olanlardan seçilmelerinin yolunu açmıştı.

Ülkücüler akın, akın nurcu ediliyorlar, yada nurcu oluyorlardı.

Son yıllarda Ülkü Ocakları Genel Merkezi’de artık üstü örtülü biçimde nurcuların yönetimine bırakılmıştı.

Muhsin yazıcıoğlu FETÖ’den en çok yararlanan başkandı. Bütün Muhsin’e bağlı camilerde, derneklerde FETÖ bir peygamber gibi saygı görürdü. Bütün FETÖ’cü yayınlar dağıtılırdı.

 

Lütfi Şeyhsuvaroğlu, Allah Dostlarını severdi. Saidi Nursi onun için önemli idi. Türklükten söz etmek onun için ırkçılık sayılırdı.

 

Azmi Karamahmutoğlu’da önceki başkanlar gibiydi. Artık ocaklar Fethullahçılar’a bırakılmış idi.

Eski Ülkü Ocakları başkanları kendilerini Türk olarak görmüyorlardı. Onun içinde bir Ermeni kökenli Fethullah Gülen onlara Bahçeli’den yakın geliyordu.

Şimdilerde deli dana gibi “ben FETO’cü değildim” diye anırıp duran Alişan Satılmış eşeği döneminde ülkücüler Fethullah’a Allah dostu derlerdi. Ee peki o günlerde FETÖ’ye karşı ne demiş? Ne yapmış bu salak?

Harun Öztürk, anlı şanlı Fethullahçı olan başkanlardan birisiydi. Artık derneklerde olayları din açısından yorumlamayanlar, barınamaz duruma gelmişlerdi.

Ülkü Ocakları bununla birlikte azınlıkların gizli yarış ettikleri bir alandı. Ermenisi, Çerkezi, Kürdü, Rum’u “islamda üstünlük takvadadır” diyerek kendi yerlerini sağlamlaştırıp, azınlık kesimden gelmiş olmalarının tartışılmalarını engelliyorlardı.

Bazı ülküdaşlar, gece gündüz “islamda islam” diye tutturuyorlardı. O yıllarda bizde, onların bu isteklerini sürekli iyiye yorardık. Yıllar sonra bunları öne sürenlerin çoğunun Ermeni, Rum, Çerkez, yada Kürt olduklarını gördük.

Bütün bunları neden anlatıyorum? Çünkü o günlerden bu günlere Fethullah Gülen örgütüne kaymış olan ülkücüler, FETO’den tutuklanınca “Biz ülkücüyüz” demeye başladılar.

Yok böyle bir ülkücülük! Sizler geçmişte ülkücü idiniz, sonra FETÖ ye geçtiniz. Şimdide tutuklanınca “Biz ülkücülyüz” diyorsunuz.

Geçmişte bir süre için ülkücülere bulaşmış olmak demek ölene deyin ülkücü kalmak demek deyildir.

Yaşar Okuyan, Meral Akşener, Namık Kemal Zeybek ne ise sizlerde bir dönem ülkücü olmuşsunuz, şimdi sizler FETÖ cüsünüz.

Ayrıca şimdi bir köstebek olarak MHP yada Ülkü Ocakları’nda bulunanlarda ülkücü sayılmazlar.

Arkası geliyor………………………………….

Türkiye Nereye? Ülkücüler Nereye?

YILDIRIMLAR YARATAN BİR IRKIN OĞULLARIYIZ!

Gerçek Ülkücüler'in söylemleri
Gerçek Ülkücüler’in söylemleri

Türkiye Nereye? Ülkücüler Nereye?

Türkiye, cumhuriyet döneminin en ağır en korkunç bir kalkışmasını yaşadı. Bu olağanüstü olarak görülen olay işin gerçeğinde beklenen bir gelişme idi. Olmazsa olmazdı. Onun içinde oldu.

Bir tek gerekli soru varsa, oda; neden başarılı olamadı biçiminde olabilir. Neden? Çünkü iyi bir örgütlenme, iyi bir ağızbirliği yoktu.

Üstelik toplumun algılama biçiminide yanlış görmüşler.

Sen kalkıp köprülerde yuttaşın önünü kesmeye çalışıyorsun. Bu iş sonuç alamazdı.

Sen kalkıp üst görevli generalleri görev dışı yapıyorsun. Ancak ortada bir kan kokusu yok. Ölenlerin bir kısmı yurttaş, bir kısmı da alt görevlerdeki subaylar yada çeriler.

Sen ilk anda sallandırsaydın tepeden ikisini onuda görüntülü olarak verseydin, sonuç alabilirdiniz.

Yoksa, sizlere katılmamış olan subaylar yerlerini size neden kaptırsınlar?

Bu iş bir azcıkta 1960’teki yönetime el koymaya benzemiş. Ancak 1960’ta Hüseyin Feyzullah (Türkeş) bildiriyi okusada işin arkasında tepedekilerde vardı.

Bu başkaldıranlarda olan bir başka eksiklikte bu günkü toplumla, 1960’takı toplumun arasındakı değişik yapıyı görememek olmuştur.

Ordu kuruluşunda Fethullahçı bir assubay, generalden yüksek durumda ise, o ordu ne iş yapabilir?

Bu ilginç kalkışma, ilginç olarakta bitti. Bitiren güçte devletin tepesi olamadı. Yalnızca kalkışanların Fethullahçı olduğundan bu kurumu onlara vermeme duygusu ile yurtseverlik yaklaşımı bu kalkışmayı önlemiştir.

Şimdi gelelim bu işin ülkücülerle ilgili yanlarına.

Öncelikle belirtelim; bu Milli Görüş, bu yönetimi ele geçirmede 2001 yılı öncesi ülkücülerden çok yararlanmıştır.

O gün, bu günde AKP’nin eli ülkülerin cebinden çıkmamıştır.

2001 yılı öncesinin Aydınlar Ocağı, Türkocağı, Ülkü Ocağı, Nizam-ı Alem Ocakları, BBP’si AKP’nin oluşmasında, gelişmesinde, ayakları üstünde durmasında etken kuruluşlar olmuşlardır.

Buna ek olarak bir önemli belirginlikte; MHP’nin 1969’da Cia’nın isteğiyle başlalttığı islamlaşma çalışmaları ile, yine CIA’nın AKP eliyle Türkiye’yi islamlaştırma çalışmaları sonucunda bu iki akımın ülkü birliği oluşmuştur. Bu nedenlede iyi islamlaşan ülkücüler bir bir AKP ye kayarak, AKP’nin güçlenmesine katkı sağlamışlardır. Özellikle en büyük katılım 2001 yılında AKP’nin ilk döneminde gerçekleşmiştir.

