Ülkü Ocağı, kuruluşundan kısa bir süre sonra CİA'nın gözetimine girmişti. Ülkü Ocakları kendilerini azınlık olarak gören, Ermeni, Çerkez, Kürt kesiminin eline geçti. Biz bütün olup bitenleri burada anlatarak ulusumuzu aydınlatıyoruz.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür A Haber’de yayınlanan programda canlı yayına katıldı. Eymür Gezi olaylarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür “Burada yetişmiş İsrail’de askerlik yapmış insanlar ‘Gezi’de görev aldı. Mossad ajanıydılar” diye konuştu.
Önce Mehmet Eymur kimdir? Ona bir bakalım.
– Kendisi, kendisinin ülkücü olduğunu söylemektedir. (atin.org)
– Veli Küçük ile tutuklandığı güne deyin yakından görüşmeleri olan birisidir.
– Bazı eski MHP yöneticileri ile görüşmeleri sürmektedir.
– ABD yurttaşıdır.
– 1996-1997 yılında Batılılar’ın gizlice ortaya koydukları, Türkiye’de 2002 yılında başlatılmış olan sivil devrimin öncülerindendir.
– Türk kökenli değildir.
– Eşi bir yabancıdır.
– MİT içinde Türk kökenlilere karşı düzenli olarak, sinsice karşı olmuş birisidir.
– ABD’nin bazı gizli kuruluşlarına Türkiye ile gizli bilgileri aktarmaktadır.
Bak arkadaş, uyan, uyan, uyan!!!
Taha Akyol’u bilir misin?
Namık Kemal Zeybek’i bilir misin?
Mehmet Pamak’ı bilir misin?
Musa Serdar Celebi’yi bilir misin?
Ali Batman’ı bilir misin?
Seyit ahmet Arvasi’yi bilir misin?
……..
Bunlar sonraki yıllarda neredeler? Kimlere çalışıyorlar, yada çalıştılar?
Bunlar saymakla bitmez…
Bunlar MHP içindeki ABD’nin istanyon şefleri idiler.
Bir dönemde ülkücüleri yönetmek demek, illede kişinin ülkücü olması anlamına gelmez.
Eski ülkücü başkanlar içinde Mehmet Eymürle birlikte MİT’e çalışanlarda var, diskotek çalıştıranda, kumarcıda, imamda var.
Bak, bügün el altından Türkiye ile en iyi işlerini yürüten devletler, ABD ile İsrail’dir ancak bu istihbaratçılar, sanki ABD, İsrail ile Türkiye’nin arasını açık gibi göstererek, halkın gazını alırlar.
Bu son sözlerimi bir düşün!
Mehmet Eymur de halkı şaşırtmak için, “Gezi de İsrail parmağı var” diyor.
Böylece milyonlarca genci sözde suçlu duruma düşürecek.
Gezi Parkı gösterilerine müdahale eden polis yüzlerce kişiyi gözaltına aldı. İstanbul’dakiler Organize Şube’ye, Ankara’dakiler ise Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü
Hükümet Gezi avına çıktı – AA/DHA/Kurultay – 18.06.2013
Sadece İstanbul ve Ankara’da 550 kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanı Güler, Twitter ve Facebook’u kastederek, İzmir’deki gibi sosyal medya operasyonları yapılacağını söyledi
İçişleri Bakanı Muammer Güler, halkı Twitter üzerinden isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle 30’u aşkın gencin İzmir’de gözaltına alınmasına benzer operasyonların süreceğini söyledi. Güler, “Sosyal paylaşım siteleri ile ilgili çalışma var. Halkı tahrik eden, yalan haberlerle toplumsal olaylara yönlendiren, elbette gerek Twitter olsun gerek Facebook olsun ve gerek sosyal medyanın diğer enstrümanlarını kullanarak bunları yönlendirenlerle ilgili çalışmamız var. İlgili operasyonlarımız sürecek” dedi.
Jandarmayı kullanırız
Bakan Güler, olayların bastırılmasında jandarmanın kullanılması ile ilgili olarak da jandarmanın İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu ve istenilen yerde kullanabileceğini söyledi.
