MHP ile Türkeşler

MHP ile Türkeşler

Türkiye’de Türk yoktur görüşünü yürekten savunan tanınmış kişilerden biriside Alparslan Türkeş’in kızı Umay’dır. Bu görüşünü Kıbrıs Üniversitesinde yaptığı konuşma ile sunumda yeniden açıklamıştır.

Yine Türkeş’in kızı Umay, MİT ile işbirliği ederek MHP’nin tabanını çalmak için bir parti kuruluşunu öne sürüp, sonra geri adım atmıştır.

Türkeş’in ikinci oğlu Ahmet Türkeş’de AKP’den milletvekilliği yapmıştır.

Şimdi MHP milletvekili olan, ancak AKP’ye kaymış olan Tuğrul Türkeş’te bütün konuşmalarına “Bizim milliyetçiliğimizde kesinlikle “ırk” anlayışı yoktur” deyerek başlamaktaydı. Bunun anlamı, Tuğrul Türkeş’in yanında Türklük olgusu bir anlam taşımıyordu.

Türkeş, MHP içinde bir köstebek olarak bekletildi, şimdi ise görev verildi onu yapıyor.
Türkeş, MHP içinde bir köstebek olarak bekletildi, şimdi ise görev verildi onu yapıyor.
Yahudi kökenli Davidson ile Ermeni kökenli Turkeş buluşması
Yahudi kökenli Davidson ile Ermeni kökenli Turkeş buluşması
Erdoğan ile Türkeş azınlık olmakta buluştular
Erdoğan ile Türkeş azınlık olmakta buluştular

Bütün bunlar neden böyle gelişti?

Çünkü Alparslan Türkeş’in kendisi bir Ermeni idi. Bunun içinde Türkeş, CİA’nın isteği doğrultuda Türkiye’de sınırlı bir milliyetçiliği ayarlı olarak yürüttü. Bu nedenle Türk budunculuğu (Milliyetçilik) kendi gelişimini sağlıklı olarak tamamlayamamıştır.

Alparslan Türkeş döneminde nerede ise bütün önemli ülkücü derneklerin başlarına ya bir gizli Ermeni, ya bir Çerkez, yada bir Kürt getirilmişti.

Türkeş’den sonra kızları, oğulllarıda kendilerinden bekleneni yaptılar.

Tuğrul Türkeş, içerde bulunarak MHP içinde köstebek olarak bekledi, şimdi iyi bir an yakalayarak MHP’yede ülkücülerede etkili bir tokadı vurarak, MIT için en iyi görevi yerine getirdi.

Unutmayın, Türkeş’in çocukları, tüyü bitmemiş ülkücülerin Türkeş’in adına yatırılmış olan paraları için birbirlerini yargıya vermişlerdi. Bu paraları bölüşmeye kalkarak, sizi derinden uyarmıştı. Ancak siz uyanmadınız.

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz: Erdoğan çağın ruh hastası

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz’dan Erdoğan’a: Asrın ruh hastası…

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz isim vermeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok sert eleştirdi ve ‘’Türk Milletinin başına gelen asrın en büyük felaketi olan, ruh hastası kişilik, pişkince siyasi hesaplar yapmaktan, kendi nefsini tatmin etmeye çalışmaktan geri durmuyor’’ dedi.
Olcay Kılavuz
Olcay Kılavuz
 20 Ağustos 2015 Perşembe

[Haber görseli]

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz ‘’Türk Milletinin başına gelen asrın en büyük felaketi olan, ruh hastası kişilik memleket yangın yerine döndü. Bu manzaranın mimarı olmaktan gururlu musun? ” başlığıyla bir yazı yayınladı.

Kılavuz, “Güzel şeyler olacak” diyerek memleketi yangın yerine çevirenler yaşanan bu olaylardan dolayı mutlu mudur? “Analar ağlamayacak” diye terörle masaya oturanlar bugünkü manzaranın mimarı olmaktan gururlu mudur?’’ diye sordu ve şöyle dedi:

‘’Türk milleti son bir aydır büyük acılar içinde güne uyanıyor. Elleri kınalanarak ana kuçağından asker ocağına gönderilen Koçyiğitler, al kanlar içerisinde baba ocağına dönüyor. Şehit haberinin gelmediği, anaların ağlamadığı bir güne milletçe hasretiz. Bölücüler bir örümcek gibi her yanı zehirli ağlarıyla örerken, güvenlik güçlerinin hareket alanları kısıtlanıyor, görevini yerine getirenlere soruşturma açılıyor. Hesap günü geldiğinde elbet sorumluluk sahipleri bedel ödeyecektir. Yapılan kalleşliklerin faturası muhakkak ama muhakkak sahiplerine ödetilecektir. Türk milliyetçileri canları tende olduğu müddetçe hainlerin maskelerini düşürmeye, şerefsizlerin heveslerini kursaklarında bırakmaya devam edecektir’’

Olcay Kılavuz: bildiri
Olcay Kılavuz: bildiri

ÇERKEZ-ERMENİ ÇATIŞMASI

Çerkezler ile Ermeniler’de aralarında bölündüler, kimisi Fethullah örgütünü, kimiside Erdoğan örgütünü desteklemeye başladılar.

Rasim Ozan Kütahyalı kim? ERMENİ Aydın Doğan kim? ÇERKEZ

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı

Günümüzün ülkücüsü, iş bilmez, kılınç kuşanmaz, elinden de toplum için bir yararlı iş gelmez durumdadır. Acı ancak böyledir.

Ne basında, ne yayında, ne örgütlenmede, ne bilgi toplamada etken olamamaktadırlar. Bu böyle iken kalkıp, Devlet Bahçeli gitsin diyorlar. Diyelimki gitti. Sonra kim gelecek? Bunca Türk gençlerini önce komunistlerle çarpıştırıp, sonrada Nazım Hikmet’i Türkiye’nin yazarı sayanların oğulları mı, kızları mı göreve gelecek?

Bu arada şeriatçı ülkücülerinde sonu geldi. Çünkü İSİD “şeriat”ın tadını Türk ulusuna gösterdi.

Şimdi gelelelim konumuza,

konu: Çezkezler le-Ermeniler’in itişmeleri.

* Son yıllarda Çerkezler ile Ermeniler arasında bir içiçelik olduğu ortaya çıkmaktadır.