Buna birde MİT’in MHP içinde bulundurduğu kesimi ekleyince, ortada cılız bir MHP kalmaktadır.

Gelelim FETÖ örgütünün MHP ile AKP içindeki konumuna; Bu örgüt doğrudan CIA ca yönetildiğinden, MHP, AKP ile diğer bütün kurumlara en iyi sızmayı gerçekleştirmiştir. AKP’nin dışa açılımı ile yasadışı işlerini FETÖ’cüler yaptığından Erdoğan’ın bütün açıklarını biliyorlardı. Bu kesim, gerçekten bir çete, bir yasadışı örgüt biçiminde örgütlendiği için, üstelikte CIA’ca yönlendirildiklerinden elle tutulur, gözle görülür yaman işleri bulunamazdı. Ancak Türk devleti’nin iyi örgütlü olamayışı nedeniyle bu kanlı örgüt son kalkışmaya (15.07.2016) deyin kendisini gizlemeyi başarmıştır.

Bu örgütü koruyan neden islamdı. Bunlar toplumu ‘Allah” diyerek, “peygamber” diyerek, “kuran” diyerek kizdirdiler. Bu genelde müslümanın savunması olmuştur.

Biz “Siz CIA ya çalışıyorsunuz deyince, onlarda bize “sen islam karşıtısın” dediler. AKP’de bunu yapıyordu. Çalıyor-çırpiyor, sonra islama sığınıyordu.

MHP’nin içindeki Ermeni müslümanlara bir dokun bakalım, sana dönüp; “sen islam karşıtısın” diyeceklerdir.

Sonuç: FETÖ bu gün için Türkiye’de artık gizli yüzü ortaya çıkarılmış, kendilerine karşı toplum uyandırılmış, başı ezilmeye çalışılmaktadır. Bunlarla birlikte olupta bu gün tokat yiyen ülkücü, solcu, müslüman, atatürkçü kim olursa olsun, acımamak gerekir. Bu gün bu yılanın başı ezilirken, ona-buna acırsan, sonunda acınacak duruma düşersin eey Türk oğlu, eey Türk kızı…

Ajaru: İş işten geçtikten sonra bu günlerde geçmişte FETÖ’ye karşı olduğunu öne sürenlere kulak asmayınız.

Ülkü Ocakları’na sızmaların kökeni çok eskidir. 1980 öncesine dayanır. Ancak NURCUlar (FETÖ) Kürt kökenli olan Alişan Satılmış ile ondan sonra başkan olan Ermeni kökenli Harun Öztürk döneminde istedikleri çalışmaları yapıyorlardı.

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı

Bir MİT’çinin sesine kulak verin!

Mit’te neler oluyor?
 / Bir MİT’çinin sesine kulak verin!
Bir MİT’çinin İsyanı

 Bir MİT’çinin sesine kulak verin!

Son yıllarda Türkiye’nin gündeminden düşmeyen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), ilginç bir ihbar mektubu ile çalkalanıyor.  MİT’in Ankara Bölge Başkanlığı’nda görevli M.Y. isimli çalışan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bir ihbar mektubu gönderdi. M.Y. mektupta,  teşkilatta mobbing yaşandığını bildirdi. M.Y. şubeden son 2 yılda yaşanan istifa ve emekliliklerin mobbing kaynaklı olduğunu iddia etti.
Cumhuriyet Gazetesi’nden  Alican Uludağ’ın haberine göre, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) Ankara Bölge Başkanlığı’na bağlı telefon dinleme servisinde çalışan M.Y adlı personel, teşkilat içindeki baskıları Hakan Fidan’a yazdığı bir mektupla anlattı, çarpıcı iddialarda bulundu. Ankara  Bölge Başkanlığı İlke 3 Şubesi’nde yaşananları tek tek anlatan M.Y, bir örneğini de gazetemizle paylaştığı mektubunda şunları kaydetti:

Suruç intihar saldırısı ve Ankara Garı intihar saldırılarının sorumluluğunu üstlenen İŞİD militanlarının Arapça konuştukları düşünüldüğünde takdir ederseniz ki bu dilin önemi yadsınamaz. Ancak şubemizdeki Arapça monitörler (Telefon dinleyen kişi A.U.) (2) yönetime yakınlığını kullanarak Arapça görüşmelerin neredeyse tamanını İDY (İstihbarat Değeri Yoktur) yapmakta, yönetim de bu duruma göz yummaktadır. Böyle hassas günlerde on binlerce Arapça görüşmenin İDY yapılması karşısında dehşete kapılmaktayım.”

‘İnanılmaz mobbing var’

“Şubemizde inanılmaz bir mobbing olayı cereyan etmektedir” denilen mektupta, bunları şöyle sıraladı:

* Konuşulan her şeyin, yapılan her yorumun müdire ve başkan tarafından bilinmesi, müdirenin personele “Sen kalk şuraya otur, sen kalk buraya otur” diyerek kendisine yakın kişileri istediği yerlere yerleştirerek jurnal yoluyla haber aldığı şüpheleri doğurmakta, ayrıca her fırsatta müdirenin “Şöyle söylemişsin“, başkanın “Sizin aldığınız nefesten bile haberim var” bu durumu doğrulaması.

* İş ile ilgili olabilecek en basit hataların bile müdirenin odasına çağırılarak rencide edici ve aşağılayıcı dil kullanılarak uyarılması..

* İdarenin işleyiş ile ilgili bütün önerilere kapalı olması ve “buranın kuralları böyle” veya “benim emrim” diye kestirip atması.

‘Günaydın’ işkencesi

* 50 kişilik personelin her sabah müdirenin odasına gidip “günaydın’”, her akşam “iyi akşamlar” demeye mecbur tutulması.

* Son 1-2 yılda istifa(ların) ve emekli olanların şubedeki mobbing kaynaklı olduğu..

