Türkiye karaya oturdu

 

Türkiye karaya oturdu

Türkiye’de Yüksek Seçim Kurulu’nun Istanbul Yerel Başkanlık Seçimi’nin yok sayması ile birlikte Türkiye’de yasaların …. işlemediği kanıtlanmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan yasaları bozar iken Devlet Bahçeli’de vur abalıya diyor.

Acı, acı, acı bir durum. Ülkücüler adına sayın Bahçeli, yağmacılara, çalıp-çırpanlara, Türlkiye’nin yer altı, yer üstü varlıklarını talan edenlere arka çıkmaktadır.

Üstelik, Sayın Devlet Bahçeli’ye en ağır aşağılamaları yapanlara, bu gün Bahçeli arka çıkıyor. Bahçeli AKP’ye arka çıkmadan 2 saat önce MİT eliyle Bahçeli’nin Ermeni olduğu bilgisi ortaya sürülmüştü. Devlet Bahçeli, Erdoğan’a arka çıkar çıkmaz Bahçeli’nin Ermeni olduğu bilgileri yayından kaldırıldı. Bizde o belgeleri buradan yayınlamıştık.

Bahçeli acımasız bir BAYKUŞ tur.

Ermeni kökenli Devlet Bahceli eğleniyor. Halkın yoksulluğu ilede daşşak geçiyor.
Ermeni kökenli Devlet Bahceli eğleniyor. Halkın yoksulluğu ilede daşşak geçiyor.

Güzel Türkiyemiz, ne günlere kaldı ? Bizim ülküdaş dediğimiz kişilerde TC’yi kaldıranlara, Kadir Mısırlıoğlu’na arka çıkanlara arka çıkıyorlar.

Eskiden gizli gizli yapılan Türk karşıtlığı, Türkiye Cumhuriyeti karşıtlığı simdilerde açık açık yapıldığı bir yana, en tepede oturan kişide bölücülüğe ortak olmaktadır.

Güzel Türkiye talan edilirken, ülkücülerin adına Bahçeli alkışlıyor.

Talan edilen yerler halkımızın yerleri, çalınan akçalar halkın verdiği vergileri, bozdukları töreler Türk töresi olunca Bahçeli yan yattı. Sözde birlik, sözde Cumhuriyet derken, kendisini Erdoğan’nın önüne attı.

Bahçeli, Erdoğan: Halkın başına çöken baykuşlar.
Partisin Kızılcahamam kampında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partililere Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saygıda kusur etmemeleri yönünde uyarılarda bulundu.

Geçmişte Ermeni kökenli Abdullah Gül’e «Cumhurbaşkanlığı» yolu açarak, onun Ermenieli’ne giderek soydaşlarıyla kucaklaşmasını sağlamıştı.

Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli
Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli

Şimdide, AKP’ye « Cumhuriyet » karşıtı uygulamalar için yol açmaktadır.

Devlet Bahçeli dünde bir arabaya binip Ankara’yı dolaşmış, çünkü onun için domates, patates, büberin kaç akça olduğu önemli değildir.

Karşımızda uzun yıllar boyunca gerçek kimliğini, amacını gizleyebilmiş bir kişi var. İki yüzlü, iki kişililikli, iki amaçlı olarak toplumu oyalıyor.

Onun başında « Cumhuriyet », türklük, yada yurt güvenliği yok. Tek beklentisi, yasa dışı yollarla diplomasız olarak yasadışı biçimde devletin başında oturan Erdoğan’ın kendisini MHP’nin başında tutmasıdır.

Keser dönecek sap dönecek, gelecek ay yapılacak Istanbul Yerel Yönetim başkanlığı’na yeniden İmamoğlu seçilecektir. Boyle olursa Sayın İmamoğlu Erdoğan’a karşı Başkanlığa aday olabilecektir. Erdoğan çökecek, Devlet Bey’de onunla birlikte, silinip gidecektir.

Umutsuz değiliz.

En büyük mutluluğumuzda, ölmeden önce devletin bizim önümüze koyduğu gizli Ermeni’yi görebilmek oldu.

Ermeni kökenlilerin MHP’de yuvalanmış olmaları olayı ilk önce Vedat Bilgin’in MHP’de çok eskiden beri danışman olarak görev almış olması, sonrada gidip AKP’den « milletvekil »i seçilmiş olması ile ortaya çıkmıştı. Oda Ermeni kökenliydi. Onun çok yakın ilişkide olduklarıda sürekli gizli Ermeniler olmuştu. Bu bilgiler, geçmişte sayın Devlet Bahçeli’ye duyurulsada, kendisinden bir tepki gelmemişti. Çünkü, sayın Devlet Bahçeli, eski araba düşkünlüğünü, Ferdi Tayfur türküsü dinlerken, halkımız açlık sınırının altında yaşamakta, AKP yandaşlarıda soygun, talanlarını sürdürmektedir. Devlet Bahçeli’nin bu yurdun geleceğine, halkın barış içinde yaşamasına bir katkısı olmamıştır, olmayacaktır.

 

Türkiye karaya oturduğu gün o çok mutluydu. Türk ulusu artık bu gerçeği görmüştür. Ulusumuzun tepkisi gelecekte görülecektir. Artık gizli azınlık, açıkça « milliyetçi »lik arkasına, gizli azınlık, açıkça « islam » cılık arkasına sığınamayacaktır.

Istanbul’da bu seçimlerin yenilenmesi bizlere Recep Tayyip ile birlikte azınlık kazıntısı Devlet Bahçeli’yide basimizdan indirme olanagi verecektir.

Artık Türkler yan gelip, yatma, ona buna el avuç açma dönemini kapatarak, seçimlerde güçlerini göstermeliler.

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı Başkanı

Cemil Çiçek’in suçu ne?

ALINTI: Türkiye’de olup bitenleri en iyi biçimde gündeme taşıyan yazarlardan biriside
Barış Terkoğlu’dur.
Ülküdaş, bizim ülkücü yazar dediklerimiz, yoldan çıkmış olan Devlet Bahçeli’yi övmekten başka bir bok yememektedirler. O nedenle gerçekleri kim yazarsa onu okumak gerekir.

