Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) nereye koşuyor?

Kendisi ayakta duramasada Türk karşıtı kesimlere çalışmayı sürdürmektedir.

Devlet Fettahoğlu (bahçeli) nereye koşuyor?

Devlet Bahçeli
Devlet Bahçeli

Sayın Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) bazan öyle güzel konuşmalar yapar, siz duyunca ister istemez onu alkışlarsınız. Siz başka bir “partiden” bile olsanız, durup –Devlet doğru söylemektedir, demektesiniz. Buna en iyi örnek, Erdoğan yönetiminin okullarda ANDIMIZI kaldırdığında, çıkıp bağıra, çağıra dönüp Erdogan’a ‘Artık bundan sonra biz Ülkü Ocakları’nda ANDIMIZI okutacağız, dediğinde tüm ülkücüler, Atatürkçüler, yurtseverler onu topluca alkışlamıştık. Ancak o gün bu gün bu konuda bir adım atmadığını gördük.

Erdoğan kurumlarımızın tanıtım belgisinde (tabela) yazılı TC; Türkiye Cumhuriyeti yazısını kaldırdığındada, biz bunu yaşatacağız demişti. O gün bu gün derneklerde bu alanda bir adım atılmadı. Türk subayları uydurma belgelerle tutuklandığındada, bu alanda doğruların yanında bulunacağını söylesede, o gün, bu gün Genel Kurmay Başkanımız bile içeri atılınca bir adım atmadı.

Bunlardanda önemlisi, Devlet Fettahoğlu genel başkan olduğunda ülkücüden “mafiya”, “mafiya”danda ülkücü olmaz deyince tümümüz, Bahçeli’yi alkışlamıştık. O günden sonra bu güne deyin ne çek senetler gerçekleşti bir bilseniz. Bir Alışan Satılmış önce şeriat çalışması sonunda oy kaygısı ile onu görevden aldı. O çok çek senetlerde yapsa göz yummuştu.

Geçtiğimiz yıllarda Devlet Fettahoğlu değişik illerde Fettahoğulları’ndan bir sürü ırkdaşı MHP’de sesizce yerlerini aldılar. Bunu bileniniz var mı?

Sonrası, bizler komunistlerden okulları arındırır iken, Cemil Çelik, Ermeni Muratlar vardı, onlarda kızları yanlarına alıp dondurma yemeye giderlerdi. Biz okullarımızın komunistlerin ellerine geçmesini önlemek için erkenden üniversiteye gidip, komunistler giremesin diye beklerdik.

Cemil Çelik
Cemil Çelik

Görüyorsunuz, biz nöbette Bahçeli’ci kızcı Cemil Çelik, yavrularla demlenir iken. Bu dönek ülkücüler orda burda kızlarla sikişirken, bizler nöbetteyiz. Bu kızcı pezevenkler, akşam olunca yurda telefon edip baskın var mı? diye sorarlardı. Yok denirse, yatmaya gelirlerdi. Amma gel gör, böyleleri derneklerde el üstü tutulurdu.

Peki sonunda ne oldu, bazılarımız kurşun yedi, öldüler, bazılarımız kötürüm  olduk, ancak o yıllardan sonra komunistlere karşı savaşanları ocaklara, MHP kuruluşlarına yanaştırmadı, kızcılar, çek senetçiler Bahçeliyle birlikte oldular, taa en son seçimde kendi geleceği çöküşe geçince bir kaç kişiyi göreve getirdi. O günlerde biz çatışır iken Cemil Çelik, Ermeni Murat  yanlarına güzel kızları alıp deniz kıyısında gezen alçaklarda MHPcilik yapmaya başladılar, çünkü Bahçeli başta kalayımda alt katta ne olursa olsun demekte idi. Ancak çatı başına çöktü. Çöküncede kendisine en alçakça sözleri edenleri il, ilçe başkanı milletvekili yaparak bu günlere geldi.

Bahçeli ara sıra sert açıklamalar yaparak, kişilerin özlemlerine doğru sözler söyleyerek işleri yürüteceğini sandı, ülkücülerin salak olduğu görerek, istediğini yaptı, istediğini derneklerden attı.

Mit 1997’den sonrada önemli olaylarda ülkücüleri kullanır iken, Devlet Fettahoğlu kendisi içinde “cehennem” yolunun taşlarının döşendiğini görememekte idi.

Bu arada kimse anlamadı, Devlet Fettahoğlu neden Yusuf Hallaçoglu’nu MHP’den uzaklaştırdığını, ben size söyleyeyim.

O çıktı MHP’de iken -Bu HDP liler, biz Kürt’üz deselerde çoğu Ermeni kökenlidir.” Dedi, sonrada bazılarını açıkladı, kimi BDP’lilerin Ermeni kökenli olduğunu belgelerle ortaya koyunca iş karıştı, çünkü okuyucu artık o kaynaklara ulaşıp Bahçeli’ninde Ermeni olduğunu görebilecekti. Bu nedenle Yusuf Hallaçoğlu MHP’den soğutuldu, uzaklaşmasına neden olundu.

Bütün bu nedenlerle MİT, artık MHP içine tümden yerleşti, bir gün geldi, Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) içeriden ele geçirildi, onun Ermeni kökenli oluşu, ile MHP içindeki yasa dışı işler gündeme getirilerek, Bahçeli’nin doğrudan Erdoğan’ın yanında yer alması sağlandı.

Bahceli, Erdogan, Apo
Bahceli, Erdogan, Apo

Bizler de geçmişte Devlet Fettahoglu (Bahçeli)’nin Ermeni kökenli olduğu gerçeğini göz önüne almadık, ancak verdiği sözleri tutmaması nedeni ile yollarımızı ayırdık.

Devlet Fettahoğlu (Bahçeli) de ölümsüz olduğunu sanarak, Türk ulusunun sırtından düşmemek için çırpınıyor. Bir başka gerçek var, oda araştırmalara göre % 7 oy alabilmektedir. Bırakalım o çırpınadursun, bizde işimizi yapalım. Biz Bahçeli’ye bundan sonrakı seçimde öyle bir Türk oy vermeme tokatı atacağız, artık o evinde yatar ikende yediği oy tokadının acısını çekecek.

 

 

AKP yönetimi, 3. ABDULHAMİT YÖNETİMİ OLDU

AKP yönetimi, 3. ABDULHAMİT YÖNETİMİ OLDU, ERDOĞAN ARTIK 3. ABDULHAMİT OLDU.

Değerli okuyucular,

Bu gün yine içinde bulunduğumuz toplumun bir yarasına parmak basmak istemekteyiz.

Toplumun Yarası: MİT artık kılık degiştirip, bütün gücü ile devleti yöneten güce arka çıkma, onu ayakta tutma işine girişti. Buda bize ne demektedir?

Artık yurttaş olarak, yolumuz yargıya düşerse, yada biz yönetimi eleştirirsek, bizi mit uydurma nedenlerle yargılata bilmektedir. El altından uydurma nedenlerle soruşturma açtıra bilmektedir. Sonrada el altından yargı ile ilişki kurup, olumsuz sonuç çıkarta bilmektedir. Gazeteci, bilimci, yada bir yurttaşsınız, bu günkü yönetimi eleştirmişseniz, sizin küçücük bir yanlışınız olursa, onu neden gösterip, ölçüsüz biçimde tepenize binilmektedir.

Mit artık yuttaşın içtenlikle dayanak bekleyeceği bir kurum olmaktan çıkmıştır. Bütün illerde ilçelerde değisik görüşlerden kişiler el altından yönetilmektedirler. Gerekirse AKP yönetimine karşı çıkanlara karşı tuzaklar kurulmaktadır.

Bunun içinde bazı yerel gazeteciler bile aracı olarak kullanılmaktadır.

Yazının gerisi yarın yayınlanacaktır.

Bu arada isin en onemli yani, Fethullahçı olarak bilinen, örgüt üyesi öldüklari bile kanıtlanan çok kişiler mit ile anlaşarak, artık Mit’e çalışacaklarını belirtip, bağışlanmaları karşılığında Mit’e işler duruma gelmişlerdir. Bu arada Mit’in en çok eleman topladığı yer, Ülkü Ocakları ile MHP kuruluşları olmuştur.

köstebek: eski bir ocak başkanı, Fetöcü, şimdide köstebek oldu.
köstebek: eski bir ocak başkanı, Fetöcü, şimdide köstebek oldu.

Mit’in ikinci eleman kaynağı BBP’dir. Mit’’in CHP ile İyi içindede elemanları var, ancak yaygın değil.

İyi içine sizmaları, sızanların MHP içinde iken Mit’’e çalışır olmalarından kaynaklanmaktadır. İyi kurulur iken, o günlerde MHP içindeki elemanlar, öncelikli olarak, İyi’ye geçirildiler, ileride İyi içindede at oynatmayı öngörmüşlerdir.

Bu kişiler İyi kurulmadan önce MHP içinde yönetimi eleştirmekte idiler. iyi kurulunca İyi’ye geçtiler, ancak gönlü İyi’de olupta çıkarları için İyi’ye geçemeyen bir kesim yerel seçimlerde MHP’den aday olunca, gizlice o kişilere oy verdiler. Çünkü onlar, MHP’den konumları geregi kopamayanlardır.

Gelelim CHP içindekilere, bunların Mit’e geçişleri yeni sayılmaz, yıllar içinde CHP’de çok iyi yeri olanlara kanca atılmıştı. Onlar uyuyan köstebek olarak uzun süre sessizce yine CHP’lilik yaptılar, son yıllarda Kılıçdaroğlu’nun etken olmaya başlaması ile bunlarda yönetimde değişiklik olsun, içerde geniş eşitlik isteriz demeye başlayanlardır.

Bunların en tanınmış olan birisini yakında buradan duyuracağız. Ayrıca MHP içinde kalıpra, Mit içinde etken bir eleman olan birisinide tanıtacağız.

Bu arada CHP’lilerin tepınerek, bağırarak FETÖ’cü olduğunu bildikleri bazılarının soruşturma bile geçirmediklerini söyledikleri kişilere, onlar gerçekten FETÖ’cü idiler, ancak mit’e devşirildiler, böylece aklandılar.

köstebek: eski bir il ocak başkanı, Fetöcü, şimdide köstebek oldu.
köstebek: eski bir il ocak başkanı, Fetöcü, şimdide köstebek oldu.

