Ülkü Ocakları “haydut” yuvası

Ülkü Ocakları

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Bir kişiye beş kişi saldıran haydutlardan ne milliyetçi olur ne de adam” sözlerine MHP’den sert tepki geldi. Devlet Bahçeli’den tutunda bütün görevliler, Ülkü Ocakları’nda “haydut” yetişmez diye anırmaya başladılar.

Meral Akşener
Meral Akşener

Ülkü Ocakları’nda “haydut” yetişir mi diye birde bana sorun.

Ülkü Ocakları’nda haydut YE-Tİ-ŞİR. Ballı olarak yetişir.

Bazi örnekler vererek anlatayım.

1977- 1978 yıllarında bir kaç kez Ülkü Ocakları yönetiminde Istanbul Teknik Üniversitesi’ni bastık.

Sözü uzatmadan kısaca yazıvereyim.

Mustafa Polat ile Mehmet Metiner: şeriat için savaştılar.
Mustafa Polat ile Mehmet Metiner: şeriat için savaştılar.
Fethi Yıldız, sayın başkan o günleri aklama kalkma!
Fethi Yıldız, sayın başkan o günleri aklamaya kalkma!

Üniversiteyi bastık, ordan sonra;

İçeriye girer girmez, o günkü Ülkü Ocakları yöneticilerinden Mustafa Polat, içeride ne varsa parçalanması gerektiğini bildirdi. Bu işi yönetenlerden biriside Ahmet Orhan Sar idi.

Parçaladık, kırdık yardık.

Bu yetmedi. Dışarıdan Kadın iç donları getirtilerek öğretim görevlilerinin dolaplarına kondu.

Sonrada bakın bu komunistler, burada “fuhuş” yapıyorlar bilgisi yayıldı.

Geçelim,

Eski Sivas Ülkü Ocağı başkanı, bir çocuğa ilişirken yakalanmadı mı?.

Bu güne deyin Ülkü Ocakları’nda ülkücülerin birbirlerini yargılayip, ezdikleri bilinen bir gerçektir.

Yine 1978 yılında 40 ülkucü, Mustafa Polat’ın başkanlığında Zeytinburnu ülkucüsü Enver Tortaş’ı Edirnekapı yurdunda silahlı bir baskınla yakalayıp iskence etmedi mi?

Alişan Satılmış dönemide içinde olmak üzere PKK cıları kıskandıracak biçimde çek senet işleri yürütülmedi mi?

Türkeş’in koruması bile bu nedenle yıllarca içerde yatmadı mı?

Eyy sizi gidi utanmazlar!

Ulan, uyuşturucudan yatan yüzlerce ülkücü yok mu?

Buraya bütün olanları yazsam uzar gider.

 Ben burada sayın Meral’ı savunmak icin yazmıyorum. Yazmamın nedeni, MHP’nin tepesinin “Sütten çıkmış ak kaşığa oynamaya kalkmasıdır.”

Gidin lan Ülkü Ocakları’nı önce bir gezin görün. Önce bir inceleyin. Bir tek yaptıkları iş var. Ölenlere mevlüt okutmaktır.

Ne spor, ne kültür çalışması, nede yeryüzünün güzelliklerinin korunması onların gündeminde olmadı, olamazda.

Ara sıra bir iki kere bir  başkan yalandan dağda bir görüntü çekip, yayınlar. Olay budur. Ötesi berisi yok bu işin.

Birde çok sayıda Ocak Başkanları, MHP ilce il başkanları toplumda birilerinden akça alıp vermedikleri gazetelerde boy boy yazılır iken, bir çok ocak başkanları, uyuşturucu çekip boy boy resimlerini iletişim ağlarında (internette) yayınlar iken, MHP’nin tepkisi boşunadır.

Bir ülkücünün “haydut” olması için en iyi ortam Ülkü Ocakları’dır.

Birde 5 ülkücü bir kişiye saldırıyorsa, buda sözün bittiği yerdir.

Sayın Meral  az bile demiş.

IŞIK KANSU: ULUS BİLİNCİ

ALINTI: IŞIK KANSU: ULUS BİLİNCİ

Devlet FETTAHOĞLU (Bahçeli) nereye koşuyor?

Bilgelikten baykuşluğa yol alan Sayın Devlet FETTAHOĞLU (Bahçeli), son günlerde yaptığı anlamsız konuşmaları ile toplumdakı saygı ile değeri yitirmiş durumdadır.