Barış Terkoğlu:

Cemil Çiçek’in suçu ne?

29 Nisan 2019, Pazartesi

Kırmızı Başlıklı Kız, ormanı aşıp büyükannesinin Bank Asya kredisiyle aldığı kulübeye girdi.
Seslendi: “Senin tırnakların neden böyle uzun?”
Yanıt geldi: “Ekrem İmamoğlu stadyuma gitmesin diye.”
Tekrar sordu: “Senin kolların neden bu kadar uzun?”
Biraz kalınlaşan ses: “Ekrem İmamoğlu Maltepe’de miting yapmasın diye.”
Hâlâ durumu anlamayan kızcağız son soruyu sordu: “Dişlerin neden sivri peki?”
Bu saflığa dayanamayan İçişleri Bakanı yataktan fırladığı gibi Kırmızı Başlıklı Kız’ı yutuverdi.
“Masal böyle değil” mi diyorsunuz? Aslında böyle. Habertürk’ün FETÖ’nün ucuz kredisi ile ev alan yazarı günlerce Ekrem İmamoğlu’na “yapılmayacaklar listesi” hazırladı. O maça gitme, şu mitingi yapma, böyle konuşma. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, cuma gecesi televizyona çıktı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a “İmamoğlu derbiye gelmesin” dediğini kabul etti. Böylece resim tamamlandı. Biz gazeteci konuşuyor sanıyorduk, meğer ses Soylu’dan çıkıyormuş. Kalemin mürekkebini Soylu akıtıyormuş.
Üstelik bununla sınırlı değil. Şu ara “bazı yandaşlar” aynı şeyi yazıyor, söylüyor: “Aman Cumhurbaşkanım Süleyman Soylu’dan vazgeçmeyin.” Belli ki kabine değişikliği ihtimali onları korkutuyor. 31 Mart yenilgisinin Soylu ile bağlantılı olmadığını anlatıyorlar.
Tabii ki Soylu’nun Pelikancılar gibi A Haber’i ya da Sabah gazetesi yok. Haliyle Gökçek’in kanalında kimi programcılara ya da TGRT’deki partnerlerine iş düşüyor. Gözünüzü kapatın sanki Soylu’ya playback yapıyorlar.

Cemil Çiçek nasıl gönderildi?
Onlar gitsin ya da gitmesin…
Peki çoktan gitmiş olanlara ne oldu?
28 Mart’ta bu köşede Süleyman Soylu’nun 2010 referandumundan sonra Samanyolu TV’de yaptığı programı okumuştunuz. FETÖ’nün kritik ismi Önder Aytaç ve Gültekin Avcı ile birlikte örgütün kanalında anlattıklarına yer vermiştim.
Yazının çıktığı gün eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le konuşma fırsatım oldu, okumuştu. Süleyman Soylu, Samanyolu TV’den bakanlığa giden tramvaya binerken, Çiçek’in siyasetin dışında kaldığını biliyorduk.
Peki neden?
Bana Barış Pehlivan’la birlikte yazdığımız Sızıntı kitabında kendisi hakkındaki kısımları hatırlattı. Siyasetin dışına düşmesinin şifreleri belki de oradaydı.
Kitapta, ABD gizli belgelerinde aksi yönde bilgiler olmasına rağmen Cemil Çiçek ile FETÖ arasında kavga olduğunu söylemiştik. Çiçek, 2003 yılında Adalet Bakanlığı görevindeyken terör örgütlerini “silahlı” ve “silahsız” diye ikiye ayırmak istemişti. Silahsız da terör örgütü olabileceğini kabul eden düzenlemenin kendisi aleyhine olacağını düşünen FETÖ, Çiçek’e cephe almıştı. AKP içinde Çiçek’e karşı yürüttüğü lobi çalışması sayesinde söz konusu değişiklik tasarısının önüne geçti.
Kavga orada bitmedi.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 2 Nisan 2007’de ismini vermediği bir bakanın FETÖ’ye dair görüşlerini yayımladı. O AKP’li bakan, “Cemaatçi polisler ve savcılardan”, “Fethullah Gülen’in istihbarat merakından”, “soruşturmalarda Cemaat’in parmağından” bahsetmişti. Hakan’ın adını vermediği o bakan Cemil Çiçek’ti. 3 gün sonra, yani 5 Nisan 2007 tarihinde ise Ahmet Hakan’ın köşesinin başlığı, “Cemaat Diyor ki: O Bakan Bize Düşman” şeklindeydi. FETÖ, Ahmet Hakan’ın ismini vermediği bakanın kim olduğunu gayet iyi biliyordu. Ahmet Hakan’a FETÖ adına açıklama yapan meçhul kişi bu durumu şöyle açıklıyordu: “Bakanın yaptığı bir yasa çalışmasına karşı çıktık. Hem hükümet hem AKP bizim haklı olduğumuza kanaat getirdi. Yasa tasarısı değişti. Bakan gururunun kırıldığını düşündü ve bu olayı kişisel husumete dönüştürdü. Uzun bir süredir hakkımızda tezvirat yapıyor.”