Kimi tedavi ettiniz…
Gezi Parkı’ndaki revir ve gönüllü sağlık hizmeti sunulmasıyla ilgili doktorlar hakkında soruşturma başlatan Sağlık Bakanlığı, şimdi de özel hastanelerden İl Sağlık Müdürlükleri aracılığı ile yaralanan göstericilerin isimlerini istedi.
Özel hastaneler uyarılmış
Bakanlık Gezi Parkı protestoları nedeniyle özel hastanelerin acillerine “hazır bulunun” uyarısında bulundu. Ancak bu uyarının ardından İl Sağlık Müdürlükleri aracılığı ile protestolarda yaralanan ve tedavi gören kişilerin isimlerinin tek tek bildirilmesi istendi. İlk iki günde sadece yaralanma nedenleri ve uygulanan tedavinin sonucu hakkında bilgi alan Bakanlık, ikinci günün sonunda bilgilere göstericilerin isimlerinin de eklenmesini istedi.
1 doktor ve 2 hemşire gözaltında
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Beyazıt İlhan konuyla ilgili şunları söyledi: “Bizim bu bilgileri vermemiz mümkün değil. Bu durum insan haklarına aykırı ve çok tehlikeli. Bu verilerin nerede kullanılacağı belli değil. Ramada Otel’den beyaz önlüklü bazı kişileri gözaltına aldılar. Bu kişilerin önce doktor olduğu söylendi. Sonra hırsız oldukları belirtildi. Karakola gittiğimizde bu kişilerin gerçekten doktor olmadıklarını tesbit ettik. Ramada Otel’e herhangi bir revir kurmadık. Bu kişiler neden beyaz önlük giymişti, bu görüntüleri neden verildi bilmiyoruz. Bu bize çok manidar ve provokatif geldi. Halen bir doktor ve üç hemşire gözaltında. Onların takibini yapıyoruz.”
1997 yılından beri Amerika’da, Cia (Amerikan Gizli Polis Örgütü) korumasında, Amerikan kurumları ile işbirliğiyle yaşayan Fethullah Gülen, son günlerde yeniden Türkiye gündemine düştü.
Neden düştü? Neden bu biçimde düştü?
Çünkü ABD’de ile Türkiye’deki gelişmeler bunu gerektirdi. Bu ne demek?
ABD’nin eski başkanı Bush döneminde kullanıma alınan, yatırımlar yapılan “yumuşak islam” önerisi, bugünkü Amerikan yönetiminden eskisi gibi gerekli olan akça dayanağını alamamaktadır. Bunun yanısıra artık Amerikan damgalı “yumuşak islam” için Fethullah Gülen adı önemini yitirmiştir. Çünkü, kamuoyunda Fethullah Gülen’in geçmişte MİT’e çalışan bir imam, şimdide CIA’ya çalışan bir imam görüntüsü oluşmuştur. Bütün bunların yanısıra 2012 yılı başında Fethullah Gülen adına CIA ile işbirliği eden örgüte verilen akça kaynaklarının, belli bölgelerde cebe indirildiği, bazı bölgelerde çalındığı, bazı bölgelerde amaç dışında kullanıldığı saptanarak soruşturma başlatılmıştı.
Ayrıca yine 2012 yılında Amerikan yetkilileri, Fethullah Gülen örgütü adına ABD’de açılmış olan okullarda akça kaynaklarının iç edilip, ceplere indirildiğini belirleyip, soruşturma başlatmışlardı.
Bütün bunlar olur iken Fethullah Gülen örgütüne ayrılan akçalarda düşme, gerileme yaşanmaya başlanmıştır. Fethullah Gülen örgütünü, yıldız eden özellik akça gücü olunca bu yıldız artık eskisi gibi parlamamaya başlamıştı.
Son aylardada Fethullah gülen’in çiftliginde de bir olaganüstü gelişmeler oldu. O bölgeden sorumlu yetkililer, gülen çiftliğinin bir bölümünü domuzların yayılması için başka köylülere açmıştı. Bölge köylüleri de burada domuz gezdirmeye başladığı bilinmektedir.