Devlet Bahçeli (Fettahoglu)'nun gizli yüzü
Devlet Bahçeli (Fettahoglu)’nun gizli yüzü

İşin gerçeğinde Sayın devlet Bahçeli’ye verilen değer, duyulan saygılar, onun  topluma yaptığı katkılar, ülkücü kesimi ulaştırdığı başarı ortamından kaynaklanmamaktadır.

Sayın

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli), eşitliğin, gerçek saygı-sevginin, aydınlığın olmadığı bir oluşumun başında olduğu için başarısızlığı tartışılamıyor. Son yıllarda kendisinin eksikliğini, yanlışlarını dile getirenlerde, MHP’den kovuldular.

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli)’nin bu durumunu 1997 den beri yanında bulunmuş olan eski yol arkadaslarıncada dile getirildi.

En yakınında yıllarca birlikte çalışmış olanlardan Devlet Bahçeli’nin bir tek konuyu bile kendileri ile görüşmediği, gizzemli bir çalışma biçimi olduğunu tek tek dinlemişimdir.

Şimdi sıkı durun, burası önemlidir. Türkiye’nin önemli illerinden 2-3’nün en üst sorumlu «gizli görevlileri” kendi bölgelerindeki Ülkü Ocağı yöneticilerine, siz yapacağınız işlerde bize bilgi vereceksiniz demişler. Gençler, biz genel başkanımızı dinleriz demeleri üzerine, Gizli görevliler : «gidin bizi genel başkanınıza sorun » demişlerdir.

Sürdürelim,

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) gizlemliliğini ancak buraya deyin sürdürebildi.

Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli
Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli

Bizde geçmişte kendisine arka çıktık. Bizim kendisine arka çıkmamızın nedenleri başkadır. Nedeni buydu; Türkiye’de Devlet bahçeli öncesi üllkücü ülkücüyü öldürüyor, eziyor, derneklerden kovuyorlar, çek senetle geçim sağlıyorlardı. Bahçeli geldikten sonra bu konuda önlem alacağını açıklamıştı.

Ancak sonradan Sayın Devlet Fettahoglu (Bahçeli) dönemindede yasa dışı işler yeniden uygulanmaya başlanınca bizde yavaş yavaş kendisine karşı çıkmaya başladık.

Sonuçta, geçmişten günümüze gelene değin Ülkü Ocakları’nın durumuna bir baktığımızda Ülkü Ocakları’nda iki gelişme oldu. 1. Bazı Ülkü Ocakları tekkeye, 2. Bazı Ülkü Ocakları’da çayevine dönüştüler.

Ülkücüler, yıldan yıla mezarlara gidip dua okuyan, seçimler öncesi koyun sürüsüdiy Ankara’da alanda toplanıp, gösteri yapan bir kesim oldular.

Bir kişi bilinçli gizli bir Ermeni değilse bunca ocaklarda ne oluyor deyip, bakmaz mı?

Ocaklara yönetici olanlara bir bakın bakalım. Türkiye’nin çökmesini isteyenler bile böylesi kişileri başkan olarak atamazdı.

Bir başka gerçek, bir başka belge: Bazı MHP il yada ilçe başkanları yolsuzluktan yargılanıyorlar, kimisinin adları dolandırıcılıktan boy-boy gazetelere çıksada, onların genel merkez, sırtlarını okşuyor.

Il, ilçe başkanı elindeki yargı belgelerini, gazete yazılarını gösterip, “artık ben görev yapamam” diyor. Genel Merkez: “Sen git görevini yap” diyor.

Ne bahçeli, nede Ülkü Ocakları Genel Başkanları, bütün Türkiye’de Ülkü Ocakları’nda ne olup-olmadığını bilmemektedir. Yalnızca ara sıra “bu gün, şu gün mevlüt” okutun diye yazı yollanıyor. Kimsenin ülkücü gençleri eğitmek, yükseltmek, geliştirmek istediği yok. Sayın Devlet Fettahoğlu (Bahçeli)’nin adıda Türkler’in gönlüne kanlı çizgilerle “Bizim gençlerimizi yoldan çıkardı, onları uyuttu” diye yazılmıştır.

Sayın

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli), Türk halkıyla dalga geçerek, öküzce çay içip, yüzsüzce yayınlamaktadır.

