ÇERKEZ OYUNU

Biz bu güne deyin MHP-ülkücüler içindeki G.Ç.Ö. (Gizli Çerkez Örgütü)nden anlattık.

Ancak Çerkezler’in gizli örgütlenmesi MHP-ülkücü kuruluşlar çizgisinde kalmıyor.

Bunun CHP-sol örgütler, AKP-dine dayalı örgütler, BBP, Ermeni örgütleri-PKK, sözde Türkçüler diye 1998’den sonra ortaya çıkan, emekli subaylara bağlı örgütlenme ayağıda var. Nerede bir sivil örgütlenme varsa, orada Çerkez köstebekler var demektir.

Bu günde konumuz AKP içinde Çerkezcilik olsun. Ancak AKP içindeki Çerkez gizli örgütünün tümünü bu yazıda ele almayacağız.

Çerkezler, Türkiye’de yapmak istediklerinin çoğunu Çerkez kadınları aracılığı ile yaparlardı, şimdilerde bu böyle. Şimdilerde AKP içindeki Çerkezler’de kendisi bir Çerkez üstelikte Çerkez Ethem’inde yakını olan Bülent Arınç’ın eşini kullanarak, Çerkez Ethemi AKP eliyle aklama düşüncesini ortaya koydular. Bu oyun uygulamaya konuldu. Çerkezler’in oyununu bu anda kendi çalışmalarını örnek göstererek ortaya koyacağız.

Oyunun gerçek kurgulayıcısı yıllarca bu ülkede adı-sanı duyulmuş orgeneralliğe deyin yükselebilmiş Çerkez laik-atatürkçü geçinen bir subayımızdır. 

Amaç: Çerkez derneği kulllanılarak Çerkez ethem aklanmalıdır. Çerkezcilik ondan sonra yeniden gerek devlet kurumlarında gerekse sivil kuruluşlarda etken olabilecektir. Çünkü Çerkez Ethem’in Yunan ordusuna katılarak, Türk ordusunu, Türk budununu arkasından vurması (ihanet) konusu Çerkezler’in genelde devlete iyi sızmalarını önleyen bir engeldir. Bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Bunun içinde AKP içindeki Çerkezler, düyün dernek, eylence derken, kendisi Ermeni kökenli biri olan Bülent Arınç’ı buldular, şimdi bülent Arınç Çerkezler’i bu sıkıntıdan kurtarma işine girerek sözünü söyledi görelim neler söylemiş:

Bülent Arınç
Bülent Arınç

Bülent ArinçBülent Arınç

 

 

Bülent Arinç
Bülent Arınç

 

Bülent Arinç
Bülent Arınç
Bülent Arınç
Bülent Arınç

Alparslan Türkeş (Hüseyin Feyzullah)

MHP’de 1969’dan 2007’ye deyin KANLI OLAYLAR-1

En sonunda Dündar Taşer kaza süsü verilerek öldürüldü. Muzaffer Özdağ ise yaşamını öldürülme korkusu ile sürdürdü. Komando Mustafa Ok‘u öldüremediler, ancak oda ölene deyin, tuzaga düşmemek uğaşı verdi. Oda yüreginde acıları ile yaşamını yitirdi. Onun öldürülememeside bir kazanım sayılır. Hüseyin Feyzullah‘ın gücü ona yetmemişti…

AĞLA ÜLKÜDAŞ AĞLA!!!

 

Alparslan Türkeş
Alparslan Türkeş

GİZLİ ÇERKEZ ÖRGÜTÜ (GÇÖ) ile MİT’in ülkücüler içindeki yeri

Ülkücüler-ÇERKEZLER-MİT

GİZLİ ÇERKEZ ÖRGÜTÜ ile MİT’in ülkücüler içindeki yeri:

Bugün ülkücülerin çoğunluğu geçmişte olduğundanda çok bir kargaşa ile bilinmezin içinde bulunmaktadır. Çünkü bir yanda Atatürk’e onun ilkelerine bağlı olan “Ne Mutlu Türk’üm” diyen ülküdaşları var, öte yandada “hizbullah” çizgisinde “Ya Allah Bismillah Allahuekber” diye bağıran, Suriye’de, Irakta İŞİD’e katılmış, başka dinden-yada dinsiz diye kişilerin başlarını kesen ülküdaşları var.