Bu eski gülen örgütü üyelerinin şimdi arıca Mit’e çalıştıklarını gördükçe şaşıracaksınız. Elimizdeki bilgilere göre eski Ülkü Ocaklarında illerde, ilçelerde başkanlık etmiş, o geçmiş günlerde Fetö’ye katılmış, yurt dışında akça taşıma işlerini yürütmüş, iş yerleri kurmuş, Türkiye’deki başkaldırıdan (2016) sonra sonra kimliklerine el konulmuş olsalarda onlar, sonradan mit ile anlaşıp, şimdi Mit’’in elinde köstebek olarak etken duruma geldiler.

Artık yurttaşlar, kimin eli kimin cebinde bilememektedir.

Bu ülkücü, solcu, dinci, dinsiz bütün kesimlerden olan toplama köstebekler, yerleşim yerlerinin kıyısında kalan, bir kişinin üzerine alınmış, iyi korumalı evlerde toplanırlar. Buraya koruma (polis) yetkilileri, mitçiler, köstebekler katılarak, değerlendirmeler yaparlar. Kimi susturmak, kime tuzak kurmak gerektiğini görüşürler. İstediklerini kendi yoldaşı ile tuzağa düşürürler.

Devlet Bahçeli’yi bu nedenle iyi anlamaktayım. Tepeden tırnaga paçasını Mit’’e kaptırmış, başka ne yapsın?

Siz yaşadığınız ilde, ilçede kaç kişinin bu köstebeklere katıldığını görseniz, kendinizi bir üstü açık tutukevinde sanırsınız.

Gerisi gelecek.

İsmet Büyükataman

MHP’de öldürme olayaları

Eger Özgür Özel öldürülürse sanığı İsmet Büyükatamandır 

İsmet Büyükataman
İsmet Büyükataman

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, şunları söyledi;

“Haddini bil!

Ülkücü Hareket sana haddini bildirmeyi bilir!

Kaynak: Türkgün Gazetesi (29.04.2020 18:50)”

MHP, kuruluşundan bu güne değin, Alparslan Türkeş (Hüseyin Feyzullah) yönetiminde, gençleri eylemlere sürüklemişti. 1997 den sonra Devlet Bahçeli (Devlet Fettahoğlu) döneminde MHP’de kendi içine yönelik öldürme olaylarına ara verildi. Ancak derneklerde kendi ülküdaşlarına işkenceler sürdü. Karşıt görüşlülerin öldürülmeleride çok çok azalmıştı. Bu nedenle bizlerde Bahçeli’ye arka çıkmıştık. Ancak arkamızda bıraktığımız dönemde sayın Bahçeli’ninde el altından yasadışı eylemlere göz yumduğunu gördük. Üstelik Din Ayet ile Ülkücü derneklerin mit için kullanma alanı olduğuna tanık olduk.

Bu ayakkabılarının altları delik olan yoksul ülküdaşlarımız, geçmişte kullanıldılar, sonrada bir kıyıya bırakıldılar. Onları kullananlar da bir elleri yağda bir elleri balda bir kıyıya çelilip, olup bitenleri gözlemlemişlerdir. Yaralı kalan, işini aşını yitiren ülkücülerle ne MHP, nede Ülkü Ocakları ilgilenmediler. İçerde yıllarca yatıp çıkan arkadaşlarımız bu nedenle çek senete yönelmişlerdir.

Sözü uzatmadan 1980 öncesi olaylardan ikisini mit tutanaklarından aktarayım, bu örneklede ülkücü yöneticilerin ülkücülere eylem yaptı rabileceklerini kanıtlayayım.

(O günlerde Istanbul Teknik Üniversitesi’nde okuyan, Türk aydınlarının öldürme olaylarına karışmış, Istanbul Ülkü Ocagı’ndan MUSTAFA POLAT İLE AHMET ORHAN SAR’ın yakınında bulunmuş bir Türk islam ülkücüsü olan A.G’nin MİT tutanaklarına geçen anlatımlarından)

Yer Istanbul, Istanbul’da karşı görüşlülerin, içerdeki başkaldıranların öldürme olaylarını yöneten Mustafa Polat idi, islam adına onay (fetva) veren kişi Ahmet Orhan Sar idi. Tepede tanınmış aydınların öldürülmesi de Hüseyin Feyzullah (Türkeş) in buyruğu ile uygulanıyor idi. O günlerde Allahın düzenini kuracagiz diyerek, öldürme buyruklarına örtüde geçirili yordu.

O günlerde Istanbul Teknik Üniversitesi’nden bir öğrenciyede öldürme buyrugu verilmişti. Arkadaş önemli bir işi bitirdi geldi. Artık dişarıda görünmemesi gereki yor idi. Ancak ona buyruğu ileten Mustafa Polat, ona ilgisiz kalmış idi. Arkadaşın cebinde simit alacak akçası da yok idi. O “dava adamı” geçinen kanı bozuk abileride ona yüz vermi yorlardı.

İkinci bir öldürme olayıda içe dönük idi. Yer yine Istanbul, buyruk yine Istanbul Ülkü Ocakları’ndan bu kez MEHMET ile NUMAN adında iki ülkücü liseli öğrencilerin öldürülme olayıdır. Çünkü dernek yasalarına uymamışlardı. Öldüren VEli Can Oduncu idi. O günlerde 14 yaşına bile girmemişti.Ona bu öldüreceği kişilerin komunist olduğu söylenmişti. Oda onları Aksaray’da öldürmüş idi. Yıllar sonra Veli Can Oduncu’yuda bir başka ülkücü Ferhat Tüysüz öldürmüştür. Olaydan bir gün sonra Veli Can Oduncu’yu Bakırkoy’de saklandığı evde bulup konuştuğumda ağlayarak “olayı yapmamı Istanbul Ülkü Ocağı istedi” dedi.

Böylesi öldürme olayları çok oldu. Bunu o dönem ülküdaslarımız iyi bilirler.

Buradan sözü sayın İsmet Büyükataman’a getireceğim. O işte o geçmişteki olaylara dalıp, bu günde salak ülkücüler var sanıyor. Ancak o dönemin salaklarıda cennet vaadi ile olaylara sokuldular. Şimdi ne cennet, nede cehennem artık ülkücü için ilginç değil. Ancak akça vererek CHP’lileri öldüretebilirler. Yalnızca ellerindeki olanak budur. Para ile de yapacak kişi bulunur.

Buda geçmişteki MHP’nin çizgisinin değişmediğinin bir belgesidir.

  

 

 

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, şunları söyledi;

Haddini bil!

Ülkücü Hareket sana haddini bildirmeyi bilir!

Kaynak: Türkgün Gazetesi (29.04.2020 18:50)

Yine bir korkutma (tehdit) olayı. Artık yasadışılık MHP’nin kanına işledi, tek çözüm ülküdaşlarımızın MHP yöneticilerini bu kılıklarını değiştirmeleri için, kendi seçecekleri bir başka partiye arka çıkmaları gerekir. Cemal Enginyurt Türk ulusu için bir adım atamayan, gidip gönüllü olarak mit’e bağlanan, öl deyin ölürüm diyen birisidir.

Cemal Enginyurt
Cemal Enginyurt

Bu gün MHP dışında birilerini korkutan kişi yarında bir başka ülküdaşımızı korkutacaktır. O FETÖ’yede arka çıktı, yalandan kurt gibide uludu ancak bir tek yararlı işi olmadı. Şimdide Türkiye’de bilim için yayın yapan Fatih Altaylı’ya verdi veriştirdi. Bakın ben Fatih Altaylı’yı tanımam etmem ancak kim olursa olsun, onu yasadışı korkutmaya karşıyım.

Buyurun okuyun aşağıda anlatılanları.

Herkes haddini bilecek” diyen Altaylı, “‘Ne yapacaksın?’ diye soranlar var. Ne yapacağım. Tabii ki, yargıya gideceğim” dedi

Fatih Altaylı'dan kendisini tehdit eden MHP'li Enginyurt'a yanıt

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, “Gördüğüm ilk yerde düşman muamelesi göreceksin” diyerek kendisini tehdit eden MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’a köşesinden yanıt verdi. Altaylı, “Tehdit ve hakaret ve hedef gösterme öyle kolay işler değil. Herkes haddini bilecek” dedi.

MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, sosyal medya hesabından Fatih Altaylı’nın “İnanç vergisi alınsın” başlıklı yazısına atıfta bulunarak, “Fatih Altaylı denen zavallı, gördüğüm ilk yerde düşman muamelesi göreceksin” diyerek Altaylı’yı tehdit etmişti.

“YARGI ÖNÜNDE HESAPLAŞACAĞIM”

Bugün köşesinde MHP’li Enginyurt’un tehdidine yanıt veren Altaylı ise MHP’li vekille yargı önünde hesaplaşacağını söyledi.

“Tehdit ve hakaret ve hedef gösterme öyle kolay işler değil. Herkes haddini bilecek” diyen Altaylı, Cemal Enginyurt ile Ali Türkşen arasında geçen polemiği de hatırlattı.

Altaylı’nın yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Söylemediğim, ağzımdan çıkmayan sözler üzerinden bana tehdit ve hakaret kampanyası yürüten iki vekil hakkında ‘Ne yapacaksın?’ diye soranlar var. Ne yapacağım. Tabii ki, yargıya gideceğim. Tehdit ve hakaret ve hedef gösterme öyle kolay işler değil. Herkes haddini bilecek. Bu kadar mı? Evet bu kadar! Bazı okurlar ise ‘Birkaç gün önce sağlık çalışanlarına dokunanı döverim boyum 190 diyordun. Cemal Enginyurt’a da desene’ demişler. İki nedenle böyle bir şey söylemem.

1- Kendisi öyle veya böyle bir milletvekili. Seçmenlerine saygımdan ötürü böyle bir şey söyleyemem.