Oldu olacak, bu Anadolu çocuklarını aldattılar, bizde bundan sonraları için uyarıda bulunup, yeni gençliği bunların elinden kurtarmaya ant içtik.

Istanbul seçimlerinden sonra AKP gücünü yitirince, Türkiye’de çok isler düzelecektir. Devlet Bahçeli’ninde ne olacağı önemli değil. Çünkü kendi anlamını yitirdi,derneklerde anlamlarını yitirmiştir.

Bizim sevincimiz;

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) ile yanında bulunan gizli Ermeniler artık açığa çıkarıldıklarından etki alanları daraldı. Artık görevde kalsada kalmasada bir önemi olmayacaktır.

Türkiye işsizlikten, aşsızlıktan, yoksulluktan kırılır iken, aldırış etmeden mutluluk çayı içiyor.

YÜZSÜZ!

Bahçeli'lin Türkiye diye bir sorunu yok, o baykuş oldu.
Devlet Fettahoğlu (Bahçeli)’nin Türkiye diye bir sorunu yok, o artık, baykuş oldu.

ISTANBUL ÜLKÜ OCAĞI, YAHUDİ, HIRISTİYAN İŞBİRLİĞİ GERÇEKLEŞTİ

Kutlu Doğum Haftası neyin nesidir?

“Paskalya”

Resim

 

Bu konuyu iyi anlatabilmek için devletin gizli belgeleri ile bilgilerini ortaya yaymak gerektiğinden, konuyu açmaya gönlüm olumlu bakmadı, ancak bu son günlerde başta Istanbul Ülkü ocakları ile bazı diğer ocakların bu kutlamalara katılmaları karşısında susamadım.

 

Sözü uzatmadan, olayı açıklayayım.

Türkiye’de böyle (Kutlu Doğum Haftası) diye bir gelenek yoktu. Üstelik böylesi bir kutlamanın günlerinin Hz. Peygamber Muhammed Mustafa ile bir ilişkisi yoktur.

Açıkcası Hz. Muhammed’in doğumu (17 Haziran) iken, Paskalya (İsa’nın dirildiği gün (15. Nisan)la başlamaktadır 7 gün sürmektedir.

 

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğum günü kesin olarak bilinmemektedir. İslam alimlerinin ekseriyetinin katılımı ile 571 yılında Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi (17 Haziran 569) doğduğu doğru veya doğruya en yakın tarih olarak kabul edildi. Kuran’da Kadir Gecesi dışında vurgulanan bir gece yoktur.

 

Öyleyse bu gönlünü Pensilvanya’ya kaptırmış olan ülkücüler kimin kutlu doğum haftasını kutlamaktadırlar?

 

Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler'in paskalya baramlarını kutladı.
Ahmet Yiğit Yıldırım, Hıristiyan ile Yahudiler’in paskalya baramlarını kutladı.

Diğer gelişmemiş il ile ilçelerdeki ülkücülerin kutlamalarını bir yana koyun, ya koskoca Istanbul Ülkü Ocakları’nda inandıkları Peygamber’in Doğum gününü bilen yok mu?

 

Ahmet Yigit Yıldırım'ın maskesi düşürüldü.
Ahmet Yigit Yıldırım’ın maskesi düşürüldü.

Ben şimdi oturup düşünüyorum. Bu ocakların yöneticileri bunca bilgisiz, görgüsüz kişiler mi? Yoksa onları bu işe itekleyen, ablaları abileri mi var?

 

Ben olayı çırılçıblak biçimde ortaya koyayım. MIT’in elindeki belgeye göre, bu hırıstiyan kutlama günlerinin Din-Ayet’e geçmesi böyle olmuş:

 

15 Nisan’dan başlamak üzere Hıristiyanlar, Hz İsa’yı anıyorlardı Özellikle Avrupa’da bulunan Din Ayet İşleri’nin yöneticileri ile Fethullah Gülen örgütü ilk olarak bu kutlamaları başlattılar. Onlar başlatırken bu günlerin Hz. İsa için önemli olduğunu biliyorlardı. Hz. Muhammed’inde doğum dönemi ile uyuşmuyordu. Ancak buna onay veren kişiler, Türkiye’de doğup büyüselerde, günde beş kere namazlarını kılsalarda, gönülleri Hz. İsa’yı, Hz. Muhammed adı altında anmayı, andırmayı istiyordu.