* Daha pek çok mustarip olunan konulardan dolayı ben dahil şubemizde pek çok kişinin psikoloğa gitmesi, antidepresan ve uyku ilaçları kullanması…

Kısaca arz etmeye çalışığı konularla ilgili olarak bütün cesaretini toplayın konuyu Bölge Başkanı’na anlatmaya çalıştığında kendisini dinlemediğini, gerekli araştırmayı yapmadığını belirten M.Y, mektubunu şöyle bitirdi:

‘Lütfen istatistik çıkarınız’

“Hiçbir cümlemi tam olarak bitiremediğim gibi işitmediğim azar da kalmadı. Bütün bunların kendi emri olduğunu bağırdı. Benimli ilgili araştırma yapıp en ağır şekilde cezalandırılacağımı söyledi. Ben de kendisine Müsteşarlık Makamına başvuracağımı söyledim. Sayın Müsteşarım sizden istirhamım lütfen yapılmayan Arapça görüşmelerin istatiğini çıkartınız ve şubenin içinde bulunduğu ağır mobbing konusunda personelin dinlenmesi için gerekli araştırmayı yaptırınız.”

‘Müfettiş de gönderilmedi’

Yaşadıklarını gazetemize de anlatan M.Y. çalıştığı bölümdeki yanlışları söylediği için görev yerinin değiştirildiğini ve lojmandan çıkarıldığını savundu. Sıkıntılarını sıralı tüm amirlerine anlatmasına karşın kimsenin dinlemediğini, çözüm bulmadığını, ocak ayından beri talep ettiği müfettişlerin de gönderilmediğini belirten MİT’çi, defalarca Hakan Fidan’a ulaşmak istediğini, ancak kapıların kendisine kapatıldığını iddia etti. “Cumhuriyetin bir kurumu böyle olamaz” diyen M.Y. her şeyi göze aldığını söyledi.

“İhlas cıların” akçaları lüks yatlara gitti

Bizi müslümanlaştırarak soydular. Bu soygunlar genelde Milli Görüş ile diğer islamcı akımların eliyle yürütülsede ülkücülerin içinden bir kesimde bu soygunlara katıldılar. Onlar namaz kılarlardı. Oruç tutarlardı, Allah’ın adınıda ağızlarından düşürmezlerdi.
“İhlaszedelerin” parası lüks yatlara gitti

“İhlas cıların” akçaları lüks yatlara gitti

BDDK tarafından 2001 yılında faaliyetlerine son verilen İhlas Holding’e ait İhlas Finans’ın, mudilerine yönelik ödemeler yılan hikayesine döndü. Son olarak 2009 yılında küresel krizi bahane eden grup, ödemeleri 2016 yılına kadar ertelenmesini sağlamıştı. Holding şimdide, içinde bulunduğu mali krizi gerekçe göstererek, mudilere ödeme yapmaya yanaşmıyor. El koyma işleminin üzerinden geçen 15 yıllık dönemde büyük kısmı vefat eden mudiler ise, haklarını aramak için bir dernek kurdu. Sık sık sosyal medya aracılığı ile AKP Hükümeti’ne seslenen mudiler, “İhlas Holding’e kayyum niye atanmıyor” diye sordular.

İhlascıların acı geçmişleri şöyle:

HAÇ VE UMRE PARALARI BATTI

Türkiye’nin ilk özel finans kurumları arasında yer alan İhlas Grubu’na ait İhlas Finans Kurumu, grup şirketlerine örtülü kaynak aktarımı nedeniyle 2000’li yıllarda battı. BDDK da, mali açıdan yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelen İhlas Finans’ın faaliyetlerini 2001 yılında durdurdu. Bu dönemde murakıplar tarafından hazırlanan raporda, İhlas Finans’ın kaynakları ile grubun sahibi olduğu TGRT ve Türkiye Gazetesi’nin fonlandığı kaydedildi. Yine aynı raporlarda, 2001’de 222 bin 298 mudiye, 676 milyon dolar ve 245 milyon Euro borcu olduğu bilgisi yer aldı. O dönemde özel finans kurumları garanti kapsamında olmadığı için, mudilerin alacaklarını devlet üstlenmedi. İhlas Holding ise, 222 bin mudinin alacağını kademeli olarak ödeneceğini duyurdu. Bu dönemde, mudilerin alacaklarının bir kısmı, gayrimenkul veya mal olarak ödendi. 2009 yılına gelindiğinde ise 68 bin hesap sahibinin 398 milyon dolarlık alacağı kaldı.

KÜRESEL KRİZİ GEREKÇE GÖSTERDİLER

İhlas Holding, 2009 yılında küresel krizi gerekçe göstererek, yaklaşık 70 bin mudinin alacağını beş yıl ötelenmesini istedi. Devlette holdingin bu talebini olumlu bularak, mudilerin tüm alacaklarının ödenmesi için 2016 yılına kadar süre verdi. 2016 yılına gelindiğinde ise holding yine mudilerin alacaklarının tamamını ödemedi. Şimdi de holdingin içinde bulunduğu mali darboğaz gerekçe gösterilerek, mudilerin alacaklarının yeniden ötelenmesi planlanıyor. Bunun içinde bazı lobi çalışmaları yürütülüyor.

CAMİYE KAYYUM VAR İHLAS’A YOK

İhlas Holding, binlerce aileyi mağdur etti. Aradan geçen 15 yıllık süre içinde, paraları İhlas Finans’ta batan bir çok vatandaş hayatını kaybetti. Geriye kalanlar ise bir dernek çatısı altında birleşerek, haklarını aramayı sürdürüyor. Sosyal medya aracılığı ile seslerini duyurmaya çalışan İhlas mağdurları, sosyal medya üzerinden paylaştıkları mesajlarda, son dönemde camilere yaşatma derneklerine dahi kayyum atanmasını hatırlatarak, “İhlas Holding’e kayyum niye atanmıyor” diye sordular.

ÖREN’İN LÜKS YAŞANTISI TEPKİ TOPLADI

İhlas mağdurları 15 yıldır alacaklarını tahsil etmenin yolunu ararken Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören’in şatafatlı yaşantısı büyük tepki topladı. Mücahit Ören’in, son dönemde satın aldığı milyon dolarlık yat ve villaların fotoğraflarını sosyal medya üzerinden paylaşan İhlaszedeler, adeta isyan etti. Enver Ören’in vefatının ardından holdingin başına geçen Mücahit Ören, yakın çevresinde lüks yaşantısı ile tanınıyor. Ören’in şatafatlı hayatı, cemaat içinde rahatsızlığa yol açtı.

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı

MHP ile MHP’yi BÖLENLER!

  1. MHP ile MHP’yi BÖLENLER!
Meral Akşener: Baba tarafım koyu CHP'lidir.
Meral Akşener: Baba tarafım koyu CHP’lidir.

Bu gelişmeler, ülkücü kesimi titretti üstelikte, kendisine getirdi. Neden?

