Türkiye’de yeni gelişmeler le beklentiler.

Türkiye’de yeni gelişmeler le beklentiler.

Böyle özgür bir gözle Türkiye’deki gelişmelere bir bakınca beklenmeyen gelişmelerin olduğunu anlamaktayız.

Kısaca ip uçlarını vereyim:

  1. Yakın geçmişte Selahattin Demirtaş: DEM in AKP ilede anlaşmayı denemesini önerdi. Belkide bir buyruk verdi. 

Ona göre de DEM Istanbul’da aday çıkardı. Buna karşılık AKP lilerin DEMe saldırganlıkları azaldı. DEM’inde AKP’ye yumuşaması başladı.

  • Türkiye’de Fethullahçı yapılanmadan görevden atılmış olan savcılar geri dönebilmektedirler.

Ayrıca bazi önemli Fethullah Gülen örgüt üyeleride ortada duran belgelere bakmayarak tutuklanmadan yargılanmışlar, sonundada yine bagışlanmış durumdalar. Bunlar boşuna olmaz.

  • Avrupa Erdogan’a övgülerini artırdı.

Bütün bunlardan anlayacağımız Erdoğan yönetimindeki Türkiye bir yandan PKK öbür yanda Fethullah örgütleri ile ilişkilerini düzeltmeye başlamıştır. 

Buna tepki olarakta Nurettin Veren, konuşmaya basladı.

Yaşlı, sağlıksız bir Erdoğan, Bahçeli’nin kendilerini bile ayakta tutacak güçleri kalmadığıda ortada. Dış güçlerde bu gelişmeyi diretmektedirler. 

Bıçak kemiğe dayandı

Bıçak kemiğe dayandı

Değerli okuyucular,

Bunca sorunlarla didişen toplumun yüzüne birde Türkçe’yi iyi konuşamadığını vurmak istemezdim. Ancak, öyle bir duruma geldik, bütün toplum bilinçsiz bir Türkçe konuşmakta yaışmaya başladı.

Bütün konularda olduğu üzere dil konusundada başta Türkiye Türkleri çok bilgisiz, ancak çok bilmiş gösterisi içindedirler.

Burada iki olumsuzluk bir arada 1. konuştuğu dili bilinçli kullanmamak, 2. Türkçe’yi çok bildiğini öne sürmek.

Bu durum geri kalmış toplumlarda görülen bir ağrıdır (hastalık).

Uzatmayayım. Konunun iç yüzü bu:

Başta uzak gösterici (tv) sunucuuları, yazılı basın olmak.üzere, ileri gelenler bir konuyu iyi açıklamak sanısıyla sözlerinin arasına bir yabancı sözü koymaktadırlar.

Bu kişinin içindeki iç güdüsünü ortaya koymaktadır. Nedir o iç güdü?

  1. Arada yabancı dillerde çok kullanılan bir sözü kullanarak kendisini yabanci dil bilen bilgili birisi olarak tanıtmak.
  2. Anlatmak istediği bir olayın ana konusunu bir tanınmış yabancı

 sözle dile getirerek, kendisinin bir aydın olduğunu topluma benimsetmek isteği.

  • Konuştuğu toplumda bir ayrıcalık elde etmek kendisini bir üst tabakadan olarak tanıtmak isteği.
  • Dinleyici yada arkadaş kesimine kendisini dış basını bile izlediği izlenimini vermek için.
  • Gerçekten Türkçe konusundakı eksikliğini kapatmak için, başka dillerden sözleri bulup kullanmak.

Gelelim kimler bu konuda başı çekmektedir?

Bütün basın yayın, yöneticilerimiz, yazarlar, çizerler, sözde kıymıl (parti) başkanları yada öncüleri.

Bu arada bunuda belirteyim. Bir dönemde sözde Türkçe’yi savunanlar vardı. Oktay Sinanoglu’nun arkasında duranlar. Ne oldu? Neredeler?

Onlar esen bir yele takılmışlardı. Yel durdu. Onlarda yoklar. Neden?

Çünkü onlar kendileri Türkçe’yi köklü olarak bilmeyenlerdi. Ana dilini bilmeyen salaklar ortaya çıkarlar, onun bunun yazılarını tanıtırlar, büyük büyük konuşurlar, sonrada yok olurlar. 

Biz bunları söylemeliyiz. Görevimiz kimseyi küçük düşürmek değil ancak dilimizi korumaktır.

Bu gerçekleri gördüğümüz için bu salak, bilgisiz kişilerin Türkçe ciliğine gülüp geçmekteyiz,

Şimdi Türkçe’yi en yaman konuşanlar kimler onu ortaya koyalım: Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdogan, Meral Aksener.

Türkçe’yi en doğru konuşan, konuşur ikende yanlış yapmamaya çalışanlar kimlerdir?

Gercektende Dem lilerdir. İşci kıymılı (partisi) başka sol kesimler. 

Son günlerde dile getirilen yabancı sözler: 

Ağızlarından çıkışıyla yazdım:

Manset, menejer, irrastionel, aditor, exagere, abserbe, rafine.  

Bu sözleri kullananlar doğru biçimde bir İngilizce bilimleride yoktur. Ancak halk yutar diye kendilerinin bile tam anlamadıkları bu sözleri kullanmaktadırlar.

Halk bizi neden anlama maktadır?

Halk bizi neden anlama maktadır?

Anlamaz çünkü halk doğrularla bağlantı kuramamaktadır. Bu ne demek?

Bunun anlamı: Bir Türkiye Türkü’nün oluşumuna bakalım. 1. Deyelim kanı Türk. 2. Dili Türkçe sayılmaz. Çünkü günün erkeninden gördüğüne selamaleyküm demektedir. Yemek yerken “bismillah” çekmese bile ses çıkarmamaktadrr. Türkçe ne diyeceğinide bilmez. Yemek yeyen birisine “afiyet” olsunu patlatmaktadır. Yemekten sonra Türkçe alkış (dua) bilmez. Alkış edemez. Sonuç: Dilinde birlik yok.

3. Düşüncesi: Türk olarak düşüne bilmesi için Türk töresini iyi bilmesi gerekir. Belki üç beş kurali sayar, sonra tıkanıp kalır. 

4. Inanç (din) yok denecek ölçektedir. Türkçüyüm diye ortalıkta dolaşanlar. Türkler’in inanç uygulamaları…ı bilmezler. Onun içinde nerde sapıklar varsa onların arkalarında dururlar. Bir dönemde de Tanrı’nin oğlu, kızları oldular. Bunlarla konuşanda kendisini kilisede sanır idi. 

Türkiye’ye Sergey adında (Ak Cang) cı AKAY diye bir tınçı (KGB) gelmiş idi. Ulan salaklar onu “peygamber” sandılar. Ne oldu? Sonrası ben Şaman oldum dedi. Moskova’ya gedip Putin’in elini öptü. 

Şimdi sesi, soluğu yok. Neden aldatıldılar?

Çünkü onun oyunlarını çöze bilecek birikimleri yoktu. Sonuç düşünce temelleri olmadığından.

Kan, yürek, düşünce, dil birliği olmayınca dengeli olunamamaktadır.

Türkçüyüm diyenlerin tümüde kendileri bir bok bilen yerine koyup, dilci, şaman, tanrici oluyor, Türk düşünürü oluyor. Bırakalım kan bağıni bir yere, ancak kendisiyle bütünlük sağlayacak birikimi yoktur. Çoğunun adıda Arapça’dır. Eger Türkçü isen git önce adını değiştir demezler mi? derler.

Eksiklisiniz, yetersizsiniz. 