Şimdi sıkı durun. neden?

Çünkü bu olaya onay veren ilk kişiler, Fethullah Gülen gibi Erzurumlular’dı, birisi o günlerde Hollanda’da Din Ayet’in başında, ötekide bir caminin başında idi. Üstelik Din Ayet’te yönetici idi.

Onlar geldikleri köyde kendi cevrelerinde gevur Hamdi ile Gevur Hasan diye anılırlardı. Çünkü onlar, Müslüman Anadolu yurttaşlarının evlerinde büyütülmüş birer Ermeni yurttaşlardı.

Hollanda’nın karanlık güçleri, CIA’nın yönlendirmesi ile bunlara böyle bir ortak kutlamayı önerdiler. Bunun içinde yeterli ölçüde parada verilecekti. Bu yetkililer Fethullah Gülen Hocaefendi’den fetva alarak bu işi yapmayı benimsediler.

İlk kutlamada Hollanda’nın en büyük bir sipor alanında yapıldı. Bütün dünyadan önemli kişiler çağrıldı. Yedirildi içirildi. O günde bazı önemli hiristiyanlarda bu kutlamaya katılmışlardı.

O gün bu gün Hristiyan desteginde bu iş sürüp gitmişti. Sonrakı yıllarda AKP ile birlikte yaygınlaştırıldı.

İyide ülkücü geçinenler bu işin neresindeler?

Onlarda müslüman ocaklarına dağıtılmış Ermeniler mi? Yoksa işbirlikçiler mi?

 

Bu yazıya katkısı olacağını düşünerek iki ayrı yazıyı ekleyerek sizlere sunuyoruz.

 

ISTANBUL ÜLKÜ OCAKLARINA SIZMIŞ OLAN FETHULLAH GÜLNCİLER
ISTANBUL ÜLKÜ OCAKLARINA SIZMIŞ OLAN FETHULLAH GÜLNCİLER

 

 

Kutlu Doğum, Paskalya bayramını kutlayanlar..
Kutlu Doğum, Paskalya bayramını kutlayanlar..

Türkçülükle ilgili bilgilere ilgi duyuyor musuz? Bakın KÖSTEBEK TÜRKÇÜLER

 

BİRİNCİ EK YAZI: ALINTI

 

Paskalya buluşması

21 Nisan 2014 Pazartesi 00:05 | DHA

İSA Peygamber’in diriliş günü olarak kutlanan Paskalya için, başta Yunanistan olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden Ortodokslar İstanbul’da kiliselerde biraraya geldi

İsa Peygamber’in çarmıha gerilişi ve dirilişini anlatan Paskalya Bayramı nedeniyle Türkiye’nin çeşitli illerinde ayinler düzenlendi. İstanbul Fener Rum Patrikhanesi bahçesinde bulunan Aya Yorgi Klisesi’nde gerçekleştirilen ayin saat 10.00 sıralarında başladı. Ayin için gelenler önce kilise girişinde bulunan alanda mum yakıp dua etti. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un yönetimindeki törende dualar edildi ve ilahiler okundu. Paskalya Bayramı, Hatay’da Ortodoks Kilisesi’nde düzenlenen ayinle kutlandı.  Antakya Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Fadi Hurigil şunları söyledi: “Paskalya Bayramı’nın anlamı şudur, İsa Mesih çarmıha gerildikten sonra 3’üncü günkü dirilişidir. Yaklaşık 7 haftalık oruç süreci var. Bugün orucumuzu yumurtayla açarız. Yumurtanın anlamı yeni hayattır. Nasıl ki inanışımıza göre İsa Mesih mezardan kalktı ve dirildi, biz de her yumurta tokuşturduğu-muzda o mezar kapısının bir daha açıldığını ve dirilişi anımsıyoruz.” Bayram, Diyarbakır’daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi ve Meryem Ana Kadim Kilisesi’nde kutlandı. Kutlamalara Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı da katıldı.

Fener Rum Patrikhanesi’ndeki Aya Yorgi Kilisesi’nde düzenlenen ayine  birçok Avrupa ülkesinden İstanbul’a gelen Hıristiyanlar da katıldı.