MHP içinde yeyiciler, yalancılar, talancılar, köstebekler birden bire bir dumanlı günde ülkücülerin yüreklerine ellerindeki kamalarla dürtmek istediler.

Cemal Enginyurt: (Yılma Durak"a) "Sen Fethullahçısın" dedi. Yılma Durak: (Cemal Enginyurt'a) "Sen bunu bana diyemezsin. Senin yedi ceddini temizlettiririm" dedi.
Cemal Enginyurt: (Yılma Durak”a) “Sen Fethullahçısın” dedi. Yılma Durak: (Cemal Enginyurt’a) “Sen bunu bana diyemezsin. Senin yedi ceddini temizlettiririm” dedi.

Yalan, yalan, yalan …. Yok bu yönetim son seçimde az oy almış, yok Devlet Bahçeli AKP’ye gizli, açık arka çıkmış, yok yok diğer partilerle ortak yönetimi (CHP+HDP+MHP) oluşturmadınız. Yok MHP’nin bazı kuralları “demokrasi” ye uygun değilmiş.

 

Bunların tümüde uydurma nedenlerdir.

Bir tek nedenle ülkücülügün ocağına ot (ateş) yaktılar. O nedende! Bu gün Genel Başkan adayı olanları, Sayın Devlet Bahçeli (millet velkili adayı göstermemiştir. Şimdi bu seçilemeyenler, birleşip Sayın Devlet Bahçeli’yi al asağı edip, kendi önlerini açmayı düşündüler. Arkalarınada MHP’de başarılı olamayan, umduğunu bulamayan birde ayrıca MHP’nin yönetime gelmesiyle gün göreceğini düşünen çapsız-mapsız kesimlerde onların arkasına düştüler. Bunların bir kısmı bulunduğu bölgede işi aşı olmayan, aldığı borçları ödeyemeyen, yada parasını pulunu orospulara yedirmiş olan sözde ülkücülerdir.

MHP’de yasalar iyi değildide iki dönem seçmişler seni, gıgın çıkmamış, aday yapılmayınca yeri göğü inletiyorsun. Ancak gözden kaçanda bir başka gerçek var! Oda MİT 15 yıldır bütün Anadolu’da Devlet Bahçeli gitsin MHP “iktidar” olacak görüşünü islemişti. Buda bu çıkarı için kazan kaldıranlara bir güzel ortam yaratmıştı.

Bu arada talancılar, yalancılar, vurguncular, işbirlikçiler MHP’nin yakasından düşmemişlerdi, düşürülememişlerdi. Şimdi bunlar şaşırdılar, kendilerini ortaya atarak, en azından bilinir duruma geldiler.

Bundan sonrası bunlar “Fethullah Gülen”ci olarak yüreklere kazınmışlardır. Artık onlar MHP’de yada başka yerdede olsalar, kendilerini gizleyemeyeceklerdir.

gulen_mhp

MHP yönetimide bundan böyle kimi nereye başkan seçmesi gerektiğini iyi anlamış durumdadır diye düşünmekteyiz. Bu olmazsa basın yayın artık bu yıllardır MHP’ye sızmış olan Fethullahçıları unutmayacaktır.

meralaksener_bitti

Bu gelişmeleri ülkücü taban neden iyi anlayamıyor derseniz, onunda açıklaması böyledir; Sayın Devlet Bey’in yakınlarında bulunanlar, ondan önceki dönemde MHP’ye sizmiş olanlardır. O kesim MHP’de büyük yanılgıların olmasını sağlamışlardır.

Ülkücü tabanı uyaracak, gizli kuruluşlar ile MİT’e bağlı kişilerin oyunlarını bilecek, yorum yapacak kişiler bulunmuyordu. Üstelik olanlarda ortam bulamıyorlardı. Biz bunu yapabildik, çünkü biz bu içteki satılmışlara karşı dayanıklı idik.

Bu yazı buraya deyin yürekleri hoplatmadı, hoplatacak sözler geliyor…

Çok yakında MHP’deki gelişmelerin ortamını 2000’lerden beri oluşturmuş olan derin MİT’çiyi gerek görüldüğü üzere açıklayacağız.

 

MHP’de bugünkü olanların temelleri çok yıllar öncesinden atılmıştı. Müslüman Ermeni-Çerkez işbirliği islam söylemleri altında MHP’de bu günkü ortamı yarattı. Sizin allandıra pullandıra alkışladığınız, MHP’nin başına getirmek istediğiniz bazılarının ugunu / ırkını bilince kan tükürebilirsiniz!

meral_kemalettin_sevisme

AKP yakasında neler oluyor?

Gündem: AKP yakasında neler oluyor?

AKP, uzun bir yönetme döneminden sonra duraklama dönemine girmiştir. Bu gelişme bundan üç dört yıl öncesi beklensede, açık duraklama kendisini etken olarak göstermemiştir.

Bunun nedenleri toplumun, iç yapısı, birde yönetimdeki gücün AKP, karşısındakı kesimleri (CHP, MHP, BBP, başkaları) içeriden vurarak, halka AKP’yi bir tek kurtuluş yolu olarak göstermesine bağlı olmuştur.

Buna başka nedenlerde ekleyebilirsiniz.

Şimdi ise, AKP, kullanma günü geçmis bir yiyecek durumuna düşmüştür. Bozulma belirtileri başlamıştır.

Bunu nereden anlayabiliyoruz? AKP, kendisini oluşturan, geliştiren, yükselten ortaklarını bir bir yittirmiştir.

Önce iç ortaklarını yitirmiştir. Bunlar kimlerdi?, yada kimlerin olusumlarıydı? Derseniz.

En etken kesim FETÖ idi. FETÖ ile AKP sağ kanadını koparttırdı. Seçimlerde pek etkisi görülmesede, FETÖ’süz, AKP’nin kendisini yasa dışı, yasa içi alanlarda eskisi gibi iyi gösterememektedir.

Tek başına çalmayı bile başaramamış, ağzına yüzüne bulaştırmıştır.

FETÖ gidince yurttaşın başarısız çocuklarına sınavlarda başarı yolu tıkanmıştır. Onun bunun yerine sınavlara başkalarını sokarak, iş kazandırma düzeni bozulmuştur.

Devlet mallarıda satıla satıla, dağıta dağıta tükenince tünelin sonu görünmüştür.