ABDİ İPEKÇİ İÇİN  ELİNİ KANA BULAMIŞTI...
ABDİ İPEKÇİ İÇİN
ELİNİ KANA
BULAMIŞTI…

Çerkez yakasında Aydın Doğan, Taha Akyol ile Namık Kemal Zeybek var. Fethullah Gülen örgütüne bağlı çalışıyorlar.

ÇERKEZCİ- ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU ÇERKEZCİ
ÇERKEZCİ- 
ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU

Ermeni yakasında Rasim Ozan Kütahyalı var. Milli Görüş’ten yana, Erdoğan’a çalışıyor.

Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan ERMENİ yurttaşımız            RASİM OZAN KÜTAHYALI
Milli Görüş’ün sözcülügünü yapan
ERMENİ yurttaşımız
RASİM OZAN
KÜTAHYALI

Aydın Doğan iki konuda yasaları çiğnemiş birisidir. 1. Milliyet Gaztesini satın alabilmek için, ülkücü Mehmet Ali Ağca’ya Abdi Ipekçi’yi vurdurmuştur.

  1. Gazetesinde bugünün yazar geçinen bölücüleri, ABD ajanlarını o yetiştirmiştir. Bu gün Türkiye’yi bölmeye çalışan yazar çizerlerin tümü çıraklığını Aydın Doğan’ın yayın organlarında geçirmişlerdir.

Sonuç olarak, aralarında bu konuşma geçiyor. Ermeni RASİM OZAN
KÜTAHYALI:

“25 Aralık kepazeliğinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı büyük komplo olduğunu çok iyi biliyorsun Aydın Bey. Fakat gazeten Hürriyet SABAH’a ve Erdoğan’a karşı takıntısından tüm ülkeyi ateşe atan tavrına devam ediyor. Sedat Ergin savcılığın 25 Aralık’ın bir darbe teşebbüsü olduğunu sarih biçimde açıkladığı raporu okusun ve itirazı varsa yazsın. Aynı şeyi Taha Akyol da yapabilir. 25 Aralık noktasında tablo çok net. Saçma sapan örgütler yaratılıp başına Erdoğan konmuş. Amaç Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı katakulli ile içeri tıkmak.”

ÇERKEZ Aydın Doğan:


“Bu Rasim’in karısı Nagehan Alçı’yı Milliyet’e aldık. Bunun anlamı ekmek yediği kaba sıçıyor Rasim Ozan Kütahyalı.”

Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez
Çerkez Aydın Doğan- Ermeni Rasim Ozan Kütahyalı-Nahehan Alçı yarım Ermeni, yarım Çerkez

Önemli bir gizzem var? Bunların içinde kimler CIA’ya çalışmaktadır?

Yakında onuda açıklayacağız.

ÇERKEZCİ-CIA’NIN ADINA MHP’ de görev almıştı. ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU
ÇERKEZCİ-ÜLKÜCÜLERİ EYLEMLERE SOKMADA KATKISI OLDU 

 

 

 

Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Seriatın MHP'de yayılmasını sağlayanlardandır.
Namık Kemal Zeybek: (ÇERKEZ) Şeriatın MHP’de yayılmasını sağlayanlardandır.

ERMENİ – MÜSLÜMAN İŞBİRLİĞİ

HIRISTİYAN+MÜSLÜMAN+YAHUDİ İŞBİRLİĞİNİN ADI: FETHULLAHGÜLEN YAPILANMASI

 

 

Resim

Resim

 

 

Resim

Resim

 

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

 

 

Resim

 

Resim

 

 

 

Esad Coşan Hocaefendi

Bu yazı bir yandan, bu günlerde Türkiye’de AKP-NUR (fethullah Gülen) tartışmalarının yapıldığı ortamda, AKP’nin Fethullah gülen’e karşı itişmelerinde arkasında yine Batı’ya uyum sağlamış olan NAKŞİBENDİLER’İN bulunduğunu anımsatmak için yazılmıştır. Bu gün için Erdoğan yalnız değildir, ancak eski gücüde yoktur.

Bu yazı öte yandan, müslümanlaşmış Ermeniler’in islama verdikleri emeğide dile getirmektedir.

Esad Coşan Hocaefendi

Mahmud Esad Coşan (hoca), 1938 yılında, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Ahmetçe köyünde doğdu. Babası Halil Necâti Efendi, annesi Şâdiye Hanım’dır. Anne ve babasından bir yakanın kökeni  Ermeni soyuna (Van) dayanır, tarikatçiların, Mahmud Esad Coşan (hoca)’nın soyu “Buhàra’dan Çanakkale’ye göç etmiş seyyidlere dayanır” biçiminde verdikleri bilgiler, müslüman Ermeniler’in, Ermeni oluşlarını gizlemek için uydurdukları bir örtüdür.

 

Küçük yaşta iken, ana atası pek çok Ermeniler le birlikte İstanbul’a taşındı. İlk ve orta eğitimini İstanbul’da tamamladı. 1960 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı yıl, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’ne asistan olarak girdi. 1965 yılında, XV. yüzyıl şairlerinden olan Hatiboğlu Muhammed ve eserleri konusunda doktora tezi vererek ilâhiyat doktoru oldu.

Gerek öğrencilik gerekse öğrencilik sonrası yıllarında kendisi, sürekli olarak islamcı örgütlenmelere ağırlık verdi. Yine o yıllarda Ermeni le Yahudi iş adamları ile görüşürdü. İsak Alaton bunlardan birisi idi.

1973 yılında, Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât adlı doçentlik tezi ile doçent oldu. Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi {Türk-İslâm Edebiyatı Kürsüsü}’ne öğretim üyesi olarak görevlendirildi. 1982 yılında, “İbrâhim-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiyye” adli teziyle ilâhiyat profesörü oldu. Manevî hizmetlere, irşad ve tebliğe daha fazla zaman ayırabilmek düşüncesiyle 1987 yılında emekliliğini isteyerek üniversiteden ayrıldı.

1980’den beri sürüp gelen NATO’nun yeşil kuşak “petrol boru hatlarını koruma” çabalarına, arka çıkma günü gelip çatmıştı.

Çünkü görev başında iken örgütlenmeleri iyi yürütemediğini gören, abileri onun görevden ayrılıp, kendisini yüzde yüz örgütlenmeye islami devrime adamasını istediler.

Türk-islam ülküsü, Türk –islam medeniyeti gerçekleştirilecekti. Amerika ile birlikte artık islamın önü açılacaktı.

