Hüseyin Feyzullah (Türkeş), kendisi gibi CIA’ya çalışan, üstelikte Ermeni olan Fettah Şahin’i (Fethullah Gülen) savunuyor.
Etiket: Tunahan Kuzu
KÖSTEBEKLER, CIA’NIN FETHULLAH GÜLEN YAPILANMASINI SAVUNUYORLAR.
VAN GÖÇMENLERİ İLE ÇERKEZ İŞBİRLİKÇİLERİNİN CIA’YA BAĞLILIKLARI, TÜRKLER’İ ŞAŞKINA ÇEVİRDİ.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yurtdışında Gülen cemaatinin Türk okullarının kapatılmasına yönelik girişimlerine, değişik partiler le kuruluşlara yerleştirilmiş CIA köstebeklerince (ajan) karşı çıkıldı.
Hükümet ile Gülen cemaati arasındaki gerginlik tırmanırken Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türk okullarının kapatılmasına ilişkin girişimlerde bulunması korku ile tepkilere yol açtı. Telekeyin çeşitli yerlerinde sayıları 160’ı bulan okulların bir anlamda Türkiye’nin kültür elçiliğini yaptığıone suruldu. Çoğunluğu Van göçmeni ile Çerkezler’den oluşan çeşitli köstebekler, bu yönüyle bakılmasını Türk okulları konusunun iktidar-cemaat kavgası dışında tutulması gerektiğini vurguladılar.
Türk Ocakları eski Başkanı Nuri Gürgür: Başbakan’ın girişimi yanlış, dedi. Gürgür kendiside Van göçmeni
Ülke içerisindeki tartışmaların ve tartışmaların bu tür konulara bulaşmasının yanlış olduğunu belirten Türk Ocakları eski Başkanı Nuri Gürgür, “Çünkü bu okullar sonuç itibariyle belli bir camianın değil doğrudan doğruya bizim Anadolu insanının ortaya çıkardığı kurumlardır” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Özellikle Türk dünyasında bu okullardan bazılarını benim görme fırsatım oldu. O bölgelerde bunların son derece yararlı olduklarını bizzat müşahede ettim. Çünkü Türk dünyası ile ilişkilerimiz 20 yıldan beri belli bir seviyenin üzerine çıkmadı. Türkiye’nin devlet olarak Türk dünyasında yaptığı fazla bir hizmet yok. Şu anda da zaten devlet olarak yapılan hizmetlerin büyük bir bölümü Gazze’ye, Somali’ye ve benzeri İslam ülkelerine doğru yöneltiliyor.
Dolayısıyla Türk dünyasında bu okulların varlığı Türkiye açısından her bakımdan yararlıdır. Başbakan’ın bu noktada olayı tamamen Cia karşıtı değerlendirmesini yanlış bulurum. ”
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri: derin köstebeklerden Çerkez, Türk kültürüne darbe, dedi.
Hükümetin öfke, hırs ve öç duygusu ile hareket etmesinin Türkiye Cumhuriyetine çok büyük zararlar verdiğinin altını çizen MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri şöyle konuştu:
“Kurulmuş kurumları onlarca sıkıntı ile onlarca maliyete katlanarak meydana gelmiş kurumları gidip yabancı devletler nezdinde kötülemek, onların kapatılmasını istemek ve bunların kapatılmasına sebep olmak Türk kültürünün yayılmasına, Türkçenin gelişmesine ve Türkiye’nin dünya üzerindeki etkinliğine yönelik bir darbedir. AKP ve Başbakan’ın intikam duygusu gözünü perdelemektedir. Türkiye’nin menfaatlerinin nerede olduğu konusunda kafaları karışıktır. Okulları kapatmaya kalkmak bir anlamda Türkiye’nin oradaki yumuşak gücünü de ortadan kaldırma anlamına gelmektedir. Yalnız bunlar mı dışarıda amacına uygun faaliyet göstermiyor? TİKA ne yapıyor? TİKA’nın yurtdışındaki faaliyetleri acaba gösterilen amaçlar doğrultusunda mı oluyor? Onlarla ilgili de bir takım iddialar, ithamlar var. O zaman TİKA’yı, Yunus Emre Enstitüsü’nü veya benzeri bir takım orada söylenen yanlış işler oluyor diye bunları da mı kapatmak gerekiyor. Bir devlet uzun vadeli meselelere bakar. Toplumsal çıkarı esas alır. Tarihten gelen ve mevcut hali ileriye taşıyacak stratejiler üzerinde durur. Onun için intikam ve nefretle alınan kararların Türkiye’ye ve bu kararı alanlara hayır getirmeyeceği açıktır. Bu çok büyük bir yanlış olur. ”
Bakın şimdi bi TIKA neyin nesi? Cia‘nın örtülü bir karakoludur. İyide bu okullarda birer cia’nın karakolları iken Özcan Yeniçeri ne istiyor?
Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek: derin köstebek, Çerkez, Akıl işi değil, dedi.
Başbakan Erdoğan’ın bu konudaki yaklaşımını son derece tutarsız bulduğunu söyleyen Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek Türk okulları hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Bu camianın dışarıda açtığı okullar, hizmet dedikleri şeyin en iyi tarafıdır. Bugün dünyanın birçok yerinde okullar açıyorlar. Bu okullarda belli ölçüde Türkçe öğretiyorlar. Bunun dışında bunu bilerek söylüyorum çok yüksek bir eğitim düzeyi ortaya koyuyorlar. Bu yüzden de bulundukları her ülkede de adına Türk Okulları dendiği için ya da bazı yerlerde Türk Kolejleri dendiği için Türklüğün ve Türkiye’nin itibarına da olumlu katkılar sağlıyorlar. Bu bir gerçek. Ben Türk Cumhuriyetlerindeki okullarını biliyorum orada gerçekten Türkçe öğretiyorlar. Tabii ki eğitimin İngilizce yapılmış olmasına itirazım var. Ama o itiraza karşılık da, İngilizce olmasa bu kadar itibar görmez diye karşılık veriyorlar. Netice itibariyle baktığınız zaman bu okullara vicdanlı bir Türk’ün ve Türkiye vatandaşının karşı çıkması aklın alacağı bir şey değildir. Eleştirenler dahi bu gerçeği görmelidirler. Bu okullar Türkiye için de faydalı, o ülkeler için de faydalı. Bir hizmet yapıyorlar. Başbakan daha önce bunları yere göğe sığdıramıyordu. Demek ki mesele kendi nefsine dokunmalarıymış. Şahsına dokunan bir iş olunca birden bire iş bu hale geliyor. Ben meseleye böyle bakıyorum. Başbakan’ın bu sözleri ne kadar yerine gelir onu da bilmiyorum. Şimdi başka bir yana bu okullar girdikleri toplumların içine nüfuz ettiler. Bugün o yerlerdeki birçok bakanın, başbakanın çocukları buralarda okuyor. Bu okulları bitirenler toplum içinde belli yerlere geldiler. Artık okullar sadece okul olarak kalmadı, okullar çevresinde bir işadamları camiası var, dernekleri var. Öyle başbakanın sözüyle olacak işler değil. ”
Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın: köstebek, Van göçmeni, Kültürümüz zarar görür, dedi.