Bu gün AKP’nin bölünmesi kendisini sorgulaması gecikmişse burada MİT’in Erdoğan’ın elinde oyuncak bir kuruluşa dönderilmesindendir. Buda doğaldır. Hakan Fidan, sonradan bir indirme olarak kuruma sokulmuştur. Onun içinde oda, yönetim değişirse kendisinin yasalarla yüzleşmesinde korktuğundan, titreye titreye yasaları çizerek bu yönetimin görevde kalması için çalışmaktadır.

 

Bir düşünün, bu gün günde 4-5 kişi PKK ya karşı savaşta kara toprağa düşerken kimseden AKP ye karşı ses yükselmiyor. Ya birde bir başkası ortak olsaydı? CHP yada MHP, ne olacaktı?

Söz de yaygarada böyle olacaktı. “Ne yapalım AKP dönemi iyiydi, ancak halkımız bize ortak kazandırdı. Olaylar başladı, ölüler geliyor. Gelecek seçimde AKP ye oy verin kan dursun.” Diyeceklerdi.

Böyle pişkinlerle karşı karşıya bu toplum.

Bu gün gelinen yer neresidir?

AKP çok büyük bir korkuya kapılmış durumdadır. Kendi aralarında konuştukları tek konu: “Ya Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, yada aramı.dan ayrılan bunca kişiler (Salih Tuğ, Nevzat Yalçıntaş, Bülent Arınç, Hayati Yazıcı, Abdullah gül, Hüseyin Çelik, Nihat Ergün), yaptığımız yasadışılıkları dışarıya çıkarırsa ne olacağız?” biçimindedir.

 

Dün Mehtap Yılmaz ağlamaklı yazısını böyle yazmış: http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mehtap-yilmaz/allah-bu-memleketi-istikameti-hamamonu-olanlara-birakmasin-13724.html

Bu gün Emin Pazarcı’da korku kokan yazısını böyle yazmış:

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/emin-pazarci/lawrence-trolice-brutus-e2-80-a6/haber-488738

Bu anda AKP’de büyük bir korku yayılmış durumdadır.

 

Bu kez Hüseyin Çelik yazdı, Arınç retweet etti: Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz

08 Şubat 2016 – 16:54:00

Bu kez Hüseyin Çelik yazdı, Arınç retweet etti: Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz

Eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik, kendi internet sitesinde kaleme aldığı yazıda, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın son açıklamalarının AK Parti içinde yarattığı tartışmalara değindi. “Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değiliz” diyen Çelik, “Eleştiri hak, hakâret acizliktir” ifadesini kullandı. İşte o yazının öne çıkan bölümleri:

– Büyüklerimiz “müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar” demişlerdir. Yani: fikirlerin çatışmasından gerçek denen şimşek doğar. Allah insanları farklı farklı yaratmıştır. Yaradılışın özü, çeşitlilik ve çoğulluktur.

– Emevilerle beraber, istişare, tartışma ve eleştiri rafa kalktı. İslam tarihinde ne yazık ki Cumhurî uygulama, yerini saltanata bıraktı. Saltanat, ortak ve aykırı görüş kabul etmez.

– Oldum olası Batı demokrasilerinde de istişare, tartışma, hatta rahatsız edecek derecede aykırı düşme ve eleştiri olmazsa olmaz kabul edilmektedir.

– Yanlış anlaşılmasın istişare, önceden biri veya birileri tarafından kararlaştırılan konuların bir heyete tasdik ettirilmesi değildir. İstişare, her türlü peşin kabulden arınmış bir tartışmayı ve fikir alışverişini gerektirir. Yani miş gibi yapmak istişare olmaz.

– Genç kardeşlerimize hatırlatmakta belki fayda vardır. Biz Ak Parti’nin yanaşmaları değil aslî unsurlarıyız: Ben, DYP’den ayrılıp Ak Parti’nin kurucuları arasında yer alırken, bugün büyüklerimizin iltifatlarına mazhar olan, uçaklarından ve heyetlerinden hiç eksik olmayan, kapılarını bolca aşındıran birçok kimse, Milli Görüşçü damgası yiyip, 28 Şubatçıların hışmına uğramamak için selamlarını bile esirgiyorlardı.

– Sayın Arınç’ın, benim veya başka bir arkadaşımızın söyledikleri, yazdıkları bazı Ak Partili arkadaşların, bazı kapıkulu gazetecilerinin veya sosyal medya kullanıcısı sözümona troll ve troliçelerin hoşuna gitmeyebilir. Bizi bundan dolayı eleştirmek de en tabii haklarıdır. Ancak tuvaletlerin kapısının arkasına bile yazılamayacak ifadelerle bize saldırılmasının akıl tutulmasından başka izahı yoktur.

– Ben Ak Partilileri ve Ak Parti gençliğini bundan tenzih ederim. Çünkü Ak Parti gençliğinin böyle bir seviyesizliğe alet olmayacağına inanıyorum. Eleştirmekle hakaret etmek, haysiyet cellatlığı yapmak, işi şahsiyata dökmek, insanların aile fertlerine saldırmak, onları paralelci ilan etmek ve nihayet bütün bunları fikrini söyleyen, itirazını medeni bir şekilde dillendiren kişiye karşı bir linç kampanyasına dönüştürmek demokrasiyle de insanlıkla da, islamlıkla da bağdaşmaz.

– Hele ki bu kimseler, yıllarca bu Parti’nin taşıyıcı kolonları olarak vazife almışlarsa…Hele ki bu insanlar, çileli günlerin baş eğmeyen neferleri İse…Hele ki bunlar, en zor gün ve anlarda sizinle beraber hak, hukuk ve demokrasi mücadelesi veren gazetecilerse…

– Özgüven patlaması ve güç zehirlenmesi, sitem eden, kırgın olan veya zarar vermemek adına kenarda duran herkese ” sanki kunduramdan bir çivi düşmüş” muamelesi yaparsa gün gelir yalın ayak kalmak mukadder olur. Bizden söylemesi.

TARTIŞMA NASIL BAŞLADI?

1) Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 30 Ocak’ta CNN Türk’te Taha Akyol’un programında konuştu.

Bülent Arınç Dolmabahçe Mutabakatı ile ilgili konuştuBülent Arınç Dolmabahçe Mutabakatı ile ilgili konuştu

2) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arınç’ın Dolmabahçe görüşmesiyle ilgili sözlerine tepki gösterdi, “Benim müsaademle yapıldığının iddia edilmesi dürüst bir hareket değildir” dedi.

Erdoğan'dan Bülent Arınç'a: Dürüst davranmıyorErdoğan’dan Bülent Arınç’a: Dürüst davranmıyor

Arınç, gelen eleştirilere Twitter’da yazılı açıklamayla yanıt verdi, ”Söylediğim her sözün sonuna kadar arkasındayım” dedi. Arınç’ın 6 sayfalık açıklamasını Çelik kendi hesabından retweetledi.