Bunca yıllar boyunca “Kanımız aksada zafer islamın” yada “Ya Allah Bismillah Allahuekber” diye bağıran ülkücülerden bir kısmının kendisini “Allah yoluna” vermesi doğaldır.

Ancak bu günkü Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın uygar biçimde ülkücüleri uygarlık savaşı çizgisinde tutmasıda büyük başarıdır.

Başarıdır, çünkü bu gün kendilerine örnek olmasını bekledikleri eski başkanlarının başta Namık Kemal ZeybekAli Batman, Musa Serdar Çelebi, Ramiz Ongun,  Muhsin Yazıcıoğlu, Yılma Durak, Lütfü Şehsuaroğlu, Alaaddin Aldemir, Suat Başaran, bunlardan başka niceleri, bu adlar uzar da uzar, tümüde bugün AKP ile açık yada gizli ilişki içindelerdirler. Bunlar sözde “vatansever” onun için kimisinin bağlantısı doğrudan Recep Tayyip Erdoğan ile kimisininkide MİT üzerinden.

Şimdi MİT, bütün illerdede ilçelerdede bu durumu, gençleri etkileyebilmek için kullanmaktadır.

MHP içindeki bunca köstebekleri, bilen yada görenlerin, MHP’nin bütün bunlara bakarak, neden çökertilemediğini, Devlet Bahçeli’ninde neden devrilemediği anlayamıyorlar. Kendilerini “ülkü devi“, “Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’in askerleri“, “Türk İslam Ülkücüleri” diye ortaya atanların tümüde MİT’in etki alanında bulunmakta olanlardırlar. Onlar yeri geldiğinde ellerine “silah” alıp fotoğraflar çektirip yayınlasalarda, sorgulanamıyorlar.

Ülkücücüler İŞİD konusunda çok sessizler:

Biliyorsunuz, 1969’dan beri ülkücüler, kendilerine karşı olan güçlere karşı duruşunda “Ya allah Bismillah Allahuekber.”, “Kanımız aksada zafer islamın.”, “Elde Kuran, hedef Turan” biçiminde söylemleri kullanıyorlardı. Bu söylemlerin gerçekte, “Hizbulllah”, “El Kayda”, “İŞİD” in çizgisinde olan söylemler olduğunu gördükçe susmayı sürdürmektedirler.

Bunun yanısıra kendilerini -Allah’ın nizamını kurmakla görevli sayan ülkücüler, bu gün “İŞİD”in Alllahın nizamını Ortadoğu’da kurduğunu gördükçede kendi kendilerine kahrolmaktadırlar.

Yıllardanberi CIA’nın uzaktan etkilemesi ile ülkücüleri, “aşırı islam” çizgisine çekmeye çalışan bunca MİT’e bağlı bir kısımının yukarıda adlarını saydığımız, ülkücü yöneticiye bakarsak, yinede cumhuriyetten yana, Türklükten yana olan ülkücülerin köklerinin kesilememiş olmasını gören, ülküdaşlarımız, sözde “Alllah yolu”nda geçirdikleri günlerin boşa geçtiğini anlayarak, yanıp kül olmaktadırlar.

1969-2007 yıllları arasında Türk-islam ülkücülerinin sömürüleri-soygunları:

1969 dan Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’in ölümüne deyin ülkücüleri Türk-islam ülkücülüğü adına soyanlar-sömürenler, eski günlerin geri getirilmesi için Devlet Bahçeli’yi devirmek uğraşını sürdürmektedirler.

Neden?

O günler, bir Türk-islam ülkücüsü için unutulamayacak günlerdi. Genel merkezde bir Çerkez oturmuş, nereye kimin göreve atanacağını Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş) adına belirliyordu. Bütün Türkiye’de nerede bir tek Çerkez varsa, yüzde yüz Türk kökenlilerin yaşadıkları illerde-ilçelerde bile, orada yaşayan tek-tük Çerkez azınlıklar Ülkü Ocakları’na, MHP il-ilçe derneklerine başkan olarak dikildiler.