‘Derin devletin adamı’ dediler
Çiçek bugün halen olduğu yerdeydi…
O günkü kavgayı şimdi şöyle anlatıyordu: “Bizde terör denildiği zaman akla cebir ve şiddet gelir. Ben o tarih itibariyle de bugün itibariyle de silahsız terör örgütü olabileceğine inananlardanım. Nihayetinde bunların o gün itibariyle evlerinde silah, tabanca ya da patlayıcı yoktu. Ama devletin imkânlarını kullanarak yasadışı işler yapıyorlardı.”
Söylediğine göre parti içerisinde de sistematik olarak hedef alınmıştı: “Bunlar benim için ‘derin devletin adamı’ dediler. ‘AK Parti daha özgürlükçü olacak ama derin Cemil Çiçek ortalığı karıştırıyor’ dediler. Adımı ‘301 Cemil’e çıkardılar.”
Anlatmasa bilmiyordum, Cemil Çiçek’in adı, 2011 yılındaki bir fişleme belgesine de girmiş. O belge Pensilvanya’daki toplantılardan çıkmıştı:
“Isparta’da savcılık FETÖ ile ilgili bir soruşturma yapıyor. O soruşturmada sık sık Pensilvanya’ya giden şüphelinin notları ele geçiriliyor. 2011 yılının temmuz ayında Fethullah Gülen’in huzurunda Türkiye’de olan bitenin değerlendirilmesi yapılmış. Mesela Aydın Doğan’ın kızlarının arasındaki çekişmeyi yazıyor ya da Doğan Grubu’nun neden kendilerine karşı olduğunun izahları var. Ben de o dönem Meclis Başkanı olmuşum. Benim hakkımda el yazısıyla ‘O derin devletin adamıdır. Bundan sonra bizim Meclis’teki kanunlarımız zor geçer’ notu alınmış.”
Kırgın mıydı? Bana sorarsanız öyle: “Bugün herkes (FETÖ’ye karşı) dümdüz gidiyor. O gün böyle işler olduğunda suçlanan benim. Şimdi yazanlar o zaman beni suçluyorlardı.”
Gerçekten de o gün öngördüğü şekilde, silahsız görünen yapı terör örgütüne dönüşmüştü: “Cebir şiddet kullanmadan da terör örgütüne dönüşebiliyor bir örgüt. İşte buyurun dönüştü. 2003’te benim gördüğümü 2016’da anladık biz. Kim nerede durmuş, kim saf değiştirmiş bunların değerlendirilmesi lazım.”
Çiçek, kendisine haksızlık yapıldığını, üstelik bunun da açıkça söylenmediğini anlatıyordu: “Tavır değiştirenler içinde ‘biz bu adama haksızlık yaptık’ diyen bir faziletli adama da rastlamadım. İnsanlar fikirlerinde yanılabilir. Ben de 30 sene evvelki ya da 15 sene evvelki Cemil Çiçek değilim. Hatam varsa kabul ederim. Bu kadar suçlandık, bu kadar töhmet altında kaldık. ‘Haksızlık yaptık bu adama’ diyen bir ifadeye de rastlamadım.”
Şimdilerde başka gırtlaklardan kabine yolcularını tartışıyoruz da…
Sizce de gidişlerinden önce Kırmızı Başlıklı Kız’ı yiyen kurdun o sahipsiz kalan kulübeye nasıl girdiğini konuşmak gerekmiyor mu?
Belki de asıl sır gidişte değil geliştedir.

TümüBarış Terkoğlu – Son yazıları

Cemil Çiçek’in suçu ne? 29 Nisan 2019 Pzt
Sabri Uzun gözaltısının altındaki bit yeniği 25 Nisan 2019 Per
Bu dincilerin ahlakı mahlakı yok 22 Nisan 2019 Pzt

Devlet Bahçeli’nin gözlerden düşüşünün başlıca nedeni Ermeni kökenli oluşu değil

Devlet Bahçeli’nin gözlerden düşüşünün başlıca nedeni

Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli
Ermeni göçmenlerimiz: Abdullah Gül. ile Devlet Bahçeli

, sinsice Ermeniler’in çıkarlarını korumasıdır.

 

Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı olmasının dışında kendisi ile yakınları konusunda pek bilgi vermeyen birisi idi. Türkiye bir çalkantılar eli (ülkesi) olduğu için bu konuyu kimsede iyice kurcalayamamıştı. Ancak son yıllarda MHP içinde gücendirilmiş olan ülkücüler ile sayıları çok az olan bir iki açık toplum yanlısı yazarlar bu işi deşelemeye başlamışlardı.

Devlet Bahçeli'nin gölge oyunu
Devlet Bahçeli’nin gölge oyunu

Bizimde geçmişte, “ülkücü kesimi olaylardan uzak tutması, ülkücü kesimde gizli süren iç tartışma sonucunda çıkan öldürme olaylarına sıcak bakmadı” diyerek arka çıktığımız sayın Devlet Bahçeli, “ben yaptım oldu” uygulaması nedeni ile gerek ülkücü, gerekse Türk toplumuna ters düşecek uygulamaları, kendisine bile ters düşerek yaptıda yaptı.

Sayın Devlet Bahçeli’nin ülkücülerin birer kara koyun olarak yetişmesini, göz önüne alarak, yalnızca kendi geleceğini sağlama alabilmek adına MHP’nin iplerini MİT’e vermesi, bizi bile çileden çıkardı.

 

Bakınız, Devlet Bahçeli’nin Ermeni anadan olmasını benim ülküdaşlarım ortalığa süreli nerede ise 10 yıl olmuştu, ancak bizler “Sayın Bahçeli görevini iyi yapıyorsa, onun anasının Ermeni olmasının bir anlamı yok” dedik.

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

Ancak bu süreç içinde, Sayın Bahçeli, Ermeni kökenli Abdullah Gül’ü başkan seçtirip, onun Ermeni eline gitmesini sağladı. Yine bu süreç içinde bir Ermeni kökenli kişiyi kurultay (meclis) başkanı seçtirdi.

Devlet Bey’in Ermenicilik sabıkası bununlada bitmiyor. Toplum önünde sürekli PKK’ya saldırıyor, ancak teke tek oluncada PKK’cı dedikleri ile el sıkışıp, senli-benli olabılıyor. Bunun sayısız örnekleri var.

Dediğimiz budur, Sayın Bahçeli’yi Ermeni oluşu ile vurmak istemiyoruz. Gizli ermenicilikyaptığı için kendisine karşı çıkıyoruz.