Bütün bunlar Fethullah Gülen’i bunaltıda bunalttı…
Büyük ölçülerde akçaları saçarak, yazarlara, çizerlere, imamlara, öğrencilere, uzmanlara, Ermeni, Kürt ökenli demeden solcu-sağcı kuruluş üyelerini, ABD’lere, Afrikalar’a, Asya’ya 15 günlüğüne taşıyan, oralarda yedirip içiren, Fethullah Gülen örgütü bunları ya yapamaz yada artık en az ölçülerde bunu yapar duruma düşürüldü.
Artık Fethullah Gülen, ABD için bir ayak bağı olarak görülmeye başlandı.
Bütün bunlar, Fethullah Gülen’in gönlünü alt üst etti. Onu dengesizliğe itti.
O olayı basın yayın algılayamadı: Fethullah Gülen ne demek istemişti?
Fethullah Gülen: “Ben Amerika’da artık istenmiyorum. Türkiye’ye gelebilmem için siz yasaları değiştirin, tutuklamaları derinleştirin, bende, Humeyninin İran’a indiği gibi Türkiye’ye ineyim.” dedi.
Buna karşılık Erdoğan yönetimi, yasaları değiştirmiyor, tutuklamaları genişletmiyordu.
Bunun üzerine Fethullah Gülen örgütü ileri gelenleri, Fethullah Gülen’in Avrupa’ya yerleşmesini düşündüler. İlk önce Hollanda’ya başvurdular. Hollanda, Fethullah Gülen karşıtlarının Hollanda’da güçlü olduğunu öne sürerek, kapıları kapattı. Ondan sonra Belçika’ya yönelindi. Ancak Belçika’da Fethullah Gülen’e karşı olan kesimin Belçikada etken olduğunu, halk arasında Fethullah Gülen ile ilgili olumsuz bir duygunun var olduğunu, örgütün gizzemli oluşum olduğunu öne sürerek, kapıları kapattı.
Uzun sözün kısası, en sonunda yine Türkiye’de girişim başlatıldı. Türkçe (Yunanca olimpiyat), Türkçesi {yarışma} larını, kutlaması öne çıkarılarak Erdoğan’a bir göz dağı verilmek istendi.
Bütün bunlar olup-biter iken, Fethullah Gülen okullarında Türkçe’nin yasaklandığı ortaya çıktı. Buda Fethullah Gülen’e vurulan bir başka tokat oldu.
Erdoğan’da “Sen uzaktan gazel okuma, gel buraya” dedi.
Ancak siz okuyucularımızın bilmediği bazı gerçekler var. Onun için Fethullah Gülen’e gel diyenler, (Bahçeli ile Erdogan) Fethullah Gülen’e gizlice sopa gösteriyorlar. Çünkü, o sözde geçmişte Türkiye’de MİT’e çalışmış, sonrada CIA’ya geçmiş. Bunun anlamı iki yanlı olarak gizli (istihbarat) lara çalışmış. Başka bir sözle (dublle agent) olmuş. Bununda yasalar içindeki yeri ağırdır.
Fethullah Gülen, bir an önce gelmek istiyor. Ancak Erdogan yönetiminden sağlam bir güvence istiyor. Oda vermiyor. Bu nedenle oda simdilik gelemem diyor. Der, der, der.
Şimdi söz konusu olan, sözde iki yakalı çalışan biri (dublle agent) olunca, iş kördüğüme dönüyor. Bundanda, bu kördügümden en iyi yararlananda Türkiye’deki Erdoğan yönetimi oluyor. Ayrıca MİT’te kendisine göre bayram ediyor.
Bu durumu, pek çok gazeteci bilir, bilirde yazamaz, bizde bu yayınlarımızın kapatılmasını göze alarak yazdık. Gülen “vatana ihanet”ten yargılanmayı bekliyor. Onun içinde bu günkü Türkiye’ye gelemez. ABD’de ölmeyi göze almaktan başka seçeneği yok. (ancak yasal düzenleme işi değiştirebilir.)