 

İKİNCİ EK YAZI: ALINTI

KUTLU DOGUMMU,VATIKAN ENTRIKASIMI????OKUYUN

MUSEVİLERİN HAMURSUZ BAYRAMI, MUHAMMEDİLERİN KUTLU DOĞUM HAFTASI ETKİNLİKLERİ, İSEVİLERİN DİRİLİŞ GÜNÜ BAYRAMI

Kutlu doğum haftası etkinlikleri sosyo-kültürel ve siyasi açılardan bir bütün olarak incelendiğinde büyük resim ancak görülebilir. Kutlu doğum haftası kutlamalarına, Musevilerin (Yahudilerin her Musevi Yahudi değildir.) Hamursuz bayramı ile İsevilerin (Hristiyanların) Diriliş günü bayramıyla aynı günlere denk getirilmesi gayretine farklı bir bakış açısı getirerek dikkat çekmek isteğindeyim.

 

 

 

 

Kutlu doğum haftası kutlamaları, Nur cemaatinin teklifi üzerine 1989 yılında Diyanet Vakfı tarafından başlatıldı. Diyanet İşleri Başkanlığınca da desteklenen kutlamalar, 1989 yılında her yıl hicri takvime göre hesaplanan Mevlit Kandilinin akabinde yalnızca 1 gün olarak kutlandı. 1994 yılından itibaren, miladi takvime sabitlenen kutlamalar 15 Nisan’dan itibaren 7 gün süresince devam ettirildi. AKP iktidarı ise yayınladığı genelgeler ile kutlamalar için ülke çapında geniş çaplı etkinlikler düzenlenmesini ve devlet kurumlarının düzenlenen etkinliklere katılımını zorunlu hale getirdi.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İslam alimlerinin ekseriyetinin katılımı ile 571 yılında Rebiü’l-evvel ayının 12. gecesi (17 Haziran 569) doğduğu doğru veya doğruya en yakın tarih olarak kabul edildi. Kuran’da Kadir Gecesi dışında vurgulanan bir gece yoktur. Osmanlı İmparatoru Sultan II. Selim, İslam Halifesi sıfatıyla, Peygamberimizin doğduğu kutlu gece hürmetine Mevlit Kandili uygulamasını başlatmıştır. Kandil kutlamaları Osmanlı Sultanları tarafından başlatılan gelenekselleşmiş uygulamalardır. Mevlit kandili her yıl hicri takvime göre hesaplanan gün ve gecede kutlanmaya devam etmektedir.

Görülüyor ki Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının tarihi olan 15 Nisan Peygamberimizin doğum tarihi ile örtüşmemektedir.

Yahudilerin en önemli bayramlarından olan Hamursuz Bayramı, Gregoryen takviminin Mart ya da Nisanına denk gelen, 14 Nisan akşamından başlatılıp 15 Nisan gününden itibaren 7 gün boyunca kutlanır. İsrail’de bayram süresince resmi tatil ilan edilir.

Hamursuz bayramının anlamı; Allah’ın, Yahudileri Mısırda görülen onuncu musibetten koruyarak köleliklerinden kurtulmalarını ve göçlerini sağladığı gündür. Bu güne Hamursuz günü denir Museviler Hamursuz Bayramını nesiller boyunca, devam ettirmeleri gerektiğine inanırlar. Bayram süresince temsili olarak Mısır’dan kaçarken aceleyle pişirdikleri mayasız ekmekten yerler.

Diriliş Bayramı (Paskalya), İsevilerin en büyük bayramı olarak kabul edilir ve tüm Hristiyanlar tarafından kutlanır. Diriliş Günü her yıl değişmekle birlikte genellikle, Nisan ayının ikinci pazarı olarak kabul edilir. 325 yılındaki İznik Konsülü kararında dolunayın görülmesinden sonraki ilk pazar günü olarak belirtilmiştir. Diriliş günü (Paskalya) bayramının kutlanması konusunda belirli bir gün olmamasına rağmen her yılın Mart ayı sonundan Nisan ayının sonuna kadar olan dönemi kapsar. Doğu ve Batı kiliseleri arasında Diriliş günü hakkında farklılıklar mevcuttur. Anadolu’daki Hristiyanlar İsa Peygamberin çarmıha gerildiği günü 14 Nisan , Diriliş gününü’de 16 Nisan olarak kabul ederler. Batı Kiliselerinde Yahudi 14 Nisan’ından sonraki ilk Pazar günü Diriliş Günü olarak kabul edilir. Ortodoks Kiliseleri Jülyen Takvimi’ni esas alırlar ve Nisan ayı içerisinde Protestan ve Katolik kiliselerinden sonra kutlarlar. Doğu ve batı kiliselerinde Diriliş gününün Musevilerin Hamursuz Bayramı ile aynı güne denk gelmemesine özellikle dikkat edilir.