Türk okullarının Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri olduğunu belirten Türk Dil Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, okulların kapatılmasına yönelik girişimleri doğru bulmadığını söyledi.
Okullar kapatılırsa kültürümüzün zarar göreceğine dikkat çeken Prof. Dr. Akalın, “Türk okullarında; kültürümüz, edebiyatımız, geleneklerimiz de öğretiliyor. Gelecekte bu okul mezunlarından devlet başkanları olacak. Şu an bu okullarda yetişen birçok milletvekili var” diye konuştu.
Gazeteci yazar Yavuz Bülent Bakiler: köstebek, Van göçmeni, Alkı selimle hareket edilmeli, dedi.
Okulların siyasi çekişmelerden uzak tutulması ve aklı selimin hakim olması gerektiğini ifade eden gazeteci yazar Yavuz Bülent Bakiler de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dünyanın bir çok ülkesinde açılan Türk okullarına bizzat gittim. Oradaki insanlarla tanışma fırsatı buldum. Dünya milletleri önünde yüzümüzü ağartan, göğsümüzü kabartan, marşımızı söyleten, bayrağımızı dalgalandıran bu kültür kuruluşları devletin yapamadığını yapmıştır. Başkalarının adını dahi bilmediği ülkelerde bayrağımızı dalgalandırmış, dilimizi öğretmişlerdir.”
Hizmet sözü: bir sifredir. Karşılığı: köstebeklik (hizmet)
“OKULLARA ÖNCÜLÜK YAPANLARA DEVLET MADALYA VERMELİ: 20. asrın sonunda ve bu asrın başında kültürümüz; dolayısıyla dilimiz, tarihimiz ve Türkiye’nin tanıtılması konusunda en büyük hizmet, yurtdışında 160 ülkedeki Türk okullarımızın açılması olmuştur. Bu okullara öncülük yapan ve bu büyük projeyi gerçekleştiren kişilere devlet madalya vermelidir. Yani onların yaptıkları bu büyük hizmetten dolayı mükafatlandırmalıdır.”
Ermeni olduklarını gizlemeyen iki yazar’da Gülen okullarını istiyor.
Gazeteci-Yazar Mehmet Altan:
“Türk okulları gibi Türkiye’nin medar-ı iftiharı, Türkiye’nin en büyük kazançlarından, ulusal bir değeri olan kurumları ortadan kaldırmak için Azerbaycan’dı, şuarasıydı kapı kapı dolaşıyor. İnanılır gibi değil. Adama sorarlar ‘Bu okullar ne güçlüklerle ne zorluklarla yapıldı?’ diye.
Gazeteci-Yazar Hayko Bağdat:
“Resmi ideolojilerin belli inanç grupları üzerinden tahakküm oluşturmasının nasıl vahim sonuçlar doğurduğunu bilen bir tarihçeden, bir inanç grubundan geliyorum. Üstelik bunu sadece Türkiye’de değil dünyanın başka ülkelerinde uygulatmaya çalışmak oldukça komik duruma düşmektir. Hangi çağda yaşıyoruz. Dolayısıyla ben bunu çok sağlıksız bir durum olarak görüyorum. Tamamen inat ve intikam duygusu taşıyor.”
FETHULLAH GÜLEN’E (emekli vaiz, SIGINMACI)’NIN GİZLİ GÖRÜŞMELERİ… BİR TOKATTA ÜLKÜCÜLERDEN
FETHULLAH GÜLEN’E (emekli vaiz, SIGINMACI) BİR TOKATTA ÜLKÜCÜLERDEN
1. SES KAYDINI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ…
2. SES KAYDINI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ…
3. SES KAYDINI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ…
Meral AKŞENER: (ZAMAN)IN KADINI Fethullah Gülen örgütünün MHP içindeki köstebeği
(ZAMAN)IN KADINI Fethullah Gülen örgütünün MHP içindeki köstebeği Meral AKŞENER KONUŞUYOR.
(ZAMAN) – ANKARA
7 Ocak 2014
Eski İçişleri Bakanı, Fethullah Gülen’in MHP içindeki köstebeği, Meral Akşener, Ergenekon ve Balyoz soruşturmasında yeniden yargılama tartışmalarına karşı çıktı.
Çünkü Türk subaylarına tuzak kurulmasında kendisininde büyük emekleri var. O günlerde, cia görevlileri ile sık sık görüşerek, Fethullah Gülen yapılanmasının subayları çökertmesine ön ayak olan Meral Akşener’i bu günlerde derin bir korku salmış durumda.
Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ sözü, herkes için ibret vesikasıdır.” dedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeşil ışık yaktığı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yeniden yargılanması konusunda Meclis’te hazırlıklar sürüyor. Buna göre Başbakan’ın talimatıyla Adalet Bakanlığı ve Türikiye Barolar Birliği ortak bir çalışma yapacak. CHP’nin ise sanıkların yeniden yargılanmasına imkan sağlayacak kanun teklifini bugün TBMM’ye sunması bekleniyor.
Kendisinin TBMM Başkanvekili olmasını da kötüye kullanarak Zaman gazetesine acıklamalar yapan Meral Akşener, sözde konuyu (twitter) değerlendirdi. Hükümeti üzerinden Türk subaylarına yeniden yargılanma yolunun kapalı kalmasını istemektedir.
Akşener, “Ergenekon, Balyoz soruşturması başladığında şevkle alkışlayanların, bugün söyledikleri ‘pardon’ herkes için ibret vesikasıdır. Fethullah Gülen’in yargıdakı köstebeklerini böyle savunuyor.
“Zamanın ruhuna göre tutum alanlar, ülkemizde yargının taraflı olduğunu keşfettiler. Muktedir fikir değiştirirse, ne yapacakları merak konusu. Yargı tartışmaları için önerim, kanuna ‘BB’nın istediği kişiler yargılanamaz, soruşturulamaz’ maddesi eklensin. Tüm problemler çözülsün.” dedi.