O artık, İslami ilimlere ilgisi, takvası, duruşu  olgun bir mürşiddi. İlk dini eğitimini gelecekte islami geleneklere yabancı kalmamak için bulunduğu eve en yakın camiden gördü. Bu durumlar yazılıp çizilmedi ancak, geniş bir Ermeni ile Süryani kesimi islamı iyi öğrenerek cemaatlar içerisinde yer alabilmişlerdir.

Dedesi, önce köy camisinde islamla tanışmış, sonrada İstanbul’da medreselerde eğitim almış, müslüman topluma ayak uydurmada engelle karşılaşmamıştı. Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî Hazretleri’ne bağlanmış bir kimseydi. Çünkü gerek Ermeni, Süryani gerekse Yahudi yuttaşlarımızın kendi kökenlerini gizleyerek tek yükselebilecekleri, eleştiri almayacakları yer “tarikatlar” idi.

Babası Halil Necâti Efendi ise küçük yaşta köyünde cami imamından azda olsa islamı öğrendi. O da “ehli sünnet vel cemaat” demeyi öğrenerek, müslüman toplumun içine girmeyi başardı. Halil Necati Efendi, bir yandan kendi yaşam biçimini korkmadan uygulayabilmek, bir yandanda çocuklarını okutmak amacıyla 1942 yılında İstanbul’a taşındı. Bu taşınma işi Esad hocamızın hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Babasıyla birlikte merhum Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin sohbetlerine devam etti. Onun yakın dostlarından oldu. Ayrıca İstanbul’da yaşayan esnaf Ermeni yurttaşlarımızın büyük desteğini gördü.

Önce Allah yürü kulum dedi.

Mehmet zahid Kotku effendi, “Türkiye’de yıllardır, Türklerin elinde, yada Türkler adına yönetiliyor. Buna gerek yok, biz dışarıdan da içerden de bazı güçler bularak, onlarla anlaşarak, bu dinsiz generallerin ellerinden Türkiye’yi almalıyız. Yoksa Allah bizden hesap sorar” diyordu.

Yine o günlerde Sevket Yılmaz, Hasan Mezarcı, niceleri bu sözleri Avrupa’nın göbeginde büyük salonlar tutarak, bangır bangır yineliyorlardı.

Bu nasıl olabilirdi? Konu bir yurdun GENEL KURMAY BAŞKANLIĞINA yapılan saldırı idi. İstihbarat kuruluşları, başta Türkiye’ninki, olayı görmezden geliyorlardı.

Gerekenler yapıldı, gerekli kişiler, aracılar bulundu, içerde diğer tarikatlarla, dışarıda dış güçlerle anlaşabildiler.

“Tarikat”larda, “şeyh”lerde, “derviş”lerde onların iç yapılarıda gizli istihbarat örgütleri için birer kapalı kutu değildiler. Yüzyıllardır, öyle yada böyle dayanışmaları vardı. Konu yeni bir anlaşma ile Türkiye’de ulus devleti çökertebilme eyleminde yeni bir anlaşma yapmak idi.

Bilginiz olsun, Turgut Özal, “tarikat”ları değil, “tarikat”lar Turgut Özal’ı tepelere taşıdılar. Olayın yaratıcısıda Korkut Özal idi.

Edebiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, 1960 yazında Mehmed Zâhid Efendi’nin kızı ile  evlendi. Aynı yılın sonbaharında, İlâhiyat Fakültesi’ndeki asistanlık görevi dolayısıyla Ankara’ya taşındılar. Ankara’da yaşadıkları yerde örgütlenmesini yürütebilecek yandaş bir cami açarak işe başladı, sonra kendilerine bağlı camilerin açılmasına öncülük etti. Sonra onun isteği ile değişik dernekler kurulup bir sürü cami yerleri alındı. Yapılan camilerde üstte Kur’an kursu, altta cami, içerisinde alış veriş yapilabilecek dükkanlar, olmak üzere, gelir getirici camilerin yapılmasına yol açtı. Buralarda zaman zaman “hadis ve tefsir” sohbetleri diyerekten, toplumu islam devrimine alıştırma çalışmaları yaptı. Camiler artık “tarikat” adı altında, para toplama yerine dönöşüyordu.

Artık su gibi bir yandan Araplar’dan, bir yanda Soroscular’dan akçalar akıyordu. Artık yurtlar açılıyor, girişimcilik başlatılıyor, pırıl pırıl dergiler, gazeteler çıkarılıyordu…

Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, o yıllarda yabancı elçiliklerden (diplomat) görevlilerle sıkı, sıcak ilişkileri vardı. Kendisini onlara çok sevdirmişti

Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, hemen her yıl Ankara’ya gelir, evlerinde bir süre misafir kalırdı. Ankara’nın çeşitli semtlerinde, çevre ilçelerde sohbetler, ziyaretler olurdu. Anadolu’nun muhtelif şehirlerine birlikte giderlerdi.

Esat  Coşan, Türkiyedeki sessiz devrimin öncüsü
Esat Coşan, Türkiyedeki sessiz devrimin öncüsü

1977 senesinde Esad Coşan Hocaefendi, Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin isteği ile, İskenderpaşa Camii’nde hadis derslerine başladı. Hafta sonlarında İstanbul’a gidiyor, hadis dersini yapıp Ankara’ya dönüyordu.

Mehmed Zâhid Kotku’un eteğinin dibinden ayrılmazdı.

Mehmed Zâhid Efendi’nin hastalığında, ameliyatında hep yakın hizmetinde bulundu. Son demlerinde de yanı başındaydı. 13 Kasım 1980 günü Zahid öldüğünde onun isteği üzerine “tarikat” / “cemaat”in başına geçerek, “derviş” lerin eğitimiyle ilgilendi, “tebliğ ile irşad” görevini üstlendi.

Esad Coşan (Hocaefendi), hocası Mehmed Zâhid Efendi aracılığıyla “Nakşibendî tarikat”ının, Hàlidiyye kolunun, Gümüşhâneviyye koluna bağlıydı. Ayrıca “Kàdiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye, Mevleviyye, Halvetiyye ve Bayrâmiyye tarikatlar”ından da “irşad”a yetkili idi.