Bülent Arınç: Söylediğim her sözün arkasındayımBülent Arınç: Söylediğim her sözün arkasındayım

ÇERKEZ-ERMENİ ÇATIŞMASI

Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.

Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı

Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.

Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?

Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.

Şimdi gelelelim konumuza,

konu: Çezkezler le-Ermeniler’in itişmeleri.

* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.

ABDİ İPEKÇİ İÇİN  ELİNİ KANA BULAMIŞTI...
ABDİ İPEKÇİ İÇİN
ELİNİ KANA
BULAMIŞTI…

Çerkez yakasında Aydın Doğan, Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.

ÇERKEZCİ- ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU ÇERKEZCİ
ÇERKEZCİ- 
ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU

Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.

Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan ERMENİ yurttaşımız            RASİM OZAN KÜTAHYALI
Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan
ERMENİ yurttaşımız
RASİM OZAN
KÜTAHYALI

Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.

  1. Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.

Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:

“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”

ÇERKEZ Aydın Doğan:


“Bu Rasim’in karısı Nagehan Alçı’yı Milliyet’e aldık. Bunun anlamı ekmek yediği kaba sıçıyor Rasim Ozan Kütahyalı.”

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez

Önemli bir gizzem var? Bunların içinde kimler CIA’ya çalışmaktadır?

Yakında onuda açıklayacağız.

ÇERKEZCİ-CIA’NIN ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU
ÇERKEZCİ-ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU 

 

 

 

Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Seriatın MHP'de yayılmasını sağlayanlardandır.
Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Şeriatın MHP’de yayılmasını sağlayanlardandır.

ERMENİ – MÜSLÜMAN İŞBİRLİĞİ

HIRISTİYAN+MÜSLÜMAN+YAHUDİ İŞBİRLİĞİNİN ADI: FETHULLAHGÜLEN YAPILANMASI

 

 

Resim

Resim

 

 

Resim

Resim

 

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

Resim

 

 

 

Hüseyin Feyzullah (Türkeş), kendisi gibi CIA’ya çalışan, üstelikte Ermeni olan Fethullah Gülen’i savunuyor.

Hüseyin Feyzullah (Türkeş), kendisi gibi CIA’ya çalışan, üstelikte Ermeni olan Fettah Şahin’i (Fethullah Gülen) savunuyor.

Meral AKŞENER: (ZAMAN)IN KADINI Fethullah Gülen örgütünün MHP içindeki köstebeği

MHP içindeki CIA'nin köstebekleri: Meral Akşener+Seyfettin Yımaz
MHP içindeki CIA’nin köstebekleri: Meral Akşener+Seyfettin Yımaz

 

 

 

(ZAMAN)IN KADINI Fethullah Gülen örgütünün MHP içindeki köstebeği Meral AKŞENER KONUŞUYOR.

(ZAMAN) – ANKARA

7 Ocak 2014

Görsel

Eski İçişleri Bakanı, Fethullah Gülen’in MHP içindeki köstebeği, Meral Akşener, Ergenekon ve Balyoz soruşturmasında yeniden yargılama tartışmalarına karşı çıktı.

Çünkü Türk subaylarına tuzak kurulmasında kendisininde büyük emekleri var. O günlerde, cia görevlileri ile sık sık görüşerek, Fethullah Gülen yapılanmasının subayları çökertmesine ön ayak olan Meral Akşener’i bu günlerde derin bir korku salmış durumda.

Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ sözü, herkes için ibret vesikasıdır.” dedi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeşil ışık yaktığı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması konusunda Meclis’te hazırlıklar sürüyor. Buna göre Başbakan’ın talimatıyla Adalet Bakanlığı ve Türikiye Barolar Birliği ortak bir çalışma yapacak. CHP’nin ise sanıkların yeniden yargılanmasına imkan sağlayacak kanun teklifini bugün TBMM’ye sunması bekleniyor.

Kendisinin TBMM Başkanvekili olmasını da kötüye kullanarak Zaman gazetesine acıklamalar yapan Meral Akşener, sözde konuyu  (twitter) değerlendirdi. Hükümeti üzerinden Türk subaylarına yeniden yargılanma yolunun kapalı kalmasını istemektedir.

Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ herkes için ibret vesikasıdır. Fethullah Gülen’in yargıdakı köstebeklerini böyle savunuyor.

“Zamanın ruhuna göre tutum alanlar, ülkemizde yargının taraflı olduğunu keşfettiler. Muktedir fikir değiştirirse, ne yapacakları merak konusu. Yargı tartışmaları için önerim, kanuna ‘BB’nın istediği kişiler yargılanamaz, soruşturulamaz’ maddesi eklensin. Tüm problemler çözülsün.” dedi.

Olayın Fethullah Gülen yapılanmasını savunmak olduğunun üstünü örtebilmek için bir iki sözde yolsuzluklar üzerine etti. Meral Akşener’in 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk soruşturması konusunda bunları söyledi: “Bu arada yolsuzluk soruşturmasının akıbeti, ayakkabı kutusundan çıkan paralar ne oldu? Yargı tartışmasının tarafları ‘cambaza’ baktırıyorlar.

Başbakan, Ergenekon soruşturmasının savcısı olduğunu söylemişti. 17 Aralık sonrası aynı mahkemenin avukatı oldu. Başbakan hangi sanıkları savunacak? Yalçın Akdoğan, ‘milli ordumuza kumpas kurdular’ diyor. Başbakan, ‘muhalefet katılmasa da bu meseleyi çözeceğiz’ Avukat işbaşında. Rastgele.” dedi.

İyide düyün değil, bayram değil, sana ne oluyor ey kadın?

Ortada uluslararasi güçlerin kavgası var. Sen susamazsın çünkü sana birileri dürtüyor, görevini yap, görevini yap, cia’nın çıkarlarını koru diye

TÜRKİYE’Yİ DÖNDÜREN DÖNMELER

Image

Ülkücüler, yazılandan anlayamayacağına göre biz konuyu sorulu-yanıtlı yapalımda tam anlaşılsın.

Bu gördüğünüz kişiler neden çok mutluydular ?

Çünkü Asya Finans açılacaktı. Asya inans aracılığı ile Türkiye’de belli kesimlere akçalar aktarılacak, islamcı diriliş sağlanacaktı. Anadolu Aslanları adı altında işadamları yaratılacak, onlar adına islamlaşmaya akça aktarılacaktı.