Yok. Neden?

Bir Türk, yada Türkçü bir müslümanla tartışsa karşısındakı kişi kuranla, Muhammed, Ali, Osman, Ömer’ le çıkmaktadır. 

Bir Hırıstiyanla tartışsa Isa, Incil ile karşısına çıkmaktadiır.

Uzatmayalım. Kendisi kimi neyi örnek gösterecek onu bilememektedir. Bir tek Atatürk var elimizde. Bir bilge Kağan’ı bir Tonyukuk’u, bir Gül Tekin’i yada onların yazdıklarını, söylediklerini örnek gösteremezler.

Böyle olunca yarışta en arkadayız, arkada sınız.

Bunun içinde iki yakamız bir araya gelmemektedir.

Durup durur iken AB Türkiye’yi şap şup yanaklarından öptü ancak neye?

Durup durur iken AB Türkiye’yi şap şup yanaklarından öptü ancak neye?

Bu kişilerin yetkilerini koruyan Avrupa nerede?

AKP / Erdoğan başa gelmeden önce ikide bir kapımızı döven Avrupa, Erdoğan’ıbaşımıza getirdikten sonra Türkiye’de anayasa bile ayaklar altına alınsa da ses çıkarmamaktadır. Bırakın yetkililerin susmuş olmalarını, gazetecileride sus pus oldular.

Orta Dogu’dan, Doğudan bize göçler sürerken, Türkiye’dende yurttaşlarımız Avrupa’ya göçmekteler. 

Yollarda kapı kapı gezerek iş aramaktalar. Kimisi evli ancak yinede kendilerini yurtdışına atmak istemektedirler.

Eskiden bu durum Afrikalılar da çok görülür idi. Şimdi bizimkiler sığınmacı durumuna düştüler. İçlerinde müslüman görünümlülerde az değil.

Pek iyide bunca kişilerin yasalarınıkoruyan Avrupa’ya ne olduda Erdoğan’ın yönetimde kalmasını istemektedir? Soru bu? 

Erdoğan’ın görüşleri tamda Avrupa’nın kına uyuşmasada Avrupa Erdoğan’ı eleştirmemekte, ona el altındanda arka çıkmaktadır. 

Özellikle son dönemde bütün telekeyde bir Erdoğan tutkusu görülmektedir. Rusya’da, ABD’de, Arap ellerinde….

Üstelik Erdoğan’a arka çikanlarda Türk karşıtı ellerdir. Bu sizlere bir ön düşünce vermemekte mi?

Avrupa’da üstelik gazeteciler bile Erdoğan’ın eleştirilmemesi konusunda uyarılmaktadır. 

Son 7 gün içindeki açıklamaları:

Çatışmalardan kaçınmak ve işbirliğini artırmak için Kıbrıs meselesini dikkate alarak Türkiye ile temasa geçmemiz gerekiyor. Türkiye ile daha fazla ilişki kurmamız, çıkarlarımızın örtüştüğü alanlarda çalışmamız ve bizi birbirimizden uzaklaştıran meselelerden kaçınmamız gerekiyor.”

Bir süre öncede asağıdakı açıklamayı yapmışidiler:

Politika: Leclerc: Türkiye’yi desteklemeye devam etmek her zamankinden daha büyük bir öneme sahip

AB’nin Akdeniz’deki faaliyetlerinin merkezine dayanışmayı koyması gerektiğini belirten BMMYK Türkiye Temsilcisi Leclerc, mültecileri sığındıkları topluma dahil etmenin, onlara yardımcı olmanın ve ev sahipliği yapan ülkelere katkı sağlamanın önemli olduğunu kaydetti. Türkiye’nin, 2014’ten bu yana yaklaşık 4 milyonla dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yaptığını hatırlatan Leclerc, “Türkiye’yi desteklemeye devam etmek her zamankinden daha büyük bir öneme sahip” dedi.

Bütün bunlar neden mi?

Çünkü Avrupa çürümüş bir Türkiye özlemi ile yaşamaktadır.

Türklüğün üzeri örtülmelidir.

Ayrıca Araplar’ın Avrupa’ya göçleri Erdogan’in eli ile önlenmelidir.

Bir kişi kendi ulusunun yagıları ile böyle içli dışlı ise o 5. Kola çalışıyor demektir. Bunun anlamı Batılının içimizdeki güvencesidir.

Türkiye’de neler oluyor?

Türkiye’de neler oluyor?

  1. Hakan Fidan, bir bas çavuş idi, şişirme belgelerle uzman olarak gösterilip, onun eli ile Türkler’e karşı sinsi bir baskı uygulandı. Dış güçler onun eli ile Türkiye’yi deliler evine çevirdiler.

Onun yaptıkları bir gösterişten öte gitmeyen işlerdir. Onun gelecekte Türklükle bir sınavı olacak.

  • Dıyarbakırlı Ramazan Hoca, birde kendisine “filesof” demiş. Bu salak kişi opu topu 30 ayet öğrenmis dönüp dolaşıp o ayetler üzerinden ona buna ayar vermekte idi. Onun öne sürdüğü görüşler tamı tamına Hizbullah örgütü ile bağdaşmakta idi. Tarikatlara karşı, Atatürkçülüğe, Türklüğe karşı idi, bir parca ekmeğe boyun eğ demekte idi. Hakan Fidan yanlılarıda onu övdüler.

Neden? Çünkü onlara ikinci bir Fethullah Gülen gerekli idi. Dıyarbakır’dan Istanbul’a getirildi, geniş halk kesimlerine açılması sağlanmakta iken, birden bire 1. Tarıkatçıları, 2. Atatürkçüleri, 3. Bir çok müslüman kesimi karşısına aldı.

İşler Mit için iyi gitmekte idi. Ancak ne oldu ise Erkan Baykut adında bir kişi, onun iş yerine gelip, onu bıcaklayarak öldürdü. O kişide karanlık. Anlatımları tutarlı değil. Üstelikte atasının iş yeri Dıyarbakırlı müslüman Ramazan’ın iş yerine çok yakınmış. Ancak Erkan Baykut “Ben onu başkası sandım.” Demiş.

Bence olayın gizzemli getmesinin nedeni ikisininde Fidancı oluşlarıdır.

Oldu. Onun yattığı yeri bilen Türkler onun yattigi yere gedip, akıtmalıdırlar.

Gaye Erkan, Türk kökenli olmayan birisi getirilip bizim bankamızın başına oturtuldu.

Yedi içti, sıçtı. Çünkü “Devletin malı deniz yemeyen domuz” idi. Yeterinden çok aylığı var iken, halka bende ev tutamayıp atamın evine taşındım diyerek, birde halk ile dalga geçti. Olan oluyor…

Eski bir Dış işleri bakanımız var idi. Oda geçmişte Avrupa Kurultayı’nda (meclis) Türkler’e karşı Ermeni önerisine oy vermiş idi. Oda sonuçta müslüman Kürt İdris’in oğlu idi.

Yeniden söyeyeyim. Bunlar azınlık kesimdendirler birisi gelir birisi geder. Bunlar el altından Türklere sürekli tuzak kurarlar.

Türkçü geçinen serserilerde bilgisayar başından topluma yol göstermek için saçma sapan yazılar yazarlar. Alçakların çoğunun gerçek adları Halit, Mahmut, Mehmet, Recep ancak örütbağ üzerinden Türkçe adlar alarak gösteriş yaparlar. Sapıklar, oturup bir tek içi dolu bitik okumazlar.

Bir iş bilmezler, ancak onun bunun eserlerinden bölümleri yayınlarlar.