Yine Avrupa ile Amerikada bulunan {SOROS} gibi kuruluşlarla sıkı ilişkisi olmuş olan Mehmed Zâhid Kotku’nun isteği üzerine kurdukları “Hakyol Vakfı”nın çalışmalarıyla bizzat ilgilendi, değişik yerlerde şubeler açtırdı. Sanat ve kültürle ilgili çalışmalar yapmak üzere “İlim, Kültür ve Sanat Vakfı”nı, sağlık hizmetleri için “Sağlık Vakfı”nı kurdurdu. Hanımların eğitimiyle ilgili olarak “Hanım Dernekleri”nin; çevre ile ilgili çalışmalar yapmak üzere “İlim, Ahlâk, Kültür ve Çevre Dernekleri”nin kurulmasına öncülük etti.

{Esad Coşan Hocaefendi, “irşad ve tebliğ” adına bütün vesileleri değerlendirmekten yanaydı.}

Dış güçlerle anlaşmanın kılıfıda buydu.

Bu sebeple basın ve yayın çalışmalarıyla da ilgilendi. 1983 Eylül’ünde İslâm dergisi başta olmak üzere kadın-aile, sağlık ve çocuklara yönelik de yayınlar hazırlandı. Vefa Yayıncılık adına yayımlanan bu dergilerle yakından ilgilendi ayrıca makaleler yazdı. Kitap yayıncılığı için Sehâ Neşriyat kuruldu ve orada çeşitli dinî, edebî, tarihî, kültürel eserlerle karışık olarak, Atatürk Türkiyesi’nden kurtulmanın yolları üstü örtülü olarak işlenerek yayınlandı.

Batılı uzmanların yönlendirmeleri, basın yayında büyük atılımlar gerçekleştirdiler. Sesli ve görüntülü yayıncılık alanında hizmet etmek, millî ve mânevî değerlerimize uygun yayınlar yapmak üzere 1992 yılında Akra FM kuruldu. Akra FM halen ilk günkü çizgisiyle yayın faaliyetlerini sürdürüyor müslümanlaşan azınlıkların gönüllerini güzelleştiriyordu. Yapılanlar bununla sınırlı kalmadı; Türkiye’nin değişik yerlerinde okullar, hastaneler açıldı.

İslam yeni bir yüzle topluma açılacaktı, bütün telekeyde (dünya) tarikatlar, kuruluşlar kurmuşlar, akçalara elleri değmişti. Onlar bütün Avrupa’da el üstü tutuluyorlardı.

Bu dönemde Turgut Özal, Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş), Muhsin Yazıcıoğlu ile bugünkü bakanların bir kısmı kendisini görmeye gelerek bağlılıklarını bildiriyorlardı. Çünkü bu bir kesim “politika”cı büyük güçlerin, bu “tarikat”la sıkı ilişkilerini görüyorlardı. Bazıları Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere dış elçilerle görüşmek istediğinde bu “şeyh”leri aracı ediyorlardı.

O günlerde buna uyumlu olarak Fethullah Hocaefendi’ninde yıldızı parlayacaktı. Onuda yurt içinden yurt dışından önemli kişiler görmeye, elini öpmeye geliyorlardı. Meral Akşener, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir İç İşleri Bakanı olarak, bir ilkokul diploması biile olmayan, ancak CIA’nın imamı durumundaki Fethullah Gülen’in elini öperek, onun büyük güvenini sağlayanlardan birisi olmuştur. O nedenlede istihbarat örgütlerinde Meral Akşener‘in adı ülkücü köstebek olarak geçmektedir.

Artık Türkiye’de bazı kurumlar ile kişilerin gidişlerinin değiştirilmesi gerekmekte idi.

Düğmeye basıldı, Avrupa’nın araştırma ile düşünce kuruluşları, kendilerini Batı’ya, ABD’ye çağırdılar. Buralarda bulunan göçmen Türkler ile müslümanların yeniden müslümanlaştırılmaları için anlaşma yapmak istediler. Bu da Türkiye’de orduya karşı düzenlenecek oyunun ilk bölümünü oluşturacaktı. Çok ilginçtir, o günlerde nerede ise bütün dişli olan “tarika”tlar, Esat Coşan efendiye Avrupa kuruluşları ile anlaşabilmek için yetki verdiler.

Yıl 1997’dir. Avrupa istihbarat örgütleri ile CIA’nın önemli görevlileri Avrupa’da bir anlaşmaya varırlar. Buna tarikatlar adına Esat Coşan kol koyar.

Sonra GOD (Hristiyanlar’ın Allah’ı) TARİKATLARA YÜRÜ KULUM DEDİ

Artık Hristiyanlar’ın God’u Türkiye’nin tarikatlarına el vermişti. O gün bu gün Avrupa ile ABD, Avusturalya’da yüzlerce “tekke”, “tarikat” ile Cami örgütlenmeleri başlamış oldu.

Pensilvania’da Nurcular’dan Gülen’e, Almanya’da (Menzilciler) Nakşibendiler’e, Avusturalya’da Esad Coşan Hocaefendi’ye büyük çiftlikler verilerek, onların uluslar arası güce ulaşmaları sağlandı. Artık öyle bir görünüm sağlandıkı müslümanlar, ne iş yapacaksa bu işin “tarikat” yolu ile yapılacağını sanıyorlardı.

Elleri akçaya değmişti, “sohbet-vaaz” lar, altında  yurtiçinde ve yurtdışında büyük örgütlenme başlamıştı. Bunun yanısıra taban olarakta 1975’ten beri ülkücülerin islamlaştırılmaları onların bu tarikatlara ilgi göstermelerine yol açmıştı.

Gerçeği söylemek gerekirse, ülkücülerin “tarikat”a yakınlıklarının bir başka nedenide, tarikatında, ülkücülerinde tepelerindeki yöneticilerin çoğunun dönme Ermeni yada Süryanilerden oluşmasıdır. Alparslan Türkeş, artık Ermeni kökenli olduğunu çoktan anlamıştı. Partinin tepesindede azımsanmayacak sayıda eski göçmen Ermeni vardı. Fethullah Gülen ile kurulan yakın ilişkidede Ermeni olmaları etken olmuştur.

CIA istedi Türkeş tarikatlara Ülkü Ocakları'nın kapılarını açtı.
CIA istedi Türkeş tarikatlara Ülkü Ocakları’nın kapılarını açtı.