2- Aynı kişi daha önce emekli Albay Ali Türkşen’e sallamış Türkşen’den “Yiğidim buradan boş sallama, yakın düşeriz bir gün laf çakmak nasıl olur kısa mesafeden gösteririm ben sana. Türk Ordusu’nun şerefini iki paralık edenlerle yan yana durmaya devam…” yanıtını alınca sesi soluğu ve hatta nefesi kesilmişti. Yani anladınız siz onu…”

detay

MHP’li Enginyurt’tan Fatih Altaylı’ya tehdit
Haberin devamı

Özgür Özel’e ağza alınmayacak küfürler ve tehdit yağdırdı

Özgür Özel’e ağza alınmayacak küfürler ve tehdit yağdırdı

 

https://tele1.com.tr/ozgur-ozele-kufur-ve-tehdit-yagdirdi-158236/

Koronavirüs sürecinde sağlık problemlerinden dolayı dışarı çıkamadığını, Adana Valiliği’nden talep ettiği yardımların karşılıksız kaldığını iddia ederek sosyal medya hesabından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Vali Mahmut Demirtaş’a hakaretler eden Aslan Menderes Yaşar şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Özgür Özel’i hedef aldı.

Katıldığı Esra Erol’un programındaki dengesiz davranışları ve söylemleriyle dikkat çeken Menderes, bir süre önce çektiği videoda Adana Valiliği’nin kendisiyle ilgilenmediğini öne sürerek hakaretler etmişti.

Menderes’in sosyal medyada yayınladığı çirkin görüntülerin ardından valilikten yapılan açıklamada, şahsın gece yarısı evine et ve meyve istemek dahil olmak üzere bir çok talepte bulunduğu ve bunların karşılandığı belirtilmişti.

Şovlarına devam eden Aslan Menderes Yaşar’ın son hedefi ise CHP’li Özgür Özel oldu. Yaşar, Özel’e ve CHP’li belediye başkanlarına küfür ve tehditler savurdu.

Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan dolandırmış

Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan dolandırmış

Mete Yarar

meteyararkopie

Mete Yarar canlı yayında ossurdu, bütün Türkiye ona tükürdü, çünkü kendisi sürekli uygar olduğunu söylü yordu.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberturk-canli-yayinindaki-olay-cozuldu-8839v.htm

Corona korkusu

Corona

Türkiye bu günden başlamak üzere corona sorunu ile karşı karşıyadır.

Türkiye’nin bakanlık ölçüsünde önlemler alarak, coronanın gelmesini geciktirmesi sevincidir.

Ancak, yayılma olursa, Türk toplumu direnişte güçsüz kalacaktır, çünkü halkımız yanlış beslenmekte, çok tütün (cıgara) içmekte, içkiyide bilinçsiz içmektedir.

Bizde başlarsa Tanrı korusun, Italya’dan acıklı sonuçlar çıka bilir.

Italya’da bunca acıklı corona yaygını, geriliminin nedeni, onlar bu işi önemsemediler, kabadayrlığa vurup, yetkilileri dinlemeyip, yasaklarr delerek, günlük yaşamlarını sürdürdüler. Sonra anladılar, ancak işişten geçmişti.

Türkiye’de sorun başkaca, halk sağlıksız. Halk gece kahvede gündüzde sağlık, bakım evlerindeler (hastane).

Halkımız, bunun için çok derin sorunlara boyun eğecektir.

Sağlık bakanına göre bu gün Türkiye’de coronalı sayısı 18’e çıkmıştır. Türkiye Mekke, Medine’den gelen coronolalılar la ilgili gerçek bilgileri vermemektedir. Sağır sultan biliyor, Istanbul’da, Ankara’da, Konya’da Mekke’den dönenlerin içinde ölenler vardır, bunuda gizlemektedirler. Esra Elönü’nün babasi olmüş, gazetelere çıkmış ancak bakanlık onuda saymamaktadır. Böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz.

Avrupa’da, ABD’de, Çinde bile ölende kalanda açıkca konuşulur iken Türkiye’de bu yok. Ancak, ölüler arttıkça, Mekke’den gelenlerin bu coronayı yaydıkları anaşıldıkça toplumda eleştiriler başlayacaktır.

İşte Umreden dönen yolcuların sayıları ve yerleştirildikleri yurtlar; 

corona
corona

ANKARA: 

Şehit Özel Harekat: 2064

Milli İrade: 1880

Gölbaşı: 1448

TOPLAM: 5392 

KONYA: 

Tahir Büyükkörükçü: 2228

Kutalmışoğlu: 2710

TOPLAM: 4938

Dün gece umreden dönen son 5 bin 300 kişi sözde kendi evlerinden çıkmayacaklar, ancak alınan bilgilere göre evlerine gelip giden çok oluyor.

Mekke’den dönenlerin bakım giderlerini bizim vergilerimizle karşılıyorlar.

Türkiye’de bazı salak yazar geçinenler, Avrupa, ABD ile Türkiye’yi karşılaştırmaktadırlar. Bu yanlıştır. Neden?

Avrupalı koyun surusu değildir. Yöneticileri corona konusunda uyardılar, halk kendi seçimini yaptı, kurallara uymadı, en sonunda yasaklar çıkarıldi. Onların başlarında bir imam hatipli (dikdator) leri yok.

İtalya’da yönetim uyardı, halk gizlice başka yerleşim yerlerine kaçarak eylenmiş, gülmüş, yaymışlar. Bu durumu Avrupa’li iş bilmez olarak yorumlamak yanlıştır. Orada kişiler kendi yaşamlarına bile son verebili yorlar.

Ülkü Ocağı yasadışı olaylara çekiliyör

Buyurun bakın bu bir belgedir. Veli Saçılık kim, necidir, orası önemli değil, önemli olan yasa dışı biçimde Ülkü Ocağı yöneticisince korkutulmasıdır, sözlü saldırıya ugramış olmasıdır.

Bu   gelişmelerin yalnızca basına sıçramış olan kısmıdır, kapalı kalan kısmında ne var derseniz, onuda açıklayalım. Kısaca: son günlerde seçmenlerin gerek sayın Erdogan’a gerek AKP’ye  ilgileri azalmaktadır. Bunu gören Erdoğan yönetimi, kendisine arka çıkmayan CHP, İYİ, SAADET, BİR KISIM KENDİSİNİ DESTEKLEMEYEN ülkücülere karşı saldırgan tutum tutunarak, ayrıca onları Türkiye karşıtı dış güçlerle ortak göstererek seçmendeki ilgisini artırmak istemektedir. Bunun yanısıra MHP’li AK ülkücülerin saldırganlaştırılarak, soldakı, sağdakı yada kendilerini ATATÜRKÇÜ görenlerin susturulmaları, korkutulmaları için kullanılmalarını istemektedir. Bunuda MİT eliyle yapmaktadır. Son günlerde bütün illerde ilçelerde MİT yetkilileri ülkücü gençlerle görüşerek, bir Suriye’de ölenler için bir yürüyüş düzenlemelerini istemişlerdir. Buna uyan ükücüler sözde halk adına yürüyüşler düzenlediler.

Sorduğumuz 51 ülkü ocağı yöneticilerinden 21 il başkanı bu konuda gönüllü olmadıklarını ancak genel merkezin tepkisini almamak için sessiz kaldıklerını bildirdiler.

Bu gelişmeler bize neyi gösteriyor? Erdoğan gücünü yitirdikçe, geçmişte olduğu üzere ülkücüleri eylemlere sokarak, ülkücüleri kullanarak kendisine karşı çıkan aydın kesimi korkutmak istemektedir.

Çok acı ancak bizim genel başkanımız Devlet Bahçeli, bu dönemde MİT’in eline düsmüş durumdadır.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

MİTçiler, onunla ilgili igrenç, yada tepki uyandıracak bilgier olduğunu belirtmektedir, birde onun Ermeni kökenli olduğunu yayacaklarını söyleyerek, sayın genel başkanımızı (Bahçeli) korkutarak, artık onu etkisizleştirmişlerdir. Ülkücüler öksüz bırakılınca şimdi onlarında çoğunluğu artık MİT’in yönetimine bırakılmışlardır.

Umarız, yokluk içindeki ülküdaşlarımız MİT’in bu oyunlarına, tuzaklarına düşmezler.

Bu aşagıdaki örnek, ülkü ocağının tepesindede MİT’in etkisini kanıtlamaktadır. Buyurun okuyun inceleyin.

 

Ülkü Ocakları yöneticisi, Veli Saçılık’ı sosyal medyadan tehdit etti.

Sosyolog Veli Saçılık, sosyal medya hesabı üzerinden tehdit edildi. Saçılık, yaptığı paylaşım ile “Ne bunlardan, ne de arkasına saklandıkları resmi uzantılarından asla korkmam, asla susmam” dedi.

08 Mart 2020 Pazar,

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen sosyolog ve Yeni Yaşam Gazetesi yazarı Veli Saçılık, sosyal medya hesabı üzerinden tehdit edildi. Tehdit edildiği mesajı takipçileriyle paylaşan Saçılık’a ‘Ülkü Ocakları’ üyesi olduklarını belirten bazı sosyal medya kullanıcıları küfürle karşılık verdi.

Saçılık, Twitter hesabından kendisine gelen mesajı “Aşkın Dinçer ismindeki ırkçı ısrarla beni tehdit ediyor. Bu ve bunun gibiler AKP’nin gölgesinde yatarak cesaret buluyorlar. Ne bunlardan, ne de arkasına saklandıkları resmi uzantılarından asla korkmam, asla susmam” notuyla paylaştı.

Söz konusu mesajı atan Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Aşkın Dinçer’in “Velicim selamımızı aldın ama hala boş konuşmaya devam ediyorsun be oğlum” dediği görüldü.

Veli Saçılık’ın tehdit edilmesi üzerine çok sayıda destek paylaşımı yapıldı. Birçok sosyal medya kullanıcısı Saçılık’la dayanışma içinde olduklarını illetikleri mesajlar yazdı. Twitter’da #velisaçılıkyalnızdeğildir hashtag’i açıldı.

Türkiye nereye?

Türkiye nereye?

Gizli Gerçek: Türkiye yönetimi son günlerde Suriye göçmenlerine Avrupa yakasına geçme yollarını açtı. Ancak amacı başka idi

Bunuda Sayın Erdoğan, basın önünde Avrupalılar’a dönüp: “Siz bize akça ödemi yorsorsunuz, bunun için yolları açıyoruz” dedi.

Bunun üzerine binlerce göçmen Avrupa yollarına düştüler, ancak Erdoğan’ın açıklamasıni duymuş olan Yunan yetkilileri kendi kıyılarını tutarak göçmenleri sokmamaktadır, içeri girebilenlerde tutuklanıp geri gönderiliyor.