Diriliş Günü bayramının anlamı, İseviler Hz İsa Peygamberin çarmıha gerilişinin 3 üncü günü yeniden dirildiğine inanırlar. Ve o günü “Diriliş Günü” olarak adlandırır, bayram olarak kutlarlar.

Dikkatinizi çektiği üzere Musevilerin Hamursuz Bayramı 14 Nisan, Muhammedilerin Kutlu Doğum Haftası 15 Nisan, İsevilerin Diriliş günü 16 Nisan. Peygamberimizin doğumu şerefine asırlardır yad edilen Mevlit Kandili, Kutlu doğum haftası adı altında Türk ve Müslüman Dünyasına sunulamayacak, unutturulamayacaktır. Küresel boyuttaki projeye devletin sınırsız kaynakları kullanılarak hizmet edilmek istense de sonuç hüsrandır. Kısa süre içerisinde yitip gitmeye mahkumdur.

Peygamber efendimiz, Müslümanların namaz vaktinin geldiğini duyurmak için yapılan çağrının nasıl olması hakkındaki sahabe önerilerine; çan çalmak ” İsevilerin (Hristiyanların) adetidir”, boru çalmak ” Musevilerin (Yahudilerin) adetidir”, ateş yakmak ” Mecusilerin (Zerdüştlerin) adetidir. Olmaz.” diyerek karşı çıkmıştır. Yüce Allah: “…Sizden kim onları dost edinirse, oda onlardandır…” (Maide: 5/51) Rasulullah (s.a.v.) :”Kim kendini bir kavme benzetirse, o da onlardandır.” buyurmuşlar.

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNİN ILIMLI İSLAM PRATİĞİNİN TÜRKİYE İZDÜŞÜMÜ

Gelelim konunun siyasi bakış acısıyla incelenmesine. Bilindiği üzere Yeşil Kuşak projesi Zbigniev Brzezinski (siyaset bilimci, stratejist, ABD eski başkanı Carter’ın yardımcısı) tarafından, 1977’de Sovyetlerin ilerleyişini durdurmak ve körfez ülkeleri dahil enerji hattındaki etkisini azaltmak amacıyla ortaya atılmıştır. Komünizme karşı İslam kalkan olarak kullanılmıştır. Usame Bin Ladin’de projenin maşasıdır.

 

Soğuk savaş döneminin sona ermesiyle Francis Fukuyama ( ABD’li siyaset bilimcisi ve iktisatçı) ABD’nin yeni stratejisi Ilımlı İslam projesini ortaya koymuştur.”İslam reform geçirmeli, liberalleşmeli” diyerek yola çıkan Fukuyama; Tarihin Sonu kitabında Yeşil Kuşak projesinin radikal İslam’ı yerini “ılımlı İslam” ı öneriyordu. Soğuk Savaş döneminde, komünizme karşı batının kalkanı rolünü üstlenen Türkiye, sonrasında “Ilımlı İslamcı-laik ülke” etiketi altında “model ülke” olarak Türk ve İslam coğrafyasına sunulmuştur.

“ABD, küresel egemenliğini süresiz kılmak amacıyla Büyük Ortadoğu coğrafyasına hâkim olma ve kendisine rakip olabilecek güçleri engelleme stratejisi izlemektedir. Türkiye’ye “model” adı altında çeşitli roller veren ABD–Türkiye ilişkileri “stratejik müttefik” etiketi altında, ABD’nin stratejileri doğrultusunda sürmektedir.”

