Muhsin Yazıcıoğlu neden öldürüldü?

Yazıcıoğlu yine gündemde

TANRI Dağı’ndan indi HIRA Dağı’na çıktı. Ölümü korkunç oldu.

Sözde birileri gelip Yazıcıoğlu’na bazı gizli sevişme ile ilgili çekimler getirmişler, oda sözde böyle çekimler bizim işimiz değil demiş, sonra ise sözde bu önemli kişilerle ilgili gizli çekimler, yaramaz kişilerin ellerine geçmesin diye almış.

Sonrada kendisi bilinmeyen yada açıklanmayan nedenle öldürülmüş idi. 

Okuyucularımıza yol göstermek için tanıdığımız M. Yazıcıoğlu’nun bazı yönlerini duyuralım.

Yazıcıoğlu çok gençliginde azılı bir türkçü, eylemci, sonra CIA’nın başlattığı islamlaşma eyilimine Türkeş ile birlikte katıldı. Islam konusunda Türkeş’tende ileri gitti, Türkeş’i iyi müslüman olmamakla burulayıp (suçlayıp), MHP içindeki çoğunluğu Çerkez, Kürt kökenli olan bir kesimi yanına alarak, MHP’den ayrıldı. İslamı temel alan BBP’yi kurdu. Muhsin Yazıcıoğlu öncelikle Nakşibendi tarikatı ile işbirligine girişti, bunun yanısırada Nurcu- Fethullahçı örgüt ile ilişkilerini derinleştirdi. 

Genelde namazlı ülkücüleri yanına aldı. Bu kesim kara, kaba duruşlu kesimdi. Aralarında başı çalışan, ince işlerden anlayan, korkunç olacak olayları sezebilen birileri yoktu. Sonraları dervişliğe soyundular.

Yazıcıoğlu, Erdoğan, Gül, Özal, tarikat şeyhleri ile düşüp kalkardı. Kaldırılan taşların altından o çıkmakta idi. Mitçilerlede arası iyi idi.

Yazıcıoğlu keskin sözler söylerdi, ancak yönünü kim çok akça verir ise o yana çevirir idi. 

Bir yanda vurgunculara karşı it gibi ürerdi, öbür yandada Türkiye’yi bölmek isteyenlerle el ele idi.

Bir Yazıcıoğlu vardı, Özal’dan, Gül’den, Erdogan’dan buyruk alır idi, ara sırada onlara çatardı. O sürekli döner basamaklardan çıkardı.

Yıllarca kendisini islamcı azınlıklara kullandırdı, sonrada bedelini ödedi.

Bir Yazıcıoğlu vardı elindeki derneklerde Fethullahçılar’ın, Nakşibendiler’in yayınları dolaşırdı.

Bir Yazıcıoğlu vardı, islamı iyi bilmezdi, islamcılık ederdi.

Sonuç, çekirge gibi daldan dala sıçrar iken, çok ucuzca, bok yoluna götürdüler.

Nerede kaldı, onun, onların ileriyi görmeleri? Ne oldu o şeyhler, neden arkasını aramadılar?

Muhsin Yazıcıoğlu, Çerkez idi, Türklerden çok Çerkezleri, Ermenileri, Kürtleri yoldaş edinirdi. Onun içinde gidişide karma karışık oldu. İyi uykular. 

Bakın aşağıdakı bilgilendirmeye: Muhsin Erdoğan’ı karından (rusvet) ten kurtarmış. İyi bok yemiş. Muhsin dik durmadı kaypak oruspu gibi gizlice satılmışlarla ilişkiler kurdu. Puuu onun dönekligine… Erdogan’ı kurtarmış…

“5 MİLYON DOLARI BİRİNE VERMEK İÇİN GİTTİ”

Kitapta, Topaktaş’ın ağzından aktarılan bölüm aynen şöyle:

“Erdoğan’ın İBB’yle ilgili bir mahkemesi var, dosyası Yargıtay’a gelmiş. Muhsin Başkan’la oturuyoruz, bir telefon geldi. Muhsin Başkan hemen Tayyip Bey’i aradı, ‘Randevulaştığın yere gitme!’ diye uyardı. Başkan’a ‘Bu ne, ne oluyor?’ diye sordum. 5 milyon doları birine vermek için gitse orada suçüstü yapacaklarmış. Hatta Başkan’a ‘Ne diyorsun?’ dedim. ‘Bize böyle bir bilgi geldi. Bize yakışmaz, bildirmek gerekir’ dedi. Bildirdi, ‘randevuya gitme’ dedi. Böylece o olaydan kurtardı.” 

Devlet Bey’e açık mektup

7 Şubat 2021, Emin Çölaşan

“Sayın Devlet Bahçeli, size burada bazen açık mektuplar yazdığım için bana kızdığınızı biliyorum. 

Ondan sonra başta Semih Bey olmak üzere yardımcılarınız hemen devreye girip ağır bir biçimde saldırmaya başlar, onu da biliyorum. 

