BBP’yi kim kurdurdu? Kim kurdu? Neden kurdu? Şimdi ne oldu?

BBP’yi kim kurdurdu? Kim kurdu? Neden kurdu? Şimdi ne oldu?

Bu yazı elimize geçer geçmez yayınlayacağız. YAZARIMIZ, aşırı baş ağrısı nedeniyle yazısını geciktirmiştir.

Özür dileriz.

Bir müslüman Ermeni ile bir Çerkez'in "milli" kavgaları
Bir müslüman Ermeni ile bir Çerkez’in “milli” kavgaları

BBP 1992 lerde Muhsin Yazıcıoğlu eliyle kuruldu. Gerek kurucuları, gerekse kuruluşu gizzemli olan bu oluşum yeterince araştırılmadı. Uydurukça bazı suya sabuna dokunmayan sözde araştırma yazıları çıktı. (Ruşen Çakır ile Kemal Can)

Bir kere başından belirtelim, bu iş çok sancılı olmuş, Türkeş’ide anasından doğduğuna “pişman” etmişlerdi. Geçmişte Türkeş’e başbuğ deyenler, sıçsa bokunu yeriz diyenler, bölünürken “Türkeş, islam dinine yeterince önem vermiyor, şeriat için yarım yamalak arka çıkıyor” dediler.

Bu olayla Türkeş’in ülkücüler içerisinde ipleri elinde tutamadığı gerçegi görülmüştü.

Toplum, MHP’yi MHP’nin gerçek yüzü ile değil, sürekli olarak bilinçli biçimde tek yanlı duyurulanlar la tanıdı. 

MHP işin gerçeğinde tepeden bir kişi ile yönetiliyordu. Yönetim kurulları, danışma kurulları, boş işlerdi. Türkeş ossursa onuda hayıra yoran bir taban oluşturuldu. Bir yanda Allah, din, evliyalar, tarikatlar, tekkeler, öbür yanda kacakçılıklar kırla gidiyordu. Çek senetçilik, yankesicilik, onun bunun bayların (zengin)  korumacılığından tutunda, genelevlerini bekleyen ülkücüler bile türemişti.

BBP kuruluşu ile ilgili ortalıkta BBP’yi Turgut Özal’ın kurdurttuğu, akça desteği verdiği bilgileri dolaşıyordu. 

Olay böyle su yüzüne çıkmıştı.

“Türkeş’in yerine geçecek kişi” olarak gösterilen Yazıcıoğlu’nun aralarında 5 milletvekilinin de bulunduğu arkadaşıyla MÇP’den ayrıldı.” bu olayı 

“bilinçli bir kopmadan çok Türkeş tarafından organize edilmiş bir tasfiye hareketiydi.” diye görmek için ülkücülerin iç yüzünü tanımak gerekirdi.

Bu sözleri donu yırtılan uydurukçu, üfürükçü MHP’liler, ülkücüler götlerini kapatmak için uydurdular.

Gelelim işin gerçeğine:

Muhsin Yazıcıoğlu Türkeş’e yakındı. Günler geçtikçe Türkeş’in gerek “milliyetçilik” gerekse islam konusunda ipe un serdiğini anladı. 

Muhsin Yazıcıoğlu kendisi ise kendi geçmişini islam dışı olarak görerek beğenmiyordu. 

Artık onun için bozkurtlu bayraklar inmeli, yerine kara çaput baglanmalı, dernekler tekkelere çevrilmeliydi.

Ayrılma gerçekte iki nedene dayanıyordu. Birincisi Muhsin yazıcıoğlu ile yakınındakılar islam devleti kurmayı düşlemeye başlamışlardı. Partiyi içerden ele geçirebilmenin yollarını arar iken, Allah ona yörü kulum dedi. Güçlenen MHP, Özal için iyi görülmüyordu. MHP’yi içerden bölerek, iç çekişmeye çekerek yalandanda olsa “milliyetçi” istemlerle karşılaşmak istemiyordu. Sonuçta bunuda devlet görüşü olarak benimsetmişti. 