İç İşleri Bakanı Süleyman Soyluda 167 bin kişi nin Türkiye’den çıktığını söylüyor. Yola çıktılar demiyor neden? Türkiye’den çıktılar diyerek açıkça yalan söylüyor.

Türkiye’den çıkış yapan Suriyeliler’in sayıları ile ilgili yeni gerçeğe uygun bilgi aşağıda verilmiştir. Bu yazının sonundadır.

Böyle bir başkan olabilir mi? Erdoğan yakın geçmişte böğüre böğüre  “biz Suriyeliler’e bakarız” demiş iken şimdide basın önünda “biz Suriyeliler’e bakıyoruz, bize akça verin” dedi. Sayın Erdoğan’ın tutarsız olduğunu, sözünde duramadığını bütün Avrupalılar bildiklerinden, çok da açık tepki vermiyorlar.

Ne Erdoğan nede diğer yetkiler, yasalara göre açıklama yapmayı bilmi yörler. Birde tutarlı değiller. Bir ay önce arkadaşım Putin’den, bu gün Ruslarla ancak Kadın konusunda ilişki olur demeye geldik. Son 5 jıldır joni dediğimiz ABD’nin yeniden kucagına oturuyorlar.

Erdoğan, artık iyi bir işte yapmaya kalksa kendisine toplumun güveni kalmamıştır.

Üstelik kendİsİnİ savunan kİŞİlerde yetkİn kİŞİler değiller. Cok acı ancak bir Merve Kavakçi’nin, bİr Eğemen Bağış’ın bİr Ozan Ceyhun, yine Büyükelçi olarak atanması devletin “KIRK HARAMİLERİN” ellerİnde olduğunu göstermektedİr. Buna (“Alİ” Cengİz oyuncusu) başta Devlet Fettahoğlu İle  MHP’lİlerİde eklersek, gerçekten devletİmİz bİlİnçSİz kİŞİlerİn elİndedİr.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Ne Erdoğan nede yandaşları yanlışlarını görüp yanlışlarını düzeltmiyorlar, sürekli olarak karşı çıkanlara “siz böyle diyemezsiniz, siz bizi eleştiremezsiniz“ diyörler. Utanmadan yandaşlarıda çıkıp, “siz Suriyeliler’e karşı idiniz şimdi gönderiyoruz yine eleştiriyorsunuz” demekteler, ancak sorun o değil. Sen sözde devletin başı olarak basına çıkıpta Suriyeliler gidebilir dersen, Yunanlıar önlem alırlar, sorun budur. Şimdi binlerce göçmen bebekleri ile Yunan kıyılarında soğuktalar, amaç bu değildir. Sessizce yol verseydiniz, yavaş yavaş, sessizce göçmenler geçebileceklerdi.

Bu Erdoğan’ı savunduğunu sanan salaklar çıkıp bizi neden eleştiri yorsunuz demekteler. Çünkü imam hatipli olmak böyle bir salaklığı gerektiriyor.

Sonuç; “muhtar” bile olamayacak birisini devletin başına getirirsen, devlet yönetilemez duruma düşer.

Bakanlarda bu durumdalar, uyduruk açıklamalar yapıyorlar, halkı salak yerine koyuyorlar.

Bütün sıkıntının kökenide buradadır. “muhtar” olamayacak kişileri bakan yaparsan, sonuç böyle olur.

Halk arasında dolaşan bir değerlendirme var: “-Erdoğan şehitler tepesi boş kalmayacak diyor” Halkta: -Sen oğullarını, önce savaşa yolla, bir azda sarayın çocukları şehitler tepesine gitsin. Bu Türkiye’de şehitler tepesi yalnızca yoksullarımı bekliyor?” di yörler.

 

Macaristan Başbakanı sınırı geçen göçmen sayısını açıkladı

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, 130 bin sığınmacının Türkiye-Yunanistan sınırını geçtiğini ve bu sığınmacıların mümkün olduğu kadar güneyde durdurulması gerektiğini söyledi.

04 Mart 2020 Çarşamba, 14:01

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Polonya, Slovakya, Macaristan ve Çekya liderleriyle birlikte düzenlediği basın toplantısında “Yunan-Türk sınırını savunmak yeterli olmayacak. Son çare olarak Avrupa’nın dış sınırını savunacağız” dedi.

SOYLU: 135 BİN 844 SIĞINMACI AYRILDI

Suriye’nin İdlib kentinde Türk askerlerinin şehit düştüğü saldırıdan sonra Türkiye sığınmacılara “açık kapı politikası” uygulayacağını açıklamıştı. Haber üzerine Edirne’ye akın eden sığınmacılar, Yunanistan’a açılan Pazarkule Sınır Kapısı’nın ardından İpsala Sınır Kapısı’na da yönelmişti. Son olarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Edirne üzerinden Türkiye’den ayrılan sığınmacı saysını 135 bin 844 olarak güncellemişti.

 

 

AKP TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA ATTI.

BU ANDA İDLİPTE EN AZ 79 – 100 ARASINDA ÇERİMİZ ÖLDÜRÜLMÜŞ DURUMDA.

AKP TÜRKİYE'Yİ SAVAŞA ATTI.
AKP TÜRKİYE’Yİ SAVAŞA ATTI.

ERDOĞAN SON GÜNLERDE VURURUZ EDERİZ DİYORDU, BUYURSUN SALDIRSIN. BİR ÇERİMİZ SAĞ ÇIKAMAZ. ÇÜNKÜ BİZİM UÇAKLARIMIZ ORAYA GİREMEZSE, ÇERİLERİMİZİ KORUYAMAYIZ!

 

Resül Tosun
Resül Tosun

MİLLİ SAVUNMA BAKANI GÖREVİNDEN ALINMALIDIR.

Ne için, kimin için türkçülük

Değerli Ülküdaşlar,

Bu gün iki konuya açıklık getirmeye çalışacağız, bunlardan birincisi İyi’de olup bitenler, ikincisi, islamda çocuk evlilikleri (ancak bu gün yetişmeyecek, çünkü bir toplantı için Ankara dışına çıkacağım.)

Bir konuyu en kısa, en doğrudan açıklamak, okuyucumuz için gereklidir. Bu çağda ipe un sererek, uzun yazılar yazanlar, okunmayacaklarını bilmelidirler.

İyi olayı:

aksenerBiz sayın Meral Akşeneri, geçmişte en çok eleştirenlerdeniz. O günlerdeki eleştirilerimizin gerekçeleri, bu gün yok, çünkü sayin Akşener, kendisine yeni bir çizgi belirledi.

Bizde saygi ile karşıladık, bekledik, gerçektende, MHP’nin yapmasını beklediğimiz çok alanlarda atılımları İyi parti yapmaya başladı.

 

Yoksulları, işsizleri, yasadışı yargılamaları, gizli FETÖcülerin Fetöcü olmayanları yargı yoluyla ezdiklerini, çocuk evliliklerini, pazarlardaki aşırı pahalılığı, halkın günlük sorunlarını dile getirmektedir.

Buna karşılık sayın Bahçeli’nin işi, gücü CHP ile İyi cilere sözlü saldırılar düzenlemektedir.

Şimdi anlatmak istediğimiz konu: İyi’den ayrılmalar. Bu güne deyin ayrılanlar aşırı türkçü acıklamalarının sonunda İyi’nin CHP işbirliğine karşı çıktıklarını, çünkü CHP, BDP ile işbirliği yaptığını belirtmişlerdir. Biz Atatürk’ün yalunda olmalıyız diyorlar.

İlk bakışta yurtseverlik, türkçülük kokan bu açıklamanın açıklaması budur;

Biz, CHP ile yakınlaşmayalım, BDP’ye karşı saldırgan olalım.

Soruyoruz okuyucularımıza, CHP, İyi Parti, Saadet Partileri birlikte olmazlarsa, yada BDP’ye oy veren yurttaşlarında oy desteklerini istemezlerse ne olur?

AKP’nin soygun, yasa dışı vurguncu düzeni bizler, sizler ölene deyin sürer gider.

Burada Türkler’in ne çıkarı var ? AKP’nin yönetimde kalmasının Atatürkçülüğe getirisi nedir ?

Demek, AKP’yi düşürmenin türkçülüğe, yurtseverliğe dokunan bir yanı yoktur.

Onlar gerçek türkçü olsalar, andımızı kaldıran, türklügü ayaklar altına alan, Türkiye’yi bedevilere açan, yoksul halkın parası ile saraylarda yaşayan Erdoğan yönetimini bir an önce devirmek isterler.

Türler’e Erdoğan’ın açtığı yarayı, Yunan bile açamazdı. Neden ? Bu milletin amına koyacağım diyen kişiye (Cengiz) milyarlar veriyor.

Baksana, yanına, yenine bir tek Türk kökenli yok, olamazda.

Şimdi, bütün bunlar ortada iken kalkıpta, Erdoğan karşıtı oluşumu dağıtalım demek, YAŞASIN ERDOGAN demektir.

Onun için bu konuda Akşener doğruları yapmaktadır. O partide isteyen istediği ölçüde türklügünü dile getirebilmektedir.

Bir gizli el, İyi parti içindeki ipleri gizli güçlere bağlı olanları yerlerinden oynatıyor.

Bu İyi Parti tabanını yitiriyor demek değil. Giden kişiler, arkalarında başkalarını sürükleyememektedirler, çünkü kendi partilerini Erdoğan’ın tuzağına düşmeye çağırıyorlar. Üstelikte Atatürk karşıtı, Erdoğan’ın yönetimde kalması için sözde kuru, içi boş türkçülüğü kullanıyorlar.

Bakın şimdi bu neye benzedi, geçmiş yıllarda Erdoğan’in AKP’sinden kaçan oylar MHP’ye gidiyordu. MHP’de bir büyüme olduğu dönemde, MİT’e bağlı bazıları aşırı türkçü söylemlerle MHP’ye gece gündüz verip veriştiriyörlerdi.  MHP’yi onlarda Türklüğe değer vermiyor, içinde Kürtler’i barındırıyor, diye gece gündüz, değişik ağlardan yayın yapıyorlardı. Amaçları MHP güçlenmesin, AKP sağlam kalsın bunuda türkçülük adına yapıyorlardı.

İyi Parti’den ayrılanlar, İyi Parti’ye katılır iken, iyi Parti’yi araştırmamışlar mıydı ?