 

Bir tek yeteneği olmayan, elinden bir tek iş gelmeyen çok gizli Ermeniler’i il, ilçe başkanı yaptı, kurultaya (meclis) seçtirdi, yönetime aldı.

hakan fidan
hakan fidan

Bundan bir ay öncesi, Ankara’da MİT’e çağrıldım. Benimle görüşen MİTçi, beni yaptığım eleştirilerin, başka kişilerin özel yaşamlarını incittiğini söyledi. Ben, “yasadışı bir durum varsa, yargıya yollayın deyince, MİTçi “abi, siz MHP’ninde ilkelerini bozuyorsunuz” Ben sizi, sizin partinizi iyi bilen, taa Devlet Bey’e deyin ulaşabilen birisiyim, istersen beni genel merkezinize sorun” dedi.

Bu partide işler, devletin istediği biçimde yürür” diyede ekledi.

Ben “ben yasalari aşmıyorum, bildiğim doğruları yazıyorum” dedim. MİTçi “nice doğru yazanlar içeriye tıkıldı, bunuda unutma” dedi.

Bu gerçekler, yıllarını bu ülküye adamışlarda çok derin yaralar açar.

 

Böylece MHP yönetim kesiminin MİT’in eline düşmüş durumda olduğunu anlıyoruz.

 

Sayın Devlet Bey, yok böyle bir durum derse, buyursun desin. Bizde yavaş yavaş derneklerde tepelerde görevli Ermeni kökenli ülküdaşlarımızı açıklayalım.

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

 

 

 

 

 

 

 

 

Fetö’nün MHP’deki gizli köstebekleri

Fetö’nün MHP’deki gizli köstebekleri

Atilla Kaya, Olcay Kılavuz
Atilla Kaya, Olcay Kılavuz

İrfan Sönmez

FETÖ’yü anlatıyor.

 

İşte Akşener’in kefil olduğu ‘cü avukatın şok konuşması

‘in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup yazarak ‘cü olmadığını iddia ettiği MHP’deki kendisini destekleyen isimlerden avukat İrfan Sönmez’in teröristbaşını İmam-ı Rabbani’ye benzeterek “Allah dostu” ilan ettiği ortaya çıktı.

İrfan Sönmez’in tutuklu iken Fethullah Gülen örgütünden yüklü akçalar aldığı biliniyor. MeralAkşener’ede başkaları aracılığı ile akça aktarıldığı biliniyor.

İşte Akşener’in kefil olduğu FETÖcü avukatın şok konuşması

MHP’den ihraç edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazarak “beni destekleyen bu isimler ‘cü değil Ülkücü” demişti. Bu isimlerden biri olan Ülkücü avukat ‘in FETÖ’nün fanatik bir müridi olduğu ve teröristbaşını “Allah dostu” ilan ettiği ortaya çıktı.

AKŞENER, ERDOĞAN’A MEKTUP YAZIP KEFİL OLDU!
15 Temmuz FETÖ darbe girişimininden sonra bazı MHP’li isimler de gözaltına alınmıştı. Bu gözaltına alınan isimlerin ortak özelliği Meral Akşener’e yakın olmalarıydı. Meral Akşener Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazarak baştaA vukat İrfan Sönmez olmak üzere bu MHP’li isimlere kefil olduğunu ve kesinlikle FETÖ ile ilgilerinin olmadığını söylemişti.

MHP’Lİ AVUKAT TERÖRİSTBAŞINA ÖVGÜLER YAĞDIRDI
Ancak arşivler Meral Akşener’i yalanıyor. Geçtiğimiz yıl Bugün TV’de firari FETÖ’cü Erkan Akkuş’un programına çıkan MHP’li Avukat İrfan Sönmez teröristbaşı Fetullah Gülen’e övgüler yağdırıyor. Hızını alamayan Sönmez, teröristbaşı Gülen’in İmam-ı Rabbani gibi bir Allah dostu olduğunu iddia ediyor. Sönmez’in hezeyanları bunlarla sınırlı değil.

FETÖ’nün müridlerinin “tertemiz ve nur gibi” insanlar olduğunu iddia eden Sönmez, bu insanlara terörist diyenleri de tehdit etmekten çekinmiyor. İşte Meral Akşener’in kefil olduğu MHP’li Avukat İrfan Sönmez’in teröristbaşı ve müridleri hakkındaki şok açıklamaları!

..

FETÖCÜ ÜLKÜCÜLER

FETÖCÜ ÜLKÜCÜLER

 

Muhsin Yazıcıoğlu: ŞEYH-ÜL İSLAM ANKARA
Muhsin Yazıcıoğlu: ŞEYH-ÜL İSLAM ANKARA

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Alişan Satılmış, yalakalarıyla kabadayılık yolunda. Cek-senet, başörtüsü çatışması onun geleneğidir.
Alişan Satılmış, yalakalarıyla kabadayılık yolunda. Cek-senet, başörtüsü çatışması onun geleneğidir.

 

1977’den beri ülkücülerin kaldıkları bazı yurtlar, Fethullah Gülen hocaefendinin gençlere dinlerini öğretmesine, nurculuğu aşılamasına açılmış idi. Bunun yanısıra tutukevlerindede din eğitimi verilmesi, nurculuk öğretilmesi konusunda “tarikat”lara yol açılmıştı.

Yalnız bunlar mı? Yok, Değişik illerden ülkücüler, otobüslerle akın akın hocaefendinin vaazlarını dinlemek için İzmir’e taşınıyorlardı. Bu durum çok ülkücünün nurculuğa geçişini sağlamıştı.

Yine çok ülkücü artık “biz doğru yolu bulduk, biz geçmişteki yaşantımızdan, söylediklerimizden utanıyoruz” dediler. Ülkücü oldukları dönemin boşa geçtiğini, şimdi doğrulara ulaştıklarını söyleyip duruyorlardı.

O günlerde gerek ülkücü yurtlarda gerek tutukevlerinde namaz kılmayan ülkücülere büyük baskılar yapılmakta idi.

En önemli ülkücü yurtlarda “zikir” yapılmayada başlanmıştı.