Bunlarda bizim döküntuulerimiz ne deyelim.

İyi’de yüzler asık, gönüler yırtık, pırtık.

İyi’de yüzler asık, gönüler yırtık, pırtık.

Ben yinede bu İYI’nin arkasına düsmüş olan ülküdaşlara bir uyarıda bulunayım. 

Sizler bu yerel seçimlerde kazanamayacağınızı bile bile yarışacak mısınız?

Deyelim kazanamadınız, oyları bölerek AKP’ye yeni illerde yada ilçelerde kazandırdınız, sonrası ne olacak?

Bakın Sinan Oğan ne yaptıysa, bu anda Meral’da öyle yapmaktadır. Seçim sonrasında topluma dönüp ne demekçisiniz?

Deyelim, Istanbul’da kazandınız, kim kazanmış olacak? Aday olan kişi kimdir? Düsündünüz mü?

Onun yakın geçmişe deyin Kazak yurdunda Fethullah Gülen’in orgütlenmesinde yer aldığı bunca yazılıp çizilmiş olması sizi uyarmaya yetmemekte midir?

Sonra elinize ne geçecektir?

Imamoglu eleştirile bilinir. Ancak bu gün o gün değil, Türkiye bitirimektedir. Sen ben deyip didişmek kime ne kazandıracaktır?

Başınızdakı bayana dönüp söz söylememeye çalıştık, ancak, göz göre göre ikinci bir Sinan Oğan olayı yaşamaya doğru gitmekteyiz. 

Onun kıçındaki donu (kumar) masası dediği birliği  bırakıp kaçıp, sonra o (kumar) masasına dönmesi ile düşmüş idi.

Uyan mıyor musunuz? Önce topuklu dediniz, sonra topukları yok oldu. Peki nerede topukları? 

Bu bayan gösterişi seven, bütün kutlu duyguları kullanarak, Sinan Oğanca isi bitirmek istemektedir.

Onun eşide Erdoğan’ın yakın kişileri ile düşüp kalkar idi. Böylesi bir bayandan ne beklemekte siniz bir türlü anlayamamaktayım.

Yine bu bayan Fethullah Gülen’e “En milli değerimizdir.” Demedi mi?

Bu bayan Apdullah Gül, Erdoğan, Cemil Ciçekler’in iyi yoldaşıdır. 

Bildiklerimi yazsam günlerce yazarım. Ancak önümüzde bundanda önemli dönekler VAR, ONLARI YAZMALIYIZ.

Gelin etmeyin, eylemeyin, utandırıcı sonuçlardan önce bu gemiden ininiz. İyi’ye oy verenlerin çoğunlugu gerçekten aydın kişilerdir. Aydın kişilere yakışanda aldanmamaktır.

Siz şimdi Meral’in arkasında durduğunuz biçimde, bir sürü türkçü geçinenlerde Sinan Oğan’ın arkasında durmuşlar, büyük büyük konuşmuşlardı. 

O türkçü geçinen sapıklar, Sinan Oğan olayından sonra çıkıp oözürde dilemediler.

Ya siz ne edecek siniz?

Beklemekteyiz.

Türkiye’deki komunistler le şeriatçıların birleştikleri yerler

Türkiye’de pek tartışılmayan konu var, oda Türkiye’deki komunistler le şeriatçıların birleştikleri yerler, konumlar nelerdir konusudur.

Bu çok eskidende başka konular üzerinden bilinirdi. Biz Türk olduğumuzu söylemiş isek bir maksist yada şeriatçı bizim ırkçı olduğumuzu öne sürerdi. Bak şuna birisi aşırı müslüman biriside müslüman karşıtı, ancak ikiside Türk’ede türklüğede ters bakmakta idiler. 

Biz öyle ortamlarda yaşamış idik. 

Şimdiki günde birleştikleri yer neresidir derseniz, Ukrayna konusudur. Marksist kesim Rus yanlılığını gizlemeyip, Ukraynaya ver yansın etmektedirler. Türkiye’deki müslüman kesimde Rus övücülüğünde onlardan geri kalmamaktalar. Erdoğan yanlısıi gazeteler başta olmak üzere sağ görüşlüler Ruslar’a karşı agız açmamaktalar.

Bunların tümüde salak kesimi oluşturmaktadirlar.

Çünkü çoğunluğu “Rusya Ukraynayı bir çeyrek günde ezer geçer, Bekleyin göreceksınız az sonra Ukrayna ak bayrak çekecek, boşuna bir sürü Ukraynalı ölmüş olacak.” Dediler. 

O Mete Yarar var sözde gazeteci, sonra Hüseyin Bağcı sonra eski TSK’nin tınçı (istihbarat) başı Pekin Paşa da, Nagehan Alçı’da ağız birliği ederek yukarda yazdığım biçimde görüşler dildirdiler. Ne salak kişilerdi.

Ne oldu? Rusya Ukrayna’yı ala bildi mi?

Bunlara birde solcu kesimi ekleyin. Onlarda bir türlü Rusçuluğu bırakamamaktalar. Eger bunca severseniz, gedip oralarda yasayında görün. Yada oraya yerleşin, Nazim Hikmet getmişti de ne oldu.

Şimdi Nazım Hikmet’te övülmekte, o yurtsever imiş. Ulan yurtsever Rusya’ya sıgınır mı?

Onunla ilgili bu bilgiyi vereyim. 

Onu orada Ruslar iyi karşıladılar burası doğru. Çünkü onu bütün Türk bölgelerine yolllayıp, oralarda Türkler’in ne yaman kişiler olduklarını, kişilerin özgür olmadığını, çok ilkel, barbar olduklarını anlatırdı.

O günün komunist Partisi üyeleri olan yaşlılar bunlari sık sık anlatmakta idiler.

Gelelim konumuza Komunistlerle müslümanların anlaştiği ikinci bir başka konu var, oda Filistin konusudur.

Geçmiştede şimdide götü boklu müslümanlarla Komunistler gece gündüz Filistin diyerek sızlanmaktadırlar.

Ulan sız bunca Filistinci iseniz, siktirip gedin Filistin için savaşın. Gitmezler!

Filistin deyince biz neyi biliriz?

Eskiden iyi komunistler savaş yapmayı orada öğrenip gelirler idi. Muslümanda orayı yurdu olarak görür, Kutlu toprak olarak adlandırırlar. Onların Osmanlı’yı arkadan vurduğunuda bilmezler. 

Sözün kısası, müslümanlar da komunistler de Türklüğü bir öcü olarak görürler.

Erdoğan’ın yükselmesinde de solcuların, başta Ermeniler le Kürtler olmak üzere azınlıkların emeğide çoktur.

Buna çıkarci kesimide ekleyin.

Çünkü Türlkiye’nin bölünmesi solcularıda müslümanlarıda etkilememekte idi.

Ancak sol kesim, Ermeniler le Kürtler sonrada Erdoğan’ın kendilerini aldattığını gördüler. 

Erdoğan Türler’dende türklükten’de uzaktadır. Bu gizlide degil.

Bakanların tepelerde görev verdikleri içinde bir tek Türk kökenli yok. 

İşte biz Türkler böyle bir ortamda yaşamaktayız.

Sağ dön müslüman, sola dön komunist. 

Halkımız da aşırı çıkarcı olunca 

Oyunu bozmak çok güç olmaktadır.

Yaranın derini ne mi?

Yaranın derini ne mi?

Kişilerin yada en altakılar denilen az okumuş, az gelişmiş kesimin kendi yağılarını tanıyamaması yaranın derin yanıdır.