Neyse ki o mektuplarım nedeniyle bugüne kadar fiziki saldırıya uğramadım. 

Selçuk Özdağ ve gazeteci arkadaşımız Orhan Uğuroğlu’nun evlerinin önünde nasıl dayak yediklerini bilmeyen mi var!

Neyse, değerli zamanınızı daha fazla almamak için konuya doğrudan gireyim.

★★★

Devlet Bey, kıdemli bir siyasetçi olarak görev yapıyorsunuz. 

Siyaset alanında bugüne kadar bazı doğrularınız olduğu gibi çok büyük hatalarınız da oldu. 

Büyük çelişkilere düştünüz. 

Zamanımızda teknoloji artık gelişti. 

İnsanların ve özellikle sizin gibi siyasetçilerin öksürdüğü, hapşırdığı dahil her şeyleri arşivlerde duruyor. 

Bunların kaybolması ve unutulması mümkün değil. 

★★★

Yakın geçmişte yaptığınız çeşitli parti mitinglerinde ve düzenlediğiniz toplantılarda gerek AKP’ye ve gerekse Recep Tayyip Erdoğan’a sözlü olarak nasıl saldırdığınızı, onları nasıl eleştirip suçladığınızı hepimiz biliyoruz.

Çok ağır sözler kullanırdınız. 

Onların küçücük bir bölümü bile biz yazıp söyleseydik başımıza çok büyük işler açılırdı.

Önce gözaltına alınır, sonra tutuklanırdık. 

★★★

Sonra ne oldu bilinmiyor!..

Yani nasıl bu kadar değiştiğinizi, nasıl 180 derece çark ettiğinizi anlamak mümkün değil. 

O kadar ki, bir mitinginizde Recep Bey’e hitap ederken aniden sertleşip kürsüden ip atmıştınız…

Bunun anlamı belliydi.

Her kafadan bir ses çıktı ama siz açıklamadınız!

İktidarı hırsızlıkla, yolsuzlukla, memleketi peşkeş çekmekle suçluyordunuz. Yoksaaradan geçen bu kısa süre içerisinde yolsuzluklar ve peşkeşler bitti de Türk Milleti’nin haberi mi olmadı Devlet Bey?

Acaba bu süreçte siz mi yanıldınız, birileri sizi yanıltıyor muydu, yoksa bizler mi cahil kaldık!

★★★

Şimdi iktidarın küçük ortağı olarak görev yapıyorsunuz…

Aslında küçük ortak demek doğru değil. 

Büyük destekçisi oldunuz!

Recep Bey’den bile daha hızlısınız!

Memleketin nerelere doğru sürüklendiğini siz herhalde bizden çok daha iyi görüyorsunuz. 

Ahali perişan, millet eziliyor. Derdini anlatacak bir makam, bir merci yok. 

Ekonomi tıkandı, işsiz sayısı milyonları aştı, herkes borçlu. 

Yargı tıkandı, iktidarın eline geçti, hukuk kalmadı. 

Fikir ve ifade özgürlüğü derseniz o hiç kalmadı. Konuşanı ve eleştireni götürüyorlar.

Hangisini yazayım, yazmaya kalksam yirmi mektuba sığmaz. 

★★★

Ama siz bu arada AKP iktidarı ile aranızı düzelttiniz, küçük ortağı olarak tarihte görülmemiş bir destekçisi olmayı başardınız. 

Hemen her konuda onlardan daha çabuksunuz!

Onlar leb deyince leblebi diyor, destek mesajlarınızı anında göndermeye başlıyorsunuz.

Beyefendi, bir gün olsun onları bir konuda olsun eleştirin lütfen!

Siz böyle yapmakla kime hizmet ediyorsunuz? 

★★★

İktidarın küçük ortağı, hızlı ve sert destekçisi olmak belki iyidir de bir bölümü size oy vermeyi sürdüren ülkücüler bu konuda acaba ne diyor? 

Benim bildiğim ülkücüler yurtsever insanlardır. 

Ülkemizin çıkarlarını savunurlar. 

İçlerinde varlıklı kesim, bildiğim kadarıyla çok azdır. 

Pek çoğu orta direk, hatta fakir fukara ama onurlu ailelerin evlâtlarıdır. 

Çok iyi biliyorum, Türkiye’nin soyulmasına, yolsuzlukların böylesine artmasına, yandaş kesimin bu kadar kollanmasına, hukukun ayaklar altında çiğnenmesine onlar da karşı.

Acaba sizin bu gibi tavır ve tutumlarınıza, çıkışlarınıza onlar destek vermeyi sürdürüyor mu?

Bunu çok iyi düşününüz beyefendi! 

★★★

Oysa size ve partinize hele bu siyasi ortamda düşen çok önemli bir görev var:

Gerektiğinde iktidarı eleştirebilmek.