Sanmıyorum. Onlar iyi partiye katıldılar, beklentileri vardı, partiyi belkide türkçü göstererek, yayılmasını önlemeyi düşündüler diyebiliriz. Beklediler, beklediler, tamda AKP oy yitirmeye başladığı günlerde, sözde Atatürkçü söylemlerle İyi Parti’den ayrıldılar.

Biz burada İyi‘yi savunmak için bunları söylemiyörüz.

Biz, yeri geldi Devlet beyi övdük, iyi işleri yapacağını umduk, oda bizlere yapamadıklarını ilerde yapa bilecegi duygusunu uyarmıştı. Bahçeli: “Andımızı yaşatacağız, TC yi yeniden getireceğiz’’ dedi. Yapmadı, yapmayınca biz veryansına başladık.

Türkiye’de senin benim yetkilerimiz bir kişiye verilmişse, üstelik diploması olmayan bir kişi milyonlarca Arab’ı Türkiye’ye yerleştirmişse, öncelikle onun yetkilerini halkın oyları ile elinden almak gerekmez mi?

Bir söz var bizim köyde, “ürmesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt!”

Bu nedenle Erdoğan’a karşı olan kesim, bütün büyük illeri Erdoğan’in elinden alarak, gücünü gösterdi. Kimsede sonradan HDP’ye yol-mol açmadı.

Şimdide öyle olacak, Erdoğan önce gitmelidir. Suriyeliler geldikleri topraklara geri dönmelidirler. Halkın akçasını yiyenler, yasaları bozanlar, ayakkabı kutularını, tüyü bitmemiş yetimlerin akçalarıyla dolduranlar yasaların çizgisi içinde yargı önüne getirilmelidir. Ondan sonra istediğin biçimde türkçülük yaparsın…

Ülkücüler, ülkücülere saldırdılar

Ülkücüler, ülkücülere saldırdılar

MHP’den kopanlar, sürekli dönek olarak adlandırıldılar, ancak dönen Devlet Fettahoğluna değilde ülkücü kalanlara saldırdılar!

MHP için sözün bittiği yere gelindi.

Saldırıya uğrayanlar: Raci Özbek_Recep Küçükişsiz
Saldırıya uğrayanlar: Raci Özbek_Recep Küçükişsiz
ülkücülerin ülkücülere saldırısı
ülkücülerin ülkücülere saldırısı
Recep Küçükişsiz'e saldırı
Recep Küçükişsiz’e saldırı
Raci Özbek'e saldırı
Raci Özbek’e saldırı

Ülkücüler’in şimdide Halit Aydın diye bir eski ülkücüyü aradıkları, ancak şimdiye değin bulamadıkları anlaşıldı. Istanbul’dan ulaşabildiğimiz bir ülküdaş, “bu bir uyarıydı, susmazlarsa kulaklarına sıkarız” dedi. Baksana ne günlere kaldık. Bu saldırıya uğrayan arkadaşlarda bu uğurda içerde yatan, ezilen arkadaşlarımızdı.raci_halit_recep

Raci Özbek is with Emel Puslu and 55 others.

1 hr ·

~ 3 Şubat Pazart

 

 

Raci Özbek is with Emel Puslu and 55 others.

1 hr ·

~~ 3 Şubat Pazartesi günü Fatih’te 18–22 yaş aralığında 10–15 kişilik köpek sürüsü bana saldırdı. Tekmelediler çeşitli yerlerinden yaralandım. Hastaneden aldığımız raporla İstanbul Cumhuriyet Savcılığına şikayet yaptık. Bu grup bugün de Mamak’ta yatanlardan sağdaki resimde sol baştaki Recep Küçükişsiz İsimli arkadaşımıza saldırfılar, arkadaşımızın kaburga kemiği kırıldı. Recep de Çengelköy Karakoluna şikayetini yaptı.
~Biz bu piçlerden korkmuyoruz. Doğru bildiğimiz yoldan devam edeceğiz. Hesabını da mutlaka soracağız. Ülkücü parti kuruluyor çok yakında.
Recep Küçükişsiz kardeşime geçmiş olsun diyorum. Bize sallanan Onun bunun çocukları…!!
Sizi 60 65 yaşlarında ki Ülkücülerin üstüne salanlar Kendi çocuklarını yollasınlar erkeklerse.. Onlara öyle söyleyin..

 

 

 

50Emel Puslu and 49 others

 

  • Muzaffer YildizGeçmiş olsun!Raci telefonumdaki bütün numaralar silindi.Telefon no’sunu whats up dam yazabilirmişim?
  • Hilal Elif AkünGeçmiş olsun ağabeyim,it sürüleri gençlik ateşlerini gidip tetikçilerinin avratlarında söndürsünler.
  • Arif Hakan UygunKardeşim her ikinize de çok geçmiş olsun çok üzgünüm
  • Osman ParlakRaci gardaşım geçmiş olsun. Bunu yapanın da, yaptıranın da yedi-bi ceddini S……m.

 

  • Ali Karacaİkinize de geçmiş olsun. Sözün bittiği yer. Müsebbipleri layığını bulur inşallah.

Raci Özbek replied

 ·  1 Reply   20 mins

 

  • Abdurrahman OnurSavaş bir oyun ise, doğru dürüst oynansın,
    Türk dediğin bir Türk’le, itler itle soylansın,…

  • Bülent DinçGeçmiş olsun gardaşım
  • Talat SavaşReis bu ne Bozkurtluktan kemik yalayan köpekliğe geçenler KocaKurtlaramı saldırıyor
  • Talat SavaşOnların genç gibi ecdadını…. reis
  • Talat SavaşEmrindeyim reis gel de geleyim

 

 

 

 

BİZ TÜRK AYDINLARINI NEDEN ÖLDÜRDÜK?

Aşağıda adı belirtilen öldürülmüş aydınlar üzerine açıklama:

Türkiye’de uzun yıllarca süren bu aydın öldürülmeleri ara sıra dursada, bir süre sonra yeniden başlamaktadır. İyi incelenirse gerekliliğine göre bazan bir bazan üç bazanda 5-10 kişi 1-10 yıl arasında öldürülüyörler.  Bu işin sözde uzmanları bu süreleri iyi incelemedikleri için, olayın tanısını iyi yapamıyorlar, böylece sanıklarında bağlı oldukları örgütü belirleyemiyörler.

Abdi İpekçi
Abdi İpekçi

Onu öldüren Mehmet Ali Ağca, bu günlerde iyi müslümanlığa soyundu. Hasan Mezarcı çizgisine girdi. Onun yalnızlığa itilmişliğini  gören bazı kurumlar, onu kullanmayı deniyörler. Olayın arkasında yalnızca Milliyet gazetesi’nin sattırılmaması yatıyordu. O günlerde Abdi İpekçi, Türkeş’i eleştirip, onu ülkücüleri sokak eylemlerine, öldürme olaylarına yönlendirdigini yazmıştı.

Ağca 1979 Maltepe TSK tutuklular evinde gülümsiyerek “Başbuğun buyruğunu yerine getirdim” demişti.

Mehmet Ali Ağca
Mehmet Ali Ağca

Önemli olan bir bilgi budur, bu olaylarda sanıkları mit biliyor, ancak bilmiyor oyunu oynuyor. 

Bir ip ucu vereyim. 1980 öncesi sağ sol çatışmaları, tek tük ölümlerle sonuç alamadığı için toplu öldürmelere geçildi. Halk öylesine bezdirilmeliydi, artık halk, ordunun yönetime el koymasını istemeliydi.  SONUÇTA BÖYLEDE OLDU. 

yılma durak
yılma durak
şefkat çetin
şefkat çetin

O dönemdeki olaylarda Ankara’da Şefkat Çetin, Muhsin Yazıcıoğlu, ile başka bazıları (ilerde adları verilecek) Istanbul’da Yılma Durak, Ahmet Orhan Sar, Mustafa Polat öldürme olaylarını örgütleyen kişilerdi.

mustafa polat
mustafa polat

Şimdi, bakmayın yıllar sonra onların toplumu kucaklar konuşmalarına. Olayların olduğu yıllarda mit ile işbirliği içinde, kendilerini birer şeyh / reis olarak görüyörlerdi. Bilinen bir başka gerçekte Türkiye’de üst tabakadan olupta öldürülen solcu, aydın, yazar çizerlerin tümünde Alparslan Türkeş’in onayı vardı. Bunu Ankara’da Muhsin Başkan la olan görüşmede, kendisine yöneltilmiş olan “siz bu işi yaptırmamalıydınız” dendiğinde, o “Basbuğ’un onayı olmadan yapılmadı” Siz başbuğ’dan iyi mi bileceksiniz demişti.

muhsin yazıcıoğlu
muhsin yazıcıoğlu

Çok ilginçtir, Istanbul’da bazı öldürme olaylarına karşı çıkıldığında Mustafa Polat; “Başbuğ onun kalemini kırdı” dedi. Bu konuşmadan bir yıl iki ay geçtikten sonra Mustafa Polat’ın git bu … kişiyi öldür, dediği ülküdaş, Istanbul Küllük’te bana “sence o adam öldürülmeli mi?” diye sorunca donup kaldım. Neden öldürülmeli dir dediğimde “Mustafa Polat reis, o iş bitmelidir dedi” dedi. Bende: “Biz artık önümüze geleni solcu diye öldürecek miyiz?” dedim. Oda bana:  amma reis, o önemliymiş, Mustafa Polat reis bana “Başbuğ onunda kalemini kırdı” dedi.

ahmet orhan sar
ahmet orhan sar

Bundan da açığı, Beyazıt ile Aksaray ortasındakı Camlı kahvede oturuyorduk. Karşımızda Mehmet Gül ile Celal Adan oturuyorlardı. Orası çok kalabalıktı. Birden bire büyük bir patlama sesi geldi. Arkasından silah sesleri geldi. Ortalık çığlık çığlığa idi. Çok ilginçtir. Mehmet Gül ayağa kalkıp sağa sola yürüyüp bakmak, görmek isteyenlere döndü, “Arkadaşlar önemli bir şey yok bir patlama olmuş, ölenler varmış, polisin dikkatini çekmeyelim, yerlerimize oturalım” dedi. 

O bizimle idi nereden biliyordu Beyazıtta patlama olacağını? Demekki birilerinin yine kalemi kırılmıştı. Oda bir başkan olarak olayı önceden biliyordu. 

Ondan sonra nemi oldu? 