Graham Fuller (Amerikan Rand Cooperation isimli düşünce kuruluşunun Rusya ve Orta Doğu çalışmaları ile ünlü daimi politik danışmanı, CIA eski yardımcı başkanı, diplomat): ” Amerikan dış politikasının liberal bir İslami reformu teşvik etmek olduğunu, Türkiye’nin model ülke olabileceğini, Nur cemaatinin özellikle de Fethullah Gülen hareketinin desteklenmesi gerektiğini belirterek ” Türkiye sadece kendisi için değil, çağdaş İslam dünyası için de çok önemli olan iki dinamik İslami hareket üretmiştir; Bunlardan ilki siyasi alanda AK Parti, öteki ise çok daha büyük ve apolitik bir toplumsal hareket olarak Gülen Hareketi’dir.” demektedir. Fethullah Gülen’in ve AKP’nin BOP’un kapsama alanında etkili olabilecek liberal bir İslamcı hareket ve parti olduğunu ifade etmektedir.

RAND tarafından Bush yönetimine sunulan raporda İslam coğrafyasının nasıl denetim altına alınacağına ilişkin önerilerde Fethullah Gülen, Ilımlı İslam’ın en önde gelen liderlerinden biri olarak gösteriliyordu. Raporda Ilımlı İslamcıların en büyük eksikliklerinden birinin “ekonomik güç” olduğu vurgulanıyordu. Türkiye’deki iktidarın da desteklenmesi özellikle tavsiye ediliyordu.

ÜÇÜNCÜ DÜNYA ÜLKELERİ KAN AĞLIYOR

Soğuk savaş dönemi sonrasından bu güne batı bloku ile doğu bloku arasında ciddi hiç bir çatışma yaşanmamıştır. Ki bu süre zarfında Balkanlar’da, özellikle de Yugoslavya’da kanlı etnik çatışmalar yaşanmıştır. Nihayetinde ABD bu coğrafya’ya üsleriyle birlikte kalıcı olarak yerleşmiştir. Karşılığında Rusya’da Gürcistan’a, Kırım’a ellerini kollarını sallaya sallaya tek kurşun atmadan gelip yerleşmiştir. Halen Batı blokundan (ABD ve AB) ciddi hiç bir muhalefet ve yaptırım uygulanmamaktadır. Rusya Ukrayna’nın doğu ve güney doğu bölgelerini topraklarına katma yolunda icraatlarını sürdürmektedir.

İç karışıklıklar ve çatışmalar batı ve doğu bloku dışında kalan Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşanmaktadır. Karadeniz’in kuzeyi Ukrayna ve Kırım, Kafkaslar, Orta Doğu üçüncü dünya ülkeleri olarak sınıflandırılmaktadır. Tüm bu savaşlara ve ülkelerin sınırlarının değiştirilmesine rağmen Atlantik ittifakı ile Rusya arasında ciddi hiçbir çatışma görülmemektedir. Ortak paylaşım sahası olarak gördükleri Üçüncü Dünya ülkelerindeki menfaatlerini azamiye çıkarma dışında uzlaştıkları kanaati oluşmaktadır.

Kafkaslar, Ukrayna ve Kırım Neo-Kafkas Seddi Projesi olarak “Büyük Ermenistan” ve “Büyük Kürdistan”ı gerçekleştirmek amaçlı ABD’nin BOP projesinde “istikrarsız bölge” olarak nitelendirilmektedir. ” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’da BOP projesinin eş başkanı olduğunu defaatle söylemiştir. Görüleceği üzere Türkiye tam bir küresel tehdit ve kuşatma altında. Kafkas Seddi Politikası, İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerinin; Kafkaslar, Karadeniz’in kuzeyi Ukrayna ve Kırım, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ı da kapsayan enerji hattının kontrolü projesidir. Bugün Türk-Sovyet ilişkileri açısından Boğazlar ve Montrö özel önem arz etmektedir.

Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından gerçekleştirilen Abant Platformu toplantılarında; “.. insanların demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi ortak değerler etrafında diyalog ve uzlaşma geliştirmesi önemli bir zemin oluşturabilir. İslam ülkelerinde demokratikleşme gereklidir. Türkiye gibi İslam ülkeleri bu demokratikleşmeye geçmelidir… ” şeklinde kararlar almışlardır.

Dinler Arası Diyalog, Kutlu Doğum Haftası ve Abant Platformu gibi faaliyetler, Ilımlı İslam projesinin Fethullah Gülen ve cemaati eliyle yürüttüğü pratiklerdendir.

Sevginaz HAMEVİOĞLU, 
Kırım Türkleri Derneği Eski Genel Başkan Yardımcısı

http://www.fikirdebirlik.org/yazi.asp?yazi=201401011