Bundan sonra ne oldu?

Bu Ükü Ocakları’nda, MHP il-ilçe derneklerinde toplanan bütün üyelik, yardım ile bağış paraları gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de Çerkez başkanların ceplerine indi. Bakın o günlerde bir tek Ükü Ocakları’nda, MHP il-ilçe derneklerinde bile gelir-gider tutanağı yoktu. Çünkü Genel merkezde Çerkez, bütün Türkiye’de nerede ise yöneticiler Çerkez’di. Kısacası Çerkezler çaldılar, Çerkezler oynadılar. Çerkezler’in cepleri para gördü. Bir yerde başkan olanlar, ceplerini doldurup, iş adamlığına soyundular.

Bunun yanısıra, çok büyük gelir getiren uyuşturucu işide yine Çerkez çetelerce yürütülüyordu. Artık o günlerde Allah ülkücülerin eliyle Çerkezler’e “nasip” yağdırıyordu…

Bütün bunlar olur iken Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’te el altından kendisine tarikatların yüklü paralar ödemeleri sonucunda, bütün ülkücü yurtları, ülkücü kuruluşları tarikat ile tekkelerin çalışmasına açıyordu. O Maraş olayları, O Çorum olayları, bunlara uyan yüzlerce olaylar, bu Çerkez çetelerin dernek yönetiminde oldukları dönemde gerçekleşti.

Ölenler ölüyor, camilerden toplanan paraların bir kısmı Çerkez başkanlara bir kısmıda Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş)’e ayrılıyordu. Hüseyin Feyzullah (Alparslan Türkeş), paralar geldikçe, gelen paralarda arttıkça derneklerinde iyi yönetildiğine inanıyordu…

Böylesi günler, gelip-geçerken, bir sürü değerli ülküdaşımızı toprağa verdik, Genel merkezdeki yiyici Çerkezler, bizleri yolllara döküp, bizleri “Ya allah Bismillah Allahuekber”, “Kanımız aksada zafer islamın”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırtıyorlardı.

O günlerde özelllikle Çerkez kökenli çok Ükü Ocakları Başkanları’nın birden bire Ükü Ocakları’nın paraları ile iş adamı oluverdikleri görülmüştür. Buna en iyi örnekte Namık Kemal Zeybek, Yılma Durak ile Suat Başaran’dır. Gerçekte ise yüzlerce Çerkez, bu yolla vurgunu vurdular.

Ülkücü kuruluşları soymayı başaran_avcı. Sevet Avcı çalıyor, Suat Başaran oynuyor.
Ülkücü kuruluşları soymayı başaran_avcı.
Sevet Avcı çalıyor, Suat Başaran oynuyor.

Biz o günlerde bu Çerkezler‘in gizlice isbirliği yaptıklarını nereden bilebilirdik? Burada adı geçen bunca kişilerin Çerkez olduğunu nereden arastırıp bulabilirdik? Oynanan oyunları görüyor, gelişmelerinde soygunlarında, Cihat diyerek camileri söyüşleyenlerinde çetelesini tutuyorduk. Burada adı geçenler ceplerini doldurur iken, MİT ile iç içe çalışır iken biz tümünüde uyardık, ancak bize siz susun “ateş olsanrz cürümünüz kadar yer yakarsınız.” dediler.

Bu gün gerek Ükü Ocaklarında, gerekse MHP il ile ilçe örgütlerinde gelir giderlerin belgelenmemesi durumu sürüp gidiyorsa, Çerkezler’in bunu Ükücü kuruluşlarda gelenekleştirmesindendir. Çok acı ancak, MHP kuruluşlarında parti gelirlerini cebe aktarmak bir gelenek olmuştur.