Bütün tarikat öncüleri gerek Türkiye içinde gerek Türkiye dışında cirit atıyorlardı. Bu “şeyh”ler bir gün Türkiye bir gün Amerika ile Avrupa arasında gidip geliyorlardı. Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, Afrika’da, Orta Asya’da ve Avustralya’da pek çok camileri dolaşarak Atatürk’ün putlarının nasıl yıkılacağını, Türk silahlı kuvvetlerinin nasıl dağıtılacağını anlatıyorlardı. Adı “vaaz”, “sohbet” ancak konu artık Türkiye’de düzenin değişmesi idi. Yine aynı yıllarda Milli Görüş ile tarikatlar içinde müslüman PKK’lılar görev almaya başlamışlardı. Eğitim kampları adı altında kalabalık kesimler, Türkiye’deki askerler’in “sadist”, baskıcı olduklarını, onları devirmenin en büyük ibadet olduğu anlatılıyorlardı.

En önemli bir konu var, oda 28 şubattan önce bu tarikatların dış güçlerle ilişkileri sağlamlaşmıştı.

28 Şubatla birlikte onlar nerelere yerleşeceklerini bildikleri için, ellerini kollarını sallaya sallaya yuvalarına uçup gittiler.

Avustralya’dan Eyüb Mezarlığı’na

28 Şubat süreci başlamıştı, Artık Türkiye onlar için bir çiftlik olamayacaktı. 1997 Mayıs’ından sonra geçmişte gizli yürüttükleri yurtdışı calışmalarını açıkça sürdürmeye başladı. 1998 yılında Avustralya’nın Brisbane şehrine yerleşti. Sayısız yerde camiler, kültür merkezleri açıldı. Brisbane’deki camide, günü birlik sabah ve yatsı namazlarından sonra “hadis sohbeti” yapıyordu. Bu hadis sohbet” lerin çoğunlugunda, “Türkiye’nin Kürtler’e Ermeniler’e, Süryaniler’e yeterince yer vermedigi, “namaz” kılanın izlendiği, jandarmaların evleri basıp “kardeşlerinin ırzlarına geçtikleri” konusu anlatılıyordu. Buna uyumlu olarak Fethullah Gülen camilerindede bu söylemler sık sık dile getitirilmekte idi.

Artrk iş örgütlenmeyi aşarak, Tv, Radyo sohbetleri başladı. Cuma günleri Akra FM’de yapmakta olduğu hadis sohbetlerine ek olarak, salı günleri “tefsir sohbetleri” yapmaya başladı. En sonunda sözü, Türkiye bir “dar-ül harp” tir demeye getirdi. 4 Şubat 2001 Pazar günü, bir cami açılışı yapmak için Grifit şehrine giderlerken, Avustralya yerel saatiyle 12’de (Türkiye saatiyle 04’te) Sydney ile Dubbo ilçesi yakınlarında geçirdikleri bir kaza sonucu, yanında bulunan damadı Prof. Dr. Ali Yücel Uyarel’le birlikte öldü.

Ölüsü, Sydney’de Auburn Gelibolu Camisi’nde kılınan namazdan sonra Türkiye’ye getirildi (8 Şubat Perşembe). 9 Şubat Cuma günü, Fatih Camisi’nde kalabalık katılımla yapılan namazdan sonra tekbirlerle, salavatlarla, dualarla, gözyaşlarıyla Ebû Eyyûb el-Ensarî Hazretleri’nin kabri civarında, Eyüp Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Resim

Türkiye’de azınlıkların islam içindeki gönül eri Mahmud Esad Coşan Hocaefendi, milyonlarca insanın gönül dünyasında derin izler bırakarak, göçtü. Onun “irşad”ıyla pek çok Ermeni, Süryani yurttaşlarımız, “hidayet nur”larıyla “nur”landı. Bir çok Süryani, Ermeni, Kürtler’in yaralı gönülleri iyileşti, yaralı gönüller çözüm buldu. Arkasında gözü yaşlı “derviş”lerini bıraktı.

Pennsylvania’dan Pennsylvania’ya yolculuk

Öbür yanda, Fethullah Gülen’de Amerika’da Pennsylvania’da bir “mezara” gitmek üzere kendi yolunu seçti.

Ermeni olsalarda kendilerini Allah yolunda bir {Müslüman Türkiye} yaratma yoluna ayırmışlardı.

 

 

Gizli Örgütün Başı: Osman Hilmi Özdil ‘Kozanlı Ömer’

Emniyet’teki Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki imamı Kozanlı Ömer Osman Hilmi Özdil ilk olarak kullanıma sunuldu. 

CIA'NIN İMAMI İÇİMİZDE:Osman Hilmi Özdil
CIA’NIN İMAMI İÇİMİZDE:Osman Hilmi Özdil

      

Kendi bilgi toplama gizli örgütünü kurabilmiş olan örgüt başı.

 

Gülen eski mitçi şimdi cia-cı
Gülen eski mitçi şimdi cia-cı

İşte Cemaat’in İç İşleri Bakanlığı’ndakı köstebek (imamKozanlı Ömer     

27.12.2013

MİT, bugüne deyin adı ile Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki imamı olduğu dışında özellikleri bilinmeyen Osman Hilmi Özdil’i ilk olarak basına sızdırdı. Kozanlı Ömer‘ takma adıyla bilinen Fethullah örgütünün (Cemaat)in Emniyet yapılanmasının gizli öncüsü olan Osman Hilmi Özdil‘in görünürdeki işi (sigorta)cılık

MİT, “SABAH Özel İstihbarat Bölümü” ne, tartışma sürecine katkı olsun düşüncesi ile bugüne deyin adı Fethullah Gülen örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli imamı olduğu dışında, bilgi bulunamayan, toplumca bilinmeyen, görüntülenmeyen gizemli kişinin görüntüsünü iletti, ayrıca bağlantıları ile ilgilide bazı bilgileri ortaya çıkardı. Adana Kozan doğumlu olduğu için ‘Kozanlı Ömer‘ adıyla bilinen, Fethullah Gülen örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli imamı ayrıca İç İşleri Bakanlığı içindeki yapılanmasının gizli başı “devlet içindeki gizli devletin polis imamı olan Osman Hilmi Özdil İstanbul’da yaşıyor, çok sıkda Ankara’ya gidiyor. Özdil’in, görünürdeki işiyle bağdaşmayacak gizli ilişkileri var.

Adı ilk kez Gülenciler’in tutuklattıkları, polis başı Hanefi Avcı’nın yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar / Dün Devlet, Bugün Cemaat” adlı eserde geçen Osman Hilmi Özdil, Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli örgütü yönetenlerden biri. Osman Hilmi Özdil, elinde sürekli içi para dolu bir torbayla, gizli korumalı bir biçimde geziyor. 34 VP plakalı, “Yeni Master Sigorta Kuruluşu”nun Volkswagen Passat 2013 model boz (gri) bir araç kullanıyor. “Yeni Master Kuruluşu” Emniyet Genel Müdürlüğü’nün araçlarını sigortalayan bir örgütün işyeri.