Türk milliyetçiliği işte budur. Ülkesinin ve toplumun çıkarlarını savunmak, Türkiye’nin yerli ve yabancılara pazarlanmasına karşı çıkmak…

★★★

CHP, HDP, İYİ Parti gibi bütün partilere istediğiniz kadar bindirin, saygı duyarız…

Ama CHP dahil onların her biri bir muhalefet partisidir…

Aslında siz de öylesiniz. Öyle olmasaydı seçmeniniz seçimlerde size değil AKP’ye oy verirdi. 

Siyasetinizi CHP ve diğerlerine karşı muhalefet yapmak üzerine kurmanız, muhalefetinizi sadece muhalefet partilerine karşı sergilemeniz size acaba ne gibi yarar sağlıyor? 

★★★

Ülkemizin bir tek şahıs ve onun Saray ekibi tarafından yönetilmesi, Meclis’in bile devre dışı bırakılmış olması acaba içinize siniyor mu? 

Lütfen beyefendi, her konuda kraldan fazla kralcı olmaktan biraz olsun vazgeçin de gerektiğinde AKP iktidarını da eleştirmeyi bilin. (Dikkat ediniz, muhalefet yapın demiyorum!)

Korkmayın, kaybedecek bir şeyiniz olduğunu sanmıyorum.

Çok sayıda AKP’li yetkili bile özel sohbetlerde “Devlet Bey bizim başımıza konmuş bir devlet kuşudur. Aman onu incitmeyelim zira o bizim stepnemizdir. Siyaset tarihine böylesi bir daha gelmez” diyor.

Onlar da sizi takdir ediyor, ne mutlu!  

Kolay gelsin, yolunuz açık olsun!

Size daha nice başarılar diler, saygılarımı sunarım beyefendi.

Sıradan vatandaş Emin.”

Devlet Fettahoglu (Bahçeli) nereye?

Devlet Fettahoglu (Bahçeli) nereye?

Devlet Fettahoğlu (Bahceli) size ne anlatmakta!
Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) size ne anlatmakta!

Bu mu? Senin bilge dedigin kişi?

Öncelikle Gök Tanrıya, bu güne değin bizleri Bahçeli’nin dönek uşaklarınca sırtımızdan bıçaklamalarını önlediği için baş eğmekteyiz.

Gerçekten, Devlet Fettahoğu (Bahçeli) uzun yıllardır, bir kapalı kutu iken, şimdi deliğinden çıkıp, bu günlerde açık açık oynanan oyunlara yöneticilik etmeye başladı. Bunu bir yere yazınız.

Biz bu ülkücülüğü bilmekte isek, ülkücü gençler tepeden buyruk almadan sıçmaya gidemezler, bu ülkücülerin bir gerçegidir. Gelecekçi Selçuk Özdağ, TV çalışanı Afşın Hatipoğlu ile Orhan Uğurlu (degilim dedi) ülkücü kökenlidirler, bunlar geçtiğimiz günlerde, deyişik yerlerde saldırıya uğradılar. Saldırıya uğrayanlar Ülkücü kökenli, ancak MHP’den kopmuş kişiler olmaları nedeni ile oklar, Milliyetçi Hareket Partisi ve onun gençlik yapılanması olan Ülkü Ocakları’na çevrildi. Bu arada Ülkü Ocakları artık MHP’nin çok yöneticilerin İyi’ye gitmeleri nedeni ile MHP, MHP’deki doğan yönetici boşluğunu doldurmak için Ülkü Ocaklarını doğrudan MHP’ye baglamış durumdadır.

Bu nedenlede yapılan saldırılardan Devlet Fettahoglu (Bahçeli) doğrudan sorumludur.

Neden?

Eğer biz bu ocaklara çocuk yaşlarda katılmış isek, MHP’ninde, MHP başkanınında ülkücüler üzerindeki etkilerini görmüş, bilmiş, tanımış isek, pek çok kişi öldürme olaylarını gözlerimizle görmüş, bazı sanık arkadaşlarımızın ağzından dinlemiş, onların MHP içinde kimlerden buyruk aldıklarını bilen kişiler olarak, sonuçta başta devlet Bahçeli, Semih Yalçın, şimdiki ocak baskanı Ahmet Yıldırım doğrudan sorumlulardır.

Semih Yalçın içkici, oğluda uyuşturucu çekerdi.
Semih Yalçın içkici, oğluda uyuşturucu çekerdi.

BİZ GENEL DURUMU AÇIKLAYALIM:

MHP’nin iç yüzünü bilmeyenler, MHP ile Ülkü Ocakları yeniden eylemlere başladılar demektedirler, bunlar bilgisiz kişilerdir. MHP bu güne deyin, kendi içlerinde kendi arkadaşlarını ezmekteler (işkence) Ahmet Yıldırım Istanbul il başkanı iken, bir ülkücün götüne şişe sokulmuştu. Bu olayın incelikleri mitçilerin ellerinde var.  Türkiye’nin çok il, ilçelerinde bu olaylar sürekli olmaktadır. 

Öyleyse neden bu olaylar bu gün ocakların dışına taştı?

Çünkü bu günlerde MHP var olmakla, yok olmak arasındadır, gerekirse eylemlerde yapılır düzenine girdi. Üstelik bu günkü iç işleri bakanı ile gizli fetocü emniyet yöneticileri, jandarma içindende bir kesim bunları koruyunca, eylem yapmak bir sorun değildir.

Burada sözü uzatmak istememekteyim, ancak bir örnek vereyimde durumu anlayın, geçen yıl, tamda kısıtlamalar olmuş iken, bir ülkücü ilçe başkanının oğlu, Antalya’da bir ev kapatır, içeriye içkileri, uyuşturuyu getirir, bunun yanısıra kadınlarda getirilir. Ver yansın eylence yapılır, iş uzayınca komşular polis çağırırlar, polisler gelip baksa çırılçıblak, genç kızlar, oğlanlar kimi sevişiyor, kimiside içki içiyorlar, gelen polisler tutanak tutarlar, bu eylenceyi düzenleyen gencide karakola alırlar, sonra… Genç karakolda polislere benim babam bir ilçede MHP başkanı, amcam MHP milletvekili adayı idi der. Polis de kendisinin tutanak tutması gerektigini bildirir. Sonuçta bu durumu duyan amcası Semih Yalçın’ı arar, oda Süleymen Soylu’yu arar, birde bir baska eski AP Milletvekili Süleymen Soylu’yu arar, ondan sonrada karakola telefon gelir, o genci bırakın o bizden denir, yine o anda tutanağı tutan poliste açıga alınır. (YER : ANTALYA, sanık : Oğuzhan Sönmez)

Bu durumda MHP’liler kudurmaz mı ?

Bir başka Olay, bir emniyet müdürü bir bankacı bayanı kapatır. Sonuç araştırma yapılmaz, soruşturma yok. Ne napalm, burayı kapatmasınlar diye bunları yazmayalım mı?

Azgın ülkücülük denen budur.

Gerisi gelecek…

SALUR BEY, Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı

Bahçeli SELÇUK ÖZDAĞ’dan öç Aldı

Saldırıya uğrayan Özdağ, Bahçeli ile ilgili açıklamasına dikkat çekti.

Hatipoğlu, Uğuroğlu, Özdağ… 24 saat içinde organize saldırılar. şimdi sıra kimde?

Saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, yaptığı açıklamada Bahçeli hakkında söylediği ifadelere işaret ederek, “Bu tweetlerin bedeli ödenmiştir” dedi. 

“Semih Yalçın, Selçuk Özdağ ve Orhan Uğurluoğlu’na yönelik saldırıların organize olup olmadığını soran Nagehan Alçı’ya, “Bu hareketin delisi çoktur Nagehan Hanım. Talimat falan dinlemezler… “

“BU HAREKETİN DELİSİ ÇOKTUR”

Saldırganlar sürekli olarak:  “Bahçeli hakkında yazıyorsan hesap vereceksin… Ülkücüler hesap sorar… Geber, geberteceğiz” Birde sürekli arkadan saldırmaktadırlar.

“Öldürmek” kastı ile saldıran 3 kişi, “Bahçeli hakkında yazıyorsan hesap vereceksin… Ülkücüler hesap sorar… Geber, geberteceğiz” diye sloganlar atarak arkamdan saldırdılar. 

Bu sözlerin anlamı “bizi eleştirirse, ona saldırı olur.” demektir. Buda öküz SEMİH YALÇIN’ın sözüdür. Türkiye’de yargı bitti, yargıç yok artık. Kimse kendisini güvende görmemektedir. Yazık bu ülkücüler sürekli kullanıldılar. Şimdi Bahçeli’de yoksul ülkücüleri ona, buna saldırtmanın tadına vardı. Artık ülkücülük ayağa düştü. Sözün bittiği yerdeyiz.

Kurultay: 15 Ocak 2021 Cuma, 19:28

Saldırıya uğrayan Özdağ, Bahçeli hakkındaki açıklamasına dikkat çekti

Abone Ol 

Kimliği belirsiz gruplarca evinin önünde saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, eski açıklamalarına dikkat çekti. Özdağ, “Bu tweetlerin bedeli ödenmiştir. Milletimiz fikir ve savaş cephesinde  her daim bedel ödemiştir. Siyaset, hakaret ve tehdit dilinin hakim olduğu bir bataklığa dönüşünce, bataklık sineklerinin ortalığa saçılması kaçınılmazdır. Sözümüzden ve millet yolundan dönene yuh olsun” dedi.

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

Özdağ’ın dikkat çektiği o tweetlerde şu ifadeler yer aldı:

00:00/05:0210 Darbe’yi açıkça konuşmak-III

“Bahçeli, taşıdığı tumturaklı sıfatların ağırlığı ve temsil ettiği mümtaz tabanı sayesinde ne söylediği ilgi çekenlerden biridir. Kendisine karşı muhataplık bu vech ile olup, sözlerinin ne mana içerdiğinin zaman ve mekana göre değişmesi ise de ayrı bir muammadır.

Zat-ı alileri, “2013 yılı Haziran ayında tırmanan Gezi Parkı şiddeti, 2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren yeşeren hendek terörü, 15 Temmuz 2016’da vuku bulan FETÖ işgal denemesi ülkemizin mahvı için kurgulanan iç ve dış düşman saldırılarıdır” diyerek tarihi gerçeklere bir atıf yapmış.  Merakımızı mucip kılan ise mesela, 17-25 Aralık olayları hakkında niçin tek bir söz dahi sarf etmediğidir. Zira o günlerde çalışma odasındaki saati  “17-25”e sabitleyip o haftayı yolsuzluk haftası bile ilan etmişti.

Hatta hesap sormaya yeminler etmiş, bugün hain ilan ettiği Can Dündar ile aynı saatin önünde röportaj bile yapmıştı. Uygun gördüklerini! Terör destekçisi ilan ederken, dün ağza alınmayacak sözlerle itham edip suçladığı AK Parti ve Genel Başkanı’nın koltuğuna sığınınca söylenenler unutuluyor mu? Mesela bundan dolayı mı ki daha düne kadar FETÖ’cü ve gayri milli itham ettikleri İYİ Parti’ye eve dönün çağrısı yapmaktadırlar. Sayın Bahçeli o gün söylediklerini mi unuttu yoksa? Ya da dün söyledikleriniz mi doğru değildi bugün söyledikleriniz mi?

Bugün “..2014 yılında gerçekleşen 6-8 Ekim olayları, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren yeşeren hendek terörü..” diye sıraladığı olaylar esnasında Sayın Davutoğlu hükümet kurma teklifi götürdüğünde Sayın Davutoğlu’na, “HDP ile kurun, CHP ile kurun” diyerek güya olağanüstü bir devlet adamı profili çizmişti Zat-ı Alileri! Bugün de HDP kapatılsın diyerek ne yapmak nereye varmak istemektedir! Madem HDP’nin biran önce kapatılmasını istiyorsunuz, Siyasi Partiler Kanunu’nuna göre bu başvuruyu tek başınıza yapmanızda bir beis yok. Elinizi tutan mı var?

Yoksa dert mi başka? Ya da HDP’nin kapatılmasını istemek, gerçekten kapatılmış olmasından daha mı çok siyasi getiri sağlıyor? Memleket meselesi olduğunda mangalda kül bırakmayan sayın Bahçeli esasen taşın altına elini koymaktan ziyade taşın altına elini koyan insanların gölgesinde, sorumluluk almadan yetkili olmaya çalışan, güç devşiren bir siyasetçidir. Tıpkı başbakan yardımcısı olduğu dönemde Öcalan’ı kurtarmak için idam cezasını kaldıran yasal düzenlemeye sessiz kalarak zımmi destek verdiği gibi.

Akabinde 57. Hükümet ortaklığında Öcalan ile İmralı da devam eden müzakerelerde sessiz kaldığı gibi. 

“FETÖ neyse Selahattin Demirtaş da odur” diyen Sayın Bahçeli, seçimler de Abdullah-Osman Öcalan kardeşlerden destek istenmesini meşru mu görmektedir? Mesela Abdullah- Osman Öcalan kardeşler size göre kimdir sayın Bahçeli? 

Çin zulmü altında soykırıma uğrayan Uygur Türkleri için çıkıp yeri göğü inleten o gür sesi ile bu kardeşlerimizin yanında durduğuna, sahip çıktığına da bir türlü şahit olamadık.

Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden bir siyasetçi, Uygur Türkleri’ne uygulanan zulüm ve soykırım karşısında, Rus sevdalısı Çin aşığı Aydınlıkçı Perinçekgillerden azade nasıl bir siyasi argümanının olduğunu bu millete izah etmek zorundadır.

ABD’deki Kongre işgali ile Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan olayların aynı döneme denk gelmesinin dikkat çekici olduğunu ve tek kaynaktan beslendiğini iddia eden sayın Bahçeli’ye bahse konu ilgili şahsı o tarihte rektör atayanın “iri ortağı” olduğunu hatırlatırım.

Son olarak Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ABD deki kongre baskınından ilham aldıklarını söyleyen Sn. Bahçeli’ye,bu baskını ve Trump’ı destekleyenlerin kahir ekseriyetle AKP yöneticileri ile yandaşlarının olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Sahi 17-25 Aralık Sizce nedir?”

MİT’İN MHP’YE KURDUĞU TUZAĞIN OYUNCULARINI AÇIKLAYACAĞIZ.

E

MİT’İN MHP’YE KURDUĞU TUZAĞIN OYUNCULARINI AÇIKLAYACAĞIZ.

Yazı elimize ulaştı ancak yazı kurulumuz, incelemesini bitiremedi. Çok kısa bir süre içinde buradan okuyabileceksiniz. Sözde yazar geçinen MİT’çilerin bir kısmını buradan tanıyacaksınız. Selam ve dua ile
Bizi izleyin…

Söz söylemeye yetkim var, biz kurşun yedik bu ülkü için, bazılarıda akçalarını yediler bu ülkünün.
Uzatmayalım.
Ülkücülere ne olduda birden bire Sayın Devlet Bahçeli’ye karşı, içerdende dışarıdanda aşırı saldırı başlatıldı?
Körlerde sağırlarda artık anlayabiliyor, bu işte bir bit yeniği var. Devlet Bahçeli neden şimdi alaşağı edilmeliydi? Yerine kimler gelmeliydi, kimler getirilmeliydi? Devlet Bahçeli ile MHP’ye karşı oynanan oyunda kendilerini MHP’li ülkücü gösteren yasa dışı kişiler, şimdi neden açıkça AKP’li oluverdiler? Onun devrilmesini kimler istedi? Şimdi kimler istiyorlar?
Oyun yeni bir oyunda değil. Şimdi eskiden oynanmakta olan oyunun, çok ortaklısını ortaya koydular. Önceleri bir kaç kere içerden denendi, olmadı. Sonra dış güçler açıkça alana girerek, Bahçeliyi alaşağı etmeyi denediler.

Şimdilik yine başarılı olamadılar.
Sıkı durun bu dediklerime bir kulak verin!
Şimdi olanlar, olayların görünen yüzüdür. Görünmeyen yüzü, çok çirkindir. Bu gün bu oyunu oynayanların arkalarında duran karanlık güç, bu günlere deyin Devlet Bahçeli’yi öldürmek, yerinede AKP ye uyumlu birini getirmek istiyordu. Oda olmadı. Birinciden, Devlet Bahçeli’nin yaşam biçimi buna uygun değildi.
İkinciden ortalıkta çok görünmeyen ancak Devlet Bey’i destekleyen, birikimli bazı kişilerin de Devlet Bey’e karşı oyun oynayanlara karşı derin bir uğraş vermekte oluşları, bu kesimi engellemiş oldu. Devlet Bahçeli’ye tuzak kurulması, düşüncesi 2006 yılında ortaya konulup, işi bitirmesi için bir kişi ayarlansada, başarı elde edemediler. Sevişme kasetleri ile Bahçeli’yi bitirme işine yönelindi, buda sonuç vermemişti.

Olayın kökenlerine inelim. AKP’nin ilk dört yılından sonra, devleti elinde bulunduran güçler, devletin yapısını değiştirmek istedi. Buna görede bütün kurum ile kuruluşlara çeki düzen vermek gerektiğini düşündüler. Bu bağlamda MHP’de CHP’de degişmeli idi. Erdogan’ da Nazarbayev gibi Aliyev gibi yada Arap şeyhleri gibi ölene deyin görevde kalmak istiyordu. Üstelik emekli olunca yaptığı yolsuzluklarla yargı önüne çıkmak istemiyordu.

Bunun içinde son sekiz on yıldır, bu alanda çok ilerleme elde edildi. Çok eski Ülkü Ocağı Başkanları, bir bir bu tuzaklara düşürüldüler. Onlara ne isterse verildi. Bazıları açıkça AKP yakasına geçti. Bazılarıda ülkücülerin arasında kalarak, içerde bozunculuk yapmayı sürdürdüler.

İçeride öyle büyük delikler açtılar, MHP, bir ağrıyan kişiye benzetildi. Onlarca il, ilçe, belde ocaklarına sızmalar oldu. Artık Devlet Bahçeli’yi istemiyoruz türküleri, oralardan başlatıldı. Bir sürü ülkücü derneklerde ilçe kuruluşlarında bilinçli olarak, Devlet Bahçeli’nin fotografları ya kaldırıldı, yada gerilere itildi.
MİT, son seçimlerin sonucunun açıklandığı dönemin uygun an olduğunu düşünerek, düğmeye bastı.
MHP’de Sayın Bahçeli’nin yanında bulunan kişiler görevleri ne olursa olsun gelişmeleri önceden sezemediler. Devlet eliyle, MHP’ye bir püskürtme yapıldı.
Bakınız, olay öyle karışık, öyle dolambaçlı geliştirilmekterdir, bir ülkücünün başının dönmesi de doğal duruma getirildi. Devlet bir algı saldırısı yaparak bir partiyi allak bullak etmeyi denemiştir.

Olay MHP-AKP arasında geçmiyor. Olay MHP içinde odaklanmış İŞİD’e yakın duranlarla MHP arasında geçmiyor, MHP Genel Başkanı Bahçeli ile ona karşı olanlar arasındada geçmiyor. Olay şimdi açıkça devlet gücünü elinde bulunduran MİT (Erdogan) ile Türkiye’ye, Türkçe’ye, anayasanın ilk dört kuralına arka çıkmakta olan ülkücüler arasında olmaktadır.
Bakın ülküdaşlar, biz bunları duyumlar üzerine yazmıyoruz. Yaşanılanları, yaşadıklarımızı yazıyoruz.
Bu gün tıpış-tıpış R.T. Erdoğan’ın arkasından koşup giden ülkücülerden önce bu öneriler bizlerede yapılmıştı.
Ülkücülerin küme-küme AKP’ye katılmaları yeni olmamıştır. Düşünün, Hasan Yeşildag, eski Kadıköy Bölge Başkanı’dır. Rize’lidir.
O, R.T. Erdogan ile yakın ilişkisini R.T. Erdogan, Istanbul’a başkan iken sağlamca kurmuş idi. İçerdede birlikte yatıp, ortak çalışmak üzere Kuran’a ant içmişlerdi.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Özallar’ın (Nakşibendilerin verdikleri akçalar la kurduğu BBP dönemi 1992-2009) kendi partisini kurdu, kime çalıştı? Düzene! Kaptığı 3-5 oyla MHP’nin önünü kapattı.
Çok ilginçtir. Sonrakı yıllardada MHP’nin önünü din–iman diye tıkayanlarda Muhsin’in geriye bıraktıklarıdır.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun yerine koyduklarından, Lütfü Şehsuaroğlu, Hasan Çağlayan ve Yaşar Yıldırım’da Ülkücülükle derinden sorunu olanlardandır. Yaşar Yıldırım’ın yıllardır MHP’de bulunması onun bölücü olmadığını göstermez.

Ali Batman, Musa Serdar Çelebi, Ramiz Ongun, Yılma Durak, ALAADDİN ALDEMİR, Lütfü Şehsuaroğlu, Suat Başaran, AKP’in gelecegi için MHP’yi bölmede ant içenlerdendirler.
Bunlar MİT’e uyum sağlayabilmiş olanlardır.

Bu arada en sessiz, en derin geçişi yapanda Eski Ülkü Ocakları Başkanları’ndan ALAADDİN ALDEMİR olmuştur. Ülkü Ocağı’nda iken MİT’e bilgiler aktardığı için AKP onu iyi bir göreve getirdi. Harun Öztürk dönemi cemaaatın sessizce ocaklarda derinden örgütlendiği dönem olmuştur.

Ülkü Ocakları, çok eski yıllardan başlamak üzere MİT'in etkisi altına alınmıştı. Bu durumu MİT'e çalışan ülkücüler kendileride açıkça söylediler. Alper Aksoy ile yanında gezenler, bu konuda uzun uzadıya anlattılar.
Ülkü Ocakları, çok eski yıllardan başlamak üzere MİT’in etkisi altına alınmıştı. Bu durumu MİT’e çalışan ülkücüler kendileride açıkça söylediler. Alper Aksoy ile yanında gezenler, bu konuyu uzun uzadıya anlattılar.

Bu gelişmeler sizi şaşırtmasın. Devlet MHP’yi içerden oyuyordu. O günlerdede cemaat devlet ile iç içe idi.

Bakınız son seçim sonrası kazan kaldıran eski seçilmişler, Meral Akşener, Sinan Ogan Koray Aydın la bunların arkasında düşenler, MHP’nin seçimlerde az oy aldığını öne sürüyorlar.
Ancak MHP’deki AKP’ye kayışlarda, içerde kazan kaldırmalarda en son seçimden önce başlamıştı. Buna ne demeli?
Üstelik MHP yüksek oy almıştı.
Son seçimden az önce Ramiz Ongun, kendi partisini basın yayın önünde yerden yere vurup AKP’yi övüyordu. Buna ne demeli?

Bu gün de utanmadan MHP içindende dışındanda Devet Bahçeli’ye karşı bayrak açanlar, MİT’in yakından yada uzaktan yönlendirdiği acınacak köstebekleştirilen kardaşlarımızdır. MİT bugün ülkücüyü, ülkücüye kırdırma oyunu için aramızdan bu arkadaşlarımızı eline geçirmiş durumdadır.
AKP’nin elinde bulunan basın yayın günde 24 saat “MHP ile CHP’nin genel başkanları deyişmelidir” diyorlar. Peki bizim içimizde, bizim ekmeğimizi yiyen bazıları ne diyorlar?

Bilmeyenlerin bilmesi için belirteyim. Sayın R.T.Erdogan, Abdulhamithan dönemine benzeyen biçimde kendisine bağlı bilgi toplama (istihbarat) örgütünü kurdu. Burada kendisine yakın olarak gördüğü Yeni Akit yayını çizgisindeki, eski sunni hizbullahçılardan kişileri seçti. Onlar özel (istihbarat)a devşirildiler. Bu ne demektir? Yeni Akit yazarları çizerleri, işçileri ile birlikte R.T. Erdogan’ın kurdugu MİT’e alındılar. Onun için onları topluca burada tanıtmak istedim.

Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.
Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.

Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.
Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.

Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.
Milli Görüş, devleti ele geçirince, kendi çizgisindeki Hizbullahçıları, göreve aldı.

Unutmayınız. Bu oyunlar eskisi gibi gizlenmiyorda! Son dönemdeki başlıklara bir bakın.
Yeni AkitArtık Ülkücülerin partisi AK Parti’dir’
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Kutluhan YazıcıArtık Ülkücülerin partisi AK Parti’dir” dedi. ”
Yeni Akit Selçuk Özdağ, Manisa eski Ülkü Ocağı Başkanı: “Artık Ülkücülerin partisi AK Parti’dir” dedi. ”
Bunlara eklenebilecek başka kişilerde var, ancak olayın anlaşılması için bunlar yeter diyorum.
Bu kişiler geçmişte MHP içinden MİT’in değirmenine su taşıyanlardır.
Birde basın yayın yolu ile ülkücüleri bölebilmek için MİT’in değirmenine su taşıyanlara bakalım.
Emin Pazarcı: MHP’nin iyi günlerinde MHP’nin yanında yer aldı. Şimdi MİT istedi, MHP’yi parçalamak için didiniyor. (Akşam)

Orakoğlu'na göre, eylemci ülkücüleri gözetleyen, Çerkezler le iç içe olan bir MİTçidir.
Orakoğlu’na göre, eylemci ülkücüleri gözetleyen, Çerkezler le iç içe olan bir MİTçidir.

Ergün Diler: AKP’nin basın yayında öncüsü, AKP’nin en iyi “milliyetçi”liği yaptığını öne süren Osmanlıcı, Türklükle takıntılı bir MİT’çidir. (Takvim)

Mahir Kaynak'ın anılarında sivil devrimlerde düşünce oluşturmak, devrim sonrası halkı yönlendirmede etkin yer olacak dediği kişidir.
Mahir Kaynak’ın anılarında sivil devrimlerde düşünce oluşturmak, devrim sonrası halkı yönlendirmede etkin yer olacak dediği kişidir.

Servet Avcı: Varlığını MHP’nin diğer kuruluşlar karşısında küçülmesine adamış birisidir. Bin yüzlüdür. Şeriatçıdan şeriatçı, türkçüden de türkçüdür. Türklüğe içerden çengel atan, utanmaz yapıda MİT’çidir. (Yeniçag)

Veli Küçük'e göre ÇERKEZ'dir. MIT'in yıllardır ülkücüleri etkilemek için kullandığı elemandır.
Veli Küçük’e göre ÇERKEZ’dir. MIT’in yıllardır ülkücüleri etkilemek için kullandığı elemandır.

Vedat Bilgin: MHP’de eskiden danışmanlıkta yapmıştır. Çok sinsi, çok derinden giden köstebektir. AKP’nin yükselişi için diger kuruluşların düşünce olarak çürütülmesinde görevlidir.

Orakoğlu'na göre Türkiye'nin türksüzleşmesinin işçilerinden birisidir.
Orakoğlu’na göre Türkiye’nin türksüzleşmesinin işçilerinden birisidir.

Şimdilik bunlar yeter. Çünkü amaç olayı aydınlatmaktır. Bunlara benzeyen onlarca yazar çizer, MİT’in görevlisi olarak son 8 yıldır “Aaah bu Devlet Bahçeli bir gitse, MHP tamda yönetime gelecek” diyenlerden.
Bunu geçmişte MİT’in eliyle, Deniz Baykal içinde demişlerdi. Ne oldu? Deniz Baykal düştü, CHP, başamı geldi?
MHP’deki gizli sevişme kasetleri tutsaydı, Sayın Devlet Bahçeli gitseydi, MHP başa mı gelecekti?
Birde bilerek yada bilmeyerek MİT’in değirmenine su taşıyan emekli subaylar var. Onların en çirkini, dengesizi Erdal Sarızeybek. Görevi AKP’nin ayakta kalması için, MHP’yi küçültmektir.

İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmak.
İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmaktır.

MİT, istediğini solcu istediğini sağcı istediğini iyi bir MHP’li yaparak, AKP’nin önünü açık tutmak istiyor.
Bunuda anlayabiliyoruz. Ancak soyguncu ÇERKEZ artıklarının elleri ile bir SIRP’ıda, bizim başımıza getirmek istemelerini anlayamıyoruz.

Gerisini yakında buradan okuyabilirsiniz!

İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmak.
İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmak.

İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmak.
İşi gücü MHP ile CHP’ye saldırıp AKP’yi ayakta tutmaktır.