6,7 dakka sonra içeri korkunç şaşkın biçimde Sıddık Polat girdi, Mehmet Gül’e dönüp, “başkanım o iş bitti” dedi. Mehmet Gül ona git buralardan dedi elini tersi ile….. Oda ters yöne doğru kalabalığa karışıp gitti. 

Buraya eklenebilecek çok bilgiler var, sonradan eklenecektir. 

Sonuçta biz ülkücüler o olaylarla Devletimizi ABD yanlılarına, Kenan Evren, Fethullah Gülen, Turgut Özal çetelerine verdik.

Gelelim 1990 lardan 2000 lere deyin yapılan öldürme olaylarına 

Artık ABD, Türkiye’nin ABD yanlılarınca yönetilmesiyle yetinmi yordu. Türkiye’de Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet yıkılmalıydı. Artık ilahi şeriat düzeni adı altında  imamlar Türkiye’yi yönetmeliydiler. Bunun içinde bunun önünde duran bağımsızlıkcı aydınlar yok edilmeliler, Cumhuriyeti sevenler yapılacak öldürme olayları ile korkutulmalıydılar. Örgütlü aydınların güçleri kırılmalıydı. Toplumu uyaracak bilgililer yok edilmeliydiler. 

İyide artık ülkücüler susturulmuş, dağıtılmışlardı. Bu aydınları kim öldürmeliydi?

Atatürkçüler
Atatürkçüler

Onlar kimlerdi? Buyurun: 1990’ların acıları, 31 Ocak 1990’da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy’un evinin önünde kurşunlanarak öldürülmesiyle başladı. 

Bunu 7 Mart 1990’da Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yazar Çetin Emeç izledi. Ardından 4 Eylül 1990’da dini konulardaki araştırmalarıyla bilinen Turan Dursun katledildi. 6 Ekim 1990’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi, Cumhuriyet devrimlerini bilimsel olarak da özümsemiş Doç. Dr. Bahriye Üçok katledildi.

24 Ocak 1993’te ise hedef halkın kalpaksız kuvvacı adını verdiği, “araştırmacı gazeteci” kimliğinin yaratıcısı, Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu idi. 

Bundan sonrasında Türkeş ölünce, sayın Devlet Bahçeli sorumlu olmuştur.

Duyarlı toplum bu cinayetlerin aydınlatılması için yıllarca haykırırken 21 Ekim 1999’da ADD Genel Başkan Yardımcısı, Kemalizmin anlatımı deyince ilk akla gelen isim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı aracının ön camına konan bomba ile öldürüldü.

ABD ile Türkiye’de ABD için çalışan gizli güçler, 1980 öncesi birikimlerinden yararlanarak, eskiden ülkücü olupta, ABD’nin yeşil kuşak atılımı ile şeriatçi akımlara kaymış olanlar vardı, bu kerede onlar devreye sokulmalıydılar, öylede oldu. 

Hizbullah, Nurcu, Nakşibendi, tarikatlarla iç içe olan BBP (alperenler) ile başka akımlara gidenlerle iş bitirilecekti. Bu aydınların öldürülmeleride göz göre göre oldu. 

Yine çoğunluğu ileri geri ülkü ocaklarına girip çıkmışlar, ancak sonradan gerçek HAK yolunu bulmuşlar, bu işe sokuldular. O dönemde CİA, Mit, Avrupa’nin gizli devlet örgütleri birlikte çalışıyorlardı. 

Artık sözü uzatmayayalım, şimdilik iki örnek vererek sonra gerisini yazmak üzere sözlerimi bitireyim. 1. Ugur Mumcu’yu öldürenler Polisce bilerek bırakıldılar. En sonunda Kayseri li Oğuz’u polis gördü, izledi yakalamadı. Oda anladığıma göre Avrupa’ya kaçıp gitmiş. Gittiği yerde ona doğrudan oturma izni verildi, kendiside gözlerden uzak bir yeşillik köye yerleştirildi. Onu karşılayanlar, Hizbullahçilardı, ancak Oğuz kendisi eski bir ülkücü idi.  

Gelelim Hablamitoğlu’nun ölümune, onun ölümüne giden yolda dinayetin desteklediği bir kişi bilgileri CİA’ya aktardı. Alman, ABD, Türkiye istihbaratlarından bazılarıyla birlikte öldürdüler. Ölmeden 40 gün önce kendisini uyardık, üstelik, kendisi ile ilgili bilgileri kimin toplayıp verdiğini belirttik. Ancak o kendisine çok güveniyor, ayrıca Din ayet arcılığı ile Cia ya çalışana da çok güveniyordu. Sözlerimize kulakda asmadı. Neden mi? Kendisi öyle yönlendirilmişti. Yazılar yazıyor, herkes onu alkışlıyordu. Oda birden bire tanınmışlığının kulu oldu. Bütün bunlar olurkan Mehmet Eymür’e karşıda savaş açmıştı. İyi bir Atatürkçü idi, ancak iyi bir SENGÜN (komando) değildi. Yine en büyük yanlısı yazdığı kitabın basılmaması önerisi ile FETÖ cülerle masaya oturmuş olmasıydı. 2

Temmuz 1993 Sivas katliamından 5 Temmuz 1993 Başbağlar katliamına, “halkı kazanmadan terörle mücadeleyi kazanamazsınız” diyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993’te öldürülmesinden 24 Mayıs 1993’te Bingöl’de 33 erin kurşuna dizilmesine kadar alçakça planlanmış olayları yaşadık. 

Sivas’ta öldürme olaylarına karışmış olan kendisini iyi bir müslüman olarak tanıtan Ahmet Turan Kılıç’a, Erdoğan’ca özgürlük verildi.

Ahmet Turan Kılıç
Ahmet Turan Kılıç

Sonuçta biz eski ülkücüler o olaylarla Devletimizi bu kerede tarikatlar; FETÖ + Milli Görüş ortaklığı adı altında sözde şeriat kuracağız diyen ABD yanlılarına kaptırdık,

Türkiye yönetimi olağanüstü değişmesi yaşandı.

İzin verinde gerisini sonra yazayım. Bu yazı  gelecek günlerde düzeltilip, eklemeler yapılacaktır. 

Kazan Bey

Aşağıdakı yazıda adı geçen öldürülenle ilgili bir alıntı yazıdır.

  

Türkiye’nin tarihini on yıllara bölseniz, her döneminden ayrı anlatımlar çıkar. 1990’lı yıllar ise hâlâ en karanlık süreçlerden biri olarak duruyor.

1990’ların acıları, 31 Ocak 1990’da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy’un evinin önünde kurşunlanarak öldürülmesiyle başladı. 

Bunu 7 Mart 1990’da Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni yazar Çetin Emeç izledi. Ardından 4 Eylül 1990’da dini konulardaki araştırmalarıyla bilinen Turan Dursun katledildi. 6 Ekim 1990’da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ilk kadın öğretim üyesi, Cumhuriyet devrimlerini bilimsel olarak da özümsemiş Doç. Dr. Bahriye Üçok katledildi.

24 Ocak 1993’te ise hedef halkın kalpaksız kuvvacı adını verdiği, “araştırmacı gazeteci” kimliğinin yaratıcısı, Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu idi. 

Duyarlı toplum bu cinayetlerin aydınlatılması için yıllarca haykırırken 21 Ekim 1999’da ADD Genel Başkan Yardımcısı, Kemalizmin anlatımı deyince ilk akla gelen isim Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı aracının ön camına konan bomba ile öldürüldü.

Bu ölümsüz kahramanların kimlikleriyle karşılaştıklarını yan yana koyunca hedefin ne olduğu, Türkiye’nin hangi alanlardan vurulmak istendiği açıkça ortaya çıkıyor.

***

1990’lı yılların aydın kıyımları, acıların bir boyutu…

2 Temmuz 1993 Sivas katliamından 5 Temmuz 1993 Başbağlar katliamına, “halkı kazanmadan terörle mücadeleyi kazanamazsınız” diyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993’te öldürülmesinden 24 Mayıs 1993’te Bingöl’de 33 erin kurşuna dizilmesine kadar alçakça planlanmış olayları yaşadık.

1990’lı yılların Balkanlar, Kafkaslar ve Irak’ta iç savaş zamanları olduğu dikkate alınırsa kurgu iyi anlaşılacaktır.

Yukarıda sıraladığımız olayların tümüyle aydınlatılmış olması bir nebze yüreklere su serper, bu tür planlar yapanların ipliğini pazara çıkarabilirdi.

Ne yazık ki öyle olmadı. Kimi olayların faillerinin yakalandığı açıklandı, ama planı kimin yaptığı, hangi alçak yapılanmanın bu işe giriştiği ortaya çıkmadı.

Örneğin Uğur Mumcu soruşturmasında daha ilk günlerde, bombayı koyan ve gözcülük yapan “yakalandı”. Kısa bir süre sonra ortaya şu çıktı:

Olayın faili olarak yakalananlar 24 Ocak 1993 günü İstanbul’da gözaltında görünüyor. Kayıtlar öyle!

“Sehven” dendi ama böyle sehven mi olur?

Sanki “şeklen” bir soruşturma olmuş!

***

1990’lar karanlığına 18 Aralık 2002’de katledilen Necip Hablemitoğlu’nu da eklemek gerekir. Her ne kadar cinayet 2002’de işlenmiş olsa da Hablemitoğlu’nun kimliği, ülkenin 1990’lı yıllarda kıyılan aydınlarıyla örtüşüyor.

İktidara bir çağrımız var:

Gelin, 1990’lı yıllar karanlığının perdesine dokunun.

Gelin, Türkiye’nin 21. yüzyılını tamamen karartmayı hedefleyen bu olaylar bütününü açığa çıkarın!

Ergenekon kumpasının hedeflerinden biri, yakın tarihin tüm karanlık olaylarını cumhuriyetçilere yıkıp üstüne beton dökmekti.

Kumpasın en azından bu bölümü açığa çıktı.

Gelin, Türkiye’nin geleceği için 1990’ların soruşturmasını bir arpa boyundan biraz daha ileri götürün!

Bu çağrımız ne yazık ki bir beklentiden kaynaklanmıyor… Halk adına iktidarın sorumluluğunu anımsatıyoruz.

Uğur Mumcu’yu katledilişinin 27. yılında bitmeyen bir özlemle anmaya hazırlanırken bir kez daha onun söylemiyle haykırıyoruz:

Korkak bin kez, cesur bir kez ölür!

FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinden Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı yakalandı

Yusuf Pekmezci FETÖ için çok önemli bir kişidir. Yakalanmıştır. Türk ulusunun gözü aydın.

20 Ocak 2020 Pazartesi,

FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinden Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı yakalandı

İzmir TEM Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in en yakınları arasında yer aldığı belirtilen Yusuf Bekmezci’yi ve “Karşıyaka eyalet imamı” Akif Sarı, İzmir’de saklandıkları evde yakalandı.

 

Terör örgütü lideri Fetullah Gülen’in en yakınındaki isimlerden biri olan Yusuf Bekmezci ve “Karşıyaka eyalet imamlığı” yapan Akif Sarı, İzmir TEM Şube Müdürlüğü ve istihbarat birimlerince saklandıkları evde yakalandı.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Bekmezci ve Sarı hakkında 2016 yılında yakalama kararı çıkarılmıştı.

Bekmezci’nin örgüt yapılanmasında “il, bölge, ülke imamları”nın da üzerinde “manevi konum”da bulunduğu ifade ediliyor.

FETÖ elebaşının Bekmezci için “Bekmezci’yi üzen, beni üzmüş kadar olur” dediği belirtildi.

Yusuf Bekmezci ve Akif Sarı’nın saklandığı adrese yapılan baskında 41 bin 466 dolar ve 66 bin 625 Türk lirası ele geçirildi.

GÜLEN’İN ÜZERİNE NASIL ATLADIĞINI ANLATMIŞTI

Yusuf Bekmezci, FETÖ’nün Irmak TV kanalında söyledikleri gündeme gelmişti. FETÖ’nün kanalı Irmak TV’ye konuşan Yusuf Bekmezci, FETÖ lideri Fetullah Gülen’i görünce üzerine nasıl atladığını ve Gülen’le neler yaşadıklarını anlatmıştı.

MHP’den kopmalar sürüyor

İl Genel Meclisi Üyesi Karamçimşit ile birlikte Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li üyesi de istifasını verdi.

Elazığ’da Cumhur İttifakı’nı hedef alan söylemleri nedeniyle partisi tarafından kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilen MHP Palu İl Genel Meclis Üyesi Haşim Karaçimşit ve Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li meclis üyesi partilerinden istifa ettiğini açıkladılar.

Elazığ’da İl Genel Meclisi toplantısında Sosyal Yardımlaşma Vakfı Fonu üyeliği için yapılan seçimlerde, vakıf üyeliğine iki AKP’li ismin seçilmesine tepki göstererek Cumhur İttifakı’nı hedef alan söylemlerde bulunan MHP Palu İl Genel Meclis Üyesi Haşim Karacimşit, partisi tarafından sevk edildiği disiplin sürecinin tamamlanmasını beklemeden istifa etti.

İl Genel Meclisi Üyesi Karamçimşit ile birlikte Palu Belediyesi’nin 4 MHP’li üyesi de istifasını verdi.

manset-7152.jpg

 

Elazığ Günışığı gazetesinde yer alan habere göre Karaçimşit yaptığı açıklamada şunları söyledi; “31 Mart Yerel seçimlerinde MHP’nin kazandığı bir seçimde pozisyon alamadığımız için Palu Belediyesini de AKP’ye kaptırmıştık. O gün teşkilat olarak seçim sonuçlarını hakkıyla takip edip üzerinde durmuş olsaydık bugün Palu Belediyesi siyaseten bizim olacaktı. Dolayısıyla sıkıntıları haklı olarak meclis kürsüsünden dile getirdiğimiz için medyada kesin ihraç talebiyle disipline verildiğimiz haberini aldık.

Böyle bir olayın olmadığını kendi partimin hakkını savunup Mütevelli heyetinde Milliyetçi Hareket Partilili birinin bulunmasını istemeyenlerden hesap sormak gerekirken kendi meclis üyelerini ihraç etmek isteyen bir partide disiplin kurulunun kararını beklemek her şeyden önce bize oy veren seçmenlere saygısızlık olduğu için Milliyetçi Hareket partisinden istifa ederek, İl Genel Meclisinde bağımsız üye olarak devam edeceğimi basınımız aracılığıyla kamuoyuna saygıyla arz ediyor, bugüne kadar bize verdikleri destek ve duydukları güvenden dolayı da değerli halkımıza şükranlarımı sunuyorum.”

Kaynak: KURULTAY

Oğuzhan Cengiz

Konumuz: Oğuzhan Cengiz

Kendisini militan sanan şeytan

Neden Oğuzhan Cengiz?

“üç beş kadınla yada cariye ile evlenebilirsin” diye yazılmış bir kitap yayınlayıp, satışını yapmaya çalışarak, toplum ahlakını bozmaya çalıştı. Kimdir bu sahte kahraman? Okuyucuları bu şişirilmiş,  sahte kahramanlara karşı uyarmak istedik. Artık bu çömezinde mumunu ülküdaşlarımızın şikayeti üzerine söndürüyoruz.

Bir kere FETÖ’cüdür. Fetöcüler, ona oda Fetöcülere destek vermektedir.

Son aylarda okuyucularımız bu konuda çok sorular sormaya başlayınca bizlerde, kendilerinden, ellerindeki bilgi belgeleri bize bildirmelerini istedik. Bunun üzerine kendileri açık kaynaklardan topladıkları bilgileri bize yollamışlar. Birde bu kısa açıklamayı eklemişler.

Oğuzhan Cengiz
Oğuzhan Cengiz

Şimdi biz olaya bize yollanmış olan birinci belgeden başlayalım.

Bir kitap tanıtımı kitapta yazarın Kuran’dan  çevirdigine göre Nisa 3. Evlilik üzerine “üçer dörder evlenebilirsiniz” diye yazmış. “Cariye ile evlen” deniyor. Sonuçta amaç kitap yazmak, satmak, akça kazanmaktır. İyi, bir yayıncıda bu amaçla kitap basıp satmak, akça kazanmak ister, buraya değin bir sorun yok.

Veli Tahir Erdoğan
Veli Tahir Erdoğan

Bu yazar islami sikiş kitabınında yazarıdır. Kitap satışı elden yapılmaktadır.

Şimdi sorular bunlar, 1. Türkiye’de cariyelik var mı ? 2. Türkiye’de üç, dört, beş kadın alabilme, bakabilme ortamı var mı?

Türkiye’de bu gün Türkiye’yi yönetmekte olan bir mutlu azınlık dışında kimse öyle üç beş kadınla evlenecek durumda değildir.

Üstelik bu konuları yazan binlerce kitap var. Son yıllarda yurttaşlar bu gibi kitapları çöpe atıyorlar.  Ancak Oğuzhan Cengiz’de basıp satmayı deniyor.

Şimdi, bu durum işin görünen yanı, bizide görünmeyen yanı ilgilendiriyor.

Sözü uzatmayalım, 1980 öncesi Amerikan yeşil kuşak atılımı ile Orta Dogu’da toplumları müslümanlaştırdı. Buna çok büyük ölçüde Türkiye’de “din – iman” deyenlerle “vatan – millet” diyenleri bu oyunun içine çekebildiler.

Bizim bir ülkümüz vardı, onun adını “dava” yaptırdılar. Anlamı “dava” üstü örtülü amaç demektir. “Dava” deyincede “yapmak istediğiniz işin yasa dışı olması nedeni ile adını anmak istemediğiniz için, adına “dava” dersiniz. Allah, kuran, vatan ,millet diyenler bu sözün arkasında örgütlendiler. Bizim ülkümüz sapıkların eliyle “dava” yapıldı. Bu Oğuzhan Cengiz’de onların çömezliğini yaparak bu günlere geldi.

Biz, yoksul, Türk halkının sorunlarını gündeme getirmeye çalışır iken, içimizden bazıları “ya allah bismillah allahuekber” diye yırtınmaya başladılar. İşte bu Oğuzhan da bu Amerika’nın etkisi altında kalan, çoğu Çerkez, Kürt, Ermeni olan dava adamlarının arkasına takılıvermişti.

Günler geldi geçti, toplum degişti, ancak bu Oğuzhan bir türlü değişmedi. Çünkü o onun yandaşları, gereken toplum bilgisi, yada yüksek eğitim almadılar. Onları iyi tanıyan bir abemiz, “Onlar MHP’nin ileri gelenlerine, yada eski ocak yöneticilerine fedailik yapıyorlardı.” ayrıca “Oğuzhan Cengiz partililerin çantasını taşıyan birisi idi” diyor, A. E.,

Bütün bunları neden anlatıyoruz? Çünkü bir başka üst düzey MHP’lide Yaşar Okuyan’da bunları kullandı diyor. Bunlar birer örnektirler.

Oğuzhan Cengiz, onun bunun elinde oyuncak olup okuyamadı, burası kendi işi, ancak Fetöcüler le de yakın ilişkisi olduğu kendi yayınlarından anlaşılıyor, buna ne demeliyiz?

Kendisinin verdiği bilgilerden bir bölüm: “. Üniversite yıllarında, 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi, siyasî mücâdelelerde aktif olarak yer aldı; İstanbul Ülkü Ocakları Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu.”

Görüldüğü üzere ‘üniversite yılları” diyor. Ne üniversitesi okumuş? YALAN

Bilinen işi, ocak yöneticilerinin ayak işlerini yapmaktı. Acı bir durum, kendisinin genç iken yaptığı bir işi, bir başarısı olmamış. O yıllarda da Oğuzhan Cengiz adı Ülkü Ocağı yönetim kurulunda geçmiyor. YALAN

Bu eziklik genelde bizim ülküdaşlarda görülen bir durumdur. Ezkliğini giderebilmek için kendilerinide, başkan bildiklerinide yüceltirler.

Bütün bunları neden inceleyip, gündeme getiriyoruz? Bir kişinin kıçının kılı ağarmışsa, artık, halkı yanıltma yolunu bırakması beklenir. Ancak, kitap diye ayetlere kırmızı renkle ossuruktan yorum ekleyerek saf müslümanları aldatmanın adı nedir?

Çok ilginçtir, geçmişini, bu gününü inceleyince sözde uyanık, ancak gerçektende bilgisiz, ilkesiz biri ile karşılaşıyorsunuz.