Böyle başlayan ülkücüleri “tarikat ehli” etme çalışmaları, ileriki yıllarda özellikle büyük yerleşim yerlerinde Ocak başkanlarınında nurcu olanlardan seçilmelerinin yolunu açmıştı.

Ülkücüler akın, akın nurcu ediliyorlar, yada nurcu oluyorlardı.

Son yıllarda Ülkü Ocakları Genel Merkezi’de artık üstü örtülü biçimde nurcuların yönetimine bırakılmıştı.

Muhsin yazıcıoğlu FETÖ’den en çok yararlanan başkandı. Bütün Muhsin’e bağlı camilerde, derneklerde FETÖ bir peygamber gibi saygı görürdü. Bütün FETÖ’cü yayınlar dağıtılırdı.

 

Lütfi Şeyhsuvaroğlu, Allah Dostlarını severdi. Saidi Nursi onun için önemli idi. Türklükten söz etmek onun için ırkçılık sayılırdı.

 

Azmi Karamahmutoğlu’da önceki başkanlar gibiydi. Artık ocaklar Fethullahçılar’a bırakılmış idi.

Eski Ülkü Ocakları başkanları kendilerini Türk olarak görmüyorlardı. Onun içinde bir Ermeni kökenli Fethullah Gülen onlara Bahçeli’den yakın geliyordu.

Şimdilerde deli dana gibi “ben FETO’cü değildim” diye anırıp duran Alişan Satılmış eşeği döneminde ülkücüler Fethullah’a Allah dostu derlerdi. Ee peki o günlerde FETÖ’ye karşı ne demiş? Ne yapmış bu salak?

Harun Öztürk, anlı şanlı Fethullahçı olan başkanlardan birisiydi. Artık derneklerde olayları din açısından yorumlamayanlar, barınamaz duruma gelmişlerdi.

Ülkü Ocakları bununla birlikte azınlıkların gizli yarış ettikleri bir alandı. Ermenisi, Çerkezi, Kürdü, Rum’u “islamda üstünlük takvadadır” diyerek kendi yerlerini sağlamlaştırıp, azınlık kesimden gelmiş olmalarının tartışılmalarını engelliyorlardı.

Bazı ülküdaşlar, gece gündüz “islamda islam” diye tutturuyorlardı. O yıllarda bizde, onların bu isteklerini sürekli iyiye yorardık. Yıllar sonra bunları öne sürenlerin çoğunun Ermeni, Rum, Çerkez, yada Kürt olduklarını gördük.

Bütün bunları neden anlatıyorum? Çünkü o günlerden bu günlere Fethullah Gülen örgütüne kaymış olan ülkücüler, FETO’den tutuklanınca “Biz ülkücüyüz” demeye başladılar.

Yok böyle bir ülkücülük! Sizler geçmişte ülkücü idiniz, sonra FETÖ ye geçtiniz. Şimdide tutuklanınca “Biz ülkücülyüz” diyorsunuz.

Geçmişte bir süre için ülkücülere bulaşmış olmak demek ölene deyin ülkücü kalmak demek deyildir.

Yaşar Okuyan, Meral Akşener, Namık Kemal Zeybek ne ise sizlerde bir dönem ülkücü olmuşsunuz, şimdi sizler FETÖ cüsünüz.

Ayrıca şimdi bir köstebek olarak MHP yada Ülkü Ocakları’nda bulunanlarda ülkücü sayılmazlar.

Arkası geliyor………………………………….

ÇERKEZ OYUNU

Biz bu güne deyin MHP-ülkücüler içindeki G.Ç.Ö. (Gizli Çerkez Örgütü)nden anlattık.

Ancak Çerkezler’in gizli örgütlenmesi MHP-ülkücü kuruluşlar çizgisinde kalmıyor.

Bunun CHP-sol örgütler, AKP-dine dayalı örgütler, BBP, Ermeni örgütleri-PKK, sözde Türkçüler diye 1998’den sonra ortaya çıkan, emekli subaylara bağlı örgütlenme ayağıda var. Nerede bir sivil örgütlenme varsa, orada Çerkez köstebekler var demektir.

Bu günde konumuz AKP içinde Çerkezcilik olsun. Ancak AKP içindeki Çerkez gizli örgütünün tümünü bu yazıda ele almayacağız.

Çerkezler, Türkiye’de yapmak istediklerinin çoğunu Çerkez kadınları aracılığı ile yaparlardı, şimdilerde bu böyle. Şimdilerde AKP içindeki Çerkezler’de kendisi bir Çerkez üstelikte Çerkez Ethem’inde yakını olan Bülent Arınç’ın eşini kullanarak, Çerkez Ethemi AKP eliyle aklama düşüncesini ortaya koydular. Bu oyun uygulamaya konuldu. Çerkezler’in oyununu bu anda kendi çalışmalarını örnek göstererek ortaya koyacağız.

Oyunun gerçek kurgulayıcısı yıllarca bu ülkede adı-sanı duyulmuş orgeneralliğe deyin yükselebilmiş Çerkez laik-atatürkçü geçinen bir subayımızdır. 