Bu banka o günden bügüne gizli  olan Fethullah Gülen örgütüne işlemektedir.

Bu banka niçin o günlerde Türkiye’de açıldı?

Çünkü Türkiye’de büyük bir devrim yapılacacaktı. Bu devrim, bu kere sivillere bırakılacaktı. Bu sivil devrim de tarikat-tekkelerin öncülügünde olacaktı. (1997 yılında cia+AB bilgi toplama kuruluşları+tarikat-tekkelerin anlaşmaları olmuştu)

Bu gördünüz kişiler yolları başka olsada (Gülen-Milli

Görüş-DYP) neden bir araya gelmişler di?

Çünkü, CIA bunlara birleşin dedi. Üstelik ortada dönen deli-deli akçalar vardı. Üstelik, Çiller açıkça ABD yuttaşıdır. Gülen CIA’ya geçmiş, diplomat olmuştu. Gül’ün de ABD ile çok derin ilişkileri vardı. Üstelik Batı’lılarda onu çok seviyorlardı.

Erdoğan, o içinde bulunduğu Allah için imanla yükselebilmek duygusu ile bu Gülen, Çiller, Gül çetesinin içine girmişi. Verilecek yüksek görevleri almayı uluslar arası güçlerle birlikte, islamcı söylemler arasında Türkiye’yi değiştirmeyi, Ortadoğu’dakı değişiklere eş başkanlık etmeyi, Türkiye’yi Doğusu’ndan bölmeyi onaylamıştı.

Öyle mi? Öyle.

Bu olaylarda DYP ne yaptı ?

DYP, seçimlere girmedi AKP oylarını bölmedi, Çiller bilerek kıyıya çekildi. Meral Aksener’de MHP içine köstebek olarak sokuldu.

Bu çete olmasa idi. Meral Aksener, o günlerde ABD için Gülen’i kaçıramayacaktı. Türk Ordusu içinden dağıtılamayacaktı.

Bu gördüğümüz kişiler önemli kişiler mi?

Eee, Erdoğan 11 yıl Başbakan yapıldı. Gül Cumhurbaşkanı, Gülen uluslararası gücü olan örgütün başına getirildiler. Çiller, Çiller’in Türkiye’dede ABD’ dede mal varlığı olağanüstüdür.

Bu kişileri birleştiren yalnızca akça kokusu mudur?

Yok, bak;

Gül Ermeni, Fethullah Gülen ErmeniErdoğan’ın bir yanı Gürcü bir başka yanı ?, Çiller’de dönme bir torunudur.

Bu gün neden çatışmaya girdiler?

Onuda başka gün yanıtlayayım.

ERDOĞAN – GÜLEN ÇATIŞMASI

Dün MİT adına Abdulkadir Selvi (yenişafak) yazmıştı.

Bugün de Fethullah Gülen adına Bülent Korucu (zaman) karşılık verdi.

Görsel

Görsel

Görsel

Görsel

Görsel

RECEP TAYYİP ERDOĞAN (GÜRCÜ)-FETHULLAH GÜLEN (ERMENİ), ABDULLAH GÜL (ERMENİ) KARŞI KARŞIYALAR.

AKP ile Fethullah Gülen örgütü arasındakı kavga gün geçtikçe derinleşmektedir.

Görsel

Türkiye doğrusu bu kavgayı beklemiyordu. Ancak, yandaşların birbirinden beklentileri geçen 10 yılda bir türlü gerçekleşmeyince, yandaşlar birbirlerini, karşı yakaya tuzak kurmakla suçlamaya başladılar. Bu gün iki yaka anlaşmış gibi bir ortam yarattı. Ancak bu yıkımı azaltabilmek için bir dinlenme aralığıdır. Çuvallarda bekleyen belgelerin ortalığa yayılması geciktirilmek isteniyor. Sürekli bir barış artık olanaksız durumdadır.

Ermeni kökenli Gül Ermeni kökenli Eyüp Can Türkiye'de sevenleri çok olan tanınmış kişiler.
Ermeni kökenli Gül Ermeni kökenli Eyüp Can Türkiye’de sevenleri çok olan tanınmış kişiler.

Çünkü, AKP Gülen’in gerek Cumhurbaşkanlığı, yerel ile genel seçimlerinde yan çizeceğini bilmektedir. Bunun yanısırada, anlaşmak gerekirse Gülen’in beklentisi çok yükseklerdedir.

Amerika’dakı sığınmacı Fethullah Gülen’in kırmızı çizgileri:

Emekli, sığınmacı Fethullah Gülen, ya Cumhurbaşkanlığına Gül oturacak, yada başbakan o olacak demektedir.

Recep Tayyip Erdoğan’ın kırmızı çizgileri:

Recep Tayyip Erdoğan, kendisi Cumhurbaskanı olmak, başbakanlığada kendine bağlı birisini koymak istemektedir.

MİT’in (Fidan) kırmızı çizgileri:

MİT, Fethullah gülenciler’in ABD ile Batı devletlerine bilgi aktardıklarını belgeliyor.

Ayrıca MİT’teki Fethullahçılar, gizli belgeleri yıllardır Gülen’in gizli sandığına yolluyorlar. Buda yine MİT’in bilgisi doğrultusunda, başbakan ile bakanlara duyurulan gelişmelerden.

Bundan da önemlisi iki yakada birbirlerini fişlemekteler, (film, fotograf, yazılı belge) olarak.

“Dersane/ters-hane” gerçek tartışma konusu değildir.

“Dersaneler” gülen için akça yönü ile önemli değildir. Yalnızca “Micro Soft” kuruluşunun bir yıllığına 30 milyar verdiğini düşünün… Ancak oralar (dersane) aracılığı ile tarikat örgüte “militan” kazanmaktadır.

Bakalım, bundan sonra gizliye dönüştürülen çatışmada kim kazanak?

Görsel

Bir gerçek var, oda bu: İki yakanın elindede bakanlarla bile ilgili belden aşağı vuracak belgeler var, ayrıca iki yakanın elinde karşısındakını “vatan haini” yapacak belgelerde var.

Bu arada gerek AKP, gerekse Gülen örgütü, ülkücüler ile ilgili çalışmalarına, özellikle bölebilme yada yanlarına çekebilme yarışına giriyorlar.

Ülkücüler, oyun kuracak, bilgileri, becerileri, olanakları olmadığından, şimdilik kendilerini koruyabilme durumu gösterebileceklerdir.