Korkut Özal, Turgut Özal’ın isteği ile gereken akçaların    Arap kaynaklarından akıtılmasını sağladı.

Bu girişim AKP’nin kuruluşundada yapılmıştı. Akça akışı, değişik tarikatların aracılığı ile sağlanıyordu. Türkeş, tarikatçılardan üç milyonu aldığı gün ülkücülere “Allahın ipine sarılın” demişti.

Muhsin’de görevini iyi yaptı kuruluşlarını iyi müslüman olmak üzerine oturtmuştu. 

Devlette bu oluşumu destekliyordu. O dönemde Türkiye’ye akan akçalar akçayı alanların yönlerini belirliyordu. 

Bu ne demekti?

Olay 1992 Temmuz başında bir grup MÇP’linin Türk-İslam Ülkücülerinin en aşırı müslüman unsurlarının toplandığı Bizim Dergah dergisini basarak Emir Kuşdemir’i yaralamaları ile patlak verdi. Bu olayı neden gösteren  Muhsin Yazıcıoğlu’nun başını çektiği 6 milletvekili yandaşlarıyla birlikte MÇP’den ayrıldılar ve bir süre sonra Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) oluşturdular. Bunların olacağıda önceden ayarlanmıştı.

BBP, ABD’den CIA güdümünde 1975-90 döneminde ülkücü kuruluslarda başlatılan güçlü İslamcılaşma sürecinin bir durağı idi. Yazıcıoğlu ile arkadaşları MÇP’den ayrılırkan şu açıklamayı yapmışlardı: “MÇP’deki, Türkiye’nin etken güçleriyle işbirliğine gönüllü seçkinler ile “milli”ci halk tabanı artık birbirinin kamburu olmayacaktır.” Burada kullanılan “milli” sözü, bir başka deyimle ŞERİAT demek idi. O dönemde şeriatçı olmak, islam devleti istemek anayasaya uyuşmadığından islamcılar kendilerini “MİLLİ” olarak adlandırdılar. Muhsin Yazıcıoğlu, MİT’in gözetiminde MHP’den koparılmıştı. Devlette böyle istiyordu. MİT ne için bunu istiyordu? Çünkü devlete yeni tetikçiler gerekiyordu. Türkeş’te yaşlıydı, üstelik MHP’de islamcıların dışında takılanlar, mit’e şaşı bakıyorlardı. Üstelik MHP, 1980 öncesi olayları nedeni ile 1980 sonrası Türkeş ile MHP ileri gelenleri tutuklandıklarından Türkeş kendisini, kuruluşlarını MİT’e yeniden kullandırmak istemiyör olabılır.

O günlere değin Muhsin Yazıcıoğlu, Türkeş’i eleştirenlere doğrudanda işkence yaptırıyordu. 

İlginç değil mi? Bu kişi çıktı kendisi Türkeş’i derinden eleştirdi.

Ülkü Ocakları çizgisinden çıktı, islama ters düştü diye, Kırşehirli Şamil’e ölene deyin işkence yaptırmıştı. Burası ilginçtir! 

Türkeş’i bir boka benzetenler, 1980 de anladılar, Türkeş’te kuzu kuzu yargı önüne çıkarılır. Onunda ağzının payı verilir olduğunu anladılar. Yapmacık başbuğ, oldu baş sanık.

Bu nedenle Muhsin başkan önce MiTce türklüge bağlılıktan kurtarılmıştı. ABD’nin çizdiği yolda İslam devleti kurmak için , gerçek islamcılık savaşı için yeni yola koymuşlardı. Allah yolunun yolcusu olarak, derneklerini Osmanlıcılık düşüncesine göre ayarlamıştı.