Bu kesim sürekli bir kemik atacak diye güçlünün arkasından gider. Türkiye’de bunu yasadık.

Kimisi bir kaç okka şekere, kimisi bir torba una, kimiside bir kaç torba kömüre oylarını açıkça satmakta idi. 

Birde bunun başka tabakası vardı. Onlar göze gözükmez idiler. Baylar (zengin) birde seçkinler (kimi subaylar, alıp-vericiler (iş adamı). Geçmişte AKP’nin en çok oy aldığı yerler subayların oturdukları yerlerdi. Şimdiye değinde alıp vericiler, bir sürü açık artırma işlerini Erdoğan’dan almaktadırlar.

Bu güne deyin 21 yılda sayısız kişiler geçinememekteyim deselerde sonunda yaptıkları yasa dışı işlere Erdoğan göz yumduğu için sonunda oyunu ona vermektedir.

Biz Erdoğan’ı değil, ondan önce kimliksiz kişiliksiz kalan toplumu düzeltmeliyiz. Eleştiriye oradan başlamalıyız. 

Bir kere toplum tutarlı olmalı, ona göre Erdoğan’dan tutarlılık bekleyebilsin.

Arada olan biz, yurtseverlere olmaktadır.

Bu Erdoğan’inda, Batının, Araplar’ın içimize sizmiş müslüman tınçıların başımızdan düşmemelerinin nedenlerinden biriside toplumda bizden görünenlerin (Atatürkçü / Türkçü / toplumcu/ yurtsever/ devrimci) gerçekten bizden olmayıp aramıza sızanlardır.

Onlar, yaptığımız bütün işleri içerden bozanlardır. Onlar mit-in içimize sızdırdıklarıdır. 

Bir düşünün Türkeş denilen Hüseyin Feyzullah’ı başımıza diken CIA, onun eli ile Türkiye yurtseverliğinin yönünü degiştirebildi. 

Türkes, devletin istediği ölçülerde bir örgütlenmeyi yaptı. Gerekirse azıcık türklükten yana konuşma yapanları ırkçı dedi. Bazı ülküdaşlarımız, yine ülküdaşlarımızca kaşla göz arasında oldürüldüler.

Türkeş’in öldürün dediği kişilerden bir ikisi kurtuldu. Başta MUSTAFA OK’tu.

Abdi İpeçi’nin ölümünde eli vardı. Çünkü o “Milliyet Gazetesi” nin satışına karşı çıkmıştı. İpekçi ayrıca ölmeden kısa bir süre önce  Türkeş’in yaptıklarını eleştiren bir yazı yazmış idi. Kendiside bu yazı ile sonunun geleceğini yazmış idi. Ölüm nedeni onun yahudi olması değildi. Necati Gültekin Paşa ile N. K. Zeybek’te ilgilidir.

*Türkeş sözde Türkçü idi. Öyle olsa neden bir tek Türk yurdunda dernekleşmeye gitmedi?

*Neden oradan gelipte bize el atın diyenleri sürekli atlattı?

*Neden Mustafa Ok Türkiye’yi Ermeni yada dönmeler, Kürtler yönetmektedir, biz bunları dile getirmeliyiz deyince, onun için öldürün dedi?

Elimizde canlı belgeler var. Çok ileri geden olursa canlı yayına da veririz.

Türkeş dediğin kişi general bile olamamış birisi iken ona Başbuğ demekte, dedirtmekte alçaklıktır. 

Türkeş Istihbarata işlediği için bir generalda çıkıp ulan sen neyin başbuğusun diyemedi. 

Bakın şimdi Yıl 2006 eski bir Ocak Genel başkanı ile görüşmekteyiz. Başkan neden sesiniz çıkmamakta deyince, bana baktı “Artık Rusya dağıldı, bizim görevimiz bitti.”dedi.

Bu Türkeş’ın başımıza diktiği birisinin 5 Türk eli yarım yamalak bağımsız olunca tümü bağımsiz olduğunu sanmakta idi.

Bi Yakut, bir Tuva, bir Tatar, bir Cuvaş, bir Altay’dan saymakla bitmeyen esir Türkler’den bir bilgisi yoktu. 

Onun son döneminde Ocağın başına diktiği kişilerde gedip genelevlerinde gençlere koruma görevi vermekte idi.

Bunları neden anlattım?

Biz bu işlere başlar iken Altaylar’dan Tunaya, yeniden bütün dünya, Görsün korkulu ruya diye bağırır iken, Türkeş bizleri “Ya Allah bismillah Allahuekber” diye bagırmaya yöneltti. 

Gerek ABD, gerekse AB (Avrupa) bizim islamlaştırılarak devşirildiğimiz için Türkeş’e ödeneklidir. 

Türkiye’de bir tek başı işleyen araştırmacı yok. Biriside sormamakta, Allah’ın ipine sarılın diye götünü yırtan Türkeş’ten ırkçı çıkar mı idi?

Bütün derneklerimis camiye, tekkeye dönmüş idi. Derneklerimiz Fethullah Gülen’in konuşmalarını dinlemek için Izmir’e arabalar kaldırmakta idiler.

Oturup bir kısım salak, onun bunun çocukları Türkeş’ten ırkçı yaratmakta idiler.

Bunları neden dile getirdim. Biz Türkler bu gün Türkiye’de ezilmekte isek, bunun nedenide bizim başımıza mit’e, CIA’ya çalışan birisinin getirilmesidir.

Türkiye’deki aydınların öldürülmesinde Türkeş’in emeği büyüktür. Bizlerinde, bize uyan başkalarınında kendi ocaklarımızda IRKCI olarak görülerek damgalanmamızın nedenide yine Türkeş’tir.

Bir yandan biz yurtseverler içerden vurulduk, bir yandanda bizimkiler eliyle aydınlar öldürtüldü. 

Bunuda belirteyim: Bütün bunlar, CIA nin istediği biçimde yerine getirildi. 

İste Erdoğan bütün bunların üstüne oturtuldu.

Benim bitmemiş sözüm var. Söyleyecegim.

Yayınlamanız dileği ile, Ulus / Ankara

Bir yazımda Oktay Aras’ın öldürülmesini anlatmak istemekteyim.

Ugur Mumcu’nun öldürülmesi ilede azıcık bilgi vereceğim.

Türkçü geçinenlerin çıkmazları

Türkçü geçinenlerin çıkmazları

Bakıyoruz bütün türkçü geçinenler, bilmedikleri, yada iyi anlamadıkları konuları yayına sokarak, kendilerinin bir bok yaptıklarını sanmaktadırlar. Salaklar. 

Bazılarıda yayınladıkları yazının tümünü de okumamaktadırlar.

Bunu geçelim. 

Bir tek türkçü çıkıpta bunu sormamaktadır. 

Bu Türkiye’yi yönetenlerden birisi bile “Ben Türk’üm biliyör mü?

Bir bakan, bir bakan yamağı yada bir yönetici Türk sözünü agzına almakta mı?

Bu türkçü geçinenleri bir dinleyin bakalım bir ermek (cümle) kursa içinden kaç söz Türkçe’dir?

Çünkü eline bir sözlük alıpta bakmamaktalar. Konuşur ikende karşısındakına “hocam” diye söze girmektedir.

“hoca” sözünü ortaya koyan, yayan Fethullah Gülen örgütüdür. Şimdi önüne gelen önüne gelene

“hocam” demektedir. Pek çok Türkçü’de bunu yapmaktadır. 

Türkçülük Türk dilini korumakla başlar. Dil türkçülüğün omurgasıdır.

Ulan kendinize gelin, bu çağ o çağ değil.

Bunca erler neden PKK baskınlarına uğramaktadırlar.

Deeerli Okuyucular,

Bu gün konumuz: Bunca erler neden PKK baskınlarına uğramaktadırlar.

En öncelikle bu iş bir sızma değildir. Kim nereye sızacak. Orada koruması yetersiz olan bir küme erler var. PKK baskın yaparak, erlerimizi, subaylarımızı öldürüyör.

Sızma sözü yalan. 

Geldiler, bastılar, kaçmaya giriştiler. Konu ap açık.

Uzatmadan söyleyelim. 

Erdoğan kudurmuş çasına oraya buraya sataşır iken, elin satılmışlari çatır çatır erlerimizi öldürmekteler.

Süleyman soylu PKK bitti deyeli çok olmadı. Erdoğan inlerine gireceğiz deyeli çok olmadı. Genel Kurmay Başkanı PKK yı yerle bir edeceğiz deyeli çok olmadı. Milli savunma Bakanının erlerimizin kanları yerde kalmayacak deyeli çok olmadı. 

Biz böylesi konuşmalardan bıktık.

Ulan, bu yöneticiler, halkı mal yerine koyarak, büyük büyük konuşmaktaktalar. Halkta sığır mı, sığır. 

Bu olaylar başka yerde olsa idi halk sokaklara çıkardı.

Bu 21 yıl içinde halk kimliksizleştirildi. Yangın evine sıçramadıkça ses vermemektedir.

Bir kere Erdoğan’da, Genel Kurmay baskanıda, bütün yetkililer görevlerini bırakmalıdırlar.

Ancak utanmaları olsa. 

Erdoğan geçmişte PKK ile masaya oturup, yetkilileri oturtup, bu elin yönetiminin PKK önünde eğildigini göstermiş idi. 

Şimdi PKK gel masaya demektedir.

Olayın azıcık gerçek yüzünü acıklayayım.

  1. Mit içi boş bir çuval görünümündedir.
  2. Olay yerinin yakınındakı köylerden PKK için yol gösterme, bilgilendirme söz konusudur.
  3. Erdogan’ın göçmenleri salmayarak koruduğu Avrupa PKK ya gerekli araç gereçleri vermiştir.
  4. PKK Türkiye’nin yönetilemediğini görerek, aşırı saldırıları göze almaktadır.

Durum böyle iken, kıçlarının kıllari ağarmış yalakalarda yetkililerin eksiği yok deyerek çıkıp konuşmaktalar.

Çünkü utanma duyguları bitmiş.

Şimdi gözlerimiz seçimde halk ne deyecek?

Kim kimdir?

Bu günde gündemimizde Kim kimdir? Var.

Şimdilerde bütün Türkiye’de bir sancı var. Oda ortalıkta sidik torbası “sonda” ile dolaşan, sağlığı bozuk, yasaları dinlemeyen üstelikte kendisinin Türk olmadığını açıklayan birisinin, halka bunca yaşam güçlüğü getirmesi, yakınlarına, yandaşlarına Türkiye’yi talan ettiren birisi yönetimden uzaklaşmamakta, uzaklastırılama maktadır?

TKP sinden CHP’sine değin gece gündüz bunu tartışmakta iken. Sokakta yurttaşlar çok güç durumlarda yaşadıklarını ağlayarak anlatır iken, Günde kadınlar eski eşlerince öldürülür iken, kayırmacılık, yalan dolanla karşı çıkanlar tutuklanır iken, Yer sallandığında ölen binlerce kişilerin yakınları olduk, bittik, anam gitti babam gitti diyerek ağıtlar yakarlar iken Erdoğan   (AKP) neden yine seçimlerde yenmektedir.

Bu konu gerçekten iyi araştırılmamıştır, şimdide iyi bir araştırma yapılmamaktadır.

Biz bu gün için bir iki kaç başı nedenlerini açıklayalım.

Bir kere Türk budunu “ERDOGAN”ın doğal yollarla başa gelmediğini unuttu. Erdoğan gelmedi başa getirildi. Ancak halkımızın çoğunluğu çıkarcı olduğundan Erdoğan’ın sağladığı çıkarlar karşılığında adalarda gitse, günde çerilerde öldürülse, soğan ekmek yesede kimisi soğan, kimisi un, kimiside kömür karşılığında Erdoğan’dan yana oldu. 

Erdoğan’ın yerinden inmemesinin nedeni bu değil. 

İlk, baş neden, onu oturduğu yere getiren “PENTEGON” idi. Onu bu güne deginde “PENTOGAN” el altından korumaktadır. “PENTOGAN”la birlikte Avrupa Birligi’de korumaktadır. Ayrıca Çin, Rusya kollamaktadır. 

Uyan eey Türk!

Neden? Çünkü, onlar için Türkiye’deki Türkler’in baskı altında tutulmaları gerekirdi, ayrıca Türkiye’yi azınlıklara yönettirmek gerekir idi.

Çıkın bakalım ortaya deyinki Erdoğan’ın yanındakı bu yada o kişi Türk’tür.

Erdoğan yanına uyusturucu kaçakçılarını bile aldı, eşcinselleride aldı ancak bir tek Türk’ü almadı.

Türkçü geçinen çakallar bu konuya neden girmemektedirler?

Gerçek dövüs konusu budur.

Çakal türkçüler ancak Orta Asyalı güzel kadınların curuklerını “resim” yayınlayarak, onları överek yol aldıklarını sanmaktadırlar. 

Onlarında içlerinde dolaşan MİTçiler onları böyle yanıltmaktadırlar.

Bak şimdi, bir dönemde kurana el koydurarak ant içtiren ELBİRLİĞİ vardı, onlarla ilgili soruşturmalar vardı, ne oldu?

Onlar neredeler, soruşturmalar ne oldu?

Ortada ne o türkçüler nede açılan bir soruşturma var. Onlar MİT’in elemanları idiler. Görevlerini yaptılar. 

O dönemde onlarda açıkça bu gün kaçak olan kendisi yarı ermeni eşi ise Ermeni olan Sedat Peker ile ortaklıklar yapmakta idiler. O günlerde oda MİT’in elinden su içmekte idi. 

Bir başka neden, “PENTOGAN” bir ilke ortaya koydu oda: {Sen dağa çıkamazsan biz dağı senin ayağına getiririz.}

Bunuz  derin anlamını sonra açıklarız.

Buna bağlı olarak, Erdoğan’a karşı aday olarak çıkmış olan Kılıçdaroğlu’na ulaşarak, onun yanına “PENTOGAN”cuları sızdırarak ona: “Sen Türkiye’de başkan olmak istersen, öncelikle söylemlerini değiştirmelisin, dilini Erdoğan diline çevirmelisin, müslümancılık yapanları yanına çekeceksin. Yoksa bu halk sanu oy vermez deyerek, onu saptırdılar. Çünkü onun açıkça Atatürk çizgisinde duramaması, örtülü olarak da olsa Türkiye’de bölgeciliğe, yerelden yönetime olur demesi ile bir kaç oy tutucu kesimden alsada CHP’deki Atatürkçüleri kaçırmakta idi. Ancak sonunda dili ile kuş tutsada Erdogan’ı yenemedi. Çünkü “PENTOGAN” kendisini böyle saptırmış idi. 

Bizde bunları bile bile ona oyda verdik, nedeninide açıklayacağız. 

Bakın şimdi burada gerekir ise adını bile verebilecegimiz bir MIT’çi Devlet Bahçeli’nin kendi kuruluşundan olduğunu söylemişti. Bahçeli sonunçta Ermeni kökenli bir yuttaşımızdır. Doğru işler yapsa geçmişte olduğu üzere onu yine kollar idik.

Meral Akşener’e gelince onunda sonunda kendilerine boyun eğeceğini belirtmiş idi. Bu konu konuşulur iken de orade bir başka kişide vardi. 

Kim kaldı ay ülküdaş kim kaldı?

Davutoğlu’nunda eşi Ermeni, Ali Babacan’ında kendisi Ermeni…

Gerisi gelecek, bizi oldürmezler .e

Muhammed le Ali arasında sıkışmış olan kılıç müslümanları Türkiye Türkleri, kimlik le dil sorunu yaşamaktadırlar. Türkçülerde öyle. 

Muhammed le Ali arasında sıkışmış olan kılıç müslümanları Türkiye Türkleri, kimlik le dil sorunu yaşamaktadırlar. Türkçülerde öyle. 

Başarılı olmanın en önemli bir gerekliliği, kendi eksikliğini, açıklarını bilmekten geçer. 

Türkçüler bir türlü bu gerçeği anlayamadılar.

Bu günlerde bayramlar nedeni ile ortaya koydukları, yaydıkları oradan buradan toplama yazılar onların üretici olamadıklarını ortaya koydu. Salaklar (NAR)TUGAN diye bayram uydurdular. Kafkaslar’da bu adla bir bayram var. Çerkezler’de bu bayrama Nartugan demektedirler.

Çerkez türkçüler bunu yaydılar. 

Bakıyorsun türkçüyüm diye diye bağıranlar kendilerini ne çok bilgili, görgülü olarak tanıtsalarda işin iç yüzü …öyle değilmiş.

Bu kendisini kuru sözlerle büyük, bilgili göstermek bir baş ağrısıdır (hasta). Bakıyorsun boyları, görüşnüşleri yerli yerinde ancak azıcık dinleyince, tam bir korkuluk durumunda olduklarını anlarsınız.

Üstelikte eleştirmeyede gelmemekteler. İş burada aydınlanmaktadır. Bilgili kişi karşısındakı kişinin eleştirisini bir düzelme nedeni olarak görmek durumundadırlar. Bunlarda bu yok. 

Basın yayında dolaşıp, bir iki güzel bayan curuğu bulup, yada bir bilmem ne bayramı diye bir yazı bulup, dağıtıp duruyorlar. Öylede salaklar, Türk bayramlarını bile bilmemekteler.

Bir başka acı gerçekte, Türkiye Türkleri’nin kendi dilleri, tükileri (tarih), görkemleri ile ilgili korkunç bilgi eksikleri bulunmaktadır.

Şimdilik Türkçüler, bilgi üreten olamadılar, ancak yarım yamalak doğruluğu bilinmeyen, bazan kendilerininde okumadıkları, yada anlamadıkları yazıları dolanıma koyarak kendilerini bir iş yapmış saymakla yetinmekteler. 

Sonrada halkın arkalarından gelmediklerinden yakınmaktalar.

Türkçülük; bilgisizlik, görgüsüzlük, kuru kuru içi boş söylemler kullanan, asyalı bayanların curuklarını yayanların elinde bulunmaktadır. 

Bunun nedeni nedir?

Türkçü kesimin kendilerini savunacak bilgi kaynakları çok az yada yetersizdir. 

Türkiye Türk’ü atalarının bilgi kaynaklarına ulaşamamanın sancısını çekmektedirler.

Gerek Osmanli, gerek Egemenluik (Cumhuruiyet) döneminde yalnızca islam kaynakları ortalıkta dolaşımda idi.

Türklükle, Türkler’in ınançları ile ilgili bilgiler çok kısıtlı idi. Atatürk bu konuda çok önemli girişimler yaptı. Ancak uzmanlar yeterli değildi.

Öyle olunca, Türk düşüncesi yalnız ertekler (hikayeler) olarak gündeme gelmekte idi. 

Türkler öksüzdüler. Arap’ın Hz. Muhammed’i vardı, ellerinde kuranları vardı. İslam’a tam uyum sağlayamayan kesimin elinde yine bir Arap olan Hz. Ali vardı. 

Osman, Ömer başkaları tümüde Araptılar. Bunlar yetmezmişçesine yine Arap kökenli Hoca Ahmet Yasevi Türk atası olarak tanıtıldı. Mevlana sürekli iyi örnek olarak anılırdı. 

Bir Türk iyi bir kişi örneği  vermesi gerekse ancak Araplar’ın atalarından örnekler kullanması gerekir idi.

Türk’ün ataları yokmu idi? Vardı ancak kaynaklar yoktu, yada saptırılmış, eksik, gedik bilgiler dolaşır idi. 

Bunun yanı sıra dil konusundada türkçüler bir türlü arı duru Türkçe’ye alışamadılar. 

Bu iki eksiklik türkçülüğün yayılmasını önleyen etkenler idi.

Sevindirici gelişme yok mu? 

Var. Şimdi artık Türk yazıtları okunup yorumlanmaya başlandı.

Umarız bu eksikler giderilerek. Arapçılar Muhammed dedikçe, türkçüde Bilge Kağan diyebilsinler.

NARTUGAN Bayramı

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.png

ÇAGA BAYRAM 

Bu sapık, bilgisiz, çok bilmiş bilgisiz türkçüler oldukça sırtımız yerden kalkamaz.

Son günlerde NARTUGAN bayramını uydurdular. Bir Çerkez yurttaş, Kafkasya da bir yerden, Çerkez elinden alınmış Ay Dede’ye benzer bir curuğu (resim) 5-6 yıl önce yaymaya baslamış idi. 

Son bir iki yılda yayılma arttı. Yapanların çoğuda sözde türkçüler. Ancak bunu yayına sokanlar Çerkez kökenli köstebek türkçüler idi.

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image.jpeg

ÇAGA BAYRAM 

Bu bayram kutlamasına adı sanı sözde bilimci olanlarda katıldılar. 

İyide oldu. Böylece kimin kaç okka olduğunu anladık. 

Bunu sıradan kişiler yapsa anlaya bilirim. Ancak, çoğunluk türkçü geçinenlerden  oluşmaktadır.

Üstelik birde kendilerinin bir bok bildiklerini sanarak, çoban köpeğinin çobanı koruduğu ölçüde bu uydurma Çerkez bayramını savunmak istemektedirler.

Öncelikle belirtmeliyiz böyle bir bayram Türkler’de vardır. Ancak Nartugan Bayramı degildir. Bir bilen Ay Dede, Uyanış, Yılkayak, ÇAGA BAYRAM ola bileceğini yazmış idi.

Gelelim NAR sözüne: Türkçe’de sözler f, h, n, r, l, ğ  ile başlamaz. Gerçek Türkçe’de f, h kullanılmaz. Araplaşmış olan Türkler, ister istemez kullandıklari Arapça Fasça sö…leri kullana bilmek için onlardan yararlanmaktadırlar.

Bu söz eski Türkçe’de yoktu. Var diyenler çıkacaktır. Bu dili bozmak isteyen sayısız alçak, satılmış bulunmaktadır.

ALINTI:

En Eski Kaynak

nār/enār [ Tezkiret-ül Evliya (1341) : bir tabak nār getürgil ]

Uyari: Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu sozun kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. 

Sözün Kökeni

Farsça nār veya anār نار/أنار  “nar ağacı ve meyvası” sözcüğünden alıntıdır. Farsça sözcük Orta Farsça (Pehlevice veya Partça) aynı anlama gelen anār sözcüğünden evrilmiştir.

Ulan götü boklu türkçü geçinen bilinçsiz koyunlar. Türkçeyi bilemezsiniz. Türk Bayramları’nıbilmezsiniz.

Gedip bütün MiT’in öne sürdüğü Sinan Ogan’ın, Fethullahçı Meral Akşener’in arkasından gedersiniz. 

Ulan alçaklar, oturduğunuz yerden içeriğini bilmediğiniz uydurma bilgileri yayınlarsınız.

Puu alçaklar, kılınç artıkları, dönme türkçüler.

15h  · 

Кӱндӱлӱ кычыраачылар!

«Јыл бажы чыкты, Јылан бажы сойылды, Эски јылыс чыкты, Јаҥы јылыс кирди». Слерди келип jаткан Чага байрамла –

Bu görselin boş bir alt özelliği var; dosya ismi: image-1.png

ÇAGA BAYRAM 



Meral’a düşende İYİ’nin yakasını bırakıp, kendini ayağa düşürmemnektir.

En sonunda akşener kendisinin Erdoğan’a çok yakın olmuş olduğunu kendi ağzı ile açıkladı.

Meral’a düşende İYİ’nin yakasını bırakıp, kendini ayağa düşürmemnektir.

Unutuk mu o günleri ? 

2002 öncesiydi. Erdoğan, Gül, Arınç, Meral gelecekte birlikte AKP’nin kurgusunu yapmakta idiler. Yanılmıyor isem Meral, o dönem hacca gidip, başına bir örtü bile örtmüstü. 

Sonrasi AKP oluşumundan beklentisini bulamadı. MHP’de yer aldı. Bana bir kişi anlata bilir mi?

MHP’de iken bir yaralı parmaga işedi mi?

Bizim başımızda kalan tek anısı sert bayan izlenimi idi.

MHP’ye bir katma değeri oldu mu?

Tam tersine Fethullahçi Nevzat Korkmaz’ı kurultay’a “meclis” soktu. 

Uzun sözün kısası, sonunda MHP’den kopup İYİ’yi kurdu. Çünkü MHP’de tokat yiyen pek çok kişiler vardı, onlarıda kullanarak kendi önünü açmak beklenir idi. 

Sonunda CHP eli ile epeyce yol aldı. 

Sonunda kadın kudurdu, kendisini bir bok sandı. 

Kurulan dayangıçta “masa” da yerini aldı. CHP’nin yayın organları ile başladiı çalım atmaya.

Erdoğan bir çalım attı. Meral dayangıca tekme attı. Acı sözlerle, aşağılayıcı dille ileri geri dedide dedi. 

Sonra geri döndü. 

Türk ulusu yutacak diye tuttu Yavaşı, İmamoğlu’nu Kılıçtaroğlu’nun yanına ekledi. 

Ancak o olay Erdoğan’a seçimi kazandırmaya yetmiş idi.

Meral’in kendisine verilen buyruklar bitmemiş idi. 

Yerel seçimi de Erdoğan’a vermeli idi. 

Onun içinde yeni bir dönekligik gösterip, “Biz kendi başımıza seçimlere gidecegiz.” dedi.

Ancak, onun salak sandığı İyİler’in bir kısmı kendilerinin koyun olmadıklarını gösterip, Meral’a gününü göstermeye yöneldiler.

Parti boylece dağılma yoluna girdi. İYİ’den bir bir ayrılmaktalar.

Bu Kadın 2002 öncesi ABD, AB yetkilileri ile görüşmüş idi. Erdoğan’da görüşmüş idi. Çünkü ikisininde ipleri büyük ellerin (devlet) ellerinde idi. 

Ne yapmalı idi? Ne yapa bilirdi? 

Bir kere iki yüzlülügü ortaya çıkmış idi.

Şimdide pişkin, pişkin ona buna bok atarak göz boyamaya çalışmakta. Ancak İyİ deki salaklar uyandı.

Meral’a düşende İYİ’nin yakasını bırakıp, kendini ayağa düşürmemnektir.

Türkiye bataklığın içinden çıka bilecek mi?

Türkiye bataklığın içinden çıka bilecek mi?

Türkiye artık yönetilemez bir duruma geldi, oturdu…. Eskiden Erdoğan gücü, bütün olumsuzlukları gizleyebilmekte idi. Ancak gelinen çizgide artık ne gizlilik kaldı, nede gizlenecek bir olay kaldı. 

Türkiye’nin yönetilemedigini artık Erdoğan bile anladı. Yeniden Batıya yönelip, çöküntüyü önlemeye çalışsada, anlaşılan delik büyük yama küçük gelmektedir. 

Yara çok büyük, öyle küçük ölcekli değisikliklerle düzelecek bir durum yok.

Bir kere Türk gerçegine dayanan bir yurttan Türklüğü çıkarmış iseniz dayananacak neresi kalır?

Geçmişte Türkiye’de “islam bütün yaraları kapatır”, “Kuranda bütün sorunların çözumleri var denirdi.” Bu gün artık uçan kuşlar bile islamın yada kuran’ın toplum sorunlarına çözüm getiremediğini anladı.

Türkler, şimdilik ezilselerde, gelecekte islam etkisinden bir ölçüde kurtulmuş olacaklardır. Artık islam Türkliye’de ölçülüp biçildi. Geriye yoksulluk, dengesizlik, eşitsizlik kaldı.    

Yeniden Meral Akşener

Yeniden Meral Akşener,

Görüldüğü üzere Meral Akşener’in iç yüzü ortaya çıktı. En önemli konulardan bir kaçını sayalım.

  1. Oğlu’nun AKP’li vurguncularla işbirliği.
  2. Kılıçtaroğlu ile işbirliği yaptığı dönemde kılıçtaroğlunu yıpratan işlere girmiş olması. Arastırmacılara akça vererek Kıliıçtaroğlu’nun oy tabanın.  az olarak gösterterek, seçimi Erdoğan’a kazandırmak istedi.
  3. Meral Akşener’in en yakınında bulunanların birer Fethullahçı oldukları anlaşıldı. 
  4. Turaçı (milletvekili) adaylarından çok akça verenlerin aday edilmeleri
  5. İyi’nin önemli koltuklarına Fethullahçıların yerleştirilmeleri.
  6. Meral Akşener’in Doğuda yapığı bir konuşmada kendi atalarınında onlardıy sürgüne gitmiş olduğunu açıklaması. Kendisininde azınlık tan olduğunu duyurması.

Meral Akşener’in kırdığı yumurta kırkı geçmis durumdadır.

Bu konularla ilgili bilgiler açıkça yazılıp çizilmektedir. Ancak Meral Akşener’den tık çıkmamaktadır. 

Nerde o yandan çarklı  Meral Akşenerci ülkücüler? Çıkında Meral Akşener’i anlatın bakalım.

Çocuk yada torun sevgisi satın alınmaktadır.

Bu gün Türk halkı mutsuz, umutsuz bir yaşam içindedir.Bunun en derin nedeni, halkımızın yanlış alışkanlıklarıdır.

Türkler’in ayıl (aile) yapısı Türkiye’de bozulmuş durumda olduğundan, Türk töresi bozulmuş, yerine ata-oğul , ana – kız ilişkileri , dede – torun ilişkileri çıkara dayalı gelişti.

Bunun en açık nedeni, toplumun bir ülküsünün olmaması, yada kalmamasıdır.

Ülküsüz bir ata (baba), ana, dede, nenenin tek amacı oğluna, torununa kölük (araba), ev alı vermektir. 