Amaç: Çerkez derneği kulllanılarak Çerkez ethem aklanmalıdır. Çerkezcilik ondan sonra yeniden gerek devlet kurumlarında gerekse sivil kuruluşlarda etken olabilecektir. Çünkü Çerkez Ethem’in Yunan ordusuna katılarak, Türk ordusunu, Türk budununu arkasından vurması (ihanet) konusu Çerkezler’in genelde devlete iyi sızmalarını önleyen bir engeldir. Bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Bunun içinde AKP içindeki Çerkezler, düyün dernek, eylence derken, kendisi Ermeni kökenli biri olan Bülent Arınç’ı buldular, şimdi bülent Arınç Çerkezler’i bu sıkıntıdan kurtarma işine girerek sözünü söyledi görelim neler söylemiş:

Bülent Arınç
Bülent Arınç

Bülent ArinçBülent Arınç

 

 

Bülent Arinç
Bülent Arınç

 

Bülent Arinç
Bülent Arınç
Bülent Arınç
Bülent Arınç

Alparslan Türkeş (Hüseyin Feyzullah)

MHP’de 1969’dan 2007’ye deyin KANLI OLAYLAR-1

En sonunda Dündar Taşer kaza süsü verilerek öldürüldü. Muzaffer Özdağ ise yaşamını öldürülme korkusu ile sürdürdü. Komando Mustafa Ok‘u öldüremediler, ancak oda ölene deyin, tuzaga düşmemek uğaşı verdi. Oda yüreginde acıları ile yaşamını yitirdi. Onun öldürülememeside bir kazanım sayılır. Hüseyin Feyzullah‘ın gücü ona yetmemişti…

AĞLA ÜLKÜDAŞ AĞLA!!!

 

Alparslan Türkeş
Alparslan Türkeş

GİZLİ ÇERKEZ ÖRGÜTÜ (GÇÖ) ile MİT’in ülkücüler içindeki yeri

Ülkücüler-ÇERKEZLER-MİT

GİZLİ ÇERKEZ ÖRGÜTÜ ile MİT’in ülkücüler içindeki yeri:

Bugün ülkücülerin çoğunluğu geçmişte olduğundanda çok bir kargaşa ile bilinmezin içinde bulunmaktadır. Çünkü bir yanda Atatürk’e onun ilkelerine bağlı olan “Ne Mutlu Türk’üm” diyen ülküdaşları var, öte yandada “hizbullah” çizgisinde “Ya Allah Bismillah Allahuekber” diye bağıran, Suriye’de, Irakta İŞİD’e katılmış, başka dinden-yada dinsiz diye kişilerin başlarını kesen ülküdaşları var.

Bunca yıllar boyunca “Kanımız aksada zafer islamın” yada “Ya Allah Bismillah Allahuekber” diye bağıran ülkücülerden bir kısmının kendisini “Allah yoluna” vermesi doğaldır.

Ancak bu günkü Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın uygar biçimde ülkücüleri uygarlık savaşı çizgisinde tutmasıda büyük başarıdır.

Başarıdır, çünkü bu gün kendilerine örnek olmasını bekledikleri eski başkanlarının başta Namık Kemal ZeybekAli Batman, Musa Serdar Çelebi, Ramiz Ongun,  Muhsin Yazıcıoğlu, Yılma Durak, Lütfü Şehsuaroğlu, Alaaddin Aldemir, Suat Başaran, bunlardan başka niceleri, bu adlar uzar da uzar, tümüde bugün AKP ile açık yada gizli ilişki içindelerdirler. Bunlar sözde “vatansever” onun için kimisinin bağlantısı doğrudan Recep Tayyip Erdoğan ile kimisininkide MİT üzerinden.

Şimdi MİT, bütün illerdede ilçelerdede bu durumu, gençleri etkileyebilmek için kullanmaktadır.

MHP içindeki bunca köstebekleri, bilen yada görenlerin, MHP’nin bütün bunlara bakarak, neden çökertilemediğini, Devlet Bahçeli’ninde neden devrilemediği anlayamıyorlar. Kendilerini “ülkü devi“, “Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’in askerleri“, “Türk İslam Ülkücüleri” diye ortaya atanların tümüde MİT’in etki alanında bulunmakta olanlardırlar. Onlar yeri geldiğinde ellerine “silah” alıp fotoğraflar çektirip yayınlasalarda, sorgulanamıyorlar.

Ülkücücüler İŞİD konusunda çok sessizler:

Biliyorsunuz, 1969’dan beri ülkücüler, kendilerine karşı olan güçlere karşı duruşunda “Ya allah Bismillah Allahuekber.”, “Kanımız aksada zafer islamın.”, “Elde Kuran, hedef Turan” biçiminde söylemleri kullanıyorlardı. Bu söylemlerin gerçekte, “Hizbulllah”, “El Kayda”, “İŞİD” in çizgisinde olan söylemler olduğunu gördükçe susmayı sürdürmektedirler.

Bunun yanısıra kendilerini -Allah’ın nizamını kurmakla görevli sayan ülkücüler, bu gün “İŞİD”in Alllahın nizamını Ortadoğu’da kurduğunu gördükçede kendi kendilerine kahrolmaktadırlar.

Yıllardanberi CIA’nın uzaktan etkilemesi ile ülkücüleri, “aşırı islam” çizgisine çekmeye çalışan bunca MİT’e bağlı bir kısımının yukarıda adlarını saydığımız, ülkücü yöneticiye bakarsak, yinede cumhuriyetten yana, Türklükten yana olan ülkücülerin köklerinin kesilememiş olmasını gören, ülküdaşlarımız, sözde “Alllah yolu”nda geçirdikleri günlerin boşa geçtiğini anlayarak, yanıp kül olmaktadırlar.

1969-2007 yıllları arasında Türk-islam ülkücülerinin sömürüleri-soygunları:

1969 dan Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’in ölümüne deyin ülkücüleri Türk-islam ülkücülüğü adına soyanlar-sömürenler, eski günlerin geri getirilmesi için Devlet Bahçeli’yi devirmek uğraşını sürdürmektedirler.

Neden?

O günler, bir Türk-islam ülkücüsü için unutulamayacak günlerdi. Genel merkezde bir Çerkez oturmuş, nereye kimin göreve atanacağını Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş) adına belirliyordu. Bütün Türkiye’de nerede bir tek Çerkez varsa, yüzde yüz Türk kökenlilerin yaşadıkları illerde-ilçelerde bile, orada yaşayan tek-tük Çerkez azınlıklar Ülkü Ocakları’na, MHP il-ilçe derneklerine başkan olarak dikildiler.

Bundan sonra ne oldu?