Olayın Fethullah Gülen yapılanmasını savunmak olduğunun üstünü örtebilmek için bir iki sözde yolsuzluklar üzerine etti. Meral Akşener’in 17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk soruşturması konusunda bunları söyledi: “Bu arada yolsuzluk soruşturmasının akıbeti, ayakkabı kutusundan çıkan paralar ne oldu? Yargı tartışmasının tarafları ‘cambaza’ baktırıyorlar.
Başbakan, Ergenekon soruşturmasının savcısı olduğunu söylemişti. 17 Aralık sonrası aynı mahkemenin avukatı oldu. Başbakan hangi sanıkları savunacak? Yalçın Akdoğan, ‘milli ordumuza kumpas kurdular’ diyor. Başbakan, ‘muhalefet katılmasa da bu meseleyi çözeceğiz’ Avukat işbaşında. Rastgele.” dedi.
İyide düyün değil, bayram değil, sana ne oluyor ey kadın?
Ortada uluslararasi güçlerin kavgası var. Sen susamazsın çünkü sana birileri dürtüyor, görevini yap, görevini yap, cia’nın çıkarlarını koru diye…
TÜRKİYE’Yİ DÖNDÜREN DÖNMELER
Ülkücüler, yazılandan anlayamayacağına göre biz konuyu sorulu-yanıtlı yapalımda tam anlaşılsın.
Bu gördüğünüz kişiler neden çok mutluydular ?
Çünkü Asya Finans açılacaktı. Asya inans aracılığı ile Türkiye’de belli kesimlere akçalar aktarılacak, islamcı diriliş sağlanacaktı. Anadolu Aslanları adı altında işadamları yaratılacak, onlar adına islamlaşmaya akça aktarılacaktı.
Bu banka o günden bügüne gizli olan Fethullah Gülen örgütüne işlemektedir.
Bu banka niçin o günlerde Türkiye’de açıldı?
Çünkü Türkiye’de büyük bir devrim yapılacacaktı. Bu devrim, bu kere sivillere bırakılacaktı. Bu sivil devrim de tarikat-tekkelerin öncülügünde olacaktı. (1997 yılında cia+AB bilgi toplama kuruluşları+tarikat-tekkelerin anlaşmaları olmuştu)
Bu gördünüz kişiler yolları başka olsada (Gülen-Milli
Görüş-DYP) neden bir araya gelmişler di?
Çünkü, CIA bunlara birleşin dedi. Üstelik ortada dönen deli-deli akçalar vardı. Üstelik, Çiller açıkça ABD yuttaşıdır. Gülen CIA’ya geçmiş, diplomat olmuştu. Gül’ün de ABD ile çok derin ilişkileri vardı. Üstelik Batı’lılarda onu çok seviyorlardı.
Erdoğan, o içinde bulunduğu Allah için imanla yükselebilmek duygusu ile bu Gülen, Çiller, Gül çetesinin içine girmişi. Verilecek yüksek görevleri almayı uluslar arası güçlerle birlikte, islamcı söylemler arasında Türkiye’yi değiştirmeyi, Ortadoğu’dakı değişiklere eş başkanlık etmeyi, Türkiye’yi Doğusu’ndan bölmeyi onaylamıştı.
Öyle mi? Öyle.
Bu olaylarda DYP ne yaptı ?
DYP, seçimlere girmedi AKP oylarını bölmedi, Çiller bilerek kıyıya çekildi. Meral Aksener’de MHP içine köstebek olarak sokuldu.
Bu çete olmasa idi. Meral Aksener, o günlerde ABD için Gülen’i kaçıramayacaktı. Türk Ordusu içinden dağıtılamayacaktı.
Bu gördüğümüz kişiler önemli kişiler mi?
Eee, Erdoğan 11 yıl Başbakan yapıldı. Gül Cumhurbaşkanı, Gülen uluslararası gücü olan örgütün başına getirildiler. Çiller, Çiller’in Türkiye’dede ABD’ dede mal varlığı olağanüstüdür.
Bu kişileri birleştiren yalnızca akça kokusu mudur?
Yok, bak;
Gül Ermeni, Fethullah Gülen Ermeni, Erdoğan’ın bir yanı Gürcü bir başka yanı ?, Çiller’de dönme bir torunudur.
Bu gün neden çatışmaya girdiler?
Onuda başka gün yanıtlayayım.
ERDOĞAN – GÜLEN ÇATIŞMASI
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (GÜRCÜ)-FETHULLAH GÜLEN (ERMENİ), ABDULLAH GÜL (ERMENİ) KARŞI KARŞIYALAR.
AKP ile Fethullah Gülen örgütü arasındakı kavga gün geçtikçe derinleşmektedir.
Türkiye doğrusu bu kavgayı beklemiyordu. Ancak, yandaşların birbirinden beklentileri geçen 10 yılda bir türlü gerçekleşmeyince, yandaşlar birbirlerini, karşı yakaya tuzak kurmakla suçlamaya başladılar. Bu gün iki yaka anlaşmış gibi bir ortam yarattı. Ancak bu yıkımı azaltabilmek için bir dinlenme aralığıdır. Çuvallarda bekleyen belgelerin ortalığa yayılması geciktirilmek isteniyor. Sürekli bir barış artık olanaksız durumdadır.
Çünkü, AKP Gülen’in gerek Cumhurbaşkanlığı, yerel ile genel seçimlerinde yan çizeceğini bilmektedir. Bunun yanısırada, anlaşmak gerekirse Gülen’in beklentisi çok yükseklerdedir.
Amerika’dakı sığınmacı Fethullah Gülen’in kırmızı çizgileri:
Emekli, sığınmacı Fethullah Gülen, ya Cumhurbaşkanlığına Gül oturacak, yada başbakan o olacak demektedir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın kırmızı çizgileri:
Recep Tayyip Erdoğan, kendisi Cumhurbaskanı olmak, başbakanlığada kendine bağlı birisini koymak istemektedir.
MİT’in (Fidan) kırmızı çizgileri:
MİT, Fethullah gülenciler’in ABD ile Batı devletlerine bilgi aktardıklarını belgeliyor.
Ayrıca MİT’teki Fethullahçılar, gizli belgeleri yıllardır Gülen’in gizli sandığına yolluyorlar. Buda yine MİT’in bilgisi doğrultusunda, başbakan ile bakanlara duyurulan gelişmelerden.
Bundan da önemlisi iki yakada birbirlerini fişlemekteler, (film, fotograf, yazılı belge) olarak.
“Dersane/ters-hane” gerçek tartışma konusu değildir.