MHP içinde olduğu gibi BBP’dede MİT+ÇERKEZLER+DÖNME ERMENİLER bir arada idi. CIA, Erdoğan’ın yaptığı Osmanlıcılık çalışmalarını, o günlerde BBP’de geçekleştirmişti. Çünkü olay MİT’in bir çalışması idi. 

Ülkü Ocaklarının içinde MİT çok güçlü idi. Nizam-ı Alem Ocakları’nın içinde ondanda güçlü idi. Derneklerini tanıtmak için seçtikleri Gül de islamda önemli bir bellik idi. 

Muhsin Yazıcıoğlu’na kalsa gül’ü değil silahı seçerdi, ancak belirleyici güç kendisi değildi. Akçaları aktaran güç, CİA gözetiminde Arap şeyhleri idi. Onlar oyunun kurallarını belirlemişlerdi.

Ayrıca Türkiye’deki şeyhlerde onay ile desteklerini vermişlerdi.

Artık o savaşçı görünen Muhsin oldu yapmacık bir imam. 

MİT’in kurdurduğu BBP, Özel Tim Polisleri’nin arka çıkmasını kazanmıştı.

İkinci bir görünen olgu dernekleşme yapısında idi. Dernekler birer tekkeyi andırıyordu. Bu durum Ülkü Ocakları’ndada böyle idi. İçeriye girince tekkeye girdiğini sanıyordunuz. 

Nizam-i Alemciler, bazan çılgınlıklar yapabılıyorlardı. Sonuçta Nizam-ı Alem Ocakları Genel Başkanı Emir Kuşdemir görevinden alınmıştı. 

MHP’nin CİA’ya çalışan Çerkezlerce {Namik Kemal Zeybek} yönlendirilmiş “eğitimciler” tobu (grubu) içinden yetişmiş olan Çerkez, Yazıcıoğlu, MHP’den ayrılmadan önce kurultaylarda Türkeş’ten sonra en çok alkış alan, ilgi gören kişi olmuştu. Bu nedenle MHP’yi içten ele geçiremediysede bölebildi. Kendisine akça veren, sözlü olarak arka çıkan tekkeler, tarikatlar oy vermediler. MİT’in işinede güçsüz bir BBP geliyordu. 

Yurt dışı yapılanmasıda doğrudan doğruya MİT + FETÖ’nün arka çıkması ile gerçekleştirildi. 

Zülfü Canpolat (mit), Veyis Güngör (mit) doğrudan kuruluş aşamasında devlet adına işleri yürütmüşler, yurt dışındada özellikle FETÖ’dende diğer tarikatlardanda destek almışlardır.

BBP’ye bağlı Nizam-i Alem ülkücüleri bütün Avrupa’da Fetö’nün bir alt kuruluşu olarak görev yaptılar.

Fetö’nün bütün yayınları buralardan karşılıksız dağıtılmakta idi.

Son Genel Başkan Mustafa Destici’de son döneme deyin FETO’ye açıkça arka çıkmıştı. Çünkü Fetö’de Nizam-i Alem’de bir kaynaktan besleniyorlardı. Bunlar namazlı apdestli MİTçilerdi. Bu oluşumun bir diğer özelliğide çoğunluğunun Çerkezler’den oluşmasıdır. Mustafa Destici de Çerkez mi? BBP’nin bel kemiğide oy tabanıda Çerkezler’e dayanmaktadır.

Mustafa Destici
Mustafa Destici

Biz, bütün bu olacakları 1978 yılı Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na tek tek anlatmıştık. O bize, bir başkan olarak, yanlışlara ortak olmadığını, olmayacağını söylesede, yanlışlarla düşüp kalktı. Yanlış biçimdede yaşamına son verildi. 

Ortada gerçekten bir BBP olmadı, yoktu. Ancak mit gerekli gördü, yapmacık, derme çatma bir islamcı oluşum yaratılmıştı. Budur BBP.