Bu Ükü Ocakları’nda, MHP il-ilçe derneklerinde toplanan bütün üyelik, yardım ile bağış paraları gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de Çerkez başkanların ceplerine indi. Bakın o günlerde bir tek Ükü Ocakları’nda, MHP il-ilçe derneklerinde bile gelir-gider tutanağı yoktu. Çünkü Genel merkezde Çerkez, bütün Türkiye’de nerede ise yöneticiler Çerkez’di. Kısacası Çerkezler çaldılar, Çerkezler oynadılar. Çerkezler’in cepleri para gördü. Bir yerde başkan olanlar, ceplerini doldurup, iş adamlığına soyundular.

Bunun yanısıra, çok büyük gelir getiren uyuşturucu işide yine Çerkez çetelerce yürütülüyordu. Artık o günlerde Allah ülkücülerin eliyle Çerkezler’e “nasip” yağdırıyordu…

Bütün bunlar olur iken Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’te el altından kendisine tarikatların yüklü paralar ödemeleri sonucunda, bütün ülkücü yurtları, ülkücü kuruluşları tarikat ile tekkelerin çalışmasına açıyordu. O Maraş olayları, O Çorum olayları, bunlara uyan yüzlerce olaylar, bu Çerkez çetelerin dernek yönetiminde oldukları dönemde gerçekleşti.

Ölenler ölüyor, camilerden toplanan paraların bir kısmı Çerkez başkanlara bir kısmıda Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’e ayrılıyordu. Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş), paralar geldikçe, gelen paralarda arttıkça derneklerinde iyi yönetildiğine inanıyordu…

Böylesi günler, gelip-geçerken, bir sürü değerli ülküdaşımızı toprağa verdik, Genel merkezdeki yiyici Çerkezler, bizleri yolllara döküp, bizleri “Ya allah Bismillah Allahuekber”, “Kanımız aksada zafer islamın”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırtıyorlardı.

O günlerde özelllikle Çerkez kökenli çok Ükü Ocakları Başkanları’nın birden bire Ükü Ocakları’nın paraları ile iş adamı oluverdikleri görülmüştür. Buna en iyi örnekte Namık Kemal Zeybek, Yılma Durak ile Suat Başaran’dır. Gerçekte ise yüzlerce Çerkez, bu yolla vurgunu vurdular.

Ülkücü kuruluşları soymayı başaran_avcı. Sevet Avcı çalıyor, Suat Başaran oynuyor.
Ülkücü kuruluşları soymayı başaran_avcı.
Sevet Avcı çalıyor, Suat Başaran oynuyor.

Biz o günlerde bu Çerkezler‘in gizlice isbirliği yaptıklarını nereden bilebilirdik? Burada adı geçen bunca kişilerin Çerkez olduğunu nereden arastırıp bulabilirdik? Oynanan oyunları görüyor, gelişmelerinde soygunlarında, Cihat diyerek camileri söyüşleyenlerinde çetelesini tutuyorduk. Burada adı geçenler ceplerini doldurur iken, MİT ile iç içe çalışır iken biz tümünüde uyardık, ancak bize siz susun “ateş olsanrz cürümünüz kadar yer yakarsınız.” dediler.

Bu gün gerek Ükü Ocaklarında, gerekse MHP il ile ilçe örgütlerinde gelir giderlerin belgelenmemesi durumu sürüp gidiyorsa, Çerkezler’in bunu Ükücü kuruluşlarda gelenekleştirmesindendir. Çok acı ancak, MHP kuruluşlarında parti gelirlerini cebe aktarmak bir gelenek olmuştur.

En büyük en geniş kapsamlı soygunlar, Çeçen Savasları nedeni ile birde İslamcı Holdingler yolu ile gerçekleştirildi. Yimpaş Holding ilk toplantısını ülkücü kuruluşlarda yapmıştı. Uyuşturu işlerinden, çek senet işlerinden gelenler ayrı bir konudur. Bu gün camiler Allahın evi olmaktan çıkıp büyük bir gelir kaynağı durumuna düşürülmüşlerdir. Çok büyük gelirleri vardır. Kim istemez böyle gelirlere konmayı? Çerkezler’in işin gerçeğinde gözleri partiden çok partinin bu akarlarınadır. Bütün bu işler olur iken Suat Başaran nerde, ne iş yapıyordu? Kendisini uyardıklarında ne demişti?

Tüyü bitmedik ülkücülerden toplanan paraları, Çerkez başkanların kendi ceplerine ne yoldan aktardıklarınıda buradan sizlere aktaracağız.  (Akyazılılar belgeleri)

Kim ister, böyle üstü islam ile örtülü sağlam bir soygun düzenini elinden kaçırmayı?

Bunun içindir, bazı ülkücülerin, bu gün işini-gücünü bırakıp da “Devlet Bahçeli gitsin” demeleri… Bunun içindir, bunların MİT’in arkasına düşüpte kapı kapı dolaşıp, kendi ülküdaşlarına savaş açmaları…

Bizi izlerseniz, doğrulara ulaşırsınız.

Biz burada en derin köstebekleri açıklamadık. Duruma göre bazı derin köstebekleri buradan tanıtabiliriz…

Gerçekleri söylemekten korkmayınız demişti Tonyukuk bize!

Namık Kemal Zeybek nereye koşuyor?

Namık Kemal Zeybek nereye koşuyor?

Görsel

Görevi: değirmencilik (türk-islam ülkücüsü)-ÇERKEZ‘dir.