“Dersaneler” gülen için akça yönü ile önemli değildir. Yalnızca “Micro Soft” kuruluşunun bir yıllığına 30 milyar verdiğini düşünün… Ancak oralar (dersane) aracılığı ile tarikat örgüte “militan” kazanmaktadır.
Bakalım, bundan sonra gizliye dönüştürülen çatışmada kim kazanak?
Bir gerçek var, oda bu: İki yakanın elindede bakanlarla bile ilgili belden aşağı vuracak belgeler var, ayrıca iki yakanın elinde karşısındakını “vatan haini” yapacak belgelerde var.
Bu arada gerek AKP, gerekse Gülen örgütü, ülkücüler ile ilgili çalışmalarına, özellikle bölebilme yada yanlarına çekebilme yarışına giriyorlar.
Ülkücüler, oyun kuracak, bilgileri, becerileri, olanakları olmadığından, şimdilik kendilerini koruyabilme durumu gösterebileceklerdir.
ÜLKÜCÜYÜZ DEDİLER: MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?
Konumuz: “Kanımız aksada zafer islamın“
MEHMET ALİ AĞCA nereye koşuyor?
Reis: “Taş taş üstünde, baş, baş üstünde kalmayacak.”
Billiyor musunuz, bil miyormusunuz, orasını bilemem. Ancak öyle günler olmuştu, Malatya’da doğmuş, sonrada üniversite okumak için geldiği Istanbul’da bir ülkücü (türk-islam ülkücüsü) olarak, Türkiye’de doğruluğu ile, “cumhuriyet”e saygısı ile bilinen Apdi İpekçi’yi vurmuştu.
O günlerde Aydın Doğan’a yakın olan kimler vardı MHP içinde ?
Mehmet Ali Ağca içerden kaçınca Ankara’da MHP yönetiminden kimlerle görüşmüştü?
Muhsin Yazıcıoğlu, onunla İran’a gidişine deyin neden ilgilendi?
Namık Kemal Zeybek’in MHP içindeki görevi neydi?
Vurdu, sonrada içerde yatar iken başladı “Ben büyük iş yapacağım. Uluslar arası alanda adı sanı olan Paus Johannes Paulus ll
(Pope 11. John Paul)’u öldüreceğim”, diye sayıklamaya.
Sonra Ağca içerden çıktı, yanına aldığı bilindik kişilerle birlikte Avrupa’ya gitti. Avrupa’da yine bilindik kişilerle birlikte İtalya’ya giderek Papa 2. Jean Paul’u vurdu.
Ancak öldüremedi. Çünkü yanında bulunan kişi, iki nedenle görevini yapmayınca, Ağca, Papa’yı öldüremedi. Üstelik kaçamadıda. Yanında bulunan kişi, elindeki kara “çanta” ile birlikte kaçtı.
Aradan yıllar geçti, bu olayları yapanlar, şimdi neredeler, ne yapıyorlar? Kimlerle işbirliği ediyorlar diye soran olmuyor.
Ancak bizler, sizler için konuyu ele alarak, Türk toplumunu bilgilendirmek istedik.
Abdullah Çatlı, Musa Serdar Çelebi, Muhsin yazıcıoğlu, Ahmet Malkan, Yalçın Özbey, Nihat Akgün, Yaşar Bozkurt, Ali Batman, Namık Kemal Zeybek, Fethullah Gülen, Veli Küçük, Mehmet Eymür, Aydın Doğan, Paul B. Henze (cia’nın Türkiye sorumlusu [1960-1980]) başta olmak üzere bu işin içinde olupta gölgede kalanlarıda ara sıra gündeme taşıyacağız.
Çok kısa süre de bu konunun gizli kalan yönlerini ele alarak Türkiye’de kim kimdir sorusunu aydınlatacağız.
Bizi izleyin, bilgisiz kalmaktan korkun. Bunu edenler bizden, yada bizden değil deme! Bu bizden dediğin bazılarının, uluslararası güçlerin alt basamaklardaki birer maşası olduğunu görün.
Bizi izleyin bilgilenin, en iyi bilgide gerçek ülkücülerde olur.
Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı
MERAL AKŞENER, FETHULLAH GÜLEN’E ARKA ÇIKTI. “DERSHANE”LERİN KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTI
MHP’Lİ MERAL AKŞENER, DERSHANELERİN KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTI
DİŞİ TİLKİ MERAL AKŞENER
Meral Akşener, durduk yerde bir MHP milletvekili olarak, birden bire Fethullah gülen yapılanmasına arka çıktı. Çok ilginçtirki, kendisine yakın bir milletvekilide ona benzer bir çıkış yapmıştı. Ancak, Meral Aksener’in arka çıkması bambaşka
idi. Onun amacı yalnızca kapatılacak olan “dersaneler” değil, AKP içindeki-dışındaki Fethullah gülen örgütü yandaşlarının oluşturacakları olası bir oluşumda bir öncü olarak yer alabilmektir.
Çünkü o artık biliyorki, MHP içinde yeri sınırlı kalacaktır.
Bu arada o çok sevdigi “ZAMAN” çalışanına (muhbir) Recep Tayyip Erdogan’ın görüşünü degiştirmeyeceği konusunda gerekli yerlere, gerekli bilgileri verdiğini belirtiyor. Ayrıca birde özel olarak kendisine bakım yaptırarak, fotografını çektiriyor. Buradan anlaşılan “Meral Akşener’in Gülen örgütü ile olağan üstü iliskişi vardır.
Sonra utanmadan MHP’nin oylarını değilde “Fethullah gülen”in oylarının Erdoğan’ın yanında değerinin olmadığını açıklıyor. Buda kendisinin MHP’nin degilde “F-Tipi” yapılanmasının milletvekili olduğunu gösteriyor. Halkın gözünde o artık, MHP’nin kuyruklu yıldızıdır.
Cumhurbaşkanlığı için “dersane”ler kapatılıyor diyor.
Meral Aksener, MHP içinde verimli bir çalışma yapmamış, sürekli olarak F-tipi yapılanma ile gizlice ilgilenmiştir.
Ortalıkta dolaşan bilgilere göre, MHP içinde kendisini destekleyen bazi milletvekillerinin bulunduğudur. Meral Akşener’i böyle atılgan eden başka bir gerekçe de, bu yıl içinde Mekke’ye gittiğinde orada Türkiye’de etken olan bazı güçlerle yaptığı bazı anlaşmalardır. Sonuç olarak, Meral Akşener’e MHP donu dar gelmiştir. O kendisine “ŞALVAR” izlemektedir.