Osman Hilmi Özdil‘in kullandığı araçlardan biri de 34 TP, bir Volkswagen. Bu araç da “Uzman Pil Akü Elektronik Sanayi Limited Şirketi” adına yazılı. Bu kuruluşun yöneticileri ise İstanbul Ticaret Odası (İTO) belgelerine göre H.Y. ve N.Y. H.Y. üstelik N.Y.’nin evi, Fethullah örgütünün (Cemaat) yayın kuruluşundan birine 30 metre uzaklıkta olan Osman Hilmi Özdil‘le aynı sokakta.

Osman Hilmi Özdil, her gün saat 09:00 ile 11:00 arası evden çıkıyor. Evden çıkış anları düzenli değil ve belirli bir işyerine gitmiyor. Özdil’in sık gittiği bir işyeri geçmişte Fethullah Gülen’in oturduğu Altunizade’de bulunuyor. Nedense o işyeride bir kilise yöneticisinin sürekli uğradığı bir yer, yine nedense Osman Hilmi Özdil o işyerine gelince kilise yöneticiside oraya geliyor.

Osman Hilmi Özdil, evden çıktıktan sonra gideceği yere genelde aynı yolları kullanmayarak ulaşıyor. Takip edilme ihtimaline karşı ara-sıra yol kıyısında duruyor, sonra yeniden yola koyuluyor. Ara-sıra beklenmedik biçimde dönüşler yapıyor. Doğum belgesine göre 5 Aralık 1968 Adana Kozan doğumlu alan Osman Hilmi Özdil, Kozan’ın Mahmutlu Mahallesinde bir eve yazılıdır. 1993 yılında evlenen Özdil’in dört çocuğu var. Birde yaşı onsekizden küçük ulak (posta) olarak kullandığı yasadışı eşi bulunmaktadır.

FBI’YA DEVLETİN GİZLİ BELGELERİ’Nİ VERDİ

Osman Hilmi Özdil, MİT’teki bilgilere göre 2007 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) giriş yaparken içinde gizli bilgilerin bulunduğu bir el-bilgisayarı ile sözde yakalanmıştı. FBI’nın, içindeki verilere el koyduğu bu bilgisayara devletin çok gizli sayılabilecek bilgilerini yer aldığı belirtiliyor.

Gülen'in kilisesi
Gülen’in kilisesi

Olayın gerçek oluş biçimi!

Amerika’daki gizli çalışan bir devlet örgütü Fethullah Gülen hocaefendiden kendilerine bazı belgelerin sağlanması istenir. İstenen belgeler; Türkiye’de bazı etken kişilerle ilgili bilgiler, ikincisi Türkiye’nin savunma düzeni ile ilgili bilgiler.

Bu çok önemli bilgieri taşıyabilecek tek etken kişi olarak,  Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli örgütünü yönetenlerden biri olan Osman Hilmi Özdil gorülür.

Onun görevide belgeleri gümrükten geçince gerekli gizli ellere vermekti, onuda yaptı. Ancak Türkiye’de bu belgelerin güvenliginden sorumlu kişiler, sorumluluktan kurtulmak için verdi sözü yerine yakalandı sözünü kullanmak istediler.

Mit’in elindeki bilgilere göre, Fethullah örgütünden (Cemaat)çi polislerin ‘Kozanlı Ömer‘i Fethullah Gülen’e şikâyet ettikleride belgelenmiş durumdadır. O belgeye göre, “MİT Müsteşarlığı ve ….. istihbarat birimleri Ömer Bey’i gerçek adı (Osman Hilmi Özdil) ile bilmekte ayrıca adım-adım izlemektedir. Emniyet Kurumu’nda görev yapan üst düzey yetkililerden olan Emin Arslan, Sabri Uzun, Hanefi Avcı, Hüseyin Özalp gibi devletin önemli merkezleriyle irtibatlı kişiler de Ömer Bey’in Amerika-CIA’nın Gülencilik adına kurdurduğu örgütün sorumlusu olduğunu bilmektedirler,” bilgileri yer alıyor.

MIT DIŞINDA kendisini sürekli izleyen YAVRUKURT örgütünün emniyete ilettigi bilgilere göre;  Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli örgütünü yönetenlerden biri olan Osman Hilmi Özdil, en az 15 günde bir özel olarak bazı PAPAZLARla ayrıca kilise yöneticileri ile görüştüğü belirlenmiştir.

Kolluk güçleri bu durumu neden gizliyorlar? Halkta müslüman kuruluşlarla ilgili kötü duygular oluşur korkusu bulunmaktadır.

Müslüman+kilise+ dış güçler ilişkisi böyle…

GİZLİ ÖRGÜT’ÜN CIA İLE BİRLİKTE ERDOĞANI TUTUKLATMA GİRİŞİMİ

MIT’in elindeki kaynaklara göre,  Osman Hilmi Özdil, Ergenekon operasyonları, Balyoz, KCK ve Oslo süreciyle ilgili Emniyet-yargı girişimlerinin düzenleyicisi, İç İşleri’ndeki atamaların gerçek sorumlusudur.

Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli imamı Osman Hilmi Özdil; İlker Başbuğ, Hanefi Avcı’nın tutuklanmaları için ortamı oluşturan kişidir. Ayrıca bazı Gülenci mitçilerin ellerindeki bilgileri MiTin yanısıra Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli imamı Osman Hilmi Özdil’e aktardıkları bilinsede, kendisine dur denilememesini, CIA’dan aldığı koruma desteğine bağlamaktadırlar.

KOSKOCA TÜRK DEVLETİ DEDİĞİMİZ DEVLETİN EN ÖNEMLİ ALANLARI KÖSTEBEKLERİN ELLERİNDE OYUNCAK OLURKEN, KASIMPAŞALI, OĞLUNU AKLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in tutuklanmak istendiği girişimlerin içişlerindeki (polis) ayağındaki karar vericilerinden olarak görülüyor.