Ata (baba), ana, dede, neneler, son kuruşlarına deyin vererek torunlarından sevgi satın almaktadırlar.

Onlar çok akça verdikçe, oğulları torunları onlara olan ilgiyi artırmaktadırlar. 

Ancak, bir gün gelipte oğluna, kızına, yada torunlarına akça veremez duruma düşünce, yaşlıların kapıını çalan olmamaktadır.

Türkiye’de yaşayanlar, yaşlılar evine karşılar. Ne imiş? Oğulları, kızları bakmalı imiş. İyide, Türkiye’de pek çok kişi atasının, anasının emekli aylığını almakta, ancak ata, anasına düzgünce bakmamaktadır. 

Türkiye’de yaşlılar yaman durumdadırlar. 

Bakıcıyı pahalı bulanlar, ne bakıcı tutmaktalar, nede kendileri bakmaktalar.

Düşünün bu müslüman elde ölüm yıllarını yaşayan ata, analarının akçalarını ceplerine indirenlerle doludur.

Sözde ata, analarını bakım evine vermeyerek, iyi bir bakım sağlayacak olanlar, ata, analarını sürekli kızanak (domates) biber, patlıcanla beslemektedirler. Onlara bal, kaymak, zeytin yağı yasak edilmektedir.

Müslüman topraklarında çocukla evlenmenin dayanakları var.

Olayın iç yüzü: İslam anlayışı yeryüzünde değişik biçimde yayılmıştır. Şimdide öyledir. 

Gerçekten islamı iyi bilenlerle, islama yüzeyden bakarak, bütün iyiliklerin islamda olduğunu var sayanlar en uç kesimlerdir.

Bu çocuk evliliği yapanlar, onlara karşı olanlardan çok islam bilgisi olanlardır. Onlar, kıyas yolunu seçmişlerdir. Hz. Muhammed’in 8 yaşında bir çocukla evlenmiş olması nedeni ile kendilerininde çocuk evliliği yapmayı yetki olarak görmüşlerdir. 

Bu evliliğe karşı olanlar, olaya islam kuralları açısından bakmamaktadırlar.

Bize göre, islam kurallarina uymayanlara gore, çocuk evlilikleri doğal değildir. Çocuk evlilikleri islamcılarda doğaldır. 

Afgan(istan), İran, Arap bölgelerinde erkek çocukları bozmak bir büyük başarı olarak görülür.

Bizde (sosyolog) mosyologlar yok. O nedenle halkımız bilgi alamamaktadır

Çocuk bozmaktan başka kendi eşlerini şey…e geceliğine bagışlayanlarda var, onların dayanaklarıda ortaya konmalıdır.

İslam gerek Türkiye’de gerekse telekeyde (dünya) öneminide, varlığınıda yitirmektedir.

İyi okumalar,

Çırağan Yokuşu Ülkü Ocağı

Asağıda bir örnek sunulmuştur.

GÜNBOYU/ DAMLA BAYLAN

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında kızının cinsel istismara uğramasına yönelik davada karar çıktı. Kadir İstekli’ye 30 yıl, baba Yusuf Ziya Gümüşel’e 20 yıl hapis cezası verilirken annenin 16 yıl 8 ay tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşında kızı H.K.G.’yi 29 yaşındaki Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirdiği iddialarına ilişkin Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede; Kadir İstekli hakkında “Çocuğun cinsel istismarı” ve “Nitelikli cinsel saldırı” suçlarından 30 yıldan az olmamak, baba Yusuf Ziya Gümüşel ve anne Fatıma Gümüşel hakkında da “Çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçundan 18 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası istenmişti.

KARAR ÇIKTI! CEZALAR BELLİ OLDU

İstanbul’da 6 yaşında H.K.G.’nin evlendirilmesiyle ilgili görülen davada mahkeme kararını açıkladı. Mahkeme, baba Yusuf Ziya Gümüşel’e 20 yıl, kız çocuğunun evlendirildiği Kadir İstekli’ye 30 yıl, anne Fatıma Gümüşel ise 16 yıl 8 ay hapis cezası verdi.

30 Ocak’ta görülen ilk duruşmada mahkeme heyetinin ilk kararı yayın yasağı ve gizlilik kararı almak oldu.

H.K.G. istismara maruz bırakılırken birçok kamu görevlisinin de istismarın aklanmasının sorumlusu olduğu açığa çıktı, H.K.G.’nin kemik yaşının büyük gösterilmesi için sahtecilik yaptığı gerekçesiyle yargılanan üç sanıktan biri yurt dışına kaçtı. Kemik yaşının büyütülmesi davası da ertelendi.

AVUKATI İSTİFA ETMİŞTİ

Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli’nin tutuklu, anne Fatıma Gümüşel’in tutuksuz yargılandığı davada 17 Temmuz’da görülen duruşma Yusuf Ziya Gümüşel’in avukatı istifa etmişti. 9 Ekim’de görülen duruşmada Yusuf Ziya Gümüşel’in yeni avukatı savunma yapmak için süre talep etmişti ve dava bu nedenle 23 Ekim’e ertelenmişti.

Ganira Paşayeva kimdir?

Ganira Paşayeva kimdir?

Soyadındakı Rusça Paşa (yeva) yı bile degiştirmeyen, Azerbaycanda onlarca çerimizi bozan (ırzına geçen) satılmışlara ağzını açmayan bu bayan sürekli türkçülükten dem vururdu. Ancak Azerbaycanda Türk kökenli yurtseverlerin ezilmesinede sessiz kalmakta idi.

Önceleri eti-budu görünüşü güzel, aşırı turancı söylemleri ile gözleri üzerine çeken bu bayan doğru, erdemli bir kişide değil idi. 

Üstüne üstlük eşi yok iken birde çocuk doğurup, çocuğu kız kardaşının bakımına vermis idi. 

Bu bayan sıradanda bir bayan değil idi. Azerbaycan gizli polisi ilede yakından ilgili idi.

Geçmişte Ermenilerle işbirliğini savunur iken son yıllarda Ermeniler’e karşı sert söylemleri ile kendisini Türkler’e sevdirdi.

Ancak bu bayan’in bütün turancılığı, bütün türkçülüğü yalnız gösteriş için idi. Kendisi Altay, Tuva, Hakas, Şor, Tatar, Başkurt, Kazak, Kırgız’da kaç Türk yaşamaktadır bilmezdi. Oraları gidip görmedi.

Bu bayan bunca türkçülük yaptı, ancak Azerbaycan içinde yada baska Türk ellerindeki  Türkler için ne yapti? Bilinmez.

Azerbaycan’da kalan (rüşvet) alışkanlık durumundadır. Bu bayan bir gün bile halkın soyuldugunu dile getirmemiştir. 

Elham Aliyev’in bütün Türk karşıtı uygulamalarına, tek kişilik yönetimine ses çıkarmamıştır. 

Bu Türkiye’deki türkçülük yapanlar, çogunlukta iyi bilmedikleri kişileri kendilerine kurtarıcı yapmaya çalışmaktadırlar.

Bir kaltağı en sonunda öve öve bitiremediler. Övdükleri kişiyi ne tanıdılar, nede bildiler. Geçmistede bir kaç KGB İşçisini  kendilerine kurtarıcı saydılar.  Akay’da onlardan birisi idi. Şimdi ne oldu?

Türkçüler eşşek olunca binmek isteyenler çok olacaktır.

Birde sözde kendilerini yetkin türkçü görenler, bu sokak kaltağını bir bok sanıp bozkurtla bir tuttular. Puu sizin yüzünüze…