ÜLKÜCÜYÜZ DEDİLER: MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?

Konumuz: “Kanımız aksada zafer islamın

MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?

Görsel

Reis: “Taş taş üstünde, baş, baş üstünde kalmayacak.”

Billiyor musunuz, bil miyormusunuz, orasını bilemem. Ancak öyle günler olmuştu, Malatya’da doğmuş, sonrada üniversite okumak için geldiği Istanbul’da bir ülkücü (türk-islam ülkücüsü) olarak, Türkiye’de doğruluğu ile, “cumhuriyet”e saygısı ile bilinen Apdi İpekçi’yi vurmuştu.

Görsel

O günlerde Aydın Doğan’a yakın olan kimler vardı MHP içinde ?

Mehmet Ali Ağca içerden kaçınca Ankara’da MHP yönetiminden kimlerle görüşmüştü?

Muhsin Yazıcıoğlu, onunla İran’a gidişine deyin neden ilgilendi?

Namık Kemal Zeybek o günlerde MHP'de önemli bir görevde idi.
Namık Kemal Zeybek o günlerde MHP’de önemli bir görevde idi.

Namık Kemal Zeybek’in MHP içindeki görevi neydi?

Aydn Doğan, MHP içindeki köstebeklerini kullanarak, İpekçi'yi aradan çıkardı.
Aydn Doğan, MHP içindeki köstebeklerini kullanarak, İpekçi’yi aradan çıkardı.

Vurdu, sonrada içerde yatar iken başladı “Ben büyük iş yapacağım. Uluslar arası alanda adı sanı olan Paus Johannes Paulus ll

(Pope 11. John Paul)’u öldüreceğim”, diye sayıklamaya.

Sonra Ağca içerden çıktı, yanına aldığı bilindik kişilerle birlikte Avrupa’ya gitti. Avrupa’da yine bilindik kişilerle birlikte İtalya’ya giderek Papa 2. Jean Paul’u vurdu.

Görsel

Ancak öldüremedi. Çünkü yanında bulunan kişi, iki nedenle görevini yapmayınca, Ağca, Papa’yı öldüremedi. Üstelik kaçamadıda. Yanında bulunan kişi, elindeki kara “çanta” ile birlikte kaçtı.

Aradan yıllar geçti, bu olayları yapanlar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar? Kimlerle işbirliği ediyorlar diye soran olmuyor.

Ancak bizler, sizler için konuyu ele alarak, Türk toplumunu bilgilendirmek istedik.

Görsel

Abdullah Çatlı, Musa Serdar Çelebi, Muhsin yazıcıoğlu, Ahmet Malkan, Yalçın Özbey, Nihat Akgün, Yaşar Bozkurt, Ali Batman, Namık Kemal Zeybek, Fethullah Gülen, Veli Küçük, Mehmet Eymür, Aydın Doğan, Paul B. Henze (cia’nın Türkiye sorumlusu [1960-1980]) başta olmak üzere bu işin içinde olupta gölgede kalanlarıda ara sıra gündeme taşıyacağız.

Görsel

Çok kısa süre de bu konunun gizli kalan yönlerini ele alarak Türkiye’de kim kimdir sorusunu aydınlatacağız.

Paul. B. Henze, sağcı-solcu-şeriatçilari yönetebildi.
Paul. B. Henze, sağcı-solcu-şeriatçilari yönetebildi.

Bizi izleyin, bilgisiz kalmaktan korkun. Bunu edenler bizden, yada bizden değil deme! Bu bizden dediğin bazılarının, uluslararası güçlerin alt basamaklardaki birer maşası olduğunu görün.

Bizi izleyin bilgilenin, en iyi bilgide gerçek ülkücülerde olur.

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı

MERAL AKŞENER, FETHULLAH GÜLEN’E ARKA ÇIKTI. “DERSHANE”LERİN KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTI

MHP’Lİ MERAL AKŞENER, DERSHANELERİN KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTI

Görsel

Görsel

DİŞİ TİLKİ MERAL AKŞENER

Meral Akşener, durduk yerde bir MHP milletvekili olarak, birden bire Fethullah gülen yapılanmasına arka çıktı. Çok ilginçtirki, kendisine yakın bir milletvekilide ona benzer bir çıkış yapmıştı. Ancak, Meral Aksener’in arka çıkması bambaşka

idi. Onun amacı yalnızca kapatılacak olan “dersaneler” değil, AKP içindeki-dışındaki Fethullah gülen örgütü yandaşlarının oluşturacakları olası bir oluşumda bir öncü olarak yer alabilmektir.

Çünkü o artık biliyorki, MHP içinde yeri sınırlı kalacaktır.

Bu arada o çok sevdigi “ZAMAN” çalışanına (muhbir) Recep Tayyip Erdogan’ın görüşünü degiştirmeyeceği konusunda gerekli yerlere, gerekli bilgileri verdiğini belirtiyor. Ayrıca birde özel olarak kendisine bakım yaptırarak, fotografını çektiriyor. Buradan anlaşılan “Meral Akşener’in Gülen örgütü ile olağan üstü iliskişi vardır.

Sonra utanmadan MHP’nin oylarını değilde “Fethullah gülen”in oylarının Erdoğan’ın yanında değerinin olmadığını açıklıyor. Buda kendisinin MHP’nin degilde “F-Tipi” yapılanmasının milletvekili olduğunu gösteriyor. Halkın gözünde o artık, MHP’nin kuyruklu yıldızıdır.

Cumhurbaşkanlığı için “dersane”ler kapatılıyor diyor.

Meral Aksener, MHP içinde verimli bir çalışma yapmamış, sürekli olarak F-tipi yapılanma ile gizlice ilgilenmiştir.

Ortalıkta dolaşan bilgilere göre, MHP içinde kendisini destekleyen bazi milletvekillerinin bulunduğudur. Meral Akşener’i böyle atılgan eden başka bir gerekçe de, bu yıl içinde Mekke’ye gittiğinde orada Türkiye’de etken olan bazı güçlerle yaptığı bazı anlaşmalardır. Sonuç olarak, Meral Akşener’e MHP donu dar gelmiştir. O kendisine “ŞALVAR” izlemektedir.

Çok yakında Meral Akşener’in ABD-Şikago’dan aldığı desteği, onun Türkiye’deki sivil devrimi desteklemesi için bakan seçildiğini buradan okuyacaksınız.

 Akşener Istanbul'da şeyhinin "dersane"sini savundu.
Akşener Istanbul’da şeyhinin “dersane”sini savundu.