Zeybek, ABD’nin göz bebeği, Komunizm karşıtı, sözde “türkçü” olduğu içinde türkçülüğü islama bağlamaya çalışan birisidir. ABD, Yeşil Kuşak İslamı’nı Orta Asya’ya taşıma yolunda kendisine Ahmet Yasevi değirmenini kurma görevini verdi. O Cia’nın bir değirmencisidir. ABD, sonradan kendisini geri çekerek, başka bir görev verdi. AKP’nin canlı kalması için kendisine DP’nin başında durma görevini verdi. Artık o bu işi başardı. Şimdide ABD, onu yeni bir görev için beklemeye alıyor. Artık DP’nin başından aşağıya çekiliyor. Aşağıda sunduğum yazısında sözde AKP’ye verip veriştiriyor. Buda çok doğaldır. Zeybek’in “ABD’nin verdiği buğdayı ögüttüm” demesi beklenemez. Siz, onun aşağıdaki açıklamasında Atatürkçü gibi göründüğüne inanmayın. MHP’de tepe görevlerde iken, MHP ile alt kuruluşlarında Atatürk’ün resimleri bir-bir indirilirken, o “Allah yolunun yolcularıyız.” diye açıklamalar yapıyordu. Bunun gizli yanıda budur. ABD, kendi uşaklarını yönetime getirir, yönetime getirdiği kendi kişilerine karşıda, karşı güçlerini (muhalefetini) kendisi yaratır. Böylece ABD yanlısı yönetim açık yada gizlice sürerde, sürer. Namık Kemal Zeybek’in Doğan Holding ile akrabalığını, Fethullah Gülen le işbirliğini, öldürülen Abdi İpekçi’ye gıcığı olduğunu unutmayın. Birde düşünün bakalım! İran istihbarat Servisi TCFG569NP numaralı raporunda: “Ağca Abdi İpekçiyi vurmasa Aydın Doğan Milliyet’i alamayacaktı.” yazılıydı. Bizler, Namık Kemal Zeybek’in Aydın Doğan’ın bacanağı olduğunu, Mehmet Ali Ağca’nında o günlerde MHP genel merkezi ile ilişkide olduğunu sonradan öğreniyoruz. Namık Kemal Zeybek kimdir? O aydın görünen yeşil kuşak ülkücüsü, kanlı olaylarında körükleyicisidir.

Namık Kemal Zeybek: MHP'yi çökertmek üzere  MHP'ye  sızmayı deniyor. Bunun içinde MHP'deki Çerkezleri kullanıyor.
Namık Kemal Zeybek: MHP’yi çökertmek üzere MHP’ye sızmayı deniyor. Bunun içinde MHP’deki Çerkezleri kullanıyor.

25 Nisan 2012 Çarşamba Gündem 25.04.2012 17:11

Çerkez Namık Kemal Zeybek devleti soyup soğana çevirmişti.
Çerkez Namık Kemal Zeybek devleti soyup soğana çevirmişti.

————————————
Zeybek, genel başkanlığa aday olmuyor

DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, 6 Mayıs Pazar günü Ankara’da yapılacak 8’inci olağanüstü kongrede genel genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Zeybek, “Ben çekiliyorum, yarışmanın önünü açıyorum. Yarışmadan kimse endişe etmesin. Yarışma güzel bir şeydir, sonunda güzel şeyler doğar. Delege her zaman doğru olanı yapar” dedi.

Zeybek, bugün partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, 15 Ocak 2011’de genel başkan olduğu zaman iktidarı telaşlandırdığını savunarak şunları söyledi:

“Çok açık söyleyeyim. Netice itibariyle bir kuşatma altına alındım. İstatistiki rakamlara bakıldığı zaman,son bir yılda benden daha çok programa çıkan bir genel başkan yok. Meclis’te grubu bulunan genel başkanlardan daha çok ben fikir programlarına, tartışma programlarına çıktım, görüşlerimi ifade ettim. Ama 100 kanal var, biz birisine çıkıyoruz, 99’unda yokuz. Atatürk resimlerinin indirileceği ve Atatürk’ün, haksız mahkemeler ve katliamlarla, Dersim, İstiklal Mahkemeleri gibi anıldığı bir döneme doğru girdik. Gün güne eklendiğinden nereye gittiğimizin farkında değiliz. Bütün bunları bu ekip ve arkasındaki güç, İslamiyet adına yapıyor ve İslamiyet’e en büyük zararı veriyorlar. İslamiyet’e bundan daha büyük zarar verilemezdi. İnsanlar, bunların yüzünden Namaz’ı, ibadeti terk ediyor. Bunlar cumhuriyeti dönüştürmek istiyor. Cumhuriyet belki hatırlanacak. Ama Türkiye, Türkiye olmaktan çıkacak. Tehlike yakın ve büyüktür. Tarihin gözlüğünden her gün tarih okuyan bir insan olarak baktığım zaman bunu net görüyorum.”

’ACABA PARTİYE ZARAR MI VERİYORUM?’

Partinin Genel Başkanı olarak kendisine karşı kurulan bu karartma ve yok gösterme faaliyetlerinden ötürü, ’acaba partiye de zarar mı veriyorum?’ diye bir duyguya kapıldığını kaydeden Zeybek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sonra, ’peki ama benim yerime kim olabilir’ diye insanlara da bir fırsat verdim. Gözüme kestirdiklerime hissettirmeden fırsatlar da verdim. Netice itibariyle ben bir karar verdim. Bu karar şudur. Önümüzdeki 6 Mayıs Pazar günü yapılacak olan Genel Kurul’da Genel Başkan adayı olmamaya, ama partimde devam etmeye, partime hizmet etmeye ve benim enerjimden benim kültürümden ve hitabetimden, benim inançlılığımdan yararlanmak isteyen varsa, yeni oluşumda, yeni yönetimde eğer aynı bilinci görürsem,; Atatürk çizgisinde, milli değerlere bağlı, manevi değerlere saygılı, insani değerlere açık, bilgi çağını esas alarak kök değerlerden kopmadan, bilgi çağının üreticisi olmaya doğru yürüyen bir yönetim gördüğüm zaman ben her şeyimle hazırım. Yani ben çekiliyorum ve yarışmanın önünü açıyorum. Yarışmadan kimse endişe etmesin. Yarışma güzel bir şeydir, sonunda güzel şeyler doğar. Delege her zaman doğru olanı yapar. İnşallah bu genel kurulda, teşkilat önüne sunulan seçenekler içinde doğrusunu yapar, yine doğrusunu yapacaktır, ben buna güveniyorum.”