Önce yakın arkadaşlarına bir bakalım:

En önemliside Fettullah Gülen’in ekmeğine yağ sürmüş olmasıdır. Kendi açıklamalarından yola çıkarak, Yusuf Ziya Arpacık yakın arkadaşı imiş, Oda Baseğmediler kitabının 134 üncü yapragında “Hocaefendiyi ziyarete gittim….Hayır duasını aldım” demiş.

Buda belgesi:

Yusuf Ziya Arpacık
Yusuf Ziya Arpacık

Bir başka yakını Yavuz Bülent Bakiler olmuş, oda Fetö’yü öve öve bitirememiş. Oda açıklamalarında “Hocaefendi bizi dünyanın dört bucağına tanıttı” demiş.

Yavuz Bülent Bakiler
Yavuz Bülent Bakiler

Yaşar Bozkurt Türk “Hocaefendi yerli ve millidir” demiş. (yakında foto konacak)

Şimdi iyide, bir kişinin yakın arkadaşları böyle ise, gerisini siz düşünün!

Şimdi gelelim en derin çatlağa. Kendisi ile içerde yatan bir arkadaşı: “Cezaevinde namaz kılıyordu. İyi bir müslümandı, kendisini samimi müslüman olarak gösterirdi, şimdilerde ne namaz ne de ibadet var.” Sonra “Ama bu kişi bir hizbullah çizgisinden olan birisinin ayetleri anlatan “üç dört kadınla evlenebilirsiniz” diye yazılı kitabını ülkücülere kakılamaya çalışıyor.”

Gerisi gelecek…

MHP’de toplu istifa!

image.png

Denizli’nin Tavas ilçesinde, MHP ilçe yönetimi istifa etti.

 

MHP Tavas İlçe Başkanı Ahmet Talancıoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, istifa etti.

Parti binasında açıklama yapan Talancıoğlu, görevi bırakma kararı aldıklarını belirterek, istifa dilekçesini MHP Genel Merkezi’ne gönderdiklerini ifade etti. Talancıoğlu, “Hizmet etmekte bulunduğumuz Tavas MHP yönetim kurulu başkanlığım ve yönetimim olarak, lüzumlu hallerden dolayı yönetim kurulu başkanlığından istifa ediyorum.

Dilekçemde ismi yazılı olan 11 arkadaşım olarak Tavas MHP ilçe yönetimi görevimizden istifa ediyoruz” dedi.

Türkiye gercekleri

Türkiye bu günlerde gerçekten yönetilemez duruma geldi. Geçtiğimiz yıl AKP’nin gerileme yılı, AKP karşıtlarınında güçlenme yılı oldu. 

Türkiye halkın bilemedigi, ileri gelenlerinde az bildikleri bazı sorunlar  la karşı karşıyadır. Artık Erdoğan düzeni eskiden olduğu üzere, seçimlerle ayakta duramıyor, ancak MİT, SADAT, yasadışı gizli oluşturulan yan örgütler, buna MHP, Ülkü Ocakları’nın çoğunun sivil vurucu güç olarak kullanıldığı, İşçi (vatan) Partisi’nin yan kuruluş olarak kullanıldığını, AK yazarlarlar çizerlerinde birer MİTçi olarak çalıştıkları icin ayakta dura biliyör. Buna bakarak AKP karşıtlarının neden çabuk yol alamadıklarınıda anlaya bilirsiniz.

Devlet Fettahoğlu
Devlet Fettahoğlu: Bir Ermeni yurttaşımızın başarıları…

Türkiye artık yasadışı yönetilir durumdadır. Gelir giderleri, dış ilişkileri olduğu üzere bütün alanlarda gizzemli bir uygulama sürüyor. 

Şimdi bilmediğiniz bir bilgiyi vereyimde güzel Türkiyemiz uyansın. 

İleri gelen yazarlar sık sık Erdoğan neden Din-Ayet’e çok akça veriyor diye sorup duruyorlar. 

Al sana nedeni? 

Din Ayet artık yalnızca din iman konusunun çözüldügü bir kuruluş değil, eski tarla sürüleli çok oldu. Şimdi artık MİT’in sağ kolu durumuna getirildi. Bir imam. bir müezzin  sizin sandığınız üzere yalnızca günde 5 kere namaz kıldıran birileri değiller. Onlar artık MİT’in yan kanadı durumundalar, o nedenlede en çok akça o kuruma veriliyor. Buda doğal bir gelişmedir.

Türkiye’nin akça ayırdığı bir başka gizli oluşumda Avrupa’da Osmanlı adında gizli eylemci bir örgüttür, ayrıca bilgi toplamak için kullanılmaktadır. Bunu önçe Metin Külünk başlatmıştı. Sonra çok gürültü çıkarılınca o geri çekildi. Son olarak duyduğuma göre, Ermeni kökenli TC yurttaşı olan Sedat Peker, geriden yöneti yormuş.

Sedat Peker
Sedat Peker

Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi

Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi

Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi

Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin yönettigi, yeraltı karanlık işleri uygulayacak olan örgüt, burada halkın sılahlandırılmasıda amaçlanıyor.

Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi
Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi
Sadat, Kürt-Ermeni kökenli sümüklü Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi

Bakınız, bu gün Erdoğan yönetiminine arka çıkanların tümününde gizli Ermeni olmaları üstelikte MİT ilişkileri ilginç degil mi?

Artık bunları bütün dış eller (memleket) biliyorda bizim yuttaşlarımız bilmi yordu. Bizim işimiz, Türkiye’yi talancılardan kurtarmak olunca bilin istedik. 

Cemal Enginyurt

Ülkücülerin ayısı, susturuldu, sahneden böyle indirildi… “Terbiyesizlik yapıyorsun”

Almanya’da düzenlenen hemşeri gecesine katılan MHP Milletvekili Cemal Enginyurt, konuşmasında Cumhur İttifakı övgülerini abartınca tepki aldı, mikrofonu elinden alınarak sahneden indirildi.

Cemal Enginyurt
Cemal Enginyurt

27.12.2019 12:49

MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, dün akşam Almanya’da düzenlenen Ordu Korganlılar gecesine katıldı.

BirGün’de yer alan habere göre; sahneye gelerek konuşma yapmak isteyen Enginyurt, konuyu AKP ve siyasete getirince hemşerileri tepki gösterdi.

“TERBİYESİZLİK YAPIYORSUN”

Korganlılar adına geceyi düzenleyen hemşerisi, Cemal Enginyurt’un yanına giderek, “Terbiyesizlik yapıyorsun. Burada siyaset yapamazsın” dedi.

Mikrofonu vermemek için uzun süre direnen Enginyurt başarılı olamadı ve sahneden inmek zorunda kaldı.

Fetö’cüler iş başına

Bu günlerde basın yayına tartışmalara çıkan gerek MHPli gerek AKP yandaşları, karşısında bulunanların görüş düşüncelerini açıklamalarını önlemeye sık sık da düzeltmeye kalkışıyorlar. Eğer başka görüşlü kişiler, AKP yada MHP yöneticilerinin yanlışlarını söylerlerse, gerçi genelde yalnızca Erdoğan ile AKP yönetimine yönelik eleştiriler oluyor. Sonrası AKP ile MHP yandaşları karşısındakına “sen böyle diyemezsin, sen bu konuyu dillendiremezsin, sen kimsin, Erdogan’a dil uzatıyorsun? Diyörler.”

Üstelik konuyu evirip, çevirip Kemal Kılıçtarogluna getirip, “o Erdoğan’a öyle, böyle diyemez” diyörler.

Erdoğan’ın yurtseverliği, eleştirilemezliğini dile getiriyörler.

Çok ilginç karşılarında tartışmak için oturanların neyi konuşacağını AKP ile MHP liler belirlemeye kalkıyorlar. Bunu halk görüyör, izliyor, AKP ile MHP’nin Türkiye’yi nereye götürmeye çalıştıklarını anlıyor. Onun içinde AKP ile MHP liler baskıcı oldukları ölçüdede oy kaybına uğruyorlar.

Bende “Durun bakalım, Erdoğan değil mi? Andımızı yasaklayan? Erdoğan değil mi TC yazılarını kaldıran?” diye soruyorum.

Uzatmayalım unutan unuttu ancak ben unutmadım. Türkiye’nin yaşamı boyunca Türkiye’yi Batı’ya yazılı olarak karalıyan, Avrupa’nın Türkiye’ye el atarak, özgürlüklerin genişletilmeye zorlanmasını, tarikat, tekkelere çok özgürlük verilmesi, islamcı çalışmaların engellenmesinin önüne geçilmesini isteyen iki kişi olmuştur.

  1. Abdullah Gül, 2. Recep Tayyip Erdoğan (Onların başvuruları 2000 yılı öncesine dayanıyor.)

Bunda bir başka satılmışlıkta şimdiki Dış İşleri Bakanı ile Egemen Bağış Avrupa Parlamentosu’nda Ermeni yasası tartışılır iken Türkiye’yi kollayan değil, Türkiye’ye karşı girisimlerde bulunmuşlardı. O dönemdede AKP PKK dayanışmasının temelleri atılmıştı.

Şimdi gerek AKP gerek MHP yandaşları (bunlar ülkücü olamazlar) geçmişte Türk elimizin karşısında yer alanları bu gün yurtsever olarak pazarlayamazlar.

Burada AKP’nin Türkeli’nin    altını ne biçimde oyduğunu, bu günkü Suriye sorunu Erdoğan’ın yarattığını anlatmaya kalksam burada yer kalmaz.

Cumhuriyet kutlamaları AKP yandaşlarını çılgına çevirdi.

AKP oylarını yitirdikçe, gelecek genel seçimlerde yenilenecegini anladıkça çıldırıyor. Yazık AKP’yi destekleyen yazarlarda gercekten acınacak duruma düşüyörl.r. AKP ile MHP’liler MIT yönlendirmesi ile çıktıkları bütün yayınlarda sürekli CHP’ye saldırıyorlar. Olağan dışı bir durum oluşuyor.

Demek, MİT gelecek seçimleri CHP’nin kazanacağını düşünüyör.

Bende ne demek istedim? Bir gün gelipte MHP, bu yurdu soyup soğana çeviren AKP’ye arka çıkarmıydı? Uyanın beyler Türkiye iyi yönetilemiyor…

Bütün FETÖ’cüler yavaş, yavaş bırakılıyor. İyide AKP ye arka çıkan sizler kör müsünüz?

Fetö'cüler iş başına
Fetö’cüler iş başına