BBP, dünü bugünü yarınları…

BBP, dünü bugünü yarınları…
BBP’nin bu gününü iyi değerlendirmek istiyorsak, kuruluş günlerine geri gitmeliyiz. BBP, Muhsin Yazıcıoğlu, Yazıcıoğlu BBP demekti.
Ne ilkeleri ne eğitimleri vardı.

Kim ne derse desin, kuruluşundan günümüze deyin devletin (mit) uzaktan yönettigi bir topluluktu. Bir partiden çok, bir tarikat kuruluşuna okşuyordu.
Yazıcıoğlu’nun arka bahçesi, devletinde elinde bulundurduğu gizli bir güç idi.
Bir kişi çıkıpta Milli Görüş’ten bunların ayrı düştükleri bir tek konuyu gösterebilir mi?
Önce bağlantılara bakalım,
Bu BBP’nin bir başka yönüde gerek parti olarak, gerekse Alperen Dernekleri olarak, bağlandıkları tek bir sağlam kazık yoktu, olmadıda, olamayacaktıda…
Bir parti düşünün islam diyor, şeriat diyor, Allah diyor, ancak yüzünü Pensilvanya’ya çeviriyor. Öte yandan devletin bütün kuruluşları ile iç içelerdi. Eski U.O.G.Başkanları’ndan. Ali Batman, Musa serdar Çelebi, Lütfi Sehsuvaroglu, Alaaddin Aldemir’de onların arkalarından giden kesimde BBP gibi devletin sivil gücünü oluşturmaktadırlar. Geçmişte MHP’de Alparslan Türkeş dönemindede böyleydi.
Bahçeli, tez uyandı! Baktıkı oturduğu yer kaygan olacak, Partiyi Hizbullah söylemlerinden çekti aldı. Devletin elinde oyuncak olan Milli Görüş ile BBP’den yollarını ayırarak, devleti seven ancak yasalara dayanan bir partileşmeye geçti.
MHP’de de bu oyunlar oynandı ancak ses getiremedi. MİT’in girişimi başarılı olamadı.
BBP öyle değildi.
Düşünen baş, dayanacak ilkeleri kalmamıştı. İslam ise bir partiyi bir gençlik kuruluşunu ayakta tutmaya yetmedi. AKP ise islama dayanarak değil, çıkar ilişkilerine dayanarak örgütlenmesini yürütmektedir.

İkinci konu, bu partinin dayandığı bir budun, mudunda yok. Müslümanlık sözde tek bağlantı kaynağı olarak gösterilmekte idi. Türklüğe küs bir parti Türkiye’de saglam duramazdı.
Erdoğan bile el altından Türklüge övgüler yağdırmaktadır. O bilinç bu kesimde yoktu.
Böyle oluncada partide dernekte ÇERKEZLER ile KÜRTLER çoğunluğu oluşturmuşlardı. Birazda müslüman Ermeniler’in desteğini alabilmekteler.
Bu durumda mit’in elini güçlendirmekte idi.

Üçüncü konu gerek parti gerek dernekleri cemaatleşerek, parti yada dernek yapısını yitirmişlerdi. Alperenler’de, cami cematine dönüşmüştü. Bu nedenlede,
Başbakan Erdoğan, ayetlere dayanarak, devletin geleceği için Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesi için düğmeye bastığı ortaya çıktığında bile gereken tepki gelmemişti.
O günlerde bu BBP’nin mumuda sönmüştü.
Üsteik bunlarda bir uzmanlaşma nede yoktu. 12 yıl öncesi Çecen Cumhuriyeti’ne gidenlerden ikisi yakalanınca, devlet sırlarını vererek, BBP’li olarak devlete calıştıklarını basına açıklamışlardı.
Din örgütlenmesi BBP’nin elinde patladı. Patlatanda MİT oldu.

Tabandaki salaklar tepedeki olanları okuyamadılar. Saf, salak molllalarla dolu bir kuruluş olunca Desdici ne yapsın? O bu anda MİT ile karşı karşıya kaldı.
Gerisi gelecek…