Çok yakında Meral Akşener’in ABD-Şikago’dan aldığı desteği, onun Türkiye’deki sivil devrimi desteklemesi için bakan seçildiğini buradan okuyacaksınız.
MEHMET EYMÜR: cia’nın göz bebeği
MEHMET EYMÜR: cia’nın göz bebeği
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kontrterör Dairesi Eski Başkanı Mehmet Eymür A Haber’de yayınlanan programda canlı yayına katıldı. Eymür Gezi olaylarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Eymür, ilk başlarda masum başlayan olayların farklı gruplar tarafından kullanıldığını ifade etti. Eymür olaylar sırasında Mossad ajanlarının da görev yaptığını iddia eti. Eymür “Burada yetişmiş İsrail’de askerlik yapmış insanlar ‘Gezi’de görev aldı. Mossad ajanıydılar” diye konuştu.
Önce Mehmet Eymur kimdir? Ona bir bakalım.
– Kendisi, kendisinin ülkücü olduğunu söylemektedir. (atin.org)
– Veli Küçük ile tutuklandığı güne deyin yakından görüşmeleri olan birisidir.
– Bazı eski MHP yöneticileri ile görüşmeleri sürmektedir.
– ABD yurttaşıdır.
– 1996-1997 yılında Batılılar’ın gizlice ortaya koydukları, Türkiye’de 2002 yılında başlatılmış olan sivil devrimin öncülerindendir.
– Türk kökenli değildir.
– Eşi bir yabancıdır.
– MİT içinde Türk kökenlilere karşı düzenli olarak, sinsice karşı olmuş birisidir.
– ABD’nin bazı gizli kuruluşlarına Türkiye ile gizli bilgileri aktarmaktadır.
Bak arkadaş, uyan, uyan, uyan!!!
Taha Akyol’u bilir misin?
Namık Kemal Zeybek’i bilir misin?
Mehmet Pamak’ı bilir misin?
Musa Serdar Celebi’yi bilir misin?
Ali Batman’ı bilir misin?
Seyit ahmet Arvasi’yi bilir misin?
……..
Bunlar sonraki yıllarda neredeler? Kimlere çalışıyorlar, yada çalıştılar?
Bunlar saymakla bitmez…
Bunlar MHP içindeki ABD’nin istanyon şefleri idiler.
Bir dönemde ülkücüleri yönetmek demek, illede kişinin ülkücü olması anlamına gelmez.
Eski ülkücü başkanlar içinde Mehmet Eymürle birlikte MİT’e çalışanlarda var, diskotek çalıştıranda, kumarcıda, imamda var.
Bak, bügün el altından Türkiye ile en iyi işlerini yürüten devletler, ABD ile İsrail’dir ancak bu istihbaratçılar, sanki ABD, İsrail ile Türkiye’nin arasını açık gibi göstererek, halkın gazını alırlar.
Bu son sözlerimi bir düşün!
Mehmet Eymur de halkı şaşırtmak için, “Gezi de İsrail parmağı var” diyor.
Böylece milyonlarca genci sözde suçlu duruma düşürecek.
İşte ‘mossad’a hizmet böyle olur.
Amaci nedir?
AKP-PKK işbirliğine karşı çıkan gençlik kesiminin önünü almak…
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ
TÜRKİYE’DE SİVİL AYAKLANMADAN KORKAN MİT, ÇOK GENİŞ TUTUKLAMALAR BAŞLATTI
TÜRKLER’İN ŞERİATLA İMTİHANI
Gözaltılar genişliyor – DHA/AA – 18.06.2013 | ||||
|
Hükümet Gezi avına çıktı – AA/DHA/Kurultay – 18.06.2013 | ||||
İçişleri Bakanı Muammer Güler, halkı Twitter üzerinden isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle 30’u aşkın gencin İzmir’de gözaltına alınmasına benzer operasyonların süreceğini söyledi. Güler, “Sosyal paylaşım siteleri ile ilgili çalışma var. Halkı tahrik eden, yalan haberlerle toplumsal olaylara yönlendiren, elbette gerek Twitter olsun gerek Facebook olsun ve gerek sosyal medyanın diğer enstrümanlarını kullanarak bunları yönlendirenlerle ilgili çalışmamız var. İlgili operasyonlarımız sürecek” dedi. Jandarmayı kullanırızBakan Güler, olayların bastırılmasında jandarmanın kullanılması ile ilgili olarak da jandarmanın İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu ve istenilen yerde kullanabileceğini söyledi. Kimi tedavi ettiniz…Gezi Parkı’ndaki revir ve gönüllü sağlık hizmeti sunulmasıyla ilgili doktorlar hakkında soruşturma başlatan Sağlık Bakanlığı, şimdi de özel hastanelerden İl Sağlık Müdürlükleri aracılığı ile yaralanan göstericilerin isimlerini istedi. Özel hastaneler uyarılmışBakanlık Gezi Parkı protestoları nedeniyle özel hastanelerin acillerine “hazır bulunun” uyarısında bulundu. Ancak bu uyarının ardından İl Sağlık Müdürlükleri aracılığı ile protestolarda yaralanan ve tedavi gören kişilerin isimlerinin tek tek bildirilmesi istendi. İlk iki günde sadece yaralanma nedenleri ve uygulanan tedavinin sonucu hakkında bilgi alan Bakanlık, ikinci günün sonunda bilgilere göstericilerin isimlerinin de eklenmesini istedi. 1 doktor ve 2 hemşire gözaltındaTürk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Beyazıt İlhan konuyla ilgili şunları söyledi: “Bizim bu bilgileri vermemiz mümkün değil. Bu durum insan haklarına aykırı ve çok tehlikeli. Bu verilerin nerede kullanılacağı belli değil. Ramada Otel’den beyaz önlüklü bazı kişileri gözaltına aldılar. Bu kişilerin önce doktor olduğu söylendi. Sonra hırsız oldukları belirtildi. Karakola gittiğimizde bu kişilerin gerçekten doktor olmadıklarını tesbit ettik. Ramada Otel’e herhangi bir revir kurmadık. Bu kişiler neden beyaz önlük giymişti, bu görüntüleri neden verildi bilmiyoruz. Bu bize çok manidar ve provokatif geldi. Halen bir doktor ve üç hemşire gözaltında. Onların takibini yapıyoruz.” |
Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor, Türk İslam ülkücüleri onu alkışlıyorlar.
Fethullah Gülen
Fethullah Gülen nereye koşuyor?
1997 yılından beri Amerika’da, Cia (Amerikan Gizli Polis Örgütü) korumasında, Amerikan kurumları ile işbirliğiyle yaşayan Fethullah Gülen, son günlerde yeniden Türkiye gündemine düştü.
Neden düştü? Neden bu biçimde düştü?
Çünkü ABD’de ile Türkiye’deki gelişmeler bunu gerektirdi. Bu ne demek?
ABD’nin eski başkanı Bush döneminde kullanıma alınan, yatırımlar yapılan “yumuşak islam” önerisi, bugünkü Amerikan yönetiminden eskisi gibi gerekli olan akça dayanağını alamamaktadır. Bunun yanısıra artık Amerikan damgalı “yumuşak islam” için Fethullah Gülen adı önemini yitirmiştir. Çünkü, kamuoyunda Fethullah Gülen’in geçmişte MİT’e çalışan bir imam, şimdide CIA’ya çalışan bir imam görüntüsü oluşmuştur. Bütün bunların yanısıra 2012 yılı başında Fethullah Gülen adına CIA ile işbirliği eden örgüte verilen akça kaynaklarının, belli bölgelerde cebe indirildiği, bazı bölgelerde çalındığı, bazı bölgelerde amaç dışında kullanıldığı saptanarak soruşturma başlatılmıştı.
Ayrıca yine 2012 yılında Amerikan yetkilileri, Fethullah Gülen örgütü adına ABD’de açılmış olan okullarda akça kaynaklarının iç edilip, ceplere indirildiğini belirleyip, soruşturma başlatmışlardı.
Bütün bunlar olur iken Fethullah Gülen örgütüne ayrılan akçalarda düşme, gerileme yaşanmaya başlanmıştır. Fethullah Gülen örgütünü, yıldız eden özellik akça gücü olunca bu yıldız artık eskisi gibi parlamamaya başlamıştı.
Son aylardada Fethullah gülen’in çiftliginde de bir olaganüstü gelişmeler oldu. O bölgeden sorumlu yetkililer, gülen çiftliğinin bir bölümünü domuzların yayılması için başka köylülere açmıştı. Bölge köylüleri de burada domuz gezdirmeye başladığı bilinmektedir.
Bütün bunlar Fethullah Gülen’i bunaltıda bunalttı…
Büyük ölçülerde akçaları saçarak, yazarlara, çizerlere, imamlara, öğrencilere, uzmanlara, Ermeni, Kürt ökenli demeden solcu-sağcı kuruluş üyelerini, ABD’lere, Afrikalar’a, Asya’ya 15 günlüğüne taşıyan, oralarda yedirip içiren, Fethullah Gülen örgütü bunları ya yapamaz yada artık en az ölçülerde bunu yapar duruma düşürüldü.
Artık Fethullah Gülen, ABD için bir ayak bağı olarak görülmeye başlandı.
Bütün bunlar, Fethullah Gülen’in gönlünü alt üst etti. Onu dengesizliğe itti.
Artık CIA’nın onayı dışında iki kere görüntülülü konuşma yayınlayarak, Erdogan yönetimini eleştirdi. Bazılarının ceplerini doldurduğunu öne sürdü. “Vallahi-tallahi deyerek”, kendisini yere atarak, eleştiri yaptı. Yaptıda vermek istediği uyarıya karşılık alamadı.
O olayı basın yayın algılayamadı: Fethullah Gülen ne demek istemişti?
Fethullah Gülen: “Ben Amerika’da artık istenmiyorum. Türkiye’ye gelebilmem için siz yasaları değiştirin, tutuklamaları derinleştirin, bende, Humeyninin İran’a indiği gibi Türkiye’ye ineyim.” dedi.
Buna karşılık Erdoğan yönetimi, yasaları değiştirmiyor, tutuklamaları genişletmiyordu.
Bunun üzerine Fethullah Gülen örgütü ileri gelenleri, Fethullah Gülen’in Avrupa’ya yerleşmesini düşündüler. İlk önce Hollanda’ya başvurdular. Hollanda, Fethullah Gülen karşıtlarının Hollanda’da güçlü olduğunu öne sürerek, kapıları kapattı. Ondan sonra Belçika’ya yönelindi. Ancak Belçika’da Fethullah Gülen’e karşı olan kesimin Belçikada etken olduğunu, halk arasında Fethullah Gülen ile ilgili olumsuz bir duygunun var olduğunu, örgütün gizzemli oluşum olduğunu öne sürerek, kapıları kapattı.
Uzun sözün kısası, en sonunda yine Türkiye’de girişim başlatıldı. Türkçe (Yunanca olimpiyat), Türkçesi {yarışma} larını, kutlaması öne çıkarılarak Erdoğan’a bir göz dağı verilmek istendi.
Bütün bunlar olup-biter iken, Fethullah Gülen okullarında Türkçe’nin yasaklandığı ortaya çıktı. Buda Fethullah Gülen’e vurulan bir başka tokat oldu.
Erdoğan’da “Sen uzaktan gazel okuma, gel buraya” dedi.
Ancak siz okuyucularımızın bilmediği bazı gerçekler var. Onun için Fethullah Gülen’e gel diyenler, (Bahçeli ile Erdogan) Fethullah Gülen’e gizlice sopa gösteriyorlar. Çünkü, o sözde geçmişte Türkiye’de MİT’e çalışmış, sonrada CIA’ya geçmiş. Bunun anlamı iki yanlı olarak gizli (istihbarat) lara çalışmış. Başka bir sözle (dublle agent) olmuş. Bununda yasalar içindeki yeri ağırdır.
Fethullah Gülen, bir an önce gelmek istiyor. Ancak Erdogan yönetiminden sağlam bir güvence istiyor. Oda vermiyor. Bu nedenle oda simdilik gelemem diyor. Der, der, der.
Şimdi söz konusu olan, sözde iki yakalı çalışan biri (dublle agent) olunca, iş kördüğüme dönüyor. Bundanda, bu kördügümden en iyi yararlananda Türkiye’deki Erdoğan yönetimi oluyor. Ayrıca MİT’te kendisine göre bayram ediyor.
Bu durumu, pek çok gazeteci bilir, bilirde yazamaz, bizde bu yayınlarımızın kapatılmasını göze alarak yazdık. Gülen “vatana ihanet”ten yargılanmayı bekliyor. Onun içinde bu günkü Türkiye’ye gelemez. ABD’de ölmeyi göze almaktan başka seçeneği yok. (ancak yasal düzenleme işi değiştirebilir.)
Uyan Türkiye!
Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş) uyuşturucu ilişkisi_1
{Akyazılılar vakfı, türkeş belgeleri)
Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)
Sarı Avni için Türk ya da Kürt milliyetçisi, Türk ya da Bulgar solcusuyla ortaklık fark etmezdi. ‘Narko dolar’ın ‘petro dolar’a egemenliği arttıkça yaşananlar kâbusa dönüşecekti. Türkiye, duyduklarına inanmayan insanların ülkesi haline gelecekti
Türkiye siyasetine egemen olan serbest piyasa ekonomisinin mantığıyla ‘Benim mafyam, senin mafyandan daha iyidir’ dönemi başlıyordu. Artık hiçbir şey daha çok kazanmaktan, daha çok harcamaktan önemli değildi. Son model bir Jaguar’ı başbakanın kızına düğün armağanı veren işadamının Oflu İsmail’le (Hacısüleymanoğlu) iş ilişkisi de Milano’da 10 kilo esrarla yakalananların üstünden hangi ilin emniyet müdürünün adresi çıktığı da önemsenmeyecekti. Sarı Avni ve Behçet Cantürk’le olan dostluğu fotoğraflarla belgelenen (8 Temmuz 1980) albay Ali İhsan Cesur’un ilişkileri onun İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda cumhurbaşkanı danışmanı olarak çalışmasına engel değildi. Sarı Avni için Türk ya da Kürt milliyetçisi, Türk ya da Bulgar solcusu, asker-sivil, polis-ajan, savcı-yargıç hiç fark etmiyordu. Örneğin o İsviçreli kaçakçı Paul Waridel’in de, Behçet Cantürk’ün de ortağı olabiliyordu. İnanması güçtü ama onun sivil-asker her düzeyde dostları vardı. Bağrından dünyanın en zengin hava kuvvetleri komutanını çıkaran Türkiye, bu komutanın yeraltıyla ilişkisinin üstünü başarıyla örtüyordu. TBMM, orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında sessiz kalınca, Şahinkaya için hazırlanan dosya Genelkurmay Başkanı’nın masasının üstünde tozlanmaya mahkûm ediliyordu. İddialar dudak uçuklatıcı boyuttaydı. Son darbenin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın Sarı Avni ile, Emniyet Genel Müdürü’nün ise Behçet Cantürk’le konuştuğu söyleniyordu. (Selahattin Delidere’nin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’na 1603-1-1581 sayıyla gönderilen ses bandı.) Narko doların petro dolara egemenliği arttıkça yaşananlar kâbusa dönüşecekti. Türkiye duyduklarına inanmayan insanların ülkesi olacaktı. Artık hiçbir şey önemli değildi. Dolder toplantısına katılan işadamı Mustafa Kefeli’nin Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olması savı da, Alaattin Çakıcı’yla birlikte Türk Ticaret Bankası skandalının aktörleri arasında yer alması da unutulacaktı. Her gün yeni bir olay ortaya çıkıyor, her yeni olay bir öncekinin üstünü örtüp eskiyi unutturuyordu. Mersin’de ele geçen 22 ton esrar ve 638 kilo baz morfin nedeniyle tutuklanan Örfi Çetinkaya‘nın ilişkileri insanın düş gücünün sınırlarını zorluyordu. Türkiye içinde kendini ‘hayır işlerine’ adayan Çetinkaya Makedonya, Bosna ve Arnavutluk’ta da okullar yaptırıyordu. Alparslan Türkeş, Rahşan ve Bülent Ecevit’in öve öve bitiremediği bu okulları ABD’de CIA koruması altında yaşayan Fethullah Gülen’in cemaatine verdiği söyleniyordu. (Saygı Öztürk, 12 Haziran 2000.) Biz unutsak da polis unutmuyor, kim bilir belki de bu savları da araştırıyordu.
Türk Okulları’nın dayandığı iki dayanak vardı. CIA ile eroin kacakçıları.
‘Polis yol verir’ Belleklerini kiralamayanlar MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici’nin yaklaşık bir yıl önce “Eroine polis yol verir” dediğini de, “Türkiye’de çok büyük dükkânlar kurulduğunu” söylediğini de elbette anımsıyor. Söylenmeyen, bu güvenli yoldan yürüyerek siyasette etkinlik kazananların kimler olduğuydu. Söylenmeyen bu büyük dükkânların büyük ortaklarının siyasal kimlikleriydi. Sevgili Neşe Düzel’in Yahnici’yle yaptığı çarpıcı söyleşi (Radikal, 12 Haziran 2000) beklenen etkiyi uyandırmadı. Uyandırmadı çünkü, Abdi İpekçi’nin katili MHP’li ülkücü Mehmet Ali Ağca -büyük bir rastlantı söyleşinin yayımından bir gün sonra Türkiye’deydi. Kim anımsar bilinmez ama Ağca, karanlık işlere uyuşturucu ve silah kaçakçılığı dünyasından transfer edilen bir ülkücüydü. Abuzer Uğurlu’nun İstanbul Aksaray bölgesindeki yamağının Ağca olduğunu en başta Yahnici’nin anımsaması gerekirdi. Ağca, Türkeş, mafianın yolları, tarikatta birleşecekti.
Eymür mektubu Mehmet Eymür 1985 yılında MİT Müsteşarı Burhanettin Bigalı’ya yazdığı ‘ünlü mektubu’nda bu kirli ilişkileri açıklayacak ipuçları vardı: ”Bildiğim kadarıyla Abuzer Uğurlu ile resmi ilişkinin kesilmesinden sonra da bazı kişisel temaslar devam etmiştir. Duyduğuma göre Mataracı davasıyla ilgili gözaltına alınan Abuzer Uğurlu’yu, kaçakçılık konularına bakan bir mensubumuz yanında İstanbul eski Ülkü Ocakları Başkanı Komando Mustafa olduğu halde, Beşiktaş’ta Abuzer’in Mersedes otomobiliyle, Sadettin Tantan’a teslim etmiş ve ona iyi davranılmasını istemiştir.” Abuzer Uğurlu’nun Türkiye’nin kan gölüne çevrildiği 1974-1979 yıllarında Yıldırım takma adıyla kullanıldığını bilmeyen yoktu. Ne yaptığı, kimin hesabına çalıştığı artık çok iyi bilinen Bekir Çelenk de aynı yolun yolcusuydu. Yahnici’nin Bekir Çelenk-Mehmet Ali Ağca ilişkilerini unutmaması gerekirdi. Uğurlu da, Çelenk de bir eli uyuşturucuda bir eli silahta vakti zamanın iki sıkı ülkücüsüydü. Unutmak/ unutturmak özgürlüğü varsa, anımsamak/anımsatmak özgürlüğü de vardı. Uyuşturucu-siyaset ilişkisinin yazılı olmayan tarihinde ‘polisten yol isteyenlerin’ ya da ‘kurulan büyük dükkânların’ özneleri arasında onların her zaman önemli yeri vardı.
Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş): Derneklerde Türklük ile ilgili egilimler yavaş yavaş yok edilirken, islamcı çalışmalar artırılıyordu. İslamcı (tarikatçı, tekkeci, azınlıkçı) anlayış ile birlikte YEŞİL ORDU KURULUYORDU. Artık, Türkeş’in cebine milyarlar doluyor, gencecik Anadolu çocukları sağ sol çatışmalarında ölüyorlardı.
İki kaçakçı vekil O yıllarda MHP Niğde Senatörü Kudret Bayhan, Fransa’da, MSP Diyarbakır Milletvekili Halit Kahraman Almanya’da uyuşturucu taşırken yakalanıyordu. Siyaset kulislerinde MSP’li Kahraman’ın MHP’yle ilişkisi konuşuluyordu. MSP’li Oğuzhan Asiltürk uyuşturucu işinde MSP’nin değil, MHP’nin izleri olduğunu savlıyordu: ”Halit Kahraman’ın Diyarbakır’da bir türlü örgütlenemeyen MHP’nin il örgütünü kurmak için çalıştığını, bu sebeple Hüseyin Feyzullah (Alpaslan Türkeş)’le temasta olduğunu, hatta Türkeş’le yemek yerken çektirdikleri bir fotoğrafın kendilerinde olduğunu, Halit Kahraman’da yakalanan eroinlerin MHP’lilerle ilgili olabileceğini, bilindiği gibi CKMP’nin MHP olarak değiştiğini, CKMP Manisa Milletvekili Sami Binicioğlu‘nun eroin kaçakçılığından on yıl ağır hapse mahkûm edildiğini, aynı şekilde Senatör Kudret Bayhan’ın Fransa’da eroinle yakalanıp on beş yıla mahkûm olduğunu, Halit Kahraman’ın bunlarla irtibatlı olabileceğini anlatıyordu” (Mustafa Yiğit, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İnterpol Avrupa İcra Kurulu üyesi.) 1978’lere gelindiğinde CHP’li İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e bildiklerin anlatan MHP’nin Avrupa örgütlenmesinden sorumlu olan Lokman Kondakçı‘ya göre İstanbul’da bir ilçe başkanı uyuşturucu işi yapıyordu: ”Bu eroin meselesini biz düşündük. MHP Bakırköy İlçe Başkanı var. O bu işi yapar. Ben Federasyon başkanıyken bana şunu söyledi: ‘Berlin’de bir adam var, esrar kaçırdı. Bu işi parti için yaptı. Kendisine yardımcı olmamız lazım‘ dedi. Bu intikal etti bize. Yani eroinle ilgili bazı şeyler vardı. “Bizim camiada yaklaşan iç savaş için silah temin etmek amacıyla para bulma arzusu her dönemde vardı. Parayı en kolay bulmanın yolu eroindi.” Alpaslan Türkeş’in ölümünden sonra İngiliz The Guardian gazetesinde ilginç bir haber vardı: ”Aradan geçen 20 yıl süresince kanıtlar gösteriyor ki, Bozkurtların yarı resmi silahlı çeteleri tetikçi olarak eylem yapmaya başladılar. Bunların finansmanı uyuşturucu ticaretinden karşılanıyordu. Ayrıca uyuşturucu ticaretiyle ilgili bir kısım bilgilerden bir kısım politikacının haberi vardı.” (10 Nisan 1997) ***
Darbeci komutanın Sarı Avni’si Bağrından dünyanın en zengin hava kuvvetleri komutanını çıkaran Türkiye, bu komutanın yeraltıyla ilişkisinin üstünü başarıyla örtüyordu. TBMM, Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında sessiz kaldı. İddialar dudak uçuklatıcı boyuttaydı. Son darbenin havacı komutanının kaçakçı Sarı Avni ile konuştuğu söyleniyordu ***
’12 Mart’ta haşhaş vardı’ 1960’lı yılların sonunda Amerikan gençliğinin düştüğü uyuşturucu bataklığı dünya jandarmasını harekete geçirdi. ABD yönetimi, içinde Türkiye’ nin de bulunduğu bazı ülkelerden haşhaş ekimini yasaklanmasını istedi. ABD’nin Ankara Büyükelçisi William J. Handley, Başbakan Süleyman Demirel’le haşhaş ekim yasağı konusunda ‘sert ve tehditkâr’ bir üslupla konuşunca kendini ‘kapının dışında’ bulacaktı. 12 Mart yönetiminin Başbakanı Nihat Erim, ABD’nin istemi doğrultusunda haşhaş ekimini tüm yurtta yasakladı. Demirel hükümetlerinin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in yıllar sonra “12 Mart’ta CIA vardı, haşhaş vardı” açıklaması uyuşturucu-siyaset ilişkilerinde bir dönüm noktası olmalıydı. Olmadı. 12 Mart rejiminin yarattığı toplumsal muhalefet rüzgârlarıyla iktidara gelen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, yasağı sınırlı olarak deldi ve dört ilde yürürlükte olan haşhaş ekimi yasağını kaldırdı. (1 Temmuz 1974) MHP lideri Alpaslan Türkeş’in görüşlerine göre ise ‘haşhaş ekimine yeniden izin vermek nümayişkâr bir biçimde ele alınmış, Amerika’ya karşı bir meydan okuma şekline çevrilmişti.” Haşhaş ekimi konusunda ABD’ye kafa tutmak yanlıştı. Türkeş’e göre ilk yapılacak iş ‘haşhaş konusu başta olmak üzere Amerika ile acele müzakerelere girişmek ve aramızdaki eski dostane samimiyet ve yakın işbirliğini kurmak‘ olmalıydı. (17 Temmuz 1974)
Ülkücü ile Türk-İslam Ülkücüsü 2
Ülkücüler, ne idiler, ne oldular, ne olacaklar? Türk-İslam Ülkücülüğü nedir?
Bilmek isteyenler buraya gelsin…
* Ülkücüler, Türk budununun dirliği ile birliği için çalışan kimselerdir.
Mit ile Cia’nın kurdurduğu bölücü ülkücüler:
* Türk-İslam Sentezcileri
* Türk-İslam Ülkücüleri
* Nizam-ı Alem Ülkücüleri
* Alperenler
* Başbuğ Alparslan Türkeş’in Askerleri
* Şeriyyeciler (Gazi Üniversitesi Ülkücüleri)
* Büyük Doğucu Ülkücüler
* Kudüs Orduları Ülkücüleri
* Özgür Milli-Ülkü Hareketi