Devlet içinde örgütlenen gizli devletin, devletle savaşı 7 Şubat 2012’deki MİT kriziyle başladı, 17 Aralık operasyonlarıyla devam etti ve bugün etkisini artırdı. Şimdi devletin içinde yuvalanıpta Erdogan’ın onayı ile subaylar, kolluk güçleri, üst görevlerden Türk kökenlileri tümden dışlayan bu Fethullah örgütünün (Cemaat) kolluk güçleri (polis ) içindeki gizli imamları, kendi ortakları milli Görüşçüler’in bütün yasadışı SEVİŞME (evlilik dışı işler), karın (rüşvet) işlerini sapasağlam belgelemiş, buna dayanarak, Erdogan’ı bitirmeye çalışıyor. Yargı işter Fethullah Gülenci isterse Milli Görüşçü olsun, bunun önemi yok, eldeki bilgi belgelerle işlem yapmak durumunda kalacaktır.

MIT Erdogan’ın yanında olsada Fethullah Gülen’in gizli örgütünü yakabilecek gizli belgeleri ortaya sürememiş, böylece Erdoğan’a beklenen desteği verememiştir.

Bu girişim, yargı eliyle bir darbe girişimi olarak değerlendiriliyor.

Emniyet’ten ayrı gizli olarak örgütlenmişler. Polislik belgeleri evlerine taşımışlar.

Şimdi bütün Türkiye’de yaşayanların başlarına gelen soru; iyide bu ajanı Türk polisi neden tutuklamıyor? Söz dönüp dolaşıp; “Biz CIA’nın ajanını tutarsak ABD’de bizimkini tutar.” a geliyor.

Sorulan soru bu: MIT’ten emekli olan bir sürü eski mitçi bütün gün bu günkü yönetimi övmektedir. Nedense bu alçaklar bir kerecik olsun bu bildikleri (ihaneti) anlatmazlar!!!

Bunun için mi? “Türk’ün Türk’ten başka yoldaşı yoktur” denmiş?

 

NEDENSE BU BÖLÜCÜLERIN TÜMÜDE MÜSLÜMANLAR…

NEDENSE BU BÖLÜCÜLERIN TÜMÜDE MÜSLÜMANLAR…

Image

TÜRKİYE’Yİ DÖNDÜREN DÖNMELER

Image

Ülkücüler, yazılandan anlayamayacağına göre biz konuyu sorulu-yanıtlı yapalımda tam anlaşılsın.

Bu gördüğünüz kişiler neden çok mutluydular ?

Çünkü Asya Finans açılacaktı. Asya inans aracılığı ile Türkiye’de belli kesimlere akçalar aktarılacak, islamcı diriliş sağlanacaktı. Anadolu Aslanları adı altında işadamları yaratılacak, onlar adına islamlaşmaya akça aktarılacaktı.

Bu banka o günden bügüne gizli  olan Fethullah Gülen örgütüne işlemektedir.

Bu banka niçin o günlerde Türkiye’de açıldı?

Çünkü Türkiye’de büyük bir devrim yapılacacaktı. Bu devrim, bu kere sivillere bırakılacaktı. Bu sivil devrim de tarikat-tekkelerin öncülügünde olacaktı. (1997 yılında cia+AB bilgi toplama kuruluşları+tarikat-tekkelerin anlaşmaları olmuştu)

Bu gördünüz kişiler yolları başka olsada (Gülen-Milli

Görüş-DYP) neden bir araya gelmişler di?

Çünkü, CIA bunlara birleşin dedi. Üstelik ortada dönen deli-deli akçalar vardı. Üstelik, Çiller açıkça ABD yuttaşıdır. Gülen CIA’ya geçmiş, diplomat olmuştu. Gül’ün de ABD ile çok derin ilişkileri vardı. Üstelik Batı’lılarda onu çok seviyorlardı.

Erdoğan, o içinde bulunduğu Allah için imanla yükselebilmek duygusu ile bu Gülen, Çiller, Gül çetesinin içine girmişi. Verilecek yüksek görevleri almayı uluslar arası güçlerle birlikte, islamcı söylemler arasında Türkiye’yi değiştirmeyi, Ortadoğu’dakı değişiklere eş başkanlık etmeyi, Türkiye’yi Doğusu’ndan bölmeyi onaylamıştı.

Öyle mi? Öyle.

Bu olaylarda DYP ne yaptı ?

DYP, seçimlere girmedi AKP oylarını bölmedi, Çiller bilerek kıyıya çekildi. Meral Aksener’de MHP içine köstebek olarak sokuldu.

Bu çete olmasa idi. Meral Aksener, o günlerde ABD için Gülen’i kaçıramayacaktı. Türk Ordusu içinden dağıtılamayacaktı.

Bu gördüğümüz kişiler önemli kişiler mi?

Eee, Erdoğan 11 yıl Başbakan yapıldı. Gül Cumhurbaşkanı, Gülen uluslararası gücü olan örgütün başına getirildiler. Çiller, Çiller’in Türkiye’dede ABD’ dede mal varlığı olağanüstüdür.

Bu kişileri birleştiren yalnızca akça kokusu mudur?

Yok, bak;

Gül Ermeni, Fethullah Gülen ErmeniErdoğan’ın bir yanı Gürcü bir başka yanı ?, Çiller’de dönme bir torunudur.

Bu gün neden çatışmaya girdiler?

Onuda başka gün yanıtlayayım.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN “YA ALLAH BİSMİLLAH ALLAHUEKBER” DEDİ.

RECEP TAYYİP ERDOĞAN “YA ALLAH BİSMİLLAH ALLAHUEKBER” DEDİ.

EN TANINMIŞ ÜÇ MÜSLÜMAN BAKAN

ÜÇ MÜSLÜMAN BAKAN

TÜRKİYE’Yİ SARSAN İSLAMCI SOYGUN OLAYI

Image

soruşturmada oğlu B.Güler gözaltına alınan ve kendi ismi de soruşturmada geçtiği ileri sürülen İçişleri Bakanı Muammer Güler, dün gece Ankara’da bir kriz toplantısı yaptı. Operasyonlarda doğrudan ya da dolaylı ismi yer alan birimlerde görevlimüdürlerin biran önce görevden alınması talimatı verdi. Güler’in yaptığı toplantıya aralarında Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar’ında bulunduğu üst düzey bürokratlar katıldığı belirtildi.”

AK PARTİ, AK SOYGUN, AK MÜSLÜMAN
AK PARTİ, AK SOYGUN, AK MÜSLÜMAN

FETHULLAH GÜLEN, BAŞBAKAN ERDOĞAN’A DA MİT’E DE SANTAJ YAPIYOR.

Fethullah Gülen 3’ü bakan 10 üst düzey yetkili ile ilgili seks kaseti olduğunu açıklıyor. AKP’liler deliye döndüler. MİT ne yapacagını sapıttı. İşler karıştı.

Erdoğan, çok yakında seks kaseti olan bakanları geri çekerek, Gülen’in elini boşa çıkaracaktır. Seçim yaklaştıkça tartışmalar artacak bazı Gülen örgütü üyeleri, dış ülkelere çaşıtlık etmekten tutuklanarak yargılanacaklar. (Amerika izin verirse)

Bunu bilen gülenciler, bu günlerde bütün Batı’da ABD’de istihbarat örgütleri ile görüşerek, Batı’nin ABD’nin kendilerini korumalarını istemektedirler.

Batı’da Gülenciler’e karşı sert çıkışlar yapanlara karşı Batı’nın istihbaratcıları Gülenciler için, bunlar bizim çocuklar bunlarla ugraşmayın demektedirler.

Halk artık bu örgütün, iç yüzünü gördü. Yaka silkmeler başladı.

Şimdi sıra Erdoğan‘da yapacağı bir tek iş var, oda yasaları işletmek; “eroin işlerinden tutunda santaj işlerine deyin, bütün yasadışı işlerinden,çetecilikten örgütün başı olarak Gülen’i, en yakınındakileride çete kurmaktan yargılamalıdır. Yargı önüne getirmelidir.

MİT’ide uyarıyorum, yarın çok geç olabilir...

Image

BUDA GÜLEN’İN GÖZDAĞI VEREN KONUŞMASINDAN BİR BÖLÜMDÜR.

“Bir büyük zat, bir dönemde… Bana seneler evvel bir telefon geldi. Dediler ki nefsine uyarak bir yerde bir tane alüfte (hayat kadını) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu da söz konusu olabilir. Gece yarısı Türkiye’de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, evine koş git, oraya gitmesin katiyen, hem kendisi o masiyete girmesin hem de hafazanallah bir komplo meselesi ise şayet günümüzde geldiği noktaya gelemezdi, gelemez dedim. Ve o mevzudaki telefon sabit. Kendisine ricada bulunduğum o zat da hayatta, ama ben bugüne kadar o meseleyi kimseye açmadım. Bize düşen şey odur, ayıbını yüzüne vurmama. Ama belki de öyle birisi, benim öyle bir ayıbını bildiğimden dolayı şimdilerde homurdanıyorsa şayet, keşke benim ayıbımı bilen bu insan nalları dikse gitse de ayıbımı bilen kimse olmasa… Mümin olarak bizim karakterimiz buydu, bu mevzuda belki on tane hadise sayabilirim.”

ÜLKÜCÜYÜZ DEDİLER: MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?

Konumuz: “Kanımız aksada zafer islamın

MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?

Görsel

Reis: “Taş taş üstünde, baş, baş üstünde kalmayacak.”

Billiyor musunuz, bil miyormusunuz, orasını bilemem. Ancak öyle günler olmuştu, Malatya’da doğmuş, sonrada üniversite okumak için geldiği Istanbul’da bir ülkücü (türk-islam ülkücüsü) olarak, Türkiye’de doğruluğu ile, “cumhuriyet”e saygısı ile bilinen Apdi İpekçi’yi vurmuştu.

Görsel

O günlerde Aydın Doğan’a yakın olan kimler vardı MHP içinde ?

Mehmet Ali Ağca içerden kaçınca Ankara’da MHP yönetiminden kimlerle görüşmüştü?

Muhsin Yazıcıoğlu, onunla İran’a gidişine deyin neden ilgilendi?

Namık Kemal Zeybek o günlerde MHP'de önemli bir görevde idi.
Namık Kemal Zeybek o günlerde MHP’de önemli bir görevde idi.

Namık Kemal Zeybek’in MHP içindeki görevi neydi?

Aydn Doğan, MHP içindeki köstebeklerini kullanarak, İpekçi'yi aradan çıkardı.
Aydn Doğan, MHP içindeki köstebeklerini kullanarak, İpekçi’yi aradan çıkardı.

Vurdu, sonrada içerde yatar iken başladı “Ben büyük iş yapacağım. Uluslar arası alanda adı sanı olan Paus Johannes Paulus ll

(Pope 11. John Paul)’u öldüreceğim”, diye sayıklamaya.

Sonra Ağca içerden çıktı, yanına aldığı bilindik kişilerle birlikte Avrupa’ya gitti. Avrupa’da yine bilindik kişilerle birlikte İtalya’ya giderek Papa 2. Jean Paul’u vurdu.

Görsel

Ancak öldüremedi. Çünkü yanında bulunan kişi, iki nedenle görevini yapmayınca, Ağca, Papa’yı öldüremedi. Üstelik kaçamadıda. Yanında bulunan kişi, elindeki kara “çanta” ile birlikte kaçtı.

Aradan yıllar geçti, bu olayları yapanlar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar? Kimlerle işbirliği ediyorlar diye soran olmuyor.

Ancak bizler, sizler için konuyu ele alarak, Türk toplumunu bilgilendirmek istedik.

Görsel

Abdullah Çatlı, Musa Serdar Çelebi, Muhsin yazıcıoğlu, Ahmet Malkan, Yalçın Özbey, Nihat Akgün, Yaşar Bozkurt, Ali Batman, Namık Kemal Zeybek, Fethullah Gülen, Veli Küçük, Mehmet Eymür, Aydın Doğan, Paul B. Henze (cia’nın Türkiye sorumlusu [1960-1980]) başta olmak üzere bu işin içinde olupta gölgede kalanlarıda ara sıra gündeme taşıyacağız.

Görsel

Çok kısa süre de bu konunun gizli kalan yönlerini ele alarak Türkiye’de kim kimdir sorusunu aydınlatacağız.

Paul. B. Henze, sağcı-solcu-şeriatçilari yönetebildi.
Paul. B. Henze, sağcı-solcu-şeriatçilari yönetebildi.

Bizi izleyin, bilgisiz kalmaktan korkun. Bunu edenler bizden, yada bizden değil deme! Bu bizden dediğin bazılarının, uluslararası güçlerin alt basamaklardaki birer maşası olduğunu görün.

Bizi izleyin bilgilenin, en iyi bilgide gerçek ülkücülerde olur.

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı