MHP’de başveren sorunların ana kaynağı nedir?

MHP’de başveren sorunların ana kaynağı nedir?

 

Namık Kemal Zeybek, Muhsin Yazıcıoğlu, Şefkat Çetin’e deyin MHP’yi içerden vurdular!

Mit ile işbirliği yaptılar, ABD’nin Yeşil Kusak oyununa katıldılar! Onlar birer iyi müslümandılar!

Şefkat Çetin, Çerkez çetesi başıdır.
Şefkat Çetin, Çerkez çetesi başıdır.

MHP, son yıllarda yalnızca iç sorunlarla sıkıntı yaşamaktadır. Çünkü, içerisi yıllardır savunmasızdı. Neden?

Çünkü, Türkeş’in günününden derneklerin üst kesimleri Çerkezler’e bırakılmıştı. Arada MHP içinde yada Ülkü Ocakları’nda tepede Kürt yada Ermeni başkanlarda göreve getirilsede, başı Çerkezler çekiyorlardı. Ankara’da yıllar boyunca derneklerden sorumlu olan kişi, bu güne deyin kimdi?

Şefkat Çetin

Bu gün Devlet Bey’e saldıran başkanları, milletvekillerini bulundukları koltuklarda kim tuttu? Şefkat Çetin

Anadolu’dan kalkıp Ankara’ya gelerek, Şefkat Çetin’e kendi illerindeki aday adayının yada il başkanının kendilerinden olmadığını, onların (Fetöcü) derneklerde kendi örgütlenmelerini yaptıklarını söyleyen kişilere “Siz geri gidin işinize bakın, biz bunları iyi tanıyoruz” diyen kimdi?

Şefkat Çetin

Gerek MHP, gerekse Ülkü Ocakları, MİT’in at oynattığı yerler olana deyin, gelişmelere göz yuman kim? Şefkat Çetin

Şefkat Çetin, bunların çoğuyla kan bağı olunca, onları kendisinin yönettigini, yönetebilecegini sanıyordu. O yanıldığını toplu başkaldırılar başlayınca anlamıştı. Ancak iş işten geçmişti.

 

O bir Çerkez idi. Ancak o günlerde biz onun sağlam bir Türk olduğunu sanırdık. Çünkü azıcık bir soruştursan sana “hain” derlerdi.

Bakın 1969’dan başlamak üzere Türkler’in önünü kesenler, Çerkezler olmuşlardır. Parti’nin ‘ŞERİAT” yoluna sokulmasındada onların bilinçli katkıları oldu.

Çok ilginç değil mi? O günlerden bu günlere Türkeş’e en yakın olanlar, ocak başkanı, bucak başkanı olanlar Çerkezler idi. Partide Türkeş’in çevresi Çerkezler’den oluşuyordu. Ocaklarda yine öyle idi. Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere etken olanlar, yönetimde bulunanlar Çerkezler idi.

Çerkezler, neden ABD’nin islamcı çalışmalarına sıcak baktılar? Çünkü yükselen türklüğün, Türkler’in önü ancak islam kılıcı ile alınabilirdi. Hüseyin Feyzullah (Alparlan Türkeş) döneminde Şefkat Çetin, elinden geldigince Çerkezler’i çok illere, ilçelere yerleştirdi. Öyle bir çerkezcilik yaptılar, sorma gitsin, derneklerde ÇERKEZ patlaması yaşanmıştı. Ancak bu kesim işini gizli yapınca kimse bu işi göremezdi. Kim görebilirdi? Ancak uzman kişiler.

Yalnızca dernekleşme değil, eğitim alanında, ocaklarında partininde düşüncesini oluşturmak için yine bir başka Çerkez Namık Kemal Zeybek görevde tutulmuştu.

Anadolu’nun bir küçük ilçesinde eğer bir Çerkez varsa o ocak başkanı yapılmıştır. O görevi bıraksa bile bulunduğu yerde ne olduğunu, ne bittiğini Ankarada bulunan ağa Çerkez Şefkat Çetin’e bildiriyordu.

Bu günkü sorunların kaynağı: Derneklerin uzun yıllar boyunca Çerkezler’in ellerine verilmesidir. Bu anlattığım kesim, kendilerini Çerkez olarak tanıtmayan, senden benden türkçü, islamcı geçinen kesimdir.

Biz, o günlerde böylesi bir oyunu tam göremedik. Yanlışlar oluyordu. Biz yapılan yanlışları böylesi bir gizli örgütlenen kesimin yaptığını anlayamıyorduk.

Üstelik Mustafa Ok 1969’dan beri sürekli bu konulari gençlere anlatırdı. “MHP, Çerkezler’in örgütlenebildikleri bir yer olmuştur. Onlar orduyada, bakanlıklarada sızdılar. Onların devrimciside, Milli Görüşçüsüde ÇERKEZCİLİK yapar, Türkler’in önlerini keserler. Çoğuda polislerle işbirliği eder.” Derdi.

Ülkü Ocakları içinde Çerkezler’in yönetimi ele geçirmeleri, önce MHP’yi ele geçirmekle başlamıştır. Bu durum yurt dışındada böyle oldu. Türk federasyonu adı altında kurulmuş olan Avrupa’dakı ülkücü derneklerin özellikle Hüseyin Feyzullah (Türkeş) döneminde başkanları ÇERKEZ idiler.  Öyle durumlar ortaya çıktı, artık bazı dernekler Çerkezlerin ellerinden alınamazlar. Dedesi derneği yönetmiş, soymus, sonra oğlu, sonra torunuda bunu yapmaya çalışıyor.

Arkası gelecek!

 

Bizi izlemeyi sürdürün, gerçeklerden korkmayın.

Abdullah Gül bir DÖNEKtir

Recep Tayyip Erdoğan-Fethullah Gülen tartışmasını şimdilik, Gülen Ekrem Dumanlı’ya verdi. Şimdi top Ekrem Dumanlı’nın ayağındadır. İyi vuruşlar yapabilirse Erdoğan’ın duvarında bir kaç gedik açabilir.

Şimdilik gündemlerinde Abdullah Gül var. Abdullah Gül, kendisine verdikleri koltuk ile çıkarları geriye ödeyememiş, bu nedenlede kendisi gülen’in köstebeklerince bir DÖNEK olarak gorülmektedir.

Ekrem Dumanlı’yı dinleyince, Dumanlı’nın Abdullah Gül’ü uyardığıni anlıyoruz, ya savunmaya geç, bizim arkamızda yer al yada seni yakacağız diyor.

Artık burası bir gerçek: ABD+AB’nin koruması ile Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkacaktık siz yoldan döndünüz diyor Erdogan’a. Abdullah Gül’e sessiz kaldın diyor.

Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’nin bu günkü durumu

Recep Tayyip Erdoğan ile AKP’nin bu günkü durumu

Öncelikle bir iki sıra sözle durumu özetleyelim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu günlerde çok korku içinde görünmektedir. MİT, açık açık toplumu yönlendirerek, bu korku dağını aşmaya çalışmaktadır.

Çok ilginç kokuşmuş Osmanli düzenini geri getirerek, Erdogan’ın sultanlığını koruyabileceklerini sanmaktadırlar. Bu Sultanlıktan çıkar elde eden kişiler, yazarlar, çizerlerde MİT’e dayanak olarak toplumu korku ile Erdogan’ı desteklemeye çağırmaktadırlar.

 

Devlet iyi yönetilememektedir. Devletin üst yerlerinde görev yapan Fetöcülere ses çıkarılamamaktadır. Ayrıca ABD ile Avrupa’nın arkasında durduğu, önemli kişilerede dokunulamamaktadır. Kimdir onlar? Abdullah Gül, Ahmet Davitoglu, Bülent Arınç, yada onların ayarında olanlar.

Sayın Erdoğan sözde halktan ordu kurmaya yeltenmektedir. Erdoğan’ın danışmanları uçamayan, ancak uçuranlardan olduklarını seziyorum. Nakşibendilere yakınlar. İşi şeyhlere şıhlara bırakmışlar.

Bu son anlattıklarım en korkunç gelişmedir. Halk ordusu Kaddafi’de vardı, Saddam’da vardı ne oldu diye kendi kendilerine sormuyorlar.

Türkiye, Türkiye oldu olalı bir yönetici böylesine devletin akçaları ile içi boş tanıtım, yönlendirme yapmamıştı.

Yazar geçinen bir kaç kişinin yalan yanlış konuşmaları devlet eliyle sık sık yayınlanmaktadır. Sonsuz yalan, sonsuz uçuk konuşmalarla bir devlet korunabilir mi?

Bu arada Sayın Devlet Bahçeli, FETO karşıtı diyerek yada öyle sanarak bu gidişi ne için onaylamaktadır? Bunu anlayamıyorum. Erdogan ne yapmak isterse, FETÖ ye karşı önlem adı altında yapmaktadır. Yapılan bunca yanlışlar, bunca dayanaksız CUMHURIYET karşıtlığı Sayın Bahçeli’yi üzmüyor mu?

Yada Bahçeliye yakın olanlar, bu gidişi görmüyorlar mı?

Basın yayına bakınca Erdoğan’ın bindirme akça ile tutulmuş yandaşlarının Erdoğan’ı çok aşırı kutlu kişi gördüklerini, yada Erdoğanın kutsallaştırıldığını anlamaktayız. Artık devlet yok, Erdoğan var denmektedir. Değil cumhuriyet, aşağılanan bir devlette vardır. Topun ucu çoktan kaçmıştır.

Bunlar benim gördüklerimdir.

Bu gidişle Erdoğan’ı bekleyen bir mutsuz son vardır. Bu mutsuz sonun gelişini önlemeye Doğu Perinçek’inde, Bahçeli’ninde gücü yetmeyebilecektir.