En büyük en geniş kapsamlı soygunlar, Çeçen Savasları nedeni ile birde İslamcı Holdingler yolu ile gerçekleştirildi. Yimpaş Holding ilk toplantısını ülkücü kuruluşlarda yapmıştı. Uyuşturu işlerinden, çek senet işlerinden gelenler ayrı bir konudur. Bu gün camiler Allahın evi olmaktan çıkıp büyük bir gelir kaynağı durumuna düşürülmüşlerdir. Çok büyük gelirleri vardır. Kim istemez böyle gelirlere konmayı? Çerkezler’in işin gerçeğinde gözleri partiden çok partinin bu akarlarınadır. Bütün bu işler olur iken Suat Başaran nerde, ne iş yapıyordu? Kendisini uyardıklarında ne demişti?

Tüyü bitmedik ülkücülerden toplanan paraları, Çerkez başkanların kendi ceplerine ne yoldan aktardıklarınıda buradan sizlere aktaracağız.  (Akyazılılar belgeleri)

Kim ister, böyle üstü islam ile örtülü sağlam bir soygun düzenini elinden kaçırmayı?

Bunun içindir, bazı ülkücülerin, bu gün işini-gücünü bırakıp da “Devlet Bahçeli gitsin” demeleri… Bunun içindir, bunların MİT’in arkasına düşüpte kapı kapı dolaşıp, kendi ülküdaşlarına savaş açmaları…

Bizi izlerseniz, doğrulara ulaşırsınız.

Biz burada en derin köstebekleri açıklamadık. Duruma göre bazı derin köstebekleri buradan tanıtabiliriz…

Gerçekleri söylemekten korkmayınız demişti Tonyukuk bize!

Namık Kemal Zeybek nereye koşuyor?

Namık Kemal Zeybek nereye koşuyor?

Görsel

Görevi: değirmencilik (türk-islam ülkücüsü)-ÇERKEZ‘dir.

Zeybek, ABD’nin göz bebeği, Komunizm karşıtı, sözde “türkçü” olduğu içinde türkçülüğü islama bağlamaya çalışan birisidir. ABD, Yeşil Kuşak İslamı’nı Orta Asya’ya taşıma yolunda kendisine Ahmet Yasevi değirmenini kurma görevini verdi. O Cia’nın bir değirmencisidir. ABD, sonradan kendisini geri çekerek, başka bir görev verdi. AKP’nin canlı kalması için kendisine DP’nin başında durma görevini verdi. Artık o bu işi başardı. Şimdide ABD, onu yeni bir görev için beklemeye alıyor. Artık DP’nin başından aşağıya çekiliyor. Aşağıda sunduğum yazısında sözde AKP’ye verip veriştiriyor. Buda çok doğaldır. Zeybek’in “ABD’nin verdiği buğdayı ögüttüm” demesi beklenemez. Siz, onun aşağıdaki açıklamasında Atatürkçü gibi göründüğüne inanmayın. MHP’de tepe görevlerde iken, MHP ile alt kuruluşlarında Atatürk’ün resimleri bir-bir indirilirken, o “Allah yolunun yolcularıyız.” diye açıklamalar yapıyordu. Bunun gizli yanıda budur. ABD, kendi uşaklarını yönetime getirir, yönetime getirdiği kendi kişilerine karşıda, karşı güçlerini (muhalefetini) kendisi yaratır. Böylece ABD yanlısı yönetim açık yada gizlice sürerde, sürer. Namık Kemal Zeybek’in Doğan Holding ile akrabalığını, Fethullah Gülen le işbirliğini, öldürülen Abdi İpekçi’ye gıcığı olduğunu unutmayın. Birde düşünün bakalım! İran istihbarat Servisi TCFG569NP numaralı raporunda: “Ağca Abdi İpekçiyi vurmasa Aydın Doğan Milliyet’i alamayacaktı.” yazılıydı. Bizler, Namık Kemal Zeybek’in Aydın Doğan’ın bacanağı olduğunu, Mehmet Ali Ağca’nında o günlerde MHP genel merkezi ile ilişkide olduğunu sonradan öğreniyoruz. Namık Kemal Zeybek kimdir? O aydın görünen yeşil kuşak ülkücüsü, kanlı olaylarında körükleyicisidir.

Namık Kemal Zeybek: MHP'yi çökertmek üzere  MHP'ye  sızmayı deniyor. Bunun içinde MHP'deki Çerkezleri kullanıyor.
Namık Kemal Zeybek: MHP’yi çökertmek üzere MHP’ye sızmayı deniyor. Bunun içinde MHP’deki Çerkezleri kullanıyor.

25 Nisan 2012 Çarşamba Gündem 25.04.2012 17:11

Çerkez Namık Kemal Zeybek devleti soyup soğana çevirmişti.
Çerkez Namık Kemal Zeybek devleti soyup soğana çevirmişti.

————————————
Zeybek, genel başkanlığa aday olmuyor

DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, 6 Mayıs Pazar günü Ankara’da yapılacak 8’inci olağanüstü kongrede genel genel başkanlığa aday olmayacağını açıkladı. Zeybek, “Ben çekiliyorum, yarışmanın önünü açıyorum. Yarışmadan kimse endişe etmesin. Yarışma güzel bir şeydir, sonunda güzel şeyler doğar. Delege her zaman doğru olanı yapar” dedi.

Zeybek, bugün partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, 15 Ocak 2011’de genel başkan olduğu zaman iktidarı telaşlandırdığını savunarak şunları söyledi:

“Çok açık söyleyeyim. Netice itibariyle bir kuşatma altına alındım. İstatistiki rakamlara bakıldığı zaman,son bir yılda benden daha çok programa çıkan bir genel başkan yok. Meclis’te grubu bulunan genel başkanlardan daha çok ben fikir programlarına, tartışma programlarına çıktım, görüşlerimi ifade ettim. Ama 100 kanal var, biz birisine çıkıyoruz, 99’unda yokuz. Atatürk resimlerinin indirileceği ve Atatürk’ün, haksız mahkemeler ve katliamlarla, Dersim, İstiklal Mahkemeleri gibi anıldığı bir döneme doğru girdik. Gün güne eklendiğinden nereye gittiğimizin farkında değiliz. Bütün bunları bu ekip ve arkasındaki güç, İslamiyet adına yapıyor ve İslamiyet’e en büyük zararı veriyorlar. İslamiyet’e bundan daha büyük zarar verilemezdi. İnsanlar, bunların yüzünden Namaz’ı, ibadeti terk ediyor. Bunlar cumhuriyeti dönüştürmek istiyor. Cumhuriyet belki hatırlanacak. Ama Türkiye, Türkiye olmaktan çıkacak. Tehlike yakın ve büyüktür. Tarihin gözlüğünden her gün tarih okuyan bir insan olarak baktığım zaman bunu net görüyorum.”

’ACABA PARTİYE ZARAR MI VERİYORUM?’

Partinin Genel Başkanı olarak kendisine karşı kurulan bu karartma ve yok gösterme faaliyetlerinden ötürü, ’acaba partiye de zarar mı veriyorum?’ diye bir duyguya kapıldığını kaydeden Zeybek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sonra, ’peki ama benim yerime kim olabilir’ diye insanlara da bir fırsat verdim. Gözüme kestirdiklerime hissettirmeden fırsatlar da verdim. Netice itibariyle ben bir karar verdim. Bu karar şudur. Önümüzdeki 6 Mayıs Pazar günü yapılacak olan Genel Kurul’da Genel Başkan adayı olmamaya, ama partimde devam etmeye, partime hizmet etmeye ve benim enerjimden benim kültürümden ve hitabetimden, benim inançlılığımdan yararlanmak isteyen varsa, yeni oluşumda, yeni yönetimde eğer aynı bilinci görürsem,; Atatürk çizgisinde, milli değerlere bağlı, manevi değerlere saygılı, insani değerlere açık, bilgi çağını esas alarak kök değerlerden kopmadan, bilgi çağının üreticisi olmaya doğru yürüyen bir yönetim gördüğüm zaman ben her şeyimle hazırım. Yani ben çekiliyorum ve yarışmanın önünü açıyorum. Yarışmadan kimse endişe etmesin. Yarışma güzel bir şeydir, sonunda güzel şeyler doğar. Delege her zaman doğru olanı yapar. İnşallah bu genel kurulda, teşkilat önüne sunulan seçenekler içinde doğrusunu yapar, yine doğrusunu yapacaktır, ben